Arama

Popüler aramalar

‘’Hoş geldin Efes!‘’

Anadolu Efes’in bu sezonki en önemli galibiyetiydi bana göre. Evinde ligin en skorer takımlarından biri olan, İstanbul’da 93 sayı yiyip yenildiğin Zalgiris’i deplasmanda 58’de tutup kazanmak, Efes için büyük bir adımdı... Atarak değil, tutarak kazandılar dün. Euroleague’de galibiyetin değerinin ölçüsü bu çünkü. Kavaliuaskas sakat, yeni transfer Thompson yetişmedi, tek pivot Davies erken faulledi, Westerman da yoktu belki ama Anadolu Efes dünkü oyun konsantrasyonu ile rakip kim olsa kazanırdı. O hissi verdiler.

Son 5 maçlık iniş-çıkışlar dün yaşanmadı. Bir periyotta en fazla 16, toplamda 58 sayı yediler. Ribauntları kazandılar. Demek ki isteyince, konsantre olunca oluyormuş... Doğuş ne kadar çok oynarsa, bu takımın savunma direnci o kadar artıyor. İş sadece Dunston’a kalırsa, işler sarpa sarıyor. Doğuş dün sadece 6 sayı attı ama 18 verimlilik puanı getirdi. Düşünün yaptığı pis işleri...

Sadece Melih’e üzüldüm

Fenerbahçe Beko, beklenmedik bir yenilgi aldı belki. O kadar zor deplasmanı kazanıp, Shved’den yoksun Khimki’ye kaybedince insan böyle düşünebilir. Bir takım bütün bir sezonu aynı seviyede oynayamaz. İniş çıkışlar mutlaka olacaktır. Obradoviç de takımı Nisan ayında en üst seviyede olmakiçin hazırlayacaktır.

Dün yine galibiyet Fenerbahçe’nin avucunun içindeydi. Melli faulü atsaydı kazanmışlardı, ama bir kaç saniye önce Markoviç 2’de “0” atmasaydı, zaten kaybetmişlerdi. Dünkü yenilginin nedeni, birden fazla oyuncunun hiç katkı veremesiydi. Sarı- Lacivertliler’in geride kalan 15 galibiyetinde bir-iki oyuncunun önplana çıktığını, diğerleinin vasati katkı verdiğini görmüştük. Dün Vesely harikaydı. Melih, olağanüstü işler yaptı ama o kadar. Sloukas 9’da 1, Kaliniç 5’te 1, Datome 5’te 1 ile şut atınca, yenilgi kaçınılmaz oldu.

Unutmayın, son iki sezondur normal sezonu 5. sırada bitiren takımlar şampiyon oluyor. Ne galibiyetlere çok fazla anlam yükleyelim, ne yenilgilere çok fazla üzülelim.

09 Ocak 2019, Çarşamba 06:37
YAZININ DEVAMI

‘’Fenerbahçe, bir başka boyutta‘’

Fenerbahçe Beko, Euroleague’in zirvesinde. 16 maçın 15’ini kazandı. Kazanmak için o gün ne gerekiyorsa onu yapıyorlar artık. Savunmaysa savunma. Pota altını kullanmak gerekiyorsa pota altı. Üçlük atmak gerekiyorsa, üçlük. Geçen hafta Euroleague’in en skorer iki takımı arasındaki maç 60’lı skorlarda bitmişti. Dün Fenerbahçe, Baskonia’yı 96 sayı atarak yendi. İlk periyot, hücum maçı olacağının göstergesiydi. Baskonia’da takımın yıldızı Shengelia yoktu belki ama bu sezon Gürcü oyuncu, çoğu maçta el freni oldu İspanyol ekibi için, tıpkı yine oynamayan Granger gibi. Onlarsız, daha rahat, daha takım gibi oynadılar. İkinci periyotta rakibi 16 sayıda tutan, 2. yarının başında ise Guduriç’ten 3, takım olarak da 5 dakikada 5 üçlük bulan Kanarya, farkı bir anda 21 sayıya kadar çıkardı... Tribünler, oyuncular coşmuştu. Maç artık cepteyti sanki. Obradoviç’in Eric Green’i kazanmak için çok fazla çaba sarfetmediğini düşünüyordum.

Kaoslardan kurtuluyor

Tecrübeli coach, Green’i çoğu maçta ilk beşte sahaya sürüyor, bir daha da oynatmıyordu. Dün fark 21 olduktan sonra ABD’liyi tekrar sahaya attı Obra... Farkı yaratan 5’ten Vesely’i de kenara aldı. Takım da, bu hamlelerle maçın kazanıldığını düşündü belki. Ama Baskonia, geçiş hücumlarında takımın 5 numarası Voigtman’la iki, takım olarak da 4 üçlük bulunca, onlar için gitti denilen maç, geri geldi. 29-9’luk seri ile 4. periyodun ortalarında fark 1 sayıya indi: 80-79. Ama, Fenerbahçe bu tip kaoslardan kurtulmayı çok iyi becerebiliyor. Dün de, 21 sayılık fark 1’e indikten sonra dünyanın her hangi bir takımının eli ayağı titrerdi.

Nazar değmesin

Geriden gelen, galip geleceğine fazlasıyla inanırdı. Ama maçı izleyen herkes Fenerbahçe’nin bir şekilde kazanacağını biliyordu sanki. Sloukas biraz organizasyon yaptı, savunma biraz sertleşti, Guduriç zor bir üçlük gönderdi, Fenerbahçe, Datome’ye faul çalınsa, yine çift haneli farkla kazanıyordu. Bu yıl bir başka boyutta oynuyor Sarı- Lacivertliler. Aman nazar değmesin..

05 Ocak 2019, Cumartesi 11:48
YAZININ DEVAMI

‘’Efes hayata döndü‘’

Son 5 maçta 4 yenilgi alan, üstüne üstlük kazanabileceği karşılaşmaları veren efes için çıkışa geçme maçıydı dün. Takımın en efektif ismi Beaubouis yoktu belki ama, aynı Barcelona maçında olduğu gibi müthiş bir ilk yarı, yine aynı Barcelona maçında olduğu gibi kaos yaşanan bir ikinci yarı. Neyse ki bu kez moerman vardı, iki tane süre biterken attığı, şansın da yanında olduğu üçlüklerle efes’i ipten aldı. efes, neden böyle görüntüler çiziyor, anlaşılır gibi değil. Oyunun başında, Dunston içeriden, miçiç dışarıdan atıyordu. Tam 16 asist yapmışlardı. Basketbol adına tüm doğruları yerine getiriyorlardı. Ama ikinci yarıda, takıma bir haller oluyor.

Fark 19’a çıkmıştı

ilk yarıda yaptıkları doğru şeyleri tamamen unutup, resmen durarak oynuyorlar. işin tuhafı işler kötü giderken, herkes birbirine bakıyor ve sorumluluk almaktan korkuyor. Bayern’de Joviç ve Booker yoktu. Bir ve beş numaralarının yokluğunda, sürklase olmak üzereydiler. Fark 19’a çıkmıştı. Ama oyun disiplininden kopmadıkları için, yavaş yavaş geldiler. Saçma sapan top kayıpları yapmasalar, fark 7’nin bile altına iniyordu.

Larkin kontak kapattı

ilk yarıda, miçiç ve Dunston’un sürüklediği efes’te noktayı moerman ve Anderson koydu. iki tecrübeli oyuncunun kritik müdahaleleri, efes’e 10. galibiyetini getirdi. Teodosiç dedikoduları çıktığından bu yana, tam oynamaya başlayan Larkin, yine kontak kapadı. mecbur kalmadığı sürece potaya bile bakmıyor, ekstra birşeyler yapmak için gayret bile göstermiyor.

04 Ocak 2019, Cuma 06:20
YAZININ DEVAMI

‘’Mutlu yıllar Fener‘’

Hafta içi iki müthiş galibiyet alan Euroleague takımları arasındaki mücadelenin biraz daha keyifli geçmesini bekliyorduk açıkçası. Ama, Darüşşafaka Tekfen’in aklı biraz Olympiakos zaferinde kalmış gibiydi. Kolay değil tabi. 5-6 maçı son anda kaybettikten sonra Olympiakos gibi bir takımı farklı yenmek, onların Fenerbahçe Beko karşısındaki motivasyonlarını düşürmüştü. Fenerbahçe ise Obradoviç gibiydi. Onun motivasyonu, isteği kimsede yok. Her antrenmana, her maça final gibi konsantre olan Obra ruhu, bütün takıma yansımıştı dün. 40 dakika, fark ne olursa olsun aynı motivasyonda mücadele ettiler, aynı sertlikte savunma yaptılar. Hal böyle olunca da, ortaya 30 sayılık bir fark çıktı.

Datome bıraktığı yerden!

Taraftar da salonu neredeyse tamamen doldurmuştu. İlk dakikada Douglas’ın, Sinan’a yaptığı faulu görmeyip, itiraz eden Obradoviç’e teknik faul çalan hakemler, seyirciyi işin içine erken sokmuş oldu. Real maçının yıldızı Datome, bıraktığı yerden devam ediyordu. 18 sayı attı ama en önemlisi son dakikada, pivotta top alıp, önce Ergi’ye, sonra da Barış Hersek’e özel olarak pozisyon hazırladı ve onlara basket attırdı. Ergi de maç bitimi, İtalyan yıldıza sarılıp teşekkürlerini iletti. Fenerbahçe’nin başarısındaki pay biraz da burada yatıyor. Taraftar, teknik kadro ve oyuncular gerçek bir aile gibiler.

31 Aralık 2018, Pazartesi 06:32
YAZININ DEVAMI

‘’Şampiyonluk özlemi!‘’

Maçın adamı Datome’nin de dediği gibi belki puan olarak çok fazla anlam taşımayan bir maçtı ama, gerçek bir Euroleague derbisiydi. Son yılın iki finalisti arasındaki derbi sonucu; oyuncuların, takımın, taraftarın, geleceğe daha özgüvenle ve moralle bakması açısından çok anlam taşıyordu. Evinde ortalama 90’ın üzerinde sayı atan Fenerbahçe Beko ile maç başına 88 sayı ile Euroleague’in en skorer takımı Real Madrid arasındaki mücadele 65-63 bitti. Düşünün artık sahadaki sertliği, mücadeleyi, savaşı... Tam bir final maçı gibi gibiydi. Fenerbahçe, Vesely farkı ile ilk periyotta farkı yakaladı! 24- 12’den sonra Real şutları sokmaya başlayınca maç kafa kafaya geldi. Geri kalanı ise bir satranç mücadelesi gibiydi. Sloukas’ın yokluğunda, Fenerbahçe hücum etmekte çok zorlandı, hiç asist yapamadı belki ama yine bir şekilde kazanmanın yolunu buldu. Bu da tecrübe, kazanmayı bilme farkıydı. Şutlar girmedi, hücumları organize edemediler, son 2 dakikaya 63-57 geride girdiler belki ama yine de galip gelmeyi başardılar. Bu kez ortalamalarının 30 sayı altında kaldılar ama sinir harbini savunarak aştı Obradoviç ve öğrencileri...

Sol’deki dilenciler

Ne zaman Real Madrid maçı izlesem, aklıma Madrid’in ünlü ‘Sol meydanındaki dilencileri’ gelir. Geneli çok iyi İstanbul Türkçesi konuşur.Turistlere rahat vermezler. 1 Euro vermeden, arkadaşlarınla bir kahve içip sohbet edemezsin. Son derece yapışkandılar. Dün de Madrid coachu Laso, kaptanı Fernandes, yıldızı Llull her zamanki gibi fazlasıyla hakemle oynadılar, bir düdük için yalvardılar adeta. Anadolu Efes maçında 2. centilmenlik dışı faulu geri alınan, hakemlerin ürkekliği nedeniyle oyundan atılmayan Llull, dün de daha ilk çeyrekte 2. kasti faulünü almıştı aslında. Ama hakemler yine o düdüğü çalmaya cesaret edemedi. 3. periyotta şımarıkça topu hakemlere fırlatıp teknik faulle atılmasına bile itiraz etti. Bir düdük almak için, bu kadar büyük yıldızların bu kadar küçülmelerini yıllardır anlayabilmiş değilim.

Datome farkı

Llull’un yokluğuna rağmen Campazzo ile maçı kazanacak noktaya getirdiler belki ama son periyotların adamı Guduriç’in üçlüğü ile maçın adamı Datome’nin inanılmaz turnikesi sonrası kazandığı basket faul, Fenerbahçe’ye arka arkaya 11. galibiyetini getirdi. B takım bu yıl bambaşka bir boyutta oynuyor. Euroleague şampiyonluğunu yıllardır beklemiştik. Kazanmanın ardırdan bir yıl geçti. Şimdiden çok özledik....

29 Aralık 2018, Cumartesi 09:32
YAZININ DEVAMI

‘’Aslan, inandı kazandı‘’

Bir tarafta sezona sıkıntılı başlayan, hafta içi Eurocup’tan elenen Galatasaray, diğer tarafta ligde 10’da 10, Euroleague ise 14’te 13 yapan, Avrupa’nın en formda takımlarından biri olan Fenerbahçe Beko vardı.

Maç öncesi Fenerbahçe favori görünüyordu ama galibiyete çok ihtiyacı olan Galatasaray’la deplasmanda, dolu tribünler onunda oynamak kolay değildi.

Bir kere Ertuğrul Erdoğan, maça çok iyi hazırlanmış ve takımı hazırlamış. Sarı- Lacivertliler’i, hücumda bu yıl hiç bu kadar etkisiz ve üretkenlikten uzak olmamıştı.

Maça çok iyi başladı Galatasaray. İlk andan itibaren savunmada çok agresif ve enerjiklerdi. Galatasaray’lı oyuncular, bazı bölümler hariç sonuna kadar aynı saldırgan ve konsantre savunmayı yaptı. Fenerbahçe, sadece 3 üçlük isabet bulabilirken, sadece Vesely ile pota altında üretebildi. Obradoviç ne yaptıysa, hangi oyunuyu sahaya sürdürse çare olmadı.

Galatasaray, sahanın yıldızı Harrison’dan 7 olmak üzere toplam 12 üçlük buldu.

Fenerbahçe, o kadar kötü oynamasına rağmen bir şekilde oyunun içinde kalmayı başardı. Bir iki kere farkı 2 ve 3 sayılara indirdiler ama her seferinde ya Harrison, ya Göksenin ya da Hayes çok kritik üçlüklere imza attı. Sonunda daha çok isteyen kazandı.

24 Aralık 2018, Pazartesi 06:31
YAZININ DEVAMI

‘’En büyük pay Obra'da‘’

Sezon başlarken, Wanamaker ve Nunnally’nin gidişi ile takımda potaya giden ve şutör bir oyuncu eksikliği olacağı konuşuluyordu. Daha, Bogdanoviç ve Udoh’un gidişine alışılmamışken, üstüne bunlar eklenmişti. Ama Fenerbahçe Beko, sezona öyle bir başladı ki, her şey unutuldu.

Peki Sarı-Lacivertliler, nasıl bu duruma gelmişti? BSL’de 10’da 10, Euroleague’de ise 14’te 13 yapmışlardı. Hem de birbirinden zorlu deplasman maçları oynayarak, bu maçların bazılarında Sloukas ve Vesely’den yoksun olarak...

Tabii ki bu takımın 4 yıldır beraber oynamasının, birbirlerini ezberlemesinin, kazanmayı öğrenmesinin payı var ama en büyük pay sahibi Obradoviç.

Başarısının sırrı; Daha iyisini istemek

Obra’nın kariyerine baktığımız zaman takımda hep bir lider oyuncu olur, sistemi onun üzerine kurardı. Ama Fenerbahçe’de, bence Obradoviç de zirve yaptı. Başarılarla dolu kariyerinde hiç üst üste 4 Final- Four, üst üste 3 final yoktu. Bu yıl da büyük olasılıkla oralarda olacak.

Kendisinin de söylediği gibi başarısının sırrı çok çalışmak, asla tatmin olmamak, hep daha iyisini istemek.

Bu yıl Fenerbahçe’nin kazandığı maçlara bakarsak, ne kadar çok yönlü basketbol oynadıkları da ortaya çıkıyor. Rakip hangi önlemi alırsa alsın, oyun gelişirken bir şekilde çözümü buluyor, onların da zayıf yönlerinin üzerine gidiyor.

Deplasmanda üst düzey savunma

CSKA karşısında kısaları çok iyi savunulmuştu, sadece 4 üçlük bulabilmişlerdi ama 25 kere çizgiye gittiler, içeriyi çok iyi kullandılar. Önceki gün Buducnost karşısında, bu kez 15 üçlük atarak kazandılar. Örnekleri çoğaltabiliriz.

Deplasmanlarda sırasıyla Zalgiris’ten 75, Baskonia’dan 72, Olympiakos’tan 72, Maccabi’den 70, Barcelona’dan 65, Panathinaikos’tan 69, Buducnost’tan 65 sayı yediler. 7 deplasmanda da üst düzey savunma yapmaları, tesadüf değil, bir alışkanlık. Bu da Final-Four’a giden yolda en önemli etken.

İç sahada ise sırasıyla 97, 93, 88, 100, 92 ve 79 sayı attılar. Bu yıl set hücumunu çok tempolu oynuyorlar, hızlı ve çok pas yapıyorlar, saha yerleşimleri olağanüstü.

Vesely istatistiksel olarak sivrildi belki ama bu sistemde her maç biri ya da bir kaçı ön plana çıkıyor.

Takım olarak hücum ediyorlar, takım olarak savunma yapıyorlar. Obradoviç de eserini kenardan keyifle izliyor.

22 Aralık 2018, Cumartesi 07:17
YAZININ DEVAMI

‘’Perşembenin gelişi!‘’

Anadolu Efes, CSKA Moskova deplasamında maça müthiş başlıyor. Beaubois ilk 4 üçlüğünde de isabet buluyor. Kenardan gelen Motum 9 sayı atıyor. İlk yarıda takım olarak tam 10 üçlük buluyoruz. Toplam 54 sayı üretiyoruz ve soyunma odasına sadece 2 sayı geride gidiyoruz. Ama bir an olsun Efes bize maçı kazanacağı hissi vermiyor. Bir an olsun, umutlanamıyoruz. Biliyoruz ki, ikinci yarı o kadar üçlük girmeyecek.

CSKA kaçırdığı her topun hücum ribaundunu alıyor. İdman temposunda hücum edip neredeyse hiç boş dönmüyor. Atmaya devam edecekler ki attılar.

Nitekim ikinci yarı sadece 2 üçlük atabildi Efes. Pivotlara maç boyu hiç top inmedi. Dunston 2, Pleiss ise 4 şut kullanabildi. İkinci yarı pivotlara top indirmeyi denedi Efes ama bunu bile beceremedi. Her deneme top kaybıyla sonuçlandı.

Olympiakos tam 18 hücum ribaundu alıp, Efes’in cebindeki galibiyeti çalmıştı. Dün de CSKA tam 19 hücum ribaundu aldı. Efes ise toplamda 24 ribaunt alabildi. Attıkça attı, kaçırdıkça da attı CSKA.

CSKA 24 fazla şut attı

Tam 24 kez fazla şut attı Efes’e göre. İnanılmaz bir farktı bu. Bu şartlarda farkın sadece 18 olması, Efes’in iyi hücum etmesiydi. Ama ne mücadele vardı sahada ne savunma ne de ribaunt alma gayreti.

Lacivert-Beyazlılar, son 4 maçta 3 yenilgi aldı. Sezona iyi başlamışlardı ama Fenerbahçe dışında ‘elit’ statüsündeki takımlarla karşılaşmamışlardı.

Yine de enseyi karartmamak gerekli. Efes şimdiden 9 galibiyette ve kazanabileceği çok maç var. Final-Four ve şampiyonluk düşünmek yerine, Play-Off’u hedeflemeliler. Yeni bir takım için önemli yol kat ettiler ve nisan ayına kadar takımın defolarının düzelmesi için önlerinde uzun bir zaman var.

Müthiş bir potansiyele sahipler. Bunu sahaya daha iyi yansıttıkları zaman Play-Off ve sonrası için umutlanmamaları için hiçbir neden de yok.

21 Aralık 2018, Cuma 06:23
YAZININ DEVAMI