‘’Sabun köpüğü‘’
Ah o İnönü’deki 90+3... Olmasaydı, dün gecenin havası böyle mi olurdu? 104 yıllık tarihinde çok önemli müsabakalar vardı, ancak dün geceki Porto müsabakasının süksesi, itibarı, parası çok farklıydı. Olmadı. Hani derler ya: ‘Gerçekleşmeyen hayaller sabun köpüğüne benzer, uçar gider.’ Düşlerimiz de uçtu gitti. Marsilya ve Liverpool galibiyetlerini alan takımın en azından bir UEFA Kupası vizesi almasını isterdik.
Ertuğrul Sağlam’a gol lazımdı. Sahadaki dizilişiyle kendine göre haklı olabilirdi. Ama artık sadece bizim değil, herkesin dilinde tüy bitti. Burak Yılmaz ile İbrahim Akın’dan ne Beşiktaş’a ne de kendilerine fayda var. Onların kafasında ‘gitmek’ var belli ki. Ben de zaten diyorum ki; tekbir-i mekanda fayda var, bence de gitmeleri doğru bir karar.
44. dakikada gelen gol... Dragao Stadı’nı zevke boğdu, bizleri mateme... Ben neyleyim Rüştü’nün o dakikaya kadar kurtardıklarını. 1. golden, hayallerin yıkıldığı 2. golden önce de yapmış olduğu mükemmel kurtarışlar yediği golleri affettirmez. Ama bir kazanç var ki, o da Baki Mercimek... Bu kadar olumsuzluklara rağmen gitti gidecek, kalacak denen Baki, dün sahada ayakta kalan oyuncuların başındaydı.
Beşiktaş takımının dün gecesi gösterdi ki bazı oyuncular kulübeyi istiyor, ‘Yorulduk Ertuğrul Hoca, bizi biraz dinlendir’ diyor.
‘’Sinan Engin neredeydi?‘’
Çok istemiştim Trabzon maçından sonra Rüştü’nün gördüğü kırmızı karttan dolayı affedilmemesini. Çünkü hakemlerin verdikleri kararların, sadece naklen verilen maçların görüntülerine bakarak affedilmesinin; ileride çok büyük sıkıntılar yaşatacağını söylemiştik. Rüştü’den sonra Edu, ardından Rizesporlu Kürşat... Madem görüntülere göre ceza veriliyor, Bursa’da yaşananlardan sonra bakalım ne olacak? Egemen, gelecek hafta oynayacak mı?
Maçtan sonra Sinan Engin “90 dakika hiç küfür edilmedi” dedi. Biz galiba başka bir maç izledik. Bursa İl Güvenlik Kurulu’nun yapamadığını yapmaya çalıştı, bu kavganın bitmesini istedi. Ama görünen o ki yöneticiler, bunun bitmesini istemiyorlar. Bursa tribünlerinin, eli öpülecek analara, Yıldırım Demirören’e ve Beşiktaş’a etmediği küfür kalmadı. Merak ediyorum temsilciler ne yazacak?
Demirören demişken merakımızı paylaşalım... Yıldırım Demirören ve arkadaşları Bursa tribünlerine ne sıfatla oturdular? Taraftar sıfatıyla mı oradaydılar? Ali, Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin, Yemen taraftar olarak o tribünde oturamazken, Yıldırım Demirören ve arkadaşlarının maçı orada izlemesi suç değil mi. Büyük bir fırsat elden kaçtı. Beşiktaş taraftarı maçı izleyip gidecekti. Ancak Bursa Valiliği kendini düşündü ve gerilim devam etti.
Volkan’a ceza yok mu?
Beşiktaş-Rize maçının seyircili oynanmasının ana sebebi, Fenerbahçe-Beşiktaş maçında kaleci Volkan’ın, Beşiktaş taraftarını tahrik etmesi, el kol hareketleri yapmasıydı. Raporlarda Volkan’ın hareketleri açıkça yazılıydı. Tahkim Kurulu da bunu göz önüne alarak Beşiktaş’ın cezasını seyircisizden, seyirciye çevirdi. Dönüyoruz geçen sezonki Sakarya-Beşiktaş maçına... Tribünler 90 dakika küfür etti, Cangele tükürdü. Buna rağmen Runje disipline sevkedildi. Beşiktaş, Antalya maçına tek bacaklı Murat Şahin ile çıktı. Runje de temsilci raporunda yazılıydı, disipline sevkedildi. Fenerbahçe kalecisi Volkan da raporda yazılıydı. Niçin sevkedilmedi? Bakmayın siz Fenerbançe’nin federasyona karşı olduğuna... Herkes o kadar güzel rolünü oynuyor ki...
Yıldırım Demirören’e burada sesleniyorum. Yayıncı kuruluşun mikrofonlarına Haluk Ulusoy ve federasyonunun gideceğini söyledi. O halde yeni gelecek Federasyon Kurullarında, Beşiktaş lehine değil ama Beşiktaş’ın haklarını yedirmeyecek; daha doğrusu temsil edecek kişileri önermeli. Yoksa galibiyetlerden sonra dökülen göz yaşları, ilerleyen günlerde başka sebeplerden de akabilir.
‘’Moral oldu‘’
Saat 17.30’da Bursa Atatürk Stadı’ndaydık. Keşke girmez olsaydık. Tribünlerde küfürün bini bir para, hem de ağıza alınmayacak şekilde... Hele Beşiktaş sahaya çıktığı anda, bütün tribünler tekbir getiriyor. Ayıptır!.. Bu olaya kim sebebiyet verdiyse bu görüntülerden utanmalıdır. Şimdi gel de; İstanbul’daki rövanş maçında Beşiktaş taraftarını sustur. Bursa İl Valiliği zoru değil kolayı seçti. Beşiktaş taraftarını bu maça almadı. Hani futbol seyirciyle güzeldi, hani Fair-Play, hani temaşa, seyir zevki. Ben tribünde iken tribünlerden yapılan küfürleri içime sindiremedim.
Maça gelince... Ortam zaten gergindi, karşılaşma da gergin ve pozisyonsuz geçti. İki kaleci de yere yatmadı. Higuain, Serdar Özkan ve Tello üçü de boy fakiri. Başta Rüştü olmak üzere topu ayağına alan, doldur-boşalt yaptı. Hal böyle olunca; Beşiktaş sahasında top duvara çarpmış gibi. Allah’tan dün İbrahim Toraman, Ali Tandoğan, İbrahim Üzülmez ve herkesin hiç iyimser bakmadığı Baki Mercimek, Siyah-Beyazlı takımı ayakta tuttu... Ve bir de Delgado faktörü vardı, dün gecenin de yıldızıydı. Biz hep şunu söylüyoruz; 10 numara oyuncular daima sahada durmalı. Çünkü ne zaman, ne yapacakları belli değil. Yunus Yıldırım, bu gergin ortamda müsabakayı kartsız yönetmek, ortamı yumuşatmak için tüm iyi niyetini sahada gösterdi. Ancak Egemen Korkmaz’a fazla tolerans gösterdi. Bakiye kart, Egemen’e yok. Her şeye rağmen yöneticilerin gerdiği bu ortamda Beşiktaş’ın 3 puanla İstanbul’a dönmesi Porto maçı öncesi iyi bir moral oldu. Ancak sadece Porto maçına yönelik iyi bir moral!..
‘’Bu olmadı‘’
Ali Kucik (3), Gökhan (2), Abdullah (1) attığı gollerle Beşiktaş PAF Takımı, Rizespor PAF Takımını 6-3 mağlup etti. Ümraniye Nevzat Demir Tesisleri’nde oynanan müsabakada Ertuğrul Sağlam ve Sinan Engin de maçı izledi.
Beşiktaş PAF Takımı, bu sene içerisinde A takıma verdiği 10 oyuncunun yanında, dün akşamki maçın kadrosunda da Mehmet Sedef, Serdar Özkan, Koray Şanlı, Batuhan Karadeniz gibi futbolcular da vardı. Yani şunu söylüyorum; bu kadar eksiğe rağmen Fikret Demirer yönetimindeki PAF Takımı, gerek sahadaki takım oyunu, futbol adına yapılması gereken bütün güzellikler, kanat bindirmeleri, ikili mücadeledeki başarılar ve çok güzel goller atarak “biz her zaman hazırız” mesajı verdiler. Sadece PAF Takımı değil, Ömer Gülen’in teknik direktörlüğünü yaptığı Süper Genç Takımı da Emirhan, Menderes ve Apo’nun golleriyle Kasımpaşa’yı 3-0’la geçti.
Benim, Beşiktaş’ın geleceği diye düşündüğüm bir yıldız takımı var ki, Ali İhsan, Ömer Faruk, Muhammet ve Rıza’nın golleriyle Üsküdar Anadolu’yu 8-0 yendiler.
Kaleci Serhat, Orhan, Ömer, Furkan’ın Amerika’daki B Gençler Dünya Şampiyonası’na gitmeleri, benim için çok huzur verici bir görüntüydü.
Rize maçına hiç değinmiyorum. Niçin biliyor musunuz? Dün sahada Beşiktaş’ın forması vardı, kendisi yoktu. Bu yüzden Beşiktaş’ın geleceğini yazmayı uygun buldum.
Not: Dün, sadece Beşiktaş forması sırtında olan takım kötü değildi, tribün bile çok kötüydü.
Maçın hakemi mi? O, rahmetli Nusret Bağış Kiper’in emanetiydi. Ama ne zaman İnönü’de düdük çalsa, rahmetlinin kemiklerini sızlatıyor.
‘’Yakıştı‘’
Dakika 46, sahaya 1-0 çıkmışın. O da ne! Sanki Beşiktaş’ın üstüne ölü toprağı serilmiş, Marsilya’ya gel bana gol at diyorsun. 46. dakika ile 65. dakikalar arası kurdeşen döktük, kurdeşen.
İlk yarıdaki takım gitmiş, Serdar Özkan, Tello kendi yarı sahamızda Koray ve Delgado’ya kısa pas yaparak rakibin ekmeğine yağ sürmüştü.
Oyunu kenarlara taşısalardı, belki sıkıntıyı bu derece hissetmeyeceklerdi. Cisse daha 20. dakikada oyundan çıkmış, bütün oyun düzeni bozulmuştu.
İlk yarıda Tello’nun golü dışında doğru dürüst maça da bakamadık. Neden mi? Muhteşem Beşiktaş taraftarı yüzünden. Mükemmel bir taraftar vardı. Özellikle ilk yarı ve 70. dakikadan sonra taraftar inanılmazdı.
Beşiktaş’ın OFTAŞ maçından sonra dün geceki galibiyete çok ihtiyacı vardı. Bu maçta kazanılacak paranın hiç önemi yoktu. Çünkü dün gece itibar maçıydı, onur maçıydı. TFF, dün gece tribünden nasibini çok aldı, taraftar da haksız değildi. Liverpool maçı öncesi Fenerbahçe maçının kaosu, dün gece Rize maçının seyircisiz oynanacak olmasının açıklanması...
Zaten Türkiye Futbol Federasyonu, Türkiye Ligi takımlarının federasyonu değil, Türk Milli Takım Spor Kulübü’nün federasyonu. Doğru düzgün federasyon olsaydı, dün geceye kadar Norveç maçında sakatlanan İbrahim Kaş’ı ararlardı. Demek ki Beşiktaş’ın tek dostu yine Beşiktaş...
Kendi iç kavgalarımızı bırakalım... Bugün milat olsun. İçeriden ve dışarıdan o kadar çok saldırı var ki! Fenerbahçe İnter’den 3 tane yedi, Fenerbahçe medyası Sarı-Lacivertliler’i göklere çıkardı. Beşiktaş dün gece berabere kalsaydı, Beşiktaş medyası kim bilir neler yazardı. Yeter artık, yönetime kızsanız bile bu takıma sahip çıkın. Herkese sesleniyorum. Bu takım fazlasını hak ediyor...
‘’İhtiyaç vardı‘’
Beş haftadır Beşiktaş’ın yüzü gülmüyordu. Bu yüzden Ankara’daki bu galibiyete Beşiktaş’ın çok ihtiyacı vardı. Bu dakikadan sonra kötü oynamış, iyi oynamış, maç boyunca iki kaleci yere yatmamış hiç önemli değildi. Önemli olan Beşiktaş’ın hem kötü gidişe son verip, hem de Marsilya maçı öncesi moral yakalamasına ihtiyacı vardı. Üstelik defansın göbeğinin kafası karmakarışıktı.
İki takım için de kafamı karıştıran bir konu var. Profesyonel futbolcusun, sahaya kırk beş dakika önce çıkıyorsun, ısınıyorsun, zemini kontrol ediyorsun. Bir sporcunun en önemli silahı ayakkabısıdır. Her iki takım oyuncuları da doksan dakika yerden kalkmadılar. Beşiktaş’ın bulduğu galibiyet sayısı da bu tür bir hatadan geldi. Aslında Osman Özdemir, bilhassa deplasmanlarda takımına çok iyi bir futbol oynatan teknik adam. Ama dün, kendi oyun anlayışını bırakıp, rakibi oynatmamak sahaya çıkmıştı. Bu anlayış, Gençlerbirliği Oftaş’ın belki de ligin başından bu yana rakip kalede oynamış olduğu tek pozisyonsuz müsabakaydı. Rüştü Reçber de kariyerinin en rahat müsabakasını çıkardı. Bu arada bir haftadır Beşiktaş’ta gündemi meşgul eden bir konu vardı. “Devre arası gidecekler, gitmeyecekler” diye. Görünen o ki, sporcu kardeşlerimiz kaderlerini kendileri belirleyecekler.
Müsabakanın hakemi Halis Özkahya, genç jenerasyonun iyi isimlerinden... Beşiktaş, Ali Tandoğan’ın pozisyonunda ağlamadı. Ama öyle hakemlerimiz var ki Bünyamin Gezer gibi. Hakem gözlemcilerimizin verdiği eyyam notlarıyla ligimizde iyi gizleniyorlar. Bünyamin Gezer, Ümit Karan’ın gölgesine penaltı çalıyor, Halis Özkahya ‘devam’ diyor. Doğrusu tabii ki Özkahya’nın ki. Yolu açık, devam etsin... Gezer gibiler de ligimiz de daha çok gezer.
‘’İbrahim Kaş'a ayıp ettiniz‘’
Bugün Bosna-Hersek maçımız var. İnşallah Milli Takım bu geceyi sorunsuz atlatır da, Türkiye’de kötü giden şu günlerde bu konuda yüzümüz güler. Ancak benim Norveç maçından sonra yüzüm gülmedi. Maç bitmiş, galibiyetin ana sebeplerinden bir tanesi İbrahim Kaş’ın oyundan çıkması ilan edilmişti. İbrahim Kaş oynasaymış, biz o maçı kazanamazmışız, mış mış... Kaş kadar başınıza taş düşsün. Ayıptır, insan utanır. 21 yaşındaki delikanlının onuru ile oynanmaz.
Sanki İbrahim Kaş yalvardı yakardı da, silah zoruyla kadroda kendine yer buldu. Asıl üzüntüm ne biliyor musunuz, başta Fatih Terim olmak üzere hiç bir Milli Takım yetkilisinin çıkıp da, -buna Beşiktaş medyası ve yöneticileri de dahil- İbrahim Kaş’ı sahiplenmemesi. Gökhan Gönül milli kahraman ilan edildi. Oyun içerisinde 8 dakika kalan bir oyuncu, ki o dakikaya kadar sırıtmadı. Ve Norveçli, çocuğun ayağını eline verdi resmen. O delikanlı bu durumdayken, sen İbrahim Kaş’ı eleştireceksin, hatta daha da ileri giderek, “Allah demiş ki; yukarıdan bir iyilik yapıyorum. İbrahim’i çıkar, Gökhan’ı oyuna al ve maçı kazan” yorumunu yapacaksın. Yuh be, yuh...
12 gündür evde hasta yatıyorum. İzlemediğim spor programı kalmadı. Bir Beşiktaşlı olarak, Beşiktaş alt yapısından gelen bir çocuğa böyle davrandıkları için bir yuh da Milli Takım sorumlularına. Peki Hamit Altıntop ne yaptı? Bu konuda çok üzgünüm. Asıl büyük üzüntüm Fatih Terim’e. Üç gündür bekledim, ama İbrahim Kaş için tek bir kelime etmedi.
Hakem’e itiraz
Liverpool maçında top rakipten taça çıktı, Serdar Özkan ve Serdar Kurtuluş yardımcı hakeme itiraz ederken, Norveç’li Riise topu kaptı, taçı kullandı ve Beşiktaş ikinci golü yedi. Bundan sonra zaten film koptu. Aynı şekilde orta sahada Liverpool’un kullanacağı bir ölü topta, Serdar Özkan topun önünden çekilmeyerek sarı kart yedi. Yani, bir oyuncunun müsabaka esnasındaki oyun kuralları gereği neler yapması gerektiğinin açıkça belgesiydi bu hareketler. Profesyonel futbolcu, sadece temmuz ayında para isterken futbolcu olduğunu hatırlamamalı. Sahada kaldığı müddetçe para aldığını bilmeli. Oyun kuralları gereği gördüğü disiplin cezasına bir şey demem, ama enayice görülen kartlara kızarım. MHK Başkanvekili Sabri Çelik’e sordum: Türkiye’de 5 bin 650 profesyonel ve amatör kulüp var. Kaç kişi sezon başı hakem hocası için başvurdu? Sonuç utanç vericiydi; 11 kulüp. Bunlardan bir tanesi de Beşiktaş alt yapısı, düşünün gerisini. Biz daha neyi tartışıyoruz ki...
‘’Kongrede neredeydiniz?‘’
Yıldırım Demirören’in kazandığı seçim kongresinden önce Beşiktaş’ın sözde ileri gelenleri (!) Mesut Parlak’ın başkanlığında Boğaz’da güzel bir yemek yediler. Çıkan sonuç: Birlik-beraberlik... Tamam da ne hikmetse, o birlik beraberlik mesajları verenlerin çoğu oy atmaya gelmedi. Ve ardından Divan Kurulu Başkanlığı seçimi oldu. Bu sefer Şeref Nasır’ı alaşağı etmek için muhalefet birleşti ve Divan Kurulu seçimini kazandı.
Aynı grup eğer Genel Kurul’da, Divan Kurulu’nda olduğu gibi ciddi bir gövde gösterisi yapmış olsaydı; Yıldırım Demirören’in bugün eleştirilen yönetim kurulu, çok daha iyi kişilerden oluşup, Beşiktaş’ın, temsil yönünde itibarını önplanda tutabilirdi... Gel gör ki, şu son günlerde ne hikmetse, Beşiktaş muhalefeti hep kötü günde ortaya çıkıp, sadece biraz yaygara yapıp, tekrar kabuklarına çekiliyor.
Fenerbahçe ve Liverpool faciasından sonra, ortaya çıkıp, Beşiktaş’ı özel toplantılarda, daha doğrusu sağlıklı bir ortamda tartışmak yerine, içki masalarında meze yapmaktalar. Bu çok ayıp...
Yıldırım Demirören ve yönetiminin icraatlarını beğenmeyebiliriz, eleştiri de yapabiliriz. Ancak bu sezon öyle hakem hataları oldu ki, bütün bu darbelere rağmen takım, ligde hedefini kaybetmemiş, kupada yoluna devam ediyor, Şampiyonlar Ligi’nde de 8-0’lık Liverpool hezimeti hariç, hep göze hoş gelen bir futbol oynuyor.
Merkez Hakem Kurulu’nun Beşiktaş’a bakışını, 3 ay önce televizyonlarda 1 ay önce de bu satırlarda yazmıştım. Bakın; Ankaraspor-İstanbul Büyükşehir Belediyesi müsabakası, Beşiktaş-Sivasspor maçından çok daha önemli ki, Ankara’ya FIFA triosu, İstanbul’da geçen hafta Galatasaray’ı ipten alıp, Ümit Karan’ın gölgesine penaltı çalan, Bünyamin Gezer’i gönderiyorlar.
Herkes Bobo’nun pozisyonunun faul ve kırmızı kart olduğunu söylüyor. Ümit Karan’a düdük çalan Gezer, Bobo’ya faul çalsa, en azından oyunun kaderi ile oynamamış olacak.
İşte yukarıda da belirttiğim gibi hakem camiası ve federasyonun, bu derece Beşiktaş’ın üstüne geldiği ortamda, malesef Beşiktaş’ta muhalefet denen grup da, acımasızca eleştirmekte.
Çözüm kolaydı; Beşiktaş’ı bu kadar sevselerdi, Olağan Genel Kurul’da taşın altına ellerini soksalardı, Yıldırım Demirören daha sağlıklı bir yönetim yapar, bu sıkıntılar yaşanmazdı. Ama alıştık artık Beşiktaş’taki muhalefete...
Tek üzüntüm var: O da, Beşiktaş’ın içki masalarında tartışılması... Dedik ya, Bu hiç de şık olmuyor... Ama Beşiktaşlılar şunu bilsin ki, Bu Federasyon ve MHK devam ettiği sürece Beşiktaş’ın canı çok daha yanacak. Yönetime tepki göstermek yerine, eğer bir şeyler yapmak istiyorsanız, şu dönemde bu takıma ve yönetime destek çıkın. Çünkü, batarsa hepimizi batacağız, gülen de Galatasaray olacak. Siz bırakın Fenerbahçe’yi, Galatasaray lobisi ortaya çıkmaya başlamıştır. Hayırlı olsun.









































