‘’Açılım farkı‘’
Maçtan önce Beşiktaşlı taraftar bağrıyordu; “Diyarbakır Beşiktaş el ele, hep beraber tribüne” diye. İki takımı da bütün tribün alkışlıyor ve tek bir slogan “Türkiye bütündür” Diyarbakır seyircisi de mutlu, kısacası herkes mutlu. Ama bu huzurdan mutlu olmayan bir kesim var. Onlar da ‘açılım bitti’ dedi ya dün bütün medyaya. Neyin bitip bitmediğini Güneydoğu’dan gelen haberlerle öğreniverdik. Yine şehitler, yine bölücü terör örgütü, yine katliam... Demekki bu olay çok farklı bir boyutta. Hesap Türk-Kürt meselesi değil.
Kusura bakmayın maç kritiği yerine böyle bir girişle yazıya başladım. Çünkü çok Diyarbakır müsabakası gider gelir. Ama kaybolan değerler geri gelmez.
Beşiktaş çok yorgundu. Dün gece bunu açıkca gördük. Tabii ki bu yorgunluğun dışında bir de Ziya Doğan’ın talebeleri vardı ki, yerden kalkmadılar. Ben tuttum, sadece sakatlıklarda 7 dakika, toplamda 5 değişilik 2.5 dakika etti 9.5 dakika. Ama Bülent Yıldırım gösterdi 4 dakika... Bunlar hiçbir zaman bahane olamaz. Ama top da sevmedi takımı yorgunluğu dışında.
Aslında Beşiktaş böyle bir maçta istediği pozisyonları da bulmuştu. Nihat, Bobo, Nobre, Tabata ile kaçan mutlak goller vardı. Ama top sevmedi işte. Gerçi Diyarbakırlı futbolcular ayağa kalkmış olsalardı, oyun belki daha kaliteli olabilirdi. Her şeye rağmen dün gecenin telafisi var.
‘’Neşet Merdin kardeşim‘’
Beşiktaş çok hırpalanmıştı. Trabzon, Fernerbahçe, Manchester maçları, fizik ve beyin olarak Siyah-Beyazlılar’ı yormuştu. Bir de camiadaki sıkıntılar... Onun için dün geceki Sivas maçı her açıdan önemliydi.
Varsayımlar üzerinde durmam. Ama 39. dakikada Bobo’nun attığı mükemmel bir gol var ki Neşet Merdin kardeşim ne hikmetse kolu havada. Sadece bu pozisyonda değil, Ernst’in pozisyonunda da kolu havada. Golü verse oyun 2-0 olacak ve Bobo da sakatlanmayacak. Kısacası bir yardımcı hakemin müsabaka üzerinde oyunun kaderini ne kadar etkilediğini anlayın. Hani bazı arkadaşlar Rusya dönüşü Adnan Polat’a, “Siz bu işi bilmiyorsunuz orta hakemleri bırakın, yardımcıları halledin” derken, yalan da söylememiştir. İşte Bobo’nun çıkışıyla Nobre’nin girmesi, ardından Tabata’nın çıkıp Uğur İnceman’ın girmesi... O ana kadar devamlı rakip ceza alanı içinde olan Beşiktaş işi kontra ataklara bıraktı. Öyle ki sahada topla kavga eden oyuncular olması topun duvara çarpıp geri gelmesi ve Beşiktaş’ın son dönemlerde en istikrarlı bölgesi olan İbrahim Kaş, Sivok, Ferrari, Üzülmez, önlerinde Ernst ve Fink sıkıntılı anlar yaşadı. Ama güzel olan bir şey var İbrahimlerin en küçüğü Kaş, ortanca abisi Toraman’ı hiç aratmadı ve bu sezonun en iyi topunu oynadı. Bunu attırdığı gol için söylemiyorum. 90 dakika hem hücum hem de defanstaki görüntüsü mükemmeldi. Kısacası dün geceyi Beşiktaş çok huzurlu geçirecekti ama Neşet Merdin sıkıntılar yarattı. Dua etsin oyun Beşiktaş’ın lehine sonuçlandı. Yoksa çok sıkıntı yaşardı.
