Arama

Popüler aramalar

‘’Aferin Hakan!‘’

İki ayaklı oyunda, deplasmanda atılan bir gol turu yüzde 50 sana getirir. Ama bir 30 dakika vardı ki dün; eyvah ki eyvah! Bunda en büyük neden Schuster’in ilk 45’teki seçimleriydi. Schuster’in ilk yarıda sahaya sürdüğü takımda, top ayaktayken; yani Beşiktaş’tayken bir problem yok ama rakipteyken sıkıntı üzerine sıkıntı. İlk yarım saat rakibin 9 korneri var, sende pozisyon yok. Maçın kader anıydı 37. dakika... Aslında bu dakikayı söylemeye hiç gerek yok. Bu maçta böyle 4-5 pozisyon oldu; kaleci Hakan’a dua edilecek, “Ellerine sağlık” denilecek! Dünün 4 kahramanından biriydi Hakan. Diğer 3’ü; Sivok, Toraman ve Necip...

Neden Necip? Çünkü ikinci 45 dakikadaki Nihat-Necip değişikliği(aslında Hilbert-Necip değişikliği olmalıydı) Beşiktaş’ta dengeleri kurdu. Ernst de rahat etti, İbrahim Üzülmez de, Erhan da... Çünkü gerek Quaresma, gerek Hilbert, gerek Nobre, gerek Delgado rakip alanda 20 saniye topu tutamadılar. Hâl böyle olunca rakip her topta Sivok, Toraman ve Hakan’la karşı karşıya kaldı. Heralde Schuster de bunu biliyorki, Guti’yi çok istedi. Aslında 18’in içinde Schuster’i de, Beşiktaş’ı da rahatlatacak oyuncu kadrosu mevcuttu. Bütün hazırlık maçlarında çok iyi oynayan Zapotocny, Sivok’la yan yana olup; Toraman’ı da Ernst’in yanına çekmiş olsaydı, Schuster de rahat ederdi, bizlerde. Haftaya bu maçın rövanşı var. Guti ve Q7’nin imza töreninde İnönü Stadı’nda 20 binden fazla taraftar vardı. Dün çok kritik bir eleme maçı oynanıyor Prag’da, tribünde 5 bin kişi yok! Sadece bu, Beşiktaş’ın tura ne kadar yakın olduğunun göstergesi. Hilbert’e çok dikkat ettim, alıcı gözüyle bakmak istedim. Acele etmek istemiyorum, kumaşı fena değil. Ama yabancı hakkı kullanılır mı, onu bilmem. Galiba erken gider, Beşiktaş’ta kalıcı olmaz.

30 Temmuz 2010, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Anılarla yaşamak!‘’

Temmuz ve ağustos aylarını hiç sevmiyorum. Beşiktaş ailesinde bu aylarda mezarlıklardan ayrılmamak nasip olmuyor. Çok insan vardır; öldükten sonra esameleri okunmaz. Ama sevgili Cenk Koray, sevgili Yusuf Tunaoğlu, sevgili Vedat Okyar, sevgili Kazım Kanat, sevgili İlker Ateş, Güven Öğüt, Şan Ökten, Şevket Yorulmaz, Şükrü Gülesin ve doya doya 3 sene Beşiktaş-Kadıköy Şeref Stadı arasında her gün en az 4-5 saat birlikte olduğum Hakkı Yeten ‘Baba’mız... Bunlar benim Beşiktaş ailesi içinde olup da, kalplerindeki insan sevgisini bildiğim insanlar. Ve onlarla bir çok anı paylaşan biriyim. Unutmam mümkün değil, unutulmaları da mümkün değil.

