Arama

Popüler aramalar

‘’Hakikaten yeter!‘’

Ama onlar da derslerine iyi çalışmışlar! Bu sıkıntılı dönemde bütün maçta Yıldırım Demirören’le uğraştılar. Yeter artık, ben de diyorum! Ama tribündekilere ve onları güdümleyenlere... Ayıptır! Hakikaten yeter. Ama bir yeter de takıma. 30. dakikada iki bekin mecburiyetten değişse de, seni rakip ceza sahasına en rahat taşıyan Fernandes’in olmasa da sen Beşiktaş formasını giyiyorsan bu derece kötü oynamaya hakkın yok. Gel de Fernandes’i arama, ne rakip alana gidebiliyorsun ne de ölü top kullanabiliyorsun. Asıl üzüntüm iki gündür gecesini gündüzüne katan Stat Müdürü Turgut Bey’in ve ekibinin tertemiz yaptığı sahada futbol adına olumlu bir şeyin olmaması.

Beşiktaş’ın en önemli sıkıntısı topları kenarlara taşıyamaması. Hep söylüyoruz, Almeida-Edu birlikte oynadıkları zaman bu ikisini ceza sahasından çıkarmayacaksın ki gol bulasın. Gerçi bu ikisi de ceza sahasından çıkmadılar. Ama oraya top atan, kenarlardan orta yapan oyuncunun olmaması mazeret değildi. Ama anladığım kadarıyla bir mazeret var... Bilhassa yabancıların dini imanı para. Parasızlık mı bu takımı bu hale getirdi. Başka bir sebep göremiyorum.

Son lafım Quaresma’ya... İki aydır hayalimizdin. İyileşsin de takım toparlansın diye. O da dün gece sabun köpüğü oldu. Derler ya gerçekleşmeyen hayaller sabun köpüğüne benzer. Quaresma da sabun köpüğü oldu.

03 Şubat 2012, Cuma 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Her şey başka bahara!‘’

Recep Öztürk’ün Profesyonel Futbol Disiplin 08-06-2011 tarihli ve 2010-2011-334-1432 sayılı bir yıl hak mahrumiyeti kararına karşın yapmış olduğu itiraza ilişkin e.2011-237 numaraya kayıtlı dosyada yürütmenin durdurulmasına kararı verilmiş olup, Beyoğlu 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararının beklenmesine; incelemenin devamına...
Neden yazıya bu şekilde girdim? Şike ve iddia ile ilgili olarak 4 ay ceza evinde kaldıktan sonra futbol federasyonunun disiplin kurulu tarafından verilen yukarıdaki cezaya tahkim nezdinde itiraz eden Recep Öztürk, tahkimden gelen cevapta, yürütmenin durdurulmasına ve 3. Ağır Ceza Mahkemesinden gelecek cevaptan sonra karara bağlanmasına... diye aldığı cevapta Recep Öztürk, şimdilik mahkeme sonuçlanana kadar ceza almaktan kurtulmuş durumda. Yani...
8 aydır gündemimizi meşgul eden ve 58. madde değişsin mi, değişmesin mi kavgasıyla futbolumuzu kaosa sürükleyen genel kuruldan sonra futbol federasyonunun devam kararı kaosu önlemiş, küme düşme risklerini de mahkeme sonuçlanıncaya kadar halının altına sürülmüştür.
Şimdi ne olacak; dosyalar profesyonel futbol disiplin kuruluna sevk edilecek, profesyonel futbol disiplin kurulu cezasını verdikten sonra buna küme düşme, puan silme de dahil yapılacak itirazdan tahkim kurulana, tahkim kuruluna yapılacak itirazdan Recep Öztürk davasında olduğu gibi mahkeme sonuçlanıncaya kadar askıya alınacak, ardından Süper Lig 3-4 sene oynanacak o da zaman aşımına uğrayıp, ne şiş yanacak ne de kebap... Evet, boşu boşuna kavgalar oldu 58. maddeler üzerine. Artık bundan sonra konuşulan her şey ‘traş!’. Lütfen, ne olur futbolumuza dönelim.
M. Kamil Abitoğlu
Alanya bölgesi hakemimiz. Kendisini çok taktir ederim, beğenirim de. Ama taktir hakkı vardır. Maalesef bu hafta taktir hakkını biraz da abartarak Kayserispor lehine fazlasıyla kullanmıştır. Fernandes’in atılışına kesinlikle katılıyorum, hele ikinci sarı kartı bırakın direkt kırmızı kart. Ancak Kