Arama

Popüler aramalar

‘’Çiçek, bahar, gerçek!‘’

3 puanlık sisteme geçileli beri Trabzonspor, bir sezonun en kötü ilk yarısını tamamladı. Üstelik şampiyonluk parolasıyla, başkanının ütopik vaatleriyle açtığı sezonun ilk yarısını. Bir de Ankaraspor maçını kazanamasaydı, son üç takımdan biri konumuyla geçer miydi yaklaşık bir aylık süre? Yıldızları boş, vaatleri bomboş, dünyanın en ünlü teknik direktörünü getirip büyük hava yaratabileceği miktarda harcamalarla teknik direktör kaosuna imza atmış, bu yüzden ikinci adamları birbirine girmiş. 18 futbolcu almış, bir o kadar da göndermiş bir kadronun kurumu büyük başarılara taşıma olasılığı ne derecede vardır? Trabzonspor’un bugünü en kötü dönemidir. Bu kadro teknik direktörlerin uygulamalarıyla demoralize ettiği, kadrodaki varlığının önemi yokluğunda daha iyi anlaşılacağı için, belki de bir tedaviyle geçiştirilecek rahatsızlığını ameliyatla sonlandıran, böylece kendine gerçek değerini vermemiş olanlara ders veren Yattara’nın katıldığını düşünün. Küskünlerin normale döndüğünü, futbolcular arası ikiliğin ortadan kaldırıldığını da... Kadro şu anki konumunun çok üstüne çıkacaktır. Ama bu yönetimin bu anlayışla, taraftarın özlemi olan tabloyu oluşturması, vaatlerinin yakınına dahi ulaşması asla mümkün değildir.Bütün bu nedenlerden ötürü yönetimin, bir çiçekle bahar gelmeyeceği gerçeğinden hareketle, bir galibiyetle yeniden havaya girip camiayı yeni beklentilere sokmak yerine en kısa sürede gerekeni yapmasını öneriyoruz. Gereken şudur: Güvenoyu istemek. Eğer kendileri bu işi yapmazsa, “sıkıyönetim” ve “el koyma” açıklamalarına karşın muhalif kanadın sessizliğinin oluşturduğu kaygımız odur ki; böyle bir tablo hafta sonu yapılacak mali genel kurulda kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Bu da yeni bir kaos ortamı demektir. Öyle bir durumda güvenoyu istemek ve alıp devam etmek pek kolay olmayacaktır.

12 Aralık 2006, Salı 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Trabzon'un zaferi!‘’

İnsan ne yaparsa kendine yaparmış, tıpkı Trabzonlu futbolseverler gibi. Oysa ki futbol kalitesi düşük olsa da bu sezon pozisyon zenginliği en yüksek olan karşılaşmayı kaçırdılar. Sonra takımlarının 7 hafta sonra gelen galibiyetini. Dolayısıyla da 3 güzel golünü. Hakkını verelim Bilal’in biri Jefferson, diğeri de direk engeline takılan iki muhteşem vuruşunu.Rakibin topa çok iyi vuran, daha doğrusu duran topları çok iyi kullanan bir oyuncusu varsa, ceza alanına yakın bölgede ona bu olanağı sağlayacak hata yapmayacaksın. Tam 8 defa bu şansı buldu Wederson. 3’ünde Jefferson, ikisinde baraj engeli vardı neyse ki. Bunun dışında çok önemli hata yapmadı ilk on dakikada rakibine mahkum oynamalarına karşın Bordo-Mavililer. Bu dönemde Marcelinho’nun akıl dolu pasıyla gelen Umut’un golü, maçın seyrini değiştirdi. En azından denge kuruldu. Sonra top bir o kalede bir bu kalede tehlike oldu, skoru değiştirmese de.ikinci yarının hemen başında Çağdaş’ın skoru iki farka taşıması, Ankaraspor’un daha çok risk almasına neden oldu. Böylece Trabzonspor savunmada daha çok adam bulundurup, çabuk çıkarak farkı artırma yoluna gitti. Nitekim de öyle oldu. Başlık mecazdı. Bu bölünmüşlük ortamında, bu demoralize durumda gelmiş olsa da farklı skorlu bu galibiyet, Trabzonspor gibi bir takım açısından bir “zafer” değil asla. Ama bunu “zafer” gibi kılan unsur, bu maçın kazanılmaması halinde ortaya çıkacak tabloydu. Trabzonspor’un ilk yarıyı son üç takım arasında tamamladığını düşünebiliyor musunuz!

