‘’Nerede kalmıştık?‘’
Fenerbahçe bitti gibi görünen Süper Final serisini yeniden başlattı. Ve Galatasaray’a ‘Nerede kalmıştık?’ sorusunu sordurdu. Şimdi psikolojik avantaj 2 puan farka rağmen Sarı-Lacivertliler’de kendi evinde Cim Bom beklemediği bu mağlubiyeti bakalım nasıl tolere edecek. Fatih hoca tecrübesine güvendiğimiz bu tip maçları çok oynamış bir teknik adam. İlk 45 dakikadaki Galatasaray’ın durgun haline yürümez ve işlemez çarklarına acaba ne diyecek?
Fenerbahçe rakibinin sahasında telaşlanmadan rahat oynadı. Üstelik tempo da yapmadı. Sadece Elmander’i kullandırmamak için göbek hunisini daralttı. Kendi kanatlarını iyi işletti. Buna rağmen yürüyen Fenerbahçe’yi Galatasaray bir türlü çözemedi. Bunun sebebi; Sarı-Lacivertliler’in özellikle kendi ceza alanlarından kalelerine kadar olan bölgeyi doğru parsellemeleri ve telaşlanmadan savunmalarıydı. Elmander ve Necati hep Fenerbahçe’nin kalabalığının içinde kayboldular. Melo, Selçuk desteği tedirginlikten geç geldi. Sarı-Lacivertliler ilk bulduğu pozisyonda tabelayı değiştirdiler.
İkinci yarı doğal olarak Cim Bom baskıyı artırdı, golü de buldu. Rakibini paniklettiği gol sonrasında 3 dakikada 4 pozisyon üretti. Buradan skor çıkaramayınca, futbolun yazılı olmayan kuralı -atamayana atalarlar- işledi...! Ağır Semih vakası, belli ki Aykut hocayı iştahlandırmıştı. Beraberliği koruma hamlesi yerine oradaki zayıflığı görüp doğru hamleyle Stoch’u o bölgeye sürdü. Ve sonucunu da aldı. Fenerbahçe’liler ne kadar sevinse hakları. Az pozisyonla buldukları 2 gol belki de geçirdikleri kederli sezonun şampiyonluk tacını onlara getirecek...
‘’Süper Final ninnisi‘’
Süper Final adı verilen ve çok övündüğümüz ligimizin bu son viraj maçlarında Trabzon da Beşiktaş’ta futbol adına umursamaz, uyur gezer haldeydi. Her iki takımında en çok gol atan 2 oyuncusu Burak ve Almedia yoktu. Öncelikle Trabzon’a Burak’sızlık yaramıyor diyelim. Almedia ise ağır aksak haline rağmen Beşiktaş’ı oyun olarak önde tutan futbolcu olduğunu gösterdi. Kara Kartal’ın Pektemek’le yapmak istediği hem göbek oyuncularının hem de iki kanatta sezonu kapatan iki Portekizlinin oyuna katkıları olmaması sebebiyle gerçekleşmedi. Beşiktaş orta sahasını Trabzonlular, alışveriş merkezinde gezer gibi hiç rahatsız olmadan geçtiler... Oysaki savaşçı Ernst, agresif Fernandes ve alttan geldiği için sürekli desteklediğimiz Necip, böyle bir tabloya izin vermemeliydiler. Her iki takımda pas kayıplarında birbirleriyle yarıştılar. Baskı altında oynasalar bu kadar top kaybı anlaşılabilir de, faulü bile az olan böyle bir maçta bu konsantrasyon bozukluğu her iki teknik adama da acaba ne düşündürüyor? Yoksa sahanın içerisinden çokça dışına taşan akıllar, sahada olması gereken futbollarını mı engelliyor? Bu lig’de 3. olmak olası bir disiplin kararında Şampiyonlar Ligi’ne gitmek demek. Bu da mı akıllara gelmiyor veya akıllarına geliyor da oyna emri ayaklara mı gitmiyor? Trabzon’un Volkan, Olcan, Halil üçlüsüne eğer sakat değilse Sivok abukluğu olmadan önlem alabilme düşüncesi nasıl oluyor? Maçı heyecanlandıran ve aslında Trabzon’a getiren Tolga’nın 52. dakikada Q7’ye attığı ve kalesinde gol olabilecek toptu. Bundan sonra Trabzon toparlandı ve sadece 3 puan aldı.
‘’'Aslan için final'‘’
Yazarımız Can Çobanoğlu, pazar günü oynanacak Galatasaray-Fenerbahçe maçı öncesi Sarı-Kırmızılıları değerlendirdi. Can Çobanoğlu, normal sezonu zirvede bitiren Sarı-Kırmızılılar için, Fenerbahçe karşılaşmasını kelimenin tam anlamıyla ‘final maçı’ niteliğinde olduğuna vurgu yaptı ve ekledi: “Orta saha presli, takım halinde topun arkasına çabuk geçen, rakibin tempo ve pas trafiğini kesebilen, oyun konsantrasyonunu ve futbolcuların üzerindeki motivasyonunu doğru sağlayabilen bir Galatasaray’ın
pazar günü taraftarına Arena’da şampiyonluk sevincini yaşatır.”
‘Hedef sadece galibiyet’
“Beraberlik Galatasaray için büyük bir avantaj olarak görülebilir. Ancak hiçbir takım, böyle durumlarda beraberliğin kendisini kurtaracağını düşünüp, buna yönelik bir kurguyla sahaya çıkmaz. Böyle bir kurguyla oynamaya çalışsa da bunun takıma bir faydası olmaz. 90 dakika içerisinde mutlaka inişli çıkışlı, konsantrasyon kaybının yaşandığı, tansiyonun yükseleceği anlar olacaktır.
Bu tablo da beraberlik anlayışlı saha organizasyonunu zorlar, hatta imkansız kılar. Zaten Galatasaraylı futbolcuların da Fatih Hoca’nın da gömülüp rakibin oyununu kabul ederek 90 dakikayı beraberlikle tamamlamak amacında olabileceğini düşünmüyorum.”
‘Terim bir adım önde’
“Geride kalan normal sezon dahil, bugüne kadar gözüken tabloda, takımına daha fazla hakim olan ve saha içi hedefe yönelik değişimleri daha doğru yapan teknik adam Fatih Terim gibi görünüyor. Aykut Hoca ise sadece oyun içerisinde değil, maçın öncesinde, yapacağı değişikliklere kadar her şeyi kağıda dökerek Arena’ya gelecektir. Bu da onun zaman zaman bazı saplantılarda takılı kalmasına ve sonuca anlık gidecek değişiklikler yapmasına engel olabilir. Her iki teknik adam açısından da söylüyorum; maç öncesi yapılan çalışmayla, oyunu kurgulamak ayrı şeydir, maçı okuyup anlık değişiklik yapmak ise önemli teknik adam özelliğidir. Tecrübesi itibarıyla bu konuda Fatih Terim bir adım daha önde duruyor.”
Elmander, Melo, Semih
“Maçın önemli faktörlerinden biri de; Fenerbahçe’nin biraz da Trabzonspor’un kötü olmasından dolayı, geçen maçta sergilediği ilk 45 dakikadaki yüksek tempo ve çok paslı oyun tarzını Arena’ya taşıyıp taşıyamayacağıdır. Galatasaray, böyle bir Fenerbahçe’yi karşısında bulursa, telaşlanmamalı ve oyunu gol yemeden 60. dakikanın ilerisine taşımayı planlamalıdır. Zorlu 90 dakikada Sarı-Kırmızılılar adına öne çıkması beklenen isimler ise; Elmander, Melo ve genç Semih olarak göze çarpıyor.
Fenerbahçe için de, Gökhan Gönül, Bekir ve Baroni öne çıkacak isimler gibi görünüyor.”
‘Cim Bom Arena’da başka’
“Sarı-Kırmızılılar, Arena’da bir başka oyun sergilemeye çalışıyor. Futbolcular, ezeli rakiplerini evlerinde daha önce de yenebildikleri için, bu özgüvenle sahaya çıkacaklardır. Galatasaray’ın takım disiplini, geriye düşse de oyunu bırakmadan sonuna kadar galibiyeti kovalayan yapısı avantajı. Ayrıca takım içerisinde bütünlüğü sağlayacak, yenilgiye isyan edecek futbolcuların çokluğu da, doğru değerlendirildiğinde Cim Bom’un artıları olacak. Galatasaray’ın tek eksisi; eğer olursa mental hazırlık, ters tepki verebilecek ağır motivasyon ve seyircinin büyük beklentisinin onları saha içerisinde strese sokması olacaktır.”
‘’Yüksek tansiyon‘’
Galatasaray, orta sahada bir fazla oynamasına rağmen, Beşiktaş çok eksik gibi kalmamayı başarabildi. Ama süre ilerledikçe Galatasaray tempoyu pasla birlikte artırdıkça Siyah-Beyazlılar zorlanmaya başladılar. Cim Bom’un kanat yerine orta aksı kullanıp, göbekten hücum isteğine Beşiktaş, Holosko ve Q7 çabukluğuyla kanatlardan bindirme yaparak cevap vermeye çalıştı. Ama Melo, Selçuk ve Engin, üçüncü bölgeyi besleyecek tek adam Fernandes’i hangisinin önünde oynarsa orada durdurmayı bildiler. Ve Kara Kartal’ın pas bağlantısını kestiler.
Oyunun dengeli gibi gözükmesinin en önemli sebebi; rahat çıkamayan Beşiktaş’ın çıkışta kaybettiği topların savunmasını çok çabuk takım halinde topun arkasına geçerek yapmalarıydı. Üçüncü bölgede hücum varyasyonu olarak 3 çabuk adamla oynamalarına rağmen etkisizdiler. Çünkü oraya pasla gidemediler. Sarı-Kırmızılar ise hem oyun disiplini bakımından hem de akıllı yardımlaşma yönünden Beşiktaş’ın ters açıdan görüntüsü gibiydi. Her iki takım da baskılı oyun oynadıkları için, birbirlerini pas hatasına oynadılar, az pozisyon üretirdiler. Galatasaray’ın golü duran topun devamında ve yanlış adam paylaşımının sonucunda oldu, organize atakla değil. Beşiktaş da organize atakla pozisyon üretemedi. Yüksek tansiyon ev sahibine yaramadı. Galatasaray’ın birinci golü ofsayt olabilir.
‘Futbol konuşalım’ diyoruz, yine seyirci olayları; sahaya girip tek dalanlar, sırt üstü yere yatanlar işi çığırından çıkarmayı nasıl oluyorsa beceriyoruz. Yüksek tansiyon ve hakem ‘Göçek’lemeleri futbolu inşallah beyin kanamasından götürmez!..
‘’Dengeler bozuldu‘’
Öncelikle futbolun marka değerinden bahsedenlere dün geceki görüntüler ne ifade ediyor, neler hissediyorlar, neler düşünüyorlar, çok bilmek istiyorum. Avrupa’nın altıncı pahalı ligi, dünya derbisi denilen derbilerin oynandığı bir lig ve elinde tahta paspaslarla sahayı süpürmeye çalışan, iyi niyetli birkaç adam ve o komik görüntüler, balon şişirenlere ithaf olunur.
Kötü düşünceler suya gömüldü
Topun zıplamadığı anlarda hakemin suratındaki şaşkınlık ifadesiyse bizce tam posterlik bir görüntüydü. Top zıplasa da şu maç başlasa diye o kadar çok istiyordu ki, hayrete düştü, gözleri açtı, şaşırdı kaldı Hüseyin Göçek. Belli ki, B planı yoktu, federasyon da sorduğu zaman cevap alacak merciler de ona yol haritası vermemişti. Neticede Süper Final ilk maçı, aynı garip ismi gibi suda boğuldu! Birilerinin isteği ve birilerine para gitsin diye uydurulan garabet, tam hak ettiği şekilde başladı. Kötü düşünceler ve kötü görüntüler resmen suya gömüldüler.
Motive etmek tecrübe ister
Böyle geceler, oynanmadıkları zaman takımlardaki adrenalin dengesini bozarlar. Bütün aklını, enerjisini sahaya ve taktik anlayışa yönelten teknik adamlar, kilometreyi tekrar sıfırlayıp, yeniden düşünce hamlesi yapmaya mecbur kalırlar. Ufak tefek değişikliklerle kocaman avantaj elde etmek için düşündükleri taktik şeytanlıklar, kadroların ortaya çıkması ve oyun şablonlarının anlaşılmasıyla deşifre edilmiş olur. Yeniden toparlamak, yeniden düşünmek, karşı takımı faka bastıracak oyun planı kurgulamak kolay değildir. Hem zorlar hem de yorar. Bir de maç önü hazırlıklarında futbolcuya yaptığınız motivasyon ve onlara yüklediğiniz görev sorumluluğu yerle bir olacağı için, karşılığını bulamamış sevgi gibi çöker ve yeniden ayağa kaldırmak, heyecanlandırmak, motive etmek, fizik ve mental olarak sahaya sürmek, beceri ve bilgi ister, tecrübe ister.
