‘’Üzmedi, sevindirdi‘’
Belki de bu satırlar son zamanlarda yazdığım yazılar içinde en samimi ve içten duygularla yazılmış olanıdır. Neden mi?
Biliyorsunuz, bu sezon Beşiktaş PAF takımından A takımına 11 tane yeni oyuncu çıkmıştır. Rizespor maçında İbrahim Kaş, Serdar Özkan, Aydın Karabulut ve Brezilya Milli Takımı’na seçilen Bobo’nun yerine sahaya Ertuğrul Sağlam tarafından sürülen Batuhan... Kulübede ise Ethem Yılmaz, Bülent Uzun ve Ali Kuçik. Tribünde Mehmet Sedef, Gökhan Aydaş ve Erdem. Tabii ki bu oyuncularla Beşiktaş ailesinde herkes gurur duyuyor. Önemli olan A takım kadrosunda olmak değil. Kalıcı olup, arkalarından gelecek kardeşlerinin yolunu açmak. Bu sadece genç kardeşlerimizin çabalarıyla olmayacak tabii ki... Bulundukları ortamda kendilerine de destek sağlanması şart. Başta Sinan Engin olmak üzere (çünkü verdiği destek PAF ve B genç takımını Nevzat Demir Tesisleri’nde idman ve maçlarını yapması konusundaki ısrarcılığı) Ertuğrul Sağlam ve Mutlu Topçu’yu cesaretlerinden dolayı kutluyorum. Bu gözler ne hocalar gördü. Bu kulaklar ne vaadler duydu. Ama hepsi sabun köpüğü gibi hayal oldu uçtu. Lucescu, Del Bosque, Rıza Çalımbay, Tigana... Hiç biri Ertuğrul Sağlam’ın gösterdiği cesareti ve sevgiyi gösteremediler. İşte bu başarının altında yatan ana sebep, bu sevgi ve destek. Ve başlığa geliyorum. İbrahim Üzülmez’e...
Öncelikle İbrahim Üzülmez’e kocaman bir aferin. Beşiktaş’ın bu dönemdeki başarısının altında kaptanlar İbrahim Üzülmez ve Toraman’ın katkısı büyüktür. Daha da önemlisi aşağıdan gelen bu kardeşlerimizi yukarıda ‘sinek ikili’ muamelesi yapmayıp, idmanlarda ‘çift kaleyi tamamlayıcı oyuncular yerine’ değil bu takımın sahibi gibi olmalarını sağlamıştır. Yukarı çıkan hangi kardeşimizle konuşuyorsam, ağızlarından çıkan İbrahim Üzülmez oluyor. Gözlerinden o mutluluğu hissediyorum. Üzülmez de, Toraman da hem altyapı hocalarıyla hem de oyuncularıyla o derece sağlıklı bir ilişki içindeler ki, sadece manevi yönden değil burada sayamayacağım onlarca konularda ekonomik olarak destek olmaktalar. Bu da çocukların yukarıda motivasyonlarını yükseltmekte... Tabii ki Serdar Özkan, İbrahim Kaş ve Mehmet Sedef’in yeri ayrı. İki sezondur yukarıdalar. En çok hoşuma giden, idman saatleri dışındaki zamanlarını Nevzat Demir Tesisleri’ndeki altyapı binasında, oradaki gençlerle geçirmeleri. Sadece bu görüntü takım ruhunu şu dönemde Beşiktaş’ta ortaya çıkarıyor. Helal olsun Üzülmez’e. Beşiktaş kaptanı olmak kolay değil. Pazubandına, bu duygu ve düşüncelerle altyapıdaki tüm çocuklar saygı duyuyor...
‘’Hastalık aynı‘’
Trabzonspor’dan 4, Galatasaray’dan 5, Gençlerbirliği’nden 4 gol yiyen Rizespor’a hoca değişikliği yaramış. Demek ki, eline geçen fırsatları değerlendireceksin. Kağıt üzerinde maçlar kazanılmıyor. İki ayaklı oyunda, atılan her gol turun habercisi. Beşiktaş için hem itibar hem de kupa statüsünden dolayı para maçıydı. Sevgili İsmet Bakoğlu, bize Rize’de son yılların en soğuk hava şartlarının yaşandığını söyledi. Ve tüm bu olumsuz şartlara rağmen, diğer şehirlerdeki kara kışı gördükten sonra Rize sahasına şükrettim. Rize’nin son üç maçındaki hoş olmayan skorların yanında, İstanbul’daki maçta gol atan Leandro’nun babası ölmüş ve önemli bir silahta Altan sahada yoktu.
Ama Rize’de bu yokların yanında çok özel bir şey vardı; Erdoğan Arıca’nın, kulübedeki heyecanının sahaya yansıması.
Bakın abartmıyorum. Yediği gol dahil olmak üzere 90 dakika yere yatmadan maçı bitiren Hakan ve Beşiktaş kalesinde bir gol.
Siyah-Beyazlılar’da hatalar belli. Dün İbrahim Toraman ve Baki yoktu ama bütün gözlerin üzerinde olan Gökhan Zan ve İbrahim Kaş sahadaydı. Ancak bu ikiside gösterdi ki, kolay kolay toparlanamayacaklar.
Tello ve Delgado’nun ne derece etkili oyuncu oldukları, olmadıklarında daha net gözüktü. Ne dedik, atamayana atarlar. Bobo, Nobre, Holosko, Serdar Özkan... Eğer Beşiktaş forması altındaysanız, o fırsatları kullanacaksınız. Kullanamazsan, tur için 15 gün sıkıntılı bir bekleyişe girersin.
Beşiktaş turu geçer mi? Geçecek. Ama Ertuğrul Sağlam’ın defansa mutlaka çare bulması lazım. Yeni transfer Gordon Schildenfel mi çare olacak, kim olacak? Ona ben değil, Ertuğrul hocam karar verecek. Rize maçından çıkartılacak çok ders var. İnşallah bu dersi kulübeden daha çok sahadaki oyuncular alır. Ne dedik, oynamadan hiç bir maç kazanılmaz.
‘’Kartal yuvası‘’
Akatlar Cola Turka Arena’da geçen hafta yeni bir Kartal Yuvası mağazası açıldı. Temennim Kartal Yuvası zincirinin yurt genelinde yayılması. Kartal Yuvası mağaza zincirleriden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Aksoy ve mağazalar Koordinatörü Bülent Bey ile gelen şikayetler konusunda dertleştik. Kendilerine özellikle çocuk bölümünde yeterli ürün sayısı bulunmadığı şikayetlerini ilettim. Galatasaray ve Fenerbahçe’nin mağazalarını da gezdim. Kimse kusura bakmasın, sayısal bazda da kalite yönünde de Beşiktaş ürünlenirinin eline su dökemediler. İsteyen gitsin üç mağazada da ürün alış verişinde bulunsun, farkı çok iyi anlayacaktır. Beşiktaş’ın tek kusuru satış reyonlarının küçük olması. Bu konuda da sözü aldım artık taraftarlar rahat olsun. Zaten Hakan Aksoy ve arkadaşları da biliyor; ne Ülker, ne de Turkcell... Beşişktaş’ın en büyük sponsoru Kartal Yuvası’dır.
Ertuğrul Sağlam’ın
Kartal yuvası
Beşiktaş özkaynak düzeninden yetişmiş, en çok resmi müsabaka oynamış, kaptanlığını yapmış Rıza Çalımbay’ın bir konuşmasına kafam takıldı. Çalımbay, “Ertuğrul Sağlam’a verilen destek bana gösterilmedi” dedi... Başkalarını bilmem ama ben Ertuğrul Sağlam’a tam destek veriyorum. Neden mi? Lucescu, Del Bosque, Rıza Çalımbay, Tigana dönemlerinde alt yapıdan kaç tane oyuncuyu yukarıda gördük? Hiç! O dönemde herkes, “Nerede Beşiktaş’ın altyapısı.... Yıllarca üst üste şampiyonluklar kazanan takımlar nerede... Şimdi yukarıda kim var?” diye tepki gösteriyordu. Rıza Çalımbay göreve geldiğinde çok sevinmiştim. Ama o, altyapı yerine Youla, Kürşat, Adem Dursunlar’ı tercih etti. Peki Ertuğrul Sağlam ne yaptı, geldiği ilk günden itibaren gençlere güvendi. Sağlam, “Ben istediğim oyuncuları aldım. Alt yapı oyuncuları da hak ettiklerinden dolayı buradalar” dedi... Serdar Özkan, İbrahim Kaş, Mehmet Sedef, Batuhan Karadeniz, Aydın Karabulut, Ali Kuçik, Ethem Yılmaz, Bülent, Koray, Serkan, Gökhan... İşte Beşiktaş’ın sponsoru Kartal Yuvası!
Sadece bu düşünce ve bu çocuklara verdiği değerden dolayı Ertuğrul Sağlam’a sonuna kadar destek veriyorum. Çünkü Beşiktaş’ın kurtuluşu bu iki Kartal Yuvası’ndan geçer. Buna sahip olmak da taraftara kalıyor...
‘’Defansa rağmen‘’
Senaryo aynı. 1-0 mağlubiyet, aynı defans hataları. Dün gece de çekirge sıçradı ve 3 puanı aldı Beşiktaş. Her zaman yerli malı kullanmaktan yanayım. Bunun içindir ki, Beşiktaş defansına transferden daha çok, orta sahaya mutlaka oyuncu alınması gerektiğini ve Cisse’nin çok yalnız kaldığını hep söyledim. Ama dün, yanıldığımızı çok iyi anladım. Biz “istemiyoruz” desek de, maalesef Beşiktaş defansının göbeğindeki sıkıntılar, transfer olmadığı müddetçe devam edecek.
Bünyamin hoca, Beşiktaş’ın bir şampiyonluğuna Malatya’da mani olmuştu, son dakikada topu çizgiden çıkartarak. Sonra da Beşiktaş’a transfer oldu. Beşiktaş kariyeri kısa sürdü. Fenerbahçe maçında takımını kabak çekirdeği gibi açık oynatan Bünyamin hoca, Beşiktaş maçında hem katı defans hem de rakibini oynatmama düşüncesindeydi. Beşiktaş’ı top sevmedi. Holosko vurdu, Bobo vurdu, Delgado vurdu. Vurmayan yok. Top, ya içeriden çıktı, ya da Murat’a takıldı. Yani, bir uğursuzluk vardı. Keramet taraftar da galiba. O anda, İnönü Stadı’nın içinde cinler olduğunu düşünüyorlardı ki, büyünün bozulması için cinleri, “yallah” diyerek kovdular. Anında da goller gelmeye başladı. Önce Nobre, ardından da Ricardinho. Tabii ki bu işin espirisi. Beşiktaş galibiyeti hak etti. Hep golü düşünüyorlar, hep pozitif düşünüyorlar. Tabii ki defansını da düşünüyor. Çünkü yediğinden bir fazla atması lazım, galip gelmesi için. Benim kafamı karıştıran bir konu; ilk defa Delgado’nun, Bobo, Nobre ve Holosko’dan bu kadar uzak oynadığını gördüm. Delgado, gol bölgesinden ne kadar uzaklaşırsa, Beşiktaş o kadar çok sıkıntı yaşıyor. Kaleden uzak oynamaması lazım. İkinci yarı Ertuğrul Sağlam da bunu görmüş olacak ki, yakın oynattı, skoru yakaladı.
‘’Üzülme Affan abi‘’
Kasımpaşa maçının devre arası TFF Başkan Vekili Affan Keçeci televizyonlara açıklama yapyor: Beşiktaş benden ne istedi de yapmadım da bana bu tepkiyi koyuyorlar. Ben Federasyona girerken Beşiktaş Kulübü’nün desteği ile girdim ama formamı da çıkardım. Her kulübe eşit mesafede oldum, olmalıydım. Beşiktaş duruşu da bunu gösterdi. Beşiktaş duruşa da bunu gerektirir...
Evet... Ayıp edildi. Hem de çok ayıp edildi. Malasef yıllardır, biz kendi çocuklarımıza hiç değer veremedik. Beşiktaşlı olup da çeşitli makamlarda olan kişilere saygı göstermedik. Halbuki Affan Keçeci, devletteki konumu itibariyle, Beşiktaş ailesindeki yeri itibari ve adamlığıyla Beşiktaş duruşunu en iyi sergileyenlerden biriydi ve ben Beşiktaş ailesinde böyle bir büyüğümle birlikte olmak ve onunla aynı ortamları paylaşmak mutluluğuna erişmiş biriyim. Sadece Affan Keçeci’ye değil Serdar Bilgili’ye de, Onursal Başkanımız Süleyman Seba’ya da stattaki aynı yerden hiç de hoş olmayan durumları yaşamadık mı? Çok merak ediyorum, o gün o bağıranlar bugün vicdanen rahatlar mı? Onların işleri sadece kumanda ile hareket etmek mi? İnsanın kendi fikri, duruşu yok mu? Asıl üzüntüm de bir arada olunca mangalda kül bırakmayan o topluluk. Tek başına bireysel olarak tepki koydukları kişilerle karşı karşıya gelince ‘yalakalıkları’ diz boyu. Bugünkü düzende ve sistemde mümkün değil ama gönül istiyor ki, Affan Keçeci, Tahir Kıran ve Mustafa Yazıcı gibi arkadaşlarımızın yeni oluşumda da TFF yönetiminde bulunmaları... Çünkü bulundukları iki sene içinde duruşlarıyla Haluk Ulusoy’a rağmen hak etmişlerdir. Beni asıl Affan Keçeci’ye yapılanlar üzdü. Ve bir sevincim de aklı selim Beşiktaşlılar’ın hemen hemen tamamı Affan Keçeci’ye sahip çıkmaları. Ne yapalım biz buyuz işte Beşiktaşlılar... İçimizden çıkan bu değerleri harcamakta üstümüze yok. Farkında olmadan Affan abiyi omuzlara çıkardılar.
‘’Dört köşe‘’
Ertuğrul Sağlam’ın sıkıntısı top rakipteyken başlıyor. Top Beşiktaş’ta iken Kara Kartal yetenekli futbolcularıyla iyi işler yapabiliyor ama oyun rakibe geçtiğinde işler tamamen değişebiliyor.
Delgado, Bobo, Nobre, Holosko, Serdar Özkan ve hatta Cisse bile fazla ikili mücadelelere girip, ısıran oyuncular değil. Öyle ki, rakip kim olursa olsun, kaptıkları toplarla defansla ya da kaleci Rüştü ile karşı karşıya kalıyor.
Dün gece de öyle oldu. Hele yenilen 2 gol var ki, amatör küme için çok önemli. Küçültmek istemem ama amatörler de bile böyle goller yenilmez. Dün, bunun sıkıntısı yaşandı. Ertuğrul Sağlam, kafasındaki oyun yapısını sahaya yansıtamadı. Çünkü kadroda problem vardı.
Mecburen elindeki mevcut kadroya göre sistemi oluşturdu. İbrahim’lerden defansı üçledi ama, rakibe hiç beklenmedik pozisyonlar verdi. Serdar Özkan, Cisse, Tello, Holosko defansın önünde orta sahada, onların önünde Delgado ve çift forvet Nobre-Bobo oynadı.
33 gol yemiş Kasımpaşa, maç öncesi bu sıkıntılı günde şans olarak düşünülebilirdi, ama oyunun gidişatı öyle değildi. Beşiktaş orta sahası da, Kasımpaşa’nın oyununa ayak uydurdu. Nasıl mı? Bobo ve Nobre’yi hep doldur boşaltlarla kullanmak istediler. Oyunu kenarlara taşımış olsalardı, sıkıntı yaşamazlardı.
Nitekim, Delgado’nun liderliğinde, Nobre yıldızlaştı. Daha önce de yazmıştım. Ama benim için çok önemli bir etken olduğundan, tekrar yazmak istiyorum.
Sahada Serdar Özkan, İbrahim Kaş, Aydın Karabulut, Bülent Uzun, kulübede Ethem yılmaz, Batuhan Karadeniz. Bu çocuklar Beşiktaş’ın gelecekleri. Yani, esame listesinin neredeyse yarısı. Yıllardır, “Beşiktaş öz kaynak düzeni nerede?” diyenin gözüne girsin.
‘’Ulusoy geç kaldı!‘’
Dün geceye kadar bekledim Haluk Ulusoy’un Genel Kurul’dan sonra istifa etmesini... Açıkça belli olmuştu, artık istenmiyorsun... “Hayır, ben devam etmeliyim. Bu karar, baskı üzerine alındı” diyorsan, istifa eder ve günlerdir eleştirdiğiniz yasa sayesinde seçime girerdiniz. Aday olur, 20 gün sonra güvenoyu alabilirdiniz.
Olmadı, olmazdı da... Çünkü korktun. İşte böyle, ne ekersen onu biçersin. “Ben, 19 Bin YTL’nin dışında yargılanmıyorum, benim giydiğim elbise 30 bin YTL” diyerek, seninle yıllardır kader birliği yapmış 14 arkadaşını yarı yolda bıraktın. Yalnız bıraktın... 2 senedir mahkeme kapılarında sürünüyorlar. Bu muydu Haluk Ulusoy’un arkadaşlık ve delikanlılık anlayışı? Benim hiç bir davam yok diyorsun ama, enişten Mehmet Koçak’ın Fantastic Oteli’nin ve bazı sana yakın çevrelerin davaları halen devam ediyor. Milli Takımlar’da Galatasaray ve Trabzon patenti dışında kimsenin çalışması mümkün değil. Bu muydu Ulusoy’un eşitlik anlayışı?
İşin acı bir yanı da, 5 nolu sandık yasa ile devre dışı kalırken, TUFAD’ın para için hiç bir delege gönderememesi, hem sizin hem de onlar için ayıp. Antrenörler, başkanları ve yapılarını tekrar gözden geçirmeleri... Türk futbolunun olmazsa olmazları maalesef genel kurul da Ulusoy’un seçim rüşvetlerine takılıp, delege olamadılar.
İşte 192’ye 48 yani yüzde 80’inin istemediği bir ortamda koltukta kalıp, harcamalara halen devam etmek yanlış. Hele 3 Ocak’tan sonra, seçim öncesi dahil olmak üzere kulüplere ve kuruluşlara yapılan bütün seçim rüşvetlerinin hesabı mutlaka sorulmalı.
Nasıl yasayı uygulamamanın hesabı sorulacağı gibi...
‘’Bu şartlarda...‘’
Teknik adamlara hep söyleriz ve de yazarız, “Eğer sistemine göre oyuncu yoksa oyuncuya göre sistem... Uygun şartlar onu gerektirir” diye. Bunu niye yazdım? Hemen hemen her gün Avrupa’dan maçlar izliyoruz. Sahaları görüyoruz. Şartlar da ortada, o halde yapılacak tek bir şey var TFF’nin maç organizasyonlarını yapan birimi, 15 Aralık ile Ocak ayını es geçecek diğer aylar ise çarşamba ve pazar günleri maç oynatarak çok rahat bir şekilde sakatlık olmadan huzurlu bir sezon geçirebilirler. İşte olaya bu yönden bakınca, dünkü futbolun yorumunu da yapamıyoruz çünkü sahada futbol diye bir şey yoktu. Sporcu kardeşlerimiz değil futbol oynamak, çabaladağı enerjilerini ayakta durmaya harcadılar. Ben Konya’daki maçtan sonra, “Nasıl profesyonel futbolcusunuz ayakkabılarınızı neden kontrol etmeden veya şartlara uygun olmadan sahaya çıkıyorsunuz” diye sitem ettim. Konya dönüşü Havalimanı’nda bu konuyu İbrahim Üzülmez, Rüştü, İbrahim Toraman, Baki, Ali Tandoğan ile konuştum. Verdikleri cevabı, bugün sahayı görünce anladım ve onlara hak verdim.
Dört takım da potada, grubun kaderi son maçlara kaldı. Büyük bir sürpriz olmazsa Beşiktaş gruptan ikinci olarak çıkar ama futbol bu, herşeye gebe. Dün Beşiktaş’ta Baki en sağlam halkaydı. Yunus Yıldırım futbolcuların durmak istedikleri zaman bile kaydıkları pozisyonda rakibiyle çarpışmalarına faul veriyor üstelik sarı kart gösteriyor. Baki’nin ilk sarı kartı da ikinci sarı kartı da tartışılır. Benim için dünün ayrı bir güzelliği vardı. Sahada Aydın, İbrahim Kaş, Serdar Özkan kulübede Bülent ve Ethem... Milyon Euro’ların topçulara verildiği Kartal’da, öz kaynak düzeni ‘Pahalı transferi bırakın aşağıya bakın daha ne cevherler var’ sinyalini vermiştir düşüncesindeyim.









































