Arama

Popüler aramalar

‘’Avustralya'da Kaos !‘’

Bazı kafatasçı iblislerin şu güzelim dünyamızı ve yegane yaşamımızı rezil etmek üzere ufacık bir kıvılcım aradıkları günlerde spor dünyasının en saygın etkinliklerinden biri de maalesef gölgeleniyor.

Neden bahsettiğimi anladınız herhalde! Bilmiyorsanız bu kaosun aktörlerini size sayayım:

1) Dünyanın 1 numaralı teniscisi Sırbistan Vatandaşı Novak Djokovic;

2) Avustralya Hükümeti Sağlık ve Yaşlılar Bakanlığı;

3) Avustralya Sınır Güçleri;

4) Victoria Eyaleti Federal Hükümeti;

5) Tenis Avustralya (Avustralya Açık’ın sahibi ve organizatörü);

6) Djokovic’in Ailesi.

Yaratılan kaosun başlıca nedeni ise tüm aktörlerin kendilerini diğerinden üstün sanıp birbirleriyle doğru dürüst iletişime geçmemeleridir. Bu denli basit. Baştan söyleyeyim de rahat etsin herkes…Hiçbiri de bir matah değil. Makbul bir insan da değiller. Yetenekli bir sporcu olmanın illa iyi bir insan olmanızı gerektirmeyeceği gibi!

Tenis Dünyasının belki de gelmiş geçmiş en atletik sporcusu olan Djokovic maalesef başta tenis camiası olmak üzere tüm dünyayı sürekli kaşımaktan sanki sadik bir zevk alıyor. Bu zat-ı muhterem bilindiği gibi aşı karşıtıdır. İnancı bilime karşı tutmak ne denli mantıksızsa “beyninin gücüyle suyu bile arıtabileceğini” inanan birinin söylemlerine güvenmek te o denli yersizdir.

Parlamenter Monarşi (Demokrasi!) ile idare edilen Avustralya hala İngiliz Devletler Topluluğunun bir üyesidir. İngiltere Kraliçesine tavsiye edilen “genel vali” yönetimin sembolik başıdır. Sembolik olmakla birlikte teoride başbakanı bile azletme yetkisi vardır! Altı eyalet ve iki de bölge parlamentosu vardır. Her eyalet kendi iç işlerinden sorumludurlar. Ancak uluslararası tüm konular başkent Canberra’ya bağlıdır. Yani Ulusal Hükümet Hukuku ile Eyalet Hukuku arasındaki bir tutarsızlıkta Ulusal Hükümet Hukuku galebe çalmaktadır.

• 04 Ocak 2022, Salı günü Djokovic bir basın toplantısı yaparak aşı-muafiyetini elde ettiğini ve hemen yola çıkacağını açıkladı.

• Çarşamba’yı uçakta geçirdi.

• 06 Ocak, Perşembe varıştan itibaren 10 saatini vizesini iptal eden hükümet yetkililerine açıklama yapmaya çalışarak geçirdi ve akabinde onların bu tutumuna ve sınır dışı edilmeye karşı dava açtı.

• Bu talebi kabul edilerek 10 Ocak, Pazartesi sabahına celse tarihi verildi. Ancak mahkemeyi açan hakim Kelly garip bir açıklama yaparak “bu ülkede ayakların baş olmasına izin vermeyeceklerini” ifade ediyor. Bu ithamın kime karşı yapıldığı şimdilik meçhul! Djokovic’e karşı mı yoksa resmi makamlara mı?

• Djokovic’i mahkemeye çıkana kadar yemek ve hijyen kalitesi epey düşük olduğu iddia edilen ve ilticacıların konulduğu bir otel bozmasına kapatıyorlar.

Bu arada Sağlık ve Yaşlılar Bakanlığı bir açıklama yapıyor:

• Bakanlık ile “Tenis Avustralya” CEO’su Craig Tiley arasında 10 Kasım 2021, 18 Kasım 2021, 22 Kasım 2021 ve 29 Kasım 2021 tarihli yazışmalar yapıldığını;

• Bu yazışmalarda Hükümetin “ATAGİ” yasalarının tümüyle geçerli olduğunu;

• Bu yasalar ve kuralların yapılan yazışmalarda sarihen bildirildiğini ve bunlara göre “ful aşılama prosedürlerini tam olarak yerine getirmemiş olanların karantinaya girmeden ülkeye sokulmayacaklarını”;

• Başka ülkelerden alınmış aşısızlık muafiyetlerinin ve aşısız giriş izinlerinin Avustralya tarafından kabul edilmeyeceğinin bildirildiğini açıklıyorlar.

Tüm bunlar yaşanırken birden baba Djokovic ortaya çıkıp bir de o saçmalıyor :

• Novak yeni dünyanın Spartakus’udur. Üstelik Hazreti İsa’yı çarmıha gerdiler a o hala içimizde yaşıyor. Aynı zulumü Novak’a yapmaya çalışıyorlar ama o diz çökmeyecek.

• Yarım saat içinde oğlumu salmazlarsa onlarla sokaklarda dövüşeceğiz.

Anne Djokovic ilave ediyor:

• Bu kesin politik bir atak. Novak’ın Avustralya’yı kazanıp “tüm zamanların en iyi tenisçisi” olmasını önlemeye yönelik planlı bir saldırı!

Ve ardından sosyal medya devreye girerek Novak’ın yakın geçmişteki saçmalıklarını ortaya koyuyor:

• Djokovic bir şifacının karnının üzerine koyduğu bir dilim beyaz ekmek sayesinde “glüten intoleransı” olduğunun keşfedildiğini ve bu sayede kariyerinin baştan çizildiğini söyledi!

• Telepati ve Telekinesis inancı…(Yani beyin gücüyle nesneleri hareket ettirebildiğini)!

• Sağlık ameliyatlarına karşı olduğunu (2018’de sakatlanan bileğini doğal ilaçlarla iyileştirmek yerine ameliyatı tercih ettiğinden dolayı utancından 3 gün sürekli ağladığını ve bundan dolayı da antrenörü Agassi ile ayrıldığını !

• Pozitif düşüncenin kirli suyu arıtabileceğini !

Hadi bakalım buyurun cenaze namazına ! Kendi kararınızı kendiniz veriniz.

Tanrı güldüğünüz günleri aratmasın !

08 Ocak 2022, Cumartesi 14:54
YAZININ DEVAMI

‘’Çekirgeyi Sıçratmadılar!‘’

Djokovic buradaki son dört maçını da kazanırken ilk seti vermiş ama akabinde rakiplerini saf dışı bırakmayı başarmıştı. Dün akşam da eminim çoğu insan Medvedev ilk seti aldıktan sonra “eyvah” demiştir (başta Cem ve Gökhan dostlarım olmak üzere). Zira ne yerel ne de uluslararası çevrelerde şimdiye kadar Djokovic’i tutan tek bir kişiye rastlamadım. Tenis Dünyasının tartışmasız 1 numarası ve en mükemmel atletinin bu denli sevilmemesi için kendi hatasından başka neden yoktur. Hiç boşuna milliyetini öne koymasın!

Ama Medvedev’in diğer meslekdaşlarının durumuna düşmek gibi bir niyeti hiç yoktu. Rakibinin öfke nöbetlerini tiyatro izlermiş gibi soğukkanlılıkla geçiştirdi. Son puanlarda yaptığı çift-hatalarla Djokovic’e geri dönme umudunu yaşatırken bile taktiğini bozmadı. Üç 6-4 ile oyunu kazandı. Rakibinin Federer ve Nadal’ı istatiksel olarak bile olsa geçmesine izin vermedi. Sırp raket “gold-slam” hülyasını bir başka yıla ertelemek zorunda kaldı.

“ABD Açık” yazı serisine başladığımda buranın bir “sirk” olarak nitelendirildiğini ifade etmiştim. Dün gece bunun ne denli doğru bir saptama olduğu bir kez daha kanıtlandı. Servis atılırken devreye giren “rock müziği”, üst üste iki maç topu atılırken naralar atmaya başlayan bir takım “yaratıklar” (ayı diyemiyorum zira o sadece açken saldırganlaşır) !

Bir oyuncuyu tutmayabilir hatta sevmeyebilirsiniz de…Ama o oyuncu gerçekten bir arenadan farksız bir ortamda 6 maçtan geçerek şampiyonluk maçına kadar gelmiş ve koskoca sistemde canını dişine takmış oynarken ona karşı hiç olmazsa daha toleranslı olup saygı göstermek zorundasınız. Ama ne yazık ki bazı toplumlar hangi coğrafyada olurlarsa olsunlar bu tür meziyetlere sahip olamıyorlar…Bazıları da bu tür meziyetlerin âlâsına sahipken köreliyorlar.

Tenis bireyseldir. Tenisci sahada her türlü problemini kendi çözümlemek zorundadır. Bu bir başınıza oynarken de öyledir, 24.000 kişinin önünde de. Sizler bizler tek başımıza iş yaparken bile strese giriyoruz. 24.000 kişinin önünde nasıl hissedildiğini düşünebiliyor musunuz ! “Efendim çocuklara kötü örnek oluyormuş!” Hadi canım siz de! Çoğu toplumda çocuklara kötü örnek olacak o denli çok şey var ki…Nerede kalmış Djokovic’in sahada raket kırması. Dünyanın bir ucundan diğerine gidip elin ülkelerini tarumar etmek çocuklara kötü örnek olmuyor mu? Dini kurumlarda çocuklara tecavüz edilmesi çocuklara kötü örnek olmuyor mu? Gözümüzün içine bakarak yalan söylemek çocuklara kötü örnek olmuyor mu? Keşke o çocuklar o sporcuların yerine gelebilseler de raket kırmaları yanlarında kalsa! Hiçbir ebeveyn kendi kompleksini çocukları üzerinden tatmin etmesin.

ABD Açık bitti. Ekim’de Kaliforniya’da “Indian Wells – Kızılderili Kuyuların”da ATP 1000 turnuvası var. Umarım finalist kızlar burada yer alır. Bu kez onları 3 setlik maçlarda izleyelim…Bakalım ne yapacaklar. Bu turnuva da aynı “Mutua Madrid” gibi ilgili kurumlara baskı yapıp 5. slam turnuva olarak atanmak istiyor. Çölün ortasında adeta bir vaha. Yani bir “cangıl”dan çıkıp bir “vaha”ya gidilecek.

“ABD Açık” toplu sonuçlar aşağıdadır.

Kârlı bir hafta, hoşluk ve esenlik dilerim…

ABD AÇIK – Toplu Sonuçlar

Tek Kadınlar Raducanu (İNG);

Tek Erkekler Medvedev (RUS);

Çift Kadınlar Stosur(AVU) & Zhang (ÇİN);

Çift Erkekler Salisbury (İNG) & Ram (ABD) ;

Karışık Çiftler Salisbury (İNG) & Krawczyk (ABD);

Jünyor Erk.  Rincon (İSP);

Jünyor Kız.  Montgomery (ABD);

Teker.Sand.Kdn.  De Groot (HOL) Altın Grand-Slam gerçekleştirdi!** ;

Teker.Sand.Erk.  Kuneida (JPN).

**Bu kadın (Diede de Groot) yıllardır Tekerlekli Sandalye Tenisinde rekorlara doymuyor. İnternetten yaşam hikayesini okuyunuz ve lütfen adının önünde saygıyla eğiliniz…Onun ve onun gibi yaşamına bir anlam katmaktan hiçbir zaman vazgeçmeyenlerin…

----------------------------

ÖNEMLİ NOT !

*Bu hafta (13-19 Eylül) ülkemizdeki en büyük uluslararası tenis turnuvası başlıyor. “İstanbul Uluslararası Erkekler Tenis Turnuvası – TED OPEN 2021”. Tarabya’daki TED Kulübü ev sahibi. Final maçı Pazar günü saat 15:00’te. Ardından ENBE Orkestrası konseri ve geleneksel Panayır var. Onlar da izleyicilere serbest ve bedelsiz. Metro’nun son durağı ise TED’in yanıbaşında.

Bu turnuva başlayalı yarım asırdan fazla oluyor. Ülkemizin en sürekli spor etkinliğidir. Katılanlar da dünyanın 100-250 sıralamasında tenisçilerdir. Yani yarın ve belki de yarından da yakın onları bir slam finalinde izleyebilirsiniz. Aynı geçen yılın İstanbul şampiyonu İlya İvaschka gibi. Aynı Berettini gibi. Aynı Dimitrov, Kohlschreiber ve Basilashvili gibi. Hadi dostlar bir zahmet mevcudiyetinizi hissettirin.

---------------------------------------------------------------------

13 Eylül 2021, Pazartesi 11:38
YAZININ DEVAMI

‘’Dünyaya Leyla'lar ve Emma'lar Gerek !‘’

Daha atak, sürekliliğini daha muhafaza edebilen, sinirlerine daha hakim olan kazandı. Nisbeten daha tecrübeli olan ve teniste bir avantaj sayılan solaklığı olan kaybetti.

Raducanu dönüş biletini çok daha erken bir tarihe almışken, elemelerden gelip şampiyon oldu. Diğeri ikinci oldu ama yolda kadınlar tenis dünyasında benim diyen ne kadar şampiyon varsa hepsini saf dışı bıraktı…Ödül töreninde izleyicilerden aldığı destek inanılmazdı. İkisine de “BRAVO”. Sirk gibi bir ortamda bizlere fevkalade heyecan ve güzelliklerle dolu iki tenis haftası yaşattılar. Daha ne söyleyelim !

Tarihteki tüm Slam turnuvalarında ilk kez elemelerden gelen biri şampiyon oldu. 44 yıldır ilk kez bir İngiliz bir Slam kazandı. Şimdiye kadar toplam 303.000 dolar kazanmış olan Raducanu buradan 2.5 milyon dolar alarak ayrılıyor. 300’lerde geldiği New York’tan ise sıralaması 23 olarak dönüyor. Leylah’nın kazancı ise 1.5 milyon dolar. Eh, hiç fena sayılmaz!

Daha zoru ise şimdi başlıyor. Klasik laftır “gelinen yerde kalmak zordur”! Hele ki tenis dünyasında…Onları alaşağı etmeye çalışacak öyle çok rakip bulacaklar ki şaşarsınız. Umarım başarıları gelip geçici olmaz. İkisi de sempatiklikleri, soğukkanlılıkları, sportmenlikleri ve içtenlikleriyle daha çok gözümüzün önünde olsunlar. Çevremize daha çok örnek olsunlar. Günümüz dünyasının, gençliğin böylelerine fazlasıyla gereksinimi var. Sırtlanlarla çakallar yerlerini keşke Leylah’lara ve Emma’lara bıraksa. Dünyamızı sarmış şu iğrenç salgın gibi bizleri çevreleyen kötü insanlar da silinse keşke yaşantımızdan.

Bir gerçek var ki her iki genç kızın aileleriyle birlikte yaşamları artık ÇOK farklı olacak. Başka bir gerçek te başta tenis olmak üzere kadın sporunun mükemmel bir evrim geçirerek cahiliye mensuplarına en güzel yanıtı verdiği. Bu kızların başarısı öyle çok genç kıza örnek olacak ki aklınız almaz.

Zaten pazarlama şirketleri çoktan harekete geçti bile. Raducanu ünlü “Vogue” dergisinin Ekim sayısında çoktan yerini aldı. Çeyrek-finalden sonra instagram’daki takipçileri 625.000’i bulmuş. Kimbilir şimdi nerelere varmıştır? Piyasa değerini düşünebiliyor musunuz bu kızın şimdi?

Emma’nın annesi Çin kökenli İngiliz. Leylah’nın ki ise Filipin asıllı Kanadalı. Birinin babası Ekvatorlu, diğerinin ki Rumen. Tüm dünya onları bekliyor şimdilerde…

Bizler de!

12 Eylül 2021, Pazar 09:49
YAZININ DEVAMI

‘’Araçta Benzin Yetersiz !‘’

“ABD Açık”ta bundan birkaç gün önce Djokovic-Zverev yarı-finaline doğru gidildiğinin kokusu alınmaya başlandığında tenisin içinden gelen bir yorumcu “maç 3 set üzerinden olsaydı Zverev’i desteklerdim, ama 5 setlik bir maçta seçkim Djokovic’tir” demişti.

Zaten Sırp Şampiyon da “maçlar uzadıkça kendimi daha iyi hissediyorum ve özgüvenim artıyor” itirafını yapmıştı.

Benim bunlara yegane ilavem şudur: Dünyanın en mükemmel arabasını düşünün. Eğer bu aracı ehil bir şoföre vermiyorsanız ve o da araca yeterli yakıt koymuyorsa heyhat! Zverev dünya tenisinin 3 numaralı raketiyse ve bu duruma kadar gelip Djokovic önünde beşinci sette kelimenin tam anlamıyla bitik kalıyorsa suç hem kendisinde, hem koçunda hem de kondüsyonerindedir. Yahu bu çapta bir tenisci son oyunda (game’de) iki çift hata ve neredeyse tribünlere giden bir autla oynayacak kadar tükenir mi? Hani bir halka yemediği eksikti son sette. Ondan da galiba Djokovic 5-0’da fazla asılmadığı için kaçınabildi. Maçın özeti budur.

Djokovic’i sevdiğim söylenemez. Esasen antipatik bulurum. Ama bu adamın yaptığı işe karşı olan saygısına şapkamı sonuna kadar çıkarır üstüne bir de reverans yaparım. Şu ana kadar bu denli bir atletik tenisci hiç görülmemiştir. İsterse yarın şampiyon olamasın…Yine de tarihin görmüş olduğu en büyük tenisçidir. Ne yazık ki hiçbir zaman en sevileni olamayacak! (Okuyunuz “Hırs Mantığı Aşınca” dün tarihli yazım).

Bu arada Djokovic’in kurmuş olduğu bir vakıf var. Bu vakıf aracılığı ile dünyanın çeşitli geri kalmış ülkelerdeki mahrum çocuklar için 43 okul açıldı. 23.ooo çocuk eğitim desteği alıyor. Doğal afetlere uğramış yörelere bizzat yaptığı yardımın haddi hesabı yok.

Hani adam hakkında hep septik yazıyorum ya…Azıcık bilinç altımı rahatlatayım dedim!

-----------------------------

Bugün kadınlar finali var.

Emma Raducanu (İngiliz)

- Toronto-Kanada doğumlu. (2002) 18 yaşında. Tenise 5 yaşında başlamış.

- Çinli bir anne ve Rumen bir babanın kızı. Her ikisi de finans sektöründe.

- Emma 2 yaşındayken İngiltere’ye taşınmışlar.

- 1.75 boyunda. Şimdiye kadar kazanmış olduğu para ödülü sadece 303.000 Dolar!

- Bu yılın başındaki sıralaması 338.

- Bu yüzden “ABD Açık”a girebilmek için eleme turları oynadı. Rakibinden 3 maç fazla yaptı.

- Burada eleme turundan gelip finale çıkabilmiş yegane tenisci.

- Londra’ya dönüş biletini eleme turlarının bitiş gününe almış!

- Matematik ve Ekonomi okuyor.

Leylah Fernandez (Kanadalı)

- 06 Eylül 2002 Montreal-Kanada doğumlu.

- Filipin kökenli Kanadalı bir ana ve eski futbolcu Ekvatorlu bir babanın kızları.

- Tenisinin ilerleyebilmesi için önce Kaliforniya sonra da Florida’ya taşınmışlar.

- 1.68 boyunda.

- 66.sırada.

- Koçu babası. Buraya gelmedi. Telefonla taktik veriyor.

- Şimdiye kadar kazandığı ödül 786.000 Dolar.

Her ikisi de inanılmaz cingöz ve yaşlarıyla orantısız bir tenis-zekasına sahipler. Hiç birini tutmuyorum ama “Şampiyonu Tahmin” oynuyorsak (!) Fernandez hem tecrübesi hem de fiziği/sağlığı ile biraz daha ağır basıyor derim. İzleyip göreceğiz.

Şen şakrak bir haftasonu dilerim… Hoşçakalınız.

11 Eylül 2021, Cumartesi 16:04
YAZININ DEVAMI

‘’Hırs Mantığı Aşınca!‘’

“Altın Grand-Slam” yapabilme olasılığını Tokyo Olimpiyatlarının finalinde Zverev’e yenilince yitiren Djokovic tüm hırsıyla normal “Grand-Slam”e erişmek için çabalıyor. Amaç başlıca rakipleri Federer ve Nadal’ı geride bırakarak tarihe geçmek. Esasen turnuvadan önce tüm gözler onun üzerindeydi ve bu doğal olarak onun üzerinde müthiş bir baskı unsuruydu. Kadınların müthiş sürprizi tüm dikkatleri onun üzerinden aldı. Uzun bir süre sonra ABD Açık finalinde iki genç kız var (teenager).

İnsanoğlu maalesef balık hafızalı. Serena Williams 1999 “ABD Açık” finalinde 18 yaşındaki Hingis’i yenerken 17 yaşındaydı. Monica Seles – Steffi Graf karşılaşmaları hep 20 yaşların altında başlamıştı.

Keza bir zamanların altın kuşağı Agassi, Sampras, McEnroe kaç yaşlarında şampiyonluk yaşadılar sanıyorsunuz. Becker Wimbledon’u kazandığında 17 yaşındaydı.

Böyle hissedilmesindeki başlıca sebep Serena, Federer, Nadal ve Djokovic dörtlüsü. O kadar uzun bir süredir gençlere kapıları kapadılar ki tüm bunlar ilk kez oluyor hissi yaşıyoruz. Bir süredir bizler bile “artık yeni birileri gelsin” demiyor muyduk?

Galiba bu beklentimiz gerçekleşiyor. Olmaması için yegane sebep Djokovic. O kazandıkça gençler rüyalarını gerçekleştiremeyecekler. Büyük bir olasılıkla tenis dünyasının en “fit” raketi olan bu Sırp adam, Alman Zverev ile bu kez yarı-finalde karşılaşacak. Ama tüm izleyiciler rakibinin ardında olacak. Maalesef Nole ağzıyla kuş tutsa sevimsizliğine çare bulamıyor. Açıkcası sevilmiyor. Sevilmediğini ve sürekli beğeni listesinde Federer ile Nadal’ın epey ardından geldiğini gördükçe de hırsı mantığına üstün gelerek saçmalıyor.

“Ben beynimle suyu arıtabilirim”, “Ben aşıya karşıyım”, “Esasen aşıya karşı değilim ama zorlanan herşeye karşıyım” gibi vecizeler ona ait. Keza salgın başını almış giderken, oyuncuların büyük bir kısmı turnuvasızlıktan parasal güçlük içerisindeyken ve tüm ağır-abiler ona karşı çıkarken, bir piyonu ile bilikte birkaç oyuncuyu ayartıp, ATP’yi bölmeye ve kendi başkanlığında yeni bir “Oyuncular Birliği” kurmaya çalışan da o.

Acılar ve savaş dolu gençliğinin açmazlarını maalesef bugünlere taşımış biri Djokovic. Anlatıldığı kadarıyla fevkalade yardımsever, şakacı ve arkadaş canlısı biri. Ama ne yazık ki karşısında Federer ve Nadal gibi gerek estetik ve gerek pazarlama harikası iki aile babası olunca, hiç şansı yok beğenilmeye!

İlk yarı-final olan Medvedev-Aliassime maçı sanki kimsenin umurunda değil. Medvedev nasılsa kazanır imajı fena halde yerleşmiş. Ama ya kadınlarda olan burada da gerçekleşirse? İşte o zaman diğer maçı kazanan şampiyonluğunu önceden tescil etmiş olur.

Hoş kalın.

1) Grand-Slam.: En büyük turnuvalaı olan Avustralya + Fransa + Wimbledon ve ABD

Açık’ı aynı takvim yılı içinde kazanmak.

2) Career Slam.: Yukarıdakileri takvim yılının dışına sarkarak kazanmak.

3) Golden Slam.: 1’dekilere ilaveten Olimpiyatlarda altın-madalya almak.

Hamiş.:

- Bir süredir bir kadın futbolu konusu gündeme geliyor. Ulusal Futbol Takımımızın geçirdiği kötü dönemin ardından bu tür muhabbetler çoğaldı. Kulüpler sanki borç batağında yüzmüyorlarsa neden amatör branşları yaşatamıyorsunuz? Yapmayın Tanrı Aşkına.

- Ekran karşısına geçip medeniyet gösterileri yapmak kolaydır. Birkaç kadının da gözünü bununla boyarsınız. Ama genelde bunu kimse yutmaz. “Hem kel hem fodul” derler sonra.

- Kadın takımı kurarak kimse size medeni demez. Önce kulüplerinizi bataktan çıkarın da sonra medeni bir insan gibi sair projelerinizi hayata geçirirsiniz. Sizler futbol kulüpleri değilsiniz ki… “Spor kulüplerisiniz”. Yoksa yanlış mı biliyorum?

- Üstelik son Olimpiyatlarda izlediğim kadarıyla kadın futbolunun pek tadı tuzu da yok. Altın madalya maçı penaltılara kalmış ve 12 penaltının 7 tanesinde topu gol çizgisinden geçirememişlerdi!

10 Eylül 2021, Cuma 21:17
YAZININ DEVAMI

‘’Kontrolsüz güç, güç değildir!‘’

Bundan bir yıl önce birisi bana sabahın iki buçuğuna saat kurup 05:00’e kadar bir kadınlar yarı-finalini izleyeceğimi söyleseydi herhalde gülerdim. Ama kadınlar “Amerika Açık 2021”de öyle bir tenis ortaya koydu ki, o zevki kaçırmak istemedim.

19 yaşına birkaç gün önce basmış 73.sıradaki 1.68 boyundaki Kanadalı Leylah Fernandez ile turnuvanın 2 numarası olan 1.83’lük Belaruslu Aryna Sabalenka arasındaki maç bu turnuvanın başından bu yana oynanan en güzeliydi.

Size boylarını yazmamdaki neden aralarındaki fiziki farkı görmeniz içindir. Ama bir tenisçi bu fiziki farkı zekası ve sabrıyla ancak bu denli ortadan kaldırabilirdi. Kaldırdı da Fernandez. Bu turnuvada yenmediği yıldız yok desem hiç abartı olmaz : Konjuh, Kanepi, Osaka, Kerber ve Svitolina.

Maç başlayalı henüz 14 dakika olmuştu ki Sabalenka 4-1 öne geçti. Sanki sahada bir ejderha ve ona karşı tutunmaya çabalayan biri vardı. Ama işte o “biri”, birden sahayı küçülttü. Servis çizgisi üzerine yaklaştı, bazuka gibi gelen topları erken ve hatta yerden kalkar kalkmaz dömivoleyle çevirmeye, kendi servislerini de “T”ye atmaya başladı. Bu servisleri her nasılsa dünya 2 numarası bir türlü okuyamadı…Kanadalı oraya attığı her servisten puan çıkardı. Bu oyuna sadık kalıp, hiç bozulmadan ısrarla sürdürerek rakibinin ritmini bozdu.

Tüm ilk set boyunca Sabalenka kaçtı, Fernandez kovaladı. Tie-break’te öne geçti ve seti kaptı (7-6). Artık tüm izleyiciler Kanadalıydı!

Artık roller değişmişti. Avcı av, kaçan da kovalayan olmuştu. Agresif yaratılışta olan Belaruslu’nun sinirleri el vermedi…İki kez ihtar aldıktan sonra ikinci setin başlarında nihayet raketini kırabildi! İzleyicileri kendi lehine tezahürat yapmaları için yardıma çağırıyordu ama genç rakibi hemen akabinde topu kazandıktan sonra hınzırca bir gülümsemeyle ona yanıt verdi!

Ama işte tenis bu. En ufak bir gevşemeyi kaldırmaz. Sürekli rakibinin peşinde olan Sabalenka, Kanadalıyı, 2 küçük hatasından sonra, 4-4’te yakaladı ve göz açıp kapayana kadar setleri eşitledi (6-4).

İkinci seti alınca sanki Belaruslu raket daha sakin bir görüntü veriyordu. Atak olan oydu ama yine kovalayan roldeydi. Fernandez ise sakin oyunuyla sürekli topun yönünü değiştirerek rakibini hataya zorluyor, onun ritmini ve sinirini bozarak kaçmaya çalışıyordu.

Bu aşamada tenis hakemlerinin en iyilerinden Hırvat Marija Cicak’ın sabrı taştı ve izleyicilerden Sabalenka’nın her hatasında alkışlamamalarını ve hiç olmazsa servisler esnasında sessiz kalmalarını rica etti.

Böylece 3-2’e gelindi. Oyunun kontrolü Fernandez’in elindeydi ama Sabalenka fiziki gücüyle peşinden ayrılmıyordu. Kanadalı bihassa rakibinin ikinci servisine o denli önde ve üzerine vurarak yanıt veriyordu ki toparlanmasına fırsat olmuyordu. 3-2’de kırarak 4-2 öne geçti ama hemen akabinde kendi servisini verdi. Ardından Sabalenka servisini aldı ve maç yine eşitlendi (4-4). Fernandez hafiften yorgunluk emareleri göstermesine rağmen servisini aldı (5-4). Ve Sabalenka’da sinirler yine koptu. Kendi servisinde Sabalenka çift-hatalara teslim olunca bir raket daha ve onula birlikte maç ta gitti (6-4).

Maçın özü: Beyin ve sabır gücü yendi !

Osakaè Dünya 1 numarası ve grand-slam şampiyonu;

Kerberè Dünya 1 numarası ve grand-slam şampiyonu;

Svitolinaè Dünya 3 numarası;

Sabalenkaè Dünya 2 numarası.

Fernandezè Yukarıdakilerin hepsini yenerek “ABD Açık”ta final oynayacak. Daha ne yapsın.

İşte size bir skor yazısı. Saat oldu 05:00. Şimdi bakalım bir 19’luk daha mı finale kalacak (Raducanu), yoksa komşu kızı mı (Sakkari)?

10 Eylül 2021, Cuma 09:36
YAZININ DEVAMI

‘’Bir Yaşam Dersi Olarak Tenis !‘’

Tenis öyle bir oyun ki boyundan büyük laflar eden bir oyuncuyu, ya da cin olmadan şeytan çarpmaya çalışan bir antrenöre bu densizliğini hemen yutturuveriyor. ABD’li genç tenisci Brooksby’nin koçu Djokovic’i nasıl yenebileceklerine dair abuk subuk konuştu. Efendim bunun başlıca yolu maçtan 24 saat öncesinden itibaren Djokovic’ten hiç bahsetmemekmiş! Talebesi öyle bir serseri mayındı ki Djokovic rakibini tanıyana kadar ilk seti verdi. Sonra parçalar yerine oturmaya başladı. Kalan üç set ne olduğu anlaşılmadan süratle bitti. ABD’li yetenekli olabilir ama çift elli back-hand’i ile “slice” vurmaya çalışmak akıllı bir adamın yapacağı şey değil! Onu bir daha zor görürüz.

Gerçekten “ABD Açık” uzun bir süredir yaşanmamış bir turnuva oluyor. Her grand-slam’de torba dolusu ortaya çıkan serseri mayınlar burada yaşam şansı bulamadı. Sürpriz yok muydu ? Hem de Allahı vardı…Ancak sürprizleri gerçekleştirenlerin neredeyse hepsi hala turnuvada ve hala sürpriz yapıyorlar! Öyle bir oyunları var ki kimse bunları sürpriz olarak algılamıyor…Özgüven ve inanç dolu.

Beklenmedik skorlar genellikle grand-slam’lerin ilk günlerinde yaşanırken burada hafta-sonuna kaydı. Osaka, Barty, Tsitsipas, Rublev…Hepsi hafta-sonunda 18’lik gençlere kurban gitti. ABD’li genç raket Tiafoe bunun nedeni olarak Federer ve Nadal’ın turnuvada olmamasını ileri sürüyor. “…Onlar olmayınca gençler turnuvada bir şeyler yapabileceklerine dair bir umut taşıyorlar. Yoksa “nasılsa bunların biri karşımıza gelip bizi yenecek” diye inançsız kalıyorlar.”

Daha çeyrekler bitmeden bu güne kadar 33 maç 5 sette sonuçlanmış. Bunların 10 tanesinden tenisçiler setlerde 2-0 yenikken, 3-2 kazanmışlar. Sadece ilk turda bile 5 maç son setin tie-break’i ile sonuçlanmış.

Tenisin ciddi yorumcularından Brad Gilbert’in saptaması çok ilginç: “Beş setlik uzun maçlarla ilgili çeşitli eleştiriler varken bu “ABD Açık” onlara en güzel yanıtı verdi. Seyirciler bu tür maçlara bayılıyor. Farkındaysanız kendi vatandaşları başta olmak üzere, 2-0 geri düşen her raketi oyuna geri sokabilmek için maksimum destek veriyorlar. Bayılıyorlar maçları daha da uzatmaya. Tabiatıyla bu durumdan en başta oyuncular memnun, zira izleyicilerin o muazzam enerjisi, yitirmek üzere oldukları maçları geri çevirtebiliyor.

İşin en ilginç yanı turnuvanın tekler kategorilerinde ne erkeklerde ne de kadınlarda hiç ABD’li tenisci kalmadı. Bakalım bu gerçek, izleyiciler nazarında nasıl yer bulacak? Kadınlarda Kanadalı Leyla(h) Fernandez ile İngiliz Emma Raducanu anglo-saksonlukları nedeniyle izleyicilerin gönlünde yer alabilir. Peki ya erkeklerde? Öncelikle Berettini, sonra da genç Aliassime diyebilirim.

Şampiyonu tahmin oyunumuzu erkeklerle sürdürelim: Zverev-Medvedev ikilisinden biri olur. Sürpriz Berettini. Hoşkalın.

Hamiş.: Bu arada dün gece futbol ulusal takımızın yenilgisini de izledik. Ben sonuçta değilim. Bizimkisi biraz sık olmakla birlikte her ülkenin rezil olduğu maçlar vardır. Ama maç sonunda bir kaptanın çıkıp üstü kapalı bir şekilde ve tehditkâr bir ifadeyle birilerini itham etmesi hiç yerinde olmadı. Bu muhterem spor yaptığının bilincinde olmalı diye düşünüyorum. Özür dilemekle ya da takımdan affını dileyip meydanı gençlere bırakmakla kimse küçülmez…Aksine büyür.

08 Eylül 2021, Çarşamba 10:04
YAZININ DEVAMI

‘’Gençler 2.‘’

“Amerika Açık”ta ilk haftadan aklımızda başlıca iki konu kalıyor. İlki 5 setlik maçların çokluğu…Diğeri de (Djokovic hariç) hem kadınlarda hem de erkeklerde gerçek bir nöbet değişimi olduğu. Kadınlarda bu bir süredir kendisini hissettiriyordu ama erkeklerde hiç bu denli bariz olmamıştı. Çeyrek finaller geldi ve ortalık 18’lik pırıl pırıl yeteneklerle kaynıyor. Ne güzel. Bir Alcaraz, bir Fernandez, Raducanu, Sviatek, Andreescu, Sinner, Aliassime bu güzel sporun geleceği için umutla bakılan yıldız adayları. En büyükleri 20 yaşında!

Grand-slam oynamaya hak kazanmış bir genç tenisci daha sahaya çıkmadan yitirimli. Çoğu ilk kez böyle bir turnuvada yer aldığından 5 setlik bir maçın nasıl oynanması gerektiğine dair ne bir fikre ne de plana sahip değildir. İlk grand-slam”ine gelene kadar gün içinde sadece 3 setlik maçlar oynamışken, burada daha nefes bile almadan karşısına sabahın ilk ışıklarına kadar süren 5 setlik maçlar çıkar. Şimdiye kadar azami 2 saat maç oynamış bu genç şimdi 3-4 saat kortta kalacaktır. Taş çatlasa 100-200 kişiye turnuva oynamışken şimdi etrafında binlerce seyirci vardır (Sakkari-Andreescu maçı bu sabah 02:20’de bitti ve 3.5 saat sürdü…Normal bir kadın maçının süresi bir saati biraz aşkındır).

Sudan çıkmış balık gibidir bu genç delikanlı/kızcağız. Yemeğini bile seçerken zorlanır. Çoğu daha yeni para yüzü görmüştür. Yanında taşıyacağı bir koç ya da mentoru kaldıracak finansmanı yoktur. İşte bu yüzden yukarıda saydıklarım gibi gençler ve niceleri daha da kıymete biniyor. Zira onlar o yaşta özgüvenlidirler. Ağır-abi ve ablalardan çekinmezler.

Unutmayın ki 2010 yılında, Djokovic, 23 yaşındayken bile üç setlik maçlarda sahada kusuyor ve bu astım krizi sanılıyordu. Kıbrıs Rum Kesiminden bir doktor televizyondan maçı izlerken bunun yediği içtiği saçmalıklardan ileri geldiğini teşhis edip, tüm diyetini baştan düzenleyince adama sanki sihirli değnek dokundu ! Geliş o geliş.

Okuyun Djokovic’in kitabını (Serve To Win!). Acılarla bezenmiş bir gençlikten bugüne seyreden, okutan bir kitaptır. “Kazanmak için Varım” diye Türkçeye de çevrilmiş.

Hoş kalın.

Hamiş...

Hadi işin içine biraz eğlence katalım. Sizlerle bir tahmin yapalım. Bana göre kadınları Krejcikova-Sabalenka galibi kazanır. Sürpriz Sakkari( - Pliskova galibi ) olur. Sakkari ilginç bir kızcağız. Güldüğü vakit öyle bir tebessümü var ki yüzünde melekler açıyor! Konsantre olduğundaysa karşınızda acımasızca abus bir çehre var! Onun fiziği karşısında sakatlıklardan yeni çıkmış ve hala kilolu Andreescu dayanamadı. Pliskova’nın da pes edeceğini sanıyorum ama bu kadının sağı solu belli olmuyor !

07 Eylül 2021, Salı 10:07
YAZININ DEVAMI