Arama

Popüler aramalar

‘’Kara gün dostu Tümer‘’

İbrahim Akın’daki ısrara rağmen Ahmed Hassan tercihi Beşiktaş forvetine hareket getirmeyi sağlamıştı. Siyah-Beyazlılar sayısal eksikliğe düştükten sonra ise Tayfun’lu orta alanda direnç zafiyeti baş gösterdi. Üstelik Okan ve Fatih de alışılmadık top kayıplarıyla oynuyordu. Del Bosque ikinci yarıya Samsun’da olduğu gibi 10 kişilik takımını sete çekti. Sürpriz çıkışlar içinde kenarlardaki Ahmed Hassan’la Tümer kozlarına yöneldi. Tümer yine Samsun’da olduğu gibi eksik takımında yoktan var etmeyi ikinci kez başaran isim olarak önce çıkmayı başardı. İlk golde Ahmed Hassan’a yaptığı nefis ortadan sonra kendine has marifetleriyle galibiyet golünün altına da imzasını attı. Ama maçın en çalışkan ve en yararlı oyuncusu sağ kenardaki Ahmed Hassan’dı... İstanbulspor, Beşiktaş’ın eksikliğinden yeteri kadar yararlanacak ofansif planlamayı beceremedi. Mustafa Doğan’ın oyuna dahil oluşu da nispeten defansı toparladı. İbrahim Akın’daki gereksiz ısrar nedeniyle Del Bosque’yi anlamak zor. Tayfun tercihi de doğru değildi. Üstelik her maç çok lazımmış gibi Fran’sız yapamamak da İspanyol teknik adamın ölçülü davrandığından söz etmek zor.

06 Aralık 2004, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Korktuğu gibi olmadı‘’

Ligin tartışmasız en başarılı tandemi Galatasaray’da. Song ve Tomas’ın kademe anlayışları, çabuklukları, hamle zamanlamalarındaki doğruları, birçok açığı kapatıyor. Dün gece de ilk yarım saatte fazla yük taşıdılar. Gençlerbirliği, Ali Tandoğan ve Filip ile kenarlardan Youla ve zaman zaman da Mustafa Özkan’la göbekten etkili atak girişimlerine soyunduysa da bu atak denemelerinin tümü göbekte eridi. Ev sahibi Orhan Ak’ın golünden sonra bir vites oyundan düştü. Attığı gole kadar maçın durgun oyuncusuydu Hakan Şükür. Ancak galibiyetin perçinlenişinde onun şık vuruşunun rolü de çok büyüktü. Sonrasında da partneri Necati daha nefis bir misilleme ile takımına katkıda bulundu. Gençlerbirliği yediği ilk golden sonra da oyun disiplinini koruyamadı. İkinci yarı skora ortak olmak için risk aldılar, bu da onlara pahalıya patladı. Galatasaray ise savunmasının başarısı, geçen haftalara oranla güçlenen fiziki konumu ile akılcı oynayarak, önemli bir üç puan aldı. Sabri 90 dakikanın büyük bölümünde takımının taşıyıcılığını üstlenen isimdi. Cem Deda da fazla hata yapmadan başarılı bir müsabaka yönetti. Galatasaray derbi öncesi bir puan kazasına uğramamak için temkinli başladığı maçı tahmininden daha kolay kazandı.

05 Aralık 2004, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ciddi misin Bosque?‘’

Çakılı kalmışsa dedim; çünkü öyle oldu... Hadi bir düşünce eksikliğiyle ilk onbire koydun. Peki ilk 45 dakika, o da yetmedi, 70 dakika neyi seyrettin?Standard Liege gibi vasat ve savunması çok demode, kademe yeteneği bulunmayan bir ekibe karşı, İbrahin Akın’ınki dışında pozisyon yoktu.Beşiktaş forveti hücumda tek topa basıp yüzünü kaleye dönemedi. Okan’ın attığı golün türü, ikinci 45 dakikaya hiç tereddüt etmeden Ahmed Hassan’la başlamanın ilham kaynağı idi.Seyretti Del Bosque... Ne soyunma odasında, ne de maç içinde oyuna bir türlü konsantre olamadı.“Tümer - Sergen niye birlikte oynamaz” diye bağıranlar, Samsun maçı sonrası seslerini bir kat daha yükseltmişlerdi. Gördük... Sıradan bir Avrupa takımına karşı ilk 15 dakika hariç, üç gün önceki Tümer’in ‘T’si yoktu sahada. Haa; Fran’ın performansı bu haldeyken tercih sebebi olmaz mıydı? Elbette olurdu... Yine de standart bir takım savunması için bile bir ekipte topu ayağına gelmesini bekleyen iki kişi oldu mu, çabucak bir kişi eksik oynuyor durumuna düşüyorsunuz. Vizyonu geniş Del Bosque bununla da yetinmeyip bu ikilinin arasına bir de İbrahim Akın’ı dahil etti.Gerçekçi bir takımın ilk onbirinin tahammülü bu üç oyuncudan ancak birinin oynaması ile sınırlıdır. Çok alternatifli bir kadrosu var diye lanse edilen Beşiktaş, bu üçü de orta alan menşeili ve normalde ancak bir tanesinin görev yapabileceği koşullarda, ikisini forvet, birini forvete yakın orta alan kimliğiyle kendisi için çok önemli bır sınavda kullanmak zorunda kaldı.Standard Liege maçındaki takım konumu bu açıdan hem Beşiktaş’ın transferdeki abur - cuburluğunun, hem de Del Bosque’nin hala ayağının yere basmadığının kanıtıdır.Diğer gerçek ise; İbrahim Akın, Sergen, Tümer, Ahmed Hassan tarzı oyuncuların bugünkü futboldaki yerinin ancak ikinci yarılar ya da son yarım saatler için geçerli olduğudur.

03 Aralık 2004, Cuma 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hedef kalmadı‘’

İbrahim Akın’la Sergen’e, Tayfun’la Tümer yanaşarak forvetin gücü oldu. Bu anlayış Beşiktaş’ın pozisyon üretimine pek bir yarar getirmediği gibi, orta alan etkisini de kaybettirdi. Standard Liege’in savunmasından çıkan toplar bu düzende karşı kontralarla Siyah - Beyazlı kalede daha çok pozisyon şansı tanıdı rakibe. Oysa, kademeden yoksun savunması Belçika ekibinin yumuşak karnıydı. Nitekim sadece Okan’la gerçekleşen bir araya sızma hamlesi beraberinde Beşiktaş’ı öne geçiren golü getirdi. Ali Güneş sağ kanatta ilk kez bu kadar tutuktu. 3 gün önce Samsun karşısında şov yapan Tümer ilk 20 dakikadan sonra sahada pek görünmedi. Orta alan sadece Okan’ın enerjisine terkedilmiş, Standard Liege’in sahayı kullanmadaki özgürlüğüne maç boyu bir önlem getirilememişti.İkinci yarının ortalarından sonra fizik olarak da yıpranınca Standard Liege’in tamamen Beşiktaş yarı sahasına yerleşmesi engellenemedi. Organize olmasa da sağlı - sollu atakların birinde gelen beraberlik golü Beşiktaş’ın UEFA’daki yolculuğuna da bizce son verdi. Del Bosque büyük bir tercih yanlışlığı yaptı. Daha ilk yarıda Sergen - İbrahim Akın etkisizliğini görmedi. İş işten geçtikten sonra sahaya sürdüğü Pancu - Ahmed Hassan ikilisinin çok daha işe yarayacağını düşünmeliydi.Her ne kadar saha içi sıkıntıları çok yoğun olsa da Beşiktaş’ın sıradan bir Avrupa takımı olan Standard Liege’i rahatça geçmesi gerekirdi. Kartal ligdeki iddiasından sonra Avrupa yolculuğunu da noktaladı. Ve yıllar sonra hedefsiz bir ekip olarak kaldı.

02 Aralık 2004, Perşembe 09:11
YAZININ DEVAMI

‘’Seyirci bıçak gibi kesildi‘’

Futbol seyircisinin tribünden ani çekilişinin sebebi, çakı-bıçak düellolarında ‘niyazi’ olmak korkusu muymuş sadece!Değilmiş galiba...Bedava bilete ilk kez kırmızı ışık yandı ve tenhalaştı ortalık...Aslında yöneticisi de seyircisi de bu işi biliyordu.Bizdeki futbol, para verilerek izlenmeye değecek cinsten değildi.Bedava futbolun seyircisi paralı olsa ters düşerdi.Tek koşul, bedava seyrettirilirse izlenmeye değer süsü verilebilirdi.Her türlü zorlamaya, binbir çeşit kamuflaja rağmen olmuyor.Tenhada gebe kalan, açıkta doğuruyor...Hangi Beşiktaş?Konya’da 1-0 öndeyken 10 kişi kalan rakibine yenilmekten son dakikada kurtulan bir Beşiktaş...Samsun’da bu kez kendisi 10 kişi kaldıktan sonra rakibine 4 gol atma becerisi gösteren bir Beşiktaş...Bu takım, futbolun neresinde acaba?Hangi ebatlarda bir standardın içinde gösterilebilir?Futbol belki hala sonucu önceden bilinmeyen yönü ile çok cazip. Ne var ki, konu Beşiktaş ise futbol topu sahada çoğu kez ‘zar’ı andırıyor.Beşiktaş ceza alanı rakip biraz yüklendiğinde voleybol sahasına dönüşüyor.En uyumlu ikili bulundu diye lanse edilen ‘Emre-Mustafa Doğan tandemi’nin Konya’dan sonra Rize’de de mukavemet gücünün yetersiz olduğu ortaya çıktı.Amatörce diye nitelendirilen elle oynamalar, gücün bittiği yerde başlayan panik refleksleri...İlah-i Alex!‘Es kaza’ Aurelio’nun attığı golün sahibi o olsa idi veya herhangi bir 90 dakikada Tümer’in Samsun’daki resitali ona nasip olsaydı, ayağa kalkmıştı Türkiye...Alex’in heykeli sadece Kadıköy’e değil, aynı anda tüm spor programlarının stüdyolarına bir gecede dikiliverecekti.Toteme tapanlar bile bu denli şartlandırılmaya zorlanmamıştır herhalde.Millet Mars’a gidiyor, biz hala diyoruz ki ‘en güzel göz Meral’de!..’

30 Kasım 2004, Salı 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tümer şov!‘’

Forvette eksilen Beşiktaş, İbrahim Akın’ı tek bırakıp, oyun istifini hiç bozmadı. Zorluğun büyüğünü de Siyah - Beyazlı savunma ile Ahmet Yıldırım çekti. Beşiktaş, forvette tek kalınca sayısal fazlalık avantajını savunmasından bir kişiyi ileri sürerek veya oyuncu değiştirerek değerlendirmesi beklenen Samsunspor’da ise Ertuğrul Sağlam hiç oralı değildi. Böylesi bir düşüncesizlik, gafına ve oyun hovardalığına Beşiktaş’ın dahi duyarsız kalması mümkün değildi. Fran’ın yerine giren Tümer, eski takımının canına ot tıkaması için adeta başka gezegenden ışınlanan futbol sihirbazı kılığında inmişti sahaya. 2 ya da 3 kişilik mücadele etmedi. Ama 5 kişilik iş yaptı. Ahmed Hassan’a boş kaleye attırdığı golün yanında muhteşem bir de frikik golü kaydetti. 2-1’den sonra ise Mustafa Çulcu şov zirveye tırmandı. Önce Beşiktaş Tümer’le, sonra Samsunspor Kais ile ‘Made in Çulcu’ penaltılarını sayıya çevirip, skorbordu zenginleştirdiler. Sonuçta haftaların siftah için debelenen ekibi Beşiktaş, Samsun’da büyük voli vurdu. Çulcu eyyamcılığı da tavan yaptı.

29 Kasım 2004, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Devre kaybı!‘’

Dört gün önceki Rize maçında Kartal’ın takımsal defoları arka arkaya poz vermişti aslında. Herhalde Del Bosque’nin o gece elinde fotoğraf makinesi yoktu. Aslında olsaydı da yapacağı fazla birşey bulunmuyordu. Bu takımın fizik kalitesi üçüncü sınıf. Bel bağlanan oyuncuların formu berbat, motivasyon desen hakgetire. Koşma kabiliyetini henüz yitirmemişken biraz mücadele gücü ile boy gösteriyordu Kartal. Bu özellikle de kaybolunca şimdi sahada 1970’leri anımsatan bir ekip profili hakim. Siyah-Beyazlı oyuncuların en büyük hüneri her pozisyonda mükemmelce yere kapaklanabilmek. Bir de yediği gollerde amatör düzeyin en dibini bulma yarışını iyi götürüyorlar. 13 transfer yapan bir ekipte Carew sakatlanıyor, oyuna girecek forvet özelliğine sahip biri yok. Beşiktaş’ın Konya’da 10 kişilik bir rakip karşısında da ne hallere düştüğünü görmüştük. Rize’den de fark yemediyse bu Rize’nin hoşgörüsü sayesindeydi. Dolayısıyla bu sonucu da fazla şaşırmamak gerek.Steaua Bükreş doğduğundan bu yana askerler takımı olarak bilinir. Eskiden Hagi tarzında generaller de sık sık cephe içinde yer alırdı. Şimdi meydan sırf askerlere kalmış. O askerler dün gece emekli generallerden ve birkaç devre kaybı acemi askerlerden kurulu bir takımı yendi. İşin özeti bu.

26 Kasım 2004, Cuma 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bağıra çağıra geldi ölüm...‘’

Tribün terörü, liseli Cihat’a kıydı ama, aslında kaptığı binbir türlü mikropla yoğun bakımda yaşayan futbolumuz son nefesini verdi.Oysa epeyce süre geçmişti futbol seyircisi profilini değiştireli. Çoktandır rant amaçlı hücre evi halini almıştı tribünler. Haddini aşan azgınlıkları hayra alamet değildi.Zira korumacılık zırhları vardı. Yıllardır seyahat otobüslerinde, stat çevrelerinde ele geçirilen döner bıçakları ve binbir türlü kesici aletlerin, savaşta bir ülkeye yetecek kadar güçlü ikmal oluşturduğunu pek önemseyen olmadı.Emniyet hemşehriciliği yönetici, ‘bir iki kendini bilmez’i oynadı, durdu...Hala ‘münferit’ denip, basite indirgenmeye çalışılıyor.Yazık, cesaret alınan ortam neresi...Bu işin niyetine giren, nispeten kendini koruma altında hissettiği bir mekanda değil mi? Bulunduğu ortamın gücünü teneffüs etmenin bu cinayette hiç mi katkısı yok.Türk insanının stat dışında da terörle, kapkaçla burun buruna yaşadığı, tinerci ve psikopat tehdidi ile hayatının çok ucuz olduğu toplumsal gerçeği olsa da, yine de bir spor mabedinde işlenmiş bir cinayetten daha acısı yok.Barış, kardeşlik ve dostluğun çimentosu spor; artık nefret, şiddet ve terörün harcı. Ne yazık ki, bu harcı hep birlikte kardık. Şimdi de beraberce hesap vermeliyiz.Gencecik bir hayat söndü, ailesinin dünyası karardı bir hiç uğruna. Allah sabırlar versin. Bizler için de sahayı ve futbolu yazmak günden güne zorlaşmaya başladı. Allah sonumuzu hayır etsin.

23 Kasım 2004, Salı 03:30
YAZININ DEVAMI