Arama

Popüler aramalar

‘’Demek her şey yolunda ki!..‘’

Ülke, seçim sonuçlarının getirdiği alt üst oluşun ardından ‘yenilenme projeleri’ni tartışmaya hazırlanırken, ‘yenilenmesini beklediğimiz’ alanlardan futbolda yaprak kıpırdamıyor.

Gördük ki, Süper Lig kulüp yöneticilerinin önemli bölümü mevcut başkan Yıldırım Demirören’e destek açıklamış. Sezon boyunca gerek birbirlerine gerekse federasyon işleyişine en sert ve çoğunlukla problemli bir üslupla ‘reaksiyon gösterir gibi yapan yöneticiler’ bir kez daha aynı cephede!.. Sadece komik...

Öte yanda ‘taraftar kimliği’ ile futbol konuşuyor gibi yapan geniş yığınlar ise yöneticilerin hazırladığı düşünsel bataklıkta “Bizim takımın hakkı yendi” çocuksuluğuyla meşgul!..

SORULAR SORULAR


Düşünün, o dillerden düşürülmeyen ‘futbolun marka değeri’ yerlerde sürünürken...

Lig ortalaması 7800 (yazı ile yedi bin sekiz yüz) izleyiciye düşmüşken...

Bazı cin fikirliler adını ‘Süleyman Seba Sezonu’ olarak belirleyip ‘itibar kamuflajı’ yaptıklarını düşünürken...

Futbolun başındaki isim Yıldırım Demirören ülkenin statlarında maç izleyemiyorken...

Kulüplerini borç batağına sürükleyen yöneticiler tarafından yeniden ‘başkan’ olarak belirleniyorsa bu duruma tuhaf mı demeli yoksa acıklı mı?..

Yani bu ülke bu kadar çaresiz mi?...

Onca yapısal soruna, problemli duruma neden olanlar aynı işleri aynı biçimde sürdürmeye devam mı etsin?...

Bu koca ülkede futbolu çok daha iyi yönetebilecek donanımda insanların olmadığını mı düşünüyoruz? Eğer böyle düşünüyorsak geriye konuşacak bir şey kalıyor mu?..

Öyle bir noktaya geldik ki, herhangi bir sorunun sahibi olmadığı gibi hiç kimse hiçbir olumsuzluktan sorumlu da olmuyor!..

GÖRÜNEN KÖY!

Yapısal sorunları geçiyorum görünen sorunları bile merak edip tartışan yok. Örneğin, Futbol Direktörü Fatih Terim’in tüm iddialı açıklamalarına rağmen milli takım hem uluslararası sıralamalarda gerilere düşmüş hem de yakın hedef Avrupa Şampiyonası’ndan bunca uzaklaşmışken... Terim’in yardımcısı Vedat İnceefe’nin başında bulunduğu geleceğin elit futbolcularının toplandığı U19 Milli Takımı
aralarından Gürcistan’ın da bulunduğu grupta 13 gol yiyerek (sadece 2 gol atabildi) sıfır puan almışken... UEFA Pro lisans kurslarına ‘eğitim yeterliliği’ olmayanlar katılıp ‘teknik direktör’ oluyorken ve daha
nice sorun göz önündeyken...

Yani ‘her şey hızla bozulurken hiçbir şey olmuyorsa...’ Sadece takımları lehine şikayetçi olan taraftarlar bu çarkı döndürenlerin arkasında ısrarla saf tutuyorsa... En büyük marifet ‘muhalefete muhalefet etmek’ olarak bellenmişse... Bu devran kimler tarafından nasıl değiştirilecek ve bu oyun nasıl geliştirilecek?..

Bir düşünelim bakalım!..

11 Haziran 2015, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Futbolun değişmezi; sevinç ve hüzün‘’

Ülkenin ekonomik potansiyeli yüksek ancak organizasyon ve planlama sorunları nedeniyle kudretlerinin hayli altındaki iki kenti; Samsun ve Antalya. Kentsel organizasyon sorunlarının net görüldüğü alanlardan biri de kuşkusuz ki, bir kültür ve ekonomik faaliyet alanı olan futboldur...

Doğup büyüdüğüm, futbolu bana sevdiren hadi biraz daha ileri gideyim ‘öğreten’ kent olan Samsun, birinci ve ikinci lig arasında geçerdiği yaşamıyla ‘asansör takım’ tanımının mucididir. Renkdaşı Antalya da Samsun kadar olmasa bile benzeri bir kadere sahiptir! Geçen yıl Süper Lig’in kapısına kadar gelen Samsun yine aynı kapıya dayandı...

Samsun daha aktif göründü

Sezon boyunca üç hoca değiştiren Antalya da ‘güçlü gen’leri sayesinde aynı kapının önünde. İlk yarı boyunca topu gezdiren, kullanan Samsun gibi görünse de ilk yaptığı kombine ve kalabalık atakla golü bulan Antalya oldu. Topu ansızın önünde bulan Erman Kılıç’ın ‘yoklama şutu’ Lamine Diarra’nın takip, kurnazlık ve bilgi kokan hamlesiyle tamamlandı.

Pozisyonsuz geçen ilk yarıboyunca göze çarpan şey oyuncuların yaptığı kayarak müdahale sayısının fazlalığıydı. Unutulmasın ki, kayarak müdahale -hem de bu denli çok sayıda- ‘oyuncu yetersizliği’nin önemli göstergelerinden biridir. Bir de insan şunu sormadan edemiyor; “Acaba bu ülkede hakeme olur olmaz itiraz etme konusunda futbolculara ‘gizli ve özel bir eğitim’ mi veriliyor?’’

Değişiklikler ‘nefes’ getirdi

İkinci yarı Antalya önde olmanın da avantajıyla oyunu kenarlara yayarak biraz daha öne taşımayı başardı. Maç boyu rakip ceza sahası içine top taşıma ve çoğalma sorunları yaşayan Samsun ise enerjik lakin etkisiz görünüyordu. Mustafa Sevgi/Eren Tozlu değişikliği ataletin atılmasına yetmeyince yapılan Musa Aydın/Recep Niyaz değişikliği Samsun’a ‘nefes’ ve ‘akıl’ getirdi. Ve Antalya’nın yine bir top yekun atağında kaptırılan topta Samsun iki hızlısı Ofoedu-Mbilla işbirliğiyle beraberliği buldu.

Akabinde Antalya’nın oyunu çekip çeviren aktörü Sezer Badur ‘çift daldığı’ için atılıp buna itiraz eden Yusuf Şimşek de tribüne gönderilince ibre Samsun’a döndü. Lakin ‘kayarak müdahale’ demiştik!

Meşale sorunu!

Taha Yalçıner uzatmaya giderken 3-5 dakikada kendini attırınca maç yine dengeye oturdu. Uzatmadaki birer golün ardından iş, futbol denen bu oyunun ruhuna tamamen aykırı bulduğum ‘penaltı atışları’na kaldı. Ve sonuçta birinci lige çıkan Antalya olurken, ikinci kez aynı yerde kaybeden Samsun’un payına düşen ise yine hüzündü...

İlk yarı Antalya ikinci yarı Samsun tribünlerinde yakılan onlarca meşaleye gelince... Bu durum hem berbat bir eğlence anlayışının hem de bu ülkede ‘futbolun sağlığı’nı koruma iddiasıyla yönetici koltuklarına oturanların yetersizliğinin en açık göstergesidir.

06 Haziran 2015, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Soru şu; neden Bilic'le değil ?‘’

Başarının gelişme-ilerleme değil sadece ‘şampiyonluk’ olarak algılandığı bir ülkede futbol konuşup, ‘tartışır gibi’ yapıyoruz. O nedenle Slaven Bilic’in gidişi-gönderilişine de kimse şaşmadı! Oysa ortada bir ‘başarısızlık’ varsa bunun birincil sorumluları en üsttekiler olmalı değil mi ? Akademisyen arkadaşım Kasım Kıroğlu, geçenlerde üniversitelerde okutulan ‘ölçme değerlendirme’ dersinden şöyle bir not göndermişti; “İstenilen hedefe ulaşılamadıysa bir sonraki hedefe geçilemez. Başa dönülüp hedefler, içerik ve süreç öğeleri gözden geçirilip tekrar ölçme değerlendirme yapılır.”

Bu tanımdan bakınca Bilic kararıyla birlikte Fikret Orman yönetiminin. ‘başa dönüp hedefler, içerik ve süreç öğelerini gözden geçirdiği’ düşünülebilir. Ancak göreve geldikleri andan bu yana belirledikleri hiçbir hedefi tutturamamış, mali rahatlama yaratamamış, stadı bitirme vaatlerini hep ötelemiş ve belirsiz bırakmış yönetici kadronun ‘bu gözden geçirme’ konusunda yetkin olduklarına dair hiçbir ipucuna sahip değiliz. Bu açıdan yegane sorumlu olarak Bilic’in görülmesi yanlıştır. Yönetimin taktiği bellidir; olası tüm kârı cebe atmaya çalış, oluşan reel zararı da bölüştür...

Yapılması gereken özeleştiri

Evet, Bilic ligi planlamak, oyuncu geliştirmek, bu ülkede oynanan oyunun kodlarını çözmek gibi konulardaki eleştiri geçirmez tavrı nedeniyle sorgulanabilir ancak tüm bunlar Orman yönetiminin vaat edip yapamadıklarını örtmek için yeterli değildir. Artık sezon bitti... Şimdi yapılması gereken vaatler değil, göreve geldikten bu yana yapılamayanlara dair çok ciddi ve kabul edilebilir bir özeleştiridir. Yoksa sağa sola bağırıp atarlanarak, farklı dil kuran herkesi ‘bölücülük ve yıkıcılık’la suçlayarak üç sezondur yapıla(maya)nların ötesine geçmek mümkün olmaz.

Örneğin, Orman yönetiminin yanıtlaması gereken ilk soru şu olmalı; “Neden Bilic’le devam etmek mümkün değil?” Bu soruya verilecek yanıt bundan sonra atılacak adımların da neler olacağının ipuçlarını bulmamızı sağlayacaktır.

30 Mayıs 2015, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kaybolan yıllar‘’

Epeydir aynı şey; Beşiktaş maçların ilk yarısında yok!. Akhisar maçının ardından Tolgay söylemişti; “45. dakika oynamak maç kazanmaya yetmez.” Ancak Bilic’in takımı neredeyse ligin ikinci yarısının tamamında 45 dakikanın üzerine çıkma temelli bir plana hiç sahip olmadı desek yeridir. Haliyle maç kazanma ihtimali de sürekli düşüş gösterdi. Beri yandan takımdaki hiçbir oyuncu bu sezon ‘kendi ortalama performansını’da aşamadı. Sanırım Bilic sadece puan kayıplarından değil oyuncu geliştir(eme)me konusunda da sorumluluğunu kabul eder. Örneğin yüksek potansiyelli Oğuzhan kayıp gitti.. Oysa ‘endüstri çağı’nda performans oyuncunun niyetine bırakılmayacak kadar ciddi bir konudur.

Sıkıntılar!

Ayağına gelmiş onca fırsatı, hem de bu vasat ligin ortalamasının altındaki takımlarla oynarken tepen Beşiktaş’ın bu maçta ‘gazının kaçmış olması’nda şaşacak bir şey yok. Bunu anlamak için saha yerine tribüne bakmak bile yetiyor.

Veli/Atiba düzenli oyunu bozulduktan sonra topa haliyle oyuna hakim olma konusunda ciddi sıkıntılar yaşıyor bu takım. Hücumdaki ‘Gökhan Töre bağımlılığı’ ise bu maçta açık seçik belli oldu. Öndeki ikiliden Ba’ya ilk ciddi top geçtiğinde dakika 39’du. Varın temponun, baskının volümünü siz düşünün!.. Kaldı ki Atiba’nın yokluğunda hayli gevşek olan orta saha ligin en az gol atan takımlarından Konya’nın bile defaaten ceza sahası çevresine sızmasına yol açtı.

Nihayet kayıp performanslardan biri olan Olcay çıkıp yerine Kerim girdi de sezon ortasından bu yana işlemeyen sol kanada bir parça renk geldi. Ama bir parça! O da kısa sürede ‘takım normalleri’ne döndü... Yetmedi, o ana kadar ortalıkta görünmeyen Pektemek değil de takımın öndeki yegane tehdit unsuru Ba’yı oyundan alan Bilic durağan maçı takımı adına iyice belirsizliğe mahkum etti.

Olası gelirler çöpe gitti

Düzensiz, ritimsiz, coşkusuz Beşiktaş mı yoksa Konya mı şampiyonluğa oynuyordu anlamak zordu. Bir de kornerden yenen gol... Sanırım bu maç Bilic’in Beşiktaş’taki fiili değilse de ‘ruhen son maçı’ oldu. “Yeni stadımıza şampiyon döneceğiz” türünden boş sloganlar atan Fikret Orman yönetiminin şansı ise ironik ama ‘takımın statsız oluşu’ydu!.. Bu sonuçla iki sezondur iyice borçlandırılan kulübün gelecek sezon(ları) için önemli mali kaynaklarından biri olan Şampiyonlar Ligi olası gelirleri de çöpe gitti.

19 Mayıs 2015, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Peki şimdi sorumlu kim?‘’

Aşağıdakilerin ‘düşmek’ yukarıdakilerin ‘şampiyon olmamak’ için haniyse çırpındıkları bir lig! Şampiyon adayı takımların sezon sonuna doğru güçsüzlüğü dikkat çekici... Antep karşısında aldığı beraberlikle zayıflayan umudu Fenerbahçe’nin beraberliğiyle yeniden dirilen Beşiktaş, yine koca ilk yarıyı o bildik düşük temposuyla boş geçiriyor!.. Ben ‘’Beşiktaş düzensiz’’ dedikçe Beşiktaşlılar kızıyor ama bir de şöyle düşünsünler; iki penaltı noktasından düz bir çizgi çizin ve o çizginin sol tarafında Beşiktaş ne yapıyor bir düşünün!.. Bu takımın oyun merkezi sanıldığı gibi Sosa/Tolgay değil, Gökhan Töre!... Bu oyuncu anlaşılmaz biçimde bir vazgeçilmeze dönüşmüş durumda. Hücum için tüm toplar onunla buluşuyor ve varsa bir plan top ondayken işlemeye başlıyor. Yani sahanın da takımın da yarısı atıl!.. Buna bir de düşük ritm eklenince rakip hem direnç hem güven kazanıyor ve sıkışan maçı çözmek de ‘doğaçlamalara’ kalıyor. Söylediğim bu.

Bu maçta da geçmişin benzerleri yaşandı. Düşük ritim Akhisar’ı cesaretlendirip öne getirdi. Önce vasatlıkta ülkedeki benzerleriyle yarışan Ramon’un 6. dakikadaki hatası... Bu işaret fişeğiydi. Günay, Güray’ı durdurdu ama az sonra Bilal’in ortasında Akyüz’ü durduracak kimse çıkmadı!. Beşiktaş devre sonuna doğru yüklenirken arka tarafı da iyice gevşedi ve devreyi neredeyse iki farklı mağlup kapıyordu.

İkinci yarıya tıpkı Töre gibi ne yapacağı belli olmayan ikinci oyuncusu Pektemek’i gönderdi Bilic. Yok hükmündeki Serdar’ın yerine de sol tarafta yok edilen Olcay’ı. Gerekli galibiyet tempoyu zorunlu kılınca ve bu da kısa süreli gerçekleşince devre başında Akhisar’ı geri iten Beşiktaş golü de buldu. Ancak Veli Kavlak’ın olmadığı düzende oyunun boyunu kısaltma konusunda tüm olumlu çabasına rağmen Tolgay yetersiz kalınca oyun boyu 60-70 metreye çıktı ve maç bir düelloya döndü. Orta saha acemiliğine, Sosa’nın yersiz şut tercihleri ve kulübeden alınan katkının yetersizliği de eklenince yakalanan avantaj yine hüsranla sonuçlandı. Geriye kalan avuntu sanırım “Rakipler de kaybedebilir’’ olacak. Buna da artık inanan olursa!.. Tüm geleceğini Töre’ye bağlayan Bilic ve Beşiktaş böylece rakiplerinin kendisine sağladığı avantajları da elinin tersiyle itti. Ezcümle, 90. dakika oynamadan bu iş olmuyor. Bu sezon en azından bu iyice anlaşılmış olmalı...

15 Mayıs 2015, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Düzensiz oyun‘’

Malum, ligin ofansif anlamda ‘en sınırlı’ takımlarından biri Antep. Bir takım neden böyle oynatan hocalara teslim edilir hiç anlamamışımdır... Böylesi oynayan/oynatılan bir takım kendi sahasında bile izlenmiyorsa bunun nedenini tahmin etmek zor olmasa gerek. Buna rağmen Beşiktaş gibi şampiyonluğa oynayan bir takımın koca ilk yarı boyunca rakibe karşı sadece tek kontra yakalayabiliyor olması da daha önemli bir sorun!. Bu da ligin ortalamasını gösteriyor.

Serdar koşsa....

Bir diğer sorun ise Beşiktaş’ın yediği golde!.. Sağ bek Serdar Kurtuluş, kendinin varsaydığı ancak hakemin vermediği faul pozisyonunda ‘teatrel’ davranmak yerine bölgesine koşmaya çalışsa belki de ‘ite kaka’ gelen o gol olmayacak!..

Beşiktaş ikinci yarıya zorunlu olarak baskıyla başladı. 60. dakikaya kadar da ‘ha attı ha atacak’ düzeninde oynadı fakat yapamadı. Sonrasında durdu... Çünkü Beşiktaş baştan beri doğaçlama daha doğrusu düzensiz oynuyordu. Oysa futbol da hayat gibi; kazanmak için en çok ‘düzen’, ‘tertip’ dahası ‘disiplin’e ihtiyaç duyar. Beşiktaş ise bu zamana kadar ‘takım’ değil daha çok kişisel beceriyle sonuç aldı.

Top ayaktan uzaklaştı!

Tüm geleceğini Gökhan Töre merkezli oyun ve sonuçlara bağlayayınca, birçok kez olmadığı gibi bu kez de olmadı. Ligin en az pozisyon bulup en az gol atan takımına karşı böylesi bir oyun/düzen için kime ne söylemeli, varın siz düşünün!

Artık top Beşiktaş’ın ayağından iyice uzaklaştı!

11 Mayıs 2015, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Arena'ya kadar 3 puan‘’

GAZiANTEP: Beşiktaş, gol konusunda ligin en problemli takımı olan Antep karşısında sıkıntı yaşamaz. Önde sadece Muhammed’e bel bağlamış Antep önünde mücadelenin ilk yarısındaki tempo ile sonuca gidebilirse Galatasaray’ın düştüğü ‘skor sıkıntısı’na düşmezler.

AKHiSAR (D): ‘Ununu elemiş eleğini asmış’ takımlardan biri olan Akhisar maçında Sosa ve Tolgay benzeri becerili oyuncuları durduracak olan, Manisa zemini olacaktır. Sınırlı hücum yeteneğine sahip Akhisar’da Bilal-Güray ikilisine üretilecek çözüm, sorunu yarı yarıya çözer.

KONYA: Aykut Kocaman’ın toparladığı Konyaspor, özellikle savunma anlamında ciddi ezber oluşturduysa da Beşiktaş, ‘problem çözecek’ oyuncularının fazlalığıyla bu maçı kayıpsız atlatır. Bu tip maçlarda Olcay-Töre gibi kenar oyuncularının katkısı skor almada önemli olacaktır.

GALATASARAY (D): Ben ligin bu maça kadar dengede gideceğini tahmin ediyorum. Sonucunu kestirmek zor ama maçın bir ‘Slaven Bilic maçı’ olma zorunluluğu var. Planlama, hazırlık, strateji... Her şey onun elinde. Ve bu maçın sonucu büyük ihtimalle Bilic’in Beşiktaş kariyerini belirleyecek. İstatistikler Galatasaray’ı gösteriyorsa da bir derbi kazanıp şampiyon olmak gibi bir sınıra gelmiş olmanın Beşiktaşlı oyuncuları farklı bir enerjiyle sahada oynatacağı da açık.

GENÇLERBiRLiĞi: Ligin en ters takımlarından biri. Değişik ve belirsiz tarzlarıyla her takıma sıkıntı yaratabilirler. Ancak eğer buraya kadar getirirlerse Beşiktaş kadrosunun o moralle ‘dereyi geçip çayda boğulmayacaklarını’ düşünüyorum.

07 Mayıs 2015, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Doğru plan, istenen sonuç‘’

Kadrolar açıklandığında iki takım açısından sürprizler ‘ön bölgede’ydi. Belli ki, ev sahibi Cardozo’yu, misafir ise Ba’yı maçın son bölümüne ayırmıştı. Soru şuydu; ‘’Kim doğru planlamış ve neyi bekliyordu?’’ Yani ilk devre geçiştirilecek ve maç ikinci devre oynanacaktı. Bu nedenle iki önemli ‘tehdit’in kenarda beklediği maçta en rahatlar, müdafaa hattındakilerdi.. Buna rağmen top gezdirme ve tehlike yaratmada ağır basan yine de Beşiktaş oldu. Yine de Sivok’un kornerden gelen topa usta işi bir ön koşuyla vurduğu kafa dışında ciddi bir gol pozisyonu üretemediler. Daha tutuk görünen Trabzon ise Opare’nin ‘uyuduğu’ anda Özer’in tribüne vurduğu top dışında ciddi bir pozisyon bulamadı.

Habercisiymiş meğer...

Maçın stratejik olarak ikinci devre oynanacağı açıktı. Beşiktaş Ekici ve Özer’i etkisiz kılarak oyun kontrolünü elinde tutmaya başardı. Bunun ilk sinyalini de 53. dakikada kendi ceza sahası çevresinde Atiba’nın kapıp 4-5 seri pas sonunda Tolgay’ın bitiremediği topla getirdi.

57. dakikadaki Opare/Demba değişikliği ise olacakların hebercisiymiş meğer! Beşiktaş topu kaptığı anda Tolgay/Töre işbirliği sonucu maça girer girmez topu önünde bulan Ba’ya golü yaptırdı.

Arena’ya taşındı

Devamında Trabzon’un sonucu değiştirmek için öne yaptığı tüm hamleler ise kalelerine gol pozisyonu olarak dönmekten öte bir anlam taşımadı. 70’lere gelindiğinde topu her kaptığında oyunu genişleten Trabzon kontrolü ele alınmış görünse de Beşiktaş’ın ‘fırsat pususu’na yattığı çok açıktı. Önce Tolgay’la kaçırdılar.. Sonra Tolgay/Oğuzhan/Pektemek’le maçı süsleyen golü buldular. Böylece Beşiktaş şampiyonluk iddiasını Arena’ya taşımış oldu... Bundan sonrası ise Bilic’e ve oyunculara kaldı...

04 Mayıs 2015, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI