Arama

Popüler aramalar

‘’Divan Kurulu diyalogları‘’

Trabzonspor Divan Kurulu’nun seçimsiz Olağan Genel Kurul toplantısı yapıldı. Başkan, başkanı olduğu kurumun Divan Kurulu Genel Kurulu’na katılmak yerine, üyesi olduğu kurumun Genel Kurulu’nu tercih etti. Asbaşkanı açıkladı.Telgraflar okundu, başkanınki protesto edildi, bir kişi alkışlandı: Şamil Ekinci idi o kişi. -ki, bize göre de çok doğru alkış. Bugün mirası yenen Trabzonspor’un temel taşlarından biridir o çünkü.-Divan Başkanı Nizamettin Algan’ın, geçmişe yönelik istatistiklerle “Başarı için istikrar gereklidir” tezini, dolaylı destek olarak algılayan Asbaşkan, üstelik Özkan Sümer ve Serdar Bali gibi, bu tür toplantıların, yönetimlerce korkulan iki hatibinin yokluğunda, başkanı adına konuşmasına keyifli başladı. Daha işin başında kan ter içinde kaldı. Dedi ki: “2005 Aralık ayında 24 milyon YTL borç aldık. Bir yıl sonra 38 milyon YTL oldu, şimdi 29 milyon YTL’ye indi.”Bu sözlere ilk tepki eski Başkan Atay Aktuğ ve Mali Sekreteri Yüksel Şimşek’ten geldi. Aktuğ konuşmasındaysa, “Denetleme kurulu raporlarına göre bıraktığımız borç 24 milyon YTL değil, 4.5 milyon YTL’dir” dedi.Asbaşkan’dan yanıt, “Ben böyle biliyorum, mali sekreterimiz burada yok, sağlıklı bir şey söyleyemem” şeklinde oldu.Daha sonra başka gelir-gider hesapları yaptı. Eski Asbaşkan Nevzat Şakar, bir tehlikeye işaret etti. “Hesaplar ortada, aralıktaki genel kurula bu anlayışla gidersek borç 55 milyon YTL olacak, durum ürkütücü. Kaynak nereden bulacaksınız?” diye sordu.Asbaşkan’dan bir yanıt daha: Valla şu anda bilemiyorum Nevzat Abi ama bir hafta içinde sizi yazılı olarak bilgilendireceğim. Aman Tanrım! Dikkat edin, bu transfer döneminde en az 10 milyon dolarlık transfer faaliyetine imza atacak Transfer Komitesi Başkanı ve bu kulübün Asbaşkanı bunu söyleyen kişi. Elliyi aşkındı gelen giden 18 aydaki oyuncu, şimdi 70’i geçerse şaşmayın.Eski Asbaşkan Taylan Üner dedi ki: Faruk Özak başkanlığı döneminde, Kartal’da biz Migros’un 3 yıllık peşin kira önerisini kabul etmedik, kongreye gidiyoruz, gelecek yönetim adına tasarrufta bulunmayalım diye. Siz 15 yıllık geliri alıp kullanmaktan söz ediyorsunuz, bu ne kadar etiktir?Asbaşkan, “Siz öyle yorumluyorsunuz” gibi çok veciz bir sözle geçiştirdi durumu.Ekonomi gibi kulüp, transfer ve başarı gibi takım performansları üzerine çok şeyler söylendi, istatistikler, farklı sayılar. Örneğin Aktuğ dedi ki: Biz bir kupa, iki lig ikinciliği aldık, kendimizi başarısız kabul ediyoruz.” Ama Asbaşkan, ikinci yarının en çok puan toplayan takımı olarak başarıdan söz etti. Yıldız almaya gelen başkanının yıldız satıp 15 milyon YTL gelir elde etmesine karşın borcun nasıl artığını anlatmadı, anlatamadı.“Sayılarla oynadılar ” diyecektik yazının finalinde. Ama dünkü TOBB toplantısında, Başbakan’ın ardından konuşan Mehmet Ağar’ı dinleyince fikrimizi değiştirdik. Dedi ki Ağar: Rakamları eşek yapmışlar, istedikleri yöne çekiyorlar .Başka söze gerek yok.