11 Aralık 2006, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tatil farkı!‘’

Pozisyonsuz kötü orta alan mücadelesi, güneşli ama soğuk bir Karadeniz gününde insanları daha bir üşütüyordu, bizi de tabi ki. İki dakika içinde iki gelişme, önce biz sporseverlerin, ardından da Rizeli futbolseverlerin içini ısıttı. Spor dostu KTÜ Rektörü Prof. Dr. İbrahim Özen, Şeref Tribünü’nden 5 metre mesafedeki basın tribününe yönelerek çevirdi telefonunu ve müjdeyi verdi: Brüksel’deki oylama bitti, 2011 Gençlik Olimpiyatları Trabzon’un, Türkiye’nin yani...” Oradan gördük, gözlerinin içi gülüyordu sanki.Kulağımıza gelen müjdenin keyfini yaşarken, gözlerimiz sahadaydı, Rizespor, önce Altan’ı devreye sokmuştu. O durunca, duruyordu zira Yeşil-Mavililer. O devreye girince ilk ortasına Cemil vurdu kafayı uygun durumda, tıpkı iki dakika sonra Hasan’ın ortasında Dia Cire’nin yaptığı gibi. Ama bu iki kötü kafa vuruşu, sanki az sonra gelecek golün habercisi gibiydi. Nitekim Victoria ve Altan’ın sol kulvardan yaptığı görevi sağ tarafta üstlenen Emrah da devreye girince, bir Rizespor fırtınasıdır esti Atatürk Stadyumu’nda. Kısa sürede de semeresini iki kez verdi. İlkinde Emrah’ın, birkaç dakika sonra da Dia Cire’nin jeneriklik vuruşları, ev sahibi ekibin korkulu rüyasına son verdi. Tjikuzu’nun bitiş düdüğünden saniyeler önce gelen golle de perçinlenen skor, lig tatilini keyifli başlattı. Büyüklere “Aslan” Sakaryaspor’un dünkü performansı, son yaşadığı kurum içi depremin neden olduğu travmanın kötü sonucuydu. Son 10 dakikadaki çabası dışında kaderine razı mücadele anlayışı, buna karşın kalesinde gördüğü üç gol ve yaşadığı çok sayıda ciddi tehlike, camiaya, depremin daha büyük kayıplara neden olmaması ve tahribatın tamiri açısından, “İyi ki ilk yarı tamamlandı!” dedirtmiştir kuşkusuz.

10 Aralık 2006, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Çözüm önerisi: Sebat modeli‘’

3 yıl gibi kısa sürede de Süper Lig’e yükseldi. Daha sonra yönetim yanlışları bu ulu çınarı yeniden o kabus dolu günlerine dönme aşamasına getirdi. Ardından devreye, Merzifon’dan gelip camiayı ateşleyen Atalay Armutçu, Temel Kazancıoğlu ve arkadaşları girdi, onların çabaları ve Onursal Başkan Selami Yardım ile bu kulübün varoluşunda büyük katkısı bulunan Kazım Kolot’un önderliğinde kurumun dinamikleri harekete geçti ve Ali Kemal Başaran Başkanlığı’nda, bir oluşum gerçekleştirilerek Sebatspor’a can suyu verildi.Trabzonsporlu Profesyonel Futbolcular Derneği Başkanı Serdar Bali, bir televizyon programında şunları söyledi: Nuri Albayrak Trabzon Limanı’nı aldı. Albayrak vinç kullanmayı bilmediği için o işin uzmanını getirdi. Gemiyi kullanamadığı için de kaptan. Albayrak Trabzonspor Başkanı oldu. Ama kendi işinde gösterdiği hassasiyeti yani işin uzmalarını kullanmak yerine, her şeyi iki arkadaşıyla kendi yapmaya kalktı, yüzüne gözüne bulaştırdı. Trabzonspor’un geldiği durumun nedeninin özeti budur.Nuri Albayrak ve arkadaşlarının yanlışlarının, bir yıl önce görevi devraldıktan sonra kurumu getirdikleri nokta ortada. Trabzonspor tarihinin ikinci lig de dahil en kötü dönemi. Ankaraspor maçı kazanılamazsa takım ilk yarıyı son üç sıradan birinde tamamlayacak. Bir kabus gibi. Ekonomik tablo daha da korkunç. 18 futbolcu alınıp bir o kadar da gönderilerek halen daha 5 mevkisinde çok ciddi sorun olan kadronun faturası 60 milyon YTL’den yani 60 trilyondan fazla, bütçe açığı 22 trilyon.Yönetim direniyor, olağan genel kurul gündemine “İbra edilmeme” riskine karşın seçim maddesi koymadı. Düşünce şu: “Bu kulüp bundan daha kötü olmaz. Bundan sonra toparlanma süreci başlar, Gidersek, gelen hiçbir şey yapmadan bile bu durumdan vazife çıkarır.” Ancak farkında değiller ki; bu yönetim anlayışıyla kurum daha da kötüye gidecek. Kurumun ikinci adamları kavgalı. Doğru - yanlış önemli değil, birinin ak dediği, diğeri için mutlak kara. Asıl tehlikeli olanı, kimin daha çok yöneticiye, daha çok futbolcuya sahip olduğu yarışı.Çözüm önerisi: uzaklara gitmeye gerek yok, örnek önlerinde. Kurumun dinamikleri Sebatspor’a baksınlar yeter. Bu kurumun da Yardım’ları, Kolot’ları, Afacan’ları var. Yeter ki, Atalay Armutçu’ları, Temel Kazancıları harekete geçsin. Çünkü kapıda, Genel Kurul’da kurumu “İbra edilmeme”, yani “Kayyum’a gitme” gibi bir tehlike bekliyor. Haydi yönetim içi ya da dışındaki gerçek Trabzonsporlular, görev sizin.

07 Aralık 2006, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Trabzonspor'un dünü!‘’

Gerek göreve geliş ve gerekse seçim sonrası süreçte Trabzonspor’un mevcut yönetimiyle ilgili “öngörülerimizi”, başkan, ekibi ve yakın çevresinin organizasyonuyla “önyargı” olarak nitelendirenleri bir kenara koyuyoruz. Kuruma, hiçbir çıkar gözetmek ve beklemeksizin tamamen renk aşkıyla bağlı olan herkesle bugün gelinen noktada aynı kaygıları taşıdığımızın altını çizelim.Başkanın, Divan Genel Kurulu’nda, “doğru yaptıklarını” söylediği ancak, “sadece dünya görüşlerimiz farklı diye eleştirildiğini” iddia ettiği icraatlarının kurumu getirdiği durumu, kendisiyle aynı görüşü paylaşan kişilerin dikkatine sunuyoruz:Trabzonspor, tarihinde 2.lig de dahil hiçbir dönemde 7 haftada bir puan almakla yetinecek konuma düşmedi.-Belki bu durum, göreve geldiği gün kendini göreve getirenleri yüceltmek adına olacak, kadroyu yeterli bulduğunu söyleyen Ziya Doğan’ın kariyeri için bile söz konusu değildir.-Trabzonspor, sistemli biçimde takımı taraftardan kaçırma amacı güdülen ve bu nedenle Fenerbahçe maçında tribün uygulamalarıyla sahanın kapatılmasını sağlama çabasındaki yönetimin amacına ulaşması halinde, seyircisiz ya da tarafsız sahada oynamak zorunda kalabileceği Ankaraspor maçını kazanamadığı takdirde, son üç takımdan biri olarak ilk yarıyı kapayacak.Yönetim paramparça: Başkan ve adamları, Asbaşkan ve adamları, 2. Başkan ve adamları. Yönetim dışındaki genel kanı şu: “Başkan diyor, Asbaşkan diyor, ikinci başkan diyor, adamları uyguluyor.”Takım paramparça: Asbaşkanın futbolcuları, 2. Başkanın futbolcuları, Ziya Doğan’ın futbolcuları ve bağlantısızlar, sadece işini düşünenler. Bir ayrıntı daha: Asbaşkanın teknik direktörü gitti, şimdi o ve adamları ikinci başkanın teknik direktörünün gönderilmesi için baskı yapıyor. Durumu 1-1 yapacaklar!Bir iddia: Grup adamı bazı futbolculara, el altından ödeme yapılıyor. Takımın çoğunluğu Ağustos’tan beri maç başı ücretlerini bırakın maaşlarını dahi alamadı. Sözleşmeyi iyi yapan özellikle yeni yabancı yıldızlar hiçbir şeye karışmıyor. Paralarını takır takır alıyor.Küme düşme hattına sadece bir puan yakınlıkta, lider Fenerbahçe’ye 18 puan uzaklıkta olan Trabzonspor’un neden bu duruma düştüğü bu verilerle anlaşılıyor. Şimdi 18 futbolcu alıp 19 futbolcu göndermelerini, 2 aylık teknik direktöre kaptırdıkları onca parayı, sona erdirdikleri kurumsallaşma çalışmalarını, kurumu kendilerine yakın kişilerle yönetme çabalarını bir kenara bırakalım. Yayıncı kuruluştan, reklam, kombine satışı, hasılatlar ve de Fatih Tekke’nin bonservisinden gelen yaklaşık 40 milyon YTL, artı son Divan Genel Kurulu’nda dile getirilen 22 milyon YTL’lik açıkla birlikte bütçenin ulaştığı 60 milyon YTL’yi (60 trilyon lira) ve ortaya çıkarılan kadroyu da dikkate almayalım. Sadece yukarıda saydığımız nedenler bile bu idari ve teknik kadronun Trabzonspor’u düzlüğe çıkarmasının olanaksız olduğunun kanıtı değil midir? Bütün bunlar ortadayken, iddialara göre taşra kasabası takımlarında yapılan uygulamalarla, kombine bilet ve maddi destek sağlanarak susturulan bazı gruplar, futbolcuları hedef alıp üzerlerine gidiliyor, otobüs taşlanıyor. ...Ve hala, “Başkana bir şans daha vermek gerek, kendi listesini yapsın devam etsin” diyenler oluyor. Onların ve de yönetim kurulu toplantılarında 3 kişinin pazarlıklarıyla oluşmuş ve çoğunlukla da uygulanma aşamasına gelmiş kararları, onaylama dayatmasıyla el kaldırıp - indirmekten başka iş yapmayanların amacı nedir bilemiyoruz. Ama bildiğimiz bir gerçek var ki bu idari ve teknik kadroyla geçen her gün, Trabzonspor’un dününü aratıyor.

05 Aralık 2006, Salı 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kâr-zarar hesabı‘’

İnsan bir şeyler umuyor, 90 dakika susmayan tribünler, kuru soğukta içini ısıtacak hareket bekliyor, ara ki bulasın. Kalelere ilk şut, 31. dakikada Ankarasporlu Ediz’den geliyor, uzak ara aut o da.Tek yenilgiye karşın en az kazananlardan olması Ankaraspor’un mantalitesinin göstergesi. 5 kişilik savunma, Nobre ve Ricardinho’ya birer bekçi, önlerinde üretken değil, oyun bozan dörtlü, ileride tek başına Jaba. Hedef bir puan, olursa bir çabuk atakla bulunacak gol ve 3 puan düşü. Ankaraspor tamam da, lig üçüncüsüne bir anlam veremedik. Zorlu yarışta karşına bu tür rakipler de çıkacak, dahası çoğunluğu böyle olacak. Eee nerede böyle oyunları bozacak alternatif çözümler? Halbuki elinde bunu sağlayacak özellikte futbolcu çok.İlk müdahaleler için bir saat geçti. Önce Tigana, Bobo’yla üçüncü bölgeyi zenginleştirdi. Bu pozitif bir düşünce. Ama Aykut Kocaman, hani “çabuk çıkıp bir gol bulmak” düşü vardı ya, buna en uygun aday Jaba’yı Volkan’la kulübeye aldı.Tigana ise daha sonra Gökhan Güleç kozunu kullandı. Teknik adamlar amaçlarına uygun değişiklikler yaptı ve Tigana “mutlak kazanma”, Kocaman “kaybetmeme” kararlılığını sürdürdü. 3 puanlık sistemde, bir puan kazanmak demek, 2 puan kaybetmek demektir. Kâr zarar hesabının iyi yapılması gereken bu durumda skora sevinenin aczi söz konusudur. Bir not daha: Bu maç, Süper Lig’in futbol kalitesindeki düzeyin de aynası oldu aynı zamanda.

03 Aralık 2006, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Alın yıldızlarınızı!‘’

Dördünde de Umut ya geride kaldı ya da kanatta. O sıralarda Hasan sakatlandı. Yenik durumda ve kaybedecek bir şeyi olmayan Trabzonspor’un yapacağı iş Ersen Martin’i oyuna sürmekti, ama bir ön libero Ferhat tercih edildi. Korkunun ecele faydası yoktu, kötü oynayan takım ikinci golü yemekte gecikmedi. Yine sol, yani Murat’ın tarafı, yine Ufukhan ve Stepanov ve yine gol. Seri yenilgiler Bordo Mavililerin öz güvenini yitirmiş. Savunmanın en iyisi Steopanov bile yerlerde süründüğüne göre gerisini düşünün. Ersen Martin’le başlanan ikinci yarının hemen başında bu oyuncunun asitsiyle gelen Umut golü, takımı biraz canlandırıp, rakip üzerinde bir baskı oluşturmuşsa da, bu durum kısa sürdü. Denge yeniden oluşlu. Çok adamla iyi kapanan Bursaspor, sahip olduğu her topu üçüncü bölgeye çabuk çıkıp yine çok adamla taşıyarak etkili oldu. Bunun en büyük nedeni Trabzonspor’un kötü savunma yapmasıydı. Hem Fenerbahçe maçında hem de dün akşamki iki golde rolü olan Ufukhan başta olmak üzere savunma sorununa çözüm bulunamaması, bordo mavililerin Bursaspor karşısında en büyük handikapı oldu.Panik halindeki uygulamalarıyla takımın son haftalardaki kötü gidişatındaki rolü yadsınamaz olan Ziya Doğan, farkında olmadan dün akşam, Musampa’yı ilk kez direkt oynatarak, Marcelinho’yu da devrede oyundan alarak ilginç bir mesaj verdi: İşte yıldızlarınız.Son haftalarda her stadyumda “Trabzon kümeye” diye tempo tutuluyor. Biz de artık küme düşme tehlikesinin 4 büyük takımdan biri olan Trabzonspor için çok ciddi biçimde söz konusu olduğunu üzülerek ifade etmek ve eklemek zorundayız: Alın yıldızlarınızı da gidi.

02 Aralık 2006, Cumartesi 03:31
YAZININ DEVAMI

‘’Vurun abalıya!‘’

Hakem hataları, Ufukhan’ın son maçtaki kartının rengi dışında nedense hep aleyhine oluyor.Kötü yönetiliyor ama yönetimi, “Devam!” diyebiliyor. Kötü duruma çözüm için, hadi genel kurul gündemine seçim maddesini koymak ya da olağanüstü genel kurul gibi alternatifleri geçelim, camianın önde gelenleriyle fikir alış verişi yapmak, onların desteğini almak yerine, ilginçtir; taraftar gruplarının temsilcileriyle toplantı yapılıyor. Üstelik toplantıyı, gerçek Trabzonsporluları üzen sıfatların tribünlerden yakıştırıldığı Başkan gerçekleştiriyor.Kötü oynuyor ama yönetim, bu durumun en büyük nedeni olan transferdeki büyük yanılgı ve yanlışlarının özrünü dilemek ya da mahcubiyetini yaşamak yerine, her şeyi doğru yaptıklarını savunuyor. Göreve geldiği gün “Trabzonspor’un bu kadrosu hedefleri için yeterlidir!” diyen teknik direktörü, “Madem bu kadro yeterliydi, bu durumun nedeni nedir?” sorusuna yanıt veremiyor. 6 maçta bir puanlık takım, rakipleri de kaybettiği için düşme hattının ancak bir basamak üzerinde yeri alabiliyor.Yöneticiler, “Hakkımızı yedirmeyiz!” ya da “Onursal Başkanımız ve Başkanımız varken kimse bizi ezemez” diyor, -ne demekse!- hakem hataları inadına son haftalarda puan kayıplarında ciddi rol oynuyor.Spor yazarlığındaki varlığını, yandaşı olduğu takımın asi grubuna yalakalık yapmakla sürdüren şahıs, ya beyin hücrelerindeki arıza ya da ellerinde döner bıçağı ve kasaturalarla Trabzon’da kahvehane basan kana susamış, daha sonra kendi tribünlerinde bu kanı dökerek tatmin olabilen cani ruhlu holiganları “Bir avuç cengaver!” diye nitelendirebilecek ruh haliyle, bir kişi sahaya girdi diye “Tel örgülere elektrik verilsin demiştim, haklı çıktım” diyebiliyor. Camiadan ses çıkmıyor.Koca bir camia ölü sessizliğinde...Vurun abalıya...

30 Kasım 2006, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI