Arama

Popüler aramalar

‘’3'lük atıyorlar‘’

Bu haftaki yazımızın başına alalım bu alkışları ve övgüyü. Zor günlerden geçen Galatasaray, 3’lük atarak hem kendini rahatlatıyor hem de güven kazanıyor. Fenerbahçe derbisinin ardından dün geceki görüntüleri birbirine inanarak, güvenerek ve futbol adına iyi işler yapmayı hedefleyerek hızla yürüdüklerini gösteriyor. Yeni kurulan bir takım Cim Bom... Ama görüntüleri artık birlikte düşünen, birlikte savunan, birlikte sahayı doğru kullanan, çok yardımlaşan, futbol doğrularını her geçen gün üstüne koyarak yapan bir takım şeklinde. Bunda Fatih hocanın ve ekibinin tabii ki büyük katkıları yatsınamaz. Şimdi kafası en rahat takım Galatasaray, ‘Avrupa’da da maç yapmadıkları için yorulmuyorlar’ diyenler çıkabilir; ama bunları bir kalemde geçin. Büyük takımlar maç yaptıkça bir sonraki maça hazır hale gelirler.

Dün gece en kritik anlarda Cim Bom golü buldu, Trabzon’un umutlarını kırdı. Maçın daha başında Elmander’in usta santrfor vuruşu ve devre biterken Selçuk’un ıslıkların inadına harika frikiği, kafaca yorgun Trabzon’u daha ilk yarıda bitirdi.

İkinci yarıda ise Kuddusi Müftüoğlu, bizce ağır olan kırmızı kartı, kafaca bitik Bordo-Mavililer’i sahada da bitirdi. Zaten maçta o anda bitti. Sonrasında futbol adına yazılacak hiçbir şey yoktu. Sarı-Kırmızılılar skoru korumak için kontrollü oynadılar, Trabzonspor’lular ise sadece seyrettiler. 10 kişi kaldıktan sonra hırslanırlar, agresif olurlar, rakibi ısırırlar(!) zannetik oysa, Bordo-Mavili futbolcular, top eviren Galatasaray’ı faul bile yapmadan seyrettiler. Göbekten hücumu etkili Trabzon’u orada kilitleyen Cim Bom, Bordo-Mavililer’in göbeğine hücum etti. Ağır iki stoperi çabuk adamlarla rahatça bitirdiler. Oturmuş görüntüsüyle futbol doğrularını yapan Cim Bom farklı bir galibiyetle ileriye, iyiye doğru yürüyor... Trabzon için ise şimdi düşünme zamanı!?

12 Aralık 2011, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Alkışlar Cim Bom'a‘’

İnanmayan, ürkmüş, korkak görüntüsüyle... Belli ki, Aykut hoca zor günlerden geçerken, bir de Galatasaray yenilgisiyle gelecek moral bozukluğunu yaşamak istemiyordu. Alex’i alışmadığı bölgede, ama Fenerbahçe için kayıp alanda tuttu. Cim Bom ise tam tersine, sanki isyan edercesine, geçmiş senelerin faturasını kesmek istercesine hem baskılı hem arzulu hem de agresifti. Daha önce, öne doğru oyununu eleştirdiğimiz Hakan Balta, küçük Emre’nin büyük ortaklığıyla iyi işler yaptı. Eboue, Kazım’ın yardımıyla gecenin parlayanıydı. Elmander ön tarafta Fenerbahçe’yi ilk durduran oldu. Baros ise sürekli rahatsızlık veren koşularla zaten tedirgin oynayan Bilica’yı önce bozdu, sonra Yobo’nun da dengesini kaçırdı. Sarı-Lacivertliler’de Emre’nin etkisizliği Selçuk ve Cristian’ın düşük yüzdeli pas kullanımı başlıca sorun oldu. Hakkını yemeyelim; Galatasaray’ın o bölgesi de müthiş baskı kurarak Fenerbahçe’yi hem bozdu hem de akıllıca top atmalarını engelledi. Melo aldıklarını belki de sezonun ilk verimli pas alışverişine dönüştürdü. Lüzumsuz top tutmadı Sarı-Kırmızılılar... Oyunu geciktirmediler, rakibi çok top yaparak sinirlendirdiler. İlk 15 dakikaya bakarsanız; daha ikinci dakikasından itibaren hep Galatasaray’ın pozisyonlarını sayarsınız. Bunda Fenerbahçe’nin psikolojik ve mental hazırlıksızlığı göze çarpıyor. Bir de taktik olarak, oyunu önce durdurmayı Aykut hoca belirleyince, Fener adına gecenin tadı da daha baştan kaçıyordu. İkinci yarı hamleleleri Fenerbahçe’nin aslında başlarken yapması gerekenlerdi. Geceyi hak eden, hak ettiği skorla bitirmesini bildi. Fatih hoca ve öğrencileri dün gece alkışı hak etti.

08 Aralık 2011, Perşembe 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Kalite zoru bozar‘’

Sakat ve cezalısı çok Cim Bom, derbi öncesi önemli 3 puanı cebine koymasını bildi. Ankara’nın kendi sahasında yenilmeyeni Gençlerbirliği’ni az pozisyonla ama gol bölgesinde yapması gereken çabuk topla işi bitirdi. Gecenin iyisi Eboue ismine yakışan gibiydi. Solda Hakan Balta’nın da aynı şekilde oyuna katkısı gerekli.

Sezon başından beri elindeki kadro itibariyle ‘4-4-2 oynaması gerekir’ dediğimiz Cim Bom, bu oyun şablonuyla sahaya çıkınca daha güvenli görüntü veriyor. Ama dün geceki sıkıntısı ortadaki 4’lünün iki kanadında oynayan Riera ve Aydın’dı. Baros-Sercan ikilisi zaman zaman bekleneni, bazen de beklenmeyecek oyun içi eksiklikleriyle göze çarptılar. Bunda Gençler’li oyuncuların alanı daraltma başarıları da gözardı edilmemeli. Hep dikine oynamasına alıştığımız Baros, iki stoperin arasında kayboldu. Sercan ise, göbeği açmak için deplase olarak oynamasına rağmen araya giren gol bölgesindeki arkadaşlarına son pasları atamadı. İki takım da öncelikle oyun kurmak yerine rakibi bozmayı hedeflediler. İlk 45 dakikada da futbollarını kalitesizleştirdiler. Gençlerbirliği özellikle Selçuk ve Melo’yu ikinci bölgede baskılayıp geriye doğru iterek Galatasaray’ın kısa, ayağa top yapan pas yapısını; uzun ve top kaybettirecek hale getirmeye uğraştı. Fatih hocanın ikinci yarıdaki hamlelerine kadar bunu da başardı.

Neticede; büyük takımların kaliteli ayakları zor şartları kolaya çevirebiliyorlar... Ve takımlarını hem zirve yarışından koparmıyorlar hem de moralli girmeleri gereken haftalarda gereğini yapıyorlar.

04 Aralık 2011, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Yenemezsen!‘’

Maçın hakkı skora da yansıdı. Gölge boksu yapar gibiydi iki takım da. Aynı hamleleri yaptılar. 90 dakika boyunca da oyun şablonlarını bozmadılar. 12. dakikada Emre’nin direkten dönen topu sonrasında gol pozisyonları, 19 Mayıs Stadı’na sanki gezmeye gitmişti. Gençlerbirliği, kanatlarının iyi işlediğini bildiği Fenerbahçe’yi Erdal ve Hurşut’la tedirgin edip, çıkartmamayı planlamıştı. Ziegler ve Gökhan Gönül de ilk 45 dakikada oyuna katkı sağlayamadılar. Gökhan Gönül’ün önündeki Özer geriye yardım ediyor ama öndeki işlevi yeterli değil. Caner ise çok koşuyor, çok çalışıyor ama takım oyunu disiplini içerisinde çok doğru iş yaptığı söylenemez. Göze hoş geliyor, mücadele ediyor, ama akıllı bir rakip onun boşalttığı alanı başka maçlarda tehlikeli kullanır dikkat... Selçuk ve Emre ortayı iyi paylaştılar, önlü arkalı kademe yaparak, oyunu yönlendirmeye çalıştılar. Ancak çabuk kalabalıklaşan Gençlerbirliği orta sahası, onların topla rahat oynamalarına izin vermedi.. Böyle anlarda gözler Alex’i arıyor. Ona da hoca talimat vermiş, önde Bienvenu’ye yakın oynamasını istemiş. Bu noktada aksaklık Bienvenu’nün Alex’e gol vuruşu alanı/pozisyonu yaratamaması. Alex o bölgede etkisizleşince Fenerbahçe eksik kalıyor.
Son senelerin en kısır gol mevsimini yaşıyor Kanaryalar. Bienvenu’nün kalitesi henüz Fenerbahçe’yi kaldıracak düzeyde değil. Belki ileride olacak! Semih ise artık nebötçi golcü olmaktan herhalde ‘bedelli kanunu çıkacak’ diye vazgeçmiş. 70’ten sonra Gençlerbirliği tehlike yaratmaya başladı. 74’te 1 dakika içinde Azofeifa ve Oktay ile gol pozisyonu bulmaları Kanarya’nın gücünün düştüğünün bir göstergesi ve konsantrasyonlarının sonlara doğru azaldığının belirtisi. Mantık, yenemezsen yenilme ise! bu
1 puan iyi?...

26 Kasım 2011, Cumartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’3 yerine 1‘’

Her iki hoca da fazla geç kalmadan, başına iş açmadan bir kaza olursa da hafif sıyrıklarla atlatacak oyun planıyla sahadaydılar. Maçın şifresinin orta sahada çözüleceğini düşünmüşlerdi... Sarı-Kırmızılılar, oynamaya çalıştıkları 4-1-4-1’de Sabri yerine geçtiğimiz iki haftanın iyi mücadele edeni Ayhan’ı tercih ederek sadece kesmeyi değil, tüm orta sahada topu önde iyi kullanmayı da planlamıştı. Carvalhal ise tecrübeli sigortalar; Ernst ve Marco ile kendini garantiye alıp, özellikle göbekten dikine çok hücum eden Galatasaray’ı durdurmayı hedeflemişti.

İlk 45 dakika birbirinden iki ayrı görüntüde geçti. Dikine oynayacağı düşünülen Cim Bom, topu kanatlara indirdi. Hilbert ile İsmail’in önündeki boşlukları akıllıca kullandı. Göbekten geleceklerine göre kurgulanmış oyun sistem ile tutunmaya çalışan Beşiktaş, rakip de kanatlara inince bu anlarda bocaladı. Sarı-Kırmızılı orta saha öne doğru yakınlaşınca, dönen topları da rahatlıkla topladı ve tehlike yaratan pozisyonları buldular. 20.dakikadan sonra Kara Kartal’ın doğruları gelmeye başladı... Topu kovalayan Beşiktaş, topu koşturdu. Ernst ve Marco ortaya çıktı. Q7 ve Simao da yapmaları gereken koşuları rakibi rahatsız edercesine yaptı. Ve pozisyonlar da peşpeşe geldi. Top yapma alışkanlığı olan Galatasaray’ın topunu bozdular. Kaptıklarını zaten yapmaları gerektiği gibi, geçikerek de olsa öne doğru çabuk top atarak yapmaya başladılar: Bir derbide bu kadar pozisyon buluyorsan atacaksın. Böyle bir futbol gecesini de hakettiğin 3 puanla kapatmayı bileceksin... 3 yerine 1 almayacaksın. Cim Bom adına; Muslera ve Semih iyiydi. Buradan da aslında ne demek istediğimiz anlaşılır. Kara Kartallar’ın da ön tarafı; 70 dakika imrenilecek şekilde çalıştı.

21 Kasım 2011, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Elde var sıfır‘’

Aslında ilk maçta 'sıfır' çektik. Dün gecenin skoru 0-0 oldu. Ama parıltısı ve ışıltısı biraz daha fazlaydı... 2012 yoluna baktığımızda kırık dökük anılar, saçma sapan kararlar, lüzumsuz yenilgiler, boş konuşmalar, inançsızlık, güvensizliğin önde olduğu olumsuz bir Avrupa Şampiyonası yol hikayesini geride bıraktık. Kısacası; 2010 Eylül'ünde başladığımız, 2011 Kasım'da son perdesini oynadığımız Avrupa Şampiyonası eleme maçlarının ardından elde kalan koca bir 'sıfır'.

Dün geceye dönelim: İlk maçın skorunun belirlediği bir Zagreb akşamı yaşadık. İstediğimizi yapmamız elbetteki zordu. Olumsuzluklardan sonra kendi sahamızda 3 yiyip, Hırvatlar'ın evinde onlara 4 atmak elbetteki hayaldi. İstediğimiz, gururumuzun okşandığı son sahneydi. Kısmen onu yaşadık. Hırvatlar biraz tempo yaparak 'Acaba sürpriz bir gol çıkarıp, takımımızı sindirebilir miyiz?' diye düşündüler. Biz sinmedik, korkmadık, tempoyla karşılık verdik. Doğru olan da buydu. Tempoyu artırdıkça ibre bizden yana döndü. Tempoyu kaybettiğimiz anlarda ise Hırvatlar öne çıktı. Zaten rakip, baskılı ve hızlı top oynayan ekiplere karşı, grup maçlarında da başarılı sonuçlar alamıştı. Dün gece biz de Hırvatlar'ın bocaladığı bu oyun sistemini sahaya yansıttıkça içimizde ümit de belirdi. Hiç olmazsa 'Galip gelebiliriz' diye kafamızda düşünceler de oluştu. 5.dakikada Selçuk'un direkten dönen topuna Kazım konsantre olup vursa ve gol gelseydi. Gecenin rengi değişirdi... Değişebilirdi... Tur atlamak için değil ama, Hırvatlar'ı şaşkına çevirmek için iyi bir uyarı ateşi olurdu gelecek gol. Olmadı!..

Sinan kalede hem çabuk hem de öndekilerle uyum içindeydi. Topu çabuk oyuna sokmak için arkadaşlarını sürekli ikaz etmesi, önümüzdeki günlerin değerlendirilmesinde gözden kaçmamalı. Öne çıkan 2 bekle oynadık. Onun da faydasını gördük. Özellikle onların boşalttığı alanları hem orta saha oyuncuları hem de stoperler doğru zamanlamayla kapatmayı bildiler. Takımımız adına güzel işlerdi bunlar. Defans ve orta saha için; çok fazla hata yapmadan oynadılar diyebiliriz. Gecenin doğrularından biri de Ömer'di. Ona hoşgeldin diyelim... Gol bölgesi ise 'Ben buraya adam arıyorum' çığlığı atıyor. Ön bölgedeki oyuncular birbirlerinden uzaklaşarak oynuyorlar. Tehlike yaratmak adına yanlış yapıyorlar.

Yardımlaşmamız iyiydi. Oyun boyunu uzatmadığımız anlarda rakibin top yapacak alanını da ellerinden aldık. Biraz daha çabuk oynamayı becerirsek önümüzdeki dönemde yakalayacağımız turnuvanın yazısını yazarız.

16 Kasım 2011, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Olmayınca olmuyor (mu!)‘’

Tartışırız, eleştiririz... Dün gece Mersin’i görmezden gelip, Galatasaray’ın puan kaybını gündeme getirirsek haksızlık olur Nurallah Hoca ve futbolcularına... Mersin akıllıca oynadı. Galatasaray’ın çabuk ve dikine oynadığı zaman rahat gol bulduğunu hesaplamışlar, kendi adlarına doğruyu da yapmışlar. Oyunu göbekte sıkıştırdılar, Cim Bom’u yana doğru oynamaya mecbur ettiler. Kenarları da Mustafa Keçeli ve Erhan’la onların önünde Erman ve Nduka sigortasıyla kilitlemeyi iyi bildiler. Taktik anlamda Sarı-Kırmızılılar’ı sahada kendi kalelerinin yakınına sokmamayı da becerdiler. Böyle anlarda rakibin oyun dengesini bozmak için ayağa doğru ve çabuk top yapıp, boş koşuları da defansı rahatsız edecek gibi yapmanız şarttır. Cim Bom, ayağa pası ilk yarıda hem Mersin’in sahayı doğru parsellemesinden hem de Kazım ve Sabri’nin beceriksizliğinden ötürü yapamadı. Selçuk da pas almak için çok geriye gömülünce ortadaki alanı efektif kullanılamadı. İlk 45 dakika oyuncuların iyi niyeti ama yanlış oyun kurgusu yüzünden harcandı gitti. Son dakika penaltısı Moritz’in Galatasaray’a hediyesi oldu. Bu bayram şekerini de Cim Bom, değerlendiremedi... İkinci yarıda Riera ve Sabri’yi çıkararak Sercan ve Ayhan Akman’ı oyuna sokan Fatih Terim, yanlışlarını doğruya çevirmek için hamle yaptı. İlk yarıdaki performanssızlığa karşın daha rahat pozisyon bulur hale geldi Galatasaray. Elmander kaçırsa da pozisyona giren o, çok kızmamak lazım İsveçli’ye. Onu yalnız bırakan sistemi sorgulamalı... Olmayınca olmuyor mazeretinin arkasına saklanılmamalı.

06 Kasım 2011, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Hangisi?‘’

Geçen haftanın iki yaralısı son derece istekli başladılar Kayseri gecesinde maça... Kayseri’nin Sarı-Kırmızılılar’ı deplasmana gelen renkdaşlarının böyle baskın bir oyun taktiğiyle başlayacağını belli ki hesap etmemişlerdi. Cim Bom bastırdıkça geriye yaslandıar. Oyun kuran değil, oyun bozan, bozmaya çalışan görüntünün ötesine geçemediler. Hücum organizasyonunda yoktular, organizasyon yapanı bozmaya uğraşır roldeydiler .. Galatasaray ise tam tersi belki de görünmek istenen, Fatih hocanın anlatmak istediği her şeyi yapmaya çalıştılar ilk 45 dakikada. Daha önce kopuk kopuk yaptıklarını bütünleştirdiler.. Israrla yapmak için uğraştılar. Dün gecenin en önemli tarafı, Galatarsaray adına oyun felsefesini dışarıya, seyredenlere ilk kez gösterir konumda olmalarıydı. Eboue yerinde oynayınca, Yekta da onun önündeki bölgeyi iyi kontrol edince sağ kanat beklendiği gibi çalıştı. Balansı bozuk gibi, diyorduk Cim Bom’a. Sol kanat işlemiyor diye bu yakıştırmayı yapmıştık ama dün akşam Hakan Balta, lig başladığından bu yana kendi kanadını ilk kez bu kadar efektif kullanabildi. Bunda Riera’nın da birçok ilki dün akşama sığdırmasının rolü vardı. Önlü arkalı sağ ve sol kanatlarını kademleli ve akıllı olarak işleten Cim Bom, göbekte de Melo’nun yalnızlığına son vermişti. Koşan yardımlaşan ve ayağa çabuk top yapan tecrübeli bir orta saha bloğu oluşturmuşlardı. Yekta, Ayhan, Selçuk ve Melo dün akşamın iyi iş çıkaran ağır işçileriydi. Cim Bom önde baskıyla başladığını ortada da iyi organize olarak destekler işler yapınca, Kayseri ne geriden oyun kurabildi ne de Galatasaray’ın stoperlerine tehlike yaşatabildi. Duran top haricinde ilk kez Cim Bom üçüncü bölge varyasyonlarıyla da dikkat çekti. Yine de iyi dediğimiz ilk 45 dakikanın gol pozisyonu daha çok olmalıydı. Galatasaray’ın üçüncü bölge çoğalma sorunu tam bitmiş değil. Bu iyi olan Galatasaray’dı. İkinci 45’te tempoyu devam ettiremediler. Hangi Galatasaray’ın özlenen olduğunu herhalde söylemeye gerek yok. oynayanlar da seyredenler de anlamışlardır.

31 Ekim 2011, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI