Arama

Popüler aramalar

‘’Hızlı oyna ama basit de oyna!‘’

Oynayan ya da izleyen fark etmiyor, futbolun tadına ‘efor’la oynandığında varılıyor. Hele iki takım da eforlu oynamaya kurguluysa... Beşiktaş maçın ilk 15 dakikasında planını, arzu ve agresif presle uygularken “Ha attım ha atacağım” der gibiydi. Gomez, Sosa, Olcay girdikleri pozisyonları gol yapabilse, maç kuşkusuz bambaşka bir seyir izleyecekti. Ancak onlar atamadıkça Sivas’ın direnci yükseldi ve oyunu dengede oynayacak kadar topu ele geçirip hücum etmeyi başardılar. Beşiktaş’ın baskıyı savuşturup oyuna dönmesi ancak kırklara doğru mümkün oldu. Takım halinde tekrar efor oyununa dönerken süratle gezdirdikleri topu doğru noktalarda doğru oyuncuyla buluşturup Sivas’ı ceza sahası içine sıkıştırdılar ve penaltıyla da olsa golü bulmayı başardılar.

Kayıp kayıp düştüler...

İkinci yarı bu eforlu oyuna Sivas bir kez daha katıldı. Ancak maç bu kez yaklaşık 70 metrede oynanır hale geldi. Bu da ‘defansif bölümde savunma güçlüğü ve maçın son bölümünde ayakta kalma’ anlamına gelmekteydi. Sivas, özellikle Hakan Özmert’in kurguladığı oyunlarda Aatif ve Eneramo’yu tehlike bölgesine gönderirken defans bölgesinde ciddi boşluklar veriyordu... Keza Beşiktaş da öyle.. Beri yandan daha fazla gol bulunamadıysa pozisyon eksikliğinden çok kaygan zemine uygun krampon tercih edilmemiş oluşunu da not etmek gerek. Birçok oyuncu en kritik final vuruş ya da pasında kayıp kayıp düştü...

Derslerle dolu

Sosa/Necip değişikliğinin ardından Beşiktaş oyun düzenini yeniden tesis etmekte ciddi anlamda zorlandı. Pozisyon buldu elbette ancak bunun ‘kurgusal’ olmaktan çok hücuma giden Sivas’ın orta sahada kaybettiği toplar nedeniyle olduğu açıktı. Uzun süre uzun alanda oynamak zorunda kalan Sivas ‘güç olarak eriyince’ Beşiktaş hızlı hücumları da yakıcı olamaya başladı. Önce Cenk 89’da topu Quaresma’ya geçirmedi ve pozisyon heba oldu. Ancak aynı Cenk biraz da zorunluluktan - iki dakika sonra basit oynadı ve Oğuzhan’a golü attırdı.

Beşiktaş daha basit oynasa görece kolay kazanacağı bir maçı zorlanarak da olsa kazandı. Sanırım bu maç ‘basit pas oyunu’ konusunda önemli derslerle dolu...

23 Kasım 2015, Pazartesi 01:00
YAZININ DEVAMI

‘’Yersiz polemik‘’

Gelişmek için bilgi peşinde koşmak ve çalışmak yerine zamanını içi boş polemiklerle geçirmeye yeğleyen futbol ortamı için bir konu daha bulundu. Tuhaftır ülkede kazanan da öfkeli kaybeden de... Şenol Güneş kaç haftadır gereksiz polemiklerin ‘öfkeli aktörü’ konumunda. Haklı olduğu çok şey var kuşkusuz. Ancak daha önce benzerlerini yanıtladığı sorular için “Bunu yanıtlamıştım geçelim” demek yerine yersiz polemiklere giriyor.

Bu konu üzerine ciddi olarak düşünmeli derim. “Beni başkalarıyla karıştırmayın” diyen birinin önceliği ‘polemik’ değil yapısal sorunlara ilişkin tespitlerdir. Fark burada ortaya çıkar; tutumda ve dilde. Eğer dil ve üslup çoğu insana ‘tanıdık’ geliyorsa insanları ‘farklılığınıza’ ikna etmeniz de zor olur. Bence “Kaptanınız beni alın diye yalvardı” türü ifadeler çocukça ve yersizdir. ‘İşin yükseltilmesine’ yani futbola, takıma, performansa yoğunlaşılırsa polemikler de otomatik olarak ortadan kalkar.

10 Kasım 2015, Salı 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yüksek mücadele sınırlı yaratıcılık‘’

Takım olarak hücum alanında yapabildikleri bir yana sonucu ne olursa olsun Beşiktaş maçları epeydir ‘tempo/heyecan eğrisi’ açısından lig ortalamasının üzerinde... Dün de maçın ilk yarısı için, “Seyir açısından tempolu geçti” denebilir. İlk 45 dakikada geliştirilen atak sayısı açısından Bursa öndeydi. Josue koordinatörlüğünde Necid/Cuenca/Dzudsak üçlüsü Beşiktaş kalesini zorladıysa da birçok pozisyonda kaleci Tolga’ya takıldılar. Bu sırada Beşiktaş müdafaası da taraftarlar ve televizyon karşısındakiler gibi olan biteni izlemekle meşguldü! Takımın her daim en iyisi Atiba oluşan bir gediği kapamaya çalışırken diğeri açılıyor orta sahadan gelmesi gereken destek bir türlü gelmiyordu. Bu nedenle kapılan topları -Mario Gomez’e indirilen bir kaçı hariç- verimli kullanmak mümkün olmadı.

Oğuzhan noktayı koydu

İkinci yarı önce Sosa/Necip değişikliğiyle orta sahaya bir direnç kolonu ekledi Şenol Güneş. Böylece topu kaleden biraz daha uzağa taşıdı Beşiktaş. Ancak kapılan topların hücumda doğru paylaşımı mümkün olmayınca uzun süre Bursa kalesinde sıkıntı yaratmayı başaramadılar. Bursa’da ise Stoch ve Faty katkısı istenilen ivmeyi kazandıramayınca maçın son 10-15 dakikası genel gidişin aksine “Gol yemeyelim de atabilirsek atarız” temkini içinde geçti. 87. dakikada Rodolfo’nun zamanlama hatasıyla oluşan ve Necip’in savuşturduğu pozisyon tansiyonu bir an yükseltti... Ve... 89. dakikada Beşiktaş maç boyu yapamadığı, daha doğrusu Bursa’nın yaptırmadığı ‘5-6 oyuncu arasında top gezdirmeyi’ gerçekleştirip en uygun pozisyondaki Oğuzhan’ı buldular ve o da maça noktayı koydu.

Yaratıcılık sınırlıydı

Mücadelesi yüksek ama hücum açısından organizasyon ve yaratıcılığı sınırlı bir karşılaşma izledik. İki takımın oynama arzusu takdir edilesiydi lakin ikisinin de kat etmesi gereken hayli yol var. Şampiyonluğa oynayan bir takım olarak Beşiktaş daha pratik daha tutumlu daha güvenli ve daha verimli oynamanın yollarını bulmalı. Ligin 11 haftasını öyle ya da böyle zirvede tamamladılar. Bundan böyle ligin altında ve üstünde ağır ağır kopuşlar yaşanacağı düşünülürse Bursa’da aldıkları üç puan kritik öneme sahip. Sanırım bu maçın değeri devre arasına doğru daha iyi anlaşılacaktır.

09 Kasım 2015, Pazartesi 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Baskılı oyun ‘güç ve düzen' ister‘’

Maçın ilk 15 dakikalık bölümünde rakibini ‘tarttığı’ için etkisiz görünen Beşiktaş’ın ilk devrenin geri kalanında egemenliği ele geçirmesinde iki kenar beki, İsmail ve Beck’in hatırı sayılır katkısı vardı. Bu ikili oyunu kenarlara doğru başarıyla genişlettikçe ortadaki ikili Oğuzhan/Sosa da istedikleri gibi oyun kurma şansına sahip oldu. Tehlikeyi sezen Lokomotiv ceza sahasının önüne büzüşüp, kaleye giden tüm yolları kapatmaya çalıştıkça devre sonuna kadar neredeyse orta saha çizgisine dahi ulaşamadı. Sorun onca pasa rağmen topun Gomez’e geçirilememesindeydi. Lokomotiv sadece uzaktan şuta zorladıkça Beşiktaş bu zorunluluğu aşacak aksiyonları gerçekleştiremedi.

Adının ürkütücülüğü!

İkinci yarıya ‘genişlemiş kanatları’ daha da işletebilmek için Quaresma oyuna dahil edildi. Belli ki ‘becerisi’ kadar ‘adı’nın ürkütücülüğünden de faydalanmayı umdu Şenol Güneş. O da, ‘oynama biçimi ikizi’ Töre’nin de yardımıyla golünü yapıp işi süsledi. Ancak 60’lara doğru Lokomotiv zorunlu olarak öne çıkmaya başlayınca orta saha düzenindeki bozulma da gözle görünür hale geldi. İşte Töre ve Quaresma’ya gerçek ihtiyaç bu bölümde ortaya çıkıyor. Topun ‘paylaşılarak’ öne taşınıp orada Gomez’e ya da daha uygun bir oyuncuya geçirilmesi... Bu görev başta bu ikilinin yapması gerekenken onlar daha çoğunlukla yaptıkları gibi ‘sevilen mitolojik yaklaşım’ olan ‘adam eksiltmeyi’ tercih ediyorlar. Hem de paylaşmaya en çok ihtiyaç duyulan zamanlarda...

Kaybedilen çizgi

Şenol Güneş, dağılan orta sahaya destek olarak Necip’i oyuna gönderdiyse de o ana kadar iyilerden olan İsmail müdafaadaki ‘sanal ofsayt çizgisi’ni kaybedince korkulan oldu ve Niasse golü yaptı. Bu seviyelerde arzulanan sonuç için ‘doğru oyun’ şarttır. Beşiktaş doğru planlanan bir oyunu ne yazık ki sonuna kadar oynayamadı. Son dakikalarda gidip gelen maçtaki beraberlikle gruptan çıkma konusunda da işi Lizbon deplasmanına bırakmış görünüyor... Özellikle en kritik dilim olan 60’lardan sonra ‘güç, haliyle tempo ve düzen’ açısından tedirgin edici bir kırılma yaşadıkları açık. Bu kırılma lig için de önemli dersler içeriyor kanımca...

06 Kasım 2015, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Şenol Güneş gururla sunar...‘’

Beşiktaş kimle oynarsa oynasın şimdiye değin tempo, mücadele açısından ligin en üst seviye maçlarını izlememizi sağlıyor. Onların oynama arzusu rakibi de iştaha getiriyor ve onlar da oynamaya başlayınca ortaya izlenesi maçlar çıkıyor. Dün akşam da öyleydi... İlk devre goller dışında “gol pozisyonu” yoktu ama “sürekli arayan iki takım” vardı sahada. Kasımpaşa devrede “iki şut iki gol” gibi yüksek istatistik yakalarken Beşiktaş’a pozisyon bırakmayarak da savunmasının ciddiyetini gösterdi. Beşiktaş ise gayretli, yaratıcı iki orta sahası Olcay ile Oğuzhan’a rağmen “ayak bağı” Quaresma nedeniyle topu Gomez’e taşımayı bir türlü beceremedi.

Quaresma ilk yarı öyle işler yapıp, öyle haller takındı ki, insan sabır taşı olsa çatlar! Hiç yere aldığı sarı kart bir yana bencil tavırlar, kendini attırmak için fırsat kollar gibi sağa sola sataşmalar... Herkesin gördüğünü Şenol Güneş görmez mi? İkinci devreye çıkıp takımı eksik bırakmasını engelleyerek “yönetimin yıldızı”nı kenara aldı... İkinci yarı için diğer değişiklik ise oyun gereği oldu.

Beşiktaş iyi hissettiriyor

Gerek gol ihtiyacı, gerek Kasımpaşa’nın oynama düzeni nedeniyle savunma önünde “sabit ikiliye” gerek yoktu. Necip yerine Sosa da oyuna girince top iyiden iyiye Beşiktaş’a geçti. Ve Sosa ilk pasında Gomez’e golü yaptırırken Kasımpaşa da rakibin düzeni gereği iyice geriye gömüldü. Fakat dakika 67’i gösterirken fırsat bulup bir kez daha çıkan Kasımpaşa “ayaktan seken” topun da yardımıyla üçüncü hücumunu da Eren’le bir kez daha gol yapmayı başardı. Bunun ardından savunmayı iyice önde tutarak Sosa/Oğuzhan ikilisine oyun kurdurtmayan Rıza Çalımbay’ın takımı rakibini sürekli uzun oynamaya zorladı ve bu sayede topu kalesinden olabilecek en uzak noktada tutmayı başardı. Taa ki, son dakikadaki penaltı pozisyonuna kadar... Şampiyon olur olmaz bilemem... Ama Beşiktaş taraftarı yıllar sonra kendilerini iyi hissettiren bir takım izliyorlar. Şenol Güneş’in Beşiktaş’ı sadece kendi taraftarına değil hem rakip takıma hem futbol izlemeyi seven herkese “izlenesi maçlar” vaat ediyor. Bu bile başlı başına övgüyü hak etmiyor mu?

31 Ekim 2015, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bugünün övgüsünü yarına bırakma‘’

Tuhaf zamanlardan geçtiğimiz aşikâr. İnsan herhangi bir konuda ne söyleyeceğini ‘ölçüp biçecek verilere’ bile sahip değil. Kimin neye öfkeleneceği, kimin görüş beyan eden birini hangi gerekçeyle fırçalayacağı/trolleyeceği belli değil. Otorite dün ak dediğine bugün kara, az önce kara dediğine biraz sonra ‘sütlü kahve’ diyebiliyor. Fakat sonuçta kaybeden hep ‘turkuaz’ oluyor!

Son haftalarda oyununu geliştiren Beşiktaş, Antalya maçını hayli gösterişli bir oyun ve net bir skorla kazandı ya, ‘umacı korkusu salanlar’ aniden ortalığa fırladı; “Şişirmeyin...”

Oysa futbol öyle bir oyun ki, gelişmek için en çok da eğlenceye, mutluluğa ihtiyaç duyar. Formülü de basittir; “Daha çok eğlenen daha iyi oynar, daha iyi oynayan daha çok eğlenir.”

Beck ve Atiba katkısı

Beşiktaş topu kalesinden uzak tutma konusunda hayli mesafe kat etti. Takımın en verimli oyuncularından biri hem de tam gereken haftalarda takıma da lige de yavaş yavaş ısınan Andreas Beck. “Gereken haftalar” diyorum artık kadrolar, performanslar ağır ağır netleşiyor. Artık, altta da üstte de kopmaların başlayacağı periyoda girildi. O nedenle neden ve kim tarafından alındığı belli olamayan Tosic kenarda, Hilbert’i çağrıştıracağa benzeyen Beck ise devamlı sahada...

Şenol Güneş’in belki de en önemli dokunuşu ‘takımın merkezi’ Atiba Hutchinson’a oldu. Atiba yeni düzende ön liberodan - yani Fatih Terim’in terminolojiye katkısı olan çapa/çupa’dan (!) - ofansif orta sahaya dönüşünce takımın rengi de değişti. Veli’nin yokluğunda ‘her derde deva’ Necip oluşan gedikleri onarmada Atiba’ya omuz verince ön taraf daha iştahlı, rakip için daha tehditkâr bir tavra büründü.

Sıra Töre ve Quaresma’da


O nedenle Mario Gomez söylendiği gibi özgüven kazanarak değil tam tersi kendini en iyi bildiği iş olan ‘gol’ü yapacak pozisyon zenginliğinin içinde bulunca yükseldi.

Yeni düzende tıpkı Gomez gibi Oğuzhan yaratıcı, Olcay çalışkan ve bitirici kimliklerine kavuştular. Hücumda Töre ve Quaresma topla oynamak yerine ‘takımla oynamaya’ ikna edilebilirlerse Beşiktaş maçları daha da izlenir hale gelir. Böylece ofansif hatta bir Türkiye klişesi olan “Bireysel hatalardan basit goller yedik” türünden suya tirit açıklamalarda duymak zorunda kalmayız. Elbette tüm bu belirlemelerin kalıcı olması için performans devamlılığı şart.

29 Ekim 2015, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Dayanışma ve basit oyunun zaferi!..‘’

Ligin tempo/ritm ortalamasının hayli üzerine çıkan maçın ilk yarısına rengini veren Beşiktaş’ın Oğuzhan merkezli pas bağıydı. Çok seçenekli bu pas oyununa ise Atiba ile Necip’in özel performansı yol verdi... Veli’nin yokluğunda bu ikili, hem topun kaleden uzak tutulması hem kapılması hem de öne taşınmasında o denli pratik ve işlevseldiler ki, önlerinde oynayan tüm ekibin o denli gösterişli oynama/görünmelerini temel aktörü oldular. Antalya’nın ilk yarı boyu tüm girişimleri bu duvara çarptı desem abartmış olmam. Elbette kazara Eto’o’nun önüne düşen top hariç!...

Efektif hem de işlevsel

Olcay 20. dakikada gelişen 7-8 paslık oyundaki gayretini golle süsleyebilse ya da Oğuzhan en başarılı olduğu ‘tek pas’ta ısrar edip oyunu arkadaşları için kolaylaştırsa, Beşiktaş maçın yükünü daha ilk yarı hafifletecekti. Bunlara bir de Quresma’nın ‘bildik top tutkusu’ ekleyin... Oysa ‘basit oynama’yı aramak hem efektif hem de işlevseldir. Tıpkı Atiba/Necip’in yaptığı gibi...

İkinci yarının ilk bölümünde Beşiktaş anlaşılmaz biçimde ‘pas düzeni’ni kaybetti. ‘’Buna Antalya’nın baskısı neden oldu’’ diyeceğim ama değil. Basit oyundan uzaklaşıp ‘kişisel performans tutkusu’ daha öne çıktı. Ta ki 63. dakikaya kadar... Quaresma belki de maçtaki ilk doğru pasında Beck’i asiste mahkum etti (!) ve o da Gomez’e golü yaptırdı.

Ligin izlenesi takımı

Maç boyu Beşiktaşlı oyuncular skoru erkenden farka götürecek pozisyonlar yaratmakta ne denli yaratıcıysalar gol için gereken paslar da o denli acemi tercihlerde bulundular. Ne zaman ki dördüncü golde olduğu gibi tek top/basit oyun formülüne sadık kalıp doğru vuruşu tercih ettiler o zaman istediklerini yapıp hem de gösteriyi bol golle süslediler. Antalya ise Eto’o/Lazaroviç ikilisi dışında gayretli ancak yaratıcı değildi. Kuşkusuz ki bunda yetenek/beceri eğrisinin önemi büyüktü. Kalesini doğru savunan bir takım olan Beşiktaş bu tempoda ısrar edip ve oyunu basitleştirme konusundaki ısrarını kaybetmezse, şampiyonluğu - şimdilik - bilemem ama ligin en izlenesi takımı olacağı açık...

27 Ekim 2015, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bu maç özelinde doğru oyun...‘’

Ligin vasat seviyesi nedeniyle oyununu geliştirmekte hayli zaman kaybeden Şenol Güneş’in Beşiktaş’ı, dün akşam ilk 10 dakikayı atlattıktan sonra ‘duruma el koyar’ gibi oldu!.. Bunu yaparken de iki kenarı Töre ve Quaresma’dan hatırı sayılır katkılar aldıysa bunu ‘besleyici üçlü’ Atiba, Oğuzhan ve Sosa’ya borçluydu. Ancak bu üçlü henüz tempoyu ayarlayacak yetkinlikte değiller... Beri yandan gerek sakatlıklar gerekse de derslerine yeterince çalışmadığı için Beşiktaş’a geldiği seviyede kalan İsmail Köybaşı’nın gayretli ancak işlevsiz performansına diğer kanat beki Andreas Beck de eşlik edince hücumu çeşitlemek mümkün olamadı. Haliyle iş, çoğu zaman olduğu gibi organizasyondan çok yine bireysel beceriye kaldı... Yani Töre ve Quaresma’ya...

Mahir oyuncu Sosa

İkinci devrenin hemen başında Podolski’nin bir gece önce attığına benzer bir pozisyon yakalayan Gökhan Töre, o yetkinlikte olmadığı için tabelayı değiştiremedi. Derken, takımın topa en mahir oyuncusu Jose Sosa tuhaf bir top kaptırdı. Top kaptırmak şaşırtıcı değil ancak devamında hiçbir reaksiyon vermeyip gol olana kadar durumu izliyor olması şaşırtıcıdan da öte bir durum... Açıklayıcı tek gerekçe o anda oluşan ‘sakatlık’... Devamında derhal oyundan alınışı da bu tezi destekliyor gibi...

Ardından geriye düşmüş olan Beşiktaş mecburen tempoya yüklendi ve ‘gol ustası’ Gomez’in zarif çalımlarının ardından gelen net bir vuruşuyla attığı gol ile üzerindeki tedirginliği de attı.

Önemli puan

Şenol Güneş, Beşiktaş’ı ağırdan da olsa istediklerini sahaya yansıtan bir takım haline getiriyor. Koşuyor, çalışıyorlar... Çözülmesi gereken sorunların başında topla çabuk iki kenar oyuncusunun ‘takımı da çabuklaştırmak’ için topu paylaşma konusunda biraz daha paylaşımcı olmaları geliyor. Beklerin hücuma katkı yapacak seviyeden uzak oluşları da önemli eksik... Yine de bu maç özelinde rakibi kaleden uzak tutmak ve düzenlerini bozma konusunda ise hayli iyi durumdaydı Beşiktaş. Yedikleri gol dışında, pozisyon vermezken öncelikle doğru oynadılar... Kazanabilecek fırsatları buldularsa da olmadı ancak önemli bir puan almayı başardılar.

23 Ekim 2015, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI