‘’Lig temizdir!‘’
Tabii Bursaspor şampiyon, lig de tertemiz oldu!” demişti. Altına imza atıyoruz.Aslında bu konuya baştan nokta koyulabilir: Zira; Federasyon Başkanı’nın kulübü bile küme düşmüştür. Kirlilik olsa son maçı manipüle edemez miydi başkan? Bu nedenle; Fenerbahçe de, Trabzonspor da şampiyon olsa, artık dünyanın sayılı ligleri arasında yer bulan Süper Ligimiz temizdir. Ama içinde kirlilikler vardır! Örneğin; “şampiyonluğun sadece sahada kazanılmadığını öğrendim” sözü kirlidir. Ya da; “Bir taşla şampiyon oldum” diye konuşmak!
Kirlilik:
Rakip oyunculara, yardımcı antrenör kimliğiyle, “Kendiniz için oynayın lan şerefsizler!” demektir, rakip meslektaşlarına, “Ne kadar aldınız?” diye sormaktır. Şampiyonluk yarışındaki iki takımdan birine kolay yenilmek; Diğerine, bütün gücünü kullanarak beraberlik aldığı maçtan sonra 6 kez peş peşe kaybetmektir.
Yine birine kolay yenilip, diğerine karşı saha ortasında kusacak kadar mücadele ederek, beraberliğe bile “şampiyon olmuşçasına” sevinmek, sonrasında seri yenilgileri umursamamaktır. Yarışanlardan birinin taraftarının, diğerinin çok kritik bir maçı öncesi rakibinin antrenmanına gidip destek verme çabasıdır.
Siyaset-Futbol ilişkisi kirlidir
Evet ligimiz temizdir ama; Ülke yönetiminin en üst düzeyinden yarışa müdahil olunduğundan... Padişah yetkilerine sahip kişi olarak rengini açıkça belli edip, emrindeki kişilerin bunu, “gerekeni yapın!” mesajı diye algılamasından...“Üst düzey” bu kişinin neden olduğu bu durumu, yarışın diğer tarafının, ikincilik halinde kaybedilecek 50 milyon lirayı hiçe sayıp, “6 milyon sözü aldık” diyerek nedendir bilinmez “aklama çabasında” olduğundan... Dün bir kulübün kongre üyesi olmakla övünürken, bugün milletvekili adayı olduğu kentin takımının kaşkolünü oy uğruna boğazından indirmediğinden...
Siyaset- futbol ilişkisi kirlidir.
Hakem kararları da temizdir ama...
2 hafta arayla yarıştaki iki takımın yönettiği maçlarında, birinde rakibine dokunmayı faul kabul edip gol iptali kararını veren hakemin, diğerinde futbolcunun rakibini yaka paça indirmesine seyirci kalması kirlidir.
Aynı maçta benzer iki hareketten birine kırmızı kart, diğerine sarı kart çıkaran, olmayan penaltıyı veren hakemi dinlendirmek yerine, bir hafta sonra diğer yarışmacı takımın maçına verilmesi...
Penaltı çalmamakla ünlü hakemin bir metreden korunma amaçlı kalkan ele çarpan top için penaltı kararına kolayca hükmetmesi...Başka takımda oynasa kırmızı kart kralı olması muhtemel savunma oyuncusunun kaba sertliğine, formasının rengi nedeniyle sağlanan hoşgörüyle nerdeyse gol kralı olacak olması kirlidir.Bir teknik direktörün rakibinin penaltılarının incelenmesini önermesi...Bu önerinin ardından, 2 net penaltısının verilmediği için 4 puan kaybeden takımın, 15 hafta sonraki ilk penaltısının tartışılır olması ve farklı skorun bu pozisyona dayandırılması, ama kendi takımının 2. yarıdaki penaltı ortalamasının neredeyse maç başına bir olarak gerçekleşmesi...
Hakem kararı açısından doğru olan ancak şampiyonluğu direkt etkileyecek maçta 3 penaltıya birden sebebiyet verilmesi temiz midir? Aziz Yıldırım’ın isyanına katılıyoruz. Tabi ki ligin temiz olup olmadığı, şampiyona göre değişmemeli.
Medyatik kirlilikler...
Ama yarıştaki iki takımın yapacağı her maç öncesi manipülasyon amaçlı, dedikodularla haber üreten, ne tesadüftür ki, bu haberlerin tamamı, bir takıma yarar sağlayıp, diğerine zarar verecek konumda iken medyanın bu tutumuna temiz diyebilir misiniz!Altını çizerek söylüyoruz: Yarışmacı takımlardan birinin oynadığı iki maç öncesi, rakiplerinin en önemli birer oyuncusuyla ilgili transfer haberleri kirlidir, eğer futbolcular o kulübe giderlerse kendileri, gitmezlerse medya kirlidir.Hiç de etik olmayan pankartlara, kullanıldıkları stadyumlara göre değerlendirme yapıp, ceza vermek, ya da hoş görmek...Yarışmacı takımlardan birinin başkanını 45 günlük cezasını, emsallerinin itirazlarını neredeyse görüşmeden reddederken, olası şampiyonluk kutlamaları için 21 güne indirmek...Raporları, stadyuma, hakeme, kişilere göre düzenlemek kirliliktir.
Son söz:
Ligimiz temizdir, kim şampiyon olursa olsun. Zira bu kirlilikler, bireyseldir, kurumsal değildir. Kişileri bağlar. Ligimiz temizdir Sayın Yıldırım, Fenerbahçe şampiyon olsa bile... Rahat olun!
‘’Rağmen umut!‘’
Son iki haftaya girilirken ve de rakiple puan puanayken, en üst düzeyde koydu yarışın adını Trabzonspor: İkincilik başarıdır. 9 puan gerideyken Aziz Yıldırım’ın açıklamaları hafızalarımızda: Kapanmayacak fark değil, şampiyon olacağız. Bu nedenle; Lig Tv’nin haberine göre Şükrü Saraçoğlu’nda 200 bin bilet olsa satılırdı. Bunun için Avni Aker’de 7 bin biletin tamamı satılamadı. Ama inadına umut vardı oyuncularda, “Bu hafta olmazsa, belki haftaya” diye. “Bitmedi henüz” diyordu tribündekiler. Bir coşku, bir coşku ki... Bir tempo, bir heyecan ki sormayın. İlk pozisyonu konuk ekip buldu. Holosko da karşısında Tolga’yı. Ama golü bulan taraf, Can’ın hatasıyla Trabzon oldu. Sonrasında bir Selçuk-Burak klasiği ve herkes rahatladı. Ama heyecan dinmedi. Sanki 3 gün önce uzatmalarla, penaltılarla vs sahada 2.5 saat kalan takım değildi Belediye. Üstelik 2-0 da geride, demoralize ve de bu haliyle ev sahibini ciddi ciddi rahatsız etti. Tolga 3 gollük vuruşa tek başına direndi. Top bir o kalede bir bu kalede tehlike olup izleyenlerin adrenalini yükseltirken Jaja, ilk yarının adını koydu. Devre arası İstanbul’dan haberi aldılar, Trabzonsporlu futbolcuların arzusu ve dolayısıyla temposu düştü. Üçüncü penaltı haberi geldi, tribünlerde coşkunun yerini küfür aldı. ‘2. yarıda yorgunluk belirtileri artar’ beklentisinin aksine Belediye diri kaldı ve Avni Aker’in bu ortamından yararlanmasını bildi. Holmen’in golü de durumu değiştirmedi ve Trabzonspor, oyunu kontrolünde tutup maçı tamamlamayı amaçladı. Tolga’nın bir Holmen tehlikesini daha çizgide engellemesi, Brozek-Ceyhun değişikliğini yaptırdı.
Trabzonspor’un amaçladığı gibi gerçekleşen skor, şampiyonluk yarışının son haftaya taşınmasına neden oldu. “Rağmen” sürdü umut. ‘Fenerbahçe’yi haftaya alkışlayacaklar’ yani!
‘’Dram!‘’
Yapanlar utansın artık! Kadroda, 2 hafta önceki Fener maçından farklı Ömer ve Ahmet vardı. Bu “manipülasyon” komedisi bir yana, favorisi konumdaki Trabzon, altını çizelim Buca karşısında Fener kadar zorlanmadı. Bunun nedenini “çocuklara” bağlayanlar çıkacaktır kuşkusuz! Zira Buca, lige vedasının matematiksel olarak gerçekleşeceği bu maçta en azından “iz bırakacak” bir sonuç için risk almak zorunda kaldı. Her hücum girişiminin dönüşü de tehlike oldu. Trabzon’un bu zorlu yarışın içinde bugüne kadar var olmasında rolü yadsınamayacak kadar büyük olan Selçuk-Burak organizasyonuyla da gol geldi ve akıllara, “Eğer bu ikiliye ilk yarıdaki gibi iki kişi daha katabilseydi Bordo-Mavililer, şimdiye kadar çoktan şampiyonluk turu atmıştı” düşüncesini getirdi. Ama ortada bir geçek var ki, artık ipler elinde değildi.
Tribünlerin Karabük’e kilitlendiği anlarda başlayan 2. yarıdaki hava, sahaya da yansıdı. Bucaspor topunu iyi niyetle oynamaya çalıştı. Bu durumda Sivas’tan gelecek haberin kendilerinin konumunu değiştiremeyeceği gerçeği ortadaydı. Ama Trabzonsporlu futbolcular için durum öyle değildi. Bundan sonra fark için atacakları onlarca gol, Karabük orijinli olası iyi bir haber kadar coşku sağlamazdı kuşkusuz. Ama 66’da tribünlere çöken sessizlik kötüye işaretti. Sahaya yansıdı hemen. Bucaspor aldı sazı eline, gol kovaladı uzun süre. Buldu da son dakikalarda. Uyandırdı, kendine getirdi Trabzonspor’u. Son haftaların suskun, “kısmeti bağlanmış!” golcüsü Umut da santrayla neredeyse, son iki haftaya taşıdı yarışı tam bitti sanılırken yine. Buca küme düştü. Fenerbahçe Karabük’te kazandı, Trabzonspor sevinemedi. Neresinden baksan bir dram vardı İzmir’de, iki taraf içinde.
‘’Soruyoruz!‘’
* “Selçuk Fenerbahçe’de!” başlıklı birçok haber, aylardan beri gazete, televizyon, radyo ve internet sitelerinin manşetlerini süsledi. En çarpıcı olanı şu:
“Başkan Aziz Yıldırım, Selçuk İnan’ın transferi hamlesiyle, bu sezon şampiyonluk yolunda en büyük rakibi Trabzonspor’un moral motivasyonunu bozdu. Son günlerde yaşanan karşılıklı demeç savaşının arkasında bu transfer haberinin yattığı konuşuluyor.”
Haberin çirkin yönü: “Trabzonspor-Fenerbahçe maçı için İstanbul’a geldiğinde Selçuk İnan ile özel bir görüşme yapan Yıldırım, futbolcuyu her konuda ikna etti. Atılan imzalar sonrası Selçuk karşılaşmada vasat bir oyun ortaya koymuştu.”
Bir başka haber: Trabzonspor kaynıyor.
* Egemen Beşiktaş’ta. Son günlerin bu moda haberinde deniliyor ki: Beşiktaş Kulübü ve Egemen’in daha önce kesin bir dille yalanlamalarına karşın, yeni sezondan başlayarak 3 yıllık sözleşme imzaladıkları ortaya çıktı. Trabzonspor camiasının tepkisinden çekinen yöneticiler ve Egemen, olayın basına yansımasından rahatsız oldu.
Diğer haberler:
* Ceyhun’un Gaziantepspor maçında 18’e alınmaması: Bordo-Mavili kulübe yakın kaynaklar, sezon sonunda sözleşmesi bitecek bir yıllık opsiyonlu oyuncunun, yeni mukavele imzalamaması nedeniyle böyle bir durumla karşı karşıya kaldığı iddiasında bulundu. Karadeniz ekibinin yöneticileri ise bu konuda bir açıklama yapmadı.
* Yattara Al Shabab’da: Trabzonspor’la sezon sonunda yolları ayrılması beklenen Yattara, Suudi Arabistan’ın Al Shabab Kulübü ile anlaşmaya vardı.
***
Selçuk konusunda açıklama: Gönlü bizden yana!
Egemen konusunda açıklama: Şampiyonluk yarışının tüm hızıyla sürdüğü ve ligin son 3 haftasına girdiğimiz süreçte, ne Beşiktaş gibi büyük bir kulübün tüm etik değerleri hiçe sayarak oyuncumuzla görüştüğüne, ne de futbolcumuzun bu aşamada transferi düşündüğüne inanmak istemiyoruz.
* Bravo ya! İki çok mühim açıklama. Eminiz kendi kendilerine tatmin olmuşlardır.
Soruyoruz: Allah aşkına, Süper Lig’de, Başbakan’ın bile müdahil olduğu bir şampiyonluk mücadelesi sürdürürken Trabzonspor’un gündemi bu mu olmalı?
Egemen’in, kaybedilen 3-1’lik Kasımpaşa maçından sonra kaptanlığının elinden alındığı günden itibaren, bu kulüple sözleşmesini sürdürme konusunda kafasının karışık olduğunu, Başbakan’ı aklama olayına yoğunlaştıkları için sadece Trabzonspor’u yönetenler bilmiyordu sanırız. Hani Selçuk, Sadri Şener devam ederse imza atacaktı? Bu nedenle 2 aday geri çekilmedi mi? Selçuk, Egemen ve arkadaşlarına yapılan o haksızlık nedeniyle tepki vermemiş miydi?
Sözleşmesi biten futbolcularla devre arasına iş kaldığında sorunun çözülmeyeceğini bilmiyor muydu Trabzonspor’u yönetenler? Bir yıldır neredeydiler?
O halde bu tür haberlere tepki göstermeyecekler. Teknik yönetim de, işin teknik-taktik yönünü geçtik, motivasyon konusunda buna göre önlem almaktan yakınmayacak.
***
9 puan geriden gelerek liderliği ele geçiren ve şampiyonluk için büyük avantaj elde eden Fenerbahçe’nin, ikinci yarıya başlarken gündemi:
Alex imzaladı: Şükrü Saraçoğlu Stadyumu’nda düzenlenen imza törenine Teknik direktör Aykut Kocaman ve Yönetici Murat Özaydınlı da katıldı.
Yorum yok!
***
Caner Trabzonspor’u “büyük” görmüyormuş. Fenerbahçe Kulübü, Trabzonspor Başkanı’nı muhatap almayıp Asbaşkan düzeyinde yanıt verirken, o Asbaşkan’a yanıtın da sadece verileceği bildirilirken ve gariptir verilemezken, Caner’e haddi resmi siteden bildirildi.
Yorum yok!
Abdullah Avcı: Daha çabuk oynayıp daha fazla gol üretebilirdik. Ama Beşiktaş ile oynayacağımız Türkiye Kupası finali öncesi sakatlık olmadan, kırmızı kart görmeden bu maçtan çıkmamız önemliydi. Kupa finaline en iyi şekilde gitmemiz lazım.
Yorum var: İBB’nin Trabzonspor’la maçı kupa finalinden sonra. Yandı desenize Trabzonspor!
‘’İncelenecek maç!‘’
Belli ki Trabzonspor’un, Aykut Kocaman’ın uyarısından aylar sonra kazandığı bu penaltı çok incelenecek! İzlenimimiz şöyle: Dany’nin tribünden faul görünen Burak’a müdahalesi ceza alanı içinde tamamlandı. Cüneyt Çakır devam ettirirken yardımcısı Tarık Ongun’un uyarısıyla penaltıyı verdi. Çakır’ın ilk kararı ve yayıncı kuruluşun görüntüleri kafa karıştırmadı değil. Ama ardından gelen kırmızı kart bu durumda tartışmasız doğru ve asıl Trabzonspor’un işini kolaylaştıran da bu oldu.
Fenerbahçe karşısındaki direnişi futbol açısından “şanlı”, taraf gözle “anlamlı” bulunan Gaziantepspor’da stres faktörünün, ilgisi olmadığı şampiyonluk yarışının bir anlamda “mağduru” konumuna düşme endişesiyle, Trabzonspor’dan daha fazla olduğunu gözledik. İlk 20 dakika tarafların birbirini yoklama güç tartma modunda giderken geldi o pozisyon. Gaziantepspor savunmasının temel direği olan Dany’nin atılması, skor gibi oyunun dengesini de Trabzonspor’un lehine çevirdi. Öyle ki Tolunay Kafkas, tehlikeli gelen Trabzon ataklarına önlem için savunma güvenliğini artırmak adına önemli kozu Murat Ceylan’ı kenara almak zorunda kaldı. Yalçın’la desteklenen savunma da durumu değiştirmedi ve Brozek’in siftahının ardından, Selçuk’un topla buluştuğu her zaman savunmanın arkasına hareketlenen Burak’ın beklediği pasla kaydettiği gole engel olunamadı.
3 farklı skor zorluk derecesi yüksek bu karşılaşmayı heyecan açısından sıradanlaştırdı. Yoksa Burak Dany mücadelesinin benzeri olan Glowacki’nin Olcan’a müdahalesine çıkan kartın rengi daha çok tartışılabilirdi. Ama gerginliğin azalması, hakkını verelim futbola ciddi katkı yaptı. Trabzonspor gibi bir eksikli Gaziantepspor da, futbolu daha çok düşündü ve kalite yükseldi. Bu durumun doğal sonucu, çoğunluğu maskeli Tolga ve Karcemarskas’ta biten bolca da pozisyon üretildi.
‘’İnadına futbol‘’
Beklentilerin aksine Trabzonspor’un havasını hayli iyi buldum, birkaç formsuz oyuncunun bozuk ruh hali dışında. Özellikle Burak-Selçuk uyumu göz kamaştırıyor, Pawel’in performansı ise Umut’un formasını zorluyor.
Alın gazetelerdeki spor haber ve yorumları okuyun, açın televizyonu kanal kanal dolaşıp, spor yorumlarını dinleyin. Süper Lig’deki büyük yarışın son 4 haftasına girildiği şu dönemde gerçek mücadelenin geçeceği sahaya yani futbola yönelik pek az şey bulabilirsiniz.
Sağ olsun Başbakan, uzmanı olduğu gündem belirleme becerisini burada da gösterdi ve futbolu unutturdu. Aziz Yıldırım’ın, altına tereddütsüz imza atacağımız geçen yılki “Lig şaibeliydi, Bursaspor şampiyon oldu, şaibe bitti!” şeklindeki haklı yakınmasını unutturup, olayı, daha önce yine Yıldırım’ın sarf ettiği, “Şampiyonluğun sadece sahada kazanılmadığı gerçeğini öğrendim” itirafı (!) noktasına getirdi.
Bütün bunları unutup, mücadelenin futbol tarafına bakma amacıyla, Gaziantepspor maçı öncesi, Trabzonspor’un medyaya ve taraftara açık son antrenmanını izledik.
Bu yazının konusu tek başına futbol olacaktı. Ama bırakmıyorlar.
Buyurun, Trabzonspor resmi sitesi: “Yönetim kurulumuz bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da siyasi anlamda her partiye ve oluşuma eşit uzaklıkta durmaya özen gösterecektir. Trabzonspor siyaset üstüdür.”
Taraftarlar iş başında
Eğer bu yazılanlara inanan bir yönetici varsa, eyvallah! İnadına futbol! Kırık burunla, tıpkı Burak gibi maçı tamamlamak amacıyla doktora karşı çıktığı görüntüleri hala hafızalarda olan Tolga’nın, bu haliyle 7 gün sonra maske takarak bıraktığı yerden görevinin başına dönme çabasıdır bize “İnadına futbol” dedirten. Zaman zaman başını sıktığı için acısını gizleyemeyen Tolga’ya içleri buruk gönderdikleri alkış sağanağıdır antrenmanı izleyen taraftarların. Burada işte emeğin kutsallığının, varsa ki artık kimse yok diyemiyor, onu sömürenlere isyanıdır, “İnadına futbol” sözü.
Karaman-Engin barışmış
Tolga’nın maskesi değil tek başına antrenmana damgasını vuran kuşkusuz. Genel hava şu: Yarış hala devam ediyor olsa da, ortada birkaç gün öncesinin coşkusu yok gibi. Ünal Karaman-Engin soğukluğu bitmiş... Garip gelecek ama Yattara neşesini bulmuş... Serkan normal antrenman düzeyini yakalamış olsa da, yok o coşku. Belki de fırtına öncesi sessizliğidir kim bilir?
Bünyesinden çıkardığı aday adaylarından sonuç alamayan... Ama Galatasaraylı adayın yeni ve iştahlı Trabzonsporluluğu’yla, nedeni her neyse sportif anlamda “makam aklama” misyonunun gereğini yerine getiren. Bu konudaki eleştirileri de, “Trabzonspor siyaset üstüdür!” diyerek bertaraf etmeye çalışan. “İyi oynayan kazansın!” şeklindeki müthiş destekle (!) “Başbakan bizi kastetti!” diyerek tatmin olan yönetime inat, antrenman sahasına bakıyoruz ısrarla...
Selçuk-Burak çok uyumlu
Umut demoralize. Selçuk ve Burak uyumu keyif verici. Pawel daha bir hırslı ve forma ısrarcısı. Egemen bir ara hafif sakatlandı, yürekler ağızda. Ne olur ne olmaz, Bora, teknik ekibin gözbebeği. Jaja hala gamsız. Cale’de Piotr rahatlığı, Colman’a kenardan eş-çocuk morali. Alanzinho top cambazlığı peşinde.
..Ve Şenol Güneş: Talimatlarını vermiş, kenarda... Ruh hali, 2 gün önceki açıklamasında yer alan şu sözlerinde saklı:
“Olabilecek haksızlık ve yanlışlıkları içimize attık, atmaya devam edeceğiz. Yine de günü gelince, söylenmesi gerekenler söylenecektir. Bizim istediğimiz kimseye haksızlık yapılmaması, kimsenin de haksızlık yapmaması”
İnadına futbol yani!
‘’Büyükler siyaseti kullanıyor!‘’
Bunca yıldır Türkiye’de yaşayan Alex’in birden Türk vatandaşlığı damarı kabardı. Kimse kızmasın realite bu; “Fenerbahçe Cumhuriyeti” Başkanı Aziz Yıldırım, taktı koluna Brezilyalı’yı, Başbakan’a götürdü. Diyaloglar gazetelerde kelimesi kelimesine yayınlandı:
BAŞBAKAN: Bu hafta mı Buca.
YILDIRIM: Pazar günü
BAŞBAKAN: Deplasman galiba, bir aksilik olmasın.
YILDIRIM: Yok olmaz. (Kameraları işaret edip) Televizyonlar var. (Kahkahalar) Yanlış anlaşılmasın!(Akşam Gazetesi)
Aksilik olmadı! Yanlış da anlaşılmadı!
“Gökhan Gönül’ün aut kararını protesto amaçlı yere vurduğu top neredeyse kafasına çarpacaktı ama yardımcı hakem görmedi. Görseydi ikinci sarıdan giderdi. Sonra skor 3-1 iken de tartışmalı penaltı kararını doğuran pozisyon bu oyuncunun ayağından gerçekleşmezdi...” vs diyenler var ama olsun!
Başbakan Antep maçı öncesi kalem göndermişti kendisine taa Avrupa Parlamentosu’ndan... Törenle verildi. Buca maçı öncesi “Terslik olmasın!” demişti.
Fenerbahçeli Başbakan için “talimat veriyor” diyen yok, ama bu tavırları, birileri için “emir telakki” edilmez mi?
Haklı Başbakan.
“Şampiyonluğun sadece sahada kazanılmadığını öğrendim.” Aziz Yıldırım
Haklı Yıldırım.
Aykut Kocaman: “Trabzonspor’un son 3 penaltısı incelenmeli.”
Bu sözlerin ardından oynadığı 13 maçta toplam 5 tartışmalı pozisyonu oldu, tek penaltı alamadı Trabzon.
Ama Fenerbahçe’nin penaltılarının üçü tartışmalı ve gerilerden gelip maç kurtardı.
Haklı Kocaman.
İlk değil bir büyük takımın siyaseti kullanması, Galatasaray’ı hatırlayın. Hasan Şaş’ın transferinde başrolü, dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz oynamıştı.
”Galatasaray’ı sevmeyen ölsün” diyen bakan da gördük.
Siyaset diğerlerini kullanıyor
Hemen akla gelenler:
Eyüp Aşık Trabzonspor üzerinden siyasetçi, milletvekili ve Bakan oldu.
Mehmet Ali Yılmaz, Trabzonspor Başkanı’yken milletvekili seçildi, Spordan Sorumlu Devlet Bakanı oldu.
Trabzonspor’un eski futbolcu, kaptanı, yöneticisi ve Başkanı kimliğiyle milletvekili oldu Faruk Özak, sonra da Bakan.
Spordan Sorumlu bu iki Devlet Bakanı da, “Aman yanlış anlaşılmasın” diye dışarıya karşı hep uzak durdu Trabzonspor’dan. Ama elleri hep içinde oldu. Olmadı desinler hadi!
Bu yazıya neden olan, yani “Büyüklerin siyaseti kullandığı ama küçüklerin siyaset tarafından kullanıldığı” gerçeğine parmak basan zorunluluğunu gerektiren gelişmeye gelince:
Başbakan ve Yıldırım’ın ve tabi ki Alex’in görüşmelerine dair haberler dönmeye başlayınca, birileri uyandı Trabzon yerel medyasına göre, uyardılar hemen: “Aman aman, gidişat 2004 yerel seçimlerine doğru.” Tez elden bir randevu, resmi siteden duyurular vs.
Taa o günden başlayan ve “Buca’da terslik olmadığı” saatlerde doruk noktasına ulaşan “Gitmesin!” çağrılarına rağmen Trabzonspor Başkanı Başbakan’a gitti.
Diyalog şu:
BAŞBAKAN: 4 maç mı kaldı?
ŞENER: Evet
BAŞBAKAN: İyi oynayan şampiyon olsun.
(Bknz: Başbakan - Yıldırım diyaloglarına. “Terslik olur mu?” kaygıları. Fenerbahçe’nin milyonlarca taraftarı var. Haziran’da da seçim! Makyavelizim, siyasette amaca varmak için bütün yolların kullanılması gerektiğini söylüyor ve her yolu meşru görüyor.)
ŞENER: (Mutlu mu mutlu!): Bizi kastetti, bizi kastetti.
Sonra da Akyazı’yı konuşmuşlar! Bünyesinden iktidar partisi için iki aday adayı çıkarmış Trabzonspor’un kullanacağı Akyazı, 4. kez bir seçimin kozu oluyor böylece.
Bir de isyan var. Asbaşkan Şakar, bir gün önce “Memur hakemlerden” yakındı.
Kastedilen Bünyamin Gezer (Emniyet Genel Müdürlüğü), Bülent Yıldırım (Dış Ticaret Müsteşarlığı)
Başbakan’ın memurları yani!
Bir gün sonra Başbakan’ın huzurunda, başkanı, başkan yardımcısı, bakanı ve Galatasaraylı olduğunu dünyaya ilan eden ve seçim arifesinde Trabzonspor aşkı kabaran milletvekili adayıyla birlikte görüntüleri ortada! Memurlarına kızdıkları Başbakan’a bakarken, gözleri ışıl ışıldı hepsinin.
Son söz: Fenerbahçe siyaseti, siyaset de Trabzonspor’u kullanıyor...
‘’İndirimin şifresi!‘’
Başbakan sarı-lacivert kalemini, özel bir ulak aracılığıyla “Şampiyonluğun sahada kazanılmadığını öğrendim” şeklindeki veciz sözün sahibi Aziz Yıldırım’a gönderdi ve teslimat, “devlet töreniyle” gerçekleştirildi. Yıldırım bu törenden sadece 45 dakika sonra, “Şerefle” ilgili vukuatını işledi.
Yardımcı antrenörü, “Kendiniz için oynayın lan, başkası için değil şerefsizler” sözünü o gün sarf etti. Ucu Eskişehirsporlular’a dokunursa vallahi karışmayız!
Sonra Başbakan’a, Alex’li, yarışın kızıştığı dönemde Yıldırım bir ziyaret. Buca maçı için verilen “Garanti!” Trabzon’un siyasileri erken uyandı, 4 gün sonraya, “Denge” randevusu alındı. “Trabzon’un gücü!” resmi siteden duyuruldu.
“Maksat polemik olsun”: Dürüstlüğünden gram şüphe etmeyeceğimiz Bülent Yıldırım, Trabzon’un maçına atandı. Yıldırım, “Başbakan’ın memuru!”
“Benim Bakanım, Valim, Memurum” muhabbetleri. Üretin üretebileceğiniz kadar komplo teorisi!
Daha dün; 23 Nisan törenleri. Geçen yıl, “İstediğini as, istediğini kes!” yetkisiyle donattığı koltuğu, Başbakan’dan minik öğrenciye bu kez “Sarı Lacivertli formayla” teslim ediş, vs...
Kim bu durumdan vazife çıkarmaz! Devlet katındaki bilumum büyük siyasi yöneticilerin tatmin olduğu, “şifre” konusunun “indirimle” ilgisine gelince:
“Şeref” kavramı, PFDK ile Tahkim Kurulu arasında 24 günlük bir anlam farkı taşıyor zahir. Aksi takdirde, “45 günlük ceza, 21 güne, ‘Aziz Bey’ şampiyonluk turunda şeref tribünündeki yerini Başbakan’la alabilsin diye düşürüldü” derler... Ağzı torba değil ki milletin, büzesin! Şener de pazartesi Başbakan’a gider.
E gitsiin!