Arama

Popüler aramalar

‘’Derbi balonu!‘’

Tatsız-tuzsuz, futbolsuz, mücadelesi olmayan, kalitesi düşük sadece ismi derbi olan futbol gecesi yaşadık Saracoğlu’nda...

Devre arasının en pahalı üçüncü transferini yapmış Fenerbahçe ile Q7 çetesine teslim olmuş Beşiktaş karşılaştı: Üç pasyapamadılar, kaliteli ayak diye, dünya yıldızı diye yutturulanlar futbol adına bize ne gösterdiler? Fenerbahçe beklenenin altındaydı: Sakin oynamayı tercih etti. Rakibini öyle ya da böyle yeneceğini inanmıştı. Siyah-Beyazlılar ise; eksiklerden ötürü hem tedirgindi hem de maçı kazanacaklarına inanmamışlardı. İnönü’deki maçın tersine başladı Sarı-Lacivertliler. İlk maçta, Beşiktaş’ın sahasında beklenmeyeni yapmışlardı. Rakibe önde basmış, ilk 20 dakika fırtına gibi esmişlerdi. Dün gece ise, daha bekler görüntüdeydiler. Oyunu rölantiye alıp, rakibin hata yapması için pas yapmaya çalıştılar. Onu da doğru dürüst yapamadılar. Siyah-Beyazlılar ise, cezalı ve sakatların yanında sahada olup da formasını şaşıran futbolcularıyla gecenin sürekli eksik kalan
takımıydı. Mesela Holosko, Tanju!.. Hem genç olup hem el freni çekili, bu kadar ağır Tanju’yu Beşiktaş’a kim aldırmış? Bravo! Carvallah bir şeyleri de toparlamaya çalışıyor ama, Q7 çetesinin sahada kalan tek üyesi Simao’ya sahip çıkamıyor. 13 aydır oynamayan Ersan’ı solbekte oynatıyor... Toraman’ı sağa, Ekrem’i sola, Ersan’ı da Toraman’ın yerine göbeğe koysa, düşündüğü sistemi daha rahat oynatırdı. Aykut hoca, elbette ki, yukarıdan kopmadığı için, bu skorla gecenin kazananı oldu. Ama şu görüldü ki, Fenerbahçe 70’ten sonra takım halinde oyundan düşüyor. Emre ve Gökhan Gönül olmazsa ve Alex de gününde değilse takım öne doğru oynayamıyor. Merak edilen Sow dün geceki gibi olmayacaktır. Oyunun içinde skora yönelik çok daha fazla katkı sağlayacaktır...

06 Şubat 2012, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’45'lik‘’

Sonra çubuklu formalı çocuklar; onlar da kendi mabetlerinde, romantik kar yağışı altında, gerçekçi futbol oynadılar. Futbol doğrularını hep birlikte sahaya yansıttılar. Daha önce topla oynarken tehlikeli olan Kanaryalar, top rakipteyken basmıyorlardı, dün geceki ilk 45’likte sonuna kadar bastılar. Rakibe alan bırakıyor, top yapmasına müsade ediyorlardı, ilk 45’likte bu ezberi de bozdular. Rakip alana yığıldılar, dönen topaların hepsini aldılar. Temposu yüksek Emre ve Ziegler yokken tempoyu da yükselttiler. Mersin neye uğradığını anlamadan da golü bulunca, rakibin şaşkınlığını Stoch’un bu seferki sol füzesi maçta mutlak galibiyet görüntüsüne getirdi.
Sow’un geliş mesajı, hem tribünlere, hem takımın içine iyi yansımış. Moral motivasyonu yükseltmiş. Bu havada ilk 45’lik bittiğinde 45’lik plağın bozuk olan ters yüzünü ikinci yarıda seyrettik. Futbol doğrularının hepsi çöp sepetine gitti.. Fenerbahçe rakibi bekleyerek oynamamalı. Bir kontratak futbolcusu kadroda olamalı. Hep, ‘Fenerbahçe fizik olarak mı oyundan düşüyor, yoksa moral çöküntüsü fiziklerini mi etkiliyor?’ diye düşünürdük. Dün gece cevabını Sarı-Lacivertliler ikinci 45’te verdiler. Sakatlara bakarsak ilk 45’teki oyuncu coşkusunun ikinci 45’teki geldiği noktayı sorgularsak, galiba ‘Kanaryalar’ın fizik gücünde sorun var’ diyebiliriz! Galatasaray’ın kayıp haftasında alınan 3 puan, gelen 1000. galibiyet üst üste maçlar öncesi iyi moral oldu.

30 Ocak 2012, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Dört çeker Fenerbahçe‘’

Kara, kışa, yağmura, çamura, soğuğa, sele, sağdan, soldan saldırılara karşı koyuyor; 4 çeker(!) Fenerbahçe...
Zor günlerin içerisinde ordinaryüsün emaneti çubuklu formalarıyla sahadaki Sarı-Lacivertli futbolcular elinden gelenin en iyisini yapmaya devam ediyorlar. Saracoğlu gecesinde; daha önce Bienvenu ve Semih ile hayalkırıklığı yaşayan Aykut hoca elindeki kadroyu onlarsız en doğru biçimde sahaya sürdü. Etkili olduğunu düşündüğü orta sahasını kalabalık tutup, rakibi baskı altına alıp, aradaki kalite farkını da öne çıkararak, geceyi 3 puanla bitirmeyi düşünmüştü.. Hedefi tutturdu. Kritik günlerin mutlaka alınması gereken 3 puanını da puan cetveline yazdırmasını bildi. İlk 20 dakika Kadıköy’de Sarı-Lacivert fırtına vardı. Kayserispor yalpalayan ve nereye gideceğini bilmeyen fırtınaya tutulmuş tekne gibiydi; önce yan yattı, sonra Navarro acemiliğiyle battı. Sahada her iki takım da 4-5-1’le oynadığı için ikinci bölge panayır yerine dönmüştü. Alex usta önde balkonda olunca da Fenerbahçe baskısı skora zor yansıyordu. Bu sıkışıklığı açacak kaliteli ayak Alex’i biraz orta sahaya çekince, Stoch’u da öne doğru kullanmaya başlayınca, Fenerbahçe ablukası top atışına döndü. Daha sonra Emre ve Cristian kendi defanslarının içine gömülmeye başladı. Stoch, top almak için öndeki pozisyonunu bırakıp geriye doğru gelmeye başlayınca, rakip Kayserispor’un defansı öne doğru çıkıp, takımlarını da ileri doğru ittiler. Ve ilk yarının ikinci 20 dakikasında oyunu kendi adlarına dengelediler. İkinci yarının ilk 10-15 dakikası maçın geri kalanını da belirleyecekti. İmdada penaltı yetişti. Skor 2-0’a gelince, Kayseri için İstanbul gecesi vedaya dönüştü. Stoch’un özel gecesinde, kendine özel klasik golü galibiyetin aslında mühürüydü. Bienvenu’nün golü de ‘4 çeker Fenerbahçe’nin lezzet sosu oldu.

22 Ocak 2012, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Galatasaray yağdı!‘’

1. dakikada Selçuk’un hatası Muslera’nın dehasıyla ligin en erken golünü atma imkanını Cernat’ın ayağından kaçıran Karabük, bu topun dönüşünde infaz memuru Baros’un golüyle kendi ipini çektirdi. 5 gollü gecenin kritik anlarında Muslera vardı. Önce eli sonra ayağı uzadı, Karabük’ü önce geçirmedi, sonra da beraberlik şansını verdirtmedi.
İlk yarı Muslera’nın üstün performansı Galatasaray’ın en büyük şansıydı. Kritik dakikalarda gol buldu Sarı-Kırmızılılar. Açılışı da yaptılar, Elmander’le devre biterken kapanışı da. Kırmızı kartın sonrasında 10 kişi kalan Karübük’ü ikinci yarının başında 3. golü de atarak maçın bütün kırılma anlarını kendi lehine kırmayı bildi Cim Bom’lular. Gol pozisyonu da verdiler, ama bulduklarının çoğunu atabildiler. Gecenin şahane görüntüsü, Elmander-Baros şov ikilisiydi. Süper Lig’de doğru yabancı kalitesini buldunuz mu, zaten hedefe doğru koşuyorsunuz... 3-0’dan sonra iyice rahatlayan Cim Bom, sonraki maçlarda neler yapabileceğinin adeta provasını sergiledi. 3. bölgede birbirlerine yaklaşarak oynamaya başladılar, dönen ribaund’ları topladılar, ters top attılar, oyunu güzelleştirdiler... Bunda rakibin 10 kişi kalmasının da Arena’daki 3-0’lık skorun çaresizliğini hissetmelerinin de elbetteki payı var.. Ama görünen o ki, her geçen gün Galatasaray 90 dakika içerisinde oyunda kaldığı süreyi artırıyor. Bu da Fatih hocanın öğrencilerine oynatmak istediği futbolu artık onlara anlatabildiğini gösteriyor.
Ligde Muslera’nın eli ve ayağı, geçtiğimiz kupa maçındaki Ufuk’un performansı, Taffarel’e de bir alkış gerektiriyor... Neşeli gecenin gülen tarafı Cim Bom, başta hocasıyla alkış hak ediyor. Karabük için is kara günlerden çıkış için çabuk çare üretmek gerekiyor.

15 Ocak 2012, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Kâbustan mutluluğa‘’

9. dakikada ilk deneme ve işaret fişeği geldi Antep’ten. 12.dakikada da Kadıköy’ü huzursuz eden, sıkıntı veren gol geldi Bekir Ozan’dan. Arkasından bulduğu iki pozisyonu da değerlendirebilse Gaziantep, devreyi de maçı da toparlayıp gitmişti. Önce Volkan sonra tribünler direndi, devre biterken Kerim de atıldı... Gecenin rengi de değişmeye başladı... Maçı yanlış kurguyla başlayan Aykut hoca, önce orta sahadaki etkisizliği; Topuz’u oraya çekip Gökay’ı çıkartarak düzeltti... Topuz’un aksadığı kanada da Caner’i sürüp, diğer taraftan da Stoch ile birlikte kenarları hareketlendirdi... Sıkılmış ve etkisiz görüntüdeki Alex, Kadıköy’e geri döndü... Ve en önemlisi, Fenerbahçe takım halinde oyunu önde tutmaya başladı. Sarı Kanaryalar 3.bölgede olamayınca, oraya yerleşemeyince golü zor buluyor. Kontratak futbolcusu olmayan Fenerbahçe, rakip sahaya yerleşince rahatlıyor. Antep’in ilk yarı futbol adına bütün doğruları yaparken, 10 kişi kalıp, anlamsızca korkup geri yaslanması da Fenerbahçe’nin işine çok yarayan Antep yanlışıydı. Seyirci bastırdı, futbolcular kımıldadı. Antep geriye yaslandı ve doğal olarak Kadıköy kuralı işledi. Fenerbahçe geceyi kendi adına renklendirip, zirve yarışında yara almadan, sıkıntılı başladığı maçı mutlu sonla bitirdi.

10 Ocak 2012, Salı 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Büyüyen Emre‘’

İyi oynarken zaten kazanabilen Cim Bom, kötü oynadığı böyle maçlardan da üç puan çıkarmaya devam ederse, hedeflediği şampiyonluğa koşacak gibi gözüküyor. 5’te 5 derken 6. engeli de aşan Sarı-Kırmızılılar, 7. engelde oyunu kolay çözecekmiş gibi görünürlerken 70. dakikaya kadar beklenmedik derecede zorlandılar.. Pozisyon fakiri gibiydiler, aldıklarını rakip ceza alanına bir türlü organize atakla taşıyamadılar. Melo’nun cezası ortada Selçuk ve Engin’e ağır yük getirmişti. Onlar da topu hızlı kullanmayınca Büyükşehir’in istediği oyuna döndü dün geceki maç. Rakibi geride kabul eden konuk takım Cim Bom’u kanatlarda durdurup, göbekte de sıkıştırınca ve orta sahayı da daha çok adamla kontrol edip, topun arkasına da çabuk geçince Sarı-Kırmızılılar adına zor bir süreç oluştu. Elmander ve Baros önde top tutamadılar, Kazım uyur gezer gibiydi, zaman zaman da umursamaz görüntüdeydi! Daha çok kenarda oynamayı seven Engin ise, göbekteki ağır yükü, topla çok oynayarak kullanmaya çalıştı, o da hem Engin’i yordu, hem de çok hata yapmasına sebep oldu. Böyle gecelerde büyük takımların lakabı ‘küçük’ de olsa büyük futbolcuları ortaya çıkıyor. 1-0’da oyunu domine edemeyen Cim Bom’u, Küçük Emre ikinci füzesiyle hayata döndürdü.

10 kişi kaldıktan sonra biraz daha oyun disiplini kaybolan Büyükşehir karşısında Galatasaray hep aynı yavaşlıkta ve yön değiştirmeden oynamaya devam etti. Kenar da seyretti, saha içindeki futbolcular da... Golcü Baros imdada yetişen oldu, biraz da kısmet gerekti, daha önce kaçırdıklarını telafi etti, taksitle üçüncü golü attı, aslında maç da o anda bitti. Yedide yedi iyi bir seri. Ama en önemlisi, şampiyonluğa inanmış tribündeki Cim Bom sevdalısı seyirci.

04 Ocak 2012, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’2011'in lideri!‘’

İlk yarının son maçında gelen 3 puan ile Galatasaray liderlik koltuğuna rahat oturdu. 90 dakika içerisindeki oyuna bakarsanız, 3 puanı almak Cim Bom adına hiçte kolay olmadı.
Manisa organize bir takım, Kemal hocayı tebrik etmek gerekli. Oyunun bütününü doğru oynuyorlar, rakipten daha fazla topun olduğu bölgede çoğalabiliyorlar... Oyunu çirkinleştirmiyorlar, pozitif futbol adına gerekeni yapıyorlar. Dün gece de böyle oldu, ama rakip Cim Bom’du: Daha maçın ilk dakikasında Simpson’ın direğe vuran topu Manisa’nın taktik planın işaret fişeği gibiydi. Gerideki 4 adamın önüne sigorta olarak Yiğit İncedemir’i koyup, Cim Bom’un orta saha etkiliğini bitirerek defansın arkasına 3 hızlı adamıyla çabuk topla sarkmayı düşünmüştü Ege temsilcisi. Zaman zaman da bu düşüncelerini gerçekleştirebildiler. Galatasaray ise buna ilk 45 dakikada çözüm üretemedi. Sarı-Kırmızılılar statik oynadılar. Rakibin dengesini bozacak koşuları yapmadılar. Melo’ya seyirci adeta bayılıyor. O da top keserken doğru işler yapıyor. Ama topu aldıktan sonra lüzumsuz yere kendini hırpalıyor, rakiple de topla da kavga ediyor... Sonra da sinirlenip kart görüyor. Hep söylediğimiz; Sarı-Kırmızılılar’ın oyun içi organizasyonunu yapabilecek futbolcu ihtiyacı dün de oyunu kilitleyen Manisa karşısında ortaya çıktı. Eboue etkili, Balta etkisizdi. Emre ve Kazım ise beklenin uzağında... Böyle olunca da kenar ortadan gelecek pozisyonlar ‘yok’ denecek kadar azaldı. Baros ve Elmander de Manisalı iki stoperin kucağından kurtulacak ön ve arka koşuları koordineli olarak yapamadılar, gol pozisyonu da üretemediler.
44’te Çolak’ın yüzde yüz pozisyonda atamadığı bir duran top ile Selçuk’un frikiğinden gol olarak çıkmasa, Galatasaray liderlik yarışındaki rakibine nazire yapar gibi, sahadan beraberlikle ayrılabilirdi. Hakem kararları çifte standartlıydı.
İte kaka oynanan ilk yarı nihayet bitti. Şimdi Cim Bom’un 17 maçta 10 puanı neden var onu düşünme zamanı!..

22 Aralık 2011, Perşembe 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Dübeş‘’

İlk 45 dakikada 5 mağlubiyet, 3 beraberlik almış son 8 haftanın sorunlu Orduspor’u karşısında dağınık görüntü sergiledi: Oyunu domine etmeliydi, avucunun içine almalı, istediği gibi yönlendirmeliydi... Yapmadılar, yapamadılar... Orduspor’lular döndürmeden Cim Bom’luları akıllıca bastılar. Bu dakikalarda hep söylediğimiz oyuncu tipi(!) Galatasaraylı arandı. Baskıda oyunu rahatlatacak, topu arkadaşlarından aldığında pas organizasyonunu soğukkanlılıkla yapacak. Gerektiğinde oyunu soğutacak tipte bir organizatör oyuncudan bahsediyoruz. Böyle karakterde bir oyuncu olmayınca, sıkıntı yaşıyor Cim Bom. Parça parça iyi işler yapıyor ama bunu bütüne yayamıyor. Taa ki, kalite zor oyunu bozana kadar bekliyor, tıpkı dün gecedeki gibi; kaleci Fevzi elinden sektiriyor, fırsatçılık sezgisi yüksek Baros vuruyor ve Cim Bom oyunu kendi lehine koparabilene kadar bekliyor.
70 dakika boyunca Cim Bom belki de en az pas trafiği işlettiği maçta, Baros’un çabuk top kullanma aklıyla Kazım’a gönderdiği pas ve onun sert vuruşuyla rahatlayıp oyunu kopardı. Ordu’nun direnci iyice kırıldı ve Cim Bom adına 3 puanlık gece de aslında o dakikada tamamlanmış oldu. Melo çok çalıştı. Hakan Balta soğuk kanlıydı, aldıklarını acele etmeden akıllıca kullanmasını bildi. Baros ise Cim Bom’un tetiği gibiydi; her an etrafa ateş etti, rakibi de adeta çaresiz bıraktı. Elmander, Emre ve Selçuk bunlara yaklaşamadı. Ujfalusi güven veren görüntüsüyle, Eboue ise zaman zaman patlayan flaş gibiydi. Sonuca bakarsak; maksat hasıl oldu, istenilen üç puan cebe kondu. Zor virajda peşpeşe gelen bu galibiyetler Cim Bom için puan sıralamasında ne kadar önemliyse, moral ve güven açısından da bir o kadar önemli...

17 Aralık 2011, Cumartesi 11:00
YAZININ DEVAMI