‘’Nereye kadar?‘’
İlk yarıda Gökdeniz ve Ceyhun’un gollük vuruşlarını inanılmaz biçimde kurtaran Orkun, arkadaşlarının özgüveninin artırmıştı. Trabzon’daki 1-0’lık avantaj da buna eklenince Erciyesspor oyunu ağırlaştırıp, Trabzonspor’u tatlı sert futboluyla durdurmuştu. Ziya Doğan’ın doğru kadrosu, geciken gol için panik yapmayınca da, kora-kor ama bu iki vuruş ve son dakikada Yattara’nın auta giden plasesi dışında ilk yarı pozisyonsuz geçti. İkinci yarının başlangıcından itibaren 15 dakika da böyle tamamlandı. Trabzonspor yine sakindi ve risk alma zamanı bekliyordu adeta. Buna gerek kalmadan maçın yıldızı Gökdeniz sahneye çıktı. Topla buluştuğunda iki tercihi vardı; solundaki Umut ya da sağ tarafta bulunan Yattara. İkisi de koşuyordu ama Gökhan Kök kayarak düşünce boş kalan Umut’u tercih etti, doğru da yaptı. Umut da golü attı.Böylece asıl maç başladı. Erciyesspor, tıpkı bu stadyumda yenik duruma düştüğü lig maçındaki rakibine ezici bir baskı kurdu. Güven, Mehmet Eren, Kürşat ve İlhan ile de fırsatlar buldu ama gol bulamadı. Bu dönemde Trabzonspor, Yattara faktörünü devreye sokamayıp geriden çıkan kontra toplarla pozisyon üretemeyince iş uzatmalara taşındı. Uzatmalara Ali Turan’ın kırmızı kartı damgasını vurdu. Bir de Gökdeniz’in ceza alanında düşürülmesine Cüneyt Çakır’ın “devam” kararı. Bu karar, toplamı 12’yi bulacak penaltılar serisi demekti. “Penaltılar” demek, 10 kişiyken iki net fırsatı kullanamayan Trabzonspor’un bir kişi üstünlük avantajını kaybetmek demekti. Bülent Korkmaz, kendini buraya hazırlayıp, Cenk’i uzatmaların son dakikasında sahaya sürdü. Ziya Doğan, penaltılara giderken Cenk’in eşdeğeri Ceyhun’u aldı. Frikikçisi Çağdaş, golcüsü Ersen Martin dururken penaltı kullandırdığı Hüseyin ve Ömer Rıza, “Buraya kadar” dedi. Bu sözlerin açılımı şu: Erciyesspor tarih yazarken, büyük hedeflerini birer birer kaybedip, son umut UEFA Kupası’na da veda eden Trabzonspor’u, geldiği günden beri yanlış transfer politikalarıyla sınırlı bir kadroya mahkum eden yönetiminin bedelini ödedi. Bu maçta teknik olarak penaltıcı tercihleri dışında büyük hatası olmasa da yarı finalin ilk ayağında rakibe hatalı uygulamalarıyla boyun eğdiren teknik yönetiminin, zaten sınırlı olan futbolcu kadrosunu verimsiz kullanmasının bedelini ödedi. Evet Trabzonspor’un yolu buraya kadardı ama şimdi merak konusu olan durum şu: Bu yanlışlara imza atanların yolunun nereye kadar olacağı. Sahi nereye kadar?
‘’Karşı hamleler!‘’
Erciyesspor turu geçerse tarihinde ilk final oynayacak ve kupayı kazanamazsa bile kümede kalma şansı azalan bir takım olarak sükse yapacak. Ama elenirse; kaybedeceği hiçbir şey yok. Herkesin ortak yorumu, “Bu bile büyük başarıdır!” şeklinde olacak. Madalyonun diğer yüzünde karşımıza, kazanmak kaybetmek üzerine, tamamen tersi bir tablo çıkıyor. Eğer Trabzonspor burayı geçerse, yedisinden şampiyon çıktığı 10 finalin bir yenisini daha oynama hakkını elde edecek. Rutin bir olay, tıpkı Erciyesspor’un kaybetmesi durumundaki gibi. Ama ya finale yükselemezse? İşte o zaman durum çok farklı. Bu kulüp sezona, büyük yatırımlar (!) yaparak başlamış, 50’yi aşkın futbolcu gelmiş-gitmiş, 2 teknik direktör kullanılmış, “tek hedef şampiyonluk” denmiş, sonra çıta Şampiyonlar Ligi’ne çekilmiş, o ve üçüncülük şansı da “gerçekleşmesi mümkün olamayanlar” kategorisine girince, en azından kupada final ve bu yolla UEFA hedef olmuş. Bu da olmazsa, ne yönetimin ne de teknik kadronun bu durumun hesabını verme şansı yok. İş nereye varır düşünün artık. Deplasmandaki ilk maçın verdiği skor avantajı ve bu veriler çok net ortaya koyuyor ki; bu akşamki rövanşın stresli tarafı Trabzonspor, rahatı Erciyesspor olacak. İlk maçtaki sürpriz galibiyetin görünmeyen mimarı Sergie Die, orta alanın dinamosu Mustafa Sarp, gol pasını veren Mehmet Eren ve abarttığı sertliği çoğunlukla hakemlerin gözünden kaçan Emre ve iş bitirici Lazarov’u da var ayrıca.Buna karşın Trabzonspor’da önde sorun var, yokluktan değil çokluktan bu kez. Doğan, Gökdeniz’le birlikte forvet oynatacağı 3 kişiyi, Yattara, Umut, Ersen ve Ceyhun’dan seçecek. Bu dörtlüden Ceyhun ya da Ersen kulübede olur gibi. 3 ön liberoyla başlamaz artık!Favorisi olmayan bir rövanş gibi gözükse de, teknik adam hamleleri bu maçta en belirleyici unsur olacak. İlk maçta Korkmaz daha stratejikti, galibiyete damga vurdu ve hamle üstünlüğü de onda. Doğan’ın karşı hamlelerini merak ediyoruz.
‘’Küllerinden doğmak!‘’
Trabzonspor, çok büyük başarılara imza attığı dönemde önce “Karadeniz Fırtınası“ unvanını aldı ardından da, ülke futbolundaki “Büyük” sayısını üçten dörde çıkardı. 1975-84 arasındaki bu muhteşem sürecin ardından bir duraklama dönemini yaşadı. 1996’da, Ali Şen’in kullandığını yıllar sonra itiraf ettiği malum “bir taş” yüzünden kaçan şampiyonluk, camiada gerileme dönemi başlattı. Son dönemlerdeyse iki kez kıl payı kaçırılan şampiyonluk, yönetimin genel kurul kararıyla, "paralı başkana" devrine neden oldu. “Parasız yönetim istemiyoruz” sloganlarının, Avni Aker’de, 3-4 farkla önde olunan maçlarda bile çınlamasının verdiği “dersle”, yönetimin belki de tek başarı sağladığı tribünlere yönelik çalışmaları arzulanan sonucu verdi! Böylece, son 16 aylık süreçte, onca başarısızlığa rağmen Trabzonspor tarihinin en sakin dönemi geçirildi. Her yenilgi serisinin sonunda ortaya çıkan projeler alkışlandı, bunları “ütopik” bulanlar, “hainlikle” suçlandı, her kaybedilenin ardından yeni hedeflere yelken açılıp, yeni umutlar pompalandı. Gariptir; bilinçli olduğuna asla inanmadığımız yetersizliğin doğal ürünü hem teknik hem de idari anlamdaki tüm küçültme çabalarına karşın Trabzonspor, dimdik ayakta durabiliyor. Geçen sezon ilk 4’te 4 büyükten biri olarak yer almak, en kötü sezonda UEFA Kupası’nda mücadele etme şansını yakalamak gibi... Son kadronun yüzde 80’ine yakın bölümünü devraldıkları isimlerle oluşturmasına, 16 ayda 50’yi aşkın gelen giden futbolcu trafiği yaşatarak bir rekora imza atılmasına karşın Trabzonspor, halen lig dördüncülüğü için son hafta skorlarıyla yeni şans yakaladı. Kupada da finali zorluyor. Bütün bunlar, bu kulübün büyüklüğüne, “bilinçli harici” ve “yanlışlıkla dahili” tüm çabalara karşın darbe vurulamayacağının en açık kanıtıdır. Bu nedenle Trabzonspor’un yarınki Erciyessspor maçı çok anlamlıdır. Eğer teknik anlamda yanlışlara bir yenisi daha eklenmezse, Trabzonspor kendi evinde kendi hatalarıyla ve tek farkla kaybettiği maçın rövanşını alabilecek güçtedir.Böyledir “büyüklük” işte, her şeye karşın en kötü dönemlerinde “küllerinden doğar” büyükler. Yarın akşam da Trabzonspor camiasını böyle bir gün bekler.
