‘’Kazanan Beşiktaş olur‘’
Öncelikle sağlığın ne kadar önemli olduğunu ve dostları da şu 15 gün içinde öğrenmiş oldum. Geçirdiğim by-pass ameliyatından dolayı gerek hastanede, gerek evde ziyaretlerinde ve telefonlarında gazetelerdeki arkadaşlarımın yazdıkları yazılardan son derece mutlu olduğumu belirtmek isterim. Hepsine çok teşekkür ederim. Demek daha görecek çok günümüz varmış...
Bu dönem süresince, hiç seyretmediğim kadar televizyon seyrettim, hiç okumadığım kadar da gazete okudum. Tabii ki Beşiktaş ailesinde de gündem Murat Aksu ile birden bire değişti. Yerli miydi yersiz miydi, derbi maçı öncesinde zamanı mıydı derseniz, onu da zaman gösterecek. Ancak görünen o ki, Beşiktaş ailesi içinde bir heyecan yarattı.
Yıldırım Demirören 100. yılda bu takımın futbol şube sorumlusuydu. Daha sonra başkanı oldu. Son dönemde tek başına seçime girdi. İşte sıkıntı buradaydı. Yani tek başına seçime girmesi...Nasıl, Yıldırım Demirören, Fikret Orman, Affan Keçeci ve Erol Kaynar yönetim kurullarını oluşturdukları zaman plan-programları yanında her biri ayrı ayrı değer olan çok özel yönetim kurulu üyeleriyle kongreye katılmışlardı. Hatta bana sorarsanız, o dönemin en iyi yönetim kurulu listesi, Affan Keçeci’nindi. Hatta o dönem Fikret Orman’a oy atmıştım, ancak Affan Keçeci’ye oy atmadığım için üzülmüştüm. Çünkü kazanamayacağını biliyordum.
Son seçimde Yıldırım Demirören’in tek aday çıkması, Beşiktaş’ın en büyük sıkıntısıydı. Keşke biri daha çıkmış olsaydı. En azından Sayın Demirören, şu son iki seneyi bu derece sıkıntılı geçirmezdi. Yönetim Kurulu içindeki sıkıntıları bilmeyen yok. Herşey para, parayı da başkan verdiği için diğerlerinin çoğu paranın ezikliğini hissetti. Bu da Beşiktaş’a zarar verdi. Murat Aksu’nun çıkmasını çok hoş karşıladım. Neden? Çünkü ocakta liste değil, listeler yarışacak. Proje değil, laf değil, projeler yarışacak. Biz genel kurul üyeleri de kongre salonuna göğsümüzü gere gere gideceğiz, önce projeleri inceleyeceğiz, sonra isimlere bakacağız ve sonra da oyumuzu kullanacağız. Burada ahbap-çavuş, kongre farelerine yer olmayacaktır. Belki de 1980 seçimlerinden sonra yani Gazi Akınal-Rıza Kumruloğlu döneminden sonra, yani ‘Bir kibrit çak’ döneminden sonra en kritik kongreyi yaşayacağız. Kulübün borcu var. Bu konuda Demirören’e laf eden taş olur. Paradan yana kulübü hiç mağdur etmedi. Ama parayı yerinde ve akıllı mı kullandı, o tartışılır. Onun nedeni de çevresindekiler. Sağlıklı bir yönetim oluşturmuş olsaydı, bu borç yarıya inebilirdi. Artık yoğurdu üfleyerek yiyecek sayın Demirören... Bir önceki yönetimi de değiştirecek. Listesi de inanıyorum ki herkesin gıpta edeceği bir yönetim olacak. Murat Aksu’yu biliyoruz. Sayın Aksu çekirdekten spor ailesine gelen birisi. Parayı da iyi işleteceğini biliyorum, iyi bir yönetim oluşturacağını da biliyorum. Son yıllardaki en rahat kongreme gideceğim. Kazanan Beşiktaş olacak. İki liste de çok güçlü olacak. İşte biz de listelerden, o projeleri hayata geçirecek insanlara oy vereceğiz.
‘’Ruhunuzu değil sizi istiyoruz‘’
Tribünde bir pankart... Daha doğrusu iki pankart. Bir tanesi; ‘Yokluğun cehennemin öbür adı’, diğeri de ‘Ruhumuz burada’. Yani sitem ediyorlar. Seyircisiz maç olur mu diye... Evet olmaz. Ama sebebi de sizsiniz. Ruhunuzu değil, tribünde kendinizi görmeyi istiyoruz. İnşallah ders olur.
Antalyaspor, belki de 2009-2010 sezonunda 18 takım içinde oynanacak en rahat maç, en rahat takım. Buna rağmen Mustafa Denizli, yabancı kontenjanını Antalya maçında defansta kullanıyor. Her ne kadar Nobre, Bobo, Nihat’la, ‘Ben gol istiyorum’ diyorsa da kendini rakip alana en rahat taşıyacak, ceza sahası içinde gol arayacak en etkili ismi de yanında oturtuyordu. O da Holosko. Holosko’nun iş ahlakına saygı duymak lazım.
Nobre’nin de aynı. ‘Otur’ diyor oturuyor, ‘Oyna’ diyor oynuyor. Gerçi, bugünkü transfer politikasında otursan da oturmasan da farketmiyor. Netice de onlar için farketmiyor. Parasını kuruşuna kadar alıyor. Onun için de Nobre ile Holosko’nun iş ahlakına ayrı bir bakışım var.
Beşiktaş takımının en pahalı futbolcusu kim biliyor musunuz?.. Ne Nihat ne Bobo ne Holosko ne de Ferrari. En pahalısı İsmail Köybaşı. O da kulübede, İbrahim Üzülmez sahada. 10,5 numara aranıyor, para yok deniyor. Şu İbrahim Üzülmez’in yaptığına bakın; Beşiktaş’a en az 50 milyon Dolar’a patladı. Gelen oturdu, o oynadı.
Futbol ayakla oynanan bir oyun. Ama seyircisiz olunca, foyalar meydana çıkıyor. Ayaklarından daha çok çeneleri çalışıyor. Aynı temmuzda masa başında çenelerinin çalıştığı gibi. Para isterken iyi, sahada hayalkırıklığı. Hakem İlker Meral mi?.. Seyirci yok, baskı yok, oyuncular da iyi niyetli. Buna rağmen yetersiz mi yetersiz. Yani Beşiktaş deneme tahtası mı?
‘’Telafisi var‘’
2009-2010 sezonu hayırlı olsun. Tartışılacak çok şey var ama ligin başı. Takımlar daha hazırlık döneminden tam çıkmamış, hoşgörülü olmakta fayda var. Telafisi her zaman olur.
Denizli bilhassa ikinci yarı sahaya sürdüğü kadroyla belli ki gol istiyor. Pozisyonlar bulmadı da değil. Ama önemli olan üç direk arasından topu geçirmek. Nobre’nin mücadelesine sahadaki özverisine saygı duyuyoruz, şapka çıkartıyoruz ama bu yetmiyor. Önemli olan tabelayı değiştirmek. Takımda o oyuncu var. İkinci yarı sahadaydı Bobo ama o da solda çakılı kaldı. Mustafa Denizli geçen hafta içinde bu takıma 10 numara değil 10,5 numara lazım dedi. Doğru. Bobo varsa, Nobre varsa, Nihat varsa, Holosko varsa bunları oynatacak birinin de olması mutlaka lazım. Ama bu Tello değil. Sıkıntı yok değil var. Bana göre en önemlisi de geçen sezon Beşiktaş’ın yüzakı olan defansından üç oyuncusunun sahada olmaması. Kolay iş değil uyumu sağlamak. Bugünkü görüntüsüyle Toraman’ın da Üzülmez’in de sahada yerini alması gerek. Neden mi? Hem Erhan, hem İsmail ikisi de hücumda iyi ama ne diyoruz adı üstünde defans. Arkalarına atılan her topta sıkıntı. İbrahim Akın öyle bir gol attı ki İsmial, Fabien Ernst, Yusuf, Ferrari hepsini geçti. Bütün defans baktı. Kısacası hedefin büyükse, Şampiyonlar Ligi’nden bahsediyorum, bu defansa mutlaka bir çözüm bulunmalı. Yani şunu söylüyorum hocaya 10,5’tan önce defans lazım defans.
Ve Rüştü’nün cezası indi. Haberi dün gece tribünde aldık. Bilica’yı atan atıyor. Belçikalı yardımcı hakem Gregory. Ama Serkan Gencerler Yunus Yıldırım’a attıramıyor. Niyet belli. Bu kanıya nerden vardım. Dakika 78 Serhat’ın Tello’ya hareketi nedir? Söyleyeyim mi, penaltının babası. Ama bunu söylerken Abdullah Avcı ve talebelerinin emeğini de alkışlamadan edemeyeceğim. Aferin Abdullah Hocama, yine taş gibi bir takım yaratmış.
Not: Biz tribünde üşüdük. Bu su molasına vallahi aklım almadı.
‘’Fark nerede?‘’
Skor yanıltmasın. Öncelikle belirtmeliyim ki, dün geceki Beşiktaş benim hoşuma gitti. Eksikler yok muydu? Vardı tabii... Porto’dan sonra en ciddi hazırlık maçıydı. Bir de itibar meselesi. Olmadı... Ne dedik, hazırlık. Adı üstünde. Eksiklerini görmek... Fark nerede? Fenerbahçe’de olanlar sende yok. Ne yok? Orhan Yıldırım hafta içinde çok güzel bir analiz yapmış. Beşiktaş’a golcü lazım, golcü ve bir de 10 numara. O işi ne Tello yapıyor, ne de Yusuf. İkisinin de ayrı özellikleri var. İkisi de kenarda oynatılıyor.. Bobo, Holosko, Nihat takıma tam uyum sağlayan İsmail, Nobre... Bu oyuncuları kim istemez. Ama bu oyuncuların da oynaması lazım. Pardon oynatılması lazım. Onu da ben yapacak değilim.
Hazırlık maçlarında kupanın dördüncü ayağıydı bu. Beşiktaş ikileyecekti de olmadı. Dedik ya, Fenerbahçe de hazır, Beşiktaş da. Fark nerede dersen, onu da söyleyeyim. Fark: Yunus Yıldırım... Şimdi diyeceksiniz ki, skor 2-0 olmuş, ne vıdı vıdı yapıyorsun. Aklım nerede biliyor musunuz, iki sezon İnönü Stadı’nda Colin Kazım’ın smacında. Hani Sivok’unkinden çok ama çok daha açık. Orada vermedi dün gece verdi. Doğrusunu yaptı. Ama Bilica’nın maçın başında Yusuf’a yaptığı da aynı şekilde penaltıydı. Bilica’nın Nihat’ın frikiğindeki elini de görmedi. Elleri görmüyor, bari ayakları görse... Yıldırım lige formsuz başladı. Neden biliyormusunuz, bunu söyledim 47 de Colin Kazım’ın Fink’e yaptığı pozisyona faul çalıyorsan Yunus Yıldırım, Yusuf’un pozisyonuna da penaltı çalacaksın. İşte fark burada...
‘’Bir “güzel adam” vardı...‘’
Temmuz aylarını hiç sevmiyorum. Beşiktaş Ailesi’nde iz bırakan birçok büyüğümüz bu ayda vefat etti. Onun içindir ki, Temmuz ayını sevmiyorum. Kimler gitmedi ki; Yusuf Tunaoğlu, Cenk Koray, Kazım Kanat, Şan Öktem, Hasan Doğan ve son olarak da Orhan Şengürbüz ile Vedat Okyar...
Hepsi ayrı ayrı iz bıraktı ama Vedat ağabeyin gidişi, doğrusunu isterseniz, Türk spor camiası gibi beni çok üzdü... Çok anılarımız oldu Beşiktaş ailesinde onunla. Ne olurdu, bir sefercik olsun, kırıcı bir kelime kullansın... Küçükten büyüğe kadar, insanın sıfatına, makamına göre hiç ayırmadı. Karşısındakini insan olduğu için severdi. Ve hepsine de “güzel adam” derdi. Beni en çok ilgilendiren yönü, A takım maçlarına bile zorlanarak giderken, altyapı maçlarının bir çoğunda bizimle birlikte olmasıydı. Her gördüğünde sorardı bana, “Yemen kimler var aşağıda?” diye... O’na hep aynı yanıtı verirdim, “Güzel adam. Çok güzel çocuklarım var ama, yukarıdaki güzel bakınca, bu çocuklar güzel oluyor...” En son, hastaneye yatmadan önce konuştuğumda, Denizli’yi ona şikayet etmiştim. “Olur, güzel adam” dedi, “Onun da zamanı gelecekti. Bak iki kupa alındı. Şimdi gün onun günü” demiş ve herkese gösterdiği toleransı, Denizli’ye de göstermişti... Evet bugün, Ülker’in sponsorluğunda Mini Minikler Futbol Şenliği’nin kapanışı var, Fulya’da... Ülker’den başta Zuhal hanım olmak üzere Esra hanım da Vedat Okyar anısına düzenlenen bu şölene seve seve katılacaklarını söyledi. 11 profesyonel, 170 amatör ve 17 bayan mini minik futbol takımının katılımları ile bugün saat 17.00’den itibaren Fulya’da bu dev organizayonun kapanış töreni yapılacak. Fenerbahçe - Beşiktaş, Galatasaray - İstanbul BŞB. profesyonel takımları, Dudullu - Terazidere amatör ve Kireçburnu - Artukbey kız takımları birbirleri ile gösteri maçı oynayacak. Ayrıca şenlikte Ülker, turnuvaya katılan takımları ödüllendirecek. Tüm İstanbul’daki Vedat Okyar sevenlerini bekliyorum. Ve tabii ki, Vedat Okyar’ın ağzından düşürmediği eşi Asuman ablam ve oğlu Suat da bizlerin şeref konuğu olacak.
Son söz: Bazı insanlar bizler için yaşarken ölür. Ama bazı kişiler vardır, öldükten sonra bile yaşarlar, işte Cenk Koray, işte Şan Öktem, işte Vedat Okyar...
‘’Alkışlarım Ülker'e‘’
Türkiye’de profesyonel bütün takımlar 2009-2010 sezonuna hazırlık maçı oynayıp girecekler. Ancak biliyor musunuz sevgili okuyucularımız; Türkiye’de hala ligler oynanıyor... Sessiz, sedasız...
Beşiktaş, geçen hafta 2 Türkiye ikinciliği aldı. Önce İstanbul’daki B Genç Şampiyonası’nda, dün de Kütahya’da minikler kategorisinde ikincilik kürsüsüne çıktı. Bunlar hep Beşiktaş’ın gelecekleri.
Devam eden bir lig daha var: 8-10 Yaş grubu... Burada alkışların büyüğünü Ülker’e göndermek istiyorum. Çünkü rahmetli Hasan Doğan, Federasyon Başkanlığı mazbatasını aldığı günün haftasında, Riva’da Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Kasımpaşa mini miniklerinin, yani 8-10 grubu çocukların Ülker’in sponsorluğundaki futbol şampiyonasını izlemeye geldi. Yani Doğan’ın en büyük desteği altyapılara idi... Ve bu konuda da Türkiye genelinde de bana göre en başarılı takım Beşiktaş’tır... Her yaş kategorisinde mutlaka her sene en az iki Türkiye Şampiyonluğu, ya da ikinciliğine damgasını vuruyor.
Peki vuruyor da, ne oluyor? Şimdi diyeceksiniz ki, “Bana A takımda altyapıdan kaç oyuncu var, onu söyle...” Aslında çok var; Beşiktaş özkaynak patentli Nihat Kahveci, Serdar Özkan, Batuhan Karadeniz, Korcan Çelik, Necip Uysal, Umut, Orhan Gülle, Furkan ve Erkut...
Burada, altyapı birimleri vazifesini yapmıştır. Ama yukarıdakiler kafayı karıştırıyor. Nasıl mı!.. Bakın Rıdvan’ın, 1.5 milyon TL civarında Beşiktaş’a maliyeti... Karşıyaka’dan geldi diye... Geçen sezon 20 gün Nevzat Demir’de misafir oldu, 20 bin dolar verilmedi. Çok para diye...
Benim asıl söylemek istediğim şu: Rıdvan, Orhan Gülle, Furkan Sezer, Necip Uysal.. Dördü de aynı milli takım formasını ıslatıyorlar... Hatta aynı yaş grubunda Furkan, Orhan, Necip; Rıdvan’da daha çok Ay-Yıldızlı formayı giydi.
Benim isyanım, kendi altyapımızdan gelen çocuklara, ucuz diye, an pahalısı bin 500 liraya Yemen Ekşioğlu tarafından kulübe maledildi diye... Niye bu isimler kadroda bulunmaz da, Rıdvan, İsmail gibiler milyon eurolar ödenip, kadroya dahil edilir?.. Duyuyorum, yurt dışından bir sürü genç gurbetçinin üstünde duruluyor. Bana Beşiktaş’a faydalı bir gurbetçi gösterebilir misiniz?
Ne olur kendi çocuklarımıza sahip çıkalım... Onun içindir ki, Ülker grubuna çok özel teşekkür ediyorum. Yatırımlarını, reklamsız, hiç bir getirisi olmayan, ama manevi yönden çok güzel şeyler paylaştığımız bu çocuklarıma yaptıkları yatırımdan dolayı...
Kimse merak etmesin, Beşiktaş altyapısı çok Necipler çıkacak. Pekçoğu altyapıda mevcut. Gelecek onlarda. Siz ne kadar A takımdan onları dışlasanız bile. Yoksa, bu borç yükü senelerce öde öde bitmez...
‘’Olmadı Gökhan‘’
Üzülmedim, dersem yanlış yapmış olurum. Üzüldüm... Üzüntümün sebebi Gökhan Zan’ın Beşiktaş’tan bu şekilde gidişi. Olmadı Gökhan. Bütün insanların üstüne saldırdığı dönemlerde Beşiktaş ailesi sana sahip çıktı. ‘Cam Adam’ dedikleri zaman bile Beşiktaşlılar sana ayrı bir pencereden bakmışlardı. Gökhan Zan, Çanakkale’de oynarken de, Antep’te oynarken de gönlümüzde ayrı bir yerin vardı. Beşiktaş ailesi kolay kolay sevmez. Sevdimi de, tam sever.
Galiba sen bu sevginin farkına varamadın. Demek ki, sen de bir fırsat bekliyordun. Bak, Emre Belözoğlu ve Okan Buruk, Avrupa Kupası’nı kaldırdıkları halde Galatasaray ailesi tarafından öyle bir dışlandılar ki, kolay kolay apoletlerini geri alamayacaklar. Ne Galatasaraylı Emre, ne Fenerbahçeli Emre. O, Zeytinburnusporlu Emre olarak hatırlanacak. Böyle sana yüzlerce futbolcu sayabilirim. Bak, sporcu demiyorum, futbolcu diyorum. Çünkü sen, Beşiktaş kaptanı, Beşiktaş duruşu ve sporcusu değil, ‘Temmuz çiçeğiymişsin’. Yani, sence para her şeymiş. Bak sana bir şey söyleyeyim mi Gökhan, “Para kaybı hiç bir şey. Çok dinçtin, çok para kazanabilirdin. Belki Galatasaray’a giderek para kazandın. Ama itibarını kaybettin Gökhan.” Senin çok duygusal bir çocuk olduuğunu biliyorum. Bak, ‘çocuk’ diyorum. Seni çok iyi tanıyan bir ağabeyin olarak bunu diyorum. Seni çok çabuk kandırmışlar. Sen de menacerlerin oyununa geldin. Beşiktaş kaptanı, duruşuyla ve herşeyiyle örnek bir kaptan. Denizlispor maçında İbrahim Üzülmez’in koluna pazubandını geçirirken, tam önümdeydin. Acaba o gün yanlış bir yüz ifadesi mi gördüm? Hepsinden önemlisi ne biliyor musun Gökhan? Vallahi de billahi de, Beşiktaşlılar senin gidişine, hele hele bu şekilde gidişine üzülmedi biliyor musun? “Beşiktaş kaptanı eğer bu şekilde gidecekse, gitsin... Allah yolunu açık etsin” diyorlar. Florya’ya çok gidip geleceksin. Yolların sağında ve solunda bir sürü mezarlıklar göreceksin. Hepsi de vazgeçilmezlerle dolu. Anladın mı kardeşim? Bazı insanlar var, öldükten sonra yaşar. Hakkı Yetenler, Şükrü Gülesinler, Metin Oktaylar gibi. Ama sen Gökhan, yaşarken öldü. En acısı da bu. Bu beni çok üzdü.
‘’Herkes haddini bilecek‘’
İşin suyu çıktı. Bu olayın, bu kadar gerilmesine hiç gerek yoktu. En son yazı yazması gereken bendim, çorbada benim de tuzum olsun istedim! Çünkü hala gazete sayfalarında Topuz konusu gündemden düşmüyor... Belki Yozgat’tan doğma Kayserili olma kardeşimiz Mehmet Topuz’un reytingi tavana vurdu ama Fenerbahçe’nin de, Kayseri’nin de, Beşiktaş’ın da irtifa kaybettiğini söyleyebiliriz.
Asıl problem, Mehmet Topuz öyle ya da böyle Beşiktaş’a geldiği gün başlayacak. Ayhan Akman’ın Beşiktaş’taki kariyerinin kısa olmasının nedeni, futbolculuğundan değil, 8 milyon Dolar’lık bonservisinin altında ezilmesiydi. Takım içerisinde dengeler bozulmuş, huzursuzluk o dönemde başgöstermişti. Geçen sene Gökhan Zan’ın yaşadıklarını hala biliyoruz. Bu sene yerlileri bırakın, yabancıların bile iştahını parlatacak olan bu rakam, zamanla takımın dengesini de, huzurunu da bozacak, takım olma özelliğinden uzaklaşacaktır. Şimdi senin fikrin ne, diye sorarsanız, bu saatten sonra Mehmet Topuz’dan Beşiktaş’a fayda yok derim. Gelemez, gelmeyecektir... Oynadığı mevkiilerde Fink alınmış 1 milyon 200 bin Euro’ya. Üstelik bonservisiyle... Uğur İnceman, Serdar Özkan, Serdar Kurtuluş, Sivok, Ernst, Ümit Milli Takım’dan yeni gelen Necip, Orhan, Furkan bile Mehmet Topuz’un para olarak uzağında kalsalar bile oyun anlayışı olarak hiçbir fark yaratmazlar. Onun içindir ki, Mehmet Topuz bu kafa yapısıyla, bu ekonomik değerde Beşiktaş’a faydadan çok zarar getirecektir.
Eğer Beşiktaş, ‘Mehmet Topuz’u mutlaka alacağım’ diyorsa, versin 500 bin Euro Topuz’un Kayseri’de kalması için aradaki farkı, 1 sene beklesin ve gelecek yıl bonservisi elindeyken alsın. 6.5 milyon Euro da kasasında kalsın. Tüccar adam bunu yapar. Parayı akıllı kullanan da bunu yapar.
Son söz... Belirtmeliyim ki bir televizyon kanalında Beşiktaş Kulübü Başkanı’na saygısızca, seviyesizce konuşan Doktor kardeşimize derim ki, kurşun yarası, bıçak yarası çabuk geçer. Ama ‘gönül’ yarası, ‘dil’ yarası unutulmaz. Nasıl mı? 15 senedir şarkılardan, Vahap Beyaz ile birlikte düşmüyorsun... Onun içindir ki hocam, Beşiktaşlı’nın gönlünde çok ağır yaralar bıraktın. Beşiktaş’ın büyüklüğünü asla unutma... Bu iş, bikini işine benzemez.