Ve dün... Sevgili Vedat Okyar abimin anısına ikinci kez bir şölen düzenledik. ‘Güzel insan’ın ne üzeni olurdu ne de üzdüğü biri. Geçen sene Beşiktaş Fulya’da onun anısına bir şölen yaptık. Oğlu Suat Okyar, eşi Asuman Okyar ve torunu katıldı. Futbolun bilhassa eskiden nasıl bir dostluk ve arkadaşlık olduğunun belgesi olarak başta Cemil Turan olmak üzere beni arayarak, bu sezonki şölenin Fenerbahçe Dereağzı Tesisleri’nde yapılmasını istediler. Başta Şenol Çorlu olmak üzere Fenerbahçe ailesine çok teşekkür ederim. Tesislerini açtılar ve sevgili Vedat abinin dev bir resmini de astılar. Sadece bu görüntülere bakarak hala birbirlerine kin güden, futbol sahalarını ve tribünlerini hergele meydanına çeviren insanlara ibret olarak sunulur. Ve dün; Gençlerbirliği, Hadimiye, İdealtepe, Kireçburnu Bayan, Fenerbahçe ve Beşiktaş 10-12 yaş yavrularımız Vedat amcaları için Ülker’in organize ettiği Mini-minikler Futbol Şenliği’nde ödüllerini aldılar. 300’e yakın takımın katılmış olduğu bu organizasyonda Ülker Kurumsal İletişim’den Genel Müdür Zuhal Şeker ile Mehmet Uçan’a katkılarından dolayı teşekkür ediyorum. Ancak bilmeliler ki bu sene bizi çok üzdüler. Biraz da yalnız bıraktılar. Mini Minikler?Futbol Şenliği’nin ödül töreni Fenerbahçe Dereağzı Tesisleri’nde yapıldı. Ülker’in hediyeleri ve İstanbul Futbol İl Başkanlığı kupaları dağıtıldı. İl Başkan Vekilimiz Adem Mat ve arkadaşlarını da Vedat Okyar abim adına kutluyorum. Hayatımızda sevgili Cenk Koray, sevgili Kazım Kanat, sevgili İlker Ateş, sevgili Vedat Okyar; iyi ki vardınız. İsmini sayamadığımız yüzlerce abimiz; Beşiktaşlı’sı, Fenerbahçeli’si, Galatasaraylı’sı... Biz burdayız! Bıraktığınız ilkeleri götürmeye çalışıyoruz. Çomak sokanlar yok mu; var büyüklerim. Ama onlar utansınlar!

25 Temmuz 2010, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Artık ayıp oluyor!‘’

Yaptığım incelemede ellinin üstünde menacerin oyunuyla Beşiktaş gündeminde yabancı isimler dolaşmaya başladı. Ne hikmetse Ahmet Bulut’tan bu işi daha iyi bilen bir menacer yok. Hangi oyuncu transfer edilmek istense Orta Doğu ve Balkanlar başta olmak üzere yaşasın Ahmet Bulut.

Orhan Yıldırım’ın yazısıyla hala üç dört tane daha yabancı oyuncunun Schuster’in isteği doğrultusunda alınacağı söyleniyor. Bu da şu demek; Schuster düne kadar alınan yabancılardan hiç memnun değil ve düşünülen isimlerde Schuster’i memnun edecek gibi değil. Yüz sefer yazdık bin sefer de yazsak değişen bir şey olmayacak. Benim asıl yazmak istediğim, kiralık olarak Adanaspor’dan alınması düşünülen oyuncu: Ersan Gülüm. Çok iyi, yetenekli bir oyuncu olabilir, öyle de zaten. Ama bugünkü sistemde Beşiktaş’ta oynaması mümkün değil. Üstelik kiralıkmış. Alınmasın demiyorum, alınacaksa bonservisiyle alınsın. Ama alınmasın da istemiyorum, neden mi? Ümit Milli Takım’ın kaptanı, bana göre geleceğin en iyi yıldızlarından bir tanesi Sezer, Rize’ye kiralık veriliyor. Bakın bu cumartesi A2 maçında Schuster de gördü. Ön liberoda Antep’e kaptırılan Orhan Gülle’nin acısı bu sezon sonu çıkacak. Adanalı Serdal Adalı kardeşim eğer Adanalılığı’nı göstermek istiyorsa Gülüm’ün şimdiden tapusunu alır. Yoksa sezon sonu kaleci Ramazan gibi Gülüm diken olmasın. Transfer Adana’dan olunca, Maradona bile olsa Adanalı’nın başı ağrır. Merak ettim menaceri kim, duyunca dudaklarım uçukladı.

Sezer daha verilmedi

Rusya’da milli takımda maçta. Lütfen Sezer’i de Schuster’e karşı görücüye çıkartın. Ayıptır çocuklarımızı bu kadar bu formadan soğutmayın. Buna Beşiktaş taraftarı da dahil. Eğer Beşiktaş taraftarı Bobo’ya Nobre’ye Delgado’ya gösterdikleri toleransı kendi çocuklarımıza göstermiş olsaydı bugün Beşiktaş’taki futbolcu yapısı çok daha değişik olabilirdi. Günlerdir Ferrari için yazılıyor, çiziliyor, “Oyun sistemine uyuyor mu?” diye. Ferrari oyun sistemine uyuyor da, 90 dakika dışındaki sisteme uymuyor. Bir araştırın bakalım, Quaresma dün geldi, bugün evini kiraladı, içine de oturdu. Ferrari, iki senedir İstanbul’daki 5 yıldızlı otellerde niye dolaşıp duruyor?

‘Ah’ almayın!
Ve Emre Özkan... O da Ümit Milli Takımın 2 sezondur banko oyuncusu. Adana’dan alınmak istenen Gülüm kardeşimizin liginde, Orduspor’un istikrarlı oyuncularından bir tanesi. Şimdi Denizlispor’a kaleci Cenk karşılığında ‘mal’ gibi verilmek isteniyor. Gitmiyor Emre, gitmeyecek de... Ve gitmezse Beşiktaş 200 bin Euro ödeyecek Denizli’ye. Demek ki yetenekli bir oyuncu. Lütfen Emre’nin de Schuster’in önüne çıkarılmasını istiyorum. ‘Ah’ alıyorsunuz sevgili futbol komitesi ‘ah’. Bu çocukların ahını almayın, iki yakanız bir araya gelmez. A takım, A2 takımla maç yaptı, 3-3 berabere kaldılar. Arada fark var mı? Demek ki yok.

19 Temmuz 2010, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Değişen ne var!‘’

Tabata, Erhan, Zapo hatta Delgado; bu kadroda olması şüpheli isimler. Gözler doğal olarak Q7'de... Ben dahil tribünler onu merak ediyor. Anlaşılan o ki, dünkü görüntüsüyle Quaresma'nın Beşiktaş taraftarı ile dokusu tutacak.

Ancak geçen sezon başın da, Orhan Yıldırım’ın kampta yazdığı bir yazı vardı, ‘Bu takıma golcü lazım, golcü’ diye... Geçen yıl bu sıkıntı çok çekildi. Topu üç direk arasına kim yollayacak diyecekseniz? Bobo aynı Bobo... ‘Ah Bobo, vah Bobo’ diye diye dünkü görüntü ile sezon bitecek galiba!

Delgado, Tabata, Nihat, Q7 ve Bobo... Top Beşiktaş’tayken tamam. Ya top rakipteyken? İşte o zaman düşünmeye başlıyorsun. Geçen sezon da böyle değil miydi? Dün geceye dönüyorum. Rakibin, amatör ligde bile sıkıntı yaşayacak karakterde. Ön eleme değil, hazırlık maçı bile oynanmayacak adalıları yanına bile yanaştırmam ‘maç yapalım’ diye.

Zapo, Uğur, Tabata, Erhan belki Delgado hatta Nobre... Ligde, İnönü’de çimleri bile zor görürler Anadolu’ya transfer olmazsalar. Ben beklemek lazım diyorum, acele de etmiyorum. Ama kim alınacaksa, şu 10 gün içinde bitirilmeli. Çünkü ceza alanı içinde değil, hatta altı pasta Bobo üzer. Biz de çok üzülürüz! Sonra paralara mı yanalım, giden hayallere mi! Ernst’in yanında Necip oynatılmayacak ise Fink tutulmalı. Dedim ya; üzülürüz yazık olur! Belki Q7 tribünleri doldurur. Tribüne girmesi yasaklanan Alen’in yerini de doldurur! Üçlü de çektiriyor. Rakibe de çektiriyor. Biz keyif alıyoruz ama skora yansıtamadıktan sonra dedik ya; üzülürüz!

Q7’den gelen sağdan-soldan ortaları gördükten sonra Batuhan’ı İnönü’de kulaklarından asmak geliyor içimden. Ah yaramaz çocuk ah!

16 Temmuz 2010, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Takdire takdir‘’

Abdül Kadir Yetimoğlu, Mertcan Açıkgöz, Orhan Öztürk, Bilal Çağrı Aras, Yosi Franci, 'Onur belgesi'. Abdulkadir Gözü, Ceyhun Baskın, Mehmet Kocaman, Abdulrahman İlkyaz, Fatih Aydın, İlyas Taha Ahat, Hasat Konya, Yiğithan Eroğlu, Ramazan Başbuğ, Enes Çalışkan, Taha Uman, Umut Çalışkan... Evet bunlar da takdir belgesi alanlar ve takdirlerini takdir ediyorum. Şimdi soracaksınız kim bunlar diye. Tabi kimsenin umrunda değil. Beşiktaş'ta şuanda Q7, Hilbert ve Schuster var. Necip de kimsenin umrunda değil, A2'den Avusturya'da kampta bulunan Cumali, Ali Kuçik, Erkan Kaş, Onur Bayramoğlu ve kampa götürülmeyen Sezer Özmen ile kaleci Umut Kaya da kimsenin umrunda değil. Ama benim umrumda. Bilmiyorlarki Beşiktaş'ın geleceği Q7'de değil. Gelecek, bu çocuklarda. Bunları yetiştiren hocalar takdir edilmesi gerekirken çoğu kovuldu! Bu da yukarıdakilerin takdiri. Bakın sözleşmeleri yenilendi demiyorum, işten el çekildi demiyorum, 'kovuldu' diyorum! Yakıştı mı? Yakışmadı. Ama dün ben Fulya'da yakışan çok güzel bir şey gördüm, gazetede resimlerini de görmüşsünüzdür. Minik takım kadrosunda 12 tane yukarıda isimlerini saydığım çocuklarımızın okullarında almış olduğu takdir ve onur belgesi ile birlikte 11 çocuğum da teşekkür belgesi aldı. Ama bu satırlara isimleri sığmıyor. Fahrettin hoca, Cem hoca ve Hüseyin hoca yönetimindeki bu takdirlik çocukları ben de takdir ediyorum. Atatürk ne demiş; sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim... İnşallah bu minikler ileride bazı abileri gibi şımarmazlar ve yukarıda formayı kaptıkları zaman aşağıdaki hocalarına "bizi yanlış yetiştiriyorlar" siteminde bulunmazlar.

Ama bilmeliler ki, o yukarıdaki abileri ile bu minikler de dahil olmak üzere buralara kadar yetenekleriyle geldiler. Ancak burada kalmaları da Beşiktaş terbiyesine bağlı. O terbiyeyi alamayanları hep beraber görüyoruz...

01 Temmuz 2010, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Derneklere çağrımdır!‘’

Komitede bu konularla ilgili olarak da 15.06.2010 tarihine kadar dernekler komitesine müracaat ederek bilgilerin yenilenmesini istemiştir. 14 madde yazdılar. Bu maddelerde istenen belgeler beni ister istemez Beşiktaş ailesinde acaba olağanüstü genel kurul hazırlıkları mı var, yoksa seçim sonrası tasfiye mi var, sorularını yöneltiyor. Maalesef bu derneklerin bir çoğunun(sağlıklı olanları tenzih ederim) farklı amaçlara çalıştığını düşünüyorum ve maalesef ki bu derneklerin bir çoğunda en fazla 10 kişi genel kurul üyesi, ama geri kalanların tamamı Fenerbahçeli, Galatasaraylı veya bulunduğu ilin taraftarı! Üzüntüm yönetimin bunları sanki “Beşiktaş’a son derece faydaları var” düşüncesiyle itibar etmesi. Halbuki bu derneklerin bir çoğu Beşiktaş’ın yakasından düşmeyen asalaklar. Kongrede bile İstanbul’a gelip otel paralarını başkan adaylarına ödettirip, başkan adaylarından paraları alıp oy bile kullanmadan gidenler var. Bugüne kadar bir tanesini bile bilmem ki “Bizde şu çocuk var, alın altyapıya hediye” veya “Bize sezon başı şu kadar kombine gönderin” veya “Bu kadar kulübün yasal ürünlerini gönderin” desinler. Dernekler korsan flamalar ve bayraklarla dolu. İstanbul’a bir maça geldiklerinde “Biz yöneticileri rahatsız etmek istemiyor, bilet istemiyoruz” desinler. Bırakın bu işleri arkadaşlar! Aidatlarınızı bile başkanlara ödetiyorsunuz. Siz nasıl Beşiktaşlı, nasıl kongre üyesisiniz? “Ben aidatımı tek başıma ödüyorum” diyen gazeteye fakslasın, ben bunu gazeteye yazarım. “Şu ilden, şu kişi aidatını yatırdı” diye. Başkan adayları yıllardır bu derneklerden çektiğini vallahi billahi futbolculardan, teknik direktörlerden çekmediler.

Sevgili Doğan Küçükemre! Yani derneklerden sorumlu yönetim kurulu üyesi. Sen orada şu anda asil değilsin, vekilsin. Çünkü genel kurul üyelerinin, ama sağlıklı genel kurul üyelerinin vekaletini alarak oraya geldin. Önce dernekler değil. Bırak dernekleri onlardan bir fayda gelmez. Sen sağlıklı bir genel kurul yapılaşmasını sağla. Gerçek genel kurul üyeleri senden bunu bekliyor. Fayda orada, derneklerde değil. İstersen sevgili Doğan Küçükemre, gel bir dolaşalım şu dernekleri. Başta şu İstanbul’dakileri. “Beşiktaşlılık” oralarda sadece tabelada!

13 Haziran 2010, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Haberiniz olsun!‘’

Kimsenin umrunda değil Beşiktaş altyapısı. Aslında Mustafa Denizli’nin son iki aydaki tutum ve davranışından dolayı altyapıyla ilgili yazı yazmayacağımı söylemiştim. Ancak iki gün önce aldığımız haberi, transfer döneminde altyapıdaki güzellikler adına sizinle paylaşmak istedim. Fenerbahçe Başkanı’nın çıkıp ‘şike, teşvik, gündem değiştirme’ ile ilgili haberleri, Fenerbahçe yazarlarının kaçan şampiyonluğun acısını başka tarafa çekmeleri, gazete sayfalarına bomba gibi düştüğü ortamda benim size aktaracakların ne ki?

Güney Afrika’da Dünya Kupası başlıyor. Takım yok, hakem yok. Sadece gazeteci arkadaşlarımızın bir kısmı var. Ama orada Beşiktaş ailesinden 4 tane 95 doğumlu filizimiz var. İsmen çağırılan Muhammed Demirci ve onunla birlikte Ümit Karaal, Fırat Kılıç, Tugay İyiyol 15 Haziran’da Güney Afrika’ya geleceğin yıldızları olarak davet edildiler. Yapılan organizasyonda Türkiye’yi temsil edecekler. Sadece bu da değil. Şu anda Hollanda’da 93-94 doğumlular Gençlik Turnuvası var. Bu turnuvada da geleceğin yıldızları var. Beşiktaş’ı da, Türkiye şampiyonu olan 94 yaş grubu temsil edecek. Ancak burada da olmazsa olmaz bir isim var. Organizatörlerin şart koştuğu Muhammed Demirci de orada. Muhammed oradaki turnuvadan gelecek, Güney Afrika’ya gidecek. Beşiktaş’ın 18 Yaş Altı Takımı dün Antalya’da finale kaldı. A2 Takımı, Marmara Grubu şampiyonluğunun ardından Çorum’da Türkiye şampiyonluğu finali bekliyor. Maalesef yöneticiler takımda 11 yabancı varken, bunları azaltmaları gerekirken hala enkazlar peşinde koşuyor. Transfer hovardalığı yapmaya kalkıyorlar. Ben Yemen Ekşioğlu olarak Mustafa Denizli’yle bir yumruk yumruğa girmediğimiz kalmıştı Necip konusunda. Yalvarmıştım “Kampa götür, kadroya al” diye. Kadroya 3 kaleci aldığında bile Necip’i kadroya almamıştı. Mecburiyetten Necip’i kadroya aldı, bugün Necip’te Amerika’da A Milli Takımı’nda... 5 milyon Euro verilen oyuncuların nerede olduğunu benden iyi biliyorsunuz. Ve şimdi yine iddia ediyorum; Orhan Gülle, Erkan Kaş şu anda Ümit Milli Takım’la yurt dışındalar. Ali Kuçik, Sezer, Onur, Atınç, sağ beke adam aranan şu ortamda Oğuz. Oğuz’u bugün gözüm kapalı olarak sezon başı kampına götürürüm. En az 2-3 tanesi önümüzdeki sezon Beşiktaş’a hizmet verir. Ekonomik krizin yaşandığı şu ortamda da hatırı sayılır bir rakam Beşiktaş’ın kasasından çıkmamış olur. Bütün bunları bana değil, milli takımdaki hocalarına bir sorun. Mustafa Denizli, Ertuğrul Sağlam’ın mirasını ilk geldiğinde yedi, 2 kupa aldı...

Ne çok üzüldüm! Yukarıda da belirttiğim gibi Aziz Yıldırım kaçan şampiyonluktan sonra Rüştü ve Toraman’la ilgili bir takım açıklamalar yaptı. Rüştü ve Toraman hiç üzülmesin. Çok sevdiğim iki kardeşime bir sözüm var: Üzülmeyin. Dininize küfür eden Müslüman olsa!

22 Mayıs 2010, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bugün cuma, ya yarın!‘’

Bir gün bir kadının kocası ölmüş. Mübarek cuma günü, öğle namazında defnediliyor. Kadın, hocaya gitmiş ve sormuş: Hocam, beyim rahmetli oldu. Bugün cuma, cennete mi gidecek, yoksa cehenneme mi? Hoca yanıt vermiş: Kocan hacca gitti mi kızım? Kadın, “Hayır, ama gidene de ‘niye gittin’ diye sormazdı... Hoca tekrar sormuş, “Kocan oruç tutar mıydı?” Kadın, “Tutmazdı, ama tutana ‘niye tuttun’ demezdi. Hoca bir soru daha sormuş, “Peki namaz kılar mıydı?” Kadın ise, “Kılmazdı, ama kılana ‘niye kıldın’ demezdi” demiş. Bütün bu yanıtlar karşısında hoca şöyle cevap vermiş kadına: Bak kızım bugün cuma. Kocan bugün cehenneme gitmez. Ama yarın ne olur, onu hiç bilemem!
*****
Bu fıkra Beşiktaş’ı çok iyi anlatıyor. Hani taraftar diyor ya, “Bu sezon bitti, canın sağolsun Denizli” diye. Lig senin için bitiyor hocam yarın. Göstermelik olsa bile, 6 genci yukarı çağırdın. Bugün günlerden cuma, onlarla belki de şu sıralarda antrenmandasın. O 6 çocuğu, çarşamba günü A2 takımın şampiyonluk maçına çıkarmadın. O gençler idmandan sonra soluk soluğa İnönü’ye geldiler, arkadaşlarıyla mutluluğu yaşadılar. Hocam sen ise, 20 dakika durdun sadece. Çok merak ediyorum, acaba seni bu maçı izlemekten alı koyan şey neydi?

Sezon başı kampına kadar bekleyeceğim. Beşiktaş’ın geleceği olan bu çocuklara sahip çıkmazsa, insan olarak çok sevdiğim Mustafa Denizli bir teknik direktör olarak benim için yaşarken ölmüş olacak. Doğrusu hocam bugün senin için cuma. Ama eğer işler böyle giderse, yarın ne olur hiç bilemem...

14 Mayıs 2010, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI