Arama

Popüler aramalar

‘’Fener, kazanmayı çok iyi biliyor‘’

Son 4 yıl Final-Four oynayan, doğal olarak da bu yılın en büyük favorisi olarak görülen iki takım karşı karşıya geldi.

Puan olarak, sıradan bir Euroleague normal sezon maçıydı. Ne Fenerbahçe çok şey kazandı, ne CSKA Moskova. Ama tıklım tıklım dolu tribünler önünde, 15 sayıdan gelip sonra tekrar 7 sayı geri düşüp, ama oyundan düşmeyip yine öne geçip kazanmak, çok önemliydi.

Fenerbahçe, Zalgiris, Baskonia, Maccabi, Olympiakos ve Barcelona deplasmanlarında rakipleri 70’lerde tutup kazanırken, bir başka büyük takım CSKA’yı da, ayrı şekilde mağlup etti.

Fenerbahçe, ilk yarıda rakibi hiç durduramadı. Birebirlerde hep yenildi. Zaman zaman iyi savunma yaptıklarında da CSKA’lı oyuncular bireysel yeteneklerini çok iyi kullanıp zor şutlarda isabet buldu.

İlk yarıda yüzde 70, 2 sayı, yüzde 57 de üç sayı yüzdesi ile oynadı Rus ekibi. Bu kabul edilebilir bir durum değildi. Nitekim tam 48 sayı görmüştü potasında Kanarya.

Soyunma odasına giderken, Guduriç’in üçlüğü farkı 12’ye indiriyor, Datome ise taraftarları ateşlemeye çalışıyordu.

Gecenin sorusu

Obradoviç’e neden sadece 8 oyuncuyu kullandığı sorusu sorulabilir. Cevabı, onun da bu maça farklı hazırlandığı ve kazanmayı çok istediği olur.

Sıradan bir normal sezon maçından çok daha fazla anlam yüklenen bir maçtı herkes için.

Maçın starı

Tabii ki Vesely’di. 19 sayı attı ama en önemlisi, 16-0’lık periyotta kaçan bütün şutların hücum ribaundunu aldı ya da çeldi. Zaten morali bozulan CSKA’lı oyuncular bu nedenle iyice dibe vurdu.

Maçın olayı

Maçın kırılma anı da buydu belki. Datome önce taraftarı coşturdu, sonra ikinci yarının başında attığı 4 sayıyla takımı ateşledi. Gerisi de çorap söküğü gibi geldi.

İkinci yarının başındaki 16-0’lık seri, (Guduriç’in üçlüğünden itibaren sayarsak 19-0) CSKA’yı büyük bir şoka uğrattı.

Kısa mesaj

İki takım, rövanştan sonra bir daha ancak Final-Four’da karşı karşıya gelir. Fenerbahçe, şartlar ne olursa olsun, CSKA’ya ‘seni 15 sayı geri düşsem de yenerim’ mesajını verdi.

19 Aralık 2018, Çarşamba 06:27
YAZININ DEVAMI

‘’Fener'den aynı tarife‘’

Müthiş deplasman zaferleri serisi sonrası Ülker Arena’ya dönen lider Fenerbahçe, evinde 3 maçtır yenilen Milano’yu ağırlıyordu. Kanarya, deplasmanda farklı, evinde farklı basketbol oynuyor. İç sahadaki 4 maçta 95 sayı ortalama yakalayan Kanarya, deplasmanlarda ise rakibi 70’lerde tutup, oyunu kontrol edip kazanıyordu. Dün de Milano karşısında, yarı saha basketbolunu çok tempolu oynayan, uzunlarını çok iyi kullanan bir Fenerbahçe vardı. Rakibin düzeni ise birebirlere dayalı. Mike James’i 3 periyot çok iyi kontrol etti Kanarya. Biraz da o saklandı. Yokmuş gibi oynadı ilk üç periyot. Ne zaman Fenerbahçe savunmasının onun üzerindeki konsantrasyonu azaldı, bir anda devreye girdi. El üstünden attığı 3 zor üçlük, oyunu çift hanelerde götüren Fenerbahçe’yi panikletti. Bir anda 81-79 olmuştu skor. Ama bu yıl özel performanslarına bir yenisini daha ekleyen Guduriç vardı. James son çeyrekte 20 sayı atarken, Guduriç, 81-79’dan sonra arka arkaya iki üçlük attı, son çeyrekteki 12 sayıyla, sürprize izin vermedi. Maccabi maçının son periyodunu tekrar izletti bize genç forvet.

