Arama

Popüler aramalar

‘’Kadınlarla Zevkli Saatler !‘’

Fransa Açık’ta Nadal karşısında geçirdiği talihsiz bir sakatlık sonrasında tenisi bırakma noktasına gelen Alman tenisçi Sacha Zverev, uzun uğraşılar sonunda tenisin doruklarına yine Roland Garros’ta dönüş yaptı. Sıralaması dondurulmuş olduğundan 22. seribaşı olarak girdiği turnuvada Tiafoe, Dimitrov ve bilhassa Arjantinli Etcheverry gibi müthiş bir toprak oyuncusunu yenerek yarı-finale yükseldi. Şimdi karşısında tipik bir geri oyuncusu olan Norveçli Ruud var. Bu maçı kazanabilmesi için yegane şansı kendi oyununu Norveçliye kabul ettirmektir. Eğer onun geri oyununa ayak uydurmaya çalışırsa tüm emekleri boşa gitmiş sayılır.

Danimarka’dan çıkan belki de en müthiş yetenek olan Rune’yi bile pes ettirdi Ruud. Hani geri oyunundan sıkılıyoruz ama bu adam da bu oyunun hakkını gerçekten veriyor. Zverev’i yeneceğini tahmin ediyorum. Ama fileyle hiç arası yok!
Alcaraz, komşunun çocuğu Tsitsipas karşısında güzel bir antrenman yaptı. Üç sette rakibini derledi toparladı ve soyunma odasına teslim etti. Tsitsipas arkasında sorgu yargıcı gibi bekleyen pederinden bir an önce soyutlanmazsa zirveyi daha çok arar. Gittikçe köreliyor tenisi. Oyununa yeni hiçbir şey katmadı yıllardır.

Djokovic ise mükemmel ötesi bir tenis ile Khachanov’u dört sette geçti. Gerçekten bu adamın atletik yapısı ile hırsına hayran olmamak elde değil. En olmadık yerlerden puan çıkartabilen bir tenisçi. İkincisi yok! Tehlikeli bir rakip olan Rus’u resmen bitirdi. Adam izleyicilerin desteği ile ayakta durmaya çalıştı son sette…Yoksa üçüncü setteki durumdan beter olacaktı.
Yarınki Alcaraz-Djokovic maçının favorisi İspanyol’dur benim için. Ama Nole bu. Şapkasından neler çıkarabileceğini kimse kestiremez.

Kadınlarda ise Dünya 1 Numarası Polonyalı Swiatek rakiplerini emin adımlarla geçiyor. Kadın bugüne kadar tek set yitirmediği gibi 4 seti de halkayla aldı. Bir rakibi de maçı bile bitiremedi! Çeyrek-finalde ise koskoca ABD’nin yegane ümidi Gauff ona ancak iyi bir antrenman verdi. Epey estetik vuruşlarla dolu bir maç izledik.

Feleğin çemberinden geçmiş Brezilyalı Haddad Maia ise Ons Jabeur’u üç sette geçti. Tunuslu ağır-abla birinci servisini bir türlü oturtamayınca, Brezilyalı onun pamuk gibi ikinci servisinden olanca yararlandı. Hele ki ilk seti verip ikinci seti ucundan alınca kendine güveni arttı ve son set 6-1 gibi uçuk bir skorla bitti. Zevkli bir maç izledik
Önceki yazımdaki tahminim bir Swiatek-Sabalenka finaline doğru gidişti. Kanım değişmedi.
Yarın Cuma, erkekler yarı-finalleri, Cumartesi kadınlar finali, Pazar da erkeklerin finali var.

Hoşkalınız.

08 Haziran 2023, Perşembe 14:23
YAZININ DEVAMI

‘’Doğru Yatırımın Önemi…Sam Amca Yine Yok!‘’

ABD, Fransa Açık’ın erkekler kategorisine eleme ve çiftler dahil tam 38 tenisçisiyle katıldı. Bu 38’in 16’sı ana-tablo oynamaya hak kazandı. Elemelerden ana-tabloya sadece 1 raket çıkartabildiler.

Sonuçta Roland Garros’un ikinci haftası tek-erkeklerde ABD’siz oynanacak. Daha önceki yazılarımda değindiğim gibi toprakta oynamak bambaşka bir maharet ister. Toprak sezonundan bir-iki hafta önce göstermelik antrenmanlar hiçbir zaman işe yaramaz. Zira hiçbir toprak kort diğerine benzemez. Aynı kentte olan iki farklı tesisin kortları bile benzemez. Zamanında İstanbul’da birbirlerinde 500 metre uzaklıkta olan Taksim’deki TED ile Maçka’daki İstanbul Tenis Kulübündeki kortlar böyleydi. Birinde kaydığınız vakit tribünlere kadar süzülür, diğerinde yere saplanırdınız. Aynı İtalya Açık’ın oynandığı Roma’daki Foro Italico ile Roland Garros kortları gibi. Ama anlaşılmaz bir şekilde çoğu tenisçi olaya hala yanlış yaklaşıyor.

Günümüzde çoğu yerdeki toprak kortlar ise özünde tenis kortu değil düzeltilmiş kum-tarlalarıdır. Kaydığınız yerde kum-tepesi bırakırsınız…Ardından top gelirken nereye doğru sıçrayacağını öngörmek zorunda kalırsınız.

Onun için toprak gerçek-ustalar ve bazı serseri-mayınlar için bir cennet, diğerlerine cehennemdir.

Olağanüstü yetenekli sporcuları bir yana bırakırsak, iyi bir tenisçi nasıl yetişiyor sorusunun yanıtını bulmak günümüzde zor değil. Pıtrak gibi tenisçi yetiştiren  İspanya, Çekya ya da Muratoğlu Akademisini irdelemek yeterli olacaktır. Keza, İtalya’nın son birkaç yıldır hem erkek hem kadınlarda ortaya çıkardığı eküriyi izlemek doğru yoldur. Ama burada sözkonusu ettiğimiz ülke ve kurumlar önce eğitim sistemlerini uygulayabilecek hocalar yetiştirdiler. 85 milyonluk güzel ülkemizin başlıca sorunu hoca yoksunluğudur. Başka değil!

Roland Garros’ta kadınlar fikstüründe ABD Gauff  ile erkeklerdeki başarısızlığı unutturmaya çalışacak. Ama ilginç olan çeyrek-finale kadar gelen üç raketin son bir-iki yıl içerisinde tenise ara verenlerden oluşuyor olması. Muchova, Pavlyochenkova ve Svitolina.

Sıralaması 19.luğa kadar yükselmiş Çek Muchova  sakatlık ve ameliyatlarla dondurduğu  kariyerine dönüş yaptı. Estetiksel oyunuyla “Kadınların Federeri” lakabı takılan Muchova çeyrekte kendi gibi ameliyatlarla boğuşan Rus Plavyachenkova. 11.liğe kadar çıkmıştı bu 31 yaşındaki raket…Fransa’da final, diğer grand-slamlerin hepsinde çeyrek oynamış biri. Dizlerindeki rahatsızlıklarla 350’lere kadar düştü. İkinci baharını yaşamaya çalışıyor. Ukraynalı 28’lik Svitolina ise herkesin sevgilisi Fransız Monfils ile evlenip hamile kalınca 2021’de bıraktığı tenise ancak döndü.

Muchova, Pavlychenkova’yı yenince yarı-finale geldi. Svitolina’ya ise Sabalenka ağır geldi. Çok mücadele etti ama Belaruslu fevkalade güçlü ve bu gücünü de artık daha rasyonel kullanmaya başlayınca tenisin zirvelerinde uzun süre kalacağa benzer.

Gauff’un Swiatek’i zorlayacağını, ama Jabeur’un da doping suçlusu Haddad Maria’yı kolay geçeceğini tahmin ediyorum. Ama bir Swiatek-Sabalenka finaline doğru gidiş var. Bu tahminimi bir tek Muchova’nın bozabileceğini düşünüyorum…Ama Sabalenka  gerçekten olağanüstü güçlü bir kadın. Muchova’ya da ağır gelecektir.

Erkeklerde ise Alcaraz, Tsitsipas karşısında iyi bir antrenman yaptı. Djokovic ise Khachanov karşısında “benim her durumda sizlerden bir fazla vitesim var” dedi. Bu adam kadar, en zor durumda bile puan alıcı vuruş yapabilen ikinci bir tenisçi yok.  İyi bir yarı-final izleyeceğiz, Perşembe günü.

Ruud ile Rune arasındaki maç ya fevkalade zevkli ya da sıkıntıdan zaplayacağınız bir mücadeleye sahne olacaktır. Biteviye bir geri oyunu izleyiciyi yoruyor. Ben açıkçası başka bir maça geçiyorum böyle durumlarda. Estetik yoksunu, hiçbir zeka unsuru taşımayıp salt kaba güce dayanan hiç bir şeye tahammülüm yok! Rune biraz olsun voleye gelmeye başladığından belki durum değişir ama sanmıyorum. Ruud ona bu fırsatı vermeyebilir. Göreceğiz.

Zverev’in bu formu ve geri dönüşünün hırsıyla ile Arjantinli Etchevery’i zorda olsa geçeceğini düşünüyorum. Alman raket her zaman tenis için bir artı değerdir.

Hoşkalın.         

07 Haziran 2023, Çarşamba 09:19
YAZININ DEVAMI

‘’MEVLANA !‘’

“Ya Olduğun Gibi Görün Ya da Göründüğün Gibi Ol !” Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin bu şahane özdeyişine maalesef dünyanın belki de en atletik şampiyonu hiç mi hiç uymuyor. Evet, Sırbistan vatandaşı Novak Djokovic’tir söz konusu kişi. Roland Garros’un ilk günlerinde yine amacı maksadını aşan iddialarda bulundu! Üstelik bu kez siyasete bulaştı. Neymiş efendim : Kosova Sırbistan’ın yüreği imiş!

%95’e yakını Müslüman Arnavut olan, 2008 yılında bağımsızlığını ilan edip Avrupa Birliği Üyesi olmuş bir ülkeden bahsediyor. Artık “laf-ı güzaf” mı dersiniz yoksa “cahil cesareti”mi dersiniz sizlere kalmış. Lakin, “ben beynimle suyu arıtırım” cinsinden bilimi bile soyutlayan manasızlıklar yumurtlayabilen biri ne denli sevilebilir ya da güvenilir orası meçhul! Ama hazret bu lafı eder etmez oralarda maalesef hava ısındı! İstanbulu’un efsane karakterlerinden ‘Sakallı Celal’e ait bir özdeyiş vardır “bu denli cehalet ancak okuyarak olur” diye…Cuk oturuyor buna!

Ama izleyicileri kısıtlayan bir kurallar manzumesi olmadığı için onlar tepkilerini dün Fokina maçında ortaya koymaktan çekinmediler. Kariyerinin sonbaharını yaşayan bu büyük atletin zaten hassas olan sinirlerini daha da germemesi kendi yararına olacaktır. Zorlayarak kimseye kendinizi sevdiremezsiniz ki! Hele ki böyle ipe sapa gelmez iddiaları desteklerseniz en zorlandığınız anda tepkiyle yüzleşirsiniz. “Hırs mantığı aştığında sakıncalı olur”.

Kosova Olimpiyat Komitesi hemen gerekli mercilere başvurarak durumu protesto etti ama klasik, etliye sütlüye dokunmayan bir yanıt aldılar. Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) ve Fransa Tenis Federasyonu (FFT) ve Uluslararası Tenis Federasyonu (ITF) Grand Slam Turnuvalarının kurallar kitabında oyuncuların siyasi söylemlerde bulunmalarını kısıtlayan bir madde olmadığını belirttiler.

Gerçi bu yanıta şaşmamak gerek. Tenis oyuncuları arasında pek rastlanmayan entelektüellikteki Rusya vatandaşı Khachanov da siyasi görüşlerini paylaşmıştı. Ermeni kökenini sürekli öne çıkarmayı seven bu raket, “Avustralya Açık” esnasında “Artsakh” olarak andıkları “Karabağ”ın Ermenistan’a ait olduğuna dair mesajlar vermişti. Zaten hassas olan ilişkiler körüklenmiş ama Azerbaycan’ın protestoları yine suya sabuna dokunmayan bir şekilde geçiştirilmişti.

Bunların haricinde ne mi oldu Roland Garros’ta? Seyboth-Wild gibi gerçek bir “star” girdi tenis dünyasına. Hem de elemelerden çıktı geldi. Yıllardır bu denli zeki, yetenekli ve sempatik “serseri mayın” görmedim. Üstelik bu “mayın” kalıcı olacak göreceksiniz. Zaten topraktan nefret eden Medvedev’i saf dışı bırakırken bu spora gönül verenleri bahtiyar etti. Federer ve Nadal gibi teniste yeteneklerini estetikle kavuşturabilenlerin yokluğunda Brezilyalı raket adeta taze bir nefes gibi geldi. Açıkcası artık kortta robot görmeye tahammülüm yok…Ya çok daha insani değerlere sahip kadın tenisine geçiyorum ya da kapatıyorum beyaz camı. Hoşkalın.

03 Haziran 2023, Cumartesi 12:57
YAZININ DEVAMI

‘’Tenis Roland Garros’tur!‘’

Tabii ki bu benim şahsi fikrim. Aksini söyleyecek ya da alternatif gösterecek çok insan vardır. Ama kimse Roland Garros’tan daha zor bir grand-slam vardır diyemez. Bu kızıl çamurun üzerinde hatta bazen içinde (!) 5 set üzerinden mücadele etmek çok ama çok zordur. Bu nedenle Rafa Nadal’ın rekoruna erişilebileceğini adeta olanaksız görüyorum. Zaten öyle gözüküyor ki teniste çok uzun bir süre hiçbir raket diğerleri üzerinde (Federer, Nadal ve Djokovic gibi) kesin bir üstünlük kuramayacak ve bu güzel sporu domine edemiyecek. Bu üçlü adeta hükmediyordu tenise. Aralarındaki rekabet ise sporseverlere bambaşka bir tat veriyordu. Dikkat ediyorsanız tenis-severler yerine spor-severler dedim…Zira bu üçlünün arasındaki rekabet tenisi sadece fiziken globalleştirmekle kalmadı, onu her eve, her haneye sevdirerek soktu.

Bu üçlü varken insanlar acaba hangisi şampiyon olacak merakındaydı. Şimdi işler tersyüz oldu. Fikstürün içindeki 120 katılımcıdan hangisi sıyrılacak diye düşünüyoruz ! Bazılarını sayayım: Alcaraz, Djokovic, Medvedev, Tsitsipas, Ruud, Rune, Auger Aliassime, Shapovalov, Zverev, Sinner, Korda, Tiafoe, Rublev, Karatsev. Kadınlarda ise Swiatek ile Sabalenka ve diğerleri!

Önce Federer’in emekli oluşu, şimdi de Nadal’ın müzmin sakatlığı, tüm ilgiyi Djokovic’e yöneltti. Tenis Dünyasının en atletik, en başarılı ama ne yazık ki en sevilmeyen şampiyonlarından biri olan Sırp raket acaba sepetteki gençlere karşı üstünlüğünü sürdürebilecek mi? Artık çocukları bile inandıramadığı saçma sapan inançları sonunda karşılaştığı yasaklar da ona hiç yardımcı olmadı. Bu nedenle maç eksikliği çektiği, son turnuvalarda aldığı kontrast sonuçlardan belli oluyor. Bakalım bu eksikliğini Roland Garros’ta nasıl kapatacak?

Turnuvanın 1 no.lu seri başı olan İspanyol Alcaraz formda olmakla birlikte, işittiğime göre, tam atlatamadığı bir sakatlığı varmış. Zaten Roma’da ikinci turda adı bile duyulmamış bir vatandaşına olan yenilgisi şüpheleri doğrular nitelikteydi.

Medvedev ise fevkalade formda ama bir türlü sevemediği bir zeminde başarı arayacak. Son zamanda ortaya çıkan Rune gibi gençleri ise ben hala serseri-mayın statüsüne koyuyorum. Grand-slam’ler, iki günde bir oynanılan 5 setlik maçları ve izleyicilerin müthiş etkisiyle bambaşka bir tecrübe gerektirir. Unutmayalım ki grand-slam’lerin serseri-mayını çok olur. Yine son zamanlarda peydahlanan ABD’li tenisçilere ise en ufak bir şans bile tanımıyorum. Çoğunlukla toprakta sudan çıkmış balığı andırıyorlar. Belki Tiafoe derim!

Rus ve Belaruslu tenisçilere olan saçma sapan yaptırım ise hala sürüyor. İsimlerinin yanına bayrakları konmuyor ! Birincisi, acaba bu kimi ya da neyi etkiliyor…Sıfır! İkincisi savaşı çıkaran sahadaki tenisçiler değil. Spora siyaset neden sokuluyor. Kaş yapayım derken göz çıkarılıyor. Alt tarafı Ruslarla Ukraynalılar karşı karşıya geldiklerinde istemiyorlarsa birbirlerinin elini sıkmazlar. Kendi tasarruflarıdır. Gerisi tam bir çadır-tiyatrosu! Bilhassa kadınlarda bu düşmanlık daha belirgin. Yazık.

Kadınlardan bahsederken onların fikstüründe Polonyalı Swiatek’in hükümranlığı sürüyor. Ancak bu tenisçi favori girdiği her turnuvada olmadık yenilgiler aldı. Başlıca rakibi Sabalenka

ise her turnuvada oyununu biraz daha geliştiriyor. Müthiş gücüne az bi zeka kattı ve müzmin çift-hatalarını bile azalttı! Sakkari ve Ons Jabeur ile evsahibesi olan Garcia’yı unutmayalım. Artık Gauff’un bir patlama yapmasını beklemek hakkımız. Yılların şampiyonu Svitolina doğum sonrası kortlara bir döndü pir döndü! Turnuva bile kazandı döner dönmez.

Bizim oyuncularımız Cem İlkel ile Altuğ Çelikbilek ne yazık ki Roland Garros elemelerinin ilk turundan çıkamadılar. Kadınlarda ise bir tek jünyorlarda Melisa Ercan ile temsil edilecek gibi gözüküyoruz…Fikstür henüz ortaya konulmadı. Jünyor kızlarda Sonay Kartal isimli bir oyuncu var. İngiliz bayrağı altında oynuyor!

Yazılarımı önümüzdeki günlerde sürdüreceğim…Hoşkalınız.

28 Mayıs 2023, Pazar 14:36
YAZININ DEVAMI

‘’Acı günlerin tesellisi‘’

Acı günlerde dostların yaklaşımı özellikle değerlidir. Hele ki bu paylaşımlar dünyanın öte ucundan geliyorsa. Aşağıda biri dünyanın en saygın ve bir tenis yıldızı kadar tanınan tenis hakemlerinden, içi dostluk dolu bir iyi insan, Muhammed Lahyani, diğeri de tenisin efsanelerinden Mansur Bahrami’den olmak üzere iki mesaj var. Tercümeleri ile birlikte yer alıyorlar.

Sevgili Bekir,
Umarım ailecek iyisiniz?
Bu acı haberlerden çok üzüntülüyüm.
Kahramanmaraş’taki depremden etkilenen tüm vatandaşlarına en iyi dileklerimi iletirim.
Tüm dua ve düşüncelerim bu felaketten etkilenenlerledir.
Tanrı bu acı günlerde senin, ailen ve tüm halkınla birlikte olsun.
Artık bu yıl dünyanın herhangi bir köşesinde görüşebilmek ümidiyle…
Mohamed Lahyani
__________________________________________________________________________

Merhaba Sevgili Dostum,
Bu deprem çok acı ve üzücü. Sağ salim olduğunu umarım? Tüm dualarım sizinle ve tüm Türkiye ile birliktedir.
Sana ve eşine en iyi dilekler…
Mansour Bahrami

08 Şubat 2023, Çarşamba 16:58
YAZININ DEVAMI

‘’Uzakdoğulular geliyor!‘’

Gerçekten de Uzakdoğulular geliyor…Hem de büyük bir süratle, üstelik te çok kalabalıklar! Anımsarsanız bu yolu onlara Çinli Li Na açmıştı…2011 Fransa Açık şampiyonluğuna ulaşarak.

 

Tenis bir oyuncuya yapılan yatırımın meyve vermesi için en optimist bir varsayımla 7 yıl gerektiği saptanmışken 10 küsur yıllık bir süre içerisinde şampiyonluklara ulaşmak yapılan yatırımın ayaklarının ne denli yere bastığını gösterir. Üstelik dünyadaki her 5 kişiden birinin Çinli ve her 10 kişiden ikisinin Hintli olduğunu düşünürseniz yaklaşan gücün cesametini/hacmini gözünüzde canlandırabilirsiniz.

 

Avustralya Açık’ın sonunda uzakdoğulu raketlerin aldıkları sonuçlar şöyle :

 

Tek Erkekler:   4.tur.

Tek Kadınlar:   4.turda iki raket.

Çift Kadınlar:   Finalist.

Karışık Çift:       Finalist.

Oğlanlar:          Yarı-Finalist

Kızlar:                Yarı-Finalist

Çift-Kızlar:        İki yarı-finalist + 1 Finalist.

 

Ve geldik tek-kadınlar finaline (Rybakina/22 - Kazakistan vs Sabalenka/5 - Belarus). Önceki yazımda yazdıklarım neredeyse tam gerçekleşti. Maç tümüyle bir güç gösterisine sahne oldu. Hem forehand’ler hem servislerle. Sabalenka maç öncesi söyleşisinde bir süredir ruh dinginliği üzerine terapi gördüğünü ve eskisi kadar kendi kendini yiyen biri olmaktan soyutlandığını öne sürüyordu. Anlaşılan terapi başarılı olmuş ki ilk seti rakibine verdikten sonra geri gelip üstüste iki setle maçı bitirdi. Belaruslu sporcu uzun zamandır kovaladığı bir grand-slam kupasını ele geçirdi. Finali yitirmiş bile olsa Rybakina bu turnuvadaki performansı ile gelip geçici bir raket olmadığını ortaya koymuştur.

 

Tenis Yöneticileri sanki savaşı onlar çıkarmış gibi Rus ve Belarus’lu sporculara kısıtlama koydu. Şu Tanrı’nın işine bakın ki Melbourne’da kadınları bir Belarus’lu kazandı. Erkeklerde de bir Rus yarı-final oynadı. Bir diğer Rus, Medvedev turnuvanın favorilerindendi. Ne garip bir kısıtlama bir sporcunun milliyetini göstermemek. Ne oldu yani…Kime neye faydası var böyle salakça bir yasağın! Kendi acizliklerini daha belirgin ortaya koyamazlardı. Bir deli kuyuya taş atar, 10 akıllı çıkaramaz !

Erkekler finalinde Yunanlı tenisçi sanki bu arenaya yeni çıkıyormuşçasına heyecanlı ve basit-hatalar silsilesi içerisindeydi. Diğeri ise son derce sakin, hatta servis esnasında taciz eden sarhoş serseriler bile sanki yokmuşçasına dingindi. Ardından “Djokovic en iyi oyununu ateşli zamanlarında oynar” saptamasının ne derece doğru olduğunu kanıtladı. Tsitsipas oyununu değiştirmediği takdirde maçın uzun sürmeyecekti anlaşılan. Önce 4-1 sonra 5-2 oldu ve 36 dakikada ilk set bitti (6-3).

Tsitsipas’da bizimle aynı fikirdeydi ki ikinci sette daha atak bir oyun ortaya koydu. Ancak basit-hataları o denli çoktu ki Djokovic bunları sömürerek ikinci seti de 7-6 altı. Açıkcası her iki oyuncu da şimdiye kadar file önünü unutmuş, habire servis çizgisi ardından vur babam vur bir oyuna dönmüştü. Oldu durum 2-0 ve Sırp raket çay-molası aldı!

Üçüncü sete birbirlerini kırmakla başladılar. Önce komşu çocuğu sonra diğeri. Sonra Sırp yine dizginleri ele aldı ve öne geçti. Şimdi Djokovic kaçıyor Tsitsipas kovalıyordu. Böylece tie-break’e gelindi. Sırp önce farklı ileri geçti. Sonra biraz sıkıştı (6-5) ama maçı bırakmadı ve seti de 7-6 alarak noktayı koydu (6-3, 7-6, 7-6).

Bu şampiyonlukla Nadal ile durumları eşitledi ve tekrar Dünya 1 numarası oldu.

•            Çift-Kadınları efsane Çekya’lılar Krejcikova-Siniakova kazandı. Japonları 6-4,6-3 yendiler.

•            Çift-Erkeklerde “Wild Card” ile turnuvaya girebilen evsahipleri Hijikata-Kubler mutlu sona ulaştı.

•            Çift-Oğlanlarda ABD’li Tien/Williams, Belçikalı Bolckx ile partneri Brezilyalı Fonseca’yı yenerek kazandı. Tien ve Blockx aynı gün tek-oğlanlar finalinde de karşılaşmış ve Belçikalı muzaffer çıkmıştı.

•            Kızları Rus Korneeva kazandı. Finaldeki rakibi bir başka Rus Andreeva idi. Andreeva ilk turda bizim Melisa Ercan’ı yenmişti.

•            Çift-Kızlarda Slovak Jamrichova-İtalyan Urgesi, Japon Kinoshita/Saito’yu alt etti.

•            Tekerlekli sandalye kadınlarda statüko değişmedi…De Groot(HOL) ezeli rakibi Japon Kamjii’yi yine yendi ve şampiyon oldu (0/6, 6/2, 6/2). Erkeklerde ise İngiliz Hewett, Japon Oda karşısında kazandı. Quad’da ise Schroeder(HOL) vatandaşı Vink’i yenerek kupayı kaldırdı.

Avustralya Açık bitti. Açıkcası ne çekişme ne de oyunların kalitesi beni tatmin etmedi. Görüştüklerimin %90’ı bu düşüncemi paylaştı. Maalesef rekabetsiz tenis pişmemiş yemeğe yemeğe benziyor. Büyük bel bağlanılan gençler beklenileni vermiyor. Alcaraz da bir çözüm olmayacak. 

Sizlere iyi bir hafta diliyorum. Hoşkalınız,

Bekir Emre

29 Ocak 2023, Pazar 15:36
YAZININ DEVAMI

‘’Avustralya’da Sona Doğru‘’

2023 yılının başındayız. 4 grand-slam turnuvasının ilki Avustralya’da oynanmakta. Her turda sürprizin biri diğerini izliyor. Hal böyleyken tüm tenis camiasında en fazla yer alan ilk konu Djokovic’in sarılı bacağı “acaba gerçek bir sakatlığı mı betimliyor” ?

Maalesef dünyanın en büyük atletlerinden biri olan bu Sırp Şampiyon neredeyse her hareketiyle bir şüphe bulutu yaratıyor. “Ben beynimin gücüyle suyu bile arıtabilirim” gibi bilime karşı çıkan olmadık saptamalarda bulundu. Ardından aşıyı reddetti…Onunla kalmayıp resmi formlara yalan beyanda bulununca uzunca bir süre bir otele adeta kapatıldı. Bununla da kalınmadı ve sınır dışı edildi. Tüm bunlar insanlarda ona karşı olan güven ve sempatiyi paramparça etti.

Dünyanın 1 numaralı atleti uzun bir süre turnuvaların bazılarına kabul edilmedi. Bu yüzden sıralamada geriye düştü. Onca süredir yitirdiklerini toplamaya çaba sarfetti. Başarılı da oldu. Normalde yasağı 3 yıl iken, hemen ertesi yıl burada yer alabildi. Fikstür de ona yardımcı oldu ve pek yorulmadan finale geldi. Hele son maçındaki rakibi ona antrenman bile veremedi! Derken, oğlunu tüm kariyeri boyunca sorunlu davranışları ve fikirleriyle resmen baltalamış olan babası yine ortaya çıktı. Bu kez oğlunun taraftarları bile isyan etti.

Djokovic, Pazar günü komşumuzun oğlu Tsitsipas’ın karşısında şampiyonluk mücadelesi verecek. Avustralya seyircisi tam onu bağışlamaya yüz tutmuş iken, siyasi bağnazlık tüttüren bir babanın oğluna pek pozitif bakılmayacağını düşünüyorum. Korta çıkanlardan birinin tarihin en büyük şampiyonlarından biri olmasından çok, siyasi bir fanatiğin oğlu olduğu hissi ağır basacaktır. Zaten sabırlı ve hislerine hakim birisi olmayan Novak Djokovic için çok zor bir durum. Hele ki rakibinin taraftarı Avustralya’daki en kalabalık azınlık iken! Onu sinirlendirmek için her yolu deneyeceklerdir. Ve biliyoruz ki onlar bu işte pek ustadır! Üstelik baba Apostolos Tsitsipas ta holiganlık açısından Srdan Djokovic’ten pek farklı değil. Tribünlerden atılmışlığı bile var.

Ama Tsitsipas’ın şampiyonluk için izleyiciye gereksinimi olduğunu düşünmüyorum. Zaten tarafsız bir sahada onun karşısında ucundan kaçırdığı bir grand-slam şampiyonluğu var. Oradan ders almıştır kanısındayım.

Kadınlarda ise final yarın (Cumartesi). Rus iken Kazakistan tabiyetini seçen Rybakina ile Belarus’lu Sabalenka kozlarını paylaşacak. Daha sakin olan, daha planlı oynayabilen Rybakina benim favorim. Ancak karşısında öyle bir güç var ki bazen karşısında kimse tutunamıyor.

27 Ocak 2023, Cuma 15:58
YAZININ DEVAMI

‘’Garip Bir Turnuva !‘’

60 yıldır tenisin içindeyim. Eğer bu denli garip bir grand-slam görmedim desem inanır mısınız ?

Müşterek bahsi sürprizlere oynayanlar herhalde ömürlerinde görmeyecekleri bir varlığa kavuşmuşlardır!

Tabiki kazanma yüzdesi en yüksek tenisçi erkeklerde Djokovic, kadınlarda ise Sabalenka. Benim gönlümde Rublev ile Linette var. Yarı-finaldeki sekiz raket arasında seviye aşağı-yukarı aynı. Bir tek ABD’li Tommy Paul daha düşük gibi duruyor. Zaten aralarında seri-başı olmayan bir o var. Kadınlarda ise seri-başı olmayan bir tek Linette var.

Esas ilginçlik çift-erkeklerde. Yarı-finalistlerin sadece biri seri-başı (İspanyol Granolllers ile Arjantinli Zeballos). Çift-Kadınlar çok dişe diş. Üç çift 1., 2. ve 10. Seri-başından oluşuyor. Dünya 1 numarası olarak efsaneleşen Çek çift Krejcikova-Siniakova’nın karşısına büyük bir olasılıkla ABD’nin üzgün baş-aktörleri Gauff ile Pegula gelecek. Yeterki Japon çifti aşsınlar. Esasen bir grand-slam çiftler şampiyonu olarak Japonları görmek te güzel. Uzak-Doğulular fevkalade güçle tenisin doruklarına doğru geliyorlar. Sporun her branşından kafa çıkarıyorlar. Çok farklı iki uç olan futboldan tenise kadar her yerde fevkalade disiplinli bir şekilde varlar.

Gençler küçücük Danimarka’dan tutun devasa ABD’ye kadar her ülkeden çıkmaya başladı. Hepsi de fevkalade atletler.Ama iş kafaya gelince orada durun. Daha düne kadar ITF turnuvalarından çıkamayan birileri (ben bunlara serseri mayın diyorum!) grand-slam’e kapağı atar atmaz karşısındaki bir yıldıza küstahlık edebiliyor. Rune ile Broksby’nin karyer sahibi rakiplerinin avuta giden vuruşlarına alttan gölge-vuruşu yapmaları gibi. Artık nezaketsiz mi dersiniz hazımsız mı bilemem.

25 Ocak 2023, Çarşamba 14:24
YAZININ DEVAMI