‘’Gezer'e rağmen‘’
Müsabakadan önce Beşiktaş Televizyonu’na, “İnşallah Bünyamin Gezer’i konuşmayız” dedim. Bakın, Beşiktaş’ın galibiyetinde bunu söylüyorum. Çok kötü maç yönetti. Aslında saat 19.00 itibariyle her şey mükemmeldi. Ümit Karan’ın Denizli’de gölgesine penaltı çalan, Manisa maçında Barış’ın düşüşüne tereddütsüz penaltı veren Gezer’in gözüne perde inmişti. Galatasaray ceza alanı içinde önce Holosko’ya sonra da Nobre’nin kafasına kaldırılan tekmeyi es geçti. Aynı şekilde oyununun 81. dakikasında Ümit Karan’ın penaltısını da es geçmesi, verdiği vermediği kararlar, hele 71. dakikada Delgado’nun pozisyonunu yardımcısının da çomak sokmasıyla ofsayt diye kesmesi hem takımları hem de tribünleri gerdi.
Delgado benim dün gece en çok bir şeyler beklediğim oyuncuydu. İlk yarı sahada yoktu ama ikinci yarı bir 15 dakika oynadı, Beşiktaş’ı da kurtardı maçı da kurtardı. Bobo, Serdar Kurtuluş, Cisse, Gordon tribünde bizim yanımızda. Bunu şunun için söyledim. Başka takımları bilmem ama bu oyuncular Beşiktaş’ta oynadıkları bölge olarak takıma katkıları yönünde etkin oyuncular.
Ertuğrul Sağlam katrandan şeker yapmaya çalıştı. Yani elindeki sakatlardan arta kalanlardan sahaya çıkarabildikleri 137 hafta sonra gelen mutluluğu yaşattı; yani liderlik.
Holosko, Nobre çok savaştı, çok da gol pozisyonu buldular. Öyle goller kaçırdılar ki, son dakikalarda gelen sıkıntılar 65. dakikada bitebilirdi. Birbirlerinden çok uzak oynadılar. Onlara gelen top da duvara çarpmış gibi geri döndü. Bu da orta sahanın ve defansın toparlanmasını önlüyordu. Ama sahada her derde deva bir İbrahim Toraman vardı. Alkışların büyüğünü ona gönderiyorum.
‘’Bu çok demli oldu‘’
Beşiktaş, Çaykur Rize’den çektiği kadar hiçbir takımdan çekmedi. Rizespor yüzünden birçok kişiyle başı derde girdi, hâlâ da izleri silinmiyor. Siyah-Beyazlılar, dün de öyle bir tokat yedi ki, kolay kolay açısı da çıkmayacak. Para bir kenara... Hani derler ya; ‘Para kaybı hiçbir şey, itibar kaybı her şey’ diye... Beşiktaş, paradan daha önemli olan itibarını da kaybetti.
Toptan kaçmakla bu iş olmaz. Mehmet Yozgatlı, Tello, Ricardinho, Delgado; top onlardayken her şey güzel, ya top rakipteyken; işte orası felaket. Kim top kazanacak, kim rakiple mücadeleye girecek, kim oyun kuracak? Bir Cisse vardı... Hani, ‘Dua edelim ona birşey olmasın’ dediğimiz. 16. dakikada o da oyundan çıkınca, Toraman ön liberoya, İbrahim Kaş sağ beke, Baki stopere... Artık düşünün gerisini. Zaten pamuk ipliğine bağlı defansta kafalar da karışık olunca sonuç ortada. Bu kadar kolay gol yiyen bir takım, düşünemiyorum.
Holosko’dan çekirdek gibi gol atmasını beklemeyin. ‘İyi goller attırır’ diyorduk, keşke bunu söylemeseydik. İnsan biraz egoist olur. İlk golden 1 dakika sonra Holosko, yakaladığı pozisyonda asist yapmak yerine egoist olsaydı, Beşiktaş, belki de ilk yarıda turu yakalayabilirdi. Ama, bu defansı ve kaleciyi ben unutmuşum! Özellikle müsabakanın yardımcı hakemi Cem Satman’ı kutluyorum. Beşiktaş’ın attığı golde de, yediği golde de çoğu yardımcı hakem gibi, yardımcı olmak yerine pozisyona çomak sokarak kafaları karıştırabilirdi ama yapmadı, gole prim verdi... Aferim. Yalnız aynı şeyi Halis Özkahya için söyleyemeyeceğim. Sana kimse, ‘Büyük takımı kolla’ demiyor. Ancak Beşiktaşlı oyunculara gösterdiğin kolay sarı kartları, vakit geçiren Rize’ye gösteremedin.
Bu arada Çaykur Rizespor’un tecrübeli teknik direktörü Erdoğan Arıca’yı da tebrik ediyorum. Bir Rizeli olarak yarı finale çıkmanızı kutlarım. Aynı başarıyı, ligde de göstermenizi dilerim. Ama Fenerbahçe maçındaki gibi değil!
‘’Korku tüneli‘’
Beşiktaş’ta yarın yapılacak Mali Genel Kurul toplantısı nedeniyle Denizli seyahati çok hareketliydi. Çoğu zaman göremediğimiz kişiler, ballı-kaymaklı seyahatta yerini almıştı. Ne için?.. ‘İbra için’... Halbuki, aklı selim Beşiktaşlı ‘ibra’ etmek zorunda olduğunu biliyordu, mecburdu da. Bu Beşiktaş duruşudur. Böyle gözdağı verilerek yaşananlar ayıp ve yakışıksız oluyor.
Sahaya giremiyordum. Çünkü korku tüneli gibiydi... Yusuf’suz, tatsız-tuzsuz olan Denizlispor’da 22 numaralı 19 yaşındaki Güray’ın yıldızlaştığı bir maçtı. Oyun 2-0 ve Beşiktaş, hâlâ tedirgin, biz de tedirginiz. Kafalar nerede bilmiyorum. Biz bunları düşünürken, yenen ilk gol Rüştü klasiğiydi. Öyle ki, Denizlispor bile bunu bilmiş olacak ki, 30’dan, 40’tan, orta sahadan top ayağına gelen kalede, sanki ben varım, şut atıyor... Vuruyor da, vuruyor. Doğrusunu isterseniz; Rüştü, yediği gole kadar, kötü de oynamadı. Ama, kaleci tuttuklarıyla değil, tutamadıklarıyla daha çok akıllarda kalır.
Ve Ali Tandoğan... Eğer sen, Beşiktaş takımının formasını giyiyorsan, dünkü görüntünle biraz ayıp ediyorsun. Kart görürsün, birşey demem ama bu kadar da ucuz değil bu işler. Az kalsın bir çuval inciri berbat ediyordun, 3 puan da gidiyordu. Üzüntüm; Holosko’nun, Nobre’nin, Gökhan Zan’ın Cisse’nin ve İbrahim Toraman’nın mücadelesinin güme gitmesi. Güzellikler yazmak gerekirken bunu yazıyoruz. Ne yapalım... Bu da Beşiktaş klasiği. Ertuğrul hocaya sorduk; ‘Bu korku ne zaman bitecek?’ diye... O da, ‘Değişim içindeyiz’ diyor... Ama ligde bitiyor! Farkında mı?
Denizli’de bir de güzellik vardı. Siyah-Beyaz grubun gelenek haline gelen icraatları burada da devam etti. Gittikleri her ilde ikiyüze yakın çocuğu Siyah-Beyaz forma giydirmeleri hoş. Dün de, Yaşar İnan başkanlığında Atilla Yavuz, Ahmet Çimen ve arkadaşları Kocabaş Beldesi’nde çocuklarla çok güzel dakikalar yaşadılar ve yaşattılar. Kendilerini kutluyorum.
‘’Beşiktaşlı duruşu...‘’
Beşiktaş’ta bugünlerde gündem ibra konusu. Hemen hemen her akşam 50’şerli gruplar halinde toplantılar yapılıp, yönetimin ibra edilmemesi yönünde görüşler ortaya konulmakta... Hatta son 2 gündür bu toplantılar daha da kalabalık topluluklar halinde yapılıyor. Her Mali Genel Kurul döneminde yönetimlerin ibra edilmemesi gündeme gelir. İbra edilirse ne olur, ibra edilmezse ne olur? Bir defa şunu açık ve net söylemeliyim. İbra edilmeme gibi bir durumun Beşiktaş’ta söylentisi bile çok yanlış. Hep şunu söylemişimdir; Genel Kurullar’da bulunmayıp, genel kurul günleri dışında fuzuli olarak konuşan çok kişiye rastladım. Gönül isterdi ki bunların genel kurullara gelmesini ama sistemden daha çok şahıslara endeksli genel kurul delegesine sahip olan Beşiktaş’ta bu sıkıntılar daha çok yaşanacak. Divan Başkanlığı seçiminde alternatif liste ortaya çıkartıp en azından kurulların daha güçlü olmasını sağlayan “duayen” kulübün ileri gelenleri aynı hassasiyeti yönetim seçiminde göstermediler. Eğer o gün güçlü olmasını bırak bir muhalefet rüzgarı bile estirmiş olsalardı, bugün Yıldırım Demirören’in eleştirdiğimiz yönetim kurulundan çok dana iyi bir yönetim kurulu yapacağını biliyordum. Ama o gün meydanı boş bırakanlar ya da Mali Genel Kurullar’da seçim genel kurullarına katılmayıp, sadece orada, burada, kapı arkasında dedikodulardan ileri gitmeyen konuşmalarla kulübe hiç de hoş olmayan yakıştırmalar yapmaktalar. Şu anda tarihi bir fırsat ele geçmiştir. Hafta sonu yapılacak olan Mali Genel Kurul’da katılımın seçim genel kurulundan daha çok olması gerektiğini düşünüyorum, olmalıdır da. Sorunların şikayetlerin, memnuniyetlerin buralarda konuşulmasını hem de yüksek sesle tartışılmasından yanayım. Hele Trabzonspor’un bugün düşmüş olduğu kaosta Beşiktaş’ın aynı sıkıntıları yaşamasını istemiyorum. İbra edilmemek hiç hoş değil... Bakın kanlı bıçaklı olan her türlü spekülasyonlar yapılan TFF Genel Kurulu’nda bile bir önceki yönetim ibra edilmiş ama bunun karşılığında da yönetim değiştirilmiştir. Beşiktaş ailesine de yakışan budur, Beşiktaşlılık duruşuna yakışan budur. İbra edeceksen gücün var... Yönetimden memnun değilsen toplanıp yönetimi değiştireceksin, olacak olan da budur...
‘’Huzur için...‘’
Genel kurul yapıldı. Tüm kulüplerin desteğini alan Hasan Doğan yönetimine güven tam. Kulüplere ilk müjdeli haber de geldi. Maç hasılatlarından kesilen yüzde 7’lik genel müdürlük payı artık kesilmeyecek. 2001 yılından bu yana yapılmayan ödemeler kulüplerin belini büküyordu, onlar da artık alınmayacak. Bu da 44 milyon YTL...
Buraya kadar her şey güzel, Hasan Doğan yönetiminde projeler, yatırımlar ilk sırayı alan düşünceler. Yalnız çok önemli bir sıkıntı var o da şu. Farkındaysanız son 3-4 Federasyon Başkanı’nın kellesini MHK, Disiplin ve Tahkim Kurullar’ı yemiştir. Yani şunu söylemek istiyorum, yönetim kurulları önemli değil onların yaptırım güçleri de bir yere kadar. Kaderlerini, koltuklarınn sürelerini MHK, Tahkim Kurulu ve Disiplin Kurulu’na girecek isimler belirler. Bugün bu kurullar açıklanacak. Tarihi bir karar onları bekliyor. Çünkü, Ankara’da genel kurulda bire bir yaşadığım görüntüler beni çok korkuttu. Bilhassa MHK kanadında son 2 haftada yapılan hakem atamaları, yeni yönetimin kafasını da karıştırmıştır, sıkıntıya sokmuştur. Bazı kulüplere mavi boncuk dağıtma uğruna hiç gerek yokken ortalığı karıştırmışlardır. Rize’de bunun feryadını gördünüz. Şimdiden her zamanki kulüpler oynamaya başladı, tetikçiler de ortaya çıkmaya başladı.
Beşiktaş kanadı yine sessiz. Beşiktaş eşitliğin, adeletin her kulübe aynı mesafede olmasını istemiştir. Bu duygular bile Siyah-Beyazlı camiaya çok acı çektirmiştir. Her ne kadar Yıldırım Demirören, “Söz verdim ben karışmıyorum” dese de Ankara’da yaşadıklarımdan sonra göreceksiniz 2-3 hafta sonra ortalık karışacaktır. Bilhassa MHK kanadında kesinlikle son 5 senede hizmet veren hiç bir hakeme ve hakem hocasına yer verilmemeli. Nasıl yönetimde tertemiz bir sayfa açılmışsa, MHK’da da, Disiplin’de de, Tahkim’de de aynısı olmalıdır. Kulüplerin bunun acısını çekeceği aşikar. Ancak yönetimin de ömrü uzun olmaz. Onun içindir ki Hasan Doğan ve arkadaşları bugün kurulları açıklarken senin, benim, onun adamı değil bütün kulüplere eşit mesafede olabilecek dünü tertemiz kişilerden seçmeli; kurullarını öyle oluşturmalıdır. Yoksa başları çok ağrır...
Gönül isterdi ki, MHK seçimin yapıldığı gün açıklansın. Cuma, cumartesi ve pazar günkü gazetelere bakın, ortalık karışık... Eski hakemler bütün kirli çamaşırları ortaya döktü. İnşallah bunun sıkıntısını ligimiz çekmez. Ama maalesef MHK perşembe günü açıklanmadığı için göreceksiniz çok sıkıntılar yaşayacağız. İnşallah bir gün kutuyu açmak bize nasip olmaz. Çünkü herkes kutu açıyor.
‘’Ah Rüştü ah‘’
Hafta sonu İstanbul’da 228 resmi müsabaka vardı. Dün saat 12.00’de kar yağışı başlamıştı. O saate kadar 48 müsabaka oynandı. Kar yağışından sonra, bugün dahil olmak üzere bütün müsabakalar ertelendi.
Ama İnönü Stadı’na geldik. Turgut bey ve arkadaşları önlemini almıştı. Siyah-Beyazlılar, istekli bir oyunla 3 puanı aldı. Dün, göze hoş gelmeyen bir görüntü vardı; o da müsabakanın topu. Futbol topu ile haşır neşir olduğum dönemlerde, bu tür sahalarda hep kırmızı topu arardık. Tamam, sponsorun dediği olmalı ama parayı veriyorsun, hiç olmazsa malında görülsün, oynanan oyunda görülsün. Bilmiyorum ekran başında nasıl izlendi! Herkes Gordon’u merak ediyordu. Ben de merak ediyordum. Çünkü Ankara’daki TFF Genel Kurulu’nda sevgili kardeşim Hikmet Karaman ve yardımcısı Engin’le bu oyuncuyu masaya yatırdık. Sezon başı kampta birliktelermiş. Kafamı da çok karıştırmışlardı. Her topa çıkışında ‘acaba’ sorusu vardı. Dün, Ankara takımı son 15 dakika hariç, Beşiktaş defansını rahatsız edip pek ısırmadıysa da, topun sibobunu aramadan, risk almayarak ve en yakın arkadaşına topu yollayan biri olarak gözüktü. Ancak aranan kan değil.
Aydın Karabulut... Ölü toplar da Delgado ve Ricardinho kadar etkili. Başarılı olmasını ailesinden de çok istiyorum. Bu tür maçlar şanstır. Daha üretken oynaması gerekirdi ama sırıtmadı. Cisse’de ne derece etkili bir oyuncu olduğunu dün akşam gösterdi. Çünkü Beşiktaş, Cisse’nın olmadığı her maçta çok sıkıntı çekiyor. Asıl sıkıntı ne biliyor musunuz? Defanstaki kafa karışıklığı. Yakalamışsın 2 farklı üstünlüğü. Öyle hatalar yapıyorsun ki, telafisi mümkün değil. Bu Beşiktaş takımı huzur göremiyecek mi? Ah Rüştü ah...
‘’Futbolun içindeki adam‘’
Bugün Türkiye Futbol Federasyonluğu başkanlığı konusunda adaylığını açıklayacak olan Hasan Doğan’la ilgili olarak bir haftadır yazılı görsel basında yorumlar yapılmakta. Türk Futbolu’nun yeniden yapılanma sürecinde Hasan Doğan’ın neler yapıp, neler yapamayacağından daha çok futbol dışındaki konumu gündeme gelmekte. Hasan Doğan hakkında yaşadığım birkaç olayı size aktarmak istiyorum.
Ben de o dönemde İstanbul temsilcisi olarak görev yapıyordum. Yılda 14 bine yakın müsabakada kulüplerimiz, hakemlerimiz ve sahalarımızın olmazsa olmazı saha komiserlerimizle bu müsabakaları oynatırken Hasan Doğan’dan çok destek gördük. O dönemde de Beşiktaş’ın içindeydim, bugün de. Sporun siyasetini değil; sağlıklı bir ortamda oynanması yönünde ben ve yukarıda belirttiğim takım arkadaşlarım mücadeleler verdik. Çok sıkıntılı günler de geçirdik. Fenerbahçe’si, Galatasaray’ı, Beşiktaş’ı, Mecidiyeköy’ü, Dolayoba’sı, Çatalca’sı, Paşabahçe’si hiç ayrım yapmadan her kulübe eşit mesafede olmaya çalıştık. Bu konuda en büyük desteği de Hasan Doğan’dan aldım. Bugün Beşiktaş alt yapısının Beşiktaş ilçesinden çıkarmak istediklerini hepimiz biliyoruz. Bu konuda da Beşiktaş yönetimi son derece duyarsız. İki sene önce plazaların inşaatından dolayı alt yapı sahasız kalmıştı. Mevcut Fulya suni çim yüzeyli sahanın Beşiktaş’a hizmet veren 2000’e yakın yarışmacı, futbol okulları, sporcularının sokakta kalmamaları için ivedi olarak yapılması gerekiyordu. Söyledim ya; o gün çok duyarsız kalan Beşiktaş yönetiminden umudu kesince soluğu Hasan Doğan’ın yanında aldım. Kendisi, “Projeni getir hemen sahayı yaptıralım” dedi ve yaptırdı. Bu davranış şekli sadece Beşiktaş için değil; Edirne’den Kars’a tüm profesyonel, amatör spor kulüplerimizin içinde geçerliydi.
Size Hasan Doğan’ın futbolun neresinde olduğunu belirtmek istedim. Belki bugün hükümete yakınlığından dolayı ön plana çıkmasından sıkıntı yaşanabilir düşüncesinde olanlara rahat olmaları yönünde hatırlatmak istedim. Hasan Doğan’ın adamlığını, insani ilişkilerini kimse inkar edemez. Ama inkar edilmemesi gereken bir şey daha var ki futbolumuzun dününde reklamı olmayan birçok imzalarda adı geçen Hasan Doğan gelecekte de yapacağı çok işler olacağını bilmenizi isterim. Genç düşünenlere “Rahat olun” derim.
‘’Sıçrayamadı‘’
Koray’ın Vestel Manisa’ya transferinden sonra her gün Beşiktaş’ın Eyüp Sultan’a gidip dua etmesini söylemiştim, Cisse’ye birşey olmasın diye... Cisse yok; Tello, Ricardihno, Delgado, Serdar Özkan orta sahada. Soruyorum, bunların hangisi bir ikili mücadele kazanbilir? Her şeye rağmen eleştirilen Ricardinho, Beşiktaş’ın sahada en çok top kapan oyucusuydu. Beşiktaş’ın futbolcusunun gördüğü sarı kartlara bak, hepsi itirazdan...
Ve tabii ki hakem Bülent Demirlek’e dokunacağım biraz. Oyunun ilk 10 dakikası Aydın Toscalı’ya o kadar hoş görü gösterdi ki... Profesyonel bir futbolcu Aydın Toscalı. Evine ekmek götürüyor. Ama düşünmüyor ki, rakibi de bu işten para kazanıyor. Bir futbolcunun bu kadar gaddar olmaya hakkı yok. Zaten 10. dakikadan sonra tribünler, taraftarlar, yöneticiler ve teknik adamlardaki hoşgörü, sahada hiç yoktu. Yeşil saha hergele meydanına dönmüştü.
Bobo yok, Cisse yok, İbrahim Toraman yok, eksikler çok anlıyoruz ancak sahadaki Beşiktaş bu olmamalı. Tello gibi bir oyuncu bu kadar ucuz kırmızı kart görmemeli. Bir sözüm de Gökhan Zan’a. Skorun daha doğrusu mağlubiyetin hoşgörüsüne takıldım. Biz 45 dakika boyunca tribünden ‘Ne zaman atılacak’ diye diken üstündeydik ancak Gökhan çok rahattı. Aman dikkat...
Sözün özü, Beşiktaş dün Kayseri’de bol bol mantı, pastırma ve sucuk aldı ama puan alamadı. İnşallah ders almıştır...









