Efes’e zaman gerekiyor

İyi takım olmakla, maç kazanmayı bilen takım olmak arasında fark var. İyi oyuncu olmakla da, ‘winner’ oyuncu olmak arasında büyük fark var. Miçiç, harika bir sezon geçiriyor. Takıma müthiş katkı veriyor. Ama Efes’in son dakikada kaybettiği 3 maçta da onun hatalarının payı var. Milano, Real Madrid ve dünkü Olympiakos maçı. Geçen hafta demiştim. ‘Kendini Teodosiç’ zannetmeyip, haddini bilmesi gerekiyor. Efes sezona beklenin üzerinde iyi başladı. Gerçekten her pozisyonda bol alternatifli bir kadroları var. Ama sonuçta yeni bir takımlar. Kaç kazanma alışkanlığı kolay edinilmiyor. Real ve Olympiakos maçlarını 3 periyot harika oynadılar, sonunda ellerindeki maçı verdiler. Gönlümüzden tabii ki Final- Four geçiyor ama onların şimdiden Final-Four’u değil, her maçta nasıl daha iyi oynarlar ve mart ve nisan aylarına kadar ne kadar gelişebilirler, onu düşünmeleri gerekiyor.

14 Aralık 2018, Cuma 06:28
YAZININ DEVAMI

‘’Efes'e Real dersi‘’

Bazı yenilgiler vardır, galibiyetten çok daha faydalı olur takıma. Bu maçın da onlardan birini olmasını umut ediyoruz. Efes,yeni bir takım olmasına rağmen 10 maçın 8’ini kazanmış, sezona iyi başlamıştı. Ama şimdiden bırakın Play-Off’u, Final-Four lafları edilmeye başlanmıştı. Bir yerden erken havaya girmenin de önü kesilmiş oldu böylece. Bu dersi veren de kötü bir gününde olmasına rağmen, 15 sayıdan gelip Efes’i İstanbul’da 15 bine yakın taraftarı önünde yenen son şampiyon Real Madrid oldu. Aslında iki takım da hemen hemen aynı baskebolu oynadı. Hücumda çok iyi yerleştiler, 3-4 pas üzeri hep boş oyuncuyu buldular. Tek fark, Efes’in şutları sokması, Real’in ise boş atışları kaçırmasıydı. Larkin, sezonun en iyi oyununu oynarken, Miçiç, MVP’ye yakın performans sergiliyor, Moerman ve Pleiss, harika oynuyordu. Devre 52-45, 3. periyod da 74-60 sona erdi. Fark bir ara 15 sayıya çıkmıştı: 69-54.

Savunmaya çözüm bulamadık!

Ama 4. periyotta işler değişti. Real Madrid, çok üst düzey savunma yaptı, Efes ise 10 dakika boyunca bu savunmaya çözüm bulamadı. Israrla, ikili oyun sonrası en fazla 1 pas yapıp topu potaya attılar. Real ise, Ayon üzerinden oynadığı ikili oyunlar sonrası neredeyse birbirinin kopyası 10 basket buldu. Ergin Ataman, molaları olmasına rağmen (bir tane de arttırdı, ama bakiye bir sonraki maça devretmiyor), ısrarla oyuna müdahele etmedi. Belki son saniyelere sakladı, bir düşündüğü vardı mutlaka ama, göz göre göre galibiyet Efes’in elinden uçup gitti. Hedef yolunda çok da büyük bir kayıp değil. Ama dediğim gibi, bu yenilgiden çıkarılacak dersler, Efes’e kalan maçlar öncesi faydalı olabilir.

08 Aralık 2018, Cumartesi 07:40
YAZININ DEVAMI

‘’Fenerbahçe sıraya diziyor‘’

Zalgiris Kaunas, Baskonia, Maccabbi, Olympiakos, Barcelona, şimdi de Panathinaikos. Birinde Sloukas yoktu, birinde Vesely. Dün de Ahmet ve Melih yoktu, ama Fenerbahçe için fark etmiyor. Eksikler de, rakip de... Kazanılan bu 6 maçta kilit nokta savunma ve oyun kontrolü. 6 maçta da, oynamak istediği basketbolu rakibe kabullendirdi.

Fenerbahçe, onları hep 70’li sayılarda tuttu. Panathinaikos’u, tarihinde normal sezonda hiç yenememişti Fenerbahçe. Ama Obradoviç bu yıl gerçekten harikalar yaratıyor. Takımın sahaya yayılışı, pas açılarını ayarlamaları, alan açmaları muhteşem.

Dün her top Vesely’e indi. Vesely ya attı, ya da bomboş pozisyondaki dış adamı buldu. Sloukas, Bobby, Green, Melli ve Datome boş üçlükleri buldu. Tabii ki Kaliniç... Her maç bir oyuncu ön plana çıkıyor, dün de Kaliniç çıktı. 4/5 üçlükle OAKA tribünlerini susturdu. Zirvede tek başına Fenerbahçe. İlk 4 için de büyük avantaj yakaladı.

Efes son çeyrekte savunmayı çözemedi

Bazı yenilgiler vardır, galibiyetten çok daha faydalı olur takıma. Bu maçın da onlardan birini olmasını umut ediyoruz. Efes, yeni bir takım olmasına rağmen 10 maçın 8’ini kazanmış, sezona iyi başlamıştı. Ama şimdiden bırakın Play-Off’u, Final- Four lafları edilmeye başlanmıştı. Bir yerden erken havaya girmenin de önü kesilmiş oldu böylece.

15 sayıdan maçı vermenin bir çok nedeni var. Hakemlerin Llull’a 2. centilmenlik dışı faulü önce çalıp, sonra korkup geri almaları. Harika bir sezon geçiren Miçiç’in, zaman zaman kendisini Teodosiç zannetmesi. 4. periyotta Efes’in, Real savunması karşısında çaresiz kalması. Ayon üzerinden oynanan ikili oyunlar ve atılan benzer en az 10 baskete seyirci kalması. Ergin Ataman’ın molaları olmasına rağmen (bir tane de arttırdı, ama bakiye bir sonraki maça devretmiyor), ısrarla oyuna müdahele etmemesi vs.

Ama hedef yolunda çok da büyük bir kayıp değil. Önemli olan, bu yenilgiden gereken dersi çıkarmak ve ayakların bundan sonra yere sağlam basması... Bu arada kural hatası var ama Efes’in o sırada lafla değil, imza atarak itiraz etmesi gerekiyordu. İş işten geçti yani.

08 Aralık 2018, Cumartesi 07:12
YAZININ DEVAMI

‘’Aslan çıkışta‘’

Sezona kötü başlayan Galatasaray, Beşiktaş deplasmanından sonra, dün de EuroLeague takımı Darüşşafaka Tekfen’i devirdi, üst üste 2. galibiyetini alıp tırmanışa geçti.

Tahincioğlu Basketbol Süper Ligi'nde işler iki takım için de iyi gitmiyordu. Özellikle Darüşşafaka Tekfen, EuroLeague’de sadece 1, Basketbol Süper Ligi’nde ise 3 galibiyet alabilmişti.

Bir başka 3 galibiyetli takım Galatasaray, genelinde hakim olduğu maçın sonunu da iyi oynayarak, kritik bir zafere imza attı: 79-84.

Maça iki takım da tam saha baskı ile başlarken, top kayıpları da ardı ardına geldi. Kaçan kolay atışlar, adeta kör dövüşünü andırıyordu. Sarı-Kırmızılılar, rakibini ilk çeyrekte tam 9 top kaybına zorlarken, bunların 8’inde top çaldı ve kolay turnike buldu. Periyod 15-20, devre de 37-43 Galatasaray’ın lehine sonuçlandı.

İlk yarıda pota altını hiç kullanamayan Daçka, bu kez Michael Eric’in üzerinden 10 sayı bulurken, McCallum’un üçlüğüyle 21-8’lik bir seri yakalayıp, 58-51 öne geçti. Ama daha kararlı olan ve iyi savunma yapan taraf Galatasaray’dı...

Ege ve Ayberk hücumda çok katkı veremese de savunmada kritik hamleler yapıp, rakibin pota altı atışlarını bozdular. Hücumda Göksenin, Auguste, Harrison ve Webster, çift haneli sayılara çıkarken, maçın sonlarında doğru hücum eden Sarı-Kırmızılılar, önemli bir galibiyet aldı: 79-84.

Maç boyunca tam 20 top kaybı yapan evsahibi, en kritik anda da bu nedenle hücum edemeyince ligdeki 5. mağlubiyetini aldı.

05 Aralık 2018, Çarşamba 06:06
YAZININ DEVAMI

‘’Yeni umut için!‘’

A Milli Basketbol Takımımız, bir kez daha Dünya Kupası’na katılma hakkı elde etti. Bu sefer davetiye ile değil, bileğinin hakkıyla. Hem de eleme maçlarının bitimine 2 maç kala garantiledi 12 Dev Adam, Dünya Kupası’nda yer almayı... Çok değil, iki üç yıl önce oyuncu havuzumuzun çok dar olduğundan, 12 kişilik kadroyu oluşturmakta bile zorluk çektiğimizden yakınıyorduk. Baktığımız zaman, yine kendi kulüplerinde yer almayan, yeterli süre bulamayan, ama milli takımda genç ve tecrübesiz olmalarına rağmen önemli işler yapan oyuncular gördük. Gelişimleri biraz zaman aldı ama uzun zaman sonra ilk kez bu kadar umutluyuz.

Gençlerin neler yapabileceğini gördük

NBA’deki yıldızlarımız Cedi Osman, Furkan Korkmaz ve Ersan İlyasova’nın yanına, Semih, Doğuş, Wilkbekin, Sertaç Şanlı, Kartal Özmızrak, Oğuz Savaş ve Melih Mahmutoğlu gibi Euroleague seviyesinde oyuncularımız var. Asıl önemli olan; Tolga Geçim, Metecan, Buğrahan, Berkan Durmaz gibi gençlerin, sorumluluk verildiğinde neler yapabildiğini gördük. Ege Arar, Berk Uğurlu milli takım havuzunun içinde. Bunların dışında Berke Atar, Şehmuz Hazer, Cem Ulusoy, Rıdvan Öncel, Egemen Güven, Görkem Doğan, Alp Karahan, Yiğit Arslan, Muhsin Yaşar, Ömer Utku Al, Berk Demir, Emircan Koşut, Doğuş Özdemiroğlu, Ayberk Olmaz gibi, yıl içinde gelişip Milli formaya aday olma ihtimali bulunan onlarca genç var.

Ufuk Sarıca krizi iyi yönetti

Tam kadro olursak, Çin’de kimsenin beklemediği yerlere gelebiliriz. Coach Ufuk Sarıca, bu sıkıntılı dönemde krizi çok iyi yönetti. Oyuncu seçimleri, maç performansı, konsantrasyonu üst düzeydeydi. Kulüp takımlarında bekleneni veremeyen oyunculardan, milli takımda daha fazla performans almayı başardı. Onlara güvendiğini hissettirmek, gençlerin özgüven kazanması için önemliydi. Sonuçta, iyi basketbol oynayarak, hak ederek bu başarılı yakaladık. Coach, teknik ekip, forma giyen tüm oyuncular ve onlara her türlü imkanı sağlayan TBF’yi kutluyoruz.

04 Aralık 2018, Salı 06:27
YAZININ DEVAMI

‘’Devler ait olduğu yerde‘’

Kazansaydık, Dünya Kupası’na gitmeyi 2 maç kala garantileyecektik. Karadağ, son iki maçını kazanıp umutlanmıştı. Tam kadro oynayan ender ülkelerden biriydi ev sahibi. Biz ise İspanya’yı yenmenin getirdiği moral ve özgüvenle çıkmıştık bu deplasmana. Oyuncuların çoğu genç ve tecrübesiz olunca, iç sahadeplasman farkı daha fazla ortaya çıkıyor. Yine de oyunun büyük bölümünde hakim olan taraf bizdik, tüm hatalara, girmeyen şutlara ve verilen ribauntlara rağmen. Ufuk Sarıca, Dubljeviç’i yıpratmak, Semih’i de korumak adına Oğuz Savaş’la başladı maça. Oğuz, Dubljeviç’e bir faul yaptırdı, bir basket ve bir de asistle, görevini yaptı. Ardından yıldız pivot 2 faul daha alınca ilk yarıdaki planlarımız tutmuştu. İkinci yarının başında da Tolga’nın ikili oyunları sonrası, Berkan ve Semih’le bulduğumuz basketlerle 51-43 öne geçtik. Ne olduysa bu anda oldu. Aslında Karadağ oyunu değiştirmek adına çok fazla birşey yapamadı ama pota altına sokmadığımız Dubljeviç’in uzak mesafe attığı iki şans üçlüğü sonrası gelen 20- 4’lük seri, sonumuzu getirdi.

Kazanacak noktaya geldik

Yine de kazanacak noktaya getirdik oyunu. Ufuk Sarıca’nın son 5 dakikada döndüğü 1-2-2 alan savunması, onları şaşırttı. Skor 69-66’yken Semih’e yapılan centilmenlik dışı faul sonrası umutlandık. Ama Semih, ikisini de kaçırdı. Ardından gelen top kaybıyla öne geçme ve maçı kazanma fırsatını teptik. Top kayıplarını çok iyi idare etmiştik, ama 9 kaybın yarısını son 5 dakikada yaptık. Yani en kritik anlarda. Bu da tecrübesizlik faktörü. Maçı kaybetmemizdeki en büyük neden ise ribauntlar. Onlar 16’sı hücum olmak üzere 41 ribaunt almış. Biz ise 26. Ribaunt alamazsan maç kazanamazsın. Yenilginin iyi tarafı şu oldu. Ankara’da 10 farkla yenmiştik, ikili averajı ele geçirdik. Gecenin güzel tarafı kaybetmemize rağmen Dünya Kupası’na gitmek oldu. Zaten bu takım bunu sonuna kadar hak etmişti.

03 Aralık 2018, Pazartesi 06:19
YAZININ DEVAMI

‘’Fener zoru kolay yapıyor‘’

Vesely yoktu. 'Acaba mı' diyordu herkes. Takım Atina'da kazandı.

Ki o Vesely, takımın sayı ve ribaunt lideriydi.

Sloukas yoktu. Üstüne üstlük, son haftalarda ciddi katkı vermeye başlayan Melih ve 3. oyun kurucu Sinan da yoktu.

Ki o Sloukas takımın 2. en skoreri ve asist lideriydi.

Maçtan önce yine 'soru işaretleri' vardı.

Takım Barcelona'da kazandı bu kez...

Barcelona da 9 maçın 6'sını kazanmış, evinde hiç kaybetmemişti.

Belki de Euroleague'in en opsiyonlu, geniş kadrosuna sahipler. Ama Obradoviç ve Fenerbahçe, yine derslik bir maç çıkardı. Pangos ve Heurtel gibi ligin en etkin iki oyun kurucusu maçı toplam 2 sayıyla bitirdi.

En değerli 4 numaralardan Singleton 24 dakikada 3 sayı atabildi.

5 numaralarından ne Tomiç, ne Seraphin devreye girebildi. Pesiç yönetiminde havaya giren, yıllar sonra Final-Four için umutlanan Barcelona, küçüldükçe küçüldü, çaresiz kaldı Fenerbahçe karşısında.

Sloukas yoktu ama ihtiyaç halinde hep orada olan Bobby Dixon vardı. İlk çeyrek, aklını aldı Barcelona'nın ve Palau Blaugrana tribünlerinin.

O kenardayken, 3-4 dakika saçmaladı yine Fenerbahçe, Maccabi maçına benzer bir durum oluştu. Barça ekstra oynayan Hanga ve Oriola ile geri döner gibi oldu ama Bobby girince kontrolü tekrar eline aldı Kanarya.

Guduriç de son maçlarda gerekeni yapıyor. Dün hem hücumları yönlendirdi, hem skor attı, hem savunmada harika işler yaptı.

13 sayı, 5 ribaunt, 4 asist, 3 top çalma. Bundan iyisi can sağlığı...

Sloukas, Melih ve Sinan'ın yokluğunda Eric Green'in kendini gösterme maçıydı. Yine geri planda kaldı. Tamam... Sisteme adapte olması kolay değil sonradan gelen ve pozisyonunu daha çok kendi üreten bir oyuncunun ama Green'in potansiyeli, Euroleague tecrübebi, Olympiakos ve Valencia gibi üst düzey takımlarda başrol almışlığı var. Fenerbahçe'de yardımcı oyuncu pozisyonunda oynayacak belki ama, bir an önce rolünün hakkını vermesi gerekiyor.

Zalgiris, Baskonia, Olympiakos, Maccabi ve Barcelona deplasmanlarından zaferle dönüldü. Haftaya sıra Panathinakiso'a geldi. Maç Atina'da da olsa, artık kimsenin aklına 'acaba mı' demek gelmez bence....

01 Aralık 2018, Cumartesi 07:01
YAZININ DEVAMI