29 Mayıs 2007, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Farklı takımlar!‘’

Yenikent Stadyumu’nun kapalı tribününde medya için ayrılmış bölümün arkasında 10 sıra seyirciye ayrılmış. Burada Trabzonspor’un turuncu formasını giymiş, ilköğretim 4. sınıf öğrencisi şirin bir çocuk vardı. Bir taraftan çekirdek yiyor, bazen ara verip, neşe için sevdiği futbolcuları alkışlıyordu.Maç başladı. 3. dakikada Wederson klasiğiyle neşesi kaçtı. Birkaç dakika sonra Bilal jeneriklik golüyle ağlamaklı yaptı onu. Ağzını bıçak açmıyor, dolayısıyla artık çekirdek yiyemiyordu. Devre arası sohbet ettik, Ali Helvacı imiş adı. Ankara’da 3. kez maça gidiyormuş. Ankaragücü (2-2) ve Gençlerbirliği (0-3) maçlarında kahretmiş. Ertesi gün okulda göğsünü gere gere maça gittiğini anlatamamış. Şimdi de pazartesi gününü düşünüyor. Yine anlatamayacakmış. Minik Ali’nin takımı bu!İkinci yarının en fazla puan alan takımı oldukları için övünen başkan ve teknik direktörün takımı farklı tabii ki. Hele dünkü? Bir garip. Sol dış genelde Umut, sağ dış bazen Yattara bazen Ömer Rıza. Ersen’in değişken partnerleri Umut, Yattara, Ömer Rıza. Trabzonspor’da sistem mistem hak getire. Gökdeniz’le 55. dakikada forvet beşlenince, “Bu maçı Trabzonspor’un kazanma şansı kalmadı artık!” diye düşündük. Çünkü Ziya Doğan’ın kendisi söylüyordu ki, “5’li forvetle kazanamıyoruz” diye. Öyle de oldu. Alın Ersen’in çok şık golünü, gerisi futbol işkencesi. Ankaraspor’un birkaç organize atağı ve iki golünün de olmadığını düşünün. Son maç bu olmamalıydı.Unutmadan; minik Ali, amcasının kolunda evinin yolunu tutarken ağlamıyor, isyan ediyordu. Karşı tribündeki 2 bin Trabzonsporlu, maç başlarken de, oynanırken de, bittiğinde de, aynı sloganı atıyordu: “Yönetim istifa!”

26 Mayıs 2007, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yüzde 50 ile bu kadar!‘’

Bursaspor Beşiktaş’ı, Beşiktaş Ankaraspor’u, Fenerbahçe de Galatasaray’ı yendi, bu maç “gazozuna” hale geldi.Öyle ya; Beşiktaş’ı yenerek Trabzon’a 42 puanla gelmese, Bordo-Mavili taraftarlar bilenmiş, Bursa’daki maç boyu “Trabzonspor kümeye” tezahüratının ve de Levent Kızıl’ın Trabzonspor ile ilgili sözlerinin peşine düşmüş, Bursaspor’u bekliyordu. Olmadı, UEFA’yla ilgili ince hesaplar vardı, onu da Ali Sami Yen’deki “çirkin gece” aldı. Trabzon’a, puan kaygısı olmayan puanlı bir maç kaldı. Biz de, başkanının, “Şu ana kadar hayal ettiklerimin yüzde 50’sinden fazlasını gerçekleştirdim” şeklindeki veciz sözünün etkisinde izledik Trabzonspor’un Bursaspor sınavını dolayısıyla. Ama başkan’sız, Trabzon’da bulunduğu, televizyondan da izleme olanağı olmadığı halde başkansız...4 forvetli, stoper Hüseyin’li ve 2 ön liberolu, Başkanı’nın yüzde 50’lik Trabzonspor’u, daha maçın başında yakaladığı skor üstünlüğünü ilk yarım saat dolarken de skor avantajına döndürüp, rahat bir ilk yarı geçidi. Bursaspor da pek zorluk çıkarmadı, ya da çıkaramadı her neyse!Aynı Bursaspor, 2. yarının ilk 15 dakikalık bölümünde kök söktürdü Trabzonspor’a. Bu bölüme şık bir Sinan Kaloğlu golü de sığdırdı, beşe birken üstelik. Son beş dakikaya kadar da bunaltmaya devam etti. Ama golü, Trabzonspor, ilginçtir, top yapan oyuncularının tümünü oyundan aldıktan sonra uzatmalarda bulup İnter Toto’yu (!) garantiledi. Şampiyonluk, Şampiyonlar Ligi, Türkiye Kupası, UEFA derken İnter Toto... Başkanı’nın yüzde 50’yle de bu kadar olurdu yani!