İnşallah böyle devam etmez
Ümraniye ve Florya’dan gelenler, önce ‘bu maç oynanmaz’ demişlerdir, kamplarına dönünce de ‘keşke oynasaydık da bitseydi’ diye düşünmüşlerdir. Zor olan düdük çalıp 90 dakikanın başlaması değil, o 90 dakikanın öncesindeki hazırlıklardır. Sezon başından beri çarpık çurpuk götürdüğümüz, deve misali yamuk ligimiz, Süper Lig’in KDV’si olan Süper Final uydurma isimli ilave kısımda da tuhaflıklarla başladı kısacası... İnşallah böyle devam etmez, Türk futbolu adına gerçekten çağdaş günlerin müjdecisi olan görüntü ortaya çıkar.
Süper Final Statüsü
- Süper Final maçları, çift devreli lig usulüne göre oynanır.
- Süper Final’e katılan takımlar, 34 Haftalık Lig Grubu’nda kazandıkları puanların yarısı ile başlar. Puanların buçuklu olması halinde bu puana yarım puan eklenir.
- Lig grubunda atılan ve yenilen goller, Süper Final’de dikkate alınmaz.
Play-Off’lar sonunda puan eşitliği olursa;
İki takımın puanlarının eşitliği halinde; Kendisine yarım puan eklenen takım sıralamada bir altta yer alır. Bu durum söz konusu değil ise, önce takımların Lig Grubunda ve Süper Final Grupları’nda birbiriyle oynadıkları 4 maçtaki puan üstünlüğüne, puan eşitliği varsa, gol averajına bakılır. Atılan goller eşit ise, deplasmanda fazla gol atan takım üstün sayılmaz. Puan ve gol eşitliği devam ediyorsa, 34 hafta bitimindeki puan sıralamasına bakılır.
Avrupa Kupaları’na Katılım;
Şampiyonluk Grubu’nun lideri Lig Şampiyonu olarak, Devler Ligi’ne direkt olarak, 2. sıradaki takım ise Şampiyonlar Ligi Ön Elemelerine katılır. Türkiye Kupası’nı kazanan, Avrupa Ligi’ne gidecek ilk takım olacaktır. Şampiyonluk Grubu’nun 3.’sü; Avrupa Ligi’ne gidecek 2. takım oluken, Şampiyonluk Grubu’nun 4.’sü ile Avrupa Ligi Grubu’nu 1. bitiren takım, tek maçlı “Play-Off’lar Arası Final Müsabakası” oynarlar. Bu maçı kazanan Avrupa Ligi ’ne gidecek son takım olur.
‘’Herkesin derdi...‘’
Antalya’nın son viraja şarampole yuvarlanma tehlikesiyle girmesi aslında düşündürücü. Hem kadroları güçlü, hem de şehir, mevsim olarak da yaşantı olarak da futbola müsait. Bu kadar olumluluk arasında son haftaya sarkan olumsuzluk, Antalyaspor yönetiminin düşünmesi gereken önemli bir konu. Konuk takımın seyircisi ise bir alem. Kendi şehirlerinde vermediği desteği daha büyük bir coşkuyla İstanbul gecesinde verdiler. Takımlarına keşke bundan önce sahip çıksaydılar.
Fenerbahçe açısından gecenin önemli göstergesi, Alex’in olmadığı 90 dakikaların kolay çözülemediği gerçeği... Aykut Hoca, Süper Final seyircisini düşünerek takımda mini bir rotasyon yapmış, ama formayı bulanlar geri vermemek üzere sahada mücadele etmiyorlar.. Stoch’dan Alexvari bir verim alınamayacağını hem biz gördük, hem de Aykut Hoca. Oyun içerisinde onu verimli olduğu sol çizgiye çekip, Caner’i göbekte denediyse de, ikisi de dün gecenin silik futbolcularıydı. Selçuk ise ligin 34’üncü haftada bittiğini zannediyor herhalde ki tatile çıkmış gibiydi. Ziegler çalışkan ama final paslarında hala yetersiz, verimsiz.. 54’üncü dakikada ilk hücumunu Caner’in ortasının kale direğine vurmasıyla yapabilen Fenerbahçe’de Aykut Hoca’nın
Sow değişikliği 3’üncü bölgede, Emre değişikliği ise 2’nci bölgede pas çabukluğuna imkân verdi ve doğruydu.
‘’Herkesin derdi...‘’
Kadıköy gecesinde herkesin derdi ayrıydı. Antalyaspor koca bir seneyi çöpe atma tehlikesiyle, Fenerbahçe ise önündeki Galatasaray’la puan farkının artmaması derdindeydi. Antalya’nın son viraja şarampole yuvarlanma tehlikesiyle girmesi aslında düşündürücü. Hem kadroları güçlü, hem de şehir, mevsim olarak da yaşantı olarak da futbola müsait.
Bu kadar olumluluk arasında son haftaya sarkan olumsuzluk, Antalyaspor yönetiminin düşünmesi gereken önemli bir konu. Konuk takımın seyircisi ise bir alem. Kendi şehirlerinde vermediği desteği daha büyük bir coşkuyla İstanbul gecesinde verdiler. Takımlarına keşke bundan önce sahip çıksaydılar.
Fenerbahçe açısından gecenin önemli göstergesi, Alex’in olmadığı 90 dakikaların kolay çözülemediği gerçeği... Aykut Hoca, Süper Final serisini düşünerek takımda mini bir rotasyon yapmış, ama formayı bulanlar geri vermemek üzere sahada mücadele etmiyorlar.. Stoch’dan Alexvari bir verim alınamayacağını hem biz gördük, hem de Aykut Hoca. Oyun içerisinde onu verimli olduğu sol çizgiye çekip, Caner’i göbekte denediyse de, ikisi de dün gecenin silik futbolcularıydı. Selçuk ise ligin 34’üncü haftada bittiğini zannediyor herhalde ki tatile çıkmış gibiydi. Ziegler çalışkan ama final paslarında hala yetersiz, verimsiz.. 54’üncü dakikada ilk hücumunu Caner’in ortasının kale direğine vurmasıyla yapabilen Fenerbahçe’de Aykut Hoca’nın Sow değişikliği 3’üncü bölgede, Emre değişikliği ise 2’nci bölgede pas çabukluğuna imkan verdi ve doğruydu.
‘’Bir Bir...‘’
Önce şampiyonluk şansı gitti, sonra Avrupa kupaları bitti, Türkiye Kupası ise erken vedayla sonlandı ve şimdi de takım içi performans düşüklüğü, takım disiplini sıraya girdi, onlar da gidiyor.
Doğrudur, Beşiktaş’ın da başından bu acaip futbol sezonunda birçok şey geçti. İddianamenin içine girdiler, teknik adamlarını ve yöneticilerini kaybettiler ve hatta 1 ay da yönetimsiz, durumu idare ettiler.. Ama ne olursa olsun büyük Beşiktaş camiasının sahadaki takımı böyle bir bir eriyen görüntüde olmamalı. Maçlar kaybedilirken bile direnen, savaşan takım görüntüsü sergilemeliler. Üstelik de kendini formasından büyük zanneden hiçbir futbolcusu kabul görmemeli Siyah-Beyazlı camia tarafından. Bizde bir meraktır gidiyor. Topu ayağında çok sektirip sirk cambazı gibi hareket edenler baş tacı ediliyor.Takımı için ter akıtanlara ise alkış sırası daha sonra geliyor. Ne zaman ki takımı adına ter dökenlere saygı gösterilecek, diğerleri baş tacı edilmeyecek o zaman bu işler düzelecek. Sitemimiz sahada gezinenleredir. Milyon Euro alıp İstanbul’un havasını suyunu turistik amaçlı kullananlaradır. Sorumsuzca dirsek atıp Play-Off’a bir adım daha rahat girmek yerine takımını iddiasız hale getiren turistleredir. Portekizlilerden ne göreceksek artık görmesek de olur. Q7 iki çalım yapıp, bizi mest edip 89 dakika kahredecekse olmasın, oynamasın daha iyi. Maçın teknik analizi kısa ve öz, Fernandes var, gerisi yok. Her gün düşen fizik güç, sol bekte aksayan Ekrem, ağır oynayan Necip, bitmez dediğimiz enerjisi tükenen Hilbert’le, Tayfur hocanın Allah yardımcısı olsun...