Arama

Popüler aramalar

‘’Top Kalli'de!‘’

Hazırlık kampı başlangıcını suni çimde yapan, ve Hakan Şükür sakatlığıyla biten ilk kısmın bir büyük takıma yakışmadığını belirtelim. Sezon başı Kalli'nin ağır antrenman temposu, yapılmasını istediği hareketlerin temel yanlışlarını paf takım oyuncularına gösterir gibi belirtmesi, Kalli nezdinde acaba Galatasaray'lı futbolcuların futbol bilgisi olarak bu işin çok mu başında olduğu gözüküyor. Lincoln transferi maliyeti çok yüksek olmasına rağmen doğru. Hem seyirciyi hem de takımı motive edecek, coşku getirecek bir transfer. Üstelik yönetimi de yapılacak işler için bir süre nefes alma imkanı sağlayacak. Burada önemli konu ligin başlamasıyla birlikte, bozuk zemin zorluğu ve rakiplerin çabuk sinirlenen Lincoln'ün karşısındaki sert oyunu Galatasaray'ın 10 numarasını nasıl etkileyeceğidir. Benim Almanya'da çıplak gözle izlediğim Lincoln, sert savunmacılara karşı etkisiz kalıyor ve çok sinirleniyor.Bu ilerleyen dönemde sorun olabilir. Lincoln'ün defansif özelliği az olduğu için, Linderoth bu sezon çok yorulacak. O bölgenin yardımcısıda enerjisi ve tecrübesiyle Ayhan olmalı. Tartışmasız seyir zevki verecek kalitedeki Lincoln'ün verimi, özellikle iki yanında oynayacak olanların onunla yapacağı pas alışverişini üst düzeyde ve "onu" anlayarak yapmasından geçecektir. Belki Kalli, Lincoln'ü Almanya'dan bilebilir ama, ne Lincoln takım arkadaşlarını ne de takım arkadaşları Lincoln'ü İstanbul'daki maça kadar saha içinde oyun aktivitesinde tanıma fırsatı bulamadılar. Bizim anlamadığımız konu Galatasaray'ın yeni sezonda oyun kurgusunu Lincoln üzerine planlanmasına rağmen onun İstanbul'daki maça kadar neden oynatılmadığıdır. Eğer niyet sadece Lincoln ilk defa İstanbul'da oynasın ve hasılat elde edilsin ise, bu vizyonsuzluktur. Lincoln'ün performansı, takımın ona ne kadar uyum içinde yardım edeceği ile doğru orantılıdır.Santrafor sancısıİkili forvet arkasında Lincoln, akıllarda soru işareti bırakmayacak mükemmelikte, bu tamam. Esas soru Lincoln'ün önündeki ikili forvet, gol için yeterli mi, değil mi? İşte Galatasaray'ın zayıf noktası burası.Geçen senelerin kolay gol bulan takımı, Hakan'ın sakatlık riskinin yükselmesi ve sezon içinde kaç maç oynayacağı bilinmemesi nedeniyle bu bölgeye mutlak takviye gerektiriyor. Çok koşan, top kapan ve Lincoln ile gelen topları hem kanatlardan hem de dikine oyunda, gol noktasında bitirici son vuruşlarıyla sürükleyecek bir yabancı golcü buraya lazım. Linderoth; düz, çok koşan, oyunda devamlılığı olan bir futbolcu. Onu çıplak gözle izlerken, biraz da topla oyuna girişi iyi olsa Gravesen'i yakalar diye düşünmüşümdür. Ama her şıkta Galatasaray seyircisi; sağlam, futbolu renksiz ama faydalı bir futbolcu seyredecek. İleri çıkışlarına izin verilirse de takımın önde baskısı ve gol yollarına faydalı olacaktır. Bir ufak tiyo: Linderoth aynı zamanda iyi de frikik atar, hatırlatalım.Operasyona benzer bir şeyGeçen yazımda Galatasaray'da gelenlerden çok, içeride yapılacak operasyonun önemli olduğunu belirtmiştim.Operasyona benzer! bir şey yapıldı. Fikrin kimden çıktığını bilemem, ama yapılan aynı deve kuşu misali oldu. Yani, ne deve ne kuş acayip bir görüntü ortaya çıktı. Öncelikle şunu belirtelim; Eğer işi biliyorsan yöneticilik kulübün menfaatlerini korumayı gerektirir. Şimdi düşünelim; altı ay sonra Kalli herhangi bir sebeple takımdan ayrıldı ve yerine yeni bir hoca geldi. Takıma bakıp; "Bana forvet gerekli" derse, Hasan Kabze ve Necati Ateş gibi futbolcuları nerede bulacak sınız?Hangi sponsor! parasıyla nasıl alacaksınız. Evvel ki sene leblebi gibi gol atan, hücum zenginliği açısından Türkiye'nin en iyi yerli forvet hattına sahip Galatasaray da, acaba ne oldu da bu iki futbolcu kapı önüne kondu. Yapılış biçimi doğru muydu? Daha sonra da takımın teknik patronunun "Hakan para etmezdi, Necati'yi para kazanmak için kadro dışı bıraktık" demeçi sizce ne kadar doğru... Teknik patron kimin ne kadar para edeceğine mi, kiminle saha içinde başarıya, yani şampiyonluğa ulaşacağını mı düşünmeli? Şimdi bu kararın kimin tarafından verildiği Kalli'nin demeçi ile belli olmuyor mu. Kulübün maddi sorunlarının sorunluluları böyle bir kararı vermiş ise neden bunu antrenörün demeçinin arkasına saklarlar. Bunu anladınız mı?Cihan oynadığı futbolla Galatasaray'a hizmet etti. Daha önce oynamadığı bir bölgede sağbek de yokluktan oynatıldı, sesi çıkmadı. Esas yeri olan göbekte zaman zaman görev verildiğinde veya forvete sürüldüğünde kendi karakteri icabı kulis yapmadan, elinden gelenin en iyisini yapmaya devam etti. Grup kurmadı, lobi yapmadı, dedikoduya dalmadı, profesyonelce yaşadı, kültürüyle örnek oldu ve sonunda gitti. Profesyonel hayatta bunlar olabilir, vedası şık olmalıdır böyle durumların, yoksa takım yönetime güvenini kaybeder, sürekli tedirginlik yaşar. Zaten gerek sporcu kişiliği gerekse rakiplerinin bile saygı göstererek bahsettiği Ergün ise ayrı diğer bir konu. Ön görüşme yapılıp iki gün sonra buluşmak için randevu verilmesine rağmen ilk görüşmenin daha üzerinden 1 saat geçmişken, sonraki görüşmeyi beklemeden "Ergün'e jübile yapacağız" tarzına, Galatasaray vefası ve çağdaşlığı yakıştı mı, diğer hizmet eden futbolcular, bu olayda sizce nasıl ders çıkarır? Forvet takviyesi şartSon maçın kahramanı Serkan ve fizik gücü yerinde olan Barış, tamamlayıcı olacaklar takımda, şuandaki görüntüleri öyle. İlk 11'de forma şansları zor. Sabri'nin genç yaşı, dinamik oyunu ve edindiği tecrübe onu takıma daha yakın kılacaktır.Artık sopa sallanmamalıTomas'dan ön libero, Linderoth'dan solbek olmayacağını biri Kalli'ye anlatsa iyi olacak. Elinde Mehmet Topal gibi bir oyuncu varken, üstelikte Galatasaray'a gelecekte hizmet edebilecek bir futbolcuyken ve de antrenmanların en göze batan çalışkanı ise, onu formasıyla buluşturmak, gençlere şans veren! Kalli'nin görevi olmalı. Mehmet Topal, satılma yanlışlığını Galatasaray aklından bile geçirmemeli.Galatatasaray, sol tarafta Volkan'a alternatif bulmak zorunda. Bu rekabet hem Volkan'ın performansını yükseltecek hem de sakatlık durumunda bu bölgede ki problemi ortadan kaldıracak. Gidecekler listesini kılıç gibi futbolcuların başında sallamanın artık modası geçti. Galatasaray'da santrafor ihtiyacı olduğu gün gibi ışığa çıktığına göre kadro belirlenlemeli ve sürekli karın ağrısı yaratan gidecekler listesinin "Devamı gelecek" sopası sallanmamalı...Arda'yı kaybetmeyelimArda hem futbol kalitesi açısından, hem de alt yapıdan yetişenlerin takımda yer bulabileceğinin örneklemesi nedeniyle önemli bir değer Galatasaray için. Maddi açıdan da yetiştirilip, satılabilecek futbolcu örneği.Bu neşeli gencin, son günlerdeki suskunluğu kuşaklar arası çatışma gibi geliyor bana. Kalli'nin Arda'ya bakışı, dedenin toruna bakışı sevecenliğiyle olursa, Arda'nın Galatasaray da büyümesi çok daha kolay ve görkemli olur. Bu sorun hemen çözülmeli, neşeli Arda geri gelmeli...Kalli'ye Hasan'ı 'bir bilen' anlatmalıTürkiye'nin önemli futbol değeri olan Hasan Şaş, Galatasaray'da kaybedilme çizgisinde duruyor. Oysa Hasan, eğer iyi tanırsanız ve onun 'kontrolsüz enerjisini' yönlendirebilirseniz maçın gidişini değiştirebilecek ender Türk futbolculardan biridir. Bunu hatırlatalım... Ani çıkışları, oyun içi aşırı agresifliği onun kalbinin coşkusu ve bitmez tükenmez kazanma hırsından kaynaklanmaktadır. Hasan'ın davranış biçimini ve oyun içi etkinliğini; onunla, takıma disiplin gösterisi yapmak isteyen ve her an onu yakabilecek cezayı verebilecek görüntüsündeki Kalli'ye, Hasan'ı 'bir bilen' anlatmalı...Orkun, Erciyes'te iyiydi, çünkü önünde geride yığılıp, kontraya çıkmaya çalışan takım vardı. Galatasaray'da ise, işler tam tersi. Stoperlerin bile gol aradığı takımda oynamanın zorluğunu yaşayabilir.Her şeye hazır olmalıGalatasaray'ın derdi Kalli yapıyor, yönetim bakıyor görüntüsüdür. Siz istediğiniz kadar "arkasında duruyor, bütün sorumluluğu alıyorum" demeci verin, neticede kaybedecek olan kişiler değil, Galatasaray olacaksa kadro dışı bırakılanlar ve satış listesine konanlar kulübün geleceğini düşünerek yapılmalıdır. Sel gider, kum kalır. 5 maç cezası olan Galatasaray, ancak ligin 12. haftasında seyircisinin karşısına çıkacak. Buraya kadar olabilecek puan kayıpları da en büyük tehlikedir. Şampiyonluk için büyük beklenti yaratılan Galatasaray'ın coşkulu taraftarı takımından koşan agresif mücadele gücü yüksek bir takım olmasını ve hedefe varmasını bekliyor. Bu konuya dikkat çekelim, onların hislerine tercüman olalım.

05 Ağustos 2007, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Lütfen biraz ciddiyet‘’

Sarı-Lacivertli takım, geçen sezon elde edilen şampiyonluğun vermiş olduğu rahatlığı üzerinden atarak, işin ciddiyetini kavramalı. Fenerbahçe’nin zorluğu bu sene de Zico olur. ‘O mu Fenerbahçe’ye bir şeyler veriyor, Fenerbahçe mi ona?’ bu konuda düşünmek gerek.Etkileri sürüyorHazırlık kampı öncesi ve sırasında yapılan kutlamalar, adeta doruğa ulaşan şampiyonluk isteğiyle gelen zaferin verdiği tatmin ve eğlence kervanı, hâlâ etkilerini takım üzerinde sürdürüyor. Bu yeni sezon öncesi Fenerbahçe’nin işin ciddiyetini kavrayamamış olduğunu ifade ediyor. Üstelik Şampiyonlar Ligi 3. ön eleme turu gibi hayati önem taşıyan, kulübün maddi olarak geleceği ve imajı açısından son derece önemli olan bu maçlar öncesi Kanarya, ne psikolojik olarak ne de takım organizasyonu olarak hazır gözükmüyor.Appiah bir sorunHâlâ kararsızları oynayan Appiah’ın, içeriye başka, dışarıya farklı demeç vermesinin devam etmesi, huzursuzluk ve takım kurgusunda belirsizliğe sebep oluyor. Appiah kalacak ise, mutlaka son vuruş ustası golcüye ihtiyaç var, gidecekse; Alex’in oyunun ofansif yönünde olması ve defansif oyuna katılmamasından ötürü Appiah tipinde geriden üçüncü bölgeye top taşıyacak, topu oyuna olumlu sokacak orta saha oyuncusu gerekli olacaktır.Gidenler aranacakSezon öncesi hazırlık kampında, gerek fiziki şartları gerekse çalışma temposu ve antrenman yüklemeleri açısından tatmin edici geçmedi. Yüksek teknik kapasitesiyle zaten maç kazanan Kanarya’nın, bu sene ihtiyacı olan fizik gücü şüphe götürür durumda. Geçen sene takımın trafosu sayılabilecek Tuncay ve Ümit Özat’ın mücadele gücünden yoksun olan Sarı-Lacivertliler’in, mutlaka fizik gücünü yükseltmesi gerekirken, kamp çalışmaları böyle bir görüntü vermedi. Fizik dayanıklılık iç maçlarda da, en önemlisi çok şey beklenen Avrupa maçlarında da sorun olacak gibi. Son oynanan Shakhtar maçı da, ciddi bir sınav olarak seçilememiş.Lugano’ya dikkat Alex’in sakatlığının ligin başlamasına on gün kala geçmiş olması, takım idmanı yapmamasından ötürü ciddi bir sorun olarak duruyor. Tüm oyun kurgusunun Alex üzerine kurulduğunu düşünürseniz, fizik olarak Alex’in üzerine binecek yükü tahmin etmek zor değildir. Yeni gelenler birlikte oynamadığı sürede uzunca olabilecek gibi gözüktüğünden, çok maçta Alex ve yeni takım kurgulanmalıdır. Lugano’nun Copa America nedeniyle takımdan ayrı kalması ise, defansta Önder, Edu, Lugano, Carlos ezberini geciktirir. Özellikle kanat bindirmeleri etkili olan Carlos’un çıkışlarında kademe için birlikte düşünce üretme gerekliliği şu ana kadar gerçekleşmiş değil. Kaldı ki Lugano geç kaldığı pozisyonlarda penaltı veya frikik yapacak dengesizlik veya sertlikte topa müdahale ediyor. Bu konuda ikaz edilmeli.İstikrar abidesi MarcoMarco Aurelio sorunsuz olarak verilen görevi istikrarla yaparken, bu senede Fenerbahçe’nin devamlılığı olan en önemli futbolcusu olacaktır. Appiah yokluğunda Deniz Barış birlikteliği Marco’yu devamlılık yanında yaratıcı pas yapmaya mecbur edecek. Uğur Boral rekabetten en çok yararlanan futbolcu olacağa benziyor. Yapı olarak fizik gücü kuvvetli olan Uğur, Brezilyalı çoğunluğun kurbanı olabilir, yerini Vederson’a kaptırabilir. Sol tarafı ‘tamamdır’ dedirten bu tablo, sağ kanatta Ali Bilgin, Colin Kazım ve İlhan Parlak olmasına rağmen büyük takım forması taşımanın zorluk dolu soru işaretiyle berrak görüntü vermiyor. Zico’nun ilk tercihini belirleyip, (ki bizce Ali Bİlgin’dir.) çok maç oynatarak çabuk uyum sağlayacak planlamayı yapması gerekirdi şu ana kadar.Carlos’un işi çok zorRoberto Carlos’un işi bu sene zor, çünkü aldığı para ve kariyeri nedeniyle Fenerbahçe taraftarı ondan çok şey bekliyor. Bu konuyla ilgili olarak bir kaç noktayı hatırlatmakta fayda var: Roberto Carlos Türkiye’ye gelmiş en kariyerli yabancı futbolcu. Herhalde Avrupa’da bir tek kazanmadığı TSYD Kupası var. Bu unutulmamalı. Ayrıca yıldız olmanın parlaklılığı, mütevaziliği ve hâlâ büyük bir zevkle ve müthiş bir istekle futbol oynaması ona farklılık getiriyor. Takım içi psikolojik kuvvet ve birleştirici bir karakteri olması diğer artıları. Yalnız unutulmaması gereken önemli bir nokta, oynadığı mevkiide sınırları belirlenmiş bir alanı var. Orta saha oyuncusu gibi sahanın her noktasına gidip, topu alabilecek bir yerde oynamaması ondan beklenen sihirbazlığı beklendiği oranda yapmasına engel olacaktır, unutulmamalı ve hayal dışı yaşanmamalı. Roberto Carlos iyi kurulu makinanın, çok iyi işleyen sol dişlisidir. Buna dikkat etmeli sonra, ‘Bu ne biçim Roberto Carlos’ denmemelidir.Takımda tempo düşükVe en önemlisi Fenerbahçe temposu düşük maç oynuyor. Sezon başı bu normal gözükebilir ama geçen senede bu konuda sıkıntı olduğu aklımıza gelince, ‘dikkat’ demek geliyor içimizden. Günümüz futbolu temposu yüksek ve pas organizasyonu az hata ile oynanıyor. Üstelik maç içinde vites değiştirme, oyunu çabuklaştırma, zamanı gelince dinlendirebilme becerisi de başarı için şart. Kaliteli ayakları olan Kanarya’nın bunu isterse yapabilecek futbolcuları var, unutulmamalı. Yeter ki bu şekilde çalıştırılıp, bu istek onlara ezberletilebilsin! Fenerbahçe’nin zorluğu bu sene de Zico olur. ‘O mu Fenerbahçe’ye bir şeyler veriyor, Fenerbahçe mi ona?’ düşünmek gerek. Futbolcu kariyeri muhteşem olan Beyaz Pele’ye söz söylemek mümkün değil, ama teknik direktörlüğü için aynı yorumu kaç kişi yapabilir bunu düşünmek gerekir... Bir de işin şaka tarafı, ‘Pele’nin orjinali varken, Zico neden Beyaz Pele oldu?.’Transfer artık bitmeliSarı-Lacivertliler’in Avrupa yolunu açması için sürekli konuşulan yabancı transferini olumlu veya olumsuz sonuçlandırmalı ve artık gündemini ön eleme de kim çıkarsa çıksın Şampiyonlar Ligi’ne katılmak olarak belirlemelidir. Rize’den Yasin mutlaka alınmalı, yakından tanıdığım bu futbolcunun yürekli ve sert oyunuyla kalbini sahaya yansıtarak oynayacağı Fenerbahçe’de daha da olgunlaşarak uzun süre bu formayı taşır. Takım da hırs ve istek zaman zaman içeride tartışmalar çıkartabilir, ama bu sürekli olursa ‘disiplinsizlik’ demektir. Fenerbahçe’nin şu anki takım görüntüsü disiplinden uzaktır.Takımdaşlık fiyaskosuTamda yazı biterken, futbolculara verilen otomobillerin tören görüntüleri geldi ekrana. Roberto Carlos’a Audi A8, Vederson’a ise Audi A4 verilen tören, takımdaşlık adına tam anlamıyla fiyaskoydu. Herkes kendine araba alırken modelini seçme hakkına sahiptir, ama kulüp ve sponsoru araba verirken daha dikkatli davranmalıdır... Yoksa biri A8, diğeri A4 kadar takıma faydalı olurlar. Sözün özü: Avrupa da beklenti büyük, mazeret yok, ilerlemekten başka da yol yok. İlgililerin ilgisine büyük Fenerbahçe taraftarının isteğini sunmuş olalım.

03 Ağustos 2007, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Dokunalım!‘’

Meydanlar ayrı bir alem, Kalabalıklar kendinden menkul mü?Taşıma mı tartışılıyor...Dokunulmazlık kalksınHesap sorulsun haykırışları, Bilek güreşine benzer Söz dalaşına dönmüş durumdaNezaket sınırlarını aşan tonlama ve tarz Anlayana da, anlamayana da Davul zurna örneği az...Tepesi böyle konuşan ülkeninSahası nasıl konuşur, varın siz düşünün.İş “Fair Play”e geldi miHep birlikte yastık altına saklanıyoruz.Sonra yastık kavgası yapıyoruz.Dokunalım derken gördünüz mü nereye getirdik lafı.Aslında niyetimiz hazırlık kampı ve maçlarıSezon öncesi demeçleri...Bilyon Euro’luk büyüklerimize Kurdukları kadrolara, yatırdıkları paralaraKarşılık, ortalığa salıverdikleri “laflara”Bakarsak; durum yine “Nanay” gözüküyor.“Bizi kıskanıyorlar” diyen mi istersiniz?“Beni konuşturmasınlar sokağa çıkamazlar” Karşılığını veren mi? Yaş tartışmasına aile büyüklerinden birini dahil eden mi?Hem de daha lig başlamadan.Üstelik hazırlık kampları, panayıra benzerken bugünkü sakin dönemi bile konuşup karıştıranlara sormak gerek:Çıplaklarla kamp yapmadan önce program yapacak, koordine edecek bilgi birikimli adamınız yok mu?Çayırda kiraz festivali havasında yapılan maçlarda, milyon Euro’luk futbolcunuzun formasını kapma yarışının olabileceğini düşüneniniz yok mu?Avrupa’nın en önemli transferini yapıp sonra onu tuvalete saklayıp, seyircinin aşırı! ilgilisinden kaçırma işgüzarlığını önleyebilecek tecrübeniz yok mu?Önümüzdeki senelerin alacağını bugünden harcama hovardalığını yapan kocaman “büyük” takımımız. İlk turnuvasını halı sahada oynarken sakatlıkların neye ve kaça mal olacağını öngöreni yok mu?Lig başlayacağı zaman bu sıcakta da maç olmaz ki sızlanmasında olanlar, pazar günkü “hamam üstü” sıcakta ne yaptılar bunu anlayan var mı?Sevgili Celal’in (Kolot) annemden yaşlı dediği Kalli inciler dökerken, ‘röportajı bırak eline verilen kadroya bak’ diyebilecek yok mu?“Lincoln riskini aldım” demecini Galatasaray Yönetimi mi vermeli, hocası mı sorgulayan yok mu?Topuk pasını alkışlayanlardan, şikayet eden Feldkamp’a, kaleyi tutmazsa tribünler “Yuh” çeker düşüncesiyle şut çekmeyenleri, çektirmeyenleri hatırlatacak yok mu?Hazırlık maçları büyüklüğün de ölçüsüdür. Görüntüsü önemlidir. Avrupa’nın sayılı takımıyız iddiası o duruşu da gerektirir. Bayern’in hangi turnuvada olduğuna bir bakın, Real Madrid nerede araştırın. Barcelona’yı halı sahada görebilir misiniz düşünün.Bütçesi 200 milyon dolar olup, kampa harcıyacağı 100 bin doları vermemek için ortaya çıkan tablo sizi tatmin ediyor mu kendinize sorun.Elinizi vicdanınıza koyun sonra isterseniz “Tasarruf!” deyin.Galiba en iyisi dokunulmazlık. Bakın biraz dokununca neler oluyor.Suç bende değil başlıkta “Dokunalım” yazınca böyle oldu affola...

21 Temmuz 2007, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Aslan 1 adım önde‘’

Şu ana kadar eksiklerini en iyi tamamlayan takım olan Galatasaray’ın başarısı, kadronun iyi yönetilmesine endeksli. Carlos, Fenerbahçe’de isim zenginliği yaratsa da, oyun zenginliği için hem bir orta saha hem de golcüye ihtiyaç var. Geçen sezonun istikrarsız takımlarından Beşiktaş, kolay demoralize defans kurgusunu ciddi anlamda yenilemek zorunda. Geçen sezonun istikrarsız takımlarından Beşiktaş, kolay demoralize defans kurgusunu ciddi anlamda yenilemek zorunda.GALATASARAYCim Bom’da şu ana kadar yapılan transferler son derece yerinde ve isabetli. Tüm yaşanan maddi sıkıntılara rağmen yüksek maliyetli futbolcuların alınması büyük fedakârlık gerektirir. Buna karşın Sarı-Kırmızılı yönetimin önümüzdeki senelere ait hesaplanan gelirleri şimdiden harcayarak ürettiği çözümler, taraftarın burukluğunu heyecana dönüştürdüğünden, tepkiler azalacak. Ayrıca, yönetimin icraatlarını yapabilmesi adına nefes almak için zaman da sağlayacaktır.İç huzur en önemlisiBu noktada mühim olan konu, gelenlere verilen parayla, Galatasaray’ın içinde bulunan kıdemliler arasında oluşan ücret dengesizliğinin takım içinde huzursuzluk yaratmasını önlemektir. Galatasaray’a yeni transfer edilen futbolcuların, takımın başarısına katkıları elbette büyük olacaktır. Ama Aslan’ın bu sezonki kaderini etkileyecek esas nokta, yönetim ve teknik heyetin takım içinde yapacağı ya da yapmayı planladığı operasyonun çerçevesinin genişliği ve doğru yapılıp yapılamayacağıdır. İçeride sağlanacak huzur ve disiplinin sahaya başarı olarak yansıyacağı unutulmamalı, gereken yapılmalıdır.Kalli kaderi belirlerLigin ilerleyen bölümünde Kalli’nin durumuysa, Galatasaray’ın sezon içinde karşılaşabileceği bir diğer sorundur. Eğer zevkle başladığı sezonu yorularak, Holman veya Briegel gibi birine bırakırsa, Galatasaray beklentilerin gerisinde kalacaktır.Stoper şişkinliğine dikkatMondragon sonrası, Orkun’un özellikle Avrupa arenasında takımı için çok önemli olan kaledeki güveni sağlayıp sağlayamayacağı da diğer bir konu. Henüz çözülmemiş Tomas-Song-Emre-Bouzid-Servet stoper şişkinliği ise kırıp dökmeden halledilmeli. Rakiplerine göre şu ana kadar eksiklerini en iyi şekilde tamamlayan takım olan Galatasaray’ın, bundan sonraki başarısı, kadronun iyi yönetilmesine endeksli.Orkun (5)Song (7)Servet (6)Bouzid (7)Volkan (6)M. Topal (6)Linderoth (7)Sabri (6)Arda (7)Lincoln (8)Hakan (6)YEDEKLER:Aykut (5)Tomas (6)Emre (6)Orhan (5)Ayhan (6)Okan (6)Hasan Şaş (7)Necati (6)Ümit (7)TOPLAM PUAN: 125FENERBAHÇEKanarya, diğer takımlardan isim olarak üstün geçirdiği geçen sezonki kadronun, taraftarı memnun etmeyen futbol anlayışını zevkli hale getirecek oyuncu arayışı içinde. Roberto Carlos’un transferiyle isim zenginliği yaratılmasına rağmen, oyun zenginliği için, futbolun iki yönünü de oynayabilen bir orta saha oyuncusuna da kesinlikle ihtiyaç var. Geçen sezon çok gol atmalarına rağmen Deivid ile Kezman’ın beklenen santrfor verimliliğinde olmamaları, hücuma Avrupa çapında bir golcü gerektiğini gösteriyor.Sağ kanat çok zayıfKanatları daha sık kullanarak pozisyon geliştirme isteğine rağmen, takımın sağ tarafı, soluna oranla kuvvetsiz görünüyor. Önder’in geçen sezonu biraz stoper, biraz da sakatlanarak geçirmesi sağ bekte, Colin Kazım ile Ali Bilgin’in Fenerbahçe’nin büyük hedeflerine çabuk uyum sağlayıp sağlayamayacaklarının merak konusu olması da sağ kanattaki zayıflıklar.Appiah kendine gelmeliKadroya bakıldığında, kaleci Serdar haricinde neredeyse Türkiye’de yetişmiş ve Fenerbahçe ruhunu taşıyan bir futbolcu olmaması, büyük seyirci coşkusunu sahaya çekmekte zorluk çıkarabilir. Bunun da tek çaresi, isim zenginliği olan kadronun her maçını iyi futbolla oynama şartıdır. Şu anda 7 yabancısı olan Fenerbahçe’de, açıklanacak yabancı sınırlamasına göre Appiah’ın durumu netlik kazanmalı, Ganalı yıldızın geçen sezonki başarısız görüntüsü giderilerek, takımın orta sahadaki dinamosu Aurelio ile iyi bir ikili oluşturulmalı.Tempo giderek artmalıŞampiyonlar Ligi’nde üst turları düşünen Sarı-Lacivertliler mücadeleci futbolu tercih etmeli ve hızlı bir tempoyla oynamalıdır. Kale ile ilgili olarak, Serdar’ın performansının iyi görünmesine rağmen Avrupa maçlarında sıkıntı yaratabileceği de düşünülmelidir.Serdar (5)Önder (6)Edu (7)Lugano (7)Carlos (9)Aurelio (7)Appiah (7)Ali Bilgin (6)Vederson (6)Alex (8)Kezman (7)YEDEKLER:Volkan (5)Can (4)Uğur (5)Deniz (6)Selçuk (6)Tümer (7)Kazım (5)Semih (6)Deivid (6)TOPLAM PUAN: 125BEŞİKTAŞKartal, geçen sezon istikrarsız maçlar çıkarmasına karşın, Şampiyonlar Ligi elemelerine katılma hakkı elde ederek büyük şans yakaladı. Siyah-Beyazlı ekibin iki ön eleme oynayacağı göz önünde bulundurulursa, kolay gol yiyen defans kurgusu ciddi anlamda yenilenmek zorunda. Milli takım forması giyen iki stoperin her ne kadar hata yaptıkları söylense de, bu, takım savunmasındaki zaaflar ve orta sahanın göbeğindeki oyuncuların kademe yanlışlarından kaynaklanmıştı. Cisse transferiyle orta sahadaki bu eksiğini bir nebze gideren Beşiktaş’ın ayrıca tecrübeli ve defansı yönetebilecek kalitede bir stoper alması şart.Rüştü tercihi doğruKaleye Rüştü’yü alarak yabancı kontenjanını kullanmayan Kartal, doğru bir tercih yapmıştır. Ancak takımın 3 kulvarda birden mücadele edeceği düşünüldüğünde, savunmanın her iki kanadında da sıkıntı olduğu görülüyor. Kaptan İbrahim Üzülmez tecrübeli ve iyi bir solbek olmasına rağmen, bu maç trafiğinde zorlanacaktır. Sağbekte de geçen sezon yapılan tüm denemelere karşın takımı rahatlatacak bir futbolcu ihtiyacı olduğu apaçık ortada. Ali Tandoğan’dan başka, şu anda bu bölgenin orjinal oyuncusu yok.Çeşitlilik büyük şansBeşiktaş’ın buradaki şansı, Koray, İbrahim Toraman ve Serdar’ın çeşitli mevkiilerde oynayabilecek performansı ve istekleridir. Serdar’ın eski yeri olan sağbeke çekilmesi halinde Koray ile Cisse’nin ön liberoda görev yapabilme ihtimali olduğu gibi; Toraman’ın sağa, Koray’ın da stopere yerleştirilmesi durumunda Serdar orta sahada mücadele edebilir.Bobo daha verimli olurKaliteleri tartışılmaz olan Ricardinho ve Delgado’nun deplasman özrü, bu sezon mutlaka giderilmelidir. Bir diğer sorun da, serbest oynamayı seven Ricardinho’nun, oyun disiplini üzerine kurulu futbol felsefesini benimseyen Ertuğrul Sağlam tarafından, o serbestliği alıp alamayacağıdır. Bobo’nun daha verimli olacağını düşündüğüm bu sezonda, Nobre’nin kullanılabilirliği artırılmalı.Rüştü (7)Serdar (6)Gökhan (6)İ.Toraman (6)İ.Üzülmez (6)Koray (6)Cisse (7)Delgado (8)Tello (7)Ricardinho (8)Bobo (7)YEDEKLER:Murat (6)Fahri (5)Baki (5)Ali (6)M.Doğan (5)Burak (5)M.Yozgatlı (6)İ.Akın (5)Nobre (6)TOPLAM PUAN: 123

02 Temmuz 2007, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bizden misin?‘’

Benden olan beyazdır,Olmayan zenci düşüncesinde olanlar.Hakimiyeti, her yerde isteyenler,Biliniz ki spor, kardeşlik ve dostluktur.Rekabet içinde,Spor ruhuna uygun yarışmaktır.İthal çözümcüler,Sadece, ‘ben’ düşünen akıl fakirleri ile;Kendinden olmayanları, ‘kara’ zannedenlere,Sporu emek verenlerine, bırakmaları dileğiyle,Bir kara derilinin cevabı, ithaf olunur:Sevgili beyaz adam,Doğarım, siyahımBüyürüm, siyahımGüneşlenirim, siyahımÜşürüm, siyahımKorkarım, siyahımHastalanırım, siyahımVe ölürüm, siyahım.Ve sen beyaz adam,Doğarsın, pembesinBüyürsün, beyazsınGüneşlenirsin, kızarırsınÜşürsün, morarırsınKorkarsın, sararırsınHastalanırsın, yeşilsinVe ölürsün, grisin.Ve hâlâ utanmadan bana‘Renkli dersin...’

26 Haziran 2007, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’99'dan 101'e‘’

Travma diyen de oldu, talihsiz kaza da... Kaderin kötü oyunu, karabasan, kabusun en beteri, beceriksizlik, artık herşey bitti söylenmeleri de duyuldu çokca evvelki senede.Ama kimse Fenerbahçe’nin saha içi savaşanlarının, aslında skorda yenildiğini, inançlarını kaybetmeden sahadan üzülerek ayrıldığını düşünemedi Kanarya’nın, 99. senesinde Denizli’de.Büyük tribün coşkusu, taraftarın şampiyonluk sürecinin her anında katılımcı olması, saha içindekilerin saha dışındaki destekçilerine uyumu, uyulmaması gerekenlere kulaklarını tıkayıp, duymadan gözlerini kapayıp, aldırmadan işlerini yapması, 99’dan sonra 100’ün onların meslek namusları olduğunu kabullenip, öyle davranmaları ve şampiyonluğa asılmaları, geçen senenin en keskin son virajına “yeteri!” kadar puan farkı ile girmemelerine rağmen bilinçli duruşları, istediklerini alma hırsları ile geçtikleri Beşiktaş, Trabzonspor ve Galatasaray maçları; atılan sular, koltuklar, havai fişeklere dönüp bakmayacak kadar akıllı tavırları... Ve gelen 100. yıl şampiyonluğu, camianın büyük coşkusu ve haklı gururu, dünyada 100. yılında şampiyonluk yaşayan kulüpler arasında yer almanın onuru, Türkiye’de 100. yılında şampiyonluk yaşayan Beşiktaş’ı, bu unvanda tek başına bırakmamanın tatlı rekabet tatmini... Avrupa’da az görülebilecek güzellikteki organizasyonla son maçın sonrasında kurulan podyum ile futbolcularını doyasıya taraftarlarına gösterebilen yönetim komplekssizliği... Mutluluk şenliği, Fazıl Say entel lektüel doruğuna, Fenerbahçe kalabalığını başkalarını kıskandıracak bütünlükte taşıma düşüncesi, ardından Saracoğlu’nda muhteşem 100. yıl kutlama gecesinde dolan tribünlerle imrenilecek şov düzenleme şıklığı... Ve 100. yılını Avrupa başarıları özlemiyle geride bırakan, şimdi onu yakalama hırsındaki son günler...Transfer listesindeki Roberto Carlos gibi büyük ses getiren isimler... taraftarın gönlünü mest eden imza şovlu törenler... Buraya kadar hepsine alkış ama unutulanı, hatırlatmakta fayda var.99’dan 101’e giderken Fenerbahçe futbolcuları sevgiyi ve birbirlerine bağlılıklarını hiç kaybetmediler.Rüştü, Ümit, Tuncay gibi futbolcular, bu aşamada çok önemliydiler. Bıkmadan usanmadan şampiyonluk inancını anlattılar. Serkan gibi temiz duygulu ve aklının önü ile düşünen bir kardeşi, Mehmet Yozgatlı’nın uyumlu savaşçılığını, Kemal, Selçuk, Semih gibi oynasa da, oynamasa da elini takımın elinden hiç ayırmayan sevgi sıklığını, Can ile Kerim’in saygılı bekleyişlerini, kaybetmedikleri takım neşesini, şampiyonluk yol kervanında hep kullandılar. Sevgiyi saygı ile harmanlayanlar şimdi savruldular. Fenerbahçe armasını tüm tribünlere dönerek öpenler yerine, ailelerinin oturduğu locaya gidenler, 101. yılında Kanarya’da sahnedeler.Real Madrid’deki Raul, “niye var” düşünülmeli, Milan’da Maldini denilince akan sular duruyor, sebebi bilinmeli.Fenerbahçe kendi değerlerini sembol yapabilme imkanını gözardı etmemeli, hatırlatalım.20 sene sonra bir futbolcu arandığında 101. yıl kupası anısına tören için Ümit ve Tuncay kadar kolay bulunmaz, Kezman, Deivid, Lugano, Roberto hatırlatalım...Gidenlerin niye gittiği, gelenlerin niye geldiğini iyice anlayalım ve “sevgisiz takım” Saracoğlu tutkusunu, coşkusunu tatmin etmez, belirtelim...

24 Haziran 2007, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’‘Sarı'ya mektup‘’

Ak düşen sarı saçların emeğini anlatıyordu, anlayana. Sana yakışan, kalbin kadar güzel olan formanın içinde sen; hizmetinin gururu ile yaşadıkların ve yaşattıklarınla, ‘dik’ durarak veda ederken milli formaya.Ben film seyreder gibi; paylaştıklarımızı, kırıp kırıldıklarımızı, sevinip ağladıklarımızı, kadrodan çıkışını, geri dönüşünü, dönerken aramızda kalan olgun tavrını gözümün önünden geçirdim.Senin kadar az olanı, benim bildiğim kadar herkes bilsin istedim...‘Sarı’ diye seslenmek geldi içimden... Ekrandan sana ulaşamayacağımı bile bile!9 yaşında Trabzon’da ‘merhaba’ dediğin topa, 14 yaşında İstanbul’a gelip, ele avuca sığmaz ‘sen’ olarak yer aldığında Milli Takım’da, baban meşhur Özkan, abin Tolgay, nereden bilebilirdi ki sen Türkiye’nin örneği olacaksın!Futbolun beşiğini sallarken, Berke ve Melis’i kucaklarken, hayatını paylaştığın Etkin’le gurur olup Türkiye’yi anlattınız. Çağdaş Türkiye’yi tanıttınız, kendini beğenmişlere bizi beğendirttiniz İngiltere’de.Doğru olanı, doğru bildiğini hesap yapmadan söyleyebilecek yüreğin olduğu için, eğilmeden, bükülmeden yaşamayı tercih ettiğin için, hak ettiğinden daha az yer buldun sayfalarda, ekranda az anlatıldın biliyorum...Seni seven çok, boşluğa ‘boşver’ diyorum.En uzun süre yurt dışında kalan, zor bir ligde parmakla gösterilen futbolcu olmakla kalmadın, gurbette kaptan olmayı da başardın.Sen hayal bile edilemeyenleri yaptın ‘Deli Yürek’ Tugi.Formayı ‘bana lazım’ diye işgal etmeyen, ‘ben formaya gerekliysem varım’ diyebilecek cesaretle bu sahnede kaldın.Veda ederken yaptıklarının ‘gururuna’ mili formaya yetiştiğin ve geliştiğin kulüplerin sana ‘nişan’ takmasa da...Unutma:Türkiye seni yarın,bugünden çok sevecek...Seni tanıdıkça, anladıkça, gönüllerde yıldız, kalplerde ay olacaksın, ‘Deli Yürek’ Tugay.Güle güle...

11 Haziran 2007, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Suçlu!‘’

Biraz duralım, yutkunalım istedik. Maç bittiğinde ortalık tozlandığında, herkes her şeyi konuşurken, kelam edip havaya uçmasın düşüncesiyle eğlence maçının sonrasına Brezilya beraberliğinin arkasına sakladık söyleyeceklerimizi.Gitmeden zor olacağı söylendi zeminden, isimden, değişiklikten sertlikten ve de şehirden bahsedildi. Kısacası; Analizi iyi, sentezi kötü oldu Saraybosna’daki kayıp maçın ve önemli özelliğimizle, “suçlu” aramaya başladık, bulup rahatladık. Rüştü, Servet, Gökhan gerisi yalan saçmalığında, listeledik “suçluları.”Suçluların önünde oynayanlar ve hatta onlarında önlerinde yer bulanlar ile sorumlular sanki o gün yoktular.Elimize aldık mı taşıgediğine koyacağımıza,kırıyoruz kafayı, yada yarıyoruz kaşı.Daha önce de gördük bu filmi, Alpay, Emre, şifo idi suçlu timi.Kazanıldı mı maç iyi oynadık, oynatıldık senfonisi, kaybedildi mi seçmece suçlu listesi. Olmaz, olmamalı korkak davranmamalı, maçı kazandırdığında söylenenler, kaybettirdiğinde de söylenebilmeli.Kaçacaksa uyku, herkesinki kaçmıştır bilinmeli. Cesaretli olmalı, gerçekle yüzleşilmeli ve el sıkışılmalı.Yalandan kahramanlar, hayal edilen hainler yaratılmamalı. Ve de sporda “suçlu” olmaz, “hatalı” olunur anlaşılmalı.Bir diğer konu maç fikstürü. Haziran ayı, sezon sonu mazereti. Arşive girip baksınlar, görsünler Haziran’ı, fikstür tarihleri on senedir aynı.Vee Brezilya maçı şık bir kapanış oldu, hem de iyi bir anı...Gençlerin umut veren görüntüsü, onları sahaya süren Fatih hocanın, öngörüsüiyi görünüyor ilerisi.Fazla söze hacet yok diyelim. Milli Takım, “takımını” yaratmanın ne denli önemli olduğunu hatırlatalım. İki senede giden, gelen listesine bir bakalım, bu kıvam tamamsa üstünde duralım.Gurbette varsa unutulan!onlara da şans tanıyalım...

08 Haziran 2007, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI