Arama

Popüler aramalar

‘’Transfer biterken...‘’

Aslında varolmayan ama adet yerini bulsun diye söylediğimiz devre arası bitti, farkına varamasak bile ikinci yarı başladı. 5 Ocak'ta başlayan 'ara transfer dönemi' dün sona erdi. Yani takımlarımız sezonu, bugün itibarıyla sahip oldukları futbolcularla bitirecekler. Bugün mevcut kadrolar üzerinden şampiyonluk yarışı veren takımlarımızı değerlendirelim.

Öncelik Lider'de. Sezon başı gibi bu dönemin de flaş ekibi oldular. Mesut Özil başlı başına bir olay. Osayi ilk maçında, bu takımın önemli bir parçası olabileceğini gösterdi. Szalai, beklentilerin üzerinde çıktı. İrfan Can Kahveci oyunun seyrini değiştirebilen bir yıldız. Bu transferin, bir de psikolojik yanı vardı. Fenerbahçe bu anlamda da ezeli rakibine önemli hasar verdi.

Beşiktaş iki transfer yaptı. İlki; Cenk Tosun... Formasını giyerken de Ada'ya giderken de Beşiktaş'a kazandırmıştı. İngiltere'de aradığını tam olarak bulamadı, ancak taş yerinde ağırdır. Aboubakar ile havadaki gol sevinçlerini sıkça izleyeceğimizden eminim. Bir de Bilal Ceylan alındı, sağ bek. Ancak Rıdvan'ı kaybetti Beşiktaş... Çarşamba-pazar trafiğinde bu tip sakatlıkların arkası da gelebilir. 8-10 numara arası bir yaratıcı oyuncu ile sağ öne bir takviye daha yapılmalıydı bence. Bakasetas, çok önemli bir hamle oyuncusu olabilirdi mesela.

Galatasaray Yönetimi'ni anlamak zor. Fatih Terim her dönem 'Onyekuru' diyor, yönetim ısrarla almıyor, kiralıyor. Uçaktan indi, maçı aldı yine. Üstelik ısrarla seni istiyor adam, yani bütün kozlar elinde. Bütün mesailerini İrfan için harcadılar; bu arada yeni transferleri yine son dakikaya bıraktılar. Mohamed ile Yedlin bir gün önce, Gedson dün geldi. Galatasaray bugün Başakşehir, hafta sonu Fenerbahçe ile oynayacak. İki maç da yarış için hayati önemli ve bu takviyeleri kullanma olasılığınız çok az. Allah'tan Muslera var. En büyük transfer O.

Sessiz ve derinden geliyor Fırtına... Abdullah Avcı ile muhteşem bir çıkış yakaladılar. Avcı; savunma sorunlarını eldekilerle çözmüştü. Berat Özdemir ile orta sahaya çeki-düzen verdiler, Bakasetas ile takımın hücum gücünü artıracakları kesin. Ve yıllardır Bundesliga'da oynayan, 2021'i kafasına koyan Yunus Mallı... O Trabzonspor'un, Trabzonspor O'nun şansı olabilir.

Şunları da unutmayalım: Şampiyonluk yolu Hatay'dan Antep'ten Alanya'dan geçer. Kovid-19 ile sakatlıklar ise gizli rakipler...

02 Şubat 2021, Salı 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Hem zeki hem cesur‘’

Sahanın içindeki halini zaten biliyorduk... Sahanın dışındaki haline de imza töreninde şahit olduk. Saha içinde top henüz ona gelmeden ne yapması gerektiğini biliyordu ya... Törende de sorular gelmeden cevabı hazırdı sanki. "Hayatınızdaki keşke ve iyikiler" nedir sorusuna anında verdiği yanıt, zekasının göstergesiydi; "Keşke daha önce gelseydim; İyi ki şu an buradayım..." Almanya’da doğmuş, orada büyümüş, sonrasında İspanya ve İngiltere’de yaşamış biri için Türkçesi beklenenden çok daha iyiydi.

Çatır çatır cevapladı

Belli ki politik bir kişiliği yok. Suya sabuna dokunmayayım demedi hiç. Her soruya çatır çatır cevap verdi.

Öyle olmasa; "Almanya için bir daha oynamam" cümlesini başka hangi karakter kurabilir ki? Azerbaycan konusuna, Burak Yılmaz tartışmasına verdiği cevaplar da cesaret ve zeka ürünüydü. Konuşurken sık sık gülümseyerek sağ ve sol köşelere baktı. Sağında menaceri Erkut Söğüt; solunda eşi, kızı ve ağabeyi vardı. Onlardan da gülümseyerek karşılık aldı. Belli ki bütün aile mutlu bu karardan.

Karakteri de 10 numara

Köyünü gösterdiklerinde, köydeki bir komşu teyzenin konuşmalarını dinlediğinde; sanki oradaymış gibi mutlu oldu. Görünen o ki; kendini oralara ait hissediyor. Başkan Ali Koç’un bizlere kadar ulaşan ‘söyle’ suflesine karşın; ne zaman sahada olacağını söylemedi. Tahminim derbi için bir sürpriz hazırlığı var hem O’nun hem de teknik ekibin. Sayın Ali Koç ve Emre Belözoğlu’nun sık sık dile getirdiği üzere, karakteri de futbolculuğu gibi 10 numaraymış Mesut Özil’in. Bunu da sevgili ağabeyim Tunç Kayacı’nın kaleme aldığı ve kısa süre içinde sizlere sunacağımız ‘transfer öyküsü’nden biliyorum.

28 Ocak 2021, Perşembe 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Dün Tuncay, bugün Ömer‘’

Roberto Carlos geldi; Tuncay Şanlı, Middlesbrough'ya gitti. Oysaki o yetenek, o fizikle; iyi bir planlamayla Ada'nın köklü kulüplerinden birinde efsane olması işten bile değildi. Mesut Özil geldi, Ömer Faruk Beyaz gidiyor. Nereye mi? Kalitesine, kariyerine ihanet eder gibi; Almanya'da küme düşmesine kesin gözüyle bakılan Schalke'ye...

2001-2002 sezonu... Futbolcu tarlası Sakarya'da yeni bir genç parlıyordu. Üç Büyükler peşinden koştu; Beşiktaş işi bitirmek üzereyken, Fenerbahçe kaptı. Sarı-Lacivertli formayı 5 yıl giydi, 'cesur yürek' olarak anıldı. Rüştü Reçber, Appiah, Aurelio, Alex De Souza, Volkan Demirel, Lugano, Deivid De Souza, Serhat Akın, Kezman gibi yıldızlarla dolu kadroda, pazubandı takan isimlerden biriydi.

2006-2007 sezonu... Fenerbahçe şampiyonluğa ulaşmış, direkt Şampiyonlar Ligi'ne gitme hakkını kazanmıştı. Dönemin Başkanı Aziz Yıldırım; Dünyaca ünlü bir starı, Roberto Carlos'u transfer etmek üzereydi. Bir yandan da iç transferde kan kaybetmemek için mücadele ediyordu. 1 Temmuz 2007'de Roberto Carlos, Fenerbahçe'ye geldi. Dünya basını, bu transferi yazıp çiziyordu. 5 yıl önce Sakarya'dan alınan o genç ise Başkan'ın, "1 yıl daha kal. Şampiyonlar Ligi'nde oyna, Roberto Carlos'un kaptanlığını yap" telkinlerine rağmen aynı gün İngiltere'nin yolunu tutuyordu. MANU, Chelsea, Arsenal, Liverpool, Manchester City ya da Tottenham değil; Sezonu 12. sırada tamamlayan Middlesbrough'ya gitti.

Middlebbrough o sezonu da 13. tamamladı. Fenerbahçe ise ligde 2. sırada kaldı ama Şampiyonlar Ligi'nde büyük işler başardı. Gruplardan çıktı, son 16 Turu'nda Sevilla'yı unutulmaz penaltı atışları sonrasında eledi, Çeyrek Final'de Chelsea'yi İstanbul'da 2-1 yendi, İngiltere'de inanılmaz oynamalarına karşın 2-0 kaybedip Yarı Final'in kapısından döndü. Elendikleri Chelsea ise Final'de MANU'ya penaltılarda kaybetti.

Ada bir rüyaydı Tuncay için, ama devamına bakarsak kâbus oldu. Middlesbrough'dan Stoke City'ye, oradan Wolfsburg'a, oradan Bursa'ya... 2014'te kulüpsüz kaldı, 2015'te Umm Salal'a (Katar), oradan Pune City'ye (Hindistan) gitti.

O sezon Fenerbahçe'de kalsa, Şampiyonlar Ligi'nde efsane işler başaran o takımda oynasa; hak ettiği takımlardan birine transfer olabilirdi. Bana göre sıradan bir İngiliz kulübünü tercih ederek kariyerine, kalitesine haksızlık etti.