‘’Özel oyuncular‘’
Gönül isterdi ki; bu maça çıkarken mucizelere bağlı olan küme düşme umudunu, yenildiği takdirde matematiksel olmasa da kesinleştirecek olan Sakaryaspor, biraz daha dirençli olabilseydi. En azından, geçen hafta Beşiktaş maçında olduğu gibi, dedirtebilseydi ki; “Düşüyoruz ama görüyorsunuz hak etmedik.” Ama olmadı. Bundan vazgeçtik; birlikte oynatmaya asla cesaret edemediği as elemanlarının önemli bölümünü kulübede tutan Ziya Doğan’ın dünkü takımına karşı takındığı “yasak savma” anlayışını, ilk yarım saatten sonra “teslimiyetçiliğe” döndürdüler. Bu anlayışla, kalan 5 haftadaki veda turlarını tamamlamakta oldukça sıkıntı çekeceklerdir.Bir takımın, birkaç gün arayla yapacağı iki maçtan ilki önemsizse, o takımın teknik direktörünün iki seçeneği vardır. Birincisi; önemsiz ilk maçı hem puan hem de oyuncu olarak kayıpsız kapamak ve özel oyuncularını önemli olan ikinci maça saklamak. İkincisi de, önemsiz maçta, önemli maçın provasını yapmaktır. Ziya Doğan ilkini tercih etti, görüştür, saygı duyulur. Ama bu tercih, Ziya Doğan’ın bir türlü görmek istemediği bir gerçeği ortaya çıkardığı için önemli. Trabzonspor’un özel futbolcular kategorisinin başında yer alacak oyunculardan biri de Yattara’dır ve bu Ziya Doğan’ın futbol anlayışına ters düşse de, önemli bir gerçektir. Yattara’nın dünkü performansının nedeni, rakibin özel durumuyla değil, maçın hemen başında yakalanan skor avantajıyla ilgilidir. Geniş alan seven bu oyuncuyu, skor avantajı elinde olan takımın kapanan savunmalarına karşı en az iki kişinin acımasız markajında oynatıp, doğal olarak düşen performansı nedeniyle kulübeye mahkum etmenin anlamsızlığı, dün bir kez daha ortaya çıktı. İki ayrıntı: 1- Hem Yattara hem de ikinci yarıda oyuna giren Gökdeniz’in arkadaşlarına taşıdıkları toplar, zor geçecek yarı final rövanş maçı için bir umut ışığı oldu. Eğer bir “Yattara kulübede” sürpriziyle karşılaşmazsak, bu ikili final kilidini açmak için anahtar olabilir. 2- Bu maç, sezon sonunda temizlik harekâtında yer alacak futbolcu sayısının yeni bir rekor denemesine neden olacağını da gösterdi. Belli ki Trabzonspor, son 16 aydaki 3 transfer döneminde olduğu gibi “gitti geldi” leriyle medyayı yine çok meşgul edecek. Bir hakem triosu için çok kolay bir maç olsa da ciddi hatalar yapıldı. Kuddusi Müftüoğlu’nun, Craf’ın ceza alanında düşürülmesine “devam”, Cordoba’nın kaleye giden topu ceza alanı dışında elle kesmesine sarı kart kararları yanlıştı. İki yardımcı da iki kritik ofsayt kaçırdı, birinde Ersen Martin’in nizami golü güme gitti.
‘’Bir süre susun!‘’
Trabzonspor Başkanı: Trabzonspor’u zorda bırakıp gitmem, ne olursa olsun devam edeceğiz. Takımı şampiyon yapınca bırakacağım.Trabzonspor Başkan Yardımcısı: Akyazı projesine “Trabzonspor’un Duayeni” diye geçinen insanlar köstek oluyor. Trabzonspor sevdalısı olarak görünen bu insanların kulüpten nemalanmak adına neler yaptıklarını zamanı geldiğinde kamuoyuyla paylaşacağım.Trabzonspor Asbaşkanı: Teknik Direktörü tartıştırmam. Önümüzdeki sezon da onunla devam edeceğiz.Trabzonspor Teknik Direktörü: Eleştiriler art niyetli. İstedikleri kişiyi yardımcı hoca almadım diye eleştirenler var.Bütün bunlar; Trabzonspor Kulübü’nün şu kötü döneminde idari ve teknik sorumluluğunu üstlenmiş en üst düzey kişilerin, son bir hafta içinde yaptıkları açıklamaların kısa birer özetidir. Her kötü sonuçtan sonra olduğu gibi, gündem değiştirme taktiği yani. Ama sıktı bu taktik, hiç inandırıcı değil. Üstelik bu ara çok da gereksiz. Trabzonspor, önümüzdeki hafta kendisine UEFA Kupası yolunu açacak çok önemli bir sınava hazırlanırken, bütün bunlar neyin nesi? Camiada birlik beraberliğin en fazla gerekli olduğu şu dönemde, insanları birbirine düşürecek bu açıklamalar bilinçli mi yapılıyor dersiniz! Eğer bilinçli ise demezler mi Başkan’a; “Bu sözlere karnımız tok. Göreve gelirken söylediklerinizi daha unutmadık. Ayrıca orada kalmak aralık’tan sonra sadece sizin isteğinizle olmayacak!” diye.Sormazlar mı Başkan Yardımcısı’na; “Kardeşim, o uçuk projenize kimdir köstek olan duayen?” ve devam etmezler mi: “Faruk Özak’ı kastediyorsan, senin ömrün kadar bu kulübe hizmeti var o kişinin” diye.Hatırlatmazlar mı Asbaşkan’a; tartıştırmayacağını söylediği teknik direktörü en çok tartışan kişinin aslında kendisi olduğunu.“Hodri meydan!” demez mi medya mensupları; “Hadi açıkla kimlerdir, sana yardımcı hoca dayatması yapanlar?” diye.Bakın onlar susuyor, şu anda kurumun birlik beraberliğe ihtiyacı var. Bari siz de susun, hiç olmazsa çarşambaya kadar susun.
‘’Biraz cesaret!‘’
Musampa bilindiği gibi “Yıldız” diye ve oldukça sorunlu geldi. Gitti geldi üstelik. İnsanlar bu transferle ilgili bize göre de hak etmedikleri biçimde töhmet altında bırakıldı. Lazaroni döneminde yeni gelmiş uyum sorunu yaşıyordu. Ziya Doğan geldi, ilk lak-tak testinde 19 olması gereken değerleri 10 çıkmış, ara beklenmişti. Devre arası kampına geç katıldı, ceza almadan durumu kurtardı... Bu futbolcuya ilk yılı için 900 bin Euro garanti para teklifi yapıldı, bunu kabul etmedi ve 300 bin Euro daha çeşitli nedenlerle ödenme garantisi verildi. Yani oynamasa, kulübede olsa ya da olmasa bile bu yıl için bir milyon 200 bin Euro’yu alacak. 200 bin de menacerlik ücreti ekleyin” demişiz özetle 15 Şubat 2007’de ve sormuşuz: “Böyle bir sözleşme olur mu? Bu futbolcu gerçekten kadroya girebilecek kapasiteye sahip mi, değil mi? Oynatılıp oynatılmamasının “yöneticiler arası denge!” ile ilişkisi var mı? Oynatılması ya da bu paranın ödenmesinden kurtulmak için bir umut var mı?”O gün bugündür bu soruların yanıtını alamadık. Demek böyle bir sözleşme olur, bu oyuncu kadroya girebilecek kapasiteye sahip değil, oynatılmamasının garip nedenleri var, oynatılması ya da bu paranın ödenmemesi gibi bir olanak yok. Ücretiyle ilgili verilere de bir tekzip gelmedi. Kesinleşti, demek ki; alacağı para bu. Oynasa da, oynamasa da, bir milyon 200 bin dolar kendisine ödenecek.Asbaşkan, dün bir yerel gazetede, “Ziya Doğan’ı tartıştırmam!” demiş. Biz de Bursaspor maçı sonrası yaşanan gelişmeleri yok sayıyoruz. İkinci Başkan’ın tavrı belli ama Asbaşkan’ın bu çıkışından sonra inadına tartışır mı bilemeyiz! Tartışmayacağını varsayalım; bu durumda Ziya Doğan Trabzonspor’un gelecek sezon da teknik direktörü. Öyle ya biri tartışmıyor, diğeri, takım küme düşse de arkasında. Ziya Doğan’ın Musampa konusundaki kararı da belli. Yani özel maçta bile oynatmaktan imtina ediyor. Bonservisinden para kazanılacağı umuduyla, “Aman lazım değil sakatlanmasın!” düşüncesi de yok, çünkü sözleşme açık. Ee o zaman niye tutuyorsunuz bu oyuncuyu, oturup anlaşın, zararın neresinden dönülürse kar değil mi?Yoksa bilemediğimiz şeyler mi var?Allah aşkına ya açıklayın, ya oynatın ya da gönderin. 8 maçta 7 yenilgi aldınız, son iki maçta Erciyes’e, Rizespor’a yenildiniz de dünyanın sonu mu geldi, di mi? Lig sonuncusu Sakaryaspor’a karşı bir risk alın! Deneyin şu Musampa’yı bir 90 dakika da, görsün taraftar, merakını gidersin. Biraz cesur olun yaa!
‘’Trabzon alkışlarla!‘’
Tribünlerdeki abartılı dostluk gösterilerinin sahaya yansıdığını söylesek, Yattara’nın asistlerine Umut’un şık kafa vuruşlarına yazık olacak. Anderson’un güzel gollerine haksızlık etmiş olacağız. Keza; maç boyu sadece muhteşem kafa golüyle gözüken Zafer Biryol’a da...Şimdi çok şey söylenecek tabi ki, Trabzonspor’un sahaya çıkarken de, son düdüğün ardından soyunma odasının yolunu tutarken de alkışlandığı, bu tek deplasman maçı için. “Karadeniz Dostluğu” yakıştırmaları yapılacak doğal olarak, Çaykur Rizespor, kümede kalma yolunda iki maçta altı altın puanı Trabzonspor’dan aldığı için. Bu yolda “komplo teorisyenlerine” başarılar diliyoruz! Ama işleri zor çünkü; “stadyumda, devre arasında teknik direktör terki!” gibi somut bir verileri yoktu. 3 gün önceki Erciyes depreminin artçı şoklarını çabuk atlatmış kadar rahattı Trabzonspor. Bu kez Ceyhun vardı ilk onbirinde Ziya Doğan’ın. Ersen’in yeri kulübe oldu tabi ki. O, dörtlü savunmanın önünde, mutlak savunma özelliği olan 3 orta alan elemanı bulundurmalıydı. Sonra klasik değişiklikler. Mustafa Keçeli kulübeye, Celalettin geriye, Yattara sahaya. Geniş alan seven oyuncu Yattara’nın bu özelliği yeni fark edildi! Rakibin gole ihtiyacı vardı, geride boşluklar bırakıyordu. Oraya sarktı iki kez, Umut’a golleri attırdı Yattara. Kapanan savunmalarda, rakibin golü düşünmeyi bırakıp kendisiyle uğraştığı maçlarda iş yapamıyor, ama ısrarla böyle anlarda kullanılıp yıpratılıyordu zavallı Gineli. Bu maç da gösterdi ki Ziya Doğan çok haklı! 5 forvetle olmuyor işte. Üçtür kaybediyor. Ama bir gerçek var ortada: Galatasaray Şampiyonlar Ligi şansını kazanırsa kalan 6 haftada, lig dördüncüsü UEFA’ya gidecek. Üçüncülük hayal bile değil zaten. Böylece dördüncülük de gitti. Herkes çok sakin, öylesine kanıksandı ki bu sonuçlar, ne garip! Ee hayırlı olsun.Rizespor, ilk yarıda işi gevşek tuttu. Tribünlerin etkisinde kaldı belli ki. “Dostluk mostluk” ne olursa olsun maç oynanmadan kazanılmıyor. Hele yenik duruma da düşünce, daha bir iştah kabarttı 3 puan için, daha bir savaştı. Tolga hatası dolu golle eşitlik, sonra iki şık kafa vuruşuyla gelen can simidi gibi 3 puan. Bundan iyisi can sağlığı yani. Ee Rizespor’a da hayırlı olsun.
‘’Panik ortamında risk almak‘’
Trabzonspor yönetimi ve teknik kadrosunun sezonu kurtarma adına son dayanağı olan Türkiye Kupası’nda final oynama ve bu yolla UEFA’ya uzanma hedefi, ciddi bir darbe aldı. Belki bugünlerde yeni bir projeyle gündem değiştirme çabaları söz konusu olacak ama biz işin o tarafını bir kenara bırakıp, hem ilk maçta olanlar, hem de rövanşta neler olabileceği konusunda fikir cimnastiği yapalım.Güç dengeleri ne olursa olsun, iki takım arasındaki elemeli maçların ikinci ayağında gole ihtiyacı olan tarafın dezavantajlı olduğu gerçeğinden hareketle, Trabzonspor’un Erciyesspor’dan rövanşı alma olasılığının pek yüksek olduğu söylenemez. Her şeye karşın, futbolda “olmaz olmaz” kuralının da var olduğunu anımsadığımızda, “final zor iş” yerine, rahatlıkla “zor ama olanaksız değil” denilebilir. Tabii ki bunu belli koşulları var ve onları göz ardı etmemek gerek.Ziya Doğan, “garantici” bir teknik adam, risk almaktan çekiniyor. Daha kötüsü; riski, genelde panik ortamında alıyor ve kaybediyor. Nitekim Erciyes karşısında ikinci maç unutulup panikle alınan risk bu sonucu doğurdu. Halbuki, elemeli maçlarda evinde gol yememek, atacağın bir golden çok daha önemlidir. Bunu göremeyen Doğan’ın ayrıca bazı takıntılarından da vazgeçmesi gerekiyor. Belki sıradan bir takımda idare edebilir ama büyük takımda hem de işler kötü giderken bu takıntıları artı bir engel oluşturuyor. Yönetimsel hataların takımı bugün getirdiği noktadan, bu takıntılarıyla daha da kötü duruma taşıdığının farkında da değil üstelik. Bugün giderek küçülen bir Trabzonspor gerçeğiyle karşı karşıyayız. Bu duruma neden olanlar bu gerçeği kabul etmedikleri için doğal olarak buna kendilerinin neden olduğunu göremiyorlar.Nedir Ziya Doğan’ın takıntıları?1- Aşırı şüphecilik. Doğan acilen, çevresindeki herkesten şüphelenmekten vazgeçmeli. Gazetecinin eleştirisinin, futbolcusunun söylediğinin, yöneticisinin beyanatının, taraftarın anlık tepkisinin ardında farklı şeyler aramayı bırakmalı, kendini tümüyle işine vermelidir. 2- Kendini hatasız görme! Ankaragücü maçını kaybettikten sonra, “5 forvetle olmuyor” diyen, uyguladığı sistemin, “en iyisi” olduğunu söyleyen kendisi... Sonra çıkıp da kaybedilen bir maçtan sonra, “Birileri forvet diye tutturuyor ama olmadığını gördüler” diyen de kendisi. Peki; bunu ikinci kez bunu kanıtlamaya çalışmanın anlamı ne o zaman?3- Mevcut kadroyu verimli kullanamıyor. Ligde son iki haftada kazanılan maçlarda bu gerçeğe dikkat çekmiş, bir türlü bunu Doğan’a kabul ettirememiştik. Szymkowiak, Marcelinho gibi teknik özelliği yüksek oyuncular Doğan’ın takımında duramadı. Ceyhun ve Yattara kulübeye mahkum. Mussampa nedir göremedik. Kim ne derse desin, Yattara ve Ceyhun birlikte kulübede oturmamalı. Trabzonspor’un zaten dar olan kadrosuyla böyle bir lüksü yok. Sonradan girdikleri maçlarda ikisi de verimli olamadı. Tamam; ikisi birlikte savunma zaafı oluşturur ama en azından biri oynar. Nitekim göreceksiniz Ziya Doğan rövanşta kazanmak için en azından biri belki de ikisiyle birlikte maça başlayacak. Amaç ne: En az iki golle kazanmak. Madem bu iki futbolcuyla ya da biriyle kazanmak ve en az iki gol için oynayacaksınız, “Eee siz Trabzonspor olarak diğer maçlara kazanmak için çıkmıyor muydunuz?” diye sormazlar mı insana!