‘’Yazık oldu‘’
Perşembe günkü Sancaktepe müsabakasında sakatlanan Necip, Veli’nin cezası ve Olcay’ın da formsuzluğu ister istemez Samet Aybaba’yı yer aramaya sevk etti, yani mevkinin oyuncusuna bakmadı. Dün mükemmel bir mücadele ortaya koyan Toraman’ı ön liberoya, Oğuzhan’ı ortaya, Ersan’ı da Sivok ile yan yana oynattı. Yani görüntü şuydu; sıkıntlı bir maç, 1 puan yeter. Trabzonspor soldan serbest atış kullanıyor, Beşiktaşlı 10 oyuncu ceza sahası içinde, 11. oyuncu Fernandes yayın üzerinde. İşte bu, sıkıntının çaresizliğin belirtisiydi. Almeida ve Batuhan’ı yan yana kullanıyorsan onların oyun karakterlerine göre oyunu yönlendireceksin. İşin sadece Fernandes’in ayağına, serbest vuruşa kalmışsa, vay ki vay! İşte bu satırları not alırken, Fernandes ne ismine, ne de kariyerine yakışmayan bir pas hatasıyla, rakip sahada gol yiyorsan işte en kötü iş bu; hücüma çıkarken yakalanmak. Devre arası Samet Hoca, Batuhan-Olcay değikliğini yaptı, takıma hareket de getirdi.
55. dakikada Fernades ayıbı örttü, mükemmel bir gol attı. Futbolda bir kural vardır, yakaladın mı atacaksın! Golün güzeli çirkini olmaz, 3 direk arasına nasıl yollarsan yolla. Almeida öyle goller kaçırdı ki tribündekilere de saç baş yoldurttu. Stresli bir maçtı, Beşiktaş’ın daha çok galibiyete ihtiyacı vardı. Şimdi bayram haftası, yazık oldu dünkü maça.
‘’Kulübe...‘’
Katrandan nasılsa olmazsa şeker, Escude’yle Uğur Boral da arkalı önlü olmaz. Önemli bir kural vardır. Eğer sen kendi kimliğinden uzaklaşıp rakibi düşünmeye kalkarsan beklentilerin hayal olur. Önce kendi kimliğini rakibine kabul ettirmen lazım. Korkmaman lazım. Bir başka kural da, hakemler için vardır. Topla rakip arasına girmeyeceksin. Özgür Yankaya 56’da topla oyuncu arasına girdi, filmi kopardı. Veli kırmızı kart ve üçüncü gol.
Gol lazım sana... Tamam, golü kim atacak: Almeida. Ama o da yalnızları oynuyor. Soruyorum son günlerde moda ya; söyle Samet söyle... Doğrusu ne? Çok basit. Rakibin kulübede Krasic, Stoch, Semih, Selçuk, Bekir. Diğer taraftakileri boşver, saymayalım... İşte asıl fark buradaydı.
Fernandes’i yere göğe sığdıramıyoruz. Bazı maçlarda bu övgüyü de hakediyordu. Ama dün Beşiktaş’ın sıkıntılı ismi oldu. İki kez topla çıkmaya kalktı, kaptırdı, filmi kopardı. Zaten Beşiktaş’ta bu sene top rakipteyken sorun yok. Top Beşiktaş’tayken sorun çıkıyor. Çoğu arkadaşlarımız kaçak oynuyor. Top atacaksın, kaçan yok. Üzülüyorum Necip’e. Son haftalar çok çok iyi. Bu kötü gidişten huzura çıkmak için Beşiktaş’ın 3 puana çok ihtiyacı vardı. Ama dedik ya, olmadı. Olmamasının da sebebi, Samet Hoca değil, biz söyledik: Kulübe zenginliği...
Takımdan kimi çıkartırsın, kimi sokarsın. Bırak o zaman sahadakiler kalsın. Kaliten de bu, kapasiten de bu...
‘’Fark nerede?‘’
Bu sezon profesyonel takımı olmayan liglerden 32 takımın katılımıyla Türkiye Kupası’na dahil edilen Bal Ligi’nden (Bölgesel Amatör Ligi) ikinci kademeye kalan 12 takımdan biriydi Niğde Belediyespor. Bu bilgiyi şunun için verdim: Dün sahaya çıkan Beşiktaş kadrosunun her birinin genç oyuncular dahil kağıt üzerindeki ekonomik değeri, Niğde Belediyespor’dan genel değerinin 2-3 katıydı. Samet hoca harman yapmıştı. Cenk, Hilbert, Ersan Gülüm, Mehmet Akyüz, Olcay, Necip, Batuhan, Erkan Kaş, Ersan Gülüm yanında Kadir, Hasan Türk, Mertcan Aktaş, Koray’ın, sahaya koydukları performansa bakarsak benim açımdan sınıfı geçemediler.
Niğde Belediye adına Rıdvan’ın şansı olsaydı maç uzatmaya gidebilir, penaltılara da kalabilirdi. O zaman bu ayıbın cevabını vermek çok zor olurdu. Birinci günden beri söylüyorum. Samet Aybaba, bu tür gençler için bir şans. Bu şansı bu kardeşlerimizin değerlendirmesi lazım. Yarınlar için iyi bir fırsat olduğunu bilmeleri de lazımdı. Bu gençlere bir anlam veremedim. Niğdespor, bir zamanlar Beşiktaş’ın efsane sağ beki Erkan Yanardağ’ın teknik patronluğuyla ikinci lige yükselmiş, bundan dolayı o günden beri Niğde’ye ayrı bir sempatimiz vardı. Beşiktaş’ın Niğde halkına sevgiyle bakması, bana rahmetli Erkan abinin Beşiktaş formasıyla sahaya çıkıp yaptırdığı idmanlardaki fotoğrafları hatırlatıyor.
Böyle duygusal bir ortamda gençlere baktığımda acaba bunlarda gelecekte Beşiktaş’ta iz bırakabilecekler mi? Batuhan, Erkan benim hep gelecek beklediğim oyuncular. Ama onlar, nüfus kağıdında T.C. vatandaşı olarak yazan Necip ve Alman vatandaşı yazan Hilbert’in, kendi kalesine gol atmasına rağmen bana rağmen iş ahlakını örnek almalılar. İşte bütün fark burada. Yani formada. Bu da şunu göstermeli, formanın kıymetini bilmeliler.
‘’Sevme arkadaş‘’
Mustafa Denizli, Schuster, Havutçu, Carvalhal dönemlerinde hep kadrodaki istikrarsızlıktan dert yakınırlardı. Samet hoca, onlar kadar şanslı değil. Bir elleri yağda bir elleri baldaydı. Kadro da zengindi. Bunları bir kenara bırakırsak. Samet hocanın en önemli faktörlerinden biri; kadrodaki istikrar. Bu da takımın içine uyum getiriyor.
Arka arkaya mükemmel iki gol atmışsın, 1-0, 2-1’i yakalamışsın. Üstelik kenardaki davranışlarından belli ki, Hikmet hoca da çok sıkıntılı. Beşiktaş defansında çok fuzuli işler oldu. Aslında rakibin dünkü kadro yapısı ve gücü Beşiktaş’ın tam dişine göreydi ama, Holosko yok mu Holosko! Geçen haftaki, Elazığ maçında da söylemiştim; mirasını yiyiyor. 49’da kalede Karcemarskas, kafasını ellerinin içine almış, ‘eyvah’ derken o, altı pastan topu dağlara yolladı. Sadece bu değil.
Almeida’ya çok üzülüyorum. Bir gol attı, bir gol attırdı ama, yalnızları oynuyor. Fernandes birşeyler yapmaya çalıyor ancak ona yaklaşan yok. Elazığ maçında Beşiktaş’ın en iyi halkası defansıydı ama dün zayıf halkası oldu. Penaltıyı yaptırmasına rağmen, Sivok ve Toraman’ı bir kenara koyuyorum. Samet hoca acele bir çözüm bulmalı. Çünkü dünkü mağlubiyeti kafalarına takmamaları lazım. Dedik ya; yapılanma oluyor. En azından mücadeleleri onurlu.
Sonuçta 3. gol geldi. Sevineyim mi üzüleyim mi? Beşiktaş’ın kendi evladı Orhan’ın füzesi 90’a giderken içimde buruk bir sevinç... Orhan golü attıktan sonra çevremde herkes bana baktı... Ben de, ‘Bu ayıp benim değil, bu gurur benim’ dedim. Aferin ona. Kaleci McGregor 3 gol yedi. Karabük maçında yazmıştım; çizgi kalecisi diye... Yan toplar, sadece dün değil, gelecekte de sıkıntılı.
‘’Aferin Necip (2)‘’
46’ncı dakikada takım sahaya daha çıkarken belli ki Samet hocadan fırçayı yemişti. Batuhan-Holosko, ilk 45 dakika Karabük maçının mirasını yiyor, sahada yürüyorlar. Defanstan kaleci McGregor’un önüne dizilmiş, çıkmıyor. Ya da çıkamıyor. Çünkü giden top geri geliyor. Fernandes, Batuhan’a yakın oynaması gerekirken ondan çok uzakta. Batuhan da olması gereken yer dışında her yerde var.
Taraftar bağırıyor... Bilet 170 lira olur mu? Tribünler boş. Haklılar. Yönetici de nerede bu seyirci diyor. Onlar da haklılar. Nasreddin Hoca gibi herkes haklı. Feda isteniyorsa tek yönlü olmamalı. Ortak nokta bulunmalı. Neyse biz yine maça dönelim. Batuhan’a sadece bu sezon için değil, Beşiktaş çok yatırım yaptı. Bak oğlum diyebilirim. Yarı Orhan Karadeniz sayılırım. Formanın kutsallığını Eskişehir’e giderken bilmen lazımdı. Bak dikkat Batuhan, aman dikkat. Necip’i yıldız takımından beri bilirim. Bu kafa gollerini çok atmıştır. Yeter ki ceza sahası içine girsin. Ama şu andaki görevi çok farklı. Ve bu görevi de mükemmel yapıyor. Belli ki son 2 hafta Elazığ maçının ikinci yarısı takımın bu pozitif oyununda Necip’in az değil, çok katkısı var. Ben Holosko’dan çok şey bekliyordum. O da çok sıkıntılı dönemler geçirdi, ama dedim ya Galatasaray ve Karabükspor maçındaki oyunuyla ‘Benden bu kadar’ der gibiydi. Topla kavga ediyor. Kendini toparlaması lazım. Dün 65’inci dakikada yerini Erkan Kaş’a bıraktı. İnşallah ilerleyen haftalar tekrarı olmaz. Holosko’yu 90 dakika sahada görmek istiyoruz. Toraman ve Sivok, Beşiktaş’ın bana göre en sağlam halkası. Toraman’a, kaptanlığın yanında dünkü oyunu da yakıştı. Almeida’yı biraz küskün gördüm. İnşallah bu kalıcı olmaz.
‘’Aferin Necip!‘’
Samet Aybaba sezon başında Batuhan’a kapıları ardına kadar açtı. Dün de formayı verdi. Genç futbolcu ise bu kez kahraman olmaktan daha çok, kahraman yaratmak istedi. Dün, Fernandes’i hayata döndürdü. Ancak belli ki, fizik gücü henüz hazır değil... Her pozisyonda yerde... Çalışması lazım, hem de çok çalışması... Ama böyle iyi niyetli olsun, bu yeter.
Maç öncesi kampta Samet Aybaba ve arkadaşlarını ziyaret ettik, başarılar diledik. Hem kampta hem de müsabakadan önce ısınırken Fernandes ruh gibiydi, yalnızları oynuyordu. Birinci gol değil ama ikinci golden sonra sahadaki çırpınışını gördük, “İşte bunu istiyoruz” dedik. İstediğimiz bir şey daha vardı; bütün topları tamamlayan, forvetin arkasında takımına destek olan bir oyuncu. İhtiyaçtı, o da oldu... Holosko ile Hilbert çok hoşuma gitti. Önlü arkalı birbirilerini tamamladılar. Bir de sol tarafta 30. dakikaya kadar sahada olmayan Uğur Boral, ayağına aldı topu... Skibbe bağırıyor, yardımcı antrenör Burak bağırıyor, “Önüne geçin” diye. Ama Karabükspor’da Uğur’a “dur” diyen kimse yok. O da yürüye yürüye golünü attı. Onun da bu gole ihtiyacı vardı. Zaten ilk yarı 3-0 olmuş, oyun bitmişti.
Beşiktaş kalesinde olağanüstü haller dışında her müsabakada 3-4 top gelir. Ama kaleci McGregor, beni ürküttü. Samanyolu gibi olmayacak, seyretmeyecek, daha doğrusu çizgi kalecisi olmayacak. Cenk’in suçu ne? Karabük’e giderken çok sıkıntılıydım, dönerken aldığım Kastamonu sarımsağı ve Susurluk lokumu, şekerime iyi geldi. Neticeler böyle oldukça, bu çocuklara her şey feda olsun...
Son sözüm Necip’e; dün Fernandes’in yerinde görev aldı. Bütün ilk toplarda vardı. Fernandes’in bu derece başarılı olmasının ana sebeplerinden biriydi...
‘’Hakem kararıyla‘’
Geçen hafta Büyükşehir Belediye maçında da söylemiştik, “Kazanman için gol lazım” demiştik. İstatistiklere bakıyoruz, sahada en çok koşan takım Beşiktaş. Ama koşmak yetmiyor. Fatih Terim’in talebeleri hem topu koşturuyor, hem de dersini çok iyi çalıştığının sinyallerini veriyor. Kaçanları atsalar, düşünmek bile istemiyorum... Beşiktaş defansının arkasına atılan her top Cenk’le karşı karşıya... Umut Bulut, sezonun gol rekorunu kırabilirdi.
Beşiktaş’ta Holosko, Pektemek ilk 45 dakika çift santrfor oynadılar. Ama ikisi de topla kavga ediyor. Daha doğrusu ayaklarına giden top, duvara çarpmış gibi geri dönüyor. Tabii ki ne orta saha destek sağlayabiliyor, ne de defans çıkabiliyor. İşte asıl fark burada. Galatasaray topla çıkıyor, Selçuk, Hamit, Emre, Melo topu ayaklarına aldıkları anda en azından 4-5 pas yapıp oyunu yönlendirebiliyorlar. Beşiktaş’ta ise bu görüntüleri mumla aradık. İlk yarı 4 gol oldu. Dördünde de defans hatası vardı. Beşiktaş adına birini Melo attı, Kartal geri kalmadı defans asist yaptı. Cenk yardım etti. Ama Galatasaray’ın attığı ikinci gol var ki, bir değil iki sefer el!
İkinci yarı roller değişti. Fatih Hoca’nın erken değişikliği, takımın da bir yerde freni oldu. Samet Hoca, devre arasında her halde koridordaki sağlı sollu şampiyonluk resimlerini göstererek bu takımın neler becerebileceini göstermiş olmalı. Samet Hoca, Mustafa Pektemek’in sakatlığı sonrasında Batuhan’ı oyuna alarak tüm hava toplarını alarak , golü de buldu. Asıl fark neydi biliyor musunuz? Ne para, ne pul, ne isim. İş yürekti, yürek... Onu da Samet Hoca dün çocuklarına vermişti. Dedik ya, fark yürekte efendim yürekte... Burak Yılmaz’dan bu çaldığı fauller ve penaltıların bu dünyada sormazlarsa öbür dünyada mutlaka soracaklardır.
‘’12. adam tehlikesi‘’
Diyorlar ki, Quaresma’yı para uğruna kadrodan uzak tutuyorlar. Öyle ki, Quaresma’yla devamlı toplantı yapıyorlar, diğer yandan Q7 ne arayanı ne de soranı olmadığını söylüyor. Fabian Ernst’i, Egemen’i gönderdiler. Bu 3 oyuncu da tribünlerin ateşleyicisi ve sevdalısı konumundaydılar.
Kombineleri kapalı tribünde bin 250 TL’den iki bin TL’ye çıkardılar. Ama kongre üyeliğini iki bin 500’den bin 200’e indirdiler. En azından kombinelerin ücretini kademeli yapsalardı, bu kadar tepki vermezdik. 25 bin kongre üyesinden kaç kişi kombine alıyor? Taraftar bu orantıyı göz önüne alarak, kombineleri tekrar gözden geçirmelerini istiyor.
Önemli olan sıkıntı da şu... Gerek Belediye maçında, gerekse Galatasaray maçı arafesinde muhatap kimse bulamıyorlar. Bakın üstüne basa basa söylüyorum; bedava bilet değil. Bu maç öncesi bir takım hazırlıklar içindeler. Tabii ki bir kısmı. İşte bu bir kısmı çok ama çok önemli. Bugün vilayette Galatasaray müsabakasıyla ilgili olarak güvenlik toplantısı var. Bu güvenliğin tamamını kapalı tribün önünde almak mecburiyetindeler. Orada çok büyük sıkıntı yaşanacaktır. Kombine alanlarla, önleri kesilen bedava biletçiler büyük tartışmalar içinde olabilir. Çünkü bu filmi 5 sene önce izlemiştik.
Bir önemli konu da, ki bu çok daha önemli... Artık Kartal Yuvası mağazalarında Çarşı ürünleri satılmaya başlanacak. Bu Beşiktaş’a ekonomik olarak çok artı getirecek. Fikret Orman ve arkadaşlarını başta Metin Albayrak’ı bu çalışmadan dolayı tebrik ediyorum. Ancak burada da bir sıkıntı doğacak. Kapalı kapılar ardında Çarşı ürünlerinin Kartal Yuvası’nda satılması konusunda neler konuşulduğunu çok merak ediyorum. Çünkü onlar da bölünmüş durumdalar. Herkes ‘Çarşı benim’ diyor. Çarşı kimin olursa olsun; önce Beşiktaş. Herkes bunun bilincinde olmalı. Çünkü düne baktığımızda Beşiktaş’a öyle zararlar verdiler ki, bu ürünlerin Kartal Yuvası’nda satılmasının hiç de karşılığı değil. Son sözüm Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal’a...
Kadıköy’de ve Arena’da bir tane korsan ürün satıcısı göremezsiniz. İsmail Ünal’ın yapacağı tek bir şey var. 15 günde bir oynanan maçlarda 5 tane zabıta Ortaköy ile Kabataş arasında görevlendirmeli. Herhalde çok bir şey istemiyoruz. Beşiktaş apoletiyle oturduğu başkanlıkta bu diyeti ödemeli. Biliyorum başka hesaplar içinde, ancak merak etmesin bu kongre üyeleri en yakınları bile olsa bazı şeyleri bir kalemde silip atabilir.