Arama

Popüler aramalar

‘’Doğan'ın samimiyeti!‘’

Dünkü yazımızda da dikkat çekmiş, belli çevrelerin geçen sezon Samet Aybaba’ya verdiği “gazla” yaptırdığı yanlışı Ziya Doğan’ın yineleyip yinelemeyeceği konusunda kuşkularımız olduğunu belirtmiştik. Ama Doğan, dün düzenlediği ve bizim de izlediğimiz basın toplantısında çok samimi itiraflarda bulunarak bu kuşkularımızın yersiz olduğunu kanıtladı. Kayserispor maçı öncesindeki açıklamalarıyla ilgili Başkan Atay Aktuğ’un yaptığı yoruma dikkat çeken Doğan, “Beni ezdi!” dedi ve ekledi: “Keşke öyle konuşmasaydım. Başkan bana büyük bir ders verdi. Mahcup oldum, üzüldüm, büyük ders aldım. Ama bazı yayın organlarında okuduğum gibi sorgu odasına davet edilsem gitmez, gitsem de gereğini yapardım!”Biri Trabzonspor’un idari, diğeri de teknik patronu. İkisinin de gerçekleşmesine ramak kalan krizi, çok çağdaş ve mütevazı yaklaşımlarla engellemesi, kurumda bir çok şeyin aşıldığının en önemli kanıtıdır. İkisi de biliyor ki, geçen sezon 3 teknik adam, biri vekaleten üç de başkan değiştiren bu camia, kriz falan dinlemeden Türkiye Kupası’nı kazanan, Şampiyonlar Ligi kapısını aralayan bir takım çıkarmıştır. Demek ki, burada sistem oturmuş, kişiler vazgeçilmezliklerini yitirmişlerdir. Ama kurum adına işin en keyifli yanı, yetki ve sorumluluk sahibi kişilerin, üstelik işler iyi giderken, kapris yapmadan, büyük bir sorumluluk bilinciyle, birilerinin gayreti ve “gazına” karşın oyuna gelmemeleridir.Bütün bu gelişmelere neden olan transfer konusuna gelince; Aktuğ’un da dediği gibi elbetteki her teknik adam elindeki alternatif sayısının fazla olmasını ister. Hele Şampiyonlar Ligi, Süper Lig ve Türkiye Kupası gibi 3 ayrı ve önemli bir kulvarda mücadele edecek takım için bu durumun önemi daha da artar. Sakatlık, ceza gibi önümüzdeki dönemde belki daha da yoğunlaşacak eksiklikler bu durumu daha bir zorunlu kılıyor. Ama bugün için bakıldığında kadronun geciken transferler nedeniyle ciddi bir sıkıntı çekmesi sözkonusu değil. Alınması olası oyuncular, Hasan’dan, Tayfun’dan, Karel D’Haene’den daha mı iyi bir performans sergileyecekti? Sonuç olarak savunmada 4 sakatlığın aynı anda gerçekleşmesidir bu tartışmaları daha da yoğunlaştıran. Kadrosu ne kadar geniş olursa olsun, ideal savunma kurgusundaki oyuncuların büyük çoğunluğu aynı anda sakatlanan her takım bu sıkıntıları yaşar. Şimdi bakınız; Doğan’ın da dediği gibi Trabzonspor’un şu durumda eleman açısından en zengin kadrosu hücum bölgesidir. Ama Mehmet Yılmaz anjin, Fatih grip, Yattara da Kiev’den sakat. Akçaabat Sebatspor maçında belki ikisi oynayamayacak. Bir hastalık ya da sakatlık daha gerçekleşirse, transfer tartışmaları bu kez en zengin denilen hücum bölgesi için de söz konusu olacaktır ve eminiz o zaman da malum çevreler, önce “Becerip golcü oyuncu alamadılar” sözüyle yine yönetimi hedef alıp, “Ziya Doğan ne yapsın!” diyerek yeni bir kriz için zemin yoklayacaktır. iyi ki Aktuğ ve Doğan, o “gaz” işlerini çoktan aşmış!

14 Ağustos 2004, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sinsi tehlike!‘’

Şimdi aynı sinsi tehlike Ziya Doğan’ı bekliyor. Takım ikinci oldu, Şampiyonlar Ligi şansını yakaladı, “Ziya Doğan tek başına başardı!” Takım Şampiyonlar Ligi’ne katılmak için ilk ön elemeyi geçti, “Yine Ziya Doğan, yine yönetime rağmen!” Adam kendi diyor ki, “elimde sihirli değnek yok!” onlar Dinamo Kiev galibiyeti sonrası devam: “Ey yönetim uyan. Bak bu adam yokluk içinde neler yapıyor!”-nasıl bir yokluksa!-İşte bu sinsi tehlike nedeniyle Doğan’ın bizzat kendisine de, gerekçelerinde haklı olsa bile Kayserispor maçı öncesi yaptığı zehir-zemberek açıklamalarının bir kaosa neden olabileceğini, bu işi zaten kamuoyunun onun adına yaptığını, bu durumdan kendinin ve takımın olumsuz etkilenebileceğini söyledik. Neyse ki, Aktuğ ılımlı açıklamalarıyla ortamı yumuşattı da, sorun büyümeden kapatıldı.-Aynı durum Fenerbahçe’de oldu, Almanya’da esip gürleyen Daum İstanbul’da “paşa-paşa” özür diledi de sorun çözüldü, dikkatlerinize sunarız! -Göreve geleli beri-malum çevrelerin gayretiyle-olağanüstü koşulların yaşandığı Galatasaray maçı dışında, lig ve kupalar dahil yenilgisi bulunmayan, bize göre de hem teknik adamlığı, hem çalışması, hem de hırsı ve uyumuyla ve de çalıştığı kurumun menfaatlerini ön planda tutan anlayışıyla çok başarılı bir grafik çizen Doğan’ı da bu sinsi tehlike bekliyor. Çünkü bu takımın bir gün mutlaka kaybedeceği maç olacaktır, o zaman da, “Her şeyi Ziya Doğan tek başına, her şeye rağmen yaptı!” şarkısının nakaratı, “Ziya Doğan daha ne yapsın!” diye değiştirilecek ve asıl koz kullanılarak, hedefe yani Doğan-Yönetim kavgasına ulaşılmaya çalışılacaktır. Ama Aybaba-Yönetim gerginliğine benzer bir durumun yaşanmaması konusunda Aktuğ, çok sorumlu davrandı, aynı sorumluluğu malum çevrenin gazına gelmeden Doğan’ın da göstermesi gerekiyor.-Bu konudaki polemik konusu transfer. Doğan’ın istediği de, bir ya da bilemedin iki alternatif isim! Bu durumu kullanıyorlar. Gökdeniz’in, Fatih’in, Tolga’nın onca yüksek tekliflere karşın elde tutulması kendiliğinden olmuş, direkt oynayabilecek Adem, Celalettin, Thijs ve Lee Young alınmamış sanki!- Trabzonspor’da işler iyi gidiyor ya, malum çevreler başka konularda da boş durmuyor, önce Fatih-Gökdeniz krizi yaratılmaya çalışıldı, olmadı. Şimdilerde Yattara-Gökdeniz gerginliği için zemin oluşturuluyor. Ya Yattara’nın alacağı ücret! “150 bin dolarlık, 250 bin dolarlık adam”-gerçek miktarı bir öğrenemedik gitti-“Trabzonspor’u taşıyor!” diyenler de, “Ziya Doğan tek başına bu işi başarıyor!” diyenler aynı kişiler. -Bir ara Brezilyalılar için aynı şey yapılmıştı, Aurelio Fenerbahçeli oldu!- şimdi Yattara “gazlanıyor. Dikkat Doğan, dikkat yönetim, dikkat futbolcular -yıldızlar, yerliler, yabancılar-ve dikkat Trabzonsporlu, oyuna gelme!

13 Ağustos 2004, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Neler kaçtı neler!‘’

Burada golsüzken Gökdeniz, 1-1 iken de Yattara iki fırsatı harcarken cömert ya da şanssız sıfatlarıyla değil, beceriksiz diye tanımlanmalı, Gökdeniz’in golüne ise şapka çıkartılmalı. ikinci fark şu; Dinamo Kiev, Kayserispor’dan çok daha çabuk, dikine gelip, göbekten rahatça Trabzonspor ceza alanına girerek tehlikeli oldu. Oldu ama, golü ceza alanı dışından Brezilyalı Rincon ile orta alanın beyni ve de maçın yıldızı Belkevich’in attığ sert şutu Petkoviç elin den kaçırınca Türk sporseverlerin iyi tanıdığı Verpakovskis’in ayağından yedi. Petkoviç, bunu bir kez daha yaptı ama Shatskikh kendine acıdı. Bordo Mavililer’in tempoyu düşürme gayretlerine karşın rakibin topa her sahip oluşunda ve bunlarla her kolay gelişinde orta alan iyi bir refakatçi, sadece bir izleyici gibi davrandı. Neyse ki ilk yarı bitti.Ziya Doğan, bir müdahalede bulunmayıp ikinci yarıya aynı kadroyla çıkınca kafamızdaki soru işaretleri arttı. Rakip yine ilk yarıdaki gibi geldi, topu ayağında bulan orta alanı kolayca geçti. Buraya taze kan gerektiği çok net ortadaydı. 5 dakika sonra Adem - Thijs değişikliği yapıldı. Thijs göbeği iyi kapattı. Dinamo Kiev ise ilk yarıdaki net golü kaçıran Shatskikh’i ise Arjantinli Nanni ile değiştirdi. Daha çok hücumu düşünmeye başladı. Gökdeniz, Yattara ve Fatih’in çok sevdiği işi yani! 2 dakika geçmedi ki, gerçek bir tokat gibi yüzlerinde patladı. Aldırmayın kaçırdıklarına bu maçta patlama beklediğimiz Gökdeniz, ilk yarıda kaçırdığını gol atarak, ikinci yarının başında kaçırdığını da Yattara’ya asist yaparak affettirdi. Belçikalı hakem bir de penaltısını yedi.Sonrası bir alem! Dinamo Kiev yüklendi, haklarını verelim, ceza alanına kadar da çok geldi, savunma ve bu kez Petkoviç de onlara iyi direndi. Ama ev sahibi ekip arkada öyle boşluklar bıraktı ki, Gökdeniz, Fatih ve Yattara’nın yerine giren Augustine, ellerini - kollarını sallayarak pozisyona girdi, üçü de birer tane akıl almaz fırsat kaçırdı. Atsalar, daha Kiev’de Şampiyonlar Ligi’ne “merhaba” diyecektik ama olmadı.

11 Ağustos 2004, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bu, tarihi bir sınav ama...‘’

Trabzonspor ne yaptı? Seyahat programında bildiğimiz kadarıyla bir sorun yok, ama rakibin izlenmesi ile ilgili organizasyon tam bir fiyasko. Önce antrenör Hayati Palancı geçen hafta Kiev’e gönderildi. Palancı uçaktan inmiş, otele gitmiş, o da ne! Maç oynanmış, bitmiş. O da Dinamo Kiev’in rakibiyle 1-1 berabere kaldığı maçı otel odasında videodan izlemiş.Geçen pazar günü için bu görevi teknik direktör Ziya Doğan kendi üstlenmiş, Kayserispor maçından sonra 05.00’te İstanbul’a, oradan da Atina üzerinden Kiev’e gitmiş. Meğer Tavrijia maçı bir gün önce oynanmış, Dinamo Kiev 4-0 kazanmış. Kayseri’ye giderken, “İkinci takımı çıkarırlar, gerçek güçlerini saklarlar, bakın benim böyle bir şansım yok!” diye yakınan Doğan da otelde, kasetleri izleyerek kafileyi beklemiş. Olacak iş mi bu! Eğer Dinamo Kiev’i elerse, Trabzonspor tarihinde bir ilk gerçekleşecek. Ama ortada tam bir acemilik, sorumsuzluk, ciddiyetsizlik var. Zaten ilişkiler pamuk ipliğine bağlı. Transfer nedeniyle ortam gergin, ipler koptu kopacak. Kayseri maçında iyi skor, rakipten toplam 40 dakika süreyle yenen amansız baskıyı ve Ziya Doğan’ın bize göre de haklı olduğu düşüncelerini, kamuoyuna aktarış biçiminin yarattığı rahatsızlıkları unutturdu da sorun çıkmadı. Burada Aktuğ’un ılımlı yaklaşımının da rolü çok büyük. Ama düşünebiliyor musunuz siz Trabzonspor’un elendiğini! Sonra ayıkla pirincin taşını. İşte o zaman çıkacak rakibin izlenmesiyle ilgili organizasyonundaki fiyaskonun asıl kokusu!Neyse, ortada bir gerçek var; Trabzonspor, Dinamo Kiev’i çıplak gözle izlemeden maça çıkacak. Geçmişi muhteşem, ama şimdiki hali kapalı kutu. Türkiye’ye Avrupa Futbol Şampiyonası yolunu kapatan Letonyalı Verpakovskis, Arjantinli Nanni hücumda, Bulgar Peev, El Kadduri, Cernat ise orta alanda isim yapmış oyuncuları. İzlenen son 4 maçın kasetinden Skonto Riga’nın tam aksine hücum ağırlıklı futbol oynadıkları sonucu çıktı. Doğan, buna göre bir strateji belirleyecektir kuşkusuz. Özellikle bu maçta savunma güvenliği ön planda tutulacaktır sanırız. (Gerçi takımda sağlam savunma oyuncusu pek kalmadı ya!) Rakibin kendi evinde mutlak golü düşünecek olması avantaj kabul edilebilir ancak iyi savunma yapmak koşuluyla... Çünkü Fatih-Gökdeniz-Yattara, kontrataklarda çok etkili olabilen çabuk oyuncular. Hele Gökdeniz gerçek kapasitesine yaklaşırsa, tüm olumsuzluklara karşın rövanş için avantajlı bir skor elde edilebilir. En azından Riga’daki gibi bir gollü beraberlik gibi.

10 Ağustos 2004, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’İşte sihirli değnek!‘’

Bütün bu olumsuz gelişmeler zaten dar olan kadrodan bu maçı kotaracak bir onbir çıkarılmasının zorluğunu da beraberinde getirdi. Tolga’nın boşluğu Tayfun ile dolduruldu. Mehmet Yılmaz’ın yokluğunda Hasan, Celalettin’in önüne yerleştirildi. Gökdeniz-Fatih iki ayrı kulvarı değişerek kullandı. Ligin yeni ekibi, şimdilik kapalı kutu Kayserispor, daha ilk 15 dakikada Trabzonspor’u yarı alanına hapsetti. İki de iyi pozisyon buldu. Bordo-Mavililer’in giderek daha da bunaldığı anlarda Ziya Doğan’ın bir gün önce yokluğundan yakındığı “Sihirli değnek” devreye girdi. Bunun adı; Fatih’in 30 metreye muhteşem pası, Yattara’nın ona nazire yaparcasına vücut çalımı ve şık vuruşuydu. Trabzonspor bu golle ilk yarı bitene kadar tempoyu düşererek kendini sıkmadan idare etti. İkinci yarı ilk yarının kopyası gibi başladı. Ev sahibi ekip rakip kaleyi sağdan-soldan adeta ablukaya aldı. Bordo-Mavililer yaklaşık 25 dakika süren bu baskıyı yerken, kontra toplarla çıkıp çabuk adamlarını devreye sokamadığı için Kayserispor daha bir kendine güvenle üzerlerine gitti. Zaman zaman şuursuz hale gelerek doldur-boşalta dönen bu ataklara en iyi direnen bir hatası dışında Petkoviç oldu. Bir de “Sihirli değnek” tabii ki! Olmayınca olmuyor, futbol bu; atamayan da yiyor. 70’te Gökdeniz sinyali verdi, iki dakika sonra Emrah-Fatih işbirliği noktayı koydu. Çünkü sonrası, Fatih-Yattara şovu oldu. Sahi, “Sihirli değnek” bu olsa gerek!Trabzonspor, üç günde bir maç periyoduna girdi. Bu dönemde, üstelik bu kadar şanssızlığı birlikte yaşarken önemli olan işine yarayan skorları almaktır. Üç günde bir tur, üç de puan. Hiç fena değil!Bu arada Süper Lig’de sezona bu maçta iyi başlayan sadece Trabzonspor değil, Erol Ersoy ve arkadaşları da oldu. İyi maç yönettiler, hiçbir tartışmaya meydan bırakmadılar.

08 Ağustos 2004, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sakata gelmek!‘’

Kalecisi belli, sezonu çok başarılı geçiren savunması belli, hücum hattında sorunu yok, sıkıntı orta alanda. 3 kulvarda birden mücadele edileceği için de özellikle savunmaya ve kenarlara takviye yapılarak sezona hazır girilecek, hesap bu!Gel zaman git zaman evdeki hesap çarşıya tam anlamıyla uymuyor. Orta alana Thijs ve Adem, sol kenara da Celalettin alınıyor. Lee Young ise bugünlerde takıma katılacak. Ama özellikle takviye istenen bölge olan savunmaya katılım gerçekleşmiyor. Sanki görünmez bir el bu eksikliği hissediyor ve takımın en uyumlu, sezonu en başarılı geçiren bölgesi olan savunmada sorun üstüne sorun yaşanıyor. Erdinç halı sahada, Volkan da A 2 Milli Takım’da yükleme yaptığı için sakatlanıyor. Erdinç’in boşluğu D’Haene, Volkan’ınki de Hasan Üçüncü ve Celalettin ile kapatılıyor. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, şimdi de Tolga sakatlar kervanına katılıyor. Emrah - Tolga - Erdinç - Volkan dörtlüsünden (belki Volkan yetiştirilebilir, ama performansının ne olacağı belli değil) üçü ligin açılış maçı ve Şampiyonlar Ligi 3. Ön Elemesi’nde oynayamayacak. Bir takım ancak bu kadar şanssızlığı birlikte yaşayabilir. En başarılı, en güvenilen ama en az alternatifli bölgede yaşanan bu sorun transferde geç kalmışlığın nelere mal olduğunu bir kez daha gösterdi.Bütün bu durumlar, mevcut kadrodaki alternatiflerin yetersizliği gibi bir düşünceyi asla akla getirmesin. D’Haene - Tayfun ikilisi, geçen sezonun ilk yarısında da zaman zaman birlikte oynadılar. Hazırlık maçlarında savunmanın merkezinde genel olarak ikisi görev yaptı. Şimdi ellerine çok büyük fırsat geçti. Onlarda da bir sakatlık sürprizi yaşanmadığı takdirde bu fırsatı iyi değerlendirmeleri, hem kendilerini hem de takımı kazançlı çıkaracaktır. İyi bilinsin ki, aksi takdirde kaybeden sadece takım ve onlar olamayacaktır!

06 Ağustos 2004, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Özlemiştik!‘’

Şampiyonlar Ligi 2. ön elemesindeki rakip, Türkiye’nin Avrupa Futbol Şampiyonası yolunu kesmiş Letonya Milli Takımı’nın iskeletini oluşturan Skonto Riga’ydı, birilerinin küçümsediği gibi hiç de “çerez” değildi. Ama Trabzonspor, dün akşam ilk maçta elde ettiği gollü beraberlik avantajını iyi kullanıp rövanşta da ilk golü bulunca rakibini çözdü ve hem turu geçti, hem de Milli Takım’ın intikamını aldı.Maçın başı ve sonunda Avni Aker Stadyumu’ndaki atmosfer görülmeye değerdi. Gerçekten de çok özlemişiz.Letonya ekibinin rövanşta da ilk yarıdaki görüntüsü Riga’dakinden farksızdı. Hiç kendilerini sıkmadılar. 6 kişiyle çakılı savunma yaptılar. Trabzonspor yarı alanında sadece kazandıkları serbest vuruşlarda çoğalabildiler. Bunlardan birinde de Nguımbat’ın ortasına D’Haene’nin ters vuruşu dışında etkili olamadılar. Ama Bordo-Mavililer, ilk yarı boyunca kalelerini adeta ablukaya aldı, çok ciddi pozisyonlar buldu. özellikle Yattara’nın kullandığı sağ kulvardan taşınan toplarla Skonto’nun kalabalık savunması çok bunaltıldı. Ancak skor üretilemedi. Bu tür maçlarda yakaladığın fırsatları iyi değerlendireceksin, çünkü bu şansı fazla bulamıyorsun. Nitekim ilk yarıdaki Trabzonspor’un yaptığını ikinci yarının hemen başlarında iki kez Skonto takımı yaptı, tribünleri korkuyla oturtup kaldırdı. Hele ilkinde önce direk, ardından da kötü vuruşuyla Buitkus takımımıza yardımcı oldu. Letonya ekibi baktı ki pozisyon üretebiliyor, üstelik gole de mutlaka gereksinimi var, kontrolsüz yüklenmeye başladı. Bu, Türkiye’nin en iyi kontratak futbolunu oynayan ve elindeki bu anlayış için en uygun 4 kozu da aynı anda sahada bulunduran Bordo-Mavililer’in bir tuzağıydı, fark ettiklerinde ise iş işten geçmişti. Çünkü ilk yarıda çok çalışan, çok tekme yiyen, yorulur, temposu düşer diye beklenen Yattara sahneye çıktı. Fatih’in ısrarlı takibine iyi ayak uydurup rakipten topu çalarak turun kapısını araladı. Bu kez artık savunmada risk almak bir zorunluluktu. Bu da Skonto Riga takımının Şampiyonlar Ligi rüyasının sonu demekti. Yattara ve Mehmet Yılmaz bu durumun tescili için fazla bekletmedi. Ardından kaptan Fatih şov yaptı. 4 bombacıdan bir Gökdeniz o da son dakikalarda atmayı değil, attırmayı düşündüğü için geceyi boş geçirdi.Şimdi sırada Dinamo Kiev var ve maalesef Trabzonspor’un zafer sarhoşu olmaya hakkı yok!

05 Ağustos 2004, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Çok kolay görmeyin!‘’

En önemli becerilerini burada devreye sokuyorlar, yakaladıkları hatayı affetmiyorlar. Sonra tekrar savunma, tekrar sinir edici bir oyun anlayışı ve kendilerini hedefe taşıyabilecek skoru alabilmişlerse ne ala. Yoksa hiçbir şey onlar için fark etmiyor.Malumunuz, Trabzonspor’un bu akşamki rakibi Skonto’dan söz ediyoruz. Riga’da da izledik, ilk devre hiç çıkmadılar. Sanırsınız, amatör bir takım, yıldızlar karmasına karşı, “Ne kadar az yersem o kadar başarılıyım” anlayışıyla oynuyor. Ama hiç de öyle değil. Bunu ilk maçta gördük. Bu akşam da büyük olasılıkla hiç acele etmeyecekler. Bir gol yeseler bile bu durum değişmeyecek. Sabırla bekleyip yine tuzağa düşürmeye çalışacaklar.Ziya Doğan, kurt bir teknik adam. Rakibin bu özelliğini artık ezberlemiş durumda. Büyük olasılıkla RigaÔdaki maçın son 10 dakikasındaki kadroyu sahaya sürecek. Hasan’ın yerine Celalettin çekilecek. Göbekte Hüseyin ve Adem, yanlarında Gökdeniz ve Yattara, ileride de Fatih - Mehmet Yılmaz ikilisi. Bu durumda Adem ve Hüseyin’in omuzlarındaki yük iki kat artacak. Sol tarafı Riga’da pek zorlamadılar ama yine de Celalettin çıkışlarda çok dikkatli davranmalı. Yattara, her zaman spekülasyon konusu olabilecek bir oyuncu. Bu nedenle ofansta onun taşıyacağı toplar çok önemli. Ama bir o kadar önem taşıyan konu da, top rakipteyken oyun dışı kalmaması. Hücumda 4 isim birden kullanılacak. Gökdeniz, Yatara, Fatih ve Mehmet Yılmaz’lı bu ofansif anlayış, rakibin bilinen özelliklerine karşın, bir iç saha maçı için akılcı tercih. Ama burada özellikle son yarım saate önemli bir skor avantajıyla girilmezse her an bir tehlike var demektir. Çünkü süre kısaldığında sabırla bekledikleri hata bir yerlerde yapıldığında bunu çıkarmak zorlaşır ve bir hayal kırıklığı yaşanabilir.Trabzonspor’un özellikle Avrupa Kupası maçlarında Avni Aker’deki en büyük avantajı taraftarının coşkusu. Bu faktör iyi kullanılırsa iş biraz daha kolaylaşır gibi gözüküyor. Eğer taraftar Dinamo Kiev’i ve sonrasında Şampiyonlar Ligi grubundaki takımları da izlemek istiyorsa, kendi üzerine düşen görevi layıkıyla ve fair play’e uygun, takımını UEFA düzeyinde zora düşürebilecek davranışlardan kaçınarak yapmalı.

04 Ağustos 2004, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI