Arama

Popüler aramalar

‘’Adam‘’

Senin sevinç gözyaşın,Seni kaybedenlerin hüznü oldu bilesin...Senin zorluklarının,başkalarının! kolayı olduğu gibi...Gelişin nasıl oldu, en iyi ben bilirim.Gidişin nasıl oldu, onu da en iyi sen bilirsin.İstanbul bozar dediler, ama unuttular,“Adam” olan bozulmaz. Kocaman kalbinle, daha kocaman İstanbul’a,üstelik bir büyüğüne bu şehringelirken sen, çalışkanlığını,dürüstlüğünü,saf ve temiz kimliğini, en önemlisi “inancını” yanında getirdiğini bilemediler,olmaz dediler. Ağır diyenler de oldu senin için,düz oynar diyenler de.Hepsi haklılar, ama eksikleri var:Ağır yerine, ağır başlıdiyemedikleri içindüz oynar, diyeceklerine;kıvırmaz! olduğunu bilemedikleri için...Altı senede üç şampiyonluk,bir de son anda kaçırılan, kolundaki banda dek geldiğinde,futbolculuk onurunugöğsüne “gurur nişanı” olup takarken, yüzüncü yılında bir büyüğün yüz akı oldun.Anne ve Baban’a adam gibi evlat, kardeşlerine ağabey,eşine, kocaçocuklarına baba,arkadaşlarına sırdaş oldun...Allah’ın sana nasip ettiği,büyük veda gecende,aynen senin dediğin gibi:“Adam gibi geldin, adam gibi gidiyorsun.”Koca kaptan, Ümit Özat.Yolun açık, vedan örnek olsun...

30 Mayıs 2007, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Gurur oyunu‘’

Ev sahibinin durumu belirgin, Erciyes’in durumu tedirgin olunca, çok da üst düzeyde futbol kalitesinin olmayacağı, puana ihtiyacı olanın sahadan galip ayrılacağı düşünülüyordu, maçtan önce. Son dakikada düşünüldüğü gibi olmadı ve rahat olan maçın sonunda Erciyes’in de geriye çekilmesiyle herkesin beklediğinin tersi skorla Sivasspor, karşılaşmayı kazandı.Balili’nin yerine Gürhan’ı ilk onbirde tercih eden Bülent Uygun’un amacı kanatlarını iyi kullanan Erciyes’i etkisiz kılmaktı. Mehmet Yıldız-Cvetkov ikilisiyle gol arayan Sivas’a karşılık aslında gol becerileri daha üstün olan Lazarov ve Cenk ikilisi diğerlerinden daha az mücadele edince Sivas’ın golcüleri günün beceriklileri oldular. Beklenenden daha tutuk maça başlayan ve çok pas kaybı yapan Erciyes’in karşısında Sivas’ın bilinçsiz baskısı futbolu tatsız, maçı biraz hareketlendirir gibi olsa da, Cenk farkı ile Erciyes’in 34. dakikada öne geçmesi ilk yarıda geri kalan kısmını Erciyes ağırlıklı oynanmasını sağladı. Emre Toraman’ın yokluğu orta saha yükünü Mustafa Sarp’a yükleyince, Sergie Die de yeteri kadar yardım edemeyince Erciyes hem çabuk çıkışlarda hem de Sivas hücumlarını karşılamakta zorlandı.Bülent Uygun’un erken Colosimo-Gökhan değişikliği, Gürhan’ı Mehmet Yıldız ve Cvetkov ile birlikte kullanıp çabuk gole gitme isteğiydi. Gol ararken golü kalesinde gördü. Erciyes’in onurlu Sivas’ın gururlu mücadelesi için her iki camiaya da helal olsun. İki Bülent hocayı da yaşattıkları futbol güzelliği için kutlamak lazım.

27 Mayıs 2007, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yoğun bakım‘’

Buyrun neye bakmıştınız?-Futbola...-Kimsiniz?-Seveni...-Neyin seveni kardeşim?-Futbolun Beyim.-Vah vah!-Yapma yahu, ağır mı? Durumu ne?-Burası yoğun bakım, anlamıyor musun?-Yok yok, acile getirmişlerdi de.-Eee! Orası burası değil.Ziyaretçi ısrarlı, soru da oturaklı:-Bize acil demişlerdi. Kim bu hale getirdi futbolu, Ayrıca burası da ‘yoğun bakım’.-Bravo okuma kursunu geçtin.-Ne kursu? Beyim! -Dalga geçiyorum canım...Latife ediyorum gül diye!-Yahu sevdiğim yoğun bakımda,Sen gül diyorsun! Deli misin?-Hee! Sizin aranızda ne olacaktım ki.‘Bırak zırvalamayı’ diyor ziyaretçi.- Acile getirmişlerdi, ne oldu böyle?Diye soruyor kızarak,- Fişini çekmişler.Diyor kapıdaki,Seven hayret içinde soruyor:- Neyin fişi, nasıl yani?Cevap kapıdakinden, - Ne bileyim, belki de kablosunu kesmişlerdir,‘Ne diyorsun? Bre zındık!’ derkenTam da adamın yakasındayken elleriGözüne ilişiyor kafasındaki ‘Huni’.‘Bu ne arkadaş sen kimsin?’ sorusu...Cevabı veriyor deliler korosu:‘Temizlik’ için ayağa, galoş takıyorduk,Sonunda kafaya ‘Huni’ taktık.Ülkeyi de yaktık, Roma’yı da.Hem siz de acillik yaparken düşünseydiniz,Yoğun bakımda yatarken değil. Dedi mi,Allah’ın delisi.Aklına geliyor sevenin,Suçlu olan hepsi.Seven mahalleye koşuyor,Bakıyor hastalık kol geziyor. Anlatmaya çalışıyor, durum ağır.Hasta ölüyor, ama nafile! Çabası ‘Avara kasnak.’Boşa dönüp duruyor, seven sevenlerle...Telefonu çalıyor, merakla açıyor.Uyanık tilki konuşuyor: Bu hakem filan kişinin arkadaşı!Eee, n’olacak?Maç başlamadan söyleyeyim dedim de!Sonra, Hiççç, takipteyiz işte!Zannedersin ‘Bir demet tiyatro’Ve de ‘Fadıl’ takipte.Neymiş? Ta-kip-te...Neyi?Hakemi!Eee, buyrun edin bakalım da, neden?‘Hiç yenilirsek’ diye.Yenilirsen n’olacak?Suçlu ‘O’ olacak.‘Git işine’ diyor seven. Git!Konuşuyor tilki, koşarcasına.Anlatıyor, sallıyor, atıyor çamuru.Akıllar karışıyor,‘Şühpe manyaklığı’ başlıyor.Hastalık yayılıyor,Ağzı olan konuşuyor.Seven bağrıyor, ‘Karantina’ gerekli.Pijamaları giymiş, çoktan yatağa girmiş,Gaffur kılıklı uyanık tilki.Ve yeni gün, yeni telefon. Zırrrr...‘Alo buyrun’,‘Kardeş ben uyanık tilki’‘Buyur tilki kardeş’‘Ben öyle konuştum ki!’‘Evet benden ne istiyorsun?’‘Hiççç! Sende konuş...’‘Konuş iyi olursa senden,’‘Anlamadım’ diyor cevaplayan telefonu,Ve de soruyor, ‘İyi olmazsa?’‘Hakem dersin, dış güçler ve iç güçler dersin,Olmadı Federasyon dersin...’‘İyi de onlar bizim takımda oynamıyor ki!’Cevabı, kızdırıyor tele tilkiyi.Hastalıklı beyni ile kafa arıyor, Mutlaka da buluyor,Bir telefon daha açıyor...‘Alo konuştun mu?!’‘Hakem dedim’‘Başka’‘Yine hakem dedim’‘İyi, oh oh oh hep söyle eyvallah!...’Hastalık kapı arıyor bulaşmak için,Fırsat kolluyor, hem de bulaşıyor.Dalga dalga yayılıyor,Futbol bayılıyor!Sevenden haber alan tilkiler, Şimdi hastanede ziyaretçiler.Ağzı ile konuştuğunu sananlar,Aklını yastık altına koyanlar,Merakla soruyorlar: Durumu nedir? Cevap: Ağır.Çok bilir havasıyla da cevaplıyorlar:Olacağı buydu!Buyrun burdan yakın,Mart kedisi gibi bunlar, Hem yapıp hem bağıranlar,‘Sevenleri’ uzaklaştırıp, Sevgisizlikle kucaklaşanlar.Taraftarı kışkırtanlar, Ehliyetsiz direksyona geçip,Kaza yaptıranlar, kaza yerinden kaçanlar,Torbayla etrafa, laf saçanlar.!‘Meftayı’ nasıl bilirdiniz? Sorulmadan,‘İyi bilirdik’, yalanını söylemeden,Kanmadan, kandırılmadan,‘Futbol’ konuşalım, konuşturalım,LÜÜTTTTTFFEEEEEEENNN...

24 Mayıs 2007, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Gaz ve gözyaşı‘’

Küçük sarı saçlı kız çocuğu abisinin elini sıkıca tutup kaçmaya çalışırken, tribünün üst tarafına, babasının arkasından, “koş-koş” seslenişi ile içim burkuldu, Sami Yen’de. Maçtan bir saat önce statta yerimizi aldığımızda, şampiyonu belli ligde, biraz da gazı kaçmış rekabetin sahada zevk alacak görüntüsünü heyecan ile beklerken, vahşet tablosu lanet okutturdu herkese... Futbolu bu hale getiren, geren hedefi; kendini tatmin edip, spora birşey vermeden, insanları birbirine sokanlar herhalde gülüyorlardır içlerinden. Oysa polis de bizim, taraftar da, Galatasaray da, Fenerbahçe de... Ortalığı görseniz “Gazze” dersiniz. Sıkılan gazlar, inen coplar, uçuşan koltuklar, saçılan sular tamamen bilgisizliğin ve bilinçsizliğin eseri, Sami Yen’de alacakaranlık kuşağında... Maç başladığında durulan kavga, yerini futbola bıraktığında, sahada aşırı gergin Galatasaraylı futbolcular ve karşılarında kampa bile girmemiş, stresten arınmış Fenerbahçeliler vardı. Bu psikoloji her iki takımın oyun şeklini de belirleyen önemli faktör oldu, derbi gecesinde. Tribünün aşırı galibiyet isteği, Galatasaraylı futbolcuları bilinçsizce ve oyun disiplininden koparak oynattı maç boyunca. Saha dışına daha fazla dikkat ederlerken, saha içini kaçırdılar, konsantrasyonları dağıldı Galatasaraylılar’ın. İki Fenerbahçe golüne bakarsanız, birincisinde Tümer faul atışında kendine atılanları protesto ederken, ikincisinde ise Tuncay’a sert giren Cihan’ın sarı kartıyla Galatasaraylı futbolcular ilgilenirken, ölü topta ki adam paylaşımı yanlışlarıyla, konsantrasyon kaybıyla geri düştüler.Şampiyonluk tacına derbi galibiyeti ekleyen futbolcuları kutlarken sıkılan gazı ve Galatasaraylılar’ın gözlerinden akan yaşı, sahaya atılan taşı ile futbolsuz derbi herkesi gerdi.

20 Mayıs 2007, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’İlerleyelim beyler‘’

Önce Futbol Federasyonu çalışanlarına bir tebrik yollayalım. Kupa maçının stadını; akreditasyondan, park yerleşimine, kupa podyumundan, sahaya çıkış koridoruna kadar özenle hazırlamışlar.Onların hazırlığı ne kadar güzel ise, maçın futbol kalitesi de o kadar kötü idi. İki ayaklı kupa maçı oynarmış gibi ürkek başladıkları karşılaşmayı, koskoca 90 dakikada ‘ninli’ temposu ile götürdüler. Atmaya niyetleri olmadığı golleri, yememek için uğraştılar. İzmir’in tatil havası, iki takımın karıştırmış kafasını. Sakatlık ve ceza Beşiktaş’ta, Ali Tandoğan’ı yerine getirmiş Mustafa Doğan’ın yokluğunda, Baki de riskli olduğu sol bekten stopere gelmiş Toraman’ın cezasında. İbrahim Üzülmez de yerine gelince, önlerinde de Koray ve Serdar’ı görünce, Bobo da oyunda olunca, Kartal’ın kupa gecesi olacak diye düşündük hep birlikte.Ligdeki Fenerbahçe mağlubiyeti ve Tigana’nın gitti gidiyor saçmalamasının bu kadar etkili olacağını düşünmemiştik anlaşılan. Eğer ortada bir kupa varsa, bunu mutlaka almak istemeliydi Kara Kartal düşüncesi de, boş çıkınca ya sabır çekmeye başladı Beşiktaş’a gönül verenler. Hakemin iki sarı kartla geçiştirdiği pozisyonda, Beşiktaş lehine penaltı çalınmayınca gol atmak kısmete kaldı kupa gecesinde. Mustafa Sarp ve Emre Toraman ile Erciyes’in ortayı kontrol ettiği maçta, Mehmet Eren ve İlhan da iki kanadı kontrol edince, Beşiktaş’ın orta sahası Bobo-Burak ve Ricardinho’dan yardım bekler duruma düştü. Onlar da ileri de kopuk uçurtma gibi durunca, Erciyes oyunu rahat kontrol eder hale geldi. Rico’nun geriye gelip top çıkartmaya çalıştığında ise çabuk, uzun top ve ara koşu yapmayı beceremeyince Beşiktaş, etkili olmadan topa sahip olmuş gibi gözüktü. Bal yapmaz arı gibiydi.90 dakika sonunda beraberlikle çalan düdük, lig yarışında iki takıma da yorgunluk verecek dakikaları getirdi. Bol pas hatası, değişken olmayan taktik anlayışı, Tigana yanlışları ve zikzaklarına rağmen gecenin ‘güzeli’ Bobo golü, 12 final maçından 6’sını kupa ile taçlandıran Kara Kartal’a, yedinci kupasını getirdi. İyisiyle kötüsüyle Serdar’ı ayrı tebrik ederek, beğensen de beğenmesen de uzun kupa maratonunun mutlu sonu, şampiyonluk şarkıları bir başka tat veriyor elbette Kartal severlere. Kutlu olsun, ilerleyelim beyler.

10 Mayıs 2007, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sanırım oldu...‘’

İki büyüğün karşılaştığı, üçüncüsünün dikkatle baktığı, kaybedenin belki de ikinciliği bile tehlikeye girecek heyecan dolu gecede Beşiktaş, geçmiş iki maçta kötü futbol oynayan kadrosuyla, Fenerbahçe ise iyi mücadele edenleri ile sahadaydı. Cezalı Marco'nun yokluğu Fenerbahçe'yi zorlayacaktı besbelli, ama Tigana'dan kesik yiyen Koray'ın oynamamasına ne demeli? Maça; sokaktaki adam, taraftarlar, stat kenarındaki seyyar satıcılar ve evlerinde oturup tele-keyif yapacaklar hazırlanmıştı ama esas hazırlık yapacak Tigana herhalde, gideyim mi, gönderileyim mi? Papatya falı açmaktan maçı unutmuştu. Önce durdurup sonra vurmayı kurgulamıştı. Oysa kupada Kadıköy’de ve ligde geçtiğimiz hafta Sivas'ta, nasıl galip geldiğini iyi anlamamıştı Mösyö. Sivas kadrosu ve taktiği ile sahaya sürdü Beşiktaş'ı. Ofsayt taktiği ile durdurduğu Sivas'ı gol ayaklarından daha etkili ve kaliteli ayakları olduğunu Fenerbahçe'nin, herhalde golü yiyince anlamıştır Fransız teknik adam. Fenerbahçe'nin orta sahasını başarıyla kullanan Deniz ve Appiah'a Tümer'de katılınca koşmayan Delgado ve Ricardinho'nun bulunduğu Beşiktaş orta sahası da Serdar durumu kurtarmak için çırpındı durdu. Beşiktaş savunmasının hatalı gibi görünmesinin önemli sebebi de buydu. Ali Tandoğan'ı oynatmama ısrarı sakatlık olmasa sürecekti Tigana'nın ve sarı kartlı Mustafa'yı da yakacaktı. Koray yokluğu, Bobo gecikmesi, Burak sabrı, Tigana'nın yanlışlar zinciri ve şampiyonluk ikramıydı. Zico ise elindeki kadroyu akıllıca sahaya sürdü. Mecburi Selçuk ve Serkan değişikliği skorun Kanaryaya avantajı düşünülürse doğruydu. Alex'in mükemmel oyunu Tümer, Deniz ve Appiah'ın ona uyumu sanırım Fenerbahçe'yi şampi... yaptı. Ve de oynayınca Fenerbahçe'nin hakem ve dış güçler safsatasına! İhtiyacı olmadığı anlaşıldı herhalde.

06 Mayıs 2007, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hepsi bahane 3 puan şahane‘’

Aşık Veysel’in sevgi dolu sazından çıkan namelerine uymuş aşıklar gibi iki yana sallanarak, “tıngır, mıngır” oynayarak geçirdi koskoca doksan dakikayı Beşiktaş.Müthiş derbinin kupa turuyla gelen moralinin, şampiyonluğun keskin virajı Sivas’ta Kartal’ı kazanmaya motive edip, müthiş hırsla oynayacağını düşünenleri hayal kırıklığına uğrattı Siyah-Beyazlı ayaklar. Delgado şoku, Koray yokluğu, yağan yağmur, ağırlaşan ve kayganlaşan zemin, 120 dakikalık kupa mücadelesi, onun psikolojik yorgunluğu vs.vs... Alt alta yazılınca “bahane” listesi kabarıyor, iyi de şampiyonluk yoluna gönül koyanlar için bunlar geçerli mi? Cevap: Kocoman hayır, bu da böyle biline...Baki’nin yokluğunda Beşiktaş defansı, İbrahim Üzülmez’le daha canlı ve kontrollüydü. Sivasspor’un önde bıraktığı Mehmet Yıldız ve Balili’ye bütün Sivas takımı maç boyunca uzun top atmaya uğraştı, onlar da ofsayt rekoru kırmaya çalıştı, üstelik de göz göre göre. Gökhan Zan ve İbrahim Toroman göbekte, kontrollü ve ofsayt taktiğini iyi uygulayarak oynadıkları için, bu iki Sivaslı oyuncunun hızı ofsaytla kesildi, Beşiktaş defansının müdahalesine gerek kalmadan. Geriden adam kaçırsaydı Sivas bu anlar da, Beşiktaş beklemediği skorla üzülerek ayrılırdı sahadan. Serdar ve Mehmet Sedef ikilisi iyi niyetli oyunlarını topu oyuna sokarken beceriye dönüştüremeyince, Ricardinho da deplasmandaki “gol pası hariç” kötü oyun geleneğini sürdürünce, Beşiktaş adına kazanmanın zor olduğu bir oyun çıktı ortaya. Sivas’ın ofsayt rekoru ve pas hatalarına Beşiktaş da bol pas hatalarıyla katılınca, “yakan top” ile “kovalamaca” arası bir maç oynandı. Runje’nin takımın iyisi olduğu, dışlanan İbrahim Akın’ın günü kurtardığı, ağır Sivas defansının arasına Mösyö’nün Gökhan Güleç’i düşünmediği soğuk Sivas gününde. Üç pas yapılamayan tatsız tutsuz oyunun bahanelerini ve kritiğini bir kenara bırakırsak, üç puanı şampiyonluk yolunda şahane oldu Kartal için.

30 Nisan 2007, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Goller hoş gerisi boş‘’

Bitse de gitsek havasında bir maç oynandı Sakarya’da. Az sayıda seyredenle kulübedekilere bile sıkıntı verebilecek görüntüdeydi her şey. Varlar ile yoklar, dolu ile boşlar ve de Mehmetlerle hoşluklar gecesinde Sakarya teslim olmuş haliyle, Galatasaray’da nasıl olsa kazanırım havasıyla dolaştı durdu sahada. Sezon öncesi hazırlık maçı temposunda olan maçta var olan Galatasaray’da; Ayhan ve Mehmetler sahada, yok olan ise Sakaryalı kaliteli ayaklardı. Kalede Martinez ileride Cangele ve ortada Evren olmayınca, Galatasaray’ın daha çok “yokuna” rağmen kaliteli oyuncu azlığı Sakarya’yı dağıttı. Protokol tribününün dolu, dolu olması gereken tribünlerin boş olduğu cezalı gecenin; esas ceza kesilmesi gerekenleri, Sakarya’yı bol para harcamalarına rağmen düşecek duruma getirenler olacak zannımca! Orhan’ı sol bekte başlatan Gerets’in daha önce sağ bekte de oynamış Song’u stoperde, Tomas’ı sağ bekte oynatması orjinallik olsa gerek. Ve de bence başarılı olmuş Tomas-Emre ikilisini kullanmalıydı bu maçta da ligin devamını düşünerek. Orhan ve Ayhan ile daha organize olan soluna karşılık, Sabri ve Cihan yokluğunda sağı sorunlu Galatasaray’ı Sakarya’nın cılız atakları zorlamayınca Cim Bom neredeyse maçı tehlikesiz bitirdi. Ayhan’ın serbest vuruşunda Mehmet Güven’in bomboş vurduğu kafa ile gelen gol Sakarya’nın aslında yok olan maç konsantrasyonun yanına, kaderine razı olmuşluğunu da alıp gurbete çıkışının hazin tablosuydu. İkinci devre oynanmasın deseler, her iki takımında razı olacağı maçın, Galatasaray adına 3 puanlık kazancı, Sakarya adına ise matematiksel olarakta ligden düşüşünün hüznü ile antrenman tadındaki gece bitti.

29 Nisan 2007, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI