‘’Ah Bobo ah‘’
Beşiktaş takımının futbolcusu kariyerini düşünmüyorsa, oynadığı takımın kimliği ile oynamaması lazım. Geçen hafta İbrahim Toraman, dün Bobo. Bobo çok suçlu, tamam. İstanbul Bld. maçı, Beşiktaş’ın en kritik maçı. İstanbul Bld., oynadığı bütün derbi müsabakalarından puan çalmış. Bu maçın hakemi olarak 7 tane FIFA hakeminden birini düşünmüyorsan, İstanbul hakemlerine yer vereceksin.
Hakem Hakan Sivriservi, tek kelimeyle maçın kaderiyle oynadı. Nasıl oynadı? İstanbul Bld.’nin hakkını yemiyorum, helal olsun. İyi top oynadılar. Ama Sivriservi, dakika 75 ve 79’da, 2 tane orta sahada faul çaldı. Bu fauller, ceza sahası içinde Ekrem’in, Bobo’ya yaptıklarının dörtte biri bile değil. Yani, Ekrem’in Bobo’ya yaptığı harekete kurallar, penaltı diyor.
Evet Bobo efendi, dünkü oyunun sorumlusu Hakan Sivriservi ile beraber sensin. Ve tabii bir de, o pozisyon da delikanlı olan Hakan Sivriservi, 11. ve 14. dakikada Nobre’ye yapılan hareketleri es geçip, 20. dakikada Efe’nin kendisine ‘Efe’lenip, dayılanmasına bu pozisyondaki cesareti gösteremedi.
Bunların hiç biri Beşiktaş’ın dünkü mağlubiyetini yumuşatacak nedenler değil. Her ne şartlarda olursa olsun, Delgado çıkmazdı. Serdar Özkan, Tello ve Gordon zaten eksik. Yenemiyorsan, yenilmeyeceksin. Ricardinho’nun sahada olması lazımdı.
Ama Ricardinho öyle bir hala getirildi ki, üzülmemek elde değil. Bu yenilgi inşallah iyi bir ders olur. Telafisi de yalnızca Fenerbahçe galibiyetidir.
‘’İstemek önemli değil‘’
Fanatik gazetesinde dün okuduğum bir haber beni hem sevindirdi, hem üzdü. Sevindiren yönü, Beşiktaş tarihinde en çok forma giyen ve alt yapımızın en önemli isimlerinden biri olan Rıza Çalımbay’ın, ‘Görev versinler alt yapıda hizmet veririm’ sözü. En azından Çalımbay’ın bu işi çok iyi yapacağını biliyorum. Ancak söylemler farklı, icraat farklı olunca üzülüyorum. Rıza Hoca Beşiktaş’ın başına geldiğinde en çok sevinenlerdendim. Telefon açtığımızda karşımızda kapısı açık, koltuğuna oturur çayını, kahvesini her zaman içerdik. Ancak beklentilerimiz hiç olmadı. O günkü şartlarda, Rıza Hoca can derdine düşmüştü. Yani profesyonel takımın başarısı.
Profesyonel takımın başarısıyla beraber başını çevirip, alt yapıda neler oluyor, neler bitiyor düşüncesi ile bir maça bile gelmedi. Kaleci antrenörü Cengiz hoca 1-2 kez geldi. Bülent Albayrak 2 kez geldi. Ama Beşiktaş alt yapılarında bir sezon içinde 150’ye yakın müsabaka oynanıyor.
Dönüyoruz bugüne, Ertuğrul Sağlam’ın da aynı duygu ve düşünceler içinde Beşiktaş’a geldiğine çok sevinenlerdenim. Ama o birinci gün alt yapı hocalarıyla ve alt yapı sorumlusu Mehmet Ekşi ile üst üste toplantılar yaptı. Bugün şampiyonluk poster çekeminde alt yapıdan mevcut 11 tane oyuncu var. Bunun dışında Beşiktaş’ın geleceği olarak düşündüğüm çok önemli 3 oyuncu var ki, onlar o fotoğrafta da yoktu. Necip, Oğulcan ve Orhan. Şunu söylemek istiyorum. Ertuğrul Sağlam ve ekibi şampiyonluk yolunda emin adımlarla giderken, gözü de hep aşağıda. Fırsat olsa değil 14 oyuncu, bir 14 kişi daha alacak. Bunu adım gibi biliyorum. Rıza Çalımbay’ın 1 tane alıp da oynattığı oyuncu yok. O Kürşat’lara, Youla’lara, Adem Dursun’lara kucak açıp gençlerin önünü tıkadı.
Bugun gelinen noktada Rıza Çalımbay’ın bu düşüncesine saygı duyuyorum. En azından Çalımbay da nereden geldiğini bilerek, Beşiktaş alt yapısına bu güzel duygularla baktığından dolayı... Ama bilmeli ki aşağıda çalışan insanlar, Mehmet Ekşi başkanlığında Bahattin Bayadır, Suat Taştan idari yönetiminde Fikret Demirel ve ismini burada yer yokluğundan yazamayacağım diğer hocalar başarının mimarlarıdır. Bakın Süper Lig’de, Ertuğrul Sağlam’ın yönetimindeki Beşiktaş dışında alt yapısından bu kadar çok oyuncuya resmi müsabakada yer veren başka bir hoca var mı?
Rezerv lige ‘Hayır’ diyen hocalar 1989-90 doğumlu çocukları sokaklara salacaklar. Rıza Hoca’dan ricam, TÜFAK’a (Türkiye Faal Futbol Antrenörleri Derneği) baskı yaparak rezerv lig kurulması yönünde destek olması. Şu anda Ertuğrul Sağlam, Samet Aybaba ve Ersun Yanal’dan başka da bu işe sıcak bakan kimse yok...
‘’Çomak sokulunca‘’
Ne güzel başlamıştı maç. Rahat da gidiyordu. Dakikalar 45’i gösterdiğinde oyun 2-0 olmuş, ilk defa Beşiktaş taraftarı sıkıntısız, coşkuyla maçını destekleyecek derken korku dolu bir ikinci yarı başladı. Zaten sıkıntılı bir kadro, Ertuğrul Sağlam da bu kadronun içinde çıkartabileceği en iyi 11’i sahaya sürmüştü. Sorun ne kaledeydi, ne defansta sorun orta sahada. Cisse yok, Kurtuluş yok, Toraman var ama o da haftaya yok. Bülent Yıldırım’ın belki de maçta verdiği en doğru karardı, Toraman’ı ikinci sarı kartla atmakla. Ama profesyonel bir futbolcu hele oyunun en etkisiz alanında bu kadar sorumsuzca atılmaz. Seyircinin baskısı genç Barış’ın başını yedi, Barış haksız atıldı. Ama 42. dakikada Yattara’yı sahada tutması belki de bizim gibi Trabzon’da seyredecek başka oyuncu olmadığından olacak. Yattara’yı çıkar Trabzonspor sıradan bir ekip. Bülent Yıldırım’a bir tavsiyem, aslında diğer hakemelere de aynı tavsiyeyi yapacağım. Nobre eski Nobre değil. Adam gibi oynuyor, mücadele ediyor, formasını ıslatıyor, golünü atıyor. Emeğe saygınız olsun. Nobre-Holosko dokuları tuttu ama bu dokunun üretken olabilmesi için Delgado’nun, Tello’nun Serdar Özkan’ın bunlara mutlaka yakın oynaması lazım. İnşallah indirim yaparlar, gazeteme ilan vereceğim. ‘Tello, Serdar Özkan ligin ikinci haftasından beri kayıptınız, neredesiniz? Bulanlar mükafatlandırılacaktır’ İşte size Beşiktaş orta sahasının hali. Siz bakmayın 3-0’lık skora Bülent Yıldırım çomak sokunca çok sıkıntılı bir ikinci yarı oldu. Tamam risk kolay geçmeyecek ama rakiplerin oynadığı hakemlere bir bak, Beşiktaş’ınkilerine. Onlar krem karamel, seninki acılı ezme.
‘’Mazeret yok‘’
Bugünün özürü yok. Daha önceleri çok mazeret vardı. Sakatlık, cezalı, transferlerin yetişmemesi vs... Telafisi mümkündü. Farkındaysanız kupadan elendikten sonra Beşiktaş ailesinde en ufak bir çıt yok. Sebebi beklentilerin olması. Üç kulvarda gidiyordu, artık rakiplerin Sivas hariç çift kulvarda . Onların mazereti olabilir. Hele yapılan o kadar yatırımlardan sonra şu andaki takımın konumu itibariyle beklentiler çok fazla. Camialarına şirin gözükmek uğruna başkanlar konuşmasa bile ikinci adamlar ya da zurnanın son delikleri ortalığı germekteler. Hele Adnan Polat’ın söyledikleri yenilir yutulur değil. Hafta içinde de söyledim. Eğer Adnan Polat’ın takımına sezon içinde sağlanan rahatlıklar 90 dakika içinde Beşiktaş’a sağlanmış olsaydı; İşler 90+3’lere 90+4’lere kalmazdı. Bunları buralarda yazmaya kalksak Brezilya dizileri gibi olur. Onun içindir ki, Beşiktaş’ta şimdi birlik ve kenetlenme zamanı. Öncelikle yöneticiler işi profesyonellere bırakıp konunun sahibi kimse onun konuşması lazım. Hele takımla ilgili yersiz, zamansız, lüzumsuz konuşmaların hiç yapılmaması şart... Takımın motivasyonu için sezon başı alınan kararların aynen uygulanması lazım. Birincisi de şu ballı seyahatlerde asalakların kesinlikle takımın uçağında, takımla birlikte hareket etmemeleri gerek. Olası olumsuz neticelerde daha önce de yaşadık; ortamı germeye çok meyilli bu arkadaşlar. Üstelik bu işi neredeyse meslek haline getirmişler, Beşiktaş’ın sırtından geçinmeyi, bedava sehayat etmeyi, bedava bilet almayı. 4 haftadır da yazıyorum o seyahat edenlerden benim tanıdığım onurlu arkadaşların hepsi otel paraları dahil uçak yolculukları için makbuz gönderdiler. Ama 10-15 kişilik bir grup var ki, onların hâlâ çok çok özel ihtiyaçlarını bile Beşiktaş kulübünden karşılamaları çok çirkin ve ayıp. Şu günlerde herkesin konuştuğu bu. Huzur lazım, bunun için de adam gibi davranmak lazım. Ama görünen o ki nerede onlarda bu adamlık.
Neyse biz yine bugünkü maça dönelim... Gökdeniz’in yokluğu bana göre sıkıntı. Ve bu müsabakanın da telafisi yok. 3 puan olmazsa olmaz. İnşallah maçtan sonra Bülent Yıldırım’ı konuşmayız. Siz etrafı gerenlerin yazılarına, laflarına bakmayın. İlk maçtaki gerginlik de Bülent Yıldırım’dan kaynaklanmadı. Yardımcı hakem arkadaşımız 11 haftadır maç alamıyor.
Bülent Yıldırım’a güvenin. Bu konuda da Beşiktaş taraftarına çok iş düşüyor.
‘’Özürlü değil engelli‘’
Salı gecesi televizyonda Acun Ilıcalı’nın programını seyrediyorum... Acun çok güzel bir program yaparak engelli kardeşlerimize, Evren’in aracılığıyla destek oldu, kendisini kutluyorum. Ancak konuşmalarda devamlı ‘özürlüler’ diye bahsedilmesi beni rahatsız etti. Rahatsız etmesinin sebebi de Beşiktaş’ta engellilere spor yaptırma ve destek yönünde en önemli katkıyı Beşiktaş yönetimleri sunmuştur. Süleyman Eren’in döneminden başlamak üzere bilhassa tekerlekli sandalye müsabakalarında engelli sporcularımız, Beşiktaş’ın adını hep zirvede tutmuşlardır. Bu yönde Beşiktaş yönetimini kutluyorum. Alt yapıda yeni Fulya’da iç içe olan binada, engelli sporcularımızla paylaştıklarımız yaşam boyunca unutulacak gibi değil. O arkadaşlarımıza özürlü demek yanlış. Hele Türkiye’de 70 milyon nüfusun, 8 milyonunun engelli olduğunu düşünürsek kullanılan kelimelerde çok daha dikkatli olmamız gerektiğini düşünüyorum. Engelli kardeşlerimize bu sıfatın konmasını da, koyanları da kınıyorum. Beşiktaş kulübünü tekrar kutluyorum. Genel Sekreter Kenan Öner’in telefonla bağlanıp, sayısız destekleri dışında kabul edilen en büyük maddi destek 25 bin YTL de katkıda bulunmalarının, diğer kulüplere de örnek olmasını diliyorum.
Var mısın Polat!
Galatasaray Genel Kurulu öncesi en şanslı başkan adayı Adnan Polat, başkanlığa adım adım giderken belli ki o koltuğa oturduktan sonra ortalığı hep gerecek. Çünkü daha oturmadan germeye başladı. 280 Milyon Dolar borç olan Galatasaray’da başarısız diye adledilen, Sarı-Kırmızılılar tarafından yönetimin devamı niteliğindeki Adnan Polat ve arkadaşlarının Allah yardımcısı olsun. Ancak inşallah başkanlık seçimine kadar olan dönemdeki beyanatlarını seçildikten sonra yaşamayız. Kayseri maçından sonra Beşiktaş’ın 90+4’te attığı golden sonra sorulan soruya ‘her zaman şansları yaver gitmez’ diye cevap vermesini yadırgadım. Ben de o zaman derim ki Adnan Polat’a, doğrusun, haklı söylüyorsun. Denizli’de, Ali Sami Yen’de ve başka illerde daha 50 dakika dolmadan seni rahatlatıyorlar. İşini 90’a ya da 90+3’e ve 90+4’e bırakmıyorlar. Ofsayt ve penaltılarla iş bitiyor ama Beşiktaş öyle mi? 90’a kadar yediği darbelerin haddi hesabı yok. Ali Sami Yen’de, Ankara’da, Trabzon’da, Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu’nda olduğu gibi. Onun için otursun yeni dönemde başkanlığın keyfini çıkarsın. İnsanlara geçmiş dönemde olduğu gibi kutuyu açtırmasın. Ne dersin Polat, ‘var mısın yok musun’.
Not: Pazar günü yazdığımız yazıda alt yapıda hocaların, personelin ve oyuncuların maaşlarıyla ilgili sıkıntı yaşadığını yazmıştık. Pazartesi günü problem çözüldü, ilgilenen herkes sağolsun...
‘’Ballı seyahatler‘’
Ankara seyahatlerini oldum olası sevmem. Yahya Kemal Beyatlı’nın da söylediği ‘Ankara’nın en çok İstanbul’a dönüşünü seviyorum’ sözünü hep tutarım. Öyle ki Gençlerbirliği müsabakasından, uçağa yetişmek için 85. dakikada stattan çıkmak zorunda kaldım. Esenboğa yolunda son 4 dakikayı dinlerken dananın kuyruğu da kopmuş.
İlk yarıdaki Ankaraspor mücadelesinde de Beşiktaş aynı sıkıntıyı yaşamıştı. Vedat Yüksel tersini yaparak (sonrada FIFA oldu) yardımcısının bayrağına uyup Nobre’nin golünü iptal etmişti. Cuma gecesi ise Yunus Yıldırım, Serkan Akarca’nın bayrağına uymayıp oyunu devam ettirdi. Bobo’nun golü gelmese 137 hafta sonra gelen liderlik az kalsın güme gidecekti. Bülent Yıldırım ile Trabzon’da da aynı sıkıntı vardı. Yardımcısının ikazıyla Rüştü’yü haksız yere tribüne göndermişti.
Bu örnekleri çoğaltabilirim. Beşiktaş bugün en az 7-8 puan önde olabilirdi.
Ancak hakem hatalarından çok benim kafama kongre üyelerinin tutum ve davranışları takıldı. Deplasmanlarda takım uçağından çıkmayan, başkanın yanından ayrılmayan ve ‘Başkan ısmarlıyor, size ne’ diyen kongre üyeleri işi iyice azıttı.
Çocuklar maaşlarını alamıyor
Ankara’da Başkan üşümüştü, devre arasında 3-4 metrekarelik bir alanda ısınmak istedi. Ancak arkasından 10-15 kişi odaya doluştu. Demirören az daha nefes darlığından ölecekti! Hiç değilse orada yalnız bırakın adamı... Beşiktaş’ı bu kadar çok mu seviyorsunuz? Geçen hafta bir poster çekimi yapıldı. O fotoğrafta PAF’tan 11 oyuncu vardı. Yirmiye yakın, milli takımın çeşitli kategorilerinde oynayan gençler Fulya’da ikamet ediyor. Bu çocuklar, tahsillerine yardımcı olan 200 YTL’lik maaşlarını 4 aydır alamıyorlar. Yani kulübü çok seven sizlerden bir kişinin seyahat masrafı, bu çocukların 4 aylık maaşının karşılığı. Kulübün hangi kurullarında çalışırsanız da çalışın, ister Meclis Üyesi, ister Milletvekili olun. Ayıptır, vazgeçin bu davranışlarınızdan...
Ayıp edenlerin yanında teşekkürü hak edenler de var... Siyah-Beyaz Derneği, Ahmet Çimen ve arkadaşları, Mesut Urgancılar ve arkadaşları, Adem Akçay, Hüseyin Bican ve Seyit Ateş’in alt yapıya olan katkıları inkar edilemez.
‘’Dua et Bobo'ya‘’
Başta Beşiktaşlılık duygusundan, sonra da görev şezlongtan yazmak yapımızda olmadığından mecburen Ankara’dayız. Üç gole rağmen ne tat, ne tuz, ne de zevki olan bir maç... Kötü değil, rezil, başbelası bir zemin... Delgado’ya, Tello’ya, Serdar Özkan’a ve Mehmet Çakır’a kızmıyorum bu zeminde. Çünkü onlar oynadığı zaman futbolda biraz da olsa seyir zevki var. Diğer oyuncular ise top benden uzak olsun da, Allah’a yakın olsun düşüncesinde. Dan dun... Anlayın siz bizim dün çektiğimiz çileyi. Ve bu takım lider. Üstelik 137 hafta sonra gelen liderlik.
Fenerbahçe, Sevilla galibiyetini doya doya yaşayamadı. 90+3’te gelen Bobo golü bu haftayı da huzurlu yapabilir ama nereye kadar? Aslında dün zemini konuştuk. Doğrusunu da yaptık. Mesut Bakkal işi sağlama ve beraberliğe bağlamak istedi. Erhan Güven, El Saka, Traore ve Hakan Aslantaş’ı oynatarak hiç çıkarmadı. Bu da kapalı defansta Holosko’yu ve Bobo’yu etkisiz kıldı. Çünkü geniş alan bulamadıkları takdirde bu iki oyuncunun da verimli olması zor. Hal böyle olunca Beşiktaş’ın ölü toplardan başka gol atması mümkün değildi. Öyle de oldu. Tello’nun kestiği ilk topta, sahanın en iyisi Toraman’ın attığı gol ve Bobo’nun yine öyle bir toptan gelen golü dünü kurtardı. Dedik ya önümüzdeki haftalar bu oyun nereye kadar?
Yalnız hakemlere bir şey söylemek istiyorum. Kulaklıklar ve bayraklar ne işe yarar. Yardımcın Serkan Akarca robot değil. Ofsayt, faul, taç göstermiyor. Disiplin cezasını gösteriyor, yani penaltıyı... Korkmayacaksın Yunus Yıldırım, çalacaksın. Sadece ona değil Delgado’ya giren Traore’yi de gözünü kırpmadan atacak. Bak sen atmadın, yukarıda Allah çarptı, attığı tekmeyle kendi çıktı. Hakemin müsabakanın neticesi ile oynaması budur işte. Dua et Bobo’ya, seni de kurtardı.
‘’Beyaz sayfa‘’
Fenerbahçe’yi tebrik ediyorum. Bir Beşiktaşlı olarak, huzura ve başarıya ihtiyacımız olduğu şu günlerde bu galibiyetlere çok ihtiyacımız var. Ancak öyle ki, bu galibiyet biraz da beni buruk yapmadı değil... Neden mi? Galatasaray’ı yenmişsin, 137 hafta sonra liderliği yakalamışsın doya doya coşkuyu yaşayamıyorsun. Kısacası kıskanmadım değil.
Ancak bakın Türkiye’nin lideri Beşiktaş... Bu kadar şanssızlıklara, hakem hatalarına, sakatlara rağmen. Geçen hafta FANATİK gazetesi Fenerbahçe, Ankaragücü maçına çıkarken yarım sayfada ‘kalan sağlar bizimdir’ diye 20 kişilik bir kadro ortaya koydu. O kadronun bile Türkiye’de açık ara şampiyon olması gerekirdi. Peki ya Beşiktaş öyle mi? 137 hafta sonra liderliği yakaladığı Galatasaray maçında, kadroda 6 tane PAF takım oyuncusu var, bunun 4 tanesi sahada. Ben devamlı bunu gündeme getirdiğim zaman çok eleştiri aldım, ‘Artık bırak PAF takımını, yazmaktan bıkmadım mı?’ diye... Evet bıkmadım hep de yazacağım. Çünkü Beşiktaş hem oyuncu kalitesi olarak, hem de ekonomik yükten kurtulması yönünde mutlaka buralara yatırım yapmalı. Sevgili Can Çobanoğlu’na teşekkür ederim. Altyapı hakkındaki yazısı mükemmeldi. Beşiktaş’ın arka bahçesini ancak bu kadar net ve güzel yorumlayabilir bir insan. Beşiktaş dışından birinin, eğer buraya bakışı bu derece sağlıklıysa Beşiktaş’ı yazan arkadaşlarımız, küçüklerim, büyüklerim artık olumsuzlukları bir kenara bırakmalılar, olumsuzluklardan öte maalesef kişisel çıkarlar uğruna bilhassa teknik kadroya ve bazı oyunculara insafsızca eleştiriler yapmaktalar. Biraz ayıp oluyor. Başkan Mali Genel Kurul’da beyaz sayfadan bahsetti; eğer o beyaz sayfayı ya da arzu ettiği görüntüleri başkan yakalamak istiyorsa önce çevresindeki menfaat gruplarını ayıklamalıdır.
Seyahatlerde ve İstanbul’da yanına yanaşıp ‘Padişahım çok yaşa’ diyenlerden uzak durursa hem kendisi için hem de Beşiktaş için hayırlısı olur. Genel Kurul’da ibrasızlık yönünde el kaldıranlara kızmasın, onlar da Beşiktaş’ın geleceğini düşünenler. Bana sorarsanız onların düşüncelerine, fikirlerine sahip çıksın, gönülünü açsın. Beyaz sayfa istiyorsa önce onlarla işe başlamalı. Yanındaki, ‘Dün dündür, bügün bugündür’ diyenlere değil ve onlara da ricam: Düşün Beşiktaş’ın yakasından...









































