99'dan 101'e

Haberin Devamı ›
Travma diyen de oldu, talihsiz kaza da... Kaderin kötü oyunu, karabasan, kabusun en beteri, beceriksizlik, artık herşey bitti söylenmeleri de duyuldu çokca evvelki senede.Ama kimse Fenerbahçe’nin saha içi savaşanlarının, aslında skorda yenildiğini, inançlarını kaybetmeden sahadan üzülerek ayrıldığını düşünemedi Kanarya’nın, 99. senesinde Denizli’de.Büyük tribün coşkusu, taraftarın şampiyonluk sürecinin her anında katılımcı olması, saha içindekilerin saha dışındaki destekçilerine uyumu, uyulmaması gerekenlere kulaklarını tıkayıp, duymadan gözlerini kapayıp, aldırmadan işlerini yapması, 99’dan sonra 100’ün onların meslek namusları olduğunu kabullenip, öyle davranmaları ve şampiyonluğa asılmaları, geçen senenin en keskin son virajına “yeteri!” kadar puan farkı ile girmemelerine rağmen bilinçli duruşları, istediklerini alma hırsları ile geçtikleri Beşiktaş, Trabzonspor ve Galatasaray maçları; atılan sular, koltuklar, havai fişeklere dönüp bakmayacak kadar akıllı tavırları... Ve gelen 100. yıl şampiyonluğu, camianın büyük coşkusu ve haklı gururu, dünyada 100. yılında şampiyonluk yaşayan kulüpler arasında yer almanın onuru, Türkiye’de 100. yılında şampiyonluk yaşayan Beşiktaş’ı, bu unvanda tek başına bırakmamanın tatlı rekabet tatmini... Avrupa’da az görülebilecek güzellikteki organizasyonla son maçın sonrasında kurulan podyum ile futbolcularını doyasıya taraftarlarına gösterebilen yönetim komplekssizliği... Mutluluk şenliği, Fazıl Say entel lektüel doruğuna, Fenerbahçe kalabalığını başkalarını kıskandıracak bütünlükte taşıma düşüncesi, ardından Saracoğlu’nda muhteşem 100. yıl kutlama gecesinde dolan tribünlerle imrenilecek şov düzenleme şıklığı... Ve 100. yılını Avrupa başarıları özlemiyle geride bırakan, şimdi onu yakalama hırsındaki son günler...Transfer listesindeki Roberto Carlos gibi büyük ses getiren isimler... taraftarın gönlünü mest eden imza şovlu törenler... Buraya kadar hepsine alkış ama unutulanı, hatırlatmakta fayda var.99’dan 101’e giderken Fenerbahçe futbolcuları sevgiyi ve birbirlerine bağlılıklarını hiç kaybetmediler.Rüştü, Ümit, Tuncay gibi futbolcular, bu aşamada çok önemliydiler. Bıkmadan usanmadan şampiyonluk inancını anlattılar. Serkan gibi temiz duygulu ve aklının önü ile düşünen bir kardeşi, Mehmet Yozgatlı’nın uyumlu savaşçılığını, Kemal, Selçuk, Semih gibi oynasa da, oynamasa da elini takımın elinden hiç ayırmayan sevgi sıklığını, Can ile Kerim’in saygılı bekleyişlerini, kaybetmedikleri takım neşesini, şampiyonluk yol kervanında hep kullandılar. Sevgiyi saygı ile harmanlayanlar şimdi savruldular. Fenerbahçe armasını tüm tribünlere dönerek öpenler yerine, ailelerinin oturduğu locaya gidenler, 101. yılında Kanarya’da sahnedeler.Real Madrid’deki Raul, “niye var” düşünülmeli, Milan’da Maldini denilince akan sular duruyor, sebebi bilinmeli.Fenerbahçe kendi değerlerini sembol yapabilme imkanını gözardı etmemeli, hatırlatalım.20 sene sonra bir futbolcu arandığında 101. yıl kupası anısına tören için Ümit ve Tuncay kadar kolay bulunmaz, Kezman, Deivid, Lugano, Roberto hatırlatalım...Gidenlerin niye gittiği, gelenlerin niye geldiğini iyice anlayalım ve “sevgisiz takım” Saracoğlu tutkusunu, coşkusunu tatmin etmez, belirtelim...