‘’Bankolar yedek kalınca‘’
Her sezon başında olduğu gibi Fenerbahçe’yi erken şampiyon ilan edenlerin sayısı az değildi.
Arka arkaya transferler patladığında geniş kadro şampiyonluğun müjdesi olarak yorumlanmıştı.
Ara transferde eldeki kadro yetmezmiş gibi yeni oyuncular kadroya dahil edildi.
Mesut Özil ve İrfan Can Kahveci gibi pahalı ve flaş transferler sonrasında takım adeta rakipsiz gösterilmeye başlandı.
Ama işte bütün problemler, bu geniş kadro ve bir türlü iskeleti oluşmayan 11’ler ile başladı.
Düşünün kaleci Altay, sakat ve cezalı değilse Gustavo ve ara transferde alınan Atilla Szalai dışında, kadrodan kimse ‘banko’ oynayacağına ihtimal veremiyordu.
Pelkas bile...
Bu Erol Bulut döneminde de Emre Belözoğlu döneminde de değişmedi.
Nazım Sangare, Novak, Sosa, Thiam, Tisserand, Lemos, Cisse, Mert Hakan, Pelkas, Valencia gibi bir sezon önce takımlarında banko oynayanlar, Fenerbahçe’ye gelince sahadan çok kulübede kaldılar.
Nazım Sangare, Gökhan Gönül varsa, ağzıyla kuş tutsa oynamayacağını biliyor. Novak için de durum farklı değil. Caner varsa o yedek.
Tisserand ve Lemos ilk 11’i düşünmüyorlar bile.
Mert Hakan kaç dakikalık oyuncu olduğunu ve ne zaman şans bulacağını bilmiyor.
Lider oyuncu Sosa bankoluktan hamle oyunculuğuna döndü.
Beşiktaş derbisinde ve Milli maçlarda goller atmasa Ozan Tufan bile maçlara kulübede başlıyordu.
Taraftarın gözdesi Pelkas bile artık yedek kalabiliyor.
Fener haftalık yaşıyor
Thiam ve Cisse ‘sezon bitse de başımızın çaresine baksak’ havasında.
Samatta ne zaman oynayacağının farkında değil.
Samuel ve Ferdi Kadıoğlu’nun durumları da aynı.
Sarı-Lacivertli futbolcular Mesut Özil’in ve İrfan Can’ın da yedek kalmayacağını biliyorlar.
Şimdi düşünün, böyle bir takımın oyuncuları maçlara nasıl motive olurlar ve nasıl sorumluluk alırlar.
Görüldüğü gibi kötü futbol ve kötü sonuçlar asla tesadüfi değil.
İdeal 11’ini ligin bitimine doğru bile bulamayan Fenerbahçe sadece haftalık yaşıyor.
Kısacası bankolar, yedek kalınca takımın tadı da kaçtı, havası da..
‘’Bir ileri bir geri‘’
Sarı-Lacivertliler kendini yarışta iddialı hale getirecek bir maçı döndüremeyip, fren yaptı. Erol Bulut gitti, Emre Belözoğlu geldi ama Fenerbahçe bir türlü takım olamadı. Kısacası geniş kadrodan iki değil, bir takım bile çıkamadı! Bir ileri, bir geri yaparak şampiyonluk gelmez.
Emre Belözoğlu, İrfan Can’a yer açmak için Pelkas’ı kulübeye çekmişti, doğru mu? Tartışılır. Rakip moralsiz ve eksik. Fenerbahçe maçın mutlak favorisi. Maç başlıyor, Sarı-Lacivertli takım topu alıyor, yüklenmeye başlıyor. Ama etkili mi, değil. Yine ferdi yeteneklerin (Ozan, Valencia, İrfan Can, Samuel) sahne alması bekleniyor. Ya da duran toplar kovalanıyor. Gol yine Valencia’nın frikik atışından geliyor. Malatyaspor’un sahadaki görüntüsü iç açıcı değil ama, rakip müdafa yapmayı rafa kaldırınca beraberliği yakalıyor.
Golde Caner nerede?
Düşünün Malatyaspor’un golle başlayan atağında Mustafa eşitliği sağladığında Caner yerine bile gelmemiş, son adamda Gustavo oluyordu. Caner bek mi, açık mı? Beraberlik golü ev sahibini ister istemez cesaretlendiriyordu. Fenerbahçe ise devreyi pozisyon bulamadan kapatıyordu. Kötü gidişatı gören Belözoğlu fazla beklemeden hamlelerini yapıyor, ikinci yarıya Pelkas ve Ferdi ile başlıyordu. Değişiklikler sonrasında Fenerbahçe oyunu rakip sahada oynamaya başladı. Başladı ama takımın bir oyun planı olmadığı için gol ‘doldur boşalt’ ile arandı.
Hamleler geldi ama...
Gol gelmeyince Fenerbahçe’den yeni hamleler geldi. Sosa, Mert Hakan, Thiam son 15 dakika sahne aldılar. Onların vücut dili ve performansları ‘biz de bu işi çözemeyiz’ der gibiydi. Sonunda Fenerbahçe kendini yarışta iddialı hale getirecek bir maçı döndüremeyip, fren yaptı. Erol Bulut gitti, Emre Belezoğlu geldi ama Fenerbahçe bir türlü takım olamadı. Kısacası geniş kadrodan iki değil bir takım bile çıkamadı! Bir ileri, bir geri yaparak şampiyonluk gelmez.
‘’Kazanan daima haklıdır‘’
Maçın sonucu kadar, Emre Belözoğlu’nun sahaya süreceği 11 ve oyun planı da merak ediliyordu. Bulut gibi Belezoğlu’nun da süprizleri vardı. Ozan Tufan takıma dönmüş, Sinan Gümüş formayı kapmış banko Samuel, kulübeye geçmişti. Lig sonuncusu Denizlispor karşısına çıkan takım şaşırtıcıydı. İlk 45 dakikanın özeti; sıfıra sıfır elde var sıfırdı. Temposuz, pozisyonsuz bir ilk yarı izledik. Fenerbahçe orta alanda organize olamıyor, kanatları kullanamıyordu. Valencia ve Sinan bir sağda bir solda gözüküyor ama patlama yapamıyorlar, Samatta etkisiz oyununu sürdürüyor, Ozan ve Pelkas çırpınıp duruyordu. Teknik direktör değişmiş, takım reaksiyon göstermiyor, gol yine Caner’in ortalarından bekleniyordu. Oyundan memnun olacak ki Emre Belözoğlu 2. yarıya da aynı 11'le başladı. Sonra baktı olmuyor, Samuel ile İrfan Can'ı sahaya sürdü, sonrasında da gol geldi. Korner Caner, kafa Samatta ve kendini affettiren gol. Denizlispor'un skoru değiştirecek ne gücü ne de becerisi olmayınca Fenerbahçe futbolsuz da olsa 3 puanı kaptı. Ne demişler, 'Kazanan daima haklıdır.'
Gecenin sorusu
Denizlispor karşısına çıkan 11'i Erol Bulut sahaya sürseydi, maçtan önce topa tutulur muydu?
Maçın starı
Çok kritik pozisyonlarda yine çok kritik hamleler yaptı, Szalai yine farkını gösterdi.
Maçın olayı
Beşiktaş'a attığı gol sonrası Milli Takım'da da 2 gol kaydeden Ozan Tufan ilk 11'e, takımın bankoları (Sosa ve Samuel) kulübeye dönmüşlerdi.
Kısa mesaj
'Fenerbahçe’yi şampiyon yapmayacaklar' masalına hâlâ inananlar var mı?
‘’Bu hesapta yoktu‘’
Rakibin maçta kapanarak oynayacağını nerdeyse bilmeyen yoktu.
Ancak maç başladı, Letonya kapanmaya fırsat bulamadan Kenan Karaman'dan golü yedi. Erken gol bizi rahatlatmış, onları şaşırtmıştı. Golü yiyen Letonya oyundan düşmedi. Fizik güçlerini ön plana alarak, çok adamla savunma yapıp, ani atakla gol kovaladılar. Biz ise golden sonra fazla organize olamadık. Biraz yorgunluk, biraz da stres(kolay maç kazası) hemen göze batıyordu. Hücumda çoğalamıyor, golü kişisel beceriler ile arıyorduk.
Nitekim 2. golde Hakan Çalhanoğlu'nun akıl dolu vuruşuyla geliyordu. Rakibin yediği golden sonra ilk atağında kazandığı gol bu defa bizi şaşırtıyor ve korkutuyordu.
İkinci bölüme rakip daha cesaretli başladı ama ilk ciddi kanat atağımızda Mert Müldür penaltıyı kazandı, kaptan Burak şık vuruşla hepimizi rahatlatan golü attı. 'Maçı kazandık' derken üzerimizdeki rehavet ve rakibin inadı, defansımızdaki hatalar orta alandaki dirençsizlik ve hücumda etkisiz oyun sonucu rakip zoru başarıp 2 gol bulunca hesabı şaşırdık. Şenol hocanın hamleleri, oyuna yansımayınca, hesapta olmayan 2 puanı cömertçe harcadık. Üzülmeyelim, önümüze bakalım.
Gecenin sorusu
Milli maçlardan sonra artık neden primler hiç konuşulmuyor?
Maçın starı
Ben bulamadım? Ya sizler?
Maçın olayı
2004 Avrupa Şampiyonası finallerine gitmemizi Letonya engellemişti. İstanbul’da 2-0 önde olduğumuz maç 2-2 bitmiş ve finallerden olmuştuk. O gün de teknik direktörümüz Şenol hocaydı.
Kısa mesaj
Oynanmadan hiçbir maç kazanılmıyor. 'Denizi geç gölde boğul' misali bu olsa gerek.
‘’Fenerbahçe'de bilmece‘’
Erol Bulut gitti, Emre Belözoğlu geldi, Fenerbahçe’de dertler bitti mi?
Kimileri bu durumdan memnun, kimileri tedirgin, kimileri de geleceğe korkuyla bakıyor.
Emre Belözoğlu’nun futbolculuğunu, futbol kariyerini kimse tartışamaz.
Ancak yıldız futbolcudan iyi teknik adam olur diye bir sonuç çıkartamazsın.
Yıldız futbolculardan yıldız teknik adamlar çıksa, bunların başında Pele ile Maradona gelirdi.
Karpatlar’ın Maradonası Hagi bile bu işi beceremedi.
Emre Belözoğlu sahaya çıkıp top oynamayacak.
Fenerbahçe Teknik Direktörlüğü büyük sorumluluk ister. Kadroda değişik ülkelerden, değişik karakterde oyuncular var. Bunların bir kısmı kendini star ve vazgeçilmez sanıyor.
Sahaya 11 kişi çıkıyor. Kulübede kalan zaman içinde problem yaratıyor.
Vücut dili tedirgindi
Kaldı ki Emre Belözoğlu futbolu daha yeni bıraktı. Takım içinde ve yanında aynı jenerasyondan oyuncular, arkadaşları var. Bu takımda disiplin sağlamak kolay olmayacak. Çifte standart olursa, takım içinde kavga çabuk çıkar.
Takımla ilk idmana çıktığı gün Belezoğlu’nun vücut dili, tedirgin olduğunu gösteriyordu.
Emre Belözoğlu, çok zor bir göreve soyunduğunu biliyor. Bu bakımdan gergin olması da son derece normal.
Futbolda dün yoktur. Geçmişte ne kadar başarılı olursan ol, onlar çabuk unutulur.
Fenerbahçeli şimdi Emre Belözoğlu ile takımın neler yapacağını merak ediyor ve bekliyor.
Ozan Tufan banko mu?
Bilindiği gibi Milli Takım’da harikalar yaratan Ozan Tufan son haftalarda Fenerbahçe’de hep kulübede kaldı (Beşiktaş maçının son bölümünde oyuna girdi). Bakalım ilk lig maçında (Denizlispor) banko oynayacak mı?
Görüldüğü gibi Fenerbahçe’de ilk 11 yapmak bile zor. Mesut Özil dönünce de takım yapmak, oyun planı kurgulamak biraz daha zorlaşacak. Anlaşıldığı gibi Fenerbahçe’de her şey bilmece gibi.
Bakalım Erol Bulut’un çözemediği bilmeceyi Emre Belözoğlu çözebilecek mi? Cevap için çok beklemeyiz.
‘’Biz bu filmi görmüştük‘’
2009/2010 sezonu. Fenerbahçe Teknik Direktörü Daum.
Dönemin başkanı Aziz Yıldırım ani bir kararla Aykut Kocaman'ı Sportif Direktör olarak göreve getiriyor.
Sezon başı olmasına rağmen Fenerbahçe’de kazan kaynamaya başlıyor.
Genel kanı şu: Yönetim Daum ile sıkıntı yaşarsa yedeği hazır.
Nitekim söylenenler gerçek oluyor ve Daum gidiyor, yerine Aykut Kocaman geliyor.
Bu sezon başı Emre Belezoğlu ve Erol Bulut ikilisi bize yine o günleri hatırlatmıştı. Fark şuydu. Daum'u , Kocaman değil, yönetim getirmişti. Erol Bulut'u ise başkan Ali Koç'u ikna eden Emre Belezoğlu getirdi.
Biz bu filmi 10 yıl önce görmüştük. Daum'un yerine gelen Aykut Kocaman Fenerbahçe'yi şampiyon yapmıştı. Bakalım Emre Belezoğlu neler yapacak?
Bu iş sahaya çıkıp top oynamaya hiç benzemez. Artık tüm gözler sende Belezoğlu bilesin. Fenerbahçe'ye hayırlı olsun.
‘’Bulut ve umut...‘’
Bir teknik direktör düşünün, görevde kalıp kalmayacağı konusunda her hafta papatya falı açılsın...
Bir teknik direktör düşünün, her maç sonrası sahaya çıkardığı 11 beğenilmesin.
Bir teknik direktör düşünün, her 90 dakika sonrasında oynatmaya çalıştığı oyun planı yerden yere vurulsun.
Bir teknik direktör düşünün, transfer ettiği oyuncuların çoğu beğenilmesin ve yanlış seçimler olduğu tekrarlansın.
Bir teknik direktör düşünün, sahaya çıkardığı 11 ve oyuncu değişiklikleri için talimat aldığı söylensin.
Bir teknik direktör düşünün, ona yardımcı olacak arkasındaki ekip arkadaşlarına tam güvenmesin.
Bir teknik direktör düşünün, başkanının ve yöneticilerinin ona hiç sıcak bakmadığını bilsin.
Bir teknik direktör düşünün, sezon sonunda her sonuçta gönderileceğini tahmin etsin.
Teknik Direktör Erol Bulut ve hâlâ umutla şampiyonluk bekleyen bir camia var.
İmkansız mı? Asla değil.
Boşuna dememişler: Ekmeksiz yaşanır, umutsuz yaşanmaz...
‘’Yarışa devam‘’
Erol Bulut, Samatta'yı tercih etti, Fenerbahçe'nin ilk yarıdaki iki pozisyonunda Samuel ve Nazım vardı! Beşiktaş 2. golü atsa işi bitirecekti ama adeta kale önünde eğlendiler. Altay da maçı tuttu ve Fenerbahçe yarışta, "Devam" dedi.
Kadroları görünce iki tarafta kazanmaya çıkmış dedik. Maç başlayınca bu defa iki tarafında kontrollü oynadığını gördük. Mutlak kazanmak durumunda olan Fenerbahçe’nin bu maçı yaşamış ustaları (Sosa, Ozan, Gökhan) kulübedeydi. Fenerbahçe maça önde başladı, ilerleyen dakikalarda geriye yaslandı. Çok adamla ikinci bölgeyi kalabalık tutup, İrfan Can, Pelkas, Valencia ve Samuel ile ani ataklar kovalamaya başladı. İlk yarıda oyunda hiç gözükmeyen Samatta’yı Erol Bulut neden tercih etmişti anlayamadık. İlk bölümde yakalanan iki gol pozisyonunda ise sahnede Samuel ve Nazım’ı gördük, Samatta’yı değil. Beşiktaş da oyunu ilk bölümde riske etmeyince, tatsız tutsuz bir 45 dakika izledik.
Ağırlığını koyanlar girdi
Erol Bulut oyundan memnun olacak ki, ikinci yarıya yine aynı 11’le başladı, ta ki golü yiyene kadar. Sonra sahada gözükmeyenler (Samatta, Valencia, Samuel, İrfan Can) yerlerini maça ağırlığını koyanlara (Sosa, Ozan, Thiam, Ferdi) bıraktılar. Son yarım saatte defans tedbirlerini ikinci plana iten Fenerbahçe oyunu rakip alana yıktı ve “Ben bu maçı bırakmam” mesajı verdi. Beşiktaş, rakibinin çok adamla üzerine gelmesiyle birlikte çok şans pozisyonları buldu.
2. golü atsa işi bitirecekti. Ama başta Aboubakar olmak üzere Ghezzal, Mensah, Larin kale önünde adeta eğlendiler. Bu arada kaleci Altay’ın hakkını da yememek lazım, öyle kurtarışlar yaptı ki maçı son dakikaya kadar tuttu.
Ekmeğine yağ sürdü
Sergen Yalçın’ın kupa yorgunu takımına el atmayışı (neden gereken zamanlarda oyuncu değiştirmedi), Fenerbahçe’nin ekmeğine yağ sürdü. Maçı kazandığını zanneden Siyah-Beyazlılar, Ozan Tufan’ın son dakika füzesi ile yıkıldı. Bereket bitime az kalmıştı. Yoksa doğru 11’i ve doğru planı son yarım saatte sahneye koyan Fenerbahçe maçı alıp gidecekti. 90 dakikanın sonunda, “Altay tuttu, Ozan vurdu” diye özeti yaparak şu notu düşelim; “Fenerbahçe devam” dedi.