‘’Fenerbahçe'ye hazır olurlar!‘’
Galatasaray’ın Avrupa Kupaları’na katılmak için ümidini Türkiye Kupası’na bırakmama maçıydı. Futbolcular açısından ‘gönderdikleri’ Hamza Hamzaoğlu’nun Bursaspor’una karşı kazanıp, ‘Dursun Özbek’i haklı çıkartma’ maçıydı. Kazanamadılar. Şimdi kendilerini 2 kez yenmiş Osmanlıspor’un maçlar kaybetmesini bekleyecekler. Galatasaray’ın Beşiktaş’la da maçı olduğunu düşününce, Avrupa Kupası cezasının kalkması için Sarı-Kırmızılılar’ın finalde Fenerbahçe’yi yenmekten başka hiçbir şansı yok.
Selçuk yüzleri güldürüyor
Fenerbahçe maçı hazırlığı açısından bakacak olursak önceki maçlara göre daha derli toplu bir takım izlediğimizi söyleyebiliriz. Riekerink’in, Podolski’nin verimliliğini yukarı çıkartmak açısından Umut’u santrforda başlatmasının doğru karar olduğunu düşünüyorum. Umut’un varlığı, Podolski’nin, Yasin’in hatta Olcan’ın daha rahat pas yapmasını sağlıyor. Selçuk yükselen formuyla yalnızca Galatasaray taraftarının değil, Avrupa Şampiyonası Finalleri öncesi Fatih Terim’in de yüzünü güldürüyor. Denayer, Semih’ten kesinlikle daha iyi. Sabri de Linnes’ten! Ara transferde takıma katılan Linnes ve Donk’un kulübede oluşu, Özbek yönetiminin transfer konusundaki yetersizliğini bir kez daha belgeliyor. Sanırım Özbek bu iki transfer için de Hamza Hamzaoğlu’nu suçlamayacaktır!
Net penaltı verilmedi
Bursa maçına kadar son 8 lig maçında 4 galibiyet, 4 beraberlik ve 3 mağlubiyet yaşayan Galatasaray, kupa finaline kadar hazır hale gelecektir! Kupayı kazanamazlarsa Dursun Özbek’i de futbolcuları da zor iki sezon bekleyecek. Bursaspor, Avrupa Kupası iddiasından uzak kalmasının dağınıklığı içerisindeydi. Önümüzdeki sezon iki nokta transferle çok iddialı bir duruma geleceklerdir. İyi başlamak şart. Fırat Aydınus, Galatasaray’ın net bir penaltısını vermedi. Penaltı pozisyonundan hemen önce Selçuk’a sert faulü sonrası sarı kart göstermedi.
‘’Nihayet kıpırdadılar‘’
Galatasaray’ın bir maçı daha bitti. İlk devreyi seyrettikten sonra, “Skor ne olursa olsun izlenmesi keyifli olmayan maçlar seyrettirmeye devam ediyorlar” diye yazacaktım ki, maçın ikinci devresinde Hollandalı teknik adamın Umut’u santrfora çekmesi takımın elini yüzünü düzeltti, takımın oynadığı futbol da bir şeye benzedi.
Muslera eskisi gibi
Profesyonel değillermiş de hatır için bir araya gelmiş gibi oynayan futbolcuların anlamsız koşuşmaları oynayanı da, taraftarı da, izleyeni de bezdiriyor.
İlk devrede Galatasaray Bilal’in golüyle öne geçse de futbol oynayan, pozisyon yakalayan takım Kasımpaşaspor’du. Galatasaray’ı Muslera’nın da dahil olduğu bir hatanın ardından yakaladılar, ancak Muslera’nın eski günlerdeki gibi oynamasıyla skoru öne taşıyamadılar.
Hakemler felaket
Yeri gelmişken hakemler açısından yine berbat bir maçtı. Galatasaray’ın skor 1-0 iken Podolski ile iki farkı yakalayacağı andaki ofsayt bayrağı yanlıştı. Ancak büyük yanlış ilk yarının son dakikasında geldi. Koray’ın Eren Derdiyok’a yaptığı faulün karşılığı penaltı ve kırmızı karttı. Kasımpaşa sezon başından bu yana yaşadığı mağduriyetlere bir yenisini eklemiş oldu. Faulü süzemeyen orta, yardımcı ve çizgi hakemleri az daha Podolski’nin bir nizami golünü daha ofsayt gerekçesiyle yiyorlardı ki, Barış Şimşek belki kendi gördüğünden, belki 4. hakem uyarısıyla nizami golü resmen verdi, zevahiri kurtardı.
