‘’Serdar Özkan'ı anlamak!‘’
Manisa maçı öncesi Nevzat Demir Tesisleri’nde Serdar Özkan, seyirciden gelen tepkiden dolayı İnönü Stadı’ndaki son maçta Denizli’den affını istedi. Denizli hem İbrahim Kaş’ta, hem de Serdar Özkan’da ısrarcı olmadı, taleplerini yerine getirdi. Peki neydi Beşiktaş’ın yavrusu Serdar Özkan’ı bu derece olumsuzluğa iten tablo. Hiç kıvırmaya gerek yok. Sebebi belli, o da Mustafa Denizli. Çünkü doğanın kanunu bu. Yarışmacı düşüncedeki hocalar daima iyi olanlarla yola gider. Arkasına hiç bakmaz; gençmiş, yaşlıymış. Yalnız Mustafa Denizli Serdar Özkan’ı iyi tanıyor muydu? Tamam, Serdar Özkan’ı Beşiktaş’a getiren, Beşiktaş’ta kalmasını gerektiren futbol yeteneği. Bu formayla ömrünün uzun olması da karakter yapısı. Serdar’a karakteri bozuk asla demiyorum. Öyle bir saygısızlık da yapmam. Ama bir şey var ki, Serdar Özkan’ı aynı Batuhan Karadeniz gibi çevresi yaktı. Necip’te, Atınç’ta, Orhan’da, Erkan Kaş’ta bu olumsuzlukları görmek mümkün değil.
Ve şimdi de sahanın içine girmek istiyorum. Hani bir laf vardır ya, rahmetli Vedat Okyar hep kullanırdı, “Adama yer aramayacaksın, yerin adamını oynatacaksın” diye. Maalesef Serdar Özkan 1 gün bile Beşiktaş takımında arzu ettiği mevkide oynamadı. Minik Takım, Yıldız Takım, B Genç ve PAF takım; hatta Lucescu döneminde bile Serdar Özkan, hani o 10 numara diyoruz ya orada oynadı ve orada oynar. Yani orta sahada, forvetin arkasında. Yetişme tarzı, oyun karakteri o. Ama ya sağ çizgide, ya da sol çizgide oynadı. Ne yeteneklerini kullanabildi, ne de Beşiktaş’a faydalı olabildi. Kaybeden Serdar Özkan olabilir, ama Beşiktaş daha çok şey kaybetti. Bu yazıyı yazmamdaki asıl sebep; bütün silahlar, oklar hep Beşiktaş’ın bu evlatlarına mı, yavrularına mı dönecek? Onun için üzüntüm. Değerini yuvadan uçtukları zaman çok daha iyi anlayacağız. Serdar Özkan uçtu. Mustafa Denizli başka kuşlara bakacağı yerde, bu yavru kuşlara baksaydı çok şeyler kazanırdı. Bu hafta göstermelik alt yapıdan 5 çocuğa forma vermesi de kimseyi yanıltmasın. Devamı gelmeyecektir.
‘’Karanlık cumalar!‘’
Neden Beşiktaş bu kadar cuma günleri oynuyor aklım almıyor. Cuma oynadığı 9 maçta 13 kayıp puan! Rakiplerin ise 3’ü geçmiyor ama senin sesin çıkmıyor. Sesin çıksa da, bunu yüzüne gözüne bulaştırıyorsun. 9 hafta “Cuma” oynuyorsun, seni her yönde karanlığa itiyor. Teslim değil, temsil edin! Dün gece bu duygularla tribündeydim. Manisa müsabakasında saha kapanır diyordum. Ceza dün tahkimden çıktı. Tamı tamına 250 bin lira. Keşke saha kapansaydı. O parayla ne açıklar kapanırdı! Sebep olanlar dün küfüre devam etti. Evet dün Beşiktaş tribünü sezonu küfürle güle oynaya kapattı. Sanki çok iyi bir sezon geçirmişler gibi! Sezon boyu beğenimi kazanamayan Beşiktaş tribününe dün bir kez daha kızdım.
Benim için dün gecenin özelliği vardı. Heralde Mustafa Denizli’nin başına taş düşmüş olacak ki, İsmail, Rıdvan, Necip, Korcan, Ali Kuçik ve 93 doğumlu Cumali ile Atınç’ı kadroya aldı. Çok hoş bir görüntüydü, hele Necip’i izlerken vallahi zevkten dört köşeydim. Atınç için erken. Ama Ömer Gülen’in yetiştirdiği bu çocuk Beşiktaş’a uzun yıllar hizmet verir. Üzüntüm Nobre’yle geçen aylara. Ali Kuçik’i ne zaman formayı giyecek merak ediyorum ama o formayı alırsa bir daha bırakmayacağına ben inanıyorm. Cumali 93 doğumlu, Beşiktaş’ın Rıza Çalımbay’ı olacaktır. Üzüntüm şu; Rıdvan Şimşek Beşiktaş’ın geleceğiydi. Gençliği beni ümitlendiriyor ama çok üzüldüm çok. Keşke maçı kazanmasaydı da Beşiktaş, Rıdvan’ın da ayağı kırılmasaydı. Hakem Özgün Yankaya, Rıdvan’ın pozisyonunu es geçti. Ondan daha iyi performans beklerdim. Seyirci kendine oynadı, sahaya yansıması sıfırdı dün. Sahadaki Yavru Kartallar’ın top ayaklarına geldiği zaman aldığım zevk bütün sezonun yükünü aldı. Aferin çocuklar! Bu arada Çarşamba günü saat 15.30’da bu çocukların şampiyonluk turu var, bekleriz...
‘’Denizli'nin ayıbı!‘’
UEFA Ligi’ne gitmeyi garantilemişsin. Yani hedef yok, beklenti yok. Seyirci de yok. Bu demektir ki maçın tadı tuzu da yok. Fırsat bu fırsat, bir senedir yüzüne bakmadığın gençleri sahaya sürme zamanı. Diyarbakır’ın da ligde kalması mucizelere bağlı. Beşiktaş takımı en zor şartlarda bile deplasmanda Diyarbakır’dan puan alır. Nitekim 90 dakikanın sonunda da böyle oldu. Benim yorumum: Dün gösterdi ki, Yönetim ne kadar Mustafa Denizli’yle önümüzdeki sezonla ilgili sözleşme imzalamışsa da, artık benim Denizli’ye hiç güvenim yok. Önümüzdeki sezon desteğim de olmayacak. Neden peki...?
Bakın neden: 18 kişilik kadro elime geçti. 18’de İsmail Köybaşı, Rıdvan ve Necip sahada. 93’lü Atınç kulübede. Hayret! 3. kaleci olarak Korcan da kulübede. Beşiktaş 11 tane yabancıdan nasıl kurtulurum diye uğraşıyor. Kurtuluşunun çaresi belli. Kaliteli yerli oyuncular alıp, eldeki yabancılardan kurtulacaksın. O kaliteliler de hangileri? Gözünün önünde olan Ümit Milli kadrosundaki Rıdvan ve İsmail Köybaşı ile A Milli takımdaki Necip. Bu gençlerin dışında 2 tane daha isim var ki, Ümit Milli takımın değişmez oyuncusu. Onlar da birçok takımdan şu anda teklif almış durumda. Ayrıca Raşit hocanın da gözdeleri olan Erkan Kaş ve Orhan Gülle. Ne olurdu 3 kaleci yerine bu çocuklardan ikisini alsaydın kadroya? Bu takımdaki yabancılardan en az iki-üçünü göndereceğinden, bu iki genci hazırlasaydın ne kaybederdin Denizli? Kısacası esame listeleri elime geldiğinde, maçın sonucu hakkındaki tüm merak duygum yok oldu. Onun içindir ki Denizli değil iki kupa, 12 kupa da getirse Beşiktaş’tan gitmediği müddetçe bu gençlerin önünü kapayacaktır. Bu sebepten Denizli benim için bitmiştir.
‘’Mustafa Denizli seyirciye kulak ver‘’
Böyle mi olmalıydı. Geçen sezon bu zamanlarda yer yerinden oynuyordu. Ama dün ortalık hergele meydanıydı. Kimseye kızamıyorum, kızamıyorum da dün maç seyretmekten daha çok küfür etmeye ve eğlenmeye gelen Beşiktaş taraftarının bir bestesi var ki sezonun özetiydi.
“İyisiyle kötüsüyle bu sezon bitti. Canın sağolsun Denizli. Bu taraftar hep arkanda. Seneye korkak oynatma bizi.” Ana fikri taraftar söyledi. Ama ligin son maçında, Denizli yine aynı kafadaydı. Bilhassa ilk yarı; tribün de, sahadaki futbolcu da sezonu kapatmıştı. Halbuki matematiksel olarak şampiyonluk, Şampiyonlar Ligi hatta ön elemesiz UEFA da var. Herkes gırgırında. Hedef olmayınca maçın tadı da tuzu da yok.
Öyle ki MHK, sabrı en geniş hakem olan Kuddusi Müftüoğlu’nu maça göndermiş. O da bütün sezonun nasibini aldı. Dün günahı neydi Kuddusi’nin. Nasibini alan sadece Kuddusi değil. Federasyon, MHK, hakemler, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım... Bugün hep futbol konuşmak isterdik ama maalesef İnönü’de futbolun dışında her şey vardı. Taraftar da biliyordu ligin son maçı olacağını. Eğer ilgili kurumlar eyyam yapmazsa, Manisa müsabakası ya seyircisiz ya da başka bir sahada oynanacak.
Ama benim için güzel bir fotoğraf vardı. Rıdvan, İsmail Köybaşı, Necip, İbrahim Kaş, Nihat Kahveci, Serdar Özkan ve Yavru Kartal 93 doğumlu Atınç Nukan... Denizli’nin kafasına taş düşmüş olacak ki beş gençle sahaya çıktı. Dün korkaklığına bile bakmadım. Önümüzdeki son üç maçta da inşallah böyle devam eder.
Ve son sözüm Ferrari’ye. Sadece Üzülmez’e baksın. Ayakta duracak hali yok. Yerden kalkmadı. Galatasaraylı Jo’dan beter alemlerde. Kulağını birileri bükmesi lazım. Herhalde o ben değilim.
‘’Tam zamanı hocam!‘’
Ligin bitimine 4 maç var. Sivasspor, Diyarbakırspor, Manisaspor ve Bursa. Beşiktaş’ın elinde bir UEFA var. Hocanın kuşu uçtuğundan dolayı kafese dönmez. Şu ligin son 4 maçında Kartal yavruları var. Kafese onu yerleştirilsek belki önümüzdeki sezon kafesten kolay kolay uçamazlar. Mevcut kadroda Rıdvan, İsmail Köybaşı, Korcan, Sezer, Furkan, Oğuz, Ali Kuçik, Orhan Gülle, Atınç, Erkan Kaş. Ve tabiki olmazsa olmaz Batuhan. Necip’ saymıyorum, o kafesin bekçilerinden zaten.
İki gündür Sinan Vardar’ı çok üzgün gördüm. Ağzını bıçak açmıyor. Gerçi kurumsallaşma konusunda hassasiyet gösteren Beşiktaş yönetiminde zurnanın son delikleri bile meydanlarda çığırtkanlık yapıyor. Ama bilmiyorlar ki bu tür konuşmalar bilinçli ya da bilinçsiz Beşiktaş’ı rezil ediyor. Taraftar ve kongre üyeleri de diyor ki, “Bunlar mı bizi temsil edecek?” Hatta bazıları var ki güvenlik kameralarına bile TV kamerası gözüyle bakıp, başlıyor konuşmaya. Yazık! Neyse biz konumuza dönelim.
Sayın Vardar’la sohbetimizde bütün düşüncemiz bu son maçlarda Yavru Kartallar’dan Mustafa Denizli en az 4-5 tanesini kadronun içinde tutup, hatta sahaya sürüp önümüzdeki sezon en azından bu oyuncuların kafese dönmesini beklemesi. Transfer piyasasının milyon Eurolar’la konuşulduğu şu ortamda, bilhassa Ümit ve Genç Milli takımda olan Orhan, Erkan, Necip, Rıdvan, Furkan’ın 90 dakika oynatılması gelecek adına büyük kazanım olur. Sonuç bundan daha kötü olmaz, aksine iyi olduğu gibi Beşiktaş evlatlarını da kazanmış olur ve onları izlemeye bugünkünden çok izlemeye taraftar gelir. İnanın buna.
Basın toplantısının ardından...
Pazartesi günkü basın toplantısında ben çok üzüldüm. Koskoca Beşiktaş basın toplantısı yaptığı anda yöneticiler daha etkili konuştuklarının arkasında duracak konumda olmalılardı. Birlik ve beraberlik gösterisi yapmak istediler o görüntüyle. Ama bence oradaki fotoğraf sıkıntı doluydu. Vurgulanan konular günü kurtarmak içindi. Açıklamalar hiç de camiaya umut ve güven verici değildi. Bu konuda eleştirdikleri Beşiktaş yazarları daha duyarlı ve daha etkili olmuşlardır. Eğer Beşiktaş’a şu an hizmet etmek istiyorlarsa Mustafa Denizli’yi çağırıp, “Hoca kuşu muşu bırak. Gel şu kartal yavrularına sahip çık. Yoksa senin bu kafada sonumuz felaket olacak. Sonra yollarımız ayrılacak ama giderken bizi de götüreceksin” demeli. Açık yüreklilikle Denizli’yle bunu konuşun. Geleceğiniz orada.
Bunları biliyormusunuz?
Mustafa Denizli yukarıda kuşun kafese gelmesin beklerken, aşağıdakilerden haberiniz var mı? Ulvi Güveneroğlu ve Sarp hoca ile A2’de lider Beşiktaş Türkiye şampiyonasınıa gidiyor. U18’de Ömer hocayla İstanbul grup şampiyonu Kartallar Türkiye Şampiyonası’na gidiyor.. U17’de Halim hocayla İstanbul grup şampiyonu, son 4’lerde Türkiye Şampiyonası’na gidiyor. Haluk Duranoğlu’yla U16’da İstanbul grup şampiyonu. Mehmet Bulduk ile U15 İstanbul grup şampiyonu Türkiye üçüncüsü. U14’le Faruk Şahin’le Marmara bölgesi şampiyonu Minik Kartallar Antalya’da yarı final oynuyor. Bu kadar ilgisizlik ve imkansızlıklarla bu başarı geliyorsa, biraz ilgi ve destekle Beşiktaş’ın önündeki 15 senesi kurtulur, borcu da biter.
‘’Böyle güzel mi!..‘’
Hakemle maça başlamak, pek tavrım değil. Dün gece Hüseyin Göçek’in yerinde olmayı hiç istemezdim. 35 senedir hakem camiasını iyi bilirim. Göçek de, en onurlu hakemlerden biri. Ama 1 haftadır yazılanlar, çizilenler, Beşiktaş Yönetimi’nin açıklamaları, ister istemez Göçek’in takdir haklarının Siyah-Beyazlılar aleyhine olmasına sebep oldu. Bilica, Mehmet Topuz, Lugano ve Güiza sahada kalıyorsa, Göçek’e dua etsinler. Fenerbahçe’nin önü kesiliyordu. 16. adam oyundan atıldı, önü kesildi!.. Gökhan 78’de hentbolle cezalandırıldı. Peki 57’de Lugano’nun pozisyonu neydi? Yani ceza alanı dışında olunca farklı mı? Yöneticiler sussalardı çok daha iyi olurdu. Göçek’in kafasında, ‘Hep verirsem ne olur?’ vardı. Beşiktaş şampiyonluk hayallerini bitirdi. Göçek’le başladım, bitirdim. Denizli’nin ilk yarıdaki korkak futbolu, bu satırlara sığmaz. Ancak; Rakipten korkarsan, kimliğinden uzaklaşırsın. Hocam sana gol lazım! Beraberlik de senin işine yaramazdı. Korktuğunun ifadesi ise şu; 85’te Holosko sahaya alınmaz, kulübede de olmaz. Ya sahada ya tribünde olur. Hal böyle olunca, başına gelen budur...
‘’1 değil 2 penaltı‘’
Düşünün; 38. dakikada Rüştü çıkıyor, tribünler ayakta; yani o ana kadar sahanın en iyisi Beşiktaş’ın kalecisi! Kağıt üzerinde Burak ve Serkan, Trabzon’un sağ tarafının en etkili ismi. Ama kağıt üzerinde kaldı. Üzülmez son haftaların en üzmeyen ismi. Hem Burak’ı hem de Serkan’ı durdurdu. O bölgenin en etkili ismiydi. Çoğu zaman ‘Uyy Bobo’ diyorduk. Ama dün bilhassa ikinci yarı ‘Ahh Bobo Ahh’ dedik. Aslında Beşiktaş’a kesinlikle galibiyet lazımdı. Golü kim atacak, ben değil herhalde. Bobo dün ceza sahası içinde olması gerekirken, hep ceza sahası dışındaydı. İlk yarının aksine neler kaçtı neler. Onun için ‘Ahh Bobo Ahh’ dedim. Ama burada da roller değişmişti. Rüştü ilk yarının, Trabzon kalecisi Onur ikinci yarının yıldızı. Aklımın almadığı bir şey var. Nüfus kağıdında T.C. yazan çocukların suçu ne? Rüştü, İbrahim Üzülmez, İbrahim Toraman, Ekrem ve Uğur İnceman hatta sonra oyuna giren Serdar Özkan. Eğer yabancıların yaptıklarını onlar yapsaydı, Çarşı sahaya dökülmüştü.
Ve geliyorum sonuca... Yazının ana fikri burada... Herkes dün Cem Satman’a kafayı taktı. Düşünün; liglerin en masum insanı Mustafa Denizli bile çıldırdı. İlk yarıda Giray’ın, İbrahim Toraman’a yaptığı neydi? Bunu da Bünyamin Gezer’in görmesi gerekirdi. Kısacası, Beşiktaş’ın kalecilerinin yıldızlaştığı maçta, netice bu olmamalıydı. Yani penaltıları güme gitmemeliydi. Ellere var da Beşiktaş’a bu penaltılar niye çalınmaz? Yazık oldu. Hedef ne bilmem ama, beklenti kuşun kafese dönmesi!
‘’Buna da şükür‘’
Çok sıkıntılı bir maçtı. Hangi yönden bakarsan bak. Ankaragücü’nün Bursaspor işbirliğiyle Beşiktaş’a bakış açısını hepimiz biliyoruz. Güya İl Güvenlik Kurulu toplantı yapmıştı küfür olmayacaktı. Gel gör ki sahanın dışında da içinde de küfürün bini bir para.
Beşiktaş çok eksik geldi Ankara’ya. Kimler yoktu ki; Tello, Nihat, Ernst, Ferrari, Tabata, Nobre bir de bunlara ilaveten Mustafa Denizli’nin oyun anlayışı, defans önünde kalabalık orta saha ile bir ilk yarıyı heba etti. Ya ikinci yarı? Uğur İnceman ile Necip dışarıya, Yusuf, Serdar Özkan gibi iki zayıf halka sahada. Beşiktaş takımı Ankaragücü’yle oynuyor, defansının önüne 3 tane savunma yönü güçlü İnceman, Fink ve Necip ile dolduruyorsun. Velhasıl kelam çok istedim gol diye ayağa kalkmayı. Tek pozisyon 81. dakikada Bobo’nun direkten dönen topu. Denizli 17 kişi geldi Ankara’ya. 2 kaleci yedek kulübesinde. Sorarım A2 takımı ne işe yarıyor? Bir tane bile yedek yok. Şimdi işler iyi gidiyor biz de bir şey demiyoruz. Ama 3 gün önce 1 milyon liranın üzerine imza atan bu kardeşlerimiz sahadaydı. Rüştü, Yusuf, Uğur İnceman, Toraman yani Ankaragücü’ne eş değerdi. İşlem tamamlanmalıydı. Önümüzde Trabzon maçı var. Ak koyun, kara koyun orada belli olacak.
Hakemi maçtan önce kantara koymuştum. Çok merak ettim. Şimdi herkesin kafası İbrahim Kaş’ın pozisyonunda. Bana göre geçen hafta Ernst’in yaptığı penaltı değilken Halis Özkahya çalıyorsa, dün akşam İbrahim Kaş’ın pozisyonuna da hakem ulemaları düzgün bakarsa penaltı olmadığını görecekler... Ankaragücü’nün feryad ettiği gol pozisyonunda da 2 kişi ofsayttaydı. Afferin Erhan Sönmez. Dün de gösterdi ki Beşiktaş’ın Beşiktaş’tan başka dostu yok. Tello’nun ve Ernst’in eksikliği çok açık ve net gözüktü. Sahadaki oyuncuların tamamı takım oyuncusu. Yaratıcı oyuncu yoktu. Beşiktaş’taki eksiklik bir tane tabelacı oyuncunun olmamasıydı. Bakmayın Bobo’nun olduğuna, kendi sahasından top çıkarmaktan ileride pozisyona girmeyi unuttu.