‘’Bilet İnönü'de‘’
Kolay değildi. 14 sezondur aralıksız Şampiyonlar Ligi’nde Ferguson’un talebeleri. Üstelik 23 maçtır da yenilmiyorlardı. Bu zaten bir sıkıntıydı. Yetmezmiş gibi bir de Rusya’dan gelen haber moralleri alt üst etti. CSKA, Alman ligi şampiyonu Wolfsburg’u 2-1 yenmişti. Artık tek şart vardı; o da cenhennemden galip çıkmak. Kazanmak zorundaydık. Manchester’a eksik dediler. Ferguson’un takımında sahada oynayan oynamayan fark etmiyor. Tam bir takım. Beşiktaş’ta da öyle yabana atlır eksikler yok değildi hani. Sivok’un cezalı olması sıkıntı. Hele bir de 65’te Toraman’ın çıkması. Oberton tam bir bela. Ne Oberton’ı doberman. Ama orada da Ferrari, Fink ve Ernst var. Denizli defansı sağlamlaştırıp orta sahayı da Ekrem, Fink, Ernst, Köybaşı ve Tello ile kalabalık tuttu. İleride tek başına Bobo’yu bırakmıştı. Düşüncesi, ‘nasıl olsa bir gol atarsam, üstüne yatarım’ şeklindeydi. Ama öyle sıkıntılı anlar yaşandı ki Oberton elini kolunu sallayarak Ferrari, Toraman ve Üzülmez’in üstüne geliyordu. İşte Beşitktaş’ın sıkıştığı bu anlarda, hani İnönü’de ıslıklanan, ligin son 6 haftasında Hakan’la beraber takımın en önemli oyuncularından biri olan Rüştü sahneye çıktı. CSKA maçından sonra havaalanında Rüştü’yü bana verin diyenler, Yeşilköy’de beklesinler. Rüştü’yü ben onlara vereceğim. Çok güzel bir gün oldu. 23 maçtır yenilmeyen Manchester’ı Tello’nun füzesiyle yıkıldı. Beşiktaş yoluna devam ediyor. Artık ak koyun, kara koyun Ruslarla İnönü’deki hesaplaşmada belli olacak. Bilet İnönü’de
‘’Ne delisi?‘’
Deli değil, bizimki zır deli. Beşiktaş’ın en pahalı futbolcusu, 50 milyon dolara patladı. O da İbrahim Üzülmez. Hani diyorlar ya, ‘deli’, ne delisi, zır deli. Böyle deliye can kurban. Mükemmel oynadı, Fenerbahçe’nin en etkili bölgesi olan Gökhan Gönül’ün tarafını kalbura çevirdi. Alex de olmayınca Fenerbahçe hakikaten sahada yok. Pardon Alex vardı. Ama Fink de vardı. Fink 90 dakika Alex’e adım attırmadı. Üstelik öyle bir gol attı ki İbrahim Üzülmez’in ortasında, helal olsun dedirtti. Beşiktaş’ın kadrosu elimize geldiğinde iki tane zayıf halkası vardı. Yusuf ve Serdar Özkan... İkisinden birini tercih etmeliydi Mustafa Denizli. Nitekim ikinci 45 dakika Beşiktaş coştu. Bayramı da erken kutlamış oldu. İbrahim Üzülmez, Ekrem, İbrahim Toraman, Ferrari, Sivok ve Fink öyle yıldızlaştılar ki, Fabian Ernst bile diğer maçlarda olduğu gibi sırıtmadı. 30. dakikaya kadar rolantide olan oyun Fenerbahçe’nin lehine işliyordu. Bu dakikalarda hani herkesin tepki gösterdiği Rüştü maçın kader adamıydı. Oynadı, oynattı, arkadaşlarına da güven verdi.
Şu sıkıntılı günlerde Beşiktaş’ın böyle bir galibiyete ihtiyacı vardı. Beşiktaş taraftarından 36 kişiye ceza verilmişti. Kurunun yanında yaş da yandı. Ama değişen bir şey olmadı. Tribünler muhteşemdi. Fakat şu 3 golle kazanılan 3 puanın bayram öncesi tadını çıkartın. Bıktık artık bu ‘yeter’den, size de yeter. Yetip yetmeyeceğine siz karar verecek değilsiniz. Beşiktaş Genel Kurul Üyeleri buna karar verir. Herkese bir tavsiyem; bayram haftası bu galibiyetin tadını çıkartın.
‘’Haberiniz var mı?‘’
Skor açısından haftayı Beşiktaş çok kârlı kapattı. Oyun olarak olumsuz bir yansıma olsa da, Trabzon’dan alınan 2 farklı galibiyet dışında futbol özkaynak düzeninde U-14’ler Pendik’i 5-0, U-15’ler Pendik’i 4-0, U-16 Sakarya’da Sakarya’yı 3-0, U-17 Beykoz’u 5-1, U-18 Bozüyük’ü Bozüyük’te 2-1, A2 takımı ise Kartal’ı Ömer Faruk’un golüyle 1-0 mağlup etti, hepsi de gruplarında liderlik koltuğuna oturmayı başardı. Haberiniz var mı... Hepsinden daha önemlisi çeyrek finale kalan U-17 Ulusal Takımımız’ın sahada oynayan 3 tane (Furkan, Orhan ve Sezer), kulübede ise Sercan’la milli takımımızı temsil ettiklerini, U-19 Milli Takımımız’da geleceğin yıldızı olarak gösterilen Erkan Kaş’ın, harikalar yarattığını, Avrupa Şampiyonası’na giden U-16 Milli Takımı’nda Serhat ve Ömer Faruk’un olduğunu biliyor musunuz?
Transfer değil altyapı!
Bütün bunları neden söyledim... Temmuz ayında transfer hovardalığı yapan Beşiktaş’ın menacerler tarafından istila edilmesinden bu çocuklara bakamamasıdır. Sonra da tek olumsuz neticeden sonra tribündeki karışıklıklar, hiç de tasvip etmediğimiz Beşiktaş Başkanı’nın makamına ve yönetimine küfürler. Kimsenin buna hakkı yok. Bu iş, ocak ayında genel kurulda çözülür. Gücü yeten oraya gelip, gerekli icraatını yapar. Haberiniz var mı? İl Güvenlik Kurulu tarafından Beşiktaş tribünlerinden 14 kişiyi sorgulamaya aldılar. Misafir ettiler, ama bu 14 kişi içinde Alen Markaryan da başta olmak üzere küfür edenler yoktu. Yani adres başka yerde arandı... Küfür edenlerin kimler olduğunu hepimizden çok, yönetim içindeki ve Başkan’a şirin görünmeye çalışanlar bilir, bundan da haberiniz olsun. Yazının ana fikri şudur: Trabzon’dan çok kötü bir futbola rağmen alınan sonuç, Fenerbahçe maçına yansıması, ligin kaderini değiştirebilir. Söylemek istediğim, Fenerbahçe Stadı’nda UEFA maçı oynanırken, Fenerbahçeliler’in ‘Demirören Yeter’ tezahüratlarıdır. Haberiniz var mı demeyeceğim, haberiniz olsun... Beşiktaş’ın yükselişini her taraftan çekemeyenler var.
Tarihe bir bakın
O yüzden iki şey gerek... Birlik beraberlik ve huzur. Tribün de diyor zaten, kim gelirse gelsin, iyi şeyler versin.
Önemli bir diğer nokta ise, yazının girişinde söylediğim gibi Beşiktaş’ın geleceği kulübün içine kangren gibi giren menacerlerin yolladığı fosillerde değil, altyapıdaki çocuklarda. Çünkü tarihe bir bakın, Beşiktaş en güzel dönemleri altyapıdan gelen oyuncularıyla yaşanmıştır.
Türkiye’de ilk kez bir takımdan 12 oyuncu birden milli takıma çağrıldı. O da Beşiktaş’ın geçen sene Türkiye Şampiyonu olan 95 yaş grubundan... Haberiniz olsun, Beşiktaş’ın geleceği emin ellerde. Bunun farkında olan TFF Başkanı Sayın Mahmut Özgener, futbolun altyapısına verdiği önemi gösterme açısından ihalesini de kendisi yaparak, yönetim kurulundan çıkardığı kararla Nevzat Demir Tesisleri’ne bir suni çim saha daha yapıyor. Aynı davranışı, 1.5 sene önce suni çim saha yapma sözü veren Beşiktaş apoletiyle Beşiktaş Belediye Başkanı olan İsmail Ünal’dan da bekliyoruz.
‘’Kime yeter!‘’
Utandım... Ve bu yazıyı 45. dakikada Hatice kardeşime almasını söyledim. Beşiktaş takımı bu olmamalı. Evet... Yeter!.. Ama kime yeter!.. Tribünler bağırıyor; yönetime, Başkan’a. Asıl yeter denmesi gereken Mustafa Denizli. Bakın bakalım son iki sezondur küme düşen takımlar dahi Trabzon’a gelip de bu derece mahkum oynayan bir takım var mı? Dedim ya, utancımdan bu maçı 45. dakikada yazdım. İkinci yarıda netice 2-0 olsa bile, 90 dakikayı 3 damarı değişen ben Yemen Ekşioğlu, daha yok ki, stresten değişmeye fırsat olsun.
Beşiktaş takım, ama görünen o ki, Mustafa Denizli’nin elinde iyi bir takım değil. Haftalardır söylüyoruz... Sezon başı, hazırlık dönemin de bile söyledik. Bu takımın tek bir sorunu var; o da gol. Bakın şimdi: Toraman, Sivok, Ferrari, İsmail Köybaşı, Ekrem, Fink, Ernst, İnceman, etti sekiz; dün mükemmel oynayan kaleci Hakan, etti 9; bir de yürüyen 10.5 Tabata ve ileride topla kavga eden Nobre. Golü ben mi atacağım? Beşiktaş takımı, bu derece mahkum oynamamalı. Ayıptır, haftalardır kara bulutlar içinde olan Trabzon’u diriltti. Umut ve Gökhan biraz becerikli olsa, ilk yarı 4’lüktü. Dua etsinler Hakan’a. Onun için yeter Mustafa Denizli... Yeter. Ya bu takıma adam gibi top oynatacaksın ya da icraatlarınla insanlara bu kadar fazla küfür ettirtmeyeceksin. İşte bütün yaşananlar bu. Maalesef son iki aydır, başta transfer politikası olmak üzere Denizli’nin tutum ve davranışlarından yorumcuların yüzde 99’u yorumlarıyla sahanın içine giremedi.
Not: Gecesi gündüzü Beşiktaş olan İlker Ateş ağabeyimin vefatını öğrendim. Çok üzüldüm. Herkesi bugün öğlen namazında Levent Camii’ne bekliyorum. Mekanın cennet olsun İlker ağabey.
‘’16. dakika‘’
Ankaraspor’u saymazsak, ligin son sırasında Denizlispor 9, Sivasspor 9, Kasımpaşa 10, Manisaspor 8 gol atmış. Beşiktaş, kağıt üzerinde 11 gol ama hükmen aldığı Ankaraspor’u çık, o da 8 demek ki. Sezon başından bu yana yaşanılan sıkıntı gol bölgesinde. Dün de öyle oldu. Nobre, Tabata, Nihat, İsmail, Ernst ceza sahasındalar ama gol yok.
Ankaragücü, bu kargaşa da, hala toparlanamamış gibi. Toplama bir takım görünümünde. Öyle kalabalıklar ki, idmanlara Hikmet Karaman oyuncularını otobüsle değil, troleybüsle götürüyor. İşte Beşiktaş böyle bir takıma rağmen, Wolfsburg maçı öncesi 3 puan aldı.
Ama görüntü iyi değil. İyi olan bir Rüştü, ellerine sağlık.. Ve bir de Ferrari-Sivok.
Denizli zaruretten mi, mecburiyetten mi? Nedir bilinmez, Ernst ile Fink’i yan yana oynatıyor. Ama doğrusunu da yapıyor. Top rakipteyken hep sıkıntıydı. Dün Ernst, Fink, Toraman, bilhassa Ferrari top rakipteyken de Beşiktaş’a huzuru getirdi. Ve tabii ki hal böyle olunca, Beşiktaş oyunu ileride kurdu.
Bunda Yusuf’un ve ilk yarıda Tello’nun topu ileride biraz saklamalarının katkısı büyüktü. Nobre direniyor, savaşıyor ama bal yapmıyor. Tamam da futbolun güzelliği gol. Mustafa Denizli’ye bir önerim var.
Sakın kimse beni yanlış anlamasın. A2 Ligi’nde 6 maçta toplam 21 gol atan Can Erdem ile Ali Kuçik var. Ne olur Bobo’ya, Nobre’ye gösterdiği sabrı, onlara da göstersin. Esame listeleri elimize geçince, Denizli’nin senatörü Ekrem Dağ sahada yoktu.
Dedim ki, benimle berabere tribünde olan Serdar Özkan, Holosko gibi onu da dinlendiriyor. Herhalde Eskişehir maçında 1 dakika oynattığı Necip’i de, ikinci yarı sahaya sürür düşüncesindeydim. Ama Denizli beni yanıltmadı. Necip yine yanımdaydı.
Aslında bugün hiç hakeme deyinmeyecektim. Halis Özkahya, Beşiktaş’a hep sıkıntı yaratan bir hakemdi. Dün onun için çok kolay bir maçtı. Bu kolay maçı bile, kendi açısından zora soktu.
‘’Atom Karınca‘’
Geçen hafta tribünde ve sahada temizlik vardı. Beşiktaş, bu temizliğin eksikliğini tribünde gördü ama sahada hissetmedi. Neden mi? Beşiktaş’ta aranan, gol ve golcü. Temizlenen Sivok, Ferrari ve Ernst’in yerini Fink, Toraman ve Kaş çok iyi doldurdu. Beşiktaş’ın en büyük eksiği golcü.
Mustafa Denizli elindeki mevcut kadroyu istikrarlı bir şekilde kullanmamış, şu oynamış, bu oynamamış demek bizim işimiz değil. Biz sahadaki mevcutları değerlendiriyoruz. Tabata, Tello, Nihat, Bobo bir türlü gol atamazken, kulübedeki ‘Atom Karınca’nın yerini dolduran Ekrem ortaya çıkıyor.
Eskişehir’de de çok eksik vardı. Ama Beşiktaş’ta o kadar çok top kaybı vardı ki, bu derece savruk oynayan bir takımın galip gelmesi herhalde istatistiklere girer. Siyah-Beyazlılar’ın takım olduğunu biliyoruz, bunu taraftar kendilerini çağırdığı zaman hep beraber tribüne gelerek gösteriyorlar. Ama iyi bir takım değil. İyi bir takım olmak için de yetenekli oyuncunun olması lazım. Maalesef Beşiktaş’ın oyuncuları menacerlerin abartmasıyla, temmuzda çok yetenekliler, sıkıntıyı ise sezon içinde taraftar çekiyor. Anelka Türkiye’den giderken, “Alex bütün topları Nobre’ye atıyor, beni sevemedi” demişti. Dün Nobre öyle bir gol kaçırdı ki, yani sevsen ne olur, sevmesen ne olur. Amatörlere hakaret etmek istemiyorum, ama onlar bile o pozisyonu kolayca gol yapar. Geçen gün ‘temmuz gülleri’ diye yazmıştım ya, sadece ayıp diyorum.
Beşiktaş PAF Takımı’ndan Okan Koç karşılığında Gençlerbirliği’ne giden Bülent Kocabey, Eskişehirspor’a geçmişti. PAF formasını 3 sene giydi. Maçtan sonra Serdar Özkan’dan aldığı formayı, taraftarlarına şirin gözükmek için yere attı. Bu davranışı hiç de hoş değildi.