‘’Kimseye yaramadı‘’
Kazananın çok şey elde edeceği Trabzon gecesinden aslında maç hakkı olan skorla bitti. Birinci devre Fenerbahçe, ikinci 45’te de Trabzon istedikleri yapan taraflardı. Aykut hoca zorlu geçeceğini düşündüğü maçta önce Trabzon’u durdurup maçı 90 dakikaya yayıp, geri düşüp, baskı altında kalmadan sonradan bulacağı bir golle 3 puanı hedeflemişti... Kontratak sıkıntısı çeken Fenerbahçe elinde bu tip futbolcu da olmayınca çok pas yapıp orta sahayı tutarak Sow’u kullanıp skor elde edebilirdi. İlk yarı da bunların tamamını düşündüğü gibi yaptı. Cristian, Selçuk ve Alex müthiş yardımlaşıp sahayı doğru parselleyerek hem Trabzon’un hızlı hücumcularına topun gitmesini engellediler hem de kazandıklarını çok akıllıca kullandılar. Caner’in Trabzon’un hızlı kanadını çok meşgul edeceği düşüncesi doğruydu. Biraz önce saydığımız isimleri rahatlatan adam da Caner’di. İçe katederek hem orta sahadakilere yardımcı oldu hem de Ziegler’in önünü açtı. Trabzon’un o boşluğu kullanamaması dün gece kendinden bekleneni veremeyen Volkan’ın beceriksizliğindendi. Olcan da Topuz-Gökhan ikilisinin arasında kayboldu gitti. Cristian’ın orta sahanın önüne doğru çıkışları Fenerbahçe’nin ilk yarıdaki doğrularından biriydi. Sarı-Lacivertliler korkmadan mücadele ettiler. Ortamdan ötürü sinmediler!
İkinci yarıda Caner’in çıkışıyla durum değişti. Fenerbahçe’nin kronik hastalığı; güçsüzlük ortaya çıktı. Trabzon’un da maça asılma istediği ve maçı kaybederse, nelere mâlolacağı düşüncesi tabloyu Fırtına’nın yönüne değiştirdi. Şenol hocanın Halil ve Cech tercihi, etkisiz Aykut’u dışarı alışı Burak’ın doğru zamanda topla buluşmaya başlaması geceye dengeyi getirdi. Ne şiş yandı ne kebap... Ama sonuç her iki takıma da yaramadı. Bizce Fenerbahçe’nin golü, aktif oyun alanı içerisinde değerlendirilmeli ve ofsayt denilmeliydi...
‘’Rüzgarın oğlu‘’
İnsanın içinden ‘ah’ demek geliyor, ‘Guti’li geçen gece alemleri yerine daha önce sahada böyle esseydin’, birileri de Carvalhal’a ‘bu oyuncuyu geri kazan’ deseydi, Beşiktaş şimdi üstündeki takımlarla puan farkını çok daha aza indirmiş olurdu. Son haftalarda Fenerbahçe’de Alex neyse, Beşiktaş’ta Fernandes takımı adına o kadar önemli ve etkili. Üstelik korkmuyor, agresif baskı da yapabiliyor. Taraftarın isteği, ‘yönetim uyuma, Fernandes’i satma’ haykırışları bizce de doğru...
Önce Play-Off adındaki garabet, daha sonra Süper Final’e dönen süreç için dün geceki maçta Beşiktaş 3 puanı cebine koymalıydı.
Fenerbahçe’nin Trabzon’daki olası kaybı Beşiktaş’a avantaj sağlardı. Ama İBB izin vermedi. Simao ve Burak kanatlarda etkisiz, Egemen’in sol bekte oynaması ise anlamsızdı. Oyunu göbeğe yıkan Beşiktaş, Can ve Metin Depe’ye tosladı. Mustafa Pektemek, önde topu iyi saklıyor, takım çabuk oynayınca, onun da fırsatçılığı daha net ortaya çıkıyor. Dün temponun arttığı anlar Mustafa’nın Büyükşehir Belediye kalesinde tehlike yaratabildiği anlar oldu. Ernst oynadığı bölgede 1 sene öncesinin katkısını vermeli. Sene başında onu silenler, hazır tutmayanlar asıl sorumlular.. Carvalhal ikinci yarının başında oyuna müdahale etmeliydi. Biraz fazla sabretti. İki takıma da alkış gerekli, güzel İstanbul gecesinde oynadıkları futbol için.
‘’Fotokopici Alex!‘’
Alışılmış, cezalı Saracoğlu görüntüsüyle başladı dün gece Fenerbahçe. Kadınlar ve çocuklar coşkulu tezahüratlarla olabildiğince destek verdiler, çokça çığlık bolca ah-vah dinlettiler...
Ama Sarı-Lacivertliler sahada Saracoğlu’ndaki başlama vuruşundan sonraki alışıldık presleriyle sahada değillerdi. Kadıköy’ün ilk 20 dakikası deplasmana gelen takım için kabûs olurdu. Önde baskı koyardı Kanaryalar, rakibi birinci bölgesinde boğarlardı, kendi sahalarından çıkartmadan, çabuk baskıyla, bocalatarak, hata yaptırarak, golü de bulurlardı. Sonrasında ise biraz al-ver ile oyunu soğutup, bir tane daha bulup, üç puanı cebe koyup giderlerdi. Dün böyle bir gün değildi.. Bursa özellikle kora kor mücadeleyi seven bir ekip. Pinto olmasa final vuruşlarını da yapabilen oyuncusu pek yok. Topun arkasına çabuk geçiyorlar, takım halinde de doğru defans yapıyorlar. Böyle takımları açmak için, çabuk oynamalı ayağa pasla çabuk çıkmalı, mümkün olduğunca hücum denemelerini çeşitlendirerek yapmalı, takım bütünlüğünü bozacak kurgular sahaya yansımalı. Dünkü Fenerbahçe’de bunları düşünebilecek tek futbolcu Alex’ti. O oynadığı sürede Fenerbahçe vardı, geri kalan anlarda Kanaryalar sıkıntı yaşadı. Alex’in Galatasaray maçındaki golünün fotokopisi 41. dakikada gelmese, gece daha da zor geçerdi.
Her iki takım da oynamayanları aradı. Sakat Ozan İpek olsa, Bursaspor etkili olurdu. Fenerbahçe’de ise topu kesip öne çabuk taşıyan Emre, Alex’i daha diri tutar gol bölgelerinde ona daha çok iş yaptırırdı. İki topu direkten dönen Bursa, en azından 1 puanı bırakarak gitti. Galatasaray derbisi sonrası Fenerbahçe ise Play-Off’tan kopmamak adına değerli 3 puanı cebine koydu. Göbek oyuncuları Fenerbahçe sisteminde önemli. Dün gece Selçuk katkısız, Cristian ise ‘eh’ dedirtecek görüntüdeydi. Zaten ikisi birbirinin kopyası! Bir de Stoch ve Topuz etkisizliği eklenince Kanarya dün geceden çıkardığı 3 puana sevinmeli...
‘’Teşekkür ilanı!‘’
Ölüm döşeğinden futbolu kaldırdılar, teşekkür ilanını hakettiler. Öncelikle sahadaki teknik adamlara ve ter akıtan tüm futbolculara, futbol adına teşekkürler...
Öyle maçlar vardır ki, futbolcuya hiçbir şey söylenmez. Onlar kendi kafasında yaşarlar ve maça asılılırlar. Dün gece de öyle bir futbol gecesiydi. Fenerbahçe başladı, Galatasaray devam ettirdi ve bitirdi... Sarı-Lacivertliler, Saracoğlu taktiğiyle geçen haftalarda olduğu gibi, rakibin birinci bölgesinde baskı yaparak, agresif, sert, rakibe pas yaptırmadan ilk 25 dakikada Kadıköy’de hep skoru artırmak isteğiyle aynı şekilde başladı... Rakip Cim Bom’un ezberi bozuldu. Geriden kaleci ve stoperleriyle top yaparak çıkmaya alışık olan Sarı-Kırmızılılar bu baskıda bocaladılar. Selçuk ve Melo da oyundan düştü. Kanatlarda Emre ve Engin de çok içeri katederek Fenerbahçe’nin istediğini ona verdiler. Ve ilk 26 dakika Sarı-Lacivertliler adına her anlamda olumlu geçti. 3 şuttan ikisi gol oldu, birini Muslera çıkardı.
Aklımıza gelen soru; Fenerbahçe’nin bu tempoyu sürdürüp, sürdüremeyeceğiydi?!.. Sürdüremeyeceği tahminimiz doğru çıktı. Daha önceleri 60’ta düşen Fenerbahçe, rakip Galatasaray olunca; hem kaliteli hem fizik gücü yüksek rakibi karşısında zor anlar yaşamaya başladı. Daha çok gol pozisyonu, 90 dakika genelinde Galatasaray’daydı. 2-0’dan Saracoğlu’nda 2-2’yi yakalamak zor. Bunu başaran Cim Bom’u, başta Fatih hoca olmak üzere uzak ara Play-Off koşusunda tebrik etmek gerekti.
‘’Fener patladı!‘’
Zor gecenin kolay çözümünü buldu Fenerbahçe... Direnen orta sahayı çok fazla kullanmayan uzun paslarla Yasin ve Hurşud’u buluşturup, rakibin savunma dengesini bozarak başarı grafiğini yükselten Gençlerbirliği’ni Sarı Kanaryalar akıllıca bitirdi, altını üstüne getirdi. Öncelikle sahayı doğru parsellediler, topa ilk kez bu kadar sahip olurken, efektif pas organizasyonunu da mükemmele yakın yaptılar. Onun içindir ki zoru kolaya çevirdiler.
Ev sahibi, çabuk çıkma düşüncesindeki Gençler’in üstünde akıllıca baskı kurup tehlikeli ataklarını daha başlamadan bitirdi. Sow, Fenerbahçe adına savunmanın ilk adamıydı. Attığı usta işi gol, onun dün gece verdiği emeğin hakkıydı. Çok eleştirdiğimiz Topuz, Gökhan ile birlikte F1 pistindeki yarış arabası gibiydi. Sürekli bıkmadan bindirdi. Rakibin solunu çökertti. Fuat Çapa önlem almakta gecikti, daha önce buzlukta duran Baroni oyuna ısınınca, Fenerbahçe hem dikine iyi işler yapmaya başladı, hem de Stoch’u onun en istediği yerlerde topla buluşturdu. Emre sahanın her yerindeydi. Özlediğimiz görüntüdeydi, sinirine hakim olunca, kendini oyuna verince neler yapabileceğini herkese gösterdi. Umarım ki kendisi de gör-müştür.
Fenerbahçe adına goller hep güzel anlarda geldi: Alex postanesinden çıkan Stoch adresli top, onun ayağından gol olunca, Gençler ilk şaşkınlığı yaşadı... Oyun kolaylaştı... Sonra gelenlerin hepsi adeta güzel gol sergisi gibiydi: Seç beğen al! Alex hem oynuyor hem oynatıyor... Golü atarken de usta güzelliği de sanatının zirvesine çıkıyor. İş ahlakı ve bugüne kadar gösterdiği performasla o, çok şeyi hak ediyor...
‘’Sapına kadar derbi!‘’
10 günde 3 maç yapan Beşiktaş, yorulacak diye beklenirken ikinci yarının yorulmayanıydı. Maçın sonlarına doğru birkaç dakika kala oyundan düşmeseler, kendileri adına da diğer takımlar için de ligin kırılmasını önleyebilirlerdi. Ama artık Galatasaray ligi kendi adına kırdı ve Play-Off koşusu yapıyor. Alışıldık ve bilinen kadrosuyla, oturmuş takım oyunuyla Cim Bom gecenin rahatıydı. Beşiktaş ise Braga maçının arkadasında kısa sürede bu maça herkesin beklediğinden daha iyi hazırlanmış olan taraftı. Carvalhal özellikle Veli’yi, Necip ve Ernst’in önüne, Almeida’nın iki stoperi baskı altına alacağını düşenerek sürmeye çalışmıştı. Galatasaray’da ise Elmander ve Necati, Beşiktaş’ın iki stoperini çok dengesizleştirmeyi başardılar. İkisinden hangisi iki stoperin kucağında ise diğeri Emre ve Engin’in yardımıyla doğru işler yaptılar. Fernandes’in yokluğu özellikle 60. dakikaya kadar Beşiktaş’ı çok zorladı. Necip ve Veli, Fernandes’in yaptıklarını yapamadılar...
Melo gecenin lezzeti, Ernst emekçisi, Elmander de golcüsüydü. Almeida yalnız kaldı. 30. dakikada kaleyi bulan ilk şut gol olduğunda Galatasaray’ın oyundaki coşkusu ve galibiyet isteği karşılığını da bulmuş oldu. 90. dakikada Almeida’nın dışarı giden kafa vuruşu hariç bulunan bütün pozisyonları her iki takım da gole çevirdi. Semih’in şanssızlığı Galatasaray’ı yıkmadı. Tam tersine daha fazla dayanıştılar. Enteresan olan ise, yorulan Necati’yi çıkaran Fatih hocanın Riera ile orta sahayı kalabalıklaştırması, Carvalhal’ın ise golü bulmak için 4-4-2’ye dönüp Pektemek’i Almeida’nın yanına sürmesiydi. Carvalhal’ın 60. dakikadaki bu hareketi Beşiktaş’a oyun içinde üstünlük sağladı. Üstelik de Veli’yi solbekte oynatma riskini de aldı. Ateş-Riera’nın yerine, Ateş-Baros değişikliği Cim Bom’u daha önce rahatlatırdı.
‘’Fenerbahçe direniş kuvvetleri‘’
Hareketli geçen kafa karışıklığı yaratan bir haftanın sonunda direnmeyi ve kazanmayı hep beraber inanarak kafalarına koymuştular... Erken gelen gol gecenin Fenerbahçe adına kolay geçeceğini ve rakibin çöüzüleceğini akıllara getirse de Sivasspor’un takım oyunu akıllara gelmeyeni yaptı! Önce direndiler, sonra futbol adına doğruları yapan taraf oldular Sivaslılar. Topun arkasına çabuk geçtiler, sahayı doğru kullandılar ve Fenerbahçe’nin ezberini bozdular. Sarı Kanaryalar iç sahada; genelde, oyunun başında baskı koyup, skoru yakalayıp, sonra tempoyu yavaşlatıp rakibi beklemeye başlarlardı. Açığını yakalayıp skora etki edecek pozisyon yaratırlardı. Dün gece oyun düşünce refleksleri Sivasspor’un direnci karşısında önce bozuldu. Sonra içlerindeki direniş ruhu ayaklarındaki kalite rakibi pes ettirdi.. Geriden gelip iki farklı öne geçtikleri gecede önemli üç puanı soğukkanlı Alex’ın sıcak vuruşları ve direnişçi Emre’nin akıllı dokunuşlarıyla ceplerine koydular. Liderin 9 puan gerisinde kalmanın onları ne kadar zorlayacağını bilerek sahada her şeylerini ortaya koyanlar olduğu kadar Fenerbahçe adına pikniğe çıkmış görüntüde futbolcular da vardı.
Ziegler geldiğinden beri geri gidiyor, hep fizik gücü yüksek olduğunu söylediğimiz Topuz ise anlamsız biçimde olumlu futbolundan her gün uzaklaşıyor. Sow için bir karşılaştırma yapalım.. Rakipteki Eneramo kadar stoperleri yıpratabildi mi, sırtı dönük topu saklayabildi mi, yüzünü kaleye döndüğünde çabuk gol vuruşu yapabildi mi?.. Zamana ihtiyaç var, doğru...
Rıza Hoca ve Sivassporlu futbolculara yürekten alkışlar. Saracoğlu’na gelip bu kadar cesur ve futbolu çirkinleştirmeden oynayan ekip olmuşlar. Futbol böyle bir oyun. 3-1’e gitse 44. ve 65. dakikada Sivasspor’un bulduğu pozisyonlar ile maç, o zaman Fenerbahçe için çok düşünülmesi gereken bir dönem başlayacaktı. Atamayana kalite farkıyla atıyorlar, yola devam ediyorlar. Anlamlı gece, anlamlı galibiyet, anlamlı üç puan... Ve kazanan Fenerbahçe.
‘’Galatasaray'ın hakkıydı‘’
Zor gecenin galibi İstanbul’un Sarı-Kırmızı’sı oldu. Kora kor mücadelede, pozisyon üstünlüğü Cim Bom’daydı.
Kayseri bir tarafta Hasan Ali Kaldırım ve Amrabat’la diğer tarafta Kamil ve Troisi ile Galatasaray’ın iki kenarının hareketliliğini engellemişti. Önde oynadığında geriye yardım etmeyen, geride oynadığında da öne çıkmayan Riera, zaten Kayseri’nin işini sol kanatta kolaylaştırdı. Maç boyunca yapması gerekeni bir kez yaptı, bir çıktı pir çıktı. İlk ortasında Cim Bom golü buldu. Galatasaray topu koşturduğu anlarda, boşa kaçan futbolcusu daha faza olduğu için, rakibe üstünlük kuruyor. Dün gece de oyunun bazı bölümlerinde Cim Bom’lu futbolcular soğuk geceyi futbol adına doğru paslarla ısıtmayı bildiler. Kayserispor’un orta sahasında Amrabat, Troisi ve Furkan hamleli ve dirençli futbolcular... Cim Bom’un oyun kurgusunu bozdular, geceyi Galatasaray adına zorlaştırdılar. Daha çok kanatları kullanarak skor elde edebilecek Cim Bom’u, göbekte oynamaz duruma düşürdüler.
Kanatları da kullanamayınca, daha doğrusu Kayseri kullandırtmayınca, Galatasaray golü bulmakta da farkı açmakta da zorlandı. Elmander, 90 dakika boyunca önde ilk savunmacıydı. Kayseri’nin hem stoperlerini çok yordu, hem de geriden çabuk çıkışlarını engelleyen isimdi. Necati dün gece ona eşlik edemedi. Ekstra futbolcu Engin, bir an önce yine kafasını sadece futbola vermeli. Maç içinde abartılı şekilde yerlerde sürünmemeli. Cim Bom geçen haftaların üzerinde, dirençli, istekli ve hırslı görüntüsüyle 3 puanı hak edendi. Hak ettiğini almasını da bildi.