Arama

Popüler aramalar

‘’Hakem kötü‘’

Aleks Taşçıoğlu, 10 santim dışarı çıkan topu görüyor. Doğru karar... Fırat Aydınus’a da maç boyunca çok iyi yardımcılık yapıyor. Ancak Tarık Ongun, Franco’nun elinden 30 santim içeri giren topa ‘devam’ diyor. Aynı Tarık Ongun, İbrahim Üzülmez’in pozisyonuna ısrarla faul çalarken, Keita’nın dirseğini ‘es’ geçiyor. Ve bu takdir haklarının hepsi de Beşiktaş aleyhine... Sakın ola ki bu girişi yaparken, kimse beraberliği hakem triosuna yüklemek istediğimi düşünmesin. Mustafa Denizli’nin de bu sonuçta payı çok büyük. Oyuncu tercihleri tam bir skandal. Hocam; yönetim sana güvendi, takımın en pahalı oyuncusu Tabata’yı aldı. Ama sen bir türlü bu adama güvenemedin. Beşiktaş’ın kazanmak zorunda olduğu bir maç bu, alternatifi yok. İşte bu tür maçlarda sana yaratıcı oyuncu lazım. O yüzden Tabata’nın sahada olması gerekir. Kadroya bakıyorsun, Beşiktaş takımı rakibini bir türlü önde karşılamıyor.

Holosko, Nobre, Ekrem, Fink, Ernst topla kavga eden oyuncular. Rakibe basan yok. Galatasaray’a bir yarım Arda yetti de arttı bile! Sezon başından beri Beşiktaş defansı, Ferrari’siyle rakibine en az pozisyon veren takımdı. Ama dün asist yapan bir defans adamı vardı. O da Sivok. Hiç yakışmadı. Evet hocam, sana gol lazım. Bobo yok, Nobre var. Tamam savaşmak istiyorsun da, tabelayı değiştiremezsen sonucuna katlanırsın. Top sevmiyor, direkler sevmiyor, hakem de sevmiyor; olacağı buydu. Sonuç olarak Denizli’nin oyuncu tercihleri de, değişiklikleri de büyük yanlışlardı. Galiba Beşiktaş bu sonuçla, önümüzdeki maçların zorluğunu da ortaya koyarsak bu sezonu kapattı.

22 Şubat 2010, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Fırsat sizde!‘’

Pazar günü maç yazımda belirttiğim gibi Antep ailesi Beşiktaş’ın gündeminden hiç düşmeyecek gibi. Tribündeki söylemler belki bu sezon biter, ancak bu konu medyada yıllarca sakız gibi uzatılır. Başkan çoğu maça gelmiyor diye eleştiriliyor. Ben Galatasaray maçına geleceğini düşünüyorum... Yazılı ve görsel basında derbi hazırlıklarını izliyoruz. Denizli böyle taktik uyguluyor, şu planı düşünüyor diye... Allah aşkına sene başından beri Denizli’nin taktiklerini gördük. Hiçbir işe yaramadı o taktikler. Müsabakalarda düzenlediği taktik anlayış herkesin kafasını karıştırdı. Bundan da öteye gitmedi.

Bazı maçlar hızır gibi yetişir, şanstır. İşte Galatasaray derbisi böyle bir müsabaka. Beşiktaş’ta ortam gergin. Genel kurul yapıldı ve transfer dedikoduları bitti ama sıkıntılar bitmedi. Mustafa Denizli’nin her şeyi bir yana bırakıp idmanlarda ve soyunma odasında söyleyeceği tek bir şey var. Bu maçın taktiği tekniği yok! Tek taktiğiniz hırsınız olmalı. Huzura ihtiyacımız var. Bugün bayram günümüz. Çıkın oynayın. Tribündeki 30 bin kişi sizden bunu bekliyor. Onun içindir ki, pazar gününü biz de dört gözle bekliyoruz. Bu bayram sevincine ortak olmak için.

Nihayet olan oldu
İki yıldır bas bas bağırıyorduk: “Beşiktaş’ta 9 tane yarışmacı grup idmanlarını ve maçlarını Fulya’da oynuyor, burası kaldırmaz” diye. Çocuklar barakalarda soyunuyor, gelin bu ayıbı hep beraber önleyelim dedik. Bu çağrıya Federasyon cevap verdi. TFF Başkanı Mahmut Özgener ve Amatör Kurul Başkanı TFF Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Baykan’a teşekkür ederiz. 31 Ocak’ta alt yapı diye ortalıkta dolaşanların cephesinden yaprak kıpırdamadı! Sonunda TFF Gençlik Geliştirme Merkezi aldığı kararla Beşiktaş alt yapısına Fulya Tesisleri’ni yasakladı. Dün oynanması gereken Beşiktaş-Çanakkale Dardanel U14 ve U15 müsabakaları Çilekli Tesisleri’ne verildi. Ama pazar günü Sakaryaspor maçına saha bulunamadığından U16 takımı Sancaktepe’ye gönderiliyor. Keşke Sakarya’da oynansaydı da ayıp ortaya çıkmasaydı. Bu ayıbı temizlemek de seçim yatırımında özkaynak düzenini dillerinden düşürmeyenlere kalıyor. Bu arada merak edenlere U14 takımı Çanakkale Dardanel’i 8-1, U15 takımı yine Çanakkale Dardanel’i 1-0 yendiler ve ikisi de gruplarında lider bulunuyorlar!

18 Şubat 2010, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Buna da katlan!‘’

Hoca sen rakibi düşünmeyeceksin, rakip seni düşünecek. Sen Beşiktaşsın... Rakibi düşünürsen, buna da katlan. İbrahim Toraman, İbrahim Üzülmez, İsmail Köybaşı, Ekrem Dağ, Tabata. 5 tane Antepli Beşiktaş’ta. Karşıda da 11 tane Antepli etti 16. Beşiktaş’ın kazanması mümkün mü? Hele kulübede de Mustafa Denizli varken!

Sağ tarafta Ekrem, önünde Holosko. Sol tarafta Üzülmez, ona yapışık Köybaşı. Sol kanada bir Olcan yetti. İlk yarı Holosko’nun boşalttığı alanda Ekrem’le dalga geçtiler. Bu kelimenin ağır olduğu düşünülmesin. Maalesef öyle! İkinci yarı, yani dakika 46, Mustafa Denizli yapacağı değişikliklerle oyunu ağırlını koyar dedik ama hala ameliyattaki narkozun etkisinden kurtulamamış galiba. Bu sefer Köybaşı kulübeye, Yusuf öne. İbrahim’in bölgesi de artık yol geçen hanına dönüştü. Baktığımız zaman Antep maçı Beşiktaş’ın bu sezonki en kritik müsabakalarından biriydi. Haftaya Galatasaray, ondan sonra Kayseri deplasmanı. Yani hep sıkıntı. Sana gol lazım Denizli golcüleri niye yanında tutuyorsun? İlk ciddi pozisyon dakika 32’de, o da Bobo’dan. Onun dışında elle tutulur pozisyon yok. Şimdi Bobo’ya kızıyorlar. Neden oyunda etkili olamıyorsun diye? Adam nasıl olsun? Çok iyi organize olmuş Antep defansına karşı tek başına savaşmaya çalışıyor. Toraman’a üzülüyorum. Ekrem Dağ’a da kızıyorum, yerden kalkmıyor. Sayın Denizli; istemem dediğin Serdar Kurtuluş, genç Olcan ve Murat Ceylan’a bak neler yapıyorlar. Bir de Nobre’ye bak. Ona tanıdığın sabrı Siirt’e gönderdiğin Can Erdem’e, 60’ın üzerinde Milli olan Ali Kuçik’e gösterseydin hem Beşiktaş kazanırdı, hem de bu kadar para heba edilmezdi. Bu sezon ilk defa Beşiktaş hakemsiz bir maç oynadı. Sahada bir hakem yoktu. Bizim istediğimiz de bu. Oyuna çomak sokmayacaksın. Aferin Kuddusi Müftüoğlu... Gaziantepspor sezon başından beri Beşiktaş’ın gündeminden düşmüyordu. Öyle bir sıkıntıya soktu ki, galiba sezon sonuna kadar Beşiktaş Antep’le yatacak Antep’le kalkacak.

14 Şubat 2010, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’31 Ocak huzuru‘’

Gerçi 31 ocak geçti, ama yazılı ve görsel basında ne yerde, ne gökte yıldız kaldı. Türkiye’ye getirmedikleri oyuncu kalmadı. Hala bu çelişki devam ediyor. Ben Beşiktaş açısından 31 Ocak tarihinin geçmesi için dua ediyordum. Önce genel kurulun, ardından da transfer sezonunun bitmesiyle bu fırtına sonunda dindi. Yıldırım Demirören başkan seçildi. Muhalefet var. Tabii ki olacak. Yanlışlar söylenecek, ders alması gerekenler alacak. Belden aşağı vurulmayacak. Artık koltuğun sahibi Yıldırım Demirören ve yöneten arkadaşları. Beşiktaş’ın daha sağlıklı bir ortamda geleceğe yönelik adımlar atılması için her platformda bu insanların etrafında birleşilmeli.

Sonunda gündemimiz futbol ve bugükü maç. 31 Ocak transfer sezonunun bitmesi daha doğrusu papatya falı gibi gönderilmeyen oyuncu kalmadı. Ve bu durum daha çok yabancıları ilgilendiriyordu. Holosko ve Ferrari’nin dışında herkes gidebilirdi. Ve tabii ki Tabata başta olarak. Ancak görüldü ki Gençlerbirliği maçında özgür, kafası rahat ve huzurlu bir Tabata, Delgado’yu aratmayacak. Haa! Giden ağam, gelen paşam olarak belirtmek istemem. Delgado’nun kalitesini tartışmam. Ancak Allah kimseye sakatlık vermesin. Delgado’nun sakatlığı, 31 Ocak tarihine kadar Beşiktaş’ta çok sıkıntılar yarattı. Bu geceki müsabakada rahat huzurlu bir Tabata, çok işler yapacaktır. Ancak bilhassa Tello’da olmak üzere Beşiktaş Yönetimi, yabancı yerli ayrımında bilhassa ekonomik yönde çok dikkatli olmalı. Hani derler ya parayla saadet olmaz diye... Geçelim onları! Bal gibi parasız saadet olmaz. Yerli oyuncuların ellerinde UEFA kriterleri gereği ibraname almak için verilen senetler var. Bu da yerli oyuncunun haklarını kısıtlıyor. Gidecek yerleri yok. Hele ki alttan gelenlerin. İşte en önemlisi İbrahim Üzülmez. Getirin imzalayayım diyor. Toraman ile Kaş da, bu konuda yönetimi rahatlatan isimler. Onun için 31 Ocak huzurunun devamı isteniliyorsa, yönetim bilhassa UEFA kriterlerinde sıkıntı yaşamamak için, sevgili Engin Baltacı ve Ertunç Soğancıoğlu’nun Allah yardımcısı olsun. Benim bildiğim Engin Baltacı’nın en önemli özelliği ağzından bir kere söz çıkması. Tuttumu tutar, yerine gelmezse tozu dumanı ortalığa katar. Bu konuda en büyük güvencemiz o. Çünkü artık fuzuli işlere yer yok!

13 Şubat 2010, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Artık yeter!‘’

Müsabaka 1-0. Sahanın en çabuk oyuncusu Gençlerbirliği kalecisi Serdar Klulbilge. Oyun 1-1. Yerden kalkmayan oyuncu Serdar Kulbilge. Bobo’nun golü: oyun 2-1. Sahanın en çabuk oyuncusu Serdar Kulbilge. Doğanın kanunu bu, etme bulma dünyası. Demekki emeğe saygın olacak. Serdar kardeşim, tribün de ayağa kalkın oynayalım diye bağırırken kızmayacaksın... Aferin Rüştü’ye. Maçın kader adamıydı. Yediği gole bir şey demiyorum, yakışmadı. Ama müsabakayı çeviren isimdi. Alkışların büyüğü ona.

Beşiktaş’ta söz sahibi genel kurulu üyeleri kararını vermiş. Siz ister “Yeter” deyin ister “Yetmez”. Boşu boşuna bağırmayın. 3 sene katlanacaksınız. Artık taktigi değiştirin. Mustafa Denizli’nin taktiği değiştirmediği gibi. Holosko girdi film koptu. İşlem tamam.

Şu bir gerçek ki Fabian Ernst ve Fink iyiyse Beşiktaş iyi. Gerisi boş. Hele Tello. Artık işler garanti ya, kendisi de sahada çok hoş yürüdü, ölü top kullanmak için... Kusura bakmayın ona da ihtyaç yok.

Tabii ki pozitif görüntünün bir sebebi de papatya falı yoktu. Yani yabancılardan kim kalacak, kim gidecek diye yormadılar kafalarını. 31 Ocak geçti takım da rahat, Tabata da rahat. 3 golde imzası var, 1 de gol attı, Rüştü’yle beraber alkışı kaptı. Ben her zaman aynı fikirdeyim. Serdar Özkan’ın maçıydı dün gece. Beşiktaş’ta Holosko girene kadar rakibin üstüne topla gidecek kadro içinde ikinci bir oyuncu yok. Benim beklentim Necip’te. Hazır oyuncu ancak özgüven lazım. Kovsan da, satsan da, para vermesen de İbrahim Kaş gibi bir yere gitmez. Onlar alıştılar parasız oynamaya! Onun için lütfen bu çocuklara sahip çıkalım. İletişim çağındayız herkes her şeyin farkında. Onun için ben çok kızıyorum ama tribünler “Yeter” diyor. Bünyamin Gezer’i malesef saçının telinden ayak tırnağına kadar sevmiyorum. Hele yüz ifadesi bir görseniz oyuncular yerden kalkmazken saati gösteriyor. Hocam; o gösterdiğin kol saati mi, hukuk saati mi ? Merak ediyorum, oyun 4-1’ken 3 dakika verdin. Peki 1-1 olsaydı?

06 Şubat 2010, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Temizliğe biz de varız!‘’

Başkan Demirören ve ekibi mazbatasını dün aldı. Hayırlı uğurlu olsun. Beşiktaş kongre üyesi olarak onun her zaman yanındayız. Gelelim asıl konumuza. Başkanın da, sağ duyulu herkesin ortak fikri temizlik. Yıldırım Demirören bu temizliği sağlıklı ve sonunda huzurlu bir ortamda sağlamak istiyorsa, temizliği tribünden önce çevresinde yapmalı. Çünkü Beşiktaş tribünleri yanındakilerden çok daha temiz. Çünkü taraftar sadece ‘Yeter’ dedi.

Ancak asıl üzülünecek konu, bilhassa Denizli maçında tribündeki olayların sebebi olan kişilerin çevresinde. Üzücü olan 3 ay önce Murat Aksu’yla dirsek teması yapıp, sonra Başkan’ın yanına giden kişiler bugün yönetimde. Yıldırım Demirören temizliğe buradan başlamalı. Yönetimde olup, mazbatasını almış olsa bile. Çünkü bu zihniyettekiler, Murat Aksu’yu menfaatleri doğrultusunda sattılar! Sayın başkan bu yazıyı sakla, bu kafadaki insanlar değil seni, Beşiktaş’ı bile satarlar.

Temizlik doğru. Biz de istiyoruz. Ama hedef gösterdiğin tribünler en temiz bölüm. Orası kirlendiyse nedenini uzakta değil, omuz verdiğin yanındakilerde ara.

Bir konu daha var. 23 bin kongre üyesi olmasına rağmen 12 bin 500’ünün parası yattı. Burada da iyi bir temizlik şart, naylon üye istemiyoruz! Acaba aidatını yatırıp, oy kullanmayan 5 bin kişi nerede? Oylarını kullanmayanlar yarın ‘Yeter’ demesinler, şikayetçi olmasınlar.

Beni üzen, Başkan’a küfredenlerin şimdi orada olması. Bu koltuklar o kadar önemli mi! Unutmasınlar, ben ve benim gibi düşünen arkadaşlarımın birçoğu dün olduğu gibi de bugün de Beşiktaş Başkanı’nın yanındayız. “Gelin birlik olalım” diyen Başkan’a ‘Tamam’ diyoruz. Ama kongre farelerini, yönetim içinde sana küfür edenleri temizlediğin sürece varız.

03 Şubat 2010, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’'Oy'una sahip olma zamanı‘’

Düne kadar başkan adaylarının beklenen listelerini gördük. Şaşırmadık. Murat Aksu’nun listesindeki isimlerin sosyal ve ekonomik durumları hakkında bilgilendirilmiştik. Önceki gün de Yıldırım Demirören listesini açıkladı. Artık benim şu kadar oyum var diyenlerin edebiyatlarını duymak istemiyorduk. Ancak gördük ki değişen bir şey yok. Sayın Yıldırım Demirören, her ne kadar hatalardan ders aldım değişeceğim dese de, görünen o ki bu iş yine başkanın sırtında. Allah yardımcısı olsun. Kenan Öner, Bülent Deriş, Halim Aydın, Hüseyin Yücel. Yerlerine tercih edilen isimler inşallah başarılı bir yönetici profili çizen bu arkadaşları aratmazlar. Çünkü bu yöneticiler her platformda kulüp değerlerini ön planda tutmuşlardı. Ancak ne yazık ki, bir-iki ay öncesine kadar Beşiktaş başkanlık makamına küfür edenler bugün listede. Kulübün yakasından düşmeyen, kulüple bir yerlere gelenler kendilerini kulübün üstünde tutarak başkanı etkilemişler. Yazık! Evet, her iki listeyi de gördük. Artık karar verme zamanı. Pazar günü 22 bin 500 üyeden, aidatını yatıran 13 bin 200 kişi oy kullanacak. Aradaki 9 bin 300 üye nerede? Bunları kimler üye yapmış. Benim lafım 13 bin 200 üyeye. Pazar günü belki de kulüp tarihinin en kritik kongresini yaşacağız. Bir kibrit çak günlerinde bir numaralı sandıkta oy kullanan, 2 bin 801 sicil no’lu üye olarak bugüne kadar çok kongreler gördüm. Şimdi kulübe sahip çıkma zamanı. Seçilen başkan kim olursa olsun sırtımızda taşırız, başkanımızdır! Ama her üye genel kurula gelip oyunu kullanmak mecburiyetindedir. Her iki listeyi de beğenmese bile gelsin oyunu atsın. Beyaz oy atsın! Ama oyunu kullansın. Oyunu satmasın! Katılım ne kadar çok olursa, kongre o kadar sağlıklı geçer. Kongre öncesi herkes plan programlarını açıkladı. Alt yapıyı ağızlarından düşürmediler, seçim yatırımlarında hep o var. İnşallah seçilecek yeni yönetim bu konuda sözünün arkasında durur.

Ve son sözum İsmail Ünal’a. Kim ne derse desin, kulübü gırtlağına kadar siyasetin içine soktu... Öyle ki Yıldırım Demirören’in listesine hatırı sayılır bir şekilde müdahil oldun. Bir sonraki genel kurulda başkanlık için yatırımlarını yapabilirsin. Eğer Beşiktaşlıyım diyorsan Cumartesi günkü konuşmalarda söz al, Fulya’daki plazaların “İSKAN”larını vereceğine dair söz ver. Cumartesi günü iskanı vereceğine söz ver, benimle beraber binlerce insan senin desteklediğin listeye oy vereceğiz. Diyemezsen o zaman elini ayağını çek! Biz yine sana selam veririz. O da Beşiktaş’ta genel sekreterlik yapmandan dolayı, Beşiktaşlılığından dolayı...

29 Ocak 2010, Cuma 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’93'lü Ciguli!‘’

Dakika 66... Bu dakikaya kadar hep tribünde birbirimize soruyoruz. Toraman-Sivok kulübede oturuyor da neden Necip ile Gökhan Çalışır defansın ortasında? Necip’in yeri orası mı? Tabii ki değil! Mustafa hoca bu kadar rahat bir müsabakada bile adama yer arıyor. Bırak onu, yerin adamını oynat hocam. Denizli 66. dakikada Toraman’ı Necip’in yerine liberoya, Necip’i orta sahaya aldı. Doğrusu da buydu. Oyunun başlangıcında dizilişleri görmeden kadro elimize geçince şahsen çok mutlu olmuştum. Beşiktaş’ın geleceği sahadaydı, ne mutlu. Korcan, Gökhan Çalışır, Necip, Rıdven, İsmail Köybaşı, Cumali. İnanıyorum ki 19 Yaş Altı Milli takımında olmasaydı Ali Kuçik de dün sahada olacaktı. Ne hikmetse seçim zamanı başkan adayları için alt yapı kıymete biniyor. Borç gırtlağa kadar gelince akıllarına geliyor alt yapı. Hepsinin de yazılı ve görsel basındaki konuşmalarındaki birinci madde alt yapı. Özkaynak...

Ne farketti bu çocuklar oynayınca? Belki Diyarbakırspor, Manisaspor, Büyükşehir maçlarında da bu çocuklar oynasaydı ve aynı skorlar olsaydı eleştirilerin dozu bu derece sert olmazdı. Kasımpaşa’yı yenen Konya Şeker öyle yabana atılır bir takım değil. Hele Beşiktaş’ı yenen Kasımpaşa karşısındaki galibiyetini düşünürsek. Neyse ki kupada sıfır çekip, bir ayıp daha yaşanmadı. Hem 3 puan, hem de para geldi. Ama asıl kazanç gençlerdi. İnşallah Denizli bu kararlılığını sürdürür.

Müsabakanın hakemini sorarsanız... Sadece 69. dakikada Necip’e gösterdiği sarı kart var ki, hakemlik adına ayıpların en büyüğü. Saçını kestirerek imaj yapacağına keşke kuralları öğrenseydi!

Son sözüm Cumali’ye... Yani takım arkadaşlarının deyimiyle Ciguli’ye. 300 Lira’ya oynayan 93 doğumlu genç oyuncu sahada, 1.5 milyon Euro’luk Fink kulübede. Size soruyorum, gelecek nerede?

27 Ocak 2010, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI