‘’Runje'nin ellerinde‘’
Balonlar, bayraklarla hazırlanmış Fenerbahçe seyircisi uzun süredir uzanamadıkları Türkiye Kupası’nın kulpunu yakalamak için. Final bileti de Kadıköy’e kadar eve teslim gelmişken, kaçırmamak için müthiş seyirci desteği ile başladı Kanarya oyuna. Tigana’nın oynamayan Koray ile eksik olduğunu düşündüğü orta sahasını dörtlemesi, arkalarında da Serdar’ı tek önlibero oynatması ve Beşiktaş defansının aldığı topları gelişigüzel kullanmadan ayağa pasla çıkmaları Fenerbahçe’ye ilk yarıda istediğini yaptırmadı. Ümit Özat ve Tümer çıkışlarını, gecenin kötüsü Burak ve Mustafa Doğan ile kontrol etmeye çalışan Beşiktaş’ın solunu, Baki’nin olduğu yerden Tuncay ile geçmeye çalışan Fenerbahçe ise çabuk top yapmadığı zaman buradan pozisyon bulmakta zorlandı. Aslında hedef Kartal’ın soluydu. Kanat adamları birbirini kontrol ederken Beşiktaş adına beklenen, oyuna Rico ve Delgado’nun ağırlıklarını koymasıydı. Rico sadece serbest atışlarda görüldü. Delgado ise onun ayaklarına bel bağlayan Kartal taraftarını bu büyük maçta hüsrana uğrattı. İki kırılma noktası ilk yarıda, iki tarafın da oyundan erken ‘terhis’ini önledi. İlki 11. dakikada Beşiktaş adına gole inanan ayakların son noktada olmaması topu gole çeviremedi. İkincisi ise 17. dakikada bu kez Fenerbahçe’nin kornerden gelen topa mutlak gol pozisyonunda panik yapmadan vuracak ayak bulamaması maçı erken koparmadı. Verilmeyen golde Serdar’ın topa mutlak hakim olması tavsiyemiz. Bu golü veren de çıkabilir, dikkat. Zico’nun istemediği, Tigana’nın istediği skorla ilk yarı bittiğinde, anahtar olacak hamleyi ikinci yarıda Beşiktaş’ın defolu solundan gelen Tuncay ortası ile Tümer gol yapmadan evvel önemli tehlikeler yaşadı Kartal’ın kalesi. Bobo değişikliği ne kadar doğruysa Tigana’nın Mehmet Sedef tercihi o kadar yanlıştı. Orta saha çökerken Fahri’yi hatta Ali Tondağan’ı düşünmeliydi. Runje ile Fenerbahçe forveti arasında geçen ikinci yarının uzatmaya taşınması yıldızlaşan Runje’nin eseriydi. Yanlış oyun planının tura dönüşmesi yalnız sahada mücadele eden Beşiktaş’ın yürekli çocuklarının eseriydi. Her iki takıma da yaşattıkları heyecan için teşekkür edelim ve lige dönelim. Bakalım neler olacak?
‘’Ağır basan yok‘’
İki ezeli rakibi incelediğimizde ortaya dengeli bir tablo çıkıyor. Fener adına, Alex, Tümer ve Tuncay’ın, Kartal için de 3 Güney Amerikalı’nın performansları maçın kaderini belirleyecek.İstanbul’un kalbi Kadıköy’de atacak 26 Nisan perşembe akşamı. Türkiye’nin tamamı da belki kilitlenecek bu yarı final ikinci maçına. Cumhurbaşkanlığı adayının açıklanmasının ardından, bir gün öncesi toz kalkacak. Olumlu veya olumsuz görüş sahipleri tepinip duracaklar gündemin üzerinde. Türkiye’nin geleceği ile, kupanın finalistinin belirleneceği günlerde spora da, siyasate de sağduyu sahip olması dileğimiz. Yeteri kadar gerildik ve gerdik koparmadan ipi, gönül yorgunu olmadan, kırmadan dökmeden insanımız geçmeli bu günleri. Tozu yutacaklar, yine kararı ve maç sonucunu bekleyenler olacak; Tozu kaldıranlar ise, her zamanki gibi sahada olanlar ve siyaset sahnesinde bulunanlar. Diğer bir deyişle, kenar noktasındakiler.Tartışmalar kızışmadan, hem derbi heyecanı ve rekabeti hem de final bileti demek olan bu maçta bakalım neler olacak.Sakarya ve sonrasında Antalya maçına bakarsanız Kartal’ın sol tarafı felçli gibi. Önce Cangele Sakarya da, sonra da Antalya ile İstanbul’da yapılan maçta önüne gelen Baki’nin soldaki sokağında elini kolunu sallayarak dolaştılar. Önünde oynayanlar da orayı yardımlaşarak kapatamayınca, Baki ile İbrahim Toroman’ın arası defansta, kaymaklı ekmek kadayıfı gibi rakibinin ağzının suyunu akıtıyor adeta. Üzülmez’in uzun süredir oynamaması ve bu maçta oynayabilecek olması bile tehlikeyi bitirir gibi görünmüyor sol kanatta.Fenerbahçe’nin o bölgeye sokacağı son haftaların “neonlara” taşınan ismi Tuncay olacağını düşünürseniz, maçın zayıf tarafının Beşiktaş için öncelikli olarak burası olacağı anlaşılıyor. Koray’ın orta alandaki performansı herkesin takdiri, oynadığı zaman.Oynamadığında ise takım bütünlüğünü korumada Kartal’ın büyük riski oluyor. Serdar’ın müthiş iştahı oyunda 90 dakika üç kişilik oynatsa da onu, Marco ustalığı ve Deniz Barış tek paslı oyunu bu bölgeye mutlak çok çalışan bir oyuncu montajı gerektirecek Koray’ın yokluğunda Beşiktaş’ta.Appiah kafa karıştırıyorAppiah’ın geçen sakatlığı, Zico’nun aklını karıştırsa da, kadroda değişiklik olmayacağını düşünürseniz, kulübe zenginliği de maçın kaderini etkileyecek orta saha açısından Kanarya’dan yana duruyor. Çalışkanlığında, Fenerbahçe’nin isabetli pas çabukluğunu bozacak bir oyuncu daha kullanmak olmalı onun yanında.Ricardinho ve Delgado’nun da çalınan topları, bugüne kadar koştuklarından daha çok koşarak kendilerinde toplayarak hücumda Bobo ve oynarsa Nobre ile buluşturacak orta sahayı da kontrol edecek çalışkanlıkla oynamasıdır. Ayrıca da hangisi hakim ise topa, diğeri hem hücumu, hem de savunmasını düşünmeli takımının. Oyundan düşmeden, konsantrasyonlarını 90 dakikaya yayıp, Saracoğlu’nda sahne almalılar büyük oyuncu olduklarını göstermek istiyorlarsa, Burak da durmalı düşünmeli kendine sahip çıkılmasını bekleyeceğine, kendi kendine sahip çıkmalı başarısızlığa ve sona giden bu yolda “U” dönüşü yapıp başarıyı yakalamalı. Yerde değil ayakta ve 90 dakika kalmalı sahada “Yılmaz” olduğunu ispatlamalı. Fenerbahçe adına Alex ise, kendisine yakın oynayacak markajcısını oyun içinde deplase olarak kenarlara, zaman zamanda geriye doğru çekmeli. Hem oynamalı, hem de oynatmalı. Marco’nun performansı belli olduğuna göre değişken performanslı Alex daha istekli olmalı.Kezman zorlanacakTümer ise Alex’in boşalttığı alanları ustalığıyla kullanmalı, üstünlüğü gerekli ise tur için Kanarya’nın, gol gerekli ise tur için Tümer hem kendi adına, hem de takımı adına “imza” maçı oynamalı.Kezman tek santraforda belli ki Gökhan Zan ile hava toplarında, İbrahim Toroman ile de ara koşularda mücadele edecek. Gökhan’ın kafa toplarında üstünlüğü, Kezman’ın rahat hava “Şovu” yapmasını engelleyeceğini düşünürseniz ısrarcı baskı ile defansı arkadaşları adına hırpalaması özellikle Tuncay’ı destekleyeci iki sağbekten de bahsetmeli hücuma katkı yapacaklarını düşünerek. Ve de Fenerbahçe’nin Ümit Özat ile solbek işini hallettiğini bilerek.Ali Tandoğan oynamalıBeşiktaş, Ali Tandoğan’ı bu bölgede kullanmalı, iki yönünü de oynayabildiği için buranın. İleri çıkışını da, defansını da yapabildiği için. Mustada Doğan’ı tercih ederse Mösyö, oyunun arkasını garantiler belki ama öne doğru çıkışlarda zorlanır. Skoru korumak istediğinde kulübeden Mustafa’yı ister sağbekte, ister sol göbekte kesici kullanmak daha akılcı olacaktır Kartal adına. Fenerbahçe ise sağ bekte çok çalışan Serkan’ı tercih ederse (Ki ben orta saha oynamasından yanayım) gol girişimini fazlalaştırır. Önder oranın sigortası gibi olsa da, galibiyet şartsa eğer, tercih oyun başlangıcında Serkan’dan yana olmalı, sağ gerisinde Kanarya’nın. Lugano-Edu koordinasyonu ne kadar artı ve eksiye sahipse, Beşiktaş’ın millileri İbrahim Toraman ve Gökhan Zan’da o kadarına sahip. Burada da durum dengeli anlayacağınız.Serdar’ın kalede “duruşu” güvenli. Runje’nin son haftalardaki durumu da takımı adına “kararlı” o halde kalelerde eşitlik var desek yanlış olmaz. Beşiktaş da, Fenerbahçe de kaliteli ayaklarıyla gol vuruş becerileri yüksek oyunculara sahipler. Kim defansını kalesine yakın tutarsa, kaza yapar hatırlatalım. Ve baş aktör adaylarını açıklayalım maçın: Oynadığı zaman Samba kışkırtıcılığıyla büyülüyen Alex, bitmez enerjisiyle Tuncay, aklına koyduğunu yapmayı sevdiğini bildiğim Tümer olur Kanarya adına. Beşiktaş’ da ise; 3 Güney Amerikalısı, Rico, Delgado, Bobo’ya genç Türk Serdar’ı da ilave edelim. adayları tamamlayalım. Eskiden “Tekmil-i birden” bu sinemada derlerdi, perşembenin gelişi de çarşambadan böyle görünüyor.Sonucu ile lig yarışını bile etkileyecek, şampiyonluk tacını da belirleyecek maçın futbol adına güzelliklerle dolu olması dileğiyle...
‘’Çaylar şirketten‘’
42 günlük özlemini bitirirken Cim Bom Sami Yen’de, Mondragon dışında geçen haftaki takımla çıktı sahaya... Taraftarıyla dışarıda olmayan anlaşma, içeride de İnamoto ile yoktu diğerleri arasında. Rize cesur başladığı maçta, Rıza hocanın akıllı oyun planıyla Galatasaray sahasına taşıyarak kendi kalesinden uzakta oynamaya çalıştı oyunu. Pas yaptırmadan da Galatasaray’ı hataya zorladı. Özellikle Serhat ortada etkili olunca, Cim Bom kesik kesik oynamaya başladı. Orhan’ın tarafı, Emrah ve Cem Baki ile yol geçen hanına döndüğünde, Aslan’ın o tarafından sorun yaşayacağı gözüküyordu görmesi gerekenlere. Gol de bu bölgenin hediyesi oldu. İlk 45’te Rizespor’un yaptığı pres ve topa ilk hamle üstünlüğünü Galatasaray kabullenince sıkıntı yaşamaya başladı. Tek gol pozisyonu ile devreyi kapatmaları da bunun göstergesiydi. Topu yere indirip ayağa pas yapacağına Galatasaray, Rize’ye uydu, kendi kendini bozdu. Bir ara defansı yerinde çakılı, forveti de ileride dururken resim çektirir gibi pozisyonda kaldıklarında tribünler ‘Acaba bu iş nereye varacak?’ diye düşündüler. Emrah ve Cem Baki ile sağı, Victoria ve Serhat ile de solu kapatınca Rıza hoca çaresiz bir koşuşturmaya döndü maç. ‘Ümitsiz’ ilk 45 bittiğinde galibiyet beklediği gece de Cim Bom’un, ikinci yarıda değişiklik hangi oyuncu ile olacağı idi. Değişiklik oyuncuda değil, ‘futbolu farklı’ ayaklarında olunca ve 47’de de gol gelince iyi futbolcu iyi skor getirir kuralı işledi ve gecenin kaderi Cim Bom lehine değişti.Bu arada üç konuyu hatırlatalım: 1-Güvenlikçiler ile hakemler aynı renk giymez. 2-Top toplayıcı çocuklarla Rizeli futbolcuların forması aynı renk olmaz. 3-Bu konular maç öncesi koordinasyon toplantısında mutlaka konuşulmalı.
‘’Bir bahar akşamı‘’
Şüphe içinde başlayan Gaziantep seyahati, zor deplasman olacağı korkusuyla da huzursuzluk yaratıyordu Kanarya’da. 100. yıl şampiyonluk isteğinin yarattığı baskı, Fenerbahçeli futbolcuların istediklerini sahaya yansıtmalarına da engel oluyor. Bunlara birde 29. haftayla kadar penaltı çalınmama tartışması eklenip, Zico’da ‘İşin şakaya gelir tarafı yok!’ demecini verince, Kanarya’ya gönül verenlere sıkıntı basmıştı Gaziantepteki maçtan önce. 6,5 yıllık Fenerbahçe üstünlüğünü bitirme özlemi ve puan cetvelindeki yerleri ise Gaziantep’i bu maçta motive edecek diye düşünüyordu Antepliler. Fenerbahçe geceye, Serkan-Önder değişikliği ile başladı. Tuncay’ı ise uzunca bir süredir oynamadığı sağ çizgide oynaması maçın başında soru işaretiydi. Dakikalar ilerledikçe, Tuncay’ın o kanatta da ısrarla hücum etmesi, ‘isteyen’ futbolcunun neler yapabileceğini gösteren örnekti. Sol ayaklı Tümer ise solda, Tuncay’ın sağdaki oyunu kadar etkili olamadı. Gaziantep’in sol tarafında oynayan Faruk, defans yerine hücum sevdasına kapılınca, Tuncay’ı gecenin yıldızı yaptı. Antep’in oyun planı Fenerbahçe’nin etkili ayaklarını kendi ceza sahasından uzakta tutmak olacağına, oyunu çok geride kabul etmesi olunca, Kanarya’nın işi daha da kolaylaştı. Alex’i tutan Özgür’ün 25. dakikada sarı kart görmesi, Brezilyalı’yı rahatlatınca, Fenerbahçe’de isabetli olmasa da, daha çok pas yapan tarafı oldu maçın. Geriden top alamayınca Tümer, bir ara sıkılıp orta sahaya, sonra da Ümit Özat’ın arkasına kadar gelince, Fenerbahçe gol pozisyonu üretemeden oynamak durumunda kaldı. İmdada sezonun ilki yetişti; 29. haftada, 29. dakikada hiç penaltı çalmamış Abitoğlu, bu haftaya kadar hiç penaltı almayan Fenerbahçe’ye penaltıyı çalınca, Antep çözüldü.Fenerbahçe’ye geniş alan bırakan Gaziantepliler, ikinci yarıda oyuna Diawara’yı alarak rakiplerin bunaltıcaklarını zannettiler. Şampiyonluk isteyen Sarı Kanaryalar, orta sahayı daha rahat kullanarak üstünlüğünü sağladı. Fenerbahçe’nin attığı ikinci gol, ‘halı saha’ şıklığındaydı Tuncay için. Gaziantep için ise büyük bir soru işareti. Çabuk pasla daha çabuk çözebileceği maçı, geçte olsa 2-0’la bitiren Fenerbahçe’de Marco ile Tuncay’ı ayrı bir yere koymak lazım. Fener’in evladı ve kaptanı Ümit Özat’ta takımını rakip kaleye taşıyan etkili isimdi hatırlatalım. Son dakikaları Fenerbahçe seyircisi için zor geçti maçın. Futbolu kötü, 3 puanı şahane Antep akşamı, ‘bir bahar akşamı’ şarkısının mest eden nağmeleri gibi geldi şampiyonluk masasında kutlama bekleyenlere.
‘’Film kopmadan...‘’
Kartal olarak pençe atmaya konuşlanmışsın, Sakarya’da gazi olmuşsun.Dakika 36; Evren atılan futbolcu. 90’ının gerisini onbire, on oynuyorsun.Silahların Sakarya’ya göre ağır cinsten. Ateş üstünlüğü de atış üstünlüğü de sende. Senin kafan yukarı bakıyor, Sakarya’nınki aşağı.Çıkıyorsun, eveleyip geveliyorsun, gol atınca vaktidir diyor yan gelip pas yapıyorsun.Beraberlik golünden sonra giden aklın geri geliyor. Başından beri bulduğun pozisyondan fazlasını üretiyorsun, sonrasında golü beceremiyorsun.Son düdüğü çalan hakeme sen saati, rakip penaltı beyazını gösteriyor, soruyor. En alttakinin, en üstün bir altındakinden puanı götürdüğü, her iki tarafın da ‘galibiyeti biz kaçırdık!’ nameleri havada hoşseda...***Runje’nin tuttuğu ile tutamadığı sonrası için başa bela.Beceriksiz Sakarya yöneticisinin, alışıldık suçlama gafı!Oysa antrenör getirirken bir taraftan, Arjantin’de futbolcu transferi yapan da onlar diğer taraftan...Şaşırmış hafızası, başlarına gelen yönetim kazası...Sonrasında maçın basın toplantısı; Tigana’nın kandırmacası: “Bir gün az dinlendik” iddiası!Geldiği yer Mösyö’nün İngiltere, sezonda oynadığı maç kaç kere? Fulham’dan bilmeli, böyle mazeret söylememeli.Unuttu Türkiye o sızlanmayı, bir kenara bıraktı. Üç günde bir maç oynamayı artık anladı, hem alıştı, hem de başardı.Sen yeter ki, oyuncuna anlat, onları oynat. Kartal o kadrosu ile her gün maç yapar, senin sözün belki kanaat, belki inat.Kenarda, tesiste unuttuklarına bir bak.***Otobüse binilip İstanbul’a dönülecek.Doğru düşünmüş, düşünen kumanya yaptı mı, ilk 1 saat önemli maç bittikten sonra.Ona da kızıyor, menacer Ali’nin aklı karışıyor giderken yolda, bağırıyor yüksek sesle, topçular bakışıyor sağa sola, içlerinden geçenler hak getire!Fırtına kopuyor içlerinde, ipler geriliyor, tam da sona koşarken, ümitler yoldayken, kaybettiklerinin Sakarya’da ağırlığını yaşarken...Kırıp dökersen zamansız, hasatı alırsın sapsız...Maharet ne zaman yutkunup, ne zaman bağıracağını bilmekte bu oyunda, eğer istemiyorsan Hacivat’a, Karagöz’e çevrilmeyi.Şimdi ‘şampiyonluğa 4 var’ önündeki rakibinle, üstelik maçın da kendi evinde.Sanki karar anı, ne yapmalı? Dindirmeli siniri, ayarlamalı psikolojiyi ve susturmalı her ağızdan çıkan sesi.Tek yürekten, ortak dilden ve ortak akıldan geçmeli yolu Kartal’ın.Üzüntülü olmaması için yarının...
‘’Akıllara zarar‘’
Bahar havası İstanbul’un ayrı bir güzellik getirmişti pazar gününe. Maç saatine gelince de gecenin güzelliği başladı, çoluk-çocuk, taraftar kalabalığı stada gelirken... Şampiyonluktaki rakibi Beşiktaş da puan kaybedince, Kanarya damga vuracaktı geceye. Şen gönüller, ortak şampiyonluk şarkısıyla başladığında tezahürata, aklıma takılan, Zico’nun futbolcularına dikkatli olun: “Rakibimiz kendimiziz” sözü takıldı. Haksız da değildi Brezilyalı hoca. Izdırap çiçeğine dönen seyircisine göre de tek rakip kendileriydi. Başta da Zico’ydu ama...Cezalı ve sakatlarını bir kenara koyarsak doğru oyuncu seçimi ile sahadaydı Kanarya. Oyun planı ise aynı doğrultuda değildi. Vestel ise doğru yayılmıştı sahaya. 4-5-1 dizilişiyle öncelikle Fenerbahçce’nin etkili ayaklarını işletmeyecek orta saha kontrolünü düşünmüş Giray hoca, önde de Zelenka ve Holosko’yu değişerek tek bırakmayı. Kanatlarını Kanarya’nın, iki bekinin önüne ortadaki beşliden mutlaka birini çekerek kademeli olarak kontrol etti Vestel. Oyunu kendi sahasında kontrol edip, kazandığı toplarla da çabuk çıkmak istedi. Manisalılar yüzde 36 top kendilerinde olmasına karşılık Fenerbahçe’ye de lüzumsuz pas yaptırarak devreyi tamamladığında, ikinci yarı için görünen, Ümit Bozkurt’un kontrolünden kurtulamayan Alex’in yanına mutlaka adam eksilten pas yapacak Tümer gibi bir oyuncunun gerekli olduğu idi. Bu değişikliği 70’te yapabilen Zico, daha önceki Giray hoca hamlesine geç cevap verdi. Tümer’in oyuna girmesinin hemen ardından Giray hocanın Borbiconi’yi oyuna sokması, teknik adam düşünce çabukluğuydu Zico’ya karşılık. Kezman ile tek santrafor olarak başlayan oyunu Deivid-Semih çift santraforuna çevirip, sonuca gitmeyi düşünen Zico, daha önce rakibi kendi üstüne çekebilecek ve onların savunma bütünlüğünü bozacak ara toplarını attırmalıydı oyuncularına.Alex ve Kezman’ın yerde yatarak, diğer futbolcuların da hakeme çatarak geçirdikleri vakit, Fenerbahçe’nin sonuca gitmek istediği anlarda ona engel hareketlerdi. Kayıp gecesini iyi analiz etmesini tavsiye edelim Fenerbahçe’ni teknik heyetine, akıllara zarar veren bu gecede.
‘’Aranan açlar bulundu‘’
Yazılacak çok şey var, 27 hafta geride kaldığında Süper Lig’de Cim Bom için. Söylenecek de! Zamanı mı diye, şimdi 28. haftanın bu maçında düşünerek geldiğinde Ankara 19 Mayıs Stadı’na etrafında heyecansızlığını görünce Aslan’ın ruhu sahada böyle olursa zor geçecek gibi düşündüm maç işin doğrusu.Dört cuma maçında 9 puan ve gerideki 27 haftada 36 puanı hanesine kayıp yazdırmış Galatasaray. Kaybettiği puan şu an rakibi Gençlerbirliği’nin topladığı puana yakın anlayacağınız. Hatta düşme hattından uzaktaki takımlarınki kadar. Maç, Avrupa penceresinden bakmak için Aslan’ın önemli. Haberlere bakarsanız maç öncesi, elinizden şampiyonluk ve Türkiye Kupası şansı kaçmışken, üçüncülüğü de tehlikeye sokacak gibi. Operasyon lafıdır gidiyor. İlaveten aç futbolcu aranıyor (incisi). Neye, kime karşı operasyon belli değil. Planı var mı? O da merak konusu. Üstelik aranan açlık cepte mi, kariyerde mi, yoksa her ikisinde mi? Yoksa aba altından sopa göstermek mi? Düşünürken çalan düdükle sahaya döndük: İliç karttan cezalı, Song ise kafadan. Kararsızlık konusu Cihan ortada, geldiği günden beri gideceği konuşulan İnamoto ile birlikte. Aç Mehmet’lerden Topal olanı sakat, Güven olanı ise tokluktan kulübede. Cihan ile İnamoto kesici yönleri daha fazla olan iki oyuncu olduğu için organize hücuma kaldıramıyorlardı Cim Bom’u. Mehmet Nas ve Kerem ise onlara karşılık daha agresif duruyorlardı oyunun başında. Oyunu yönlendirecek top tekniği yüksek Ayhan’ı da sola çekince Galatasaray, bir koşuşturmadır başladı iki takım arasında. Topu alıp, “tekte” Ümit Karan ile Necati’yi buluşturmak için uzun kullanan Galatasaray gibi, Gençler de süratli Haminu, Eren ve Mehmet Çakır çabukluğunu kullanmak istedi. Dağınık, passız, bol top kayıplı oyunda ava giden Gençlerbirliği kendi silahıyla vuruldu. Her şeye rağmen 4 bin civarında Galatasaray seyircisinin desteği ise takdire değerdi. Bu arada aranan açlar da bulundu!
‘’Sakınan göze Bobo battı‘’
Nefesler tutuldu, demeçler havada uçuştu, ortalık da karıştı. Zaten sinirler gergin, futbolsever tedirgin. Girişte karanfiller, içte dinmeyen öfkeler. Düdükle beraber havada olan eller, gök gürültüsünü andıran sesler, her iki takım için de sahaya inen heyecanlı nefesler. Zico Fenerbahçe’yi beklenen değil beklenmeyen şekliyle, Tigana Beşiktaş’ı alışılmışı ile sahaya sürdü. Koşan, mücadele eden, oyunbozanları tercih eden Kanaryalar’ın iki ayaklı olan kupa maçlarının birincisini garanti belgesiyle geçmek istemesi ilk gelen görüntü oldu. Kendi saha avantajını çabuk sonuca gitmek için kullanma peşindeki de Kartal’dı. Marco-Deniz ortaklığı, daha üstün yansıyordu sahaya Serdar-Koray’dan. Çünkü önlerinde oynayan Tümer, Tuncay, Semih çok hareket edip Kartal’ı zorladılar. Deivid, Semih’e yaklaşmadan çizgide belki defansı açmaya çalışıyor aralara koşu yapacaklar için, ama kendi de oyunda yok. Üstelik o kanadın Mehmet’i Yozgatlı kulübedeyken. İki takım da oyunu topa sahip olup yönlendirecek bilinçli ayak arar durumdaydı. Alex kulübedeydi ama Beşiktaş’ta bu işi yapabilecek Rico’yu aradı gözler. Alanı daraltarak adam bozan Fenerbahçe istediğini oyunu kontrollü sete dönüştürerek alırken, Beşiktaş hattındaki çabuk oyun düşüncesini sahada uygulayamıyordu. Lugano Nobre’yi kilitlemiş, Burak da kendi kendini. Delgado kopuk kopuk, Rico da yok olunca kalite de çekip gitti İnönü’den ilk 45’te. Nobre’nin dokunamadığı Koray pası ve yine 37. dakikada kendi yarattığı güzellikte yapamadığı gol Beşiktaş adına, Deniz’in de Fenerbahçe adına pozisyonu olmasa ‘neyin derbisi’ dersiniz bu oyuna ilk yarıda. İkinci yarı Ali Tandoğan ve Bobo ile Tigana hamlesi çabukluğu getirince Kartal’a oyun da şekillenmeye başladı. Saha avantajını mutlak gol ile kullanmak isteyen Kartal geceyi avantajla Kadıköy’e taşımak isteyen Kanaryalar’ı 1-0’lık skorla geçmesini bildi. Gecenin göze batanları her yere yetişen Nobre, Baki, Serdar, Bobo ve oyunu galibiyete döndüren Tigana; Fenerbahçe’den ise Deniz, Marco ve Lugano’ydu.