Bugün Fenerbahçe'de benzer bir hikâye yaşanıyor. Başkan Ali Koç'un çok sevdiği, Emre Belözoğlu'nun pazubandı teslim ettiği, Erol Bulut'un üzerine titrediği isim Ömer Faruk Beyaz... 5 yıllık proje sunuldu, kabul etmedi. Söylentilere bakılırsa; Schalke 04 ile anlaşmış. Geçen sezon son anda kümede kalan; bu sezon 17. haftada 1 galibiyeti bulunan, puan cetvelinde son sırada yer alan Schalke 04'e gidiyormuş.

Fenerbahçe'de kalıp kalmaman beni ilgilendirmez. Ancak kalitene, kariyerine haksızlık etme. Yıllar önce Schalke'den yola çıkarak Dünya yıldızı olan Mesut Özil, Fenerbahçe'ye gelmiş; sen Almanya'da küme düşecek Schalke'ye gitme...

Küçük hesaplar yapma, büyük hayaller peşinde koş...

(Geçen hafta maç yoğunluğu nedeniyle gazeteye giremeyip tablette yer alan yazımdır.)

23 Ocak 2021, Cumartesi 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Men dakka dukka‘’

Mesele; aslında çok daha eskiye dayanıyor. Belki de son 30-40 yıla! Ancak Oğulcan Çağlayan mevzuunda yaşanan Fenerbahçe-Galatasaray gerilimi; aklımıza hemen Fenerbahçe-Başakşehir maçının sonrasında yaşananları getiriyor.

Mustafa Cengiz, önce "Haddini bil Ali Koç", sonra "Galatasaray, Türkiye'de futbolun kıblesidir" dedi. Sayın Koç'a seslenirken, "Türkiye'nin en varlıklı insanı olabilirsin, ama mahkemeleri yönlendiremezsin" dedi. Kıbleden bahsederken, "Bütün oyuncular Galatasaray'a gelmek ister, bunu kabul edeceksiniz" dedi.

Galatasaray'ın büyüklüğünü tartışacak değiliz. Haddimiz de değil. Ancak Başkan'ın sözleri, geçmişte de olduğu gibi tartışmaya açık. Bütün mesele; UÇK'nin Oğulcan hakkında verdiği karar sonrası yaşandı zannediyorsanız, yanılıyorsunuz! Fenerbahçe-Başakşehir maçı sonrası Galatasaray Kulübü resmi internet sitesinde yapılan paylaşım da zaten yanmakta olan ateşin üzerine benzin dökmekti sadece.

Mesele, aslında çok daha eskiye dayanıyor. Sayın Cengiz'in duruşu ve sözleri de 'mesele'yi derinleştiriyor. Şöyle ki...

"Biz de çok iyi bir proje yaptık. Ama vazgeçtik. Çünkü camiamız, '10 milyon Euro'ya adam alıp parayı çarçur ediyorsunuz, sonra da para mı dileniyorsunuz' der diye düşündük. Yoksa Fenerbahçe gibi bizim de iznimiz vardı."

"Kadıköy'de bir derbi öncesinde yardımcı hakem Tarık Ongun'un kafası yarıldı. 45 dakika beklendi. Türk hakemliği o gün bitti. Bünyamin Gezer'e dediler ki 'Ertele.' O ise 'Maçı oynatmasam sahayı basarlardı' dedi."

"Galatasaray taraftarı 1.5 yıl dayanırsa salaha ulaşacaktır. Muhammed Salah'ı demiyorum ha, aman yanlış anlaşılmasın! İbra deyince de Ibrahimovic anlaşılıyor! Hayaller van Persie, gerçekler tam tersi olabilir tabii."

"Biz bazı hayvanlarla hayvan olamayız. Biz bazı kötülerle kötü olamayız."

Bu sözlerin tamamını Sayın Mustafa Cengiz söyledi. Sadece Fenerbahçe'yi hedef almadı elbette...

"Biz felsefe kulübü değiliz. Fatih Terim'in 'Fikir ayrılığı yaşıyoruz' sözü bizi çok yaraladı. Ayrı ayrı fikirlerdeysek, ayrı ayrı yollara gitmemiz gerekir. "

"Sayın teknik direktörün, o oyuncu (Arda) ile kalbi bağlantısı olabilir. Giderken o yollamış. Galatasaray teknik direktörü olsam bunları demem, hicap duyarım."

"Ozan Kabak 7.5 Milyon Euro'ya İtalya'ya gidiyordu. Açıkça müdahale ettim. 'Gitme' dedik, gitmedi."

"Ekim hariç tüm maaşları ödedik. İki kişiye eksik ödedik, onların ne halt yediğini anlatacağım."

"Aslan kükrerse düşmanları kendi seli içinde boğulur,

gider."

"Geçme namert köprüsünden ko aparsın su seni, yatma çakal yatağında ko yesin aslan seni."

Yazıyı, Sayın Cengiz'in şu sözüyle bitirelim: "Men dakka dukka..."

13 Ocak 2021, Çarşamba 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Yenil ama kaybetme‘’

'Yenilmek' başka şey, 'kaybetmek' başka... Çağdaş Atan, Kadıköy'de son düdük çalana kadar, çok iyi oynamasına rağmen 'yenilen' Alanyaspor'un hocasıydı. Son düdükten sonra ise...

"Fenerbahçe kendi evinde topu bu kadar rakip takıma vererek oynayamaz..." "Bu oyunun hakkı, kesinlikle mağlubiyet değildi..." "Kadıköy'de 9 korner kullanan, 17 şut atan, 25 orta yapan takım bizdik..."

Bu yorumlardan herhangi birini yapsa, kim ne söyleyebilir Çağdaş Atan'a? "Adam haklı beyler" dersiniz, çekilirsiniz köşenize!

"Kendimi zor tutuyorum" diyor Çağdaş Atan... Neden?

Galatasaray'ı İstanbul'da 2-1 yenmişsin. Beşiktaş'ı Antalya'da 2-1 ile geçmişsin. Daha birkaç gün önce, geçen sezonun şampiyonu Başakşehir'i tam 3 gol atarak devirmişsin. Haftalarca lider olarak Süper Lig'e damganı vurmuşsun. 17. hafta geride kalmış ve halen zirveyle aranda sadece 4 puan fark var. İşte bunları başaran Alanyaspor'un teknik direktörüsün. Konuşmak; en az Erol Bulut kadar, Fatih Terim kadar, Sergen Yalçın kadar, Abdullah Avcı ve diğer teknik adamlar kadar hakkın...

Yazının bu bölümüne kadar, çok iyi oynadığı halde Kadıköy'de Fenerbahçe'ye 'yenilen' Alanyaspor'un teknik direktörüsün...

Ancak... 'Yenilmek' başka şey, 'kaybetmek' başka şey...

Çağdaş hocanın, "Kendimi zor tutuyorum" dedikten sonra söylediklerine bakalım şimdi de: "Fenerbahçe'nin bize karşı Beşiktaş ve Galatasaray gibi kafa kafaya oynamalarını beklerdim..." "Yanlış bir şey söylemek istemiyorum..." "5 büyük ligde topu rakibe vererek şampiyon olan takım azdır..."

İşte şu an, Kadıköy'de çok iyi oynayıp 'yenilen' Alanyaspor'un 'kaybeden' teknik direktörü oluyorsun sevgili Çağdaş Atan...

İsterseniz şimdi de rakamlara göz atalım...

Önceki gece Kadıköy'deki istatistikler şöyleydi:

Topla oynama:

Fenerbahçe (Yüzde 29) - Alanyaspor (Yüzde 71)

İsabetli pas:

Fenerbahçe (167) - Alanyaspor (492)

Şut/İsabetli şut:

Fenerbahçe (13/5) - Alanyaspor (17/8)

Fenerbahçe maçı, 2-1 kazandı. Üstelik bir penaltı kaçırdı, bir topu direkten döndü.

Şimdi sizlere iki maç istatistiği daha veriyorum:

1. MAÇ:

Topla oynama:

Alanyaspor (Yüzde 31) - Fenerbahçe (Yüzde 69)

İsabetli pas:

Alanyaspor (186) - Fenerbahçe (528)

Şut/İsabetli şut:

Alanyaspor (12/6) - Fenerbahçe (11/4)

2. MAÇ:

Topla oynama:

Fenerbahçe (Yüzde 69) - Alanyaspor (Yüzde 31)

İsabetli pas:

Fenerbahçe (532) - Alanyaspor (194)

Şut/İsabetli şut:

Fenerbahçe (15/3) - Alanyaspor (5/2)

1. maçı Alanyaspor 3-1 kazandı; ikinci maç 1-1 sona erdi... Hatırlayın bakalım; Bu maçlarda Alanyaspor'un teknik direktörü kimdi?

09 Ocak 2021, Cumartesi 10:20
YAZININ DEVAMI

‘’Beşiktaş denilince...‘’

Türkiye'nin bütün büyüklerini gezmiştir futbolculuğunda... Fakat Sergen Yalçın derseniz, Beşiktaş gelir aklınıza... Önünde Beko yazan, yukarıdan aşağıya çubuklu siyah beyaz formasıyla... Sahi onun; Galatasaray, Trabzonspor ya da Fenerbahçe formalı görüntüsünü hatırlayanınız var mı?

Kuru fasulye-pilav... Roka-balık... Simit-çay... Bal-kaymak... Kavun-beyaz peynir... Tahin-pekmez... Köfte-patates...

Biri yoksa, diğeri doyurmaz sizi asla... Hep eksik kalır damağınızdaki lezzet...

Metin Akpınar-Zeki Alasya... Adile Naşit-Münir Özkul... Kemal Sunal-Şener Şen... Türkan Şoray-Kadir İnanır... Murat Cemcir-Ahmet Kural...

Biri yoksa, diğeri eksik oynar sanki... Mutluluğunuz ya da hüznünüz yarım kalır zannedersiniz...

Sinema-patlamış mısır... İstanbul Boğazı-vapur... Türk kahvesi-lokum... Sonbahar-dökülen yapraklar.. Ve ilkbahar-çiçek açan ağaçlar...

Birbirleriyle öylesine bütünleşmişlerdir ki, birini söylediğinizde diğeri aklınıza gelir her zaman...

Çünkü doğru birlikteliklerdir hepsi de... Sizi asla şaşırtmazlar...

Gülmenizi istiyorlarsa gülersiniz... Ağlamanızı istiyorlarsa ağlarsınız...

Birbirini tamamlayan lezzetlerdir; birini yerken diğerini elinizde tutarsınız mutlaka.

Yukarıda bahsettiğimiz üzere; Hayatın her alanında olduğu gibi futbolda da ayrılmaz ikililer, doğru tercihler çok önemlidir.

Bir nesil onunla büyümüştür mesela... Hem de taraflı tarafsız büyülenmiştir onu izlerken... Türkiye'nin bütün büyüklerini gezmiştir ama Sergen Yalçın derseniz Beşiktaş gelir aklınıza...

Önünde Beko yazan, yukarıdan aşağıya çubuklu siyah beyaz formasıyla...

Şu an düşünün bakalım; Sergen'in Galatasaray, Trabzonspor ya da Fenerbahçe formalı görüntüsünü hatırlayanınız var mıdır?

Eminim ki, yüz kişiden biri çıkar 'hatırlıyorum' diyebilen...

Onunla büyüyen, onun sayesinde Beşiktaş'a gönül veren çocuklar, şimdilerde onun yönettiği Beşiktaş ile mutlu oluyorlar.

Şu an Lider Beşiktaş... Yarın ne getirir, bilemem. Şampiyon olunur olunmaz, bunu söylemek mümkün değil şimdiden...

Fakat bugünden sonra Beşiktaş denildiğinde Sergen Yalçın gelecektir akıllara...

İyi günde, kötü günde...

Biri yoksa, diğeri eksik kalacaktır gibi geliyor bana...

06 Ocak 2021, Çarşamba 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Görüşmek üzere‘’

2020 kâbus gibi bir yıldı. Gitmesine hiç üzülmeyeceğimiz bir yıl. Kovid bitsin, maskeler atılsın, sokaklar şenlensin; 2021 hepiniz için mutluluklarla dolu geçsin...

Şehrin gürültüsünden uzaklara kaçmıştı. Doğayla başbaşa bir hayatın, yaratıcılığına katkı sağlayacağını düşünüyordu.

Haklı da çıktı. Köyde yaptığı olağanüstü tablolar; kariyerine büyük katkı sağlıyor, bu arada çok büyük fiyatlara da satılıyordu. Ressamın kazandığı parayı öğrenen fakir bir köylü; bir gün kapısını çaldı:

- "Yırtık pırtık giyiniyorsun ama duydum ki durumun çok iyiymiş. Neden kimseye yardım etmiyorsun. Bak, fırıncı her gün fakirlere ekmek dağıtıyor. Kasap her gün olmasa bile, ara sıra et veriyor bizlere. Fakat senin kimseye beş kuruş katkın yok!"

Gülümsedi ressam; "Haklısın" der gibi kafasını salladı, ama konuşmadı.

Bu durum, köylüyü iyiden iyiye çılgına çevirmişti. Artık sadece kendi düşündükleriyle yetinmiyor; köy odasında ihtiyarlara, okulda çocuklara, hatta çeşme başında kadınlara ressamı kötülüyordu. 'Kara propaganda' hedefe ulaşmıştı. Köyde, ressama iyi gözle bakmayan çok ciddi bir kitle oluşmuştu.

Tam da bu sırada fenalaştı ressam. Hastane desen yok, doktor desen yok... Yapayalnız son nefesini verdi.. Ve köy mezarlığının yanındaki boşluğa gömüldü.

Ressam öldükten sonra köyde değişimler başladı; Mesela fırıncı ekmek dağıtmıyordu artık. Kasap et vermiyordu fakir-fukaraya. 'İhtiyar Heyeti' gitti ve sordu kasap ile fırıncıya; "Neden kestiniz yardımlarınızı?"

İkisi de aynı cevabı verdi: "Ressam, her ay başı bize gelir ve hatırı sayılır bir para verirdi. Biz de bu para karşılığında fakirlere ekmek ve et dağıtırdık. Fakat o öldü gitti ve bizim de kendi başımıza böyle destek verecek bir gücümüz yok."

Ön yargıyı parçalamak, atomu parçalamaktan zordur; derler ya...

Kesinlikle doğru.

Fakir fukaraya yardım eden, fakat bunun bilinmesini istemeyen bir 'Ressam' olmak elinizde...

O ressamın sırrını, öldükten sonra bile sorulmadıkça söylemeyen 'fırıncı-kasap' olmak da...

Sadece dış görünüşüne bakarak insanları yargılayan o 'fakir köylü' olmak da sizin elinizde...

Ben 'ressam' olmak isterim. Ya siz?

(2020 kâbus gibi bir yıldı. Gitmesine hiç üzülmeyeceğimiz bir yıl... 2021 hepiniz için mutluluklarla dolu geçsin... Görüşmek üzere...)

31 Aralık 2020, Perşembe 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Hücum değil savunma‘’

Kalede Altay ile Harun... Stoperde Tisserand, Lemos, Serdar Aziz, Sadık... Sağ bekinde Gökhan Gönül, Sangare... Sol bekinde Caner Erkin, Filip Novak... Onların önünde, Türkiye'nin belki de en iyi ön liberolarından biri var; Gustavo...

Kalede Muslera yok, Okan ile Fatih var, onlar da birçok sıkıntı yaşadı. Stoperleri Luyindama ile Marcao. İkisi de sakatlıklar nedeniyle bir var bir yok... Sağ beki Omar, Kovid oldu, bir süre yoktu. Sol beki Saracchi, uzun süre sakatlık sorunuyla boğuştu. Emre Taşdemir hastalığı nedeniyle oynayamıyor. Linnes bir hafta sağ bir hafta solda. Şener'i hocası düşünmüyor bile. Büyük umutlarla alınan Etebo, büyük hayal kırıklığı. Savunmanın önünde, sezonun en iyi çıkış yapan ismi var; Taylan...

Hâl böyleyken...

İlk bakışta alternatif isimlerle bile savunmasını kurgulasa garipsenmeyecek Fenerbahçe, geride kalan 14 haftada tam 20 gol yemiş. Maç başı 1.4 gol eder bu... Dolayısıyla Fenerbahçe'nin bir maçı kazanması için, mutlaka 2 gol atması gerekiyor. Küme düşme hattındaki Kayserispor (16), Ankaragücü ve Gençlerbirliği'nin (21) performansı kadar iyi Fenerbahçe savunması...

Defansının her bölgesinde bir değil, bir çok sorun yaşayan Galatasaray ise 13 maçta, 10 kez geçit vermiş rakiplerine. Maç başı 0.7 gol eder bu... Normali de budur zaten bir büyük takım için.. Ve Galatasaray'ı, sadece 9 gol yiyen Alanya'nın hemen arkasında ikinci sırada tutan istatistik de budur aslında.

Çoğu yorumcu, Fenerbahçe'nin hücumsal anlamda çok planı olmadığını söylüyor. Ancak Fenerbahçe'nin attığı gol sayısı 27 ve şu an ligin en çok gol atan takımı onlar.

Meşhur sözdür; "İstatistikler mini etek gibidir, her şeyi gösterir, ama en merak ettiğiniz şeyi göstermez."

Bu istatistik, kanımca çok şeyi gösteriyor: Fenerbahçe'nin savunma anlamında çok planı yok ve Erol Bulut'un çözmesi gereken ilk konu hücum değil, savunma...

26 Aralık 2020, Cumartesi 06:58
YAZININ DEVAMI