‘’Ergun Ata'ya 3 soru 3 cevap‘’
Gelenler, gidenleri arattı. Transfer politikasını bir teknik adam görüşü ya da önerisi değil de, menajer yönlendirmesiyle yaparsan, ulaşacağın nokta bu olur. Trabzonspor’un bunca transfere karşın kadrosuna bakıyorsunuz; kalede, sağ kanatta sorun yaşanırken, sol kanata 5 kişi birden transfer edildi. Stoper eksiği varken, bu açığı kapatacak Erdinç ve Tayfun gönderildi, yerine alınanlar sorun oldu. Ön libero sıkıntısı çok açık. Fatih Tekke’nin boşluğu doldurulamadı. Bütün bunlar yetmezmiş gibi en önemli silah Yattara sakatlandı. 4 sakat, 3 cezalı futbolcu nedeniyle 18 kişilik kadroya yazılacak isim bulunamadı. Bu kadroyla diriliş çok zor. İlk yarıda iki maç kaldı. Bu iki maçtan alınacak olası kötü sonuçlar, zaten tükenmekte olan özgüveni bitme aşamasına getirir ki en büyük tehlike de budur. Ligin telafisi ikinci yarıda mümkün. Yattara geldiğinde ve uygun takviyeler yapıldığında çıkış başlar. - Teknik heyet sürekli devre arasını işaret ediyor... Gerçekten de bu ara Trabzonspor'u kendine getirebilir mi?Ziya Doğan, göreve geldiği gün “Kadrom yeterlidir!” demişti. Halbuki dönemde kadronun yetersiz olduğunu, Trabzonspor’u kötü günlerin beklediğini herkes görüyordu. Beşiktaş ve Galatasaray maçları, bu rakiplere özel motivasyonla kazanıldıktan sonra “Doğan haklı” diyenler çoğaldı. Ama bugün gelinen noktada özel motivasyonun da bu kadroyla bir işe yaramadığını görüyoruz. Doğan o gün, belki futbolcularını motive amaçlı inanmadığı bir şeyi söylemeye çalışmıştı. şimdi bu sözün altında eziliyor. Devre arasında takımı o hazırlayacak. Kondisyon konusundaki şikayetleri kendi futbol mantalitesine göre bu kez tümden ortadan kaldırma şansı bulacak. Ancak transferi bizzat izlemesi gerekiyor. Bu yönetim transferde sınıfta kalmış, takıma da irtifa kaybettirmiştir. Eğer yine menajer oyununa gelinirse, ikinci yarıya yönelik beklentiler de suya düşer. Değil Yattara kim gelirse gelsin durum değişmez. - Muhalif kanat elini sürekli güçlendiriyor? Kongre ya da teknik adam değişimi çare olur mu?Yönetim yanlışlarının doğal sonucu olan puan cetvelindeki konum tabi ki bu yönetime karşı olanların, bu işi iyi yapamayacak iddiasında bulunanların haklılığını net biçimde ortaya çıkardı. Bu durumda muhalefet diye nitelendirilen kesimin, kendi görüş ve düşünceleri doğrultusunda hareket etmeleri doğaldır. Nasıl bugün mevcut yönetimi destekleyenler, bir önceki yönetime baskı uygulamışlardı, bugün de benzer baskıyla karşılaşmaları kadar doğal bir şey olamaz. Ancak bütün bunlar bir sportmenlik, fair play ve kurumun çıkarları gibi faktörler düşünülerek dikkatli yapılmalı. Yarın kendine yapılmasını istemediğin şeyi, bugün başkasına yapmayacaksın. Yani bugünkü yönetimin durumuna düşmeyeceksin. Biz başından beri şunu söyledik: Yönetim, kulübün dinamiklerine, büyüklerine ya da üyelere gidecek, “Biz iyi niyetle yola çıktık ama başaramadık. Bu demek değildir ki başaramayacağız. Yanlışlarımızı gördük, eğer bize hem izin verip hem de desteklerseniz bu işi düzlüğe çıkarabiliriz” diyerek destek isteyecek. Bulabilirlerse devam edebilirler. Bunun yolu açıklanan genel kurul gündemine seçim maddesi eklemekten geçer. İstikrar için biz de yönetimin devamından yanaydık ama gelinen noktada artık direnmeleri mümkün değil. “Ben yaptım oldu, biz doğru yapıyoruz” gibi söylemler sadece ortamı gerer, kuruma daha büyük zararlar verir. Daha iki sezon önce aldığı mavi bayraklarla gündeme gelen kulüp son maçtaki olaylarla anılır duruma gelir. Doğru yapıp yapmadıklarına genel kurul karar verir. Trabzonspor başkansız ya da yönetimsiz kalmaz.
‘’Bu kadar olur!‘’
18. dakikaya kadar maçın hakimiydi, golü yedi bozuldu, ilk yarıyı tamamlayana kadar ecel terleri döktü. 2. yarıya etkili başladı, golü de buldu. Üstelik rakibi bunalttığı dönemde yerleşim hatası yapan savunmasının arasına giren Aurelio, hem skoru hem de oyunun dengesini takımının lehine çevirdi. Kendi sahasındaki maçta bile 18 kişilik esame listesini tamamlayamayacak konumda bulunan Trabzonspor ile kıyaslanmayacak kadro zenginliğine sahip Lider Fenerbahçe’nin, 3 puanı son dakikada Hüseyin’in direkten dönen kafa vuruşuna borçlu olması, ligimizin kalitesinin de bir anlamda aynasıydı. Ama her şeye rağmen 3 puan ve haftaya karşılaşacağı en yakın takipçisi Galatasaray ile puan farkını korumuş olması, çok önemli bir avantaj oldu.Dün gecenin ayrıntılarına gelince: Bir taraftar yüzlerce polisin arasından geçip sahaya dalıyor. Madem bu iş bu kadar basit, bu ilin asayişinden sorumlu bürokratların, en az Trabzonspor Başkanı ve yönetimi kadar kendilerini sorgulamaları gerektiğini düşünüyoruz. Sonuçta bir futbol maçıydı bu, takımın içinde bulunduğu koşullar ne olursa olsun, tepkinin kontrol edilmesi gerekli ama bir de bu işin kitle psikolojisi yönü var. Her türlü tahriklerin olabileceği bir durum. Güvenlik önlemi, memur sayısını artırmakla olmuyor demek ki! Bundan sonra Başkan Albayrak ve ekibi ne yapar bilemeyiz ama, Trabzonspor sondan ikinci konumuna düşmemişse bu maçta, bu durumu, altındaki rakiplerine borçludur. Taraftarın, “Albayrak istifa” tepkisini demokratik hakları olarak görüyoruz. Ancak tempolu diğer tepkiler kişilik haklarına saldırı anlamını taşır. Taraftarın kendi kulüp başkanına bu tür sıfatı yakıştıracak konuma gelmesinin de kınanması ve üzerinde mutlaka düşünülmesi gereken bir başka ayrıntı olduğuna dikkati çekmek isteriz.
‘’Sağlıklı karar için-2‘’
Bordo-Mavililer’in 6 şampiyonluğunda Fenerbahçe 4, Adanaspor ve Galatasaray birer defa ikinci oldu. 7 ikinciliğinde ise 5 kez Fenerbahçe, iki kez de Beşiktaş şampiyon oldu. Bu durumun doğal sonucu Trabzonspor’un Fenerbahçe ile rekabeti, Galatasaray ve Beşiktaş’ı gölgede bıraktı. Bütün bu nedenlerden ötürü Trabzonspor-Fenerbahçe maçları her daim renkli, dolayısıyla da çekişmeli geçmiştir. Ali Şen’in itiraflarında kullandığı “Körün taşı, Aygün’ün başı” öyküsüyle, Cem Papila’nın “Emeğin Başkenti’nden taşıdığı adalet terazisi”, rekabeti arzulanmayan boyutlara taşıdıysa da, bu olayın altında başka şeyler aramamak gerektiğini düşünüyoruz. Yeni bir Trabzonspor Fenerbahçe maçının arifesindeyse bu kez koşullar çok farklı. Bordo-Mavililer, rakiplerini puan cetvelinin hassas bölgesindeyken lider olarak ağırlayacaklar. Ancak 4 büyük takımın ligdeki konumları ne olursa olsun aralarındaki maçlarda favori belirlemenin güçlüğü gerçeğinden hareketle, bu mücadelede de heyecanın son düdük çalana kadar süreceğini düşünüyoruz. Sonuç iki takımda da radikal bazı değişikliklere neden olabilir. Örneğin Fenerbahçe kaybederse Zico’nun, Trabzon kaybederse Albayrak’ın koltukları iyice tehlikeye düşer. Beraberlik halinde ikisi de idare eder. Asıl sorun kazanan tarafta, bu maçın sonuna kadar dondurulan bazı gerçeklerin ileriki haftalara taşınmasının, kurumlara ödeteceği yeni faturalarla ilgilidir.Varmak istediğimiz nokta şudur: Trabzonspor’un geleceğini daha sağlıklı şekillendirmek adına Albayrak ve arkadaşlarının kaybedilen değil, kazanılan bir maçla radikal çözüm arayışına girmesi, bizce kendilerine puan kazandırır. Çünkü bu maç da kaybedilirse malum son kaçınılmaz olacak, ortaya çıkan gerginlik, yeni oluşumların sağlıksız gerçekleşmesine temel oluşturacaktır. İstikrar için idari ve teknik kadrolarda devamlılığın sağlanması gerektiği görüşümüzü korumakla beraber, gelişmelerin güven sarsıcı boyuta ulaşmasının, bu durumu yeniden gözden geçirmemizi gerektirdiğini üzülerek ifade etmek zorundayız. Çünkü duyumlar, yöneticilerarası rekabetin boyutlarının futbolcu paylaşımı aşamasına kadar geldiğini gösteriyor. Albayrak ve arkadaşları, özellikle de bu yönetimin varlığında katkısı tartışmasız büyük olan Haşim Sayitoğlu’nun bu gerçeği görmesi gerekir. Haşim Sayitoğlu ki, Trabzon’da sporun her kademesinde görev yapmış, haklı olarak belli noktalara gelmiş bir spor adamıdır. Bunca kredinin bir yıl gibi kısa sürede, kendi dahli olan ya da olmayan yanlış icraatlarla harcanmasına daha fazla göz yummamalıdır.
‘’Sağlıklı karar için (1)‘’
Yönetim kurulu, böyle bir ortamda son olarak seyahat kafile başkanını belirlemek için toplanmış olsa da, bu durumun camiada bir panik yarattığı gerçeğini kimse yadsımamalı. Üyeleri sakin olmaya davet etmek yetmiyor artık. Olası bir Fenerbahçe yenilgisinden sonraki ortamı kimse düşünmek bile istemiyor. Yönetimin kayıtsızlığı, delegeleri seçim maddesinin koyulmayacağı Aralık Genel Kurulu’nda hesapları “İbra etmeme”, başta eski asbaşkanlardan Önder Karaduman olmak üzere kulübün hisse senedi sahibi olanları da ilgili kuruluşları mali tabloyu inceletmeye davet için tahrik ediyor.Her şeye karşın Trabzonspor’un geleceğini şekillendirecek hamlelerin doğru yapılması adına serinkanlı düşünülüp sağlıklı kararlar verilmesi gerektiğinin altını özellikle çizmek istiyoruz. Bunun için yakın geçmişe dönmek, o dönemi irdelemek ve benzer hataları yapmamak gerekiyor.Süper Lig şampiyonluğunu iki sezon üst üste adeta kıl payı kaçıran yönetimi, yumuşak karnı Tomas Jun transferinde kulübü uğrattığı zarar gerekçe gösterilerek devirmek için milletvekili, il başkanı ve belediye meclis üyesi bir yana, neredeyse çaycısıyla kampanya başlatan bir partinin bugünkü suskunluğu, o dönemdeki faaliyetlerin Trabzonspor’u korumak değil, siyasal amaçlı olduğunu iddia edenleri -başta biz olmak üzere- maalesef haklı çıkardı. Şimdi yanlış transferlerle kat kat daha kulüp zarara uğratıldığı, buna karşın takımın düştüğü durum ortada olduğu halde.Bu ve benzer baskıların zorunlu kıldığı seçime gelince; Özkan Sümer’in adaylığının tamamen İskender Önal’ın önünün kesilme amaçlı olduğu, Sümer’in bu nedenle “Alt Yapı Sorumluluğu’yla ödüllendirildiği” gibi iddia sahiplerinin gözden kaçırdığı bir gerçek var. Hayrettin Hacısalihoğlu adaylık çalışmalarını sonlandırma ve açıklama aşamasına gelmişken, eğer İskender Önal, ortaya çıkmamış olsaydı belki de çoğunluk Hacısalihoğlu ismi etrafında birleşecek ve kulübün bugünkü durumu söz konusu olmayacaktı. Kaldı ki Sümer ve Önal’ın oy toplamı, Albayrak’a yetişmedi bile.Şimdi asıl görev Albayrak’a iki rakibinin toplamından fazla oy veren delegelere düşüyor. Seçime katılıp diğer adaylara oy verenler değil, ütopik vaadlerle onlar kandırıldı çünkü. Fenerbahçe maçının skoru ne olursa olsun, öncelikle onlar bu durumun hesabını soracaktır kuşkusuz...
‘’Fark skora yansıyor!‘’
Kaleciler: Martinez, ayakları ile çeldiği topa sahip olabilmek için çok çabuk davrandı. İnanılmaz bir atiklikle kalktı, topu yakaladı. Jefferson, kalkmakta gecikti, topa Martinez kadar net hakim olamadı. Kaleci farkı!Golcüler: Balili, topun kaleciden döneceğini düşünerek hamlesini durmaksızın sürdürdü. Bunun da semeresini gördü. Ersen Martin, durdu, koştu, geç kaldı. Golcü farkı!Hakemler: İsmet Arzuman, penaltı avantajıyla daha şanslı konumdaydı ve doğru kararı verdi. Cüneyt Çakır çok geriden koşuyordu ve Jefferson’un topa ne derece hakim olduğuna ya da olamadığına biraz da tahminlerine dayanarak karar verdi. Hakem farkı!İki maç da tipik bir beraberlik görüntüsü verse de bu üç grup arasındaki farkın skora yansıdığına ve Trabzonspor’un biraz da bu farklara kurban gittiğine tanık olduk.Bütün bunlar, Bordo-Mavililer’in sezon başından beri yapılan yanlışların doğal sonucu olarak düştüğü aciz duruma mazeret gösterilemez. Alternatifi olmayan, formsuz ve yetersiz oyuncularla ligi götürmek zorunda kalma durumunun şeref tribününden nasıl göründüğünü bilemeyiz ama Trabzonspor’un içinde bulunduğu şu kritik dönemi daha az kayıpla kapatacağı beklentimizde yanıldığımızı itiraf etmek durumundayız.Başkanı Mecnun Odyakmaz’a göre bir Marcelinho’nun maliyetinden daha düşük bir harcamayla Sivasspor, ilk yarısına hakim, ikinci yarısında da biraz mahkum oynadığı karşılaşmada özellikle 3. bölgedeki etkili oyuncularının farkıyla da hedefine ulaştı. Balili’nin ürettiği ile Umut’un kaçırdığı bu durumun net göstergesidir.Cüneyt Çakır, çok kritik kararlar verdi. Balili’nin goldeki son vuruşu kadar Anderson’un topu filelere gönderdiği pozisyondaki ofsayt bayrağı ve Mehmet Yıldız’ın tek sarı kartla Balili’nin ise kartsız oyunu tamamlaması tartışılacak kararlardı.
‘’İstikrar için-2‘’
Trabzonspor'da şu günlerde kriz döneminde ve hem idari hem de teknik yönetimi üstlenenler, bunu atlatmak için sakin olup sorunu çözecek birer başarılı yönetici profili çizmek yerine, panik halinde, kendilerinin neden olduğu başarısızlığın faturasını başkalarına, özellikle de medyaya kesmeye çalışıyorlar. Başkan Albayrak'ın Divan Genel Kurulu'nda, Ziya Doğan'ın da TSYD Trabzon şubesi'ndeki basın toplantısında söylediği gibi. İşin kötü yanı; Anadolu'yu hiç bilmeyen, sırça köşklerde gazetecilik yapıp ahkam kesen bir meslek büyüğümüzün, başkan ve teknik direktör tarafından suçlu ilan edilen medyayı, onların birer uydusu olarak, onların kontrolünde haber ürettikleri için Trabzonspor'daki gerçekleri öğrenemediği iddiaları. Eeee böyledir bu işler; Anadolu, İstanbul gecelerinden flu gözükür hocam, 1.80'lik bilmem hangi hatunun vücut hatları kadar net değildir. Öğrenmek için okumak gerek. Neyse asıl konumuza geçelim. “Kurumlarda başarısızlığın en büyük nedenlerinden biri istikrardır” görüşümüzde ısrarlıyız. Bu nedenle şu aşamada ne yönetim ne de teknik direktör değişikliğinin kısa vadede kuruma yarar sağlayacağına inanmıyoruz. Ama onların da bu gerçeğin arkasına sığınarak yanlış yapmaya devam etmeleri, istikrar faktörünü de tartışılır duruma getirir. Bu konuda şimdiki uyarımız Ziya Doğan'adır.Doğan'ı kendi jenerasyonunun başarılıları sınıfına, Trabzonspor'dan nedenleri hâlâ net bilinmeyen istifasının ardından geçen süredeki performansına karşın koyuyoruz. Ancak 2. Trabzonspor dönemine çok şanslı başlamasına, iki de anlamlı galibiyet elde etmesine karşın bu durumun kendisinde bir "büyüklük" kompleksi yarattığı düşüncesini taşıyoruz. Yoksa, kendisi de biliyor ki, hiç kimse bir Ziya Doğan olarak basın toplantısı yapıp yapmamasıyla ilgilenmiyor. Ama Trabzonspor Teknik Direktörü'nün basın toplantısı yapmayacak, maç sonrasında sadece kendi görüşlerini dile getirip salonu soru almadan terk edecek olması, kamuoyunu, özellikle de bu kurumu yönetenleri çok yakından ilgilendirir. Bizi de tabi ki.Dememiz şudur ki; Ziya Doğan yanlışı başkalarında aramamalı. Yasaklarla uğraşıp zaman kaybedene kadar, şans vermediği gençlerin, özellikle de ayağına top değmeden günah keçisi ilan ettiği genç oyuncunun durumuyla ilgili bir özeleştiri yapmalı. Sakatlanan santrforun yerine savunma oyuncusu, sol tarafta 6 sol ayaklı varken, bir devre iki sağ ayaklı oyuncuyu neden kullanmak zorunda kaldığına kafa yormalı. Bir önceki sezonun en başarılısı yabancının artık neden 18'e bile giremediğini, elindeki genç sağ kanat oyuncusunun sakatlığından sonra neden hazır hale gelemediğini sorgulamalı. E, bunları yapacak olan kendisidir, medya değil ki, bu konuda da onları suçlayıp işi geçiştirsin değil mi?
‘’İstikrar için...‘’
Her sezon yeni yönetim ve birkaç teknik adam değiştirmenin kurumu getirdiği noktayı, puan cetvelinde takımın bulunduğu yer çok net gösteriyor. O halde yapılması gereken ne, bunun üzerinde fikir cimnastiği yapalım.Trabzonspor yönetimi başta başkanı olmak üzere, her şeyi doğru yaptıkları, zengin, alternatifi bol kadro oluşturdukları, 18 futbolcu alıp 19 futbolcu göndermenin bir zorunluluk, bilançodaki açığın ise normal olduğu iddiasından vazgeçecekler. Son Divan Genel Kurulu benzeri, kulübün dinamiklerini çağıracaklar ve diyecekler ki; “Sevgili arkadaşlar, değerli büyüklerimiz. Biz iyi niyetle yola çıkmıştık. Bütün bu icraatları Trabzonspor’un birer seveni ve üyesi olarak sadece kurumu daha ileriye taşımak için yaptık, istediğimiz gibi olmadı. Deneyimsizdik, hazırlıksız yakalandık, zafer sarhoşu olduk ve kimseyi dinlemedik. Öneride bulunanları, eleştirenleri, “Dünya görüşümüze karşılar” diye dikkate almadık. Gelinen nokta ortada. Ama faturası yüksek de olsa deneyim kazandık. Kurumu düzlüğe çıkarırız, lütfen yardımcı olun.”Birlik beraberlik böyle sağlanır, iki sene önce Samsun deplasmanına gidilirken olduğu gibi, şimdi de eski yöneticiler başta olmak üzere herkes otobüslere dolup Sivas ya da başka bir yer için yola düşer.Ama siz hep doğru yaptığınızı söyler, eleştirenleri “Trabzonspor düşmanı” ilan ederseniz, gramerdeki diğer zamirleri yok sayıp, daima “ben” derseniz bakın ne olur: Aralık’taki Genel Kurul’un gündemine seçim maddesi eklenme baskısı artar. Olmadı, o genel kuruldan “İbra” edilmeden çıkma riski doğar.Bir şey daha: Eğer Sivas maçı da kaybedilirse, başkanın “Çıkıp ben mi oynayayım?” söylemine ilk maçta şu tepki verilir: “Sen oyna Başkan sen oyna!”
‘’Bu kadrodan bu kadar...‘’
İkinci yarıya, aksayan Mustafa Keçeli kulübeye çekilerek başlandı. Musa sağ, Hasan ise sol kulvarda görevlendirildi. Zaten aksayan Hasan’ın bir de sarı kart görmesi, bu bölgedeki değişikliği zorunlu kıldı. Hasan’ın yerine Musampa orta alana, Ferhat da sola çekildi. Hesapta olmayan değişiklik Ersen Martin’le oldu. Rakibiyle çarpışan bu oyuncunun yerine alınan Feridun, Musa’nın önüne, Gökdeniz de Umut’un yanına sürüldü.90 dakikaya sığdırılan biri zorunlu bunca değişikliğe rağmen, Bordo-Mavililer genelde oyunun kontrolünü elinde tuttu. Ama ilk yarıdaki etkinliğini, ikinci yarının ilk bölümünde gösteremedi. Nitekim bu bölümde iki kez kalesinde sıkıntı da yaşadı. Süre giderek daralmaya başlayınca da, ataklar organize değil, bir panik halinin ürünü olarak gerçekleşti. Dolayısıyla da, bunlardan net pozisyon olanağı bulunamadı.Eldeki malzeme bu. Alternatifi en bol olan sol tarafta, sol ayağı olmayan iki oyuncu kullanılmak zorunda kalınan bu kadro, sezonun en iyi oyunu sergilenmiş olsa da,, ancak bir puan üretebildi. Her şey bunca açıklıkla ortadayken “Zengin kadro” masalı artık, tüm kontrol altında tutma çalışmalarına karşın, tribünleri de uyutmuyor. Dün ilk kez bir grup, “Gitmiyoruz, Albayrak gelecek hesap verecek” dedi, diğer bir grup, “Yönetim istifa” diye tempo tuttu. Sonra gitmediler, birleştiler, hesap vermesi için boşuna yönetimi beklediler.Yardımcı hakem Kemal Yılmaz, ilk yarıda 3 kritik ofsayt bayrağı kaldırdı. İkisi doğru, Ersen’e kalkan hatalıydı. Bu şu demek: Golsüz biten maçta Trabzonspor’un bir nizami golü güme gitti.