21 Mayıs 2007, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Trabzon'dan bakış‘’

Son günlerin revaçta tartışmasına biz de bir kenarından bulaşalım istedik. Galatasaraylı futbolcular tıpkı geçen sezon Sakaryaspor’un şampiyon Bursaspor’a, Chelsea’nin de Stamford Bridge’de Manchester United’a yaptığını Fenerbahçeli meslektaşları için gerçekleştirmeli. Doğrudur geçen sezon Fenerbahçeliler, Kupa Şampiyonu Beşiktaş’ı alkışlamak bir yana, kendi şiltlerini almaya bile çıkmamışlardır. Bu sezon elendikleri maçtan sonra bırakın rakibi tebrik etmeyi, ligden çekilmeyi bile düşündüklerini açıklayarak büyük bir ayıba imza atmışlardır. Ama iki yanlış bir doğru etmez, Galatasaraylılar, doğruyu yapmalı. Bu bir milat olabilir. Alkışla, başarabilirsen yenerek gönder ve “Şampiyonu yendim”de. Doğrusu budur. Böyle bir jeste spor dünyamızın ciddi bir gereksinimi vardır.Unutmadan; Galatasaray’ın bu konumunda iyi ki Trabzonspor yoktu. Fenerbahçe ile ilişkiler söz konusu olduğunda yönetim fire veriyor ya... Şimdi darmadağın olabilirdi, Allah korudu!***Başbakan’ın Fenerbahçeli olmasına saygı duyuyoruz. Her insan gibi onun da bir futbol takımına sempati duyması gayet normal.Ancak, Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök ile yaptığı dün yayınlanan söyleşide, Fenerbahçe’nin Federasyon’a rağmen şampiyon olduğunu ima etmesini yadırgadık. Biliyorsunuz, Tahkim Kurulu’nun kararı arifesinde Fatih Altaylı’ya, Fenerbahçe’nin mağdur olduğunu söyleyerek cezanın kaldırılmasında pay sahibi olduğu imajı doğmuştu. Sonrası malum...Diyalog şu: - Bu yıl şampiyonluk biraz zor oldu.- Bu Federasyon’la başka ne olabilir?Sayın Başbakan’a sormak gerek:Şampiyonluk turu atma hakkını sağlayan bir puanı aldığı Trabzonspor maçında, 2 net gol pozisyonunu ofsayt diye kesip, 30. dakikada bir kişi eksik kalmasına engel olarak, Fenerbahçe’yi olası bir yenilgiden kurtaran hakem, başka bir federasyon tarafından mı atanmıştı?Federasyona rağmen ha!

18 Mayıs 2007, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Susmayın!‘’

Bir kısmını biliyorduk ama açıkçası bu kadarını da beklemiyorduk. Trabzonspor eski Başkan Yardımcısı’nın yenilir yutulur olmayan son iddialarından söz ediyoruz. Kulübün en kritik noktalarından birinde bulunan bir kişinin, kurum bünyesinde çözülmesi ve asla kamuoyuyla paylaşılmaması gereken konuları açıklamasını yanlış bulduğumuzu özellikle yineleyelim. Ama kamuoyuna mal edilen mahremiyetle ilgili bu iddiaların doğruluk derecesi konusunu, muhataplarının susma haklarını kullanarak geçiştirme gayretlerinin, kurumun geleceğine yönelik kaygıları artıracağının da altını çizelim.Eski Başkan Yardımcısı’na, "Bunlar olurken neden susuyor ya da orada duruyordunuz?" ve "Açıklamak için neden bu kadar beklediniz de, kurumun daha çok zarar görmesine katkıda bulundunuz?" sorularını sorma hakkımızı saklı tutarak, konuyu çarpıcı ve vahim iddialarına getirmek istiyoruz. Yabana atmamak gerek, çünkü bu iddialar, sıradan bir kişiye değil eski başkan yardımcısına aittir. Kaldı ki; kendisiyle birlikte hareket eden 5 eski yöneticiyi de kapsamaktadır. Trabzonspor Başkanı’nın, medyada yer aldığı biçimiyle, "Sorunlu 6 kişi gitti, bundan sonra icraatlarımızı daha kolay ve doğru yaparız" gibi bakış açısının ancak bu iddiaların tatmin edici biçimde yanıtlanmasıyla mümkün olacağınıysa özellikle belirtmek isteriz."Halilhodziç’e yapılanların aynısı Ziya Doğan’a da yapıldı. Doğan’ın arkasından entrikalar çevrildi. Kendini Futbol Şube Sorumlusu diye sunan Asbaşkan, yedek futbolcuları hocasına karşı kışkırttı..."Söyler misiniz şimdi, eğer doğruysa Trabzonspor’da bundan sonra hangi teknik adam bu yönetimle birlikte çalışacak? Ya da kalırsa Ziya Doğan, iddia edildiği gibi, "Arkasına bakmadan" nasıl hareket edecek?"Takımın içindeki olaylar farklı şekilde basına sızdırılıyor. imajı yerle bir edilen Trabzonspor, İstanbul Büyükşehir Belediyespor gibi yönetilemez."Sayın Başkan, birkaç ay önce sizi Başkan yaptığını söylerken susmakla yetindiğiniz eski yardımcınızın, "Trabzonspor’un imajını yerle bir ettiğiniz" iddiasına ne diyorsunuz? "Trabzonspor’un Belediyespor gibi yönetilemeyeceğine" sözümüz yok zaten.Sayın Asbaşkan: Yedek futbolcuları hocanıza karşı kışkırttınız mı? Halilhodziç’e ne yapıldı? Öve diğer iddialar...Kulübün geleceği açısından çok ama çok önemli: Doğru mu bütün bunlar? Susmayın, açıklayın...

17 Mayıs 2007, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’İyi ki çekilmemişler!‘’

İzmir Atatürk Stadyumu’nda o Sarı-Lacivert karnavalı gıptayla izledikten sonra, “İyi ki Fenerbahçe ligden çekilmemiş!” demekten kendimizi alamadık. Sorumsuz ağızların, tamamen şova yönelik o sözlerine uyup da, bazı taraftar kesimlerince kızgınlıkla desteklenen bu karar uygulamaya sokulsaydı, o güzel görüntüleri izleme olanağı bulamayacaktık, yazık. İyi ki çekilmemiş Fenerbahçe ligden, iyi ki!Eee böyle işte, ağzından çıkanı kulağın duyacak, duymalı efendim. Hani demiştik ya bir mail dostundan alıntı yaparak; “Taş atıldıktan, söz ağızdan çıktıktan, fırsat kaçtıktan, zaman geçtikten sonra işin telafisi olmuyor” diye, tam öyle işte.“Ulusoy istifa” diye bir Fenerbahçe klasiği haline gelmiş sloganın bolca atıldığı bu maçta, şampiyonluk turunu attıran o bir puanın alınmasına katkı sağlayan 3 büyük hakem hatası “turun gölgesinde” kaldı, “güme” gitti. Hiçbir Fenerbahçeli yönetici demedi ki, “Evet ciddi hakem hataları vardı ama bunlar her zaman olabilir” diye. Halbuki kupanın kaybedildiği maçtan sonra ne “şerefleri” ne de “onurları” kalmıştı iddia sahiplerine göre, “düdük çalanların, bayrak sallayanların ve onları atayanların.” Kazanınca böyle oluyor işte. Demek ki ağızdan çıkanı kulak duyacak, duymalı efendim.Parmaklardan klavyeye, oradan monitöre, ardından gazete sayfalarına ve son olarak okuyucuya ulaşan kelimelere de dikkat etmek, yazdıktan sonra bir değil belki birkaç kez okumak da gerekiyor. Ne demek, “Belki Galatasaray olsaydı ilk yarım saatte 4-0’ı bulurdu!” Bu satırların sahibi “medya mensubu” sıfatıyla bir araya getiriyor o kelimeleri, “amigo” olarak değil, ne ilginç! Koca bir camiayı şikeyle suçlamak bunun anlamı. Ama daha ilginci; o camianın başkanı, kendi yardımcısının, benzer nedenlerle ilgili yaptığı açıklamasını resmi internet sitesinde anında tekzip edip istifasına bir gerekçe daha sağlarken, dıştan gelen bu ağır saldırıya seyirci kalıyor, dikkat ettik 3 gündür sesi çıkmıyor. Yadırgıyoruz o açıklamaları biz de ama son gelişmeler söylem sahibinin kendi açısından, “Madem şimdi böyle, o zaman neden öyle olmasındı!” diye haklılığını ortaya çıkarmadı mı? Alıntı ve öyküler yazıya renk katar. Ama o alıntı ve öykülerle yazının ana konusunu ilişkilendirmek de büyük özen ister. O özeni göstermeseniz, niyetiniz asla bu olmasa da, ortaya anlamsız şeyler çıkar. “Sahnedeki kralın bir ata krallığını verebileceği” söylemine, izleyici sıralarından birinin “eşeklik etmesi!” gibi.Yok arkadaş, ağzınızdan çıkanı kulağınız duyacak, duymalı...

16 Mayıs 2007, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kutlu olsun‘’

“Bu büyük taraftara şampiyonluk yakışır” diye bağırdı maç boyu 50 bin Fenerbahçeli ve Bursa’dan, Sivas’tan haber bekledi. O taraftara bizce de şampiyonluk yakışır, hakkını verelim, “büyük”tüler.Trabzonspor’a gelince; UEFA Kupası için var olan şans. Geçtik, ezeli rekabet, tarafsız saha ve yüzde 5’lik kontenjan bile doldurulamadı, olsa Saracoğlu neyse, yazık! İzlemişlerdir eserlerini, Şeref Tribünü’nde sessiz sedasız ve de küs küs!Türkiye’nin çağdaş yüzü Gündoğdu meydanındaki kırmızı-beyaz ile Atatürk Stadyumu’ndaki sarı-lacivert tezadı göz yanılması sorunu yarattı! Ama bunun giderilmesine, doldurulamayan yüzde beşlik bölümde yer alan bordo-mavi bayraklar yardımcı olunca, yoğunlaşma sıkıntısı yaşanmayan mücadeleye başlarken, birkaç gün önce sahiplendiği sistemini yine terk etti Ziya Doğan. İki ön liberolü Fenerbahçe’ye bu bölgede 3 kişiyle üstünlük kurmayı tercih etti. Hüseyin gol vuruşunu 5 kişinin arasında tek başına yaptı. Umut da tek başınayken iki kez savunmanın arkasına sarktı, Selçuk Kaya’nın yanlış bayrağına takıldı. Yoksa Bursa’dan gelen gol haberine tribünlerin sevinci böylesine coşkulu olmazdı. Erdinç sakatlanınca, Hüseyin stopere çekildi. İlginç olan yerine bir ön libero değil, Ceyhun’un alınmasıydı. Skor 0-0 iken üç, 1-1 iken iki ön libero. Biri yanlış ama neyse! Bir yanlış daha: Son adam Gökdeniz’i düşüren Ümit’in kartının rengi kırmızı olmalıydı. Bir yenisi: Yattara golü atarken, ceza alanında 11’i Fenerbahçeli 18 kişi vardı.Yenik Fenerbahçe şampiyonluk aşkına 2. yarıda risk alıp yüklendikçe, Trabzon büyük boşluk buldu, net pozisyonlar da ama penaltıyı Fenerbahçe. Alex vuruşu auta atınca kahrolurken tribünler, önce Sivas’tan sonra Deivid’den geldi goller. Bunun anlamı şuydu: Fenerbahçe şampiyon. Kutlu olsun taraftarına.

14 Mayıs 2007, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Trabzon rahat!‘’

Zaman zaman, çoğunluğun yaklaşımını asla temsil etmeyen fanatiklerinin tersi uygulamaları olsa da, Fenerbahçe-Trabzonspor rekabetinin Türk Futbolu’na büyük renk kattığını düşünenlerdeniz. Ne Trabzon’a gidip koltuk kopararak rakip tribünlere atanlar gerçek Fenerbahçeliler’in, ne de bitişik konuk taraftar-maraton tribünleri arasında yarattığı savaş benzeri çirkin görüntülere neden olanlar, gerçek Trabzonsporlular’ın temsilcisi değildir. Bu düşüncelerimizden ötürü her daim keyif aldığımızı söylediğimiz bu rekabetin nedeni, şampiyonluk yarışında birçok sezon bu iki takımın baş başa kalmasıdır. Ancak, bugünkü mücadele, takımların özel durumları nedeniyle ezeli rekabete farklı anlam kazandıran koşulları yüzünden, Fenerbahçe cephesinden bakıldığında sonucu daha çok merakla beklenen bir maç konumuna gelmiştir.Bu akşam kazandığı takdirde 100. yıl kutlamalarını taçlandırmak için büyük önem verdiği şampiyonluğa, Beşiktaş’ın olası puan kaybı halinde ulaşacak olması, stres faktörünün Fenerbahçe aleyhine olacağının göstergesidir. Şampiyonluk, Şampiyonlar Ligi, Fortis Türkiye Kupası gibi hedeflerinden birer birer koparak, çok küçük de olsa UEFA Kupası’na katılmayı kovalarken, ikinci yarının lideri sıfatıyla gurur duyan Trabzonspor için aksine rahat bir maç olacak.

13 Mayıs 2007, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI