Arama

Popüler aramalar

‘’Sorun büyük ve derinleşiyor‘’

Ülkemizin temel sorunu topu oynatmaktan öte bir yerde. Temel sorun topu oynatacak güce sahip olamamakta! İki gece üst üste izlediğimiz takımlarımızın maçlarında gördük ki, bu skorları almak için bu kadar Euro harcamaya, bu kadar antrenmana gerek yok sanki! Bu oyun atletizm olmadan, sadece yetenek satın almayla oynanamıyor. Beşiktaş dün ilk devre boyunca rakibini şaşırtacak hiçbir şey yapamadı. İkinci devre bile 2-0 geri düşene kadar benzer biçimde işledi. Peki sorun neredeydi? Bir gün önce yapılan basın toplantısının ‘sorunsuzluk anlatısı’ takıma mı geçmemişti ya da futbolcular futbolu mu unutmuştu? Yoksa ‘yaş ortalaması’ mı kendini hissettirdi? Veya durumu ‘idari olarak paralize’ olmak açıklar mı bilemiyorum ama Beşiktaş’ı çok zorlu bir sürecin beklediği açıkça ortada. Dahası iyi oynamasa bile oyuncusunu yuhalayan kültürü alt etmeyi başaramayınca ülkede işlerin yoluna koyulması yakın gelecekte mümkün görünmüyor.

Gecenin sorusu

Hakikaten, kiralık alırken bile birkaç kez düşünülmesi gereken Lens’in bonservisi neden alınır? Ve yabancıların bile fark yaratmakta güçlük çektiği ülkemizde o çok övülen ‘yetenek’li oyuncular kimler ve neredeler?

Maçın starı

Takım olarak Genk. Her anında oyunu her bir öznesiyle doğru oynayarak ‘Futbol takımı nasıl olmalı’yı gösterdiği için.

Maçın olayı

Uzun zamandır antrenman fotoğrafları dışında görüntüye çıkmamış Guti Hernandez’in, Şenol Güneş ile pozisyon kritiği yaptığı ekran görüntüsü! Hayırdır inşallah!..

Kısa mesaj

Beşiktaş gerek idari gerek teknik yönetim olarak belli ki karışık. Bunu basın toplantıları anlatmıyorsa da sahada olan biteni izleyerek anlayabiliyoruz.

26 Ekim 2018, Cuma 04:51
YAZININ DEVAMI

‘’Biri oynar, biri bakar!‘’

Yaş ortalaması 30’a dayanmış iki takım ilk devre ciddi efor sarf etti. Çünkü, Göztepe ya Halil ile Yasin’e uzun oynadı ya da bu iki oyuncu topları süratle ileriye taşıdıkça iki takım oyuncuları uzun mesafeler kat etti. Bu da birilerinin yorulacağı anlamını taşıyordu. Bu durum da öndeki üçlü Babel-Love-Lens’in etkili olmasını engelledi. Böylece Göztepe bekleyerek değil öne oynayarak kalesini savununca ilk devre izlenir hale geldi. Zaten tecrübe etmediği bir savunma kurgusuyla sahada olan Beşiktaş ikinci devrenin başında kalecisi Karius bağlantılı paslaşmalarla çıkmak isterken golü yedi. Yetmedi, o kısa erimli zihinsel dağılma sona ermeden Roco-Medel bölgesine indirilen toptan ikinci gol de gelince zihinsel dağılma kronikleşti. Yorgunluk ve ‘maçı çeviremeyiz’ ruh hali de devreye girince Şenol Güneş’in öne adam alarak reaksiyon gösterme planı da suya düştü. Oyunu eline alan Göztepe sadık kaldığı ilk planını revize dahi etmeye gerek duymadan üç puanı almayı bildi.

Gecenin sorusu

Acaba hangi performans verilerine bakılarak kiralık Lens’in bonservisi alındı ve pas değil ama vuruş kalitesi tartışmalı Oğuzhan’ın penaltı kullanması tuhaf olmadı mı?

Maçın starı

Göztepe kalecisi Beto. Hem penaltı kurtarışı hem de kalesindeki duruşuyla takıma cesaretli oynama konusunda güven verdi.

Maçın olayı

Ülkede ‘yaş ortalaması’ sorunu ‘yıldız isim sıvası’ ile kapatıldığı için oyunun gerçek sorunlarını tartışıp çözüm aramak da mümkün olmuyor. Sonunda olan samimi duygular ile savrulan paralara oluyor ve “İşte hayat böyle akıp gidiyor.”

Kısa mesaj

Göztepe’nin taviz vermez oyunu karşısında Tolgay, Oğuzhan, Gökhan, Caner, Lens, Love gibi oyuncuların ‘görünmezlik pelerini’ giydiği bir takım maç kazanamazdı..

22 Ekim 2018, Pazartesi 01:46
YAZININ DEVAMI

‘’Eksikleri zaman‘’

Bütün yeniler doğası gereği sıkıntılıdır ve en çok ihtiyaç duydukları şey, zamandır. Bu takım da öyle. Genç, hevesli, arzulu ancak yeni olduğu için de ürkek, çekingen ve tedirgin. Ülkenin görevi ise evlatlarını biraz daha cüretkar olmaya yüreklendirmek olmalı. Dün sahada derli toplu oynayan, kendilerine verilen plana sadık, arayan, üretmeye çalışan bir oyuncu topluluğu izledim kendi adıma. Bosna Hersek takımı güçlü hücumlar organize edemediyse bunu takım savunmasının gücüne bağlamak gerek. Düşünün ki o takımda Dzeko, Visca, Pjanic gibi seviye üstü oyuncular varken tüm ilk yarı boyunca bunu yapmayı becerdi bizimkiler. Elbette öne oyunda bitiricilik gibi kronik sorunlarımız var ve bu sadece milli takımın değil genel olarak ülke futbolunun sorunu. Ancak oyunun geneli düşünüldüğünde rakibi kendi ceza sahasına büzüştürdüğümüz ikinci yarıda gol için gereken farklı şablonları çalışma ihtiyacı da ortada. Bir de vuruş kalitesi. Ne yazık ki bir önceki kuşağın beceri seviyesine -diyelim ki Burak Yılmaz- erken yaşta ulaşacak ön oyuncumuz, Cenk dışında şimdilik kaydıyla yok gibi görünüyor.

Gecenin sorusu

Birçok sorunumuzu ithalatla çözmeye çalıştığımız gibi ligimizin gol sorununu da ithalata havale edince ister istemez sıkıntı çıkıyor. Bu işe kafa yormak gerekmiyor mu?

Maçın starı

Cengiz Ünder... Oyunu her iki kanatta da oynarken seyir ve heyecan seviyesini yükselten hamleleri nedeniyle.

Maçın olayı

Gerek orta sahada gerek önde fark yaratacak oyuncu sayısının sınırlılığı açık seçik gözleniyor. Oğuzhan’ın da Hakan, Cengiz seviyesine ulaşması ön taraftaki tutukluğu giderir diye düşünüyorum.

Kısa mesaj

Mircea Lucescu’nun takımı iyi yolda görünüyor. Bu tutkulu takımı yükseltmek için eleştirirken bile doğru cümleleri bulmaya gayret etmek daha iyi takım olma süresini kısaltacaktır.

12 Ekim 2018, Cuma 04:25
YAZININ DEVAMI

‘’Canını dişine taktı, kazanamadı‘’

Bilinir, Rıza Çalımbay takımları birbirine yakın duran bunu da kendi alanında uygulayan oyunculardan kuruludur. Bir diğer bilgi, yaş ortalamasının getirdiği zorunlulukla Beşiktaş’ın ilk devreleri uykuda geçirmeye çalıştığıdır. Oyun kurucusuz Beşiktaş’ta Ljajic ile Love’ı takımlarından koparan Konya oyunun boyunu uzatarak rakibini geri koşturdu. Bir de Vida ilk yarım saat dolmadan hem kendini attırıp hem de gole sebebiyet verdi. 50’den sonra eksik Beşiktaş oyunu kurgular gibi olduysa da bu kez de sahadaki oyuncuların hızı önde etkili olmalarına yetmedi. Ta ki, Oğuzhan girene kadar. Önce Caner’le onun iş birliğinden bir gol çıkardı Beşiktaş. Ardından bir baskın hücumda yedekten gelen Lens’le ikiyi yaptı. Ancak onlar da tıpkı Konya gibi skoru koruma derdine düşünce canlarını dişlerine takarak kazanmaya yaklaştıkları maçı neredeyse kaybedeceklerdi.

Gecenin sorusu

Gücünü pas oyununa dayalı akıcılıktan alan Beşiktaş daha görünür olduğu Oğuzhan ya da Tolgay’dan biriyle oynadığında bu düzene göre daha etkili görünmüyor muydu?

Maçın starı

Konya’nın etkili olduğu anlarda Nejc Skubic ile Paulo Hurtado. Beşiktaş adına canını dişine takan Atiba ile girdikten sonra maçın rengini değiştiren Oğuzhan Özyakup.

Kısa mesaj

Ortada oyun kalitesinden söz edilemezken onlarca kart... Mücadele gücünün mü, çaresizliğin mi özeti?

08 Ekim 2018, Pazartesi 06:00
YAZININ DEVAMI

‘’Yetenek düzenli oyuna yetmedi‘’

Şampiyonlukların ardından geçen sezon ligde hafifçe sallanan Beşiktaş ilerleyen yaş ortalamasına rağmen bir ara eski ritmini bulur gibi oldu ancak uzun sürmedi. Necip/Medel/Adem üçgeni sayesinde bulunan yeter pozisyonlar gole dönüşmeyince Malmö’nün düzenli savunması gittikçe dengesine oturdu. Üstelik 54’te bir de ‘kaza golü’ geldi. Malmö maçın başındaki Beşiktaş kenar oyunu söndürünce yük iyice Ljajic’e bindi ve o tek oyuncuyu kontrol etmek de onlar açısından kolaydı. Çünkü, yardımcısı yoktu. Ofansif karakterli yedek kulübesindeki seçenekleri sahaya sürmekten başka çare kalmamıştı ki, o ara ikinci golü de yediklerinden oyuna girmek iyice imkansızlaştı. Ve, ‘Daha yetenekli’ diye nitelenebilecek Be∫ikta∫ öncesinde kolay görünen maçı düzenli oyun, fiziksel güç ve biraz da tesadüf sonucu kaybetti.

Gecenin sorusu

Yedek kulübesinde tutulan onca ofansif karakterli oyuncuyu oyuna göndermekte gecikildi mi?

Maçın starı

Ortada maçın adamı olmayı hak eden birini göremedim. İlk devre belki biraz Ljajic belki Necip. Ama ikinci devre takım olarak Malmö.

Maçın olayı

Ortada giden maçın hikayesini Malmö’ye çeviren o başıbozuk ortada Caner Erkin’in ayağınaçarpan top..

Kısa mesaj

Görülüyor ki Beşiktaş, birbirini ezberlemiş kemik kadroyla oynamak zorunda. Lens, Töre, Love ancak sınırlı sayıda maça etki edebilir gibi duruyor.

05 Ekim 2018, Cuma 06:00
YAZININ DEVAMI

‘’Maçı değil ama zaman kazandılar‘’

Sıkıntılı iki takım. Biri çalıştığı oyununu oturtamamış Fenerbahçe, diğeri kaybettiği oyuncular nedeniyle oyunu bozulmuş Beşiktaş. İlk devre oyunu akıtma konusunda Fenerbahçe bir parça önde göründü.

Lakin Aatif, Ayew yakalananları gol yapamayınca maçın hikayesi bir türlü Cocu’nun eline geçemedi. Daha sakin kalan, Atiba’nın kaptıklarını set oynamadan hücuma aktaran Beşiktaş ise pozisyon buldu ancak gol beklemediği yerden geldi. O golü yerleşik savunmadaki Fenerbahçe yemedi diyeceğim ama onlar yedi!

Sektirdiler ve sekeni alamayınca şutör Babel tek başına golü yaptı. İkinci devre maçın Fenerbahçe’ye geçer gibi olduğunda Şenol Güneş 70’lerde Larin/Ljajic değişikliği yaptığı anda Hasan Ali/Ayew işbirliğinde golün gelmesi hesapta olmayan bir durum olsa gerek. İki takım da yoğun gerginlik altında çıktıkları maçtan diğerlerinin puan kaybettiği haftada ‘zaman kazanmış’ olarak çıktı.

Gecenin sorusu

Küfür etmeden sevinmek, kızdırmak ya da protesto etmek mümkün değil mi gerçekten? Ayıp, günah, mahcup olmak diye bir şey yok mu? Bu kültürle mücadele etmeden yaşam ya da oyun gelişir mi?

Maçın starı

Kuşkusuz ki, Atiba ve Hasan Ali. Hele ki, Atiba. İkisi de takımları için yapması gereken her şeyi yaptı. Ardından kritik kurtarışlarıyla maçı Beşiktaş’ta tutan Karius.

Maçın olayı

Futbol sade ve çabuk oynanan bir oyundur. Örneğin; 75. dakikada Harun’un eliyle kurduğu oyunda Valbuena’nın topu Karius’a teslim ettiği pozisyon. Olabilirdi, olmadı.

Kısa mesaj

Skoru yetersiz görünse de tempo arayışı açısından iyi maçtı. Ancak iki takıma da bu kadarı yetmez. Bu kadar harcama ve ilgiye daha fazlası gerek.

25 Eylül 2018, Salı 06:00
YAZININ DEVAMI

‘’Aradaki fark büyük!‘’

Maç öncesi Beşiktaş’ı uzak ara önde görecek insan sayısı tartışılmayacak oranda fazladır. Ancak ilk yarı gösterdi ki futbolda, becerisi düşük olsa da kolektif oynayanlarla, maliyeti yüksek bireysel beceriye dayalı takımlar arasındaki fark sanıldığı kadar da büyük değil. Bizim bir alt ligde oynayan Amin Askar’ın oynadığı takımla, Lens’in oynadığı takım arasında ilk yarı dünyalar kadar fark yoktu. Hatta Şenol Güneş’in şikayet ettiği bozuk zemin Beşiktaş’ı gol yemekten bile kurtardı.

Verilere göre toplam kadro değeri 7.65 milyon euroluk takım ile 91.45 euroluk takım arasındaki fark ikinci devre ortaya çıktı. Onca zaman oynamadığı için paslanmış Töre yerine Babel ile çıkan Beşiktaş oyunu çevirdi. Ve devrenin ikinci ciddi atağında Babel golcü vuruşuyla gidişatı değiştirdi. Peki bunu neye yormak gerek? Beceriye mi, donmuş oyunu açacak hamlecileri kenarda tutup zamanı geldiğinde oyuna sürme fikrine mi? Karar vermek zor. İki takım arasındaki fark büyük ancak maliyet daha büyük.

Gecenin sorusu

Bir takım Maçın starı çoğu maçın ilk devreleri boş hükmünde geçiyorsa bunu yaş ortalaması yüksekliğine mi fiziksel yetersizliğe mi bağlamalı?

Maçın starı

Öncelikle Babel. Attığı gol ile maçın hikayesini değiştirdi. Sonra hikayeye kurtarışlarıyla katkı koyan Karius ve top kullanımda iyi sinyaller veren Ljajic.

Maçın olayı

Kötü ve şikayet edilen zemin bu kez Beşiktaş’ı belki de bir gol yemekten kurtardı. Lakin zemini sıhhatli tutmak bu kadar mı müşkül?

Kısa mesaj

Beşiktaş oynadığı her maçı başından sonuna ciddiye alıp her saniyeyi gelişme için kullanmalı. Bu tür maçlar eksikleri tespit etme konusunda büyük yardımcıdır.

21 Eylül 2018, Cuma 06:36
YAZININ DEVAMI

‘’Fenerbahçe gelişiyor‘’

Fenerbahçe’nin karakter oyuncusu Alex de Souza hatıratında hocası Aykut Kocaman’ın kendisine sık sık “Burası Türkiye” diye hatırlattığından söz eder. Bu cümle sanırım anti-futbolu özetlemek için kurulmuş. Dün akşam maçın ilk yarısı bu minvalde cereyan etti. Aykut Kocaman ya da Rıza Çalımbay, eskiler değişmiyor da yeni olan Cocu’dan insan gençleşmiş takımıyla başka şeyler bekliyor!. Ama onunda ihtiyacı, zaman. İlk şut 37. dakikada ‘deneyim abidesi’ Topal’dan geliyorsa Ortaçgil’in dediği gibi; “Bu iş zor Yonca”. İlk devre Konya ara ara gole yaklaştı ancak oyunu ‘sıradan’ diye özetlemek gayet mümkün.

İlk devre gibi ikincinin başında da Konya en azından hücumlarda bir dilim öndeydi ancak bu maçlar golü bulmayı gerektirir. Örneğin, Yatabere 64’te atsa maçın hikayesi değişecek ama olmadı. O zaman Şener’le başlayan ilk organize atağın gol olmasını engellemen gerek. Ama onu da yapamazsan oyun yönetimini kaybedebilirsin. Fenerbahçe 80’de golü atmamak için çırpınmasa maç orada kopacak lakin olmadı. Ancak daha kıymetlisi, hücuma giden Fenerbahçe kalabalığının aynı iştahla savunmaya yerleşme gayretiydi. Bence Fenerbahçe ritmi tutturmuş olarak gelişiyor.

Gecenin sorusu

Transferlerde yaş ortalaması 24 yaş civarı olan Fenerbahçe 29 ortalamayla oynadı. Anlayabilirim.. Peki, bu oyunu düşük yaş ortalaması oynayamaz mı?

Maçın starı

Harun Tekin. Öyle şeyler kurtardı ki takımı maçta tuttu. Sonra, Elif Elmas. Girdi ve hikayeyi takımı lehine çevirdi. Denebilir ki, “Onu herkes atar!” Sorarım, “Neden orada, atacak pozisyonda değillerdi?”

Maçın olayı

Aykut Kocaman genetiğine sahip Konya deplasmanı her daim zordur. Ancak Kocaman’ın o kadar güveniyor görünmediği Elif’in girdikten sonra yaptıkları Cocu’nun oyun anlayışının ipuçlarıydı.

Kısa mesaj

Fenerbahçe ağır da olsa toparlanıyor. İhtiyaçları, ezber. Bunun için de ‘tekrar’ gerekiyor. Onu da dar zamanda yapmak zorunluluğu var ve müşkül olan da bu...

17 Eylül 2018, Pazartesi 07:00
YAZININ DEVAMI