‘’Şimdi birlik zamanı‘’
Elbette ki, Şampiyonlar Ligi’ne bu kadar yaklaşılmışken kapıda kalmak çok acıdır. Buna neden olarak sunulabilecek çok da gerekçe vardır. Oynanmış maçtan sonra her türlü olasılık için geçerli bir neden bulmak kolaydır. Yönetime, “Bir stoper alsaydınız, transfer yapsaydınız bütün bunlar olamazdı!” diyebilirsiniz. Ziya Doğan’ı, “Neden bu kadar savunma ağırlıklı kadro çıkarttın? Neden Yattara ile başlamadın, sakatsa neden sonradan oyuna soktun?” diye sorguya çekebilirsiniz. Gökdeniz’e, “Bu kadar para aldın, ye yaptın!” diyenler de çıkabilir. Bunlar birer görüştür, doğru ya da yanlış tartışır bir sonuca ulaşırsınız. Ama eşkıya ruhlu, gerçek amacı Trabzonspor’un başarısından çok kendi sapık egolarını tatmin etme zihniyetinde de olsa hiç kimsenin bu takımı bugünkü noktaya getiren, onlara bu heyecanı yaşatan futbolcuya, Şeref Tribünü’ndeki Başkan ve yöneticiye yönelik küfür ve hakarete hakkı yoktur. Maç sonrası takımı alkışla destekleyen 30 bin dolayında kişinin bir görevi de bu azınlığı içinde barındırmamak olmalıdır. Önünde, UEFA Kupası, halen lider olduğu Süper Lig’de şampiyonluk ve son 2 yıl elde edilen Türkiye Kupası’nı üçüncü kez müzeye taşıma gibi büyük hedefleri olan bu takım henüz yolun başındadır. Transfer konusunda eksiği olsa da, televizyonlara konuşan yönetici ya da başkanı, “Konuşacağınıza futbolcu alsaydınız!” diye küçümsemek, onların bugüne kadarki katkılarını yok saymak hiç kimsenin haddi olmamalıdır. Daha düne kadar “Adam gibi adam! olan Ziya Doğan’ı, taktik anlayışı ve futbolcu tercihi nedeniyle -ki bize göre bu konuda yanlışı yok- çarmıha germek akıl karı değildir. Ya Fatih, ya Gökdeniz! Daha ilk kötü sonuçtan sonra sonuçtan sonra aldıkları - alacakları paraları gündeme getirmek, -başka kulübe gitselerdi belki 3 katını alacaklardı- insaf ölçülerine sığmamaktadır. Gökdeniz’e yapılanlar, onun bu kulüpten koparmaya çalışanların ekmeğine yağ sürmekten başka hiçbir işe yaramayacaktır.Ey aklı selim Trabzonsporlu; gün birlik olma günüdür. Gençlerbirliği maçı da bunun için en önemli sınavdır. Başarı istiyorsanız pazar günü birlik olduğunuzu gösteriniz. Aksi taktirde bu camiaya, bu oyuncuya, bu hocaya yazık edilecektir ve böylece ihanet sadece Trabzonspor için değil, Türk futbolu için de sözkonusu olacaktır.
‘’Tatlı bir rüyaydı!‘’
Kendisini Şampiyonlar Ligi’ne taşıma avantajını çok kısa sürede, çok basit bir taktikle yakaladı Dinamo Kiev. Belli ki Malatyaspor ile oynanan Süper Lig maçında Trabzonspor’u çok iyi etüt etmişler. Bu takım yan toplarda savunmada zayıf, hücumda etkili. Bu nedenle her topu alan takımına köşe vuruşu ya da serbest atış sağlayabilecek pozisyon peşinde koştu. Zaman zaman hakemi aldatarak da bu işi başarmayı bile denediler. Trabzonspor’un hücumdaki ölü yan top etkinliğini kırmak için de ilk maçtaki 4 savunma oyuncusundan sadece Gavrancic’i oynatıp, 3 yeni uzunla maça başladılar. Sonra rakibe faulü korkusuz yapıp, topu kornere rahat attılar. Ama kendileri 4 ölü yan toptan ikisinde gol buldular. Derslerine iyi çalışıp tur için yeterli skoru elde ederken çok uğraşmadılar. Sadece Malatya’nın tersini yaptılar, orada Fatih, 3 golden ikisini bir serbest atış ve bir köşe vuruşundan gelen ortalarla bulmuştu, burada Dinamo Kiev.Trabzonspor bu duruma önlem almaya fırsat bulamadan, gollerin şokuyla bocaladı. Oyuna Yattara ile başlamayıp, bu oyuncuyu ikinci yarı için düşünmek akılcı ama planları bozan iki gol nedeniyle bu oyuncu çabuk çabuk sahaya sürüldü, üçüncü kez topla buluşmasında sakatlanınca yeni bir şok daha yaşandı. Yerini de, “Keşke birlikte oynasaydılar” diye düşündüğümüz Mehmet Yılmaz’a bıraktı.Moralsiz başlanan ikinci yarıda Rodolfo’nun ikinci sarı kartı bu kez Joseph Szabo’nun planlarını bozdu. Hücumdan adam eksiltip Shatskikh - Gusin değişikliğini gerçekleştirerek savunmayı güçlendirdi. Sonra iki kanat adamı Peev ve Pacheko yerlerini çabuk oyuncular Husyev ve Kleber’e bıraktı. Abartılan savunma önlemleriyle kontratak futboluna dönen Szabo’nun hamlelerine Ziya Doğan da suskun golcüsü Augustin’i sahaya sürerek karşılık verdi. Rakip kaleye ilk tehlikeli gidiş 58. dakikada gerçekleşti, Fatih’le sonuçsuz kaldı. Sonrası şuursuz bir baskı, uzun boylu savunmada Mehmet Yılmaz’ın bile dokunmasına olanak verilmeyen ortalar. 43 dakika bir kişi eksik oynayan Dinamo Kiev oyunu kilitledi, çilingir sakattı, Augustine ve Gökdeniz birer kez çok yaklaştı olmadı ve Şampiyonlar Ligi’ne dün akşam veda edilirken Ziya Doğan’ın Kiev’de, “İnşallah çok aramayız” dediği ilk maçtaki pozisyonlar maalesef çok arandı! Daha dün dedik; “İşler iyi giderken her şey güzeldir” diye. İlk “kötü” dün geceydi, tepkiler de Şeref Tribünü’ne yönelikti: “Bir stoper alamadınız, işte sonu!”
‘’Zafere son adım‘’
Trabzonsporlular açısından neresinden bakarsanız çok keyifli bir durum. Futbolcu yedekte kalıyor diye sorun yapmıyor. Kulübede bekleyen küsmüyor, her an görev verilecekmiş gibi çalışıyor. örneğin Thijs. Geldi, yedek bekledi, sorun yapmadı, girdi 3 maçta üstelik çok kritik zamanlarda 3 asist yaptı, sonuca büyük katkıda bulundu. Diğer bir örnek Hasan, aylardır yedekte. Malatya maçında görev verildi, öyle bir performans gösterdi ki, o maçı seyredip, kendisini tanımayana, “Bu nasıl bir kaleci, nereden transfer edildi?” diye sordurdu.Birik - beraberlik, takımdaşlık ruhu olması gereken yerde. Camia tam bir bütünlük içinde. Muhalefet - iktidar, eski - yeni yönetici ayırımı yok. Yönetim - teknik direktör ilişkileri, kısa bir süre önceki Ziya Doğan - Atay Aktuğ diyalogunun kanıtladığı gibi; abi - kardeş, baba - oğul düzeyinde. Bütün bunlarda işlerin iyi gitmesinin rolü çok büyük tabii ki. Bilirsiniz bizde ilişkiler pamuk ipliğine bağlı, değerler bıçak sırtındadır. Başarı sahiplenilir de, başarısızlıkta her daim “günah keçisi” aranır. Trabzonspor’da da başarının kıstası, kısa vadede Şampiyonlar Ligi. Bu nedenle bu akşam, olumlu havanın artarak devamının ya da olası bir kaos ortamının habercisi olabilir. Bu açıdan bakıldığında rövanş maçının öneminin Şampiyonlar Ligi’ne katıldığında kulübün kasasına girecek paradan ne kadar büyük olduğu gerçeği ortaya çıkar. Asya’dan Avrupa’ya yani zafere bu son adımda, artık son sözü söyleyecek olan Ziya Doğan ve futbolcular. Onlar bu işin bilincinde. Aksiyle ilgili bir kuşkumuz yok. Rakip Dinamo Kiev, uluslararası deneyimi Trabzonspor’dan kat kat fazla. Kupalardaki geçmişi bir çok zorlu sınavı başarıyla aştıklarını gösteriyor. İlk maçta Trabzonspor’un onlara yaptığını, rövanşta onların gerçekleştirmesi hiç de uzak bir olasılık değil. İlk maçın ilk yarım saatindeki tempoları bunun kanıtı. Bu nedenle dikkatli olunmalı. Rakibe tur için en az iki gol gerektiği gerçeği unutulmamalı, savunma güvenliği kesinlikle riske edilmemeli. “Bu takım nasılsa rahat gol buluyor, yerse de atar!” mantığından hareketle savunmada bir konsantrasyon sorunu yaşanmasına fırsat verilmemeli, özellikle 3-1’i yakaladıktan sonra Malatya’daki durum hafızalardan silinmemelidir.Taraftar da 12. adam rolünü en iyi şekilde üstlenmeli. Trabzon ve Türkiye uluslararası alanda zor duruma düşürülmeyecek centilmenlikte ama coşkulu biçimde destek sağlanmalı, Avni Aker’de takımı ateşleyecek, rakibi bunaltacak bir ortam oluşturulmalıdır. Şov, fantazi, zevk gibi futboldan alınacak hazlar için çok zaman olacak. Zafer için son düdük bir çalınsın yeter. O ana kadar sabır ve dikkat lütfen!
‘’Lig yeni başlamadı mı!‘’
Bu maça puansız çıkan Sebatspor, karşılaşmanın ilk 20 dakikalık bölümünde dörtlü savunma düzeniyle oynadı ve çok gedik verdi. Konuk ekibin kazandığı penaltıda Muhammet pozisyon hatası yaptı. Orta alanda İsmet, Tunç ve Hakan’ın kaptırdığı her top Sebatspor kalesini karıştırdı. Köşe vuruşundan gelen golde, savunma topu izlerken Miloşevski de boşa çıktı. Oktay’ın serbest vuruşu, Orhan’ın penaltıdaki takipçiliği, skoru eşitledi.Maçın son 20 dakikalık bölümünde Diyarbakırspor oyuna daha hakim gibi gözüktü ise de, iki takım da üstünlük sayısı için fırsatlar yakaladı ama değerlendiremedi.Karşılaşmaya ilginin azlığını eleştirecektik ama gördük ki, sonuçta bu maçı izlemek yerine pikniği tercih edenler haklı çıktı, vazgeçtik.
‘’Alınacak çok ders var‘’
Malatyaspor-Trabzonspor maçının ilk yarısı bu açıdan bakıldığında ders konusu olabilecek nitelikte geçti. İlk ders; Oyunu okuyamama! Malatyaspor’un forvetinde, Trabzonspor savunmasını hava toplarında zorlayamayacak boyda iki oyuncu Atilla Birlik ve Yunus görev yaptı. M’Bayo ve İlyas’ın kanatlardan taşıdıkları topların tümü tehlike bile olamadan eridi. Çabuk ataklarda çıkamayan Malatyaspor’un uzun boylu savunma oyuncuları sürekli ceza alanına yakın yerlerde ölü top bekledi. Konuk ekipse sadece ilk 20 dakikada 5 kez bu olanağı kendilerine sundu. Sonuncusunda Petkoviç boşa çıktı ve savunmadan gelen Mert, gereğini yaptı.İkinci ders; “Doğru” konusu. Dengeli geçen maçta golü attığın anda oyuna döneceksin. Zafer sarhoşluğu santra ile bitmeli. Malatyaspor savunmasının yerleşmediğini, Fevzi’nin de kalesinde olmadığını gören Fatih affeder mi? Maçın kopma noktası da bu pozisyon oldu. Skorda da, oyunda da dengenin olduğu anlarda Lee’nin ortası, Fatih’in şık kafası da bu dersin bir parçasıydı. Üçüncü goldeki Thijs’in ara pasıyla Gökdeniz’in golü de. Thijs, yine ağır ve yine mücadeleden uzak ama, üçüncü maçındaki üçüncü asitsini yabana atmamak gerek. Bu maçtan ders alması gereken bir kişi de Tayfun. İyi oynadığı maçta kolay bir topa ceza alanı içinde el uzatması takımını yakacak cinstendi. Dua etmeli ki, Cem Papila kendisine ikinci sarı kartı es geçti, Yunus, Hasan Sönmez’e takıldı da, maçta bir yeni kopma noktası daha yaşanmadı.Son ders; yakaladın mı atacaksın. Her Malatyaspor atağının sonrasında Trabzonspor evsahibi ekibi çabuk çıkarak az adamla yakaladı, çok pozisyon buldu. Sonuncusu çok kolaydı Fatih yapamadı, pozisyon devam etti, sonra bu kez Celalettin yanlış zamanda topa dokundu ve kendi kalecisini avladı, moralmen tükenmiş Malatyaspor’u canlandırdı. Maç bundan sonra canlandı. Kaçan fırsatlar, atılan goller, devleşen Fatih, Hasan Sönmez’in inanılmaz kurtarışları ve Trabzonspor’un savunmasındaki Dinamo Kiev maçı öncesi S.O.S. veren hatalar.Son ders Fatih’ten Ersun Yanal’a: Alıcı gözle bir baksan, beni göreceksin, buradayım!
‘’Bu ilk değil son olmayacak!‘’
Türkiye’ye genel olarak, Türk kulüplerine de sportif açıdan bu tür bir yaklaşım ne ilk, ne de son olacak. -Yakın geçmişte Juventus takımı da aynı yolu denemiş, ortamı gererek amacına ulaşmıştı.- Bu nedenle Şakar’ın değerlendirmesindeki, “Bu bir tuzak, oyuna gelmeyeceğiz!” şeklindeki açıklamasının altını özellikle çiziyoruz. Adamlar kendi sahalarında kaybetmiş, rövanşta turu elde etmek, Trabzonspor’un bir çılgınlık yapmaması halinde -ki, Şampiyonlar Ligi’ne inanmış idari, teknik ve futbolcu kadrosuna, artı bu ekiplere inanılmaz destek veren bir taraftar kitlesine sahip Trabzonspor’un bir çılgınlık yapacağını olasılık dahilinde görmüyoruz- bayağı zor. O zaman saha içinde başarısız olunan taktiği saha dışında iyi uygulayıp sonuca gitmek en kolaycı yol. -Türkiye’de de sözde büyük bazı kulüpler, sesi - sedası çıkmayan küçük kulüplere karşı benzer baskıyı uygulamıyorlar mı!- Şimdi eğer Ukraynalılar, İtalyanlar kadar profesyonel olabilirse gün be gün gerginliği tırmandırıp bu taktiğin başarıya ulaşma şansını zorlayacaklardır, hiç şüpheniz olmasın.Bu durumları gördükten sonra, hala daha birilerinin, “dışarıda itibarımız artıyor!” masallarıyla bizleri uyutulma çabalarını da sineye çekerek -başka şansımız da yok!- hatırlatmak isteriz ki; böyle bir durumda bir spor kulübünün varlığının nedeni olan yönetici - teknik adam - futbolcu - taraftar sarmalındaki herkese büyük görev düşüyor. Yönetici, teknik kadroyu ve futbolcuları moral olarak destekleyecek, teknik adam ilk maçın skoru ne olursa olsun, bu maçın çok ayrı bir önemi olduğu gerçeğini futbolcusuna anlatacak, futbolcu tur atlamak için henüz oynanmamış bir maç olduğunu ve bu maçta kendilerinin Kiev’de yaptıklarını rakibin de Trabzon’da yapma şansı olduğunu unutmayacak, taraftar da rakibe, Trabzon’u, ve Türkiye’yi kötü bir imajla karalama şansını vermeden, en coşkulu biçimde takımını destekleyecek.Bütün bunların sonucunda başarı, rakip ne kadar yaygara koparırsa koparsın kendiliğinden gelir zaten.
‘’En zor maç!‘’
Özellikle Ziya Doğan bu grubun sözcüsü olarak en temkinli kişi konumunda gözüküyor ve zaman zaman hiç hak etmediği halde “korkaklıkla” suçlanıyor. Halbuki aslında bu durum başarıyı getiren en büyük faktör oluyor.Trabzonspor’un Şampiyonlar Ligi Ön Elemeleri’nde üç ve Süper Lig’deki iki maçını irdeleyerek Malatyaspor maçına gelelim. Şampiyonlar Ligi 2. Ön Elemesi’nde rakip Skonto Riga olunca ve Letonya futbolunun son dönemde özellikle iyi ve çok katı bir savunma anlayışıyla geldiği nokta anımsandığında Ziya Hoca’nın tedirgin olmasına hak vermemek elde miydi? Rövanş için gollü beraberlik avantajı yeterli miydi? Çünkü, iyi kapanan rakip, bir gol bulduğu takdirde -ki ikinci yarının başında az daha bu durum gerçekleşiyordu- tur gidebilirdi. Gerçekten ikisi de zor maçtı. Sonra Dinamo Kiev. Rakip, çok yetenekli ve özellikli oyuncuları bünyesinde barındırıyordu. Biz bile gollü beraberliği avantaj kabul ediyorken -ve bir çok kişi dile getirmese de aleyhte bir fark beklerken- orada Trabzonspor farkı kaçıran taraf oldu ama ilk 20 dakikadaki ortam hiç de iyi değildi. Rövanşa kolay bakılabilir mi?Gelelim lige: İlk rakip Kayserispor, tam bir kapalı kutu, sıcaklık, yorgunluk, eksikler ve rakip sahada oynama dezavantajı. Bütün bunlar temkinli olmayı gerektirmiyor mu? Ya Sebatspor maçı. İki takımın oyuncuları çoğu kez birlikte, kulüp binalarının arasındaki fark 15-20 kilometre. Aynı şehrin takımı. Kiev’i yenmişsiniz, rehavet ve yorgunluğa motivasyon sorununu ekleyin; kolay maç mıydı?Şimdi de Malatyaspor maçı. Deplasman, Aykut Kocaman, sıcak, yorgunluk, Ziya Doğan’ın Malatya ile özel durumu, sakatlıklar. Bunlar yabana atılır, hafife alınır faktörler mi?Açıkçası kendi adımıza aşırı temkini ve hangi maç olursa olsun işi sıkı tutma anlayışını, bir kendine güvensizlik olarak almıyoruz, bu anlayışa sahip kişileri cesaretsiz görmüyoruz, hele “işi baştan zor gösteriyorlar, olası başarısızlığa kılıf arıyorlar, başarıldığında da kendilerine paye çıkarmayı hedefliyorlar” gibi görüşleri de insafsız buluyoruz. Bu yüzden diyoruz ki, Ziya Doğan haklı! Ayrıca, hedefi büyük olan takımlar için daima oynanacak ilk maç en zor maç değil midir? Devam Ziya Doğan! “Korkak” deseler de, ya da ne derlerse desinler!
‘’Buradaki durum şöyle abi;‘’
Bu sürede 3 başkan, 3 teknik adam değiştirdi kurum, dimdik ayakta. Kurumsallaşmış bir kurum için “Kimse vazgeçilmez değildir” gerçeğini artık anladı herkes. Sümer gitti, Ağaoğlu, kendisine sunulan başkanlığı, nedendir bilinmez tepti, Aktuğ geldi. Aybaba, gitmek için tüm koşulları zorladı, Semercioğlu kısa süre kaldı. Şimdi Ziya Doğan. Geçen sezon Türkiye Kupası’nı kazandı takım, Şampiyonlar Ligi’ne katılma hakkını elde etti. 2 Ön Eleme’den birini geçti, diğerinde büyük avantaj sağladı.-Bu süreçte ne tartışırdık senle di mi, keşke olsaydın! -Trabzonspor Süper Lig’e iyi başlangıç yaptı abi. Kayserispor’u farklı yendi, ilk haftanın lideri oldu. Dün akşam kardeş takım Sebatspor’du rakibi. Ziya Doğan ilk 4 maçta alışılmış tertibi sürmedi. Adem’in yerinde Thijs, sakat Yattara’nın yerinde Mehmet Yılmaz vardı. Kardeş, ilk 10 dakika iyiydi. Ciddi ciddi kafa tuttu. Ama ağabey deneyimli, “Kardeş kardeş de, minzi parayla!” dedi bir kez daha. Ama yine de maçın havası yoktu, maç gibi maç değildi yani. Hemen her karşılaşmada dayak yiyen Fatih’e kardeşleri de acımadı, tekme salladı. Ama o golünü attı, “Kardeşliğini bil” dedi. Çoğu kişi, “Bu topçu-mopçu değil!” yorumunu yaparken, “Ayağımda yara var, biraz sabredin” diyerek süre isteyen Thijs haklı çıktı abi. İkinci yarı onun muhteşem asisti, Gökdeniz’in golüyle başladı. Fark iki olunca, “Bitti” sandığımız maç adeta yeniden başladı. çünkü Sebatspor, risk alarak ateşle oynadı. Yüklendi direğe takıldı, kontra yedi, yine büyük oynayan Fatih-Mehmet Yılmaz işbirliğine. Sonra da açıkçası birbirlerini sıkmadılar. Ziya Doğan, iyileri alkışlatırken diğerlerini denedi. Unutmadan Abi; Serdar Tatlı’nın vukuatsız bir maçı geçti, hakkını verelim iyi yönetti.Evet Mehmet Abi maç böyle bitti. Futbol dışında ise Volkan Abi-Canalioğlu-Trabzon Belediye Başkanı seçildi. Türkay Ağabeyin-Tüdeş-KTÜ Rektörlük koltuğunu dostun İbo’ya-İbrahim Özen-devretti. Geçen gün birinci sayfadan rakamları yayınladı: Fanatik, 400 bine yaklaşıyor ve rakipsiz lider. Biz, Serkan kardeş-Hacıoğlu-, Naci Abi-Yalınkılıç-ve Fuat Ercan, dolaşıyoruz sensiz.-Keşke olsaydın-Uzatamayacağım, Berk’e-Berkuk Ünyay-Volki’ye-Volkan Ali Akar-söz verdim, ancak bu kadar yer alabildim. Zaten başka da değişen önemli bir şey yok; kötüler yine kötü, iyiler de iyi işte, iyi bilirsin!