Selçuk’dan süper gol
İlk golün pasını veren Selçuk’un attığı gol çok güzeldi. O açıdan gol bulmanın yolu yalnızca o şiddette ve o falsoyla yapılan bir vuruşla söz konusu olabilir ki. Selçuk bu vuruşları çok iyi yapabildiği için milli takımımız da Avrupa Futbol Şampiyonası finallerine kaldı. Genelde kötü oynayan ve bir şekilde sezonu tamamlamaya çalışan Galatasaray’da Selçuk’un eski formuna yaklaşıyor olması sevindirici...
Boyunlarının borcu
Riekerink de görmüştür ki Podolski bu takımın santrforu değil. Sırtı dönük rakip stoperlerin kucağına bırakmaktansa, özgürce dolaşacağı alan yaratmak lazım. Alanı bulan Podolski gol de bulur... Kupa finalini kazanmak mümkün ama zor. Ligi ilk 5’te bitirmek, 20-30 biner Euro maç başı ücret alan Galatasaraylı futbolcuların boynunun borcudur!
‘’Çift taraflı hezimet!‘’
Öyle bir maç ki, Galatasaraylı futbolcular için amaç Fenerbahçe’yi yenip taraftara bir nebze olsun kendini affettirmek, taraftar için de rakibe küfretmek, mümkünse takım rakibi 4. yıldız yolunda çelmelerken destek vermek! Kulübün tarihine bakarsanız bu tablo sonuç ne olursa olsun tek kelimeyle hezimet!
Maçın en güzel sahnesi kaleci Muslera’nın kaleci Volkan’ı yerden kaldırdığı ve teselli ettiği pozisyondu! Yarısı çileli 200. maçını oynayan Muslera’ya helal olsun. Kaleciliğinin ötesinde, sporcu gibi sporcu...
Başladıkları gibi!
Fenerbahçe için de yarışta var olmak anlamı taşıyordu. Birinci dakikada gol kaçırarak başladıkları maçı son dakikada da aynı senaryoyla tamamladılar. Fenerbahçe, Türkiye’nin orta sahası en kolay geçilen takımı karşısında defans arkasına atılan toplarla başladı. İki pozisyon yakaladı, ikisinde de Van Persie ile Nani başarısız, Muslera başarılıydı. Muslera bir de Volkan Şen’in şutunu iyi kurtardı. Galatasaray orta sahası Topal ve Souza karşısında etkisiz kaldı. Donk çok ikili mücadele kazansa da top kullanırken Fenerbahçe’nin arayıp da bulamadığı 10 numara gibiydi! Semih’in Sabri ve Linnes yedek kulübesindeyken sağ bekte oynatılması Fenerbahçe’nin hava toplarındaki üstünlüğünü bir nebze olsun kırmak içindi ve başarılı da oldu.
Yönetimin ürünü
Yalnızca Muslera ve çoğunlukla defans oyuncularının çabasıyla ayakta kalan Galatasaray kaleyi tutan tek şutu Selçuk’la ve maçın 9. dakikasında buldu. Bu takım Bayern Münih’le çeyrek final oynayan Benfica’yı futbolla perişan etmişti. Takımı bu hale yönetimin yetersizliği getirdi. Volkan Şen, Van Persie ve Fernandao birer boş kaleye fırsat kaçırırken, Volkan Şen bir kez de bomboş durumdaki Fernandao’ya topu geçiremedi. Galibiyeti çok hak etmişlerdi... Yardımcı hakemin ofsayt gerekçesiyle iptal ettiği Podolski golü çok tartışılacak... Babası yine bir Galatasaray maçında edilen küfürlerin ardından kalp krizi geçiren ve aylarca hastanede yatan Mete Kalkavan’a koro halinde edilen küfür benim vicdanımı sızlattı...
‘’Albayrak-Özbek farkı!‘’
Rize maçı öncesi oynanan 8 haftada 1 galibiyet, 3 beraberlik, 4 mağlubiyetle 6 puan! O arada küme düşme hattındaki Eskişehirspor 12, Mersin İdmanyurdu 11, Sivasspor 7 puan toplamıştı.
Başarı çıtasını Türkiye Kupası’nın almak ve ligi 4 ya da 5. tamamlamak (!) olarak belirleyen Galatasaray Rizespor’u da yenemedi! 89’da attığı golü 4 dakika koruyamadı. Galatasaray Rizespor’a karşı da 2 hayati puanı yitirirken, küme düşme hattındaki Sivasspor deplasmandan 3, Eskişehir ise 1 puan çıkarttı!
Galatasaray’ın son 9 haftadan geçebildiği tek takım Kayserispor! Sezonun da özeti bu...
Pek çok yıldız sakatlığı gerekçesiyle oynamadığından, sahaya çıkan futbolcu grubu takım olmaktan çok uzaktı. Orta saha yine çok geçirgendi. Rizesporlu futbolcular 2 pasla Galatasaray orta sahasını geçtiğinden, defans oyuncuları da çok başarısız gözüktü. Teknik heyet Linnes yerine Koray’ı sağda oynatarak devre arası transferinin de yetersizliğini söyler gibiydi. Donk da zaten yedekti! Chedjou sakatlanmasa kim bilir belki oyuna da girmezdi!
Sihirbaz gibiydi!
Santrfor oynayamayacağını Rizespor önündeki performansıyla bir kez daha “Kanıtlayan” Podolski Gomez’e, “Şampiyonlukta favori sizsiniz. Çünkü Fenerbahçe bize gelecek” demişti. Sıkıntılı bir ifade ancak düzeltilmedi. Podolski bu performansıyla ancak “Bu Galatasaray’da” oynar! Oynadığına oynamak denirse!
Volkan Pala yeni bir soluk ve renk getirdiğinden, Yasin gol pası, Emre gol yaptığı için bu maçı hatırlayacaktır. Selçuk, Hakan Balta, Sabri ve Sneijder için takıma dönme vakti! Futbol oynamak için elbette, takımı ve yönetimi yönetmek için değil elbette!
Özbek yönetimi, Hamza Hamzaoğlu’nu kovarken de, Denizli’yi getirirken de pek bir güvenliydi! Biri felaket, diğeri sihirbaz gibiydi! Öyle değilmiş!
Hocalar ne yapıyor ki, iş futbolcuda bitiyor diye düşünüyorlardı. Öyle de değilmiş.
Albayrak’ın işini kardeş Özbek zaten yapar, iş para vermek değil mi diyorlardı. O iş hiç öyle değilmiş!
Hiçbir takım ve teknik adam yönetimine rağmen başarılı olamaz!
‘’Özbek'in eseri‘’
Hep derler, klişedir ve ancak bu net bir gerçek. “Ben hayatımda böyle kötü bir Galatasaray görmedim” ve akranlarımın da gördüğünü sanmıyorum. Bu takım bu futbol kalitesi ve coşkusuyla bırakın Türkiye Kupası’nı almayı, yarı finali geçemez. Kasımpaşa’ya geçilip 6. olmaları da sürpriz olmaz...
Galatasaray bir işletme olarak iyi yönetiliyor-kötü yönetiliyor tartışılır. Ancak futbol şubesi yönetilemiyor! Yönetemeyen de Özbek ve arkadaşları!
Tek önemli icraatı
3 kupa kazanmış Hamzaoğlu’nu, “Opsiyon olmasaydı da Umut’la sözleşmeyi uzatırdım” dediği için “Gururla” kovdu. Hâlâ kararının arkasında! 3 kulüpte de şampiyonluklar yaşamış Denizli’yi transfer sözü vererek getirdi. Sözünü tutmazken, hocanın yapmadığı işlere bilmediği için göz yumdu ve kaçarcasına uzaklaşmasını da engellemedi. Tek önemli icraatı Denizli’ye verdiği peşinatın bir kısmını geri almasıydı! Şimdi takımın başında altyapıya getirip kovduğu Akcan’ın yerine transfer ettiği Riekerink var!
Futbolu yönetmek... zamanında ödersen, teknik adam olarak kimi getirirsen olur” diyorlardı. Abdurrahim Albayrak da Özbek’in verdiği parayı futbolculara verirken, “Kaynağı Özbek’in sağladığını söylemediği için” listeye alınmamıştı.
Futbol şubesini yönetmek, otel yapmaktan bin kat zordur! Faruk Süren için, “İstifa da hizmettir” yazdığımı hatırlıyorum da, Özbek yönetimi için ne yazacağımı bilemiyorum. Adnan Öztürk ve Fatih Altaylı mali genel kurul için, “Bir inşaat firmasının genel kurulu gibiydi” demişlerdi. UEFA’daki dava ve futbola dair tek sözünü tutamayan Özbek genel kurulda nasıl futbol konuşsun!
Aybaba’ya tebrikler
Galatasaraylı futbolcular, sizler de 2-3 büyük oyuncunun yokluğunda ne kadar sıradan olduğunuzu görmüşsünüzdür. “Ben Galatasaray’da oynuyorum” diye gururlanacak durumda değilsiniz... Aylardır maaş almamalarına rağmen, her maçlarını birbirleri ve o güzel taraftarları için oynayan Eskişehirsporlu futbolcular ve Samet Aybaba’yı tebrik ediyorum.
‘’Galatasaray yoruyor‘’
Galatasaray’ın UEFA cezasını bu sene halletmesinin yollarından biri, ligi ilk dört içinde bitirmesi. O yüzden kazanması gerekiyor. Hiç değilse bu yüzden Gençlerbirliği karşısında coşkulu oynaması bekleniyordu, oynamadılar... Kazanması gerekiyordu, kazanamadı... Pozisyon zenginliği yaratamadı... Olcan’ın cezalı duruma düşmemesi gerekiyordu, kart görmeden devreyi tamamlayamadı... Takım duruyorken Podolski’nin fark yaratması gerekirdi, yaratamadı! Geçen senenin 3 kupalı kadrosu rakipleri değil, sevenlerini yorup üzüyor...
Gol ararken yiyorlar
Savunmanın merkezinde hangi ikili oynarsa oynasın, ön liberoda kim görev yaparsa yapsın pozisyon veriyorlar. Bu kez de Denayer penaltı yaptırdı! Penaltıya gelmeden bir de önemli ayrıntıya değinmek gerek: Galatasaray ilk golü stoperler gol aramaya gitmişken yediği kontrada yaptırdığı penaltıyla yedi. Benzer bir organizasyonda ikinciyi yiyecekti, Bilal, Aydın’ın ayağındaki topu son anda çalmayı başardı da yemedi. Yani, Galatasaray rakip kalede duran top organizasyonu yaparken, savunmada bir fazla adam daha bırakmalı.
Özbek’i de uğurlayabilirler
Umut için de, ‘Bilmem kaç dakikadır gol atmıyor’ yerine, ‘Orta sahadan ve kanatlardan bilmem kaç dakikadır nitelikli, gollük pas atılmıyor’ denilebilir...
Dürüst ve Albayrak’ı Özbek, Hamzaoğlu ve Denizli’yi ise Özbek ve futbolcular birlikte gönderdi. Bu futbolcular bu oyunla Fenerbahçe maçı sonrası Özbek’i de uğurlayabilir...
İlhan Cavcav 50’ye yakın teknik adamla çalıştı. Sanırım hiçbiri ona İbrahim Üzülmez gibi ilaç olmadı. Gençler’de İrfan Can, Djalma, Uğur çok iyi oynadı.
‘’Aslında bu bir hezimet‘’
Soyunma odasında her ne yaşandıysa, Hamza Hamzaoğlu ile başarılı günlerindeki coşku ve konsantrasyonla sahaya dönen Sarı-Kırmızılılar maça ortak olmayı başardılar. Gerçi puan Özgür Yankaya’nın ucuz penaltı düdüğüyle geldi ancak hiç değilse ikinci yarıda takım, “Takım gibi” mücadele etti. 35 dakika Başakşehir’i yenmeye yetmedi! Visca’nın sağ kanattan arka direğe yaptığı ortada Doka bomboş durumda kötü vurduğunda dakika 4’tü ve, “Başakşahir’in gole ulaşması zor olmayacak” diye düşündük.
Teker teker yiyolar
Düşündüğümüzde de yanılmadığımızı bir dakika sonra gördük. Bu kez Alpaslan soldan ortaladı, ön libero Mahmut şutunu attı, Cenk kurtardı, dönen topu Visca ağlara yolladı. “Golde ve pozisyonda ismi geçen Başakşehirli oyunculardan biri bizim takımda olsa ne güzel olur” diyen Galatasaray taraftarının sayısı bir avucu geçmez. Başakşehir’i Göksel Gümüşdağ yönetiyor. İdari tüm sorunları ekibiyle hallederken, takımın “Tek” patronu ise Abdullah Avcı. Bunu yalnız futbolcular değil, tüm Türkiye biliyor. Tek bir futbolcu başkana gidip, “Hocanın antrenman metodları şöyle kötü, böyle kötü” diyemiyor, bıdı bıdı yapamıyor. Disiplin, saygı ve sevginin olduğu yerde, takım bütünlüğü kolay sağlanıyor. Takım bütünlüğü, “Vasat” diye nitelendirilen oyuncuların bireysel kalitesini de yukarı çekiyor! Avcı’nın kurduğu sistem bazen aksasa da tıkır tıkır işliyor...
Sorumlu Özbek yönetimi
Galatasaray’da teknik adamları değil oyuncuları ve taraftarı dinleyen yönetim, her 3-5 ayda 1 teknik adam göndererek çözüm arıyor! “Egemenliklerini korurken” hocalarını teker teker yiyen futbolcular Orhan Atik hocayı mı can kulağıyla dinleyecekler! “Teknik kalite” açısından bir hayli önde olan Galatasaraylı futbolcular doğaçlama oynarken, Başakşehirli futbolcular sisteme sadakatten sapmıyor. Galatasaraylı futbolcular Arena’da olduklarından bir tık daha fazla çaba sarf ediyor o kadar! Maç sonu itibarıyla 24. hafta sonunda Başakşehirspor, geçen senenin şampiyonu Galatasaray’ın 2 puan önünde... Üstelik 2 maçta da hakem kararları Galatasaray’a yaramışken. Göreve geldiklerinden bu yana geçen 9 ayda, A Takımdan “Kendilerinin sözleşme imzaladığı” Hamzaoğlu ve Mustafa Denizli’yi, altyapıdan Ünder ve Akcan’ı gönderen Dursun Özbek yönetimi için düşünme, kamuoyuyla doğru ve dürüst iletişim kurma zamanı geçmek üzere. Galatasaray’ın akıllı, soğukkanlı günlük yaşamayan bir yönetime ihtiyacı var. Lafı da evelemeye gevelemeye gerek yok, bu sportif hezimetin sorumlusu Özbek yönetimidir.
‘’Her birimiyle iflas‘’
Savunma konsantrasyonu felaket. Top genelde Galatasaraylı oyuncuların ayağında oluyor, sanılıyor ki Galatasaray aslında fena oynamıyor. Top rakibe geçince iki pasta tabela değişiyor... Takımın savunması anlayışı da ‘İflas ettim’ diye bağırıyor.
Defansta hatalar zinciri
Gaziantepspor daha maçın başında Hakan’ın hatasıyla başlayan kontratağı penaltı noktası hizasında Emre’nin vuruşuyla gole çevirdiğinde genç futbolcunun 3 metre yanında Galatasaraylı oyuncu yoktu. Abdülkadir’in güzel pasının hakkını vermemiz gereken gol pozisyonunda Sabri savunma görevini yapmadı. İkinci gol ise Orkan’ın ayağından çıkan birinci sınıf bir pasın ardından geldi. Savunma hatasını konuşmaktan ziyade Orkan-Larsson işbirliğini alkışlamayı tercih ederim...
En yeteneklisi Bilal
Şunu söyleyebilirim ki; Denizli’nin görev yaptığı süre içerisinde görev vermeyerek güvenmediğini ifade ettiği Bilal takımın en yetenekli, en nitelikli oyuncularından biri... Maçın ilk yarısında Galatasaray’ın rakip kalede yarattığı tehlikelerin neredeyse tamamında o vardı. Biri mükemmel iki şut attı, Karcemarskars başarılıydı. Kullandığı kornerlerden birinde Koray vuramadığı için fırsat kaçtı. Donk’un kafayla indirdiği bir topta da Selçuk çerçeveyi bulamadı.
Ya çalışmıyorlar ya da...
Galatasaray artık resmen 3.’lük yarışında ve üçüncü Galatasaray olur diyemiyoruz. Rakip kadrolarla Galatasaray’ınkini karşılaştırıp ‘kadro yetersiz’ diyen ayıp eder. Yetersiz olan savunma bilinci. Yetersiz olan oyun disiplini. Yetersiz olan takımdaşlık. Yetersiz olan yönetim-teknik adam uyumu!
Chedjou kasıktan, oyuna yeni giren Carole arka adaleden sakatlandı. Ya takım iyi çalışmıyor ya da futbolcular düzgün yaşamıyor. Denizli’nin bu kadar başarısız olduğu bir dönem daha hatırlamıyorum. Bırakın Beşiktaş ve Fenerbahçe’yi... Hamza hoca kovulduğunda Galatasaray, Konyaspor’un 5 puan önündeydi, şimdi 3 puan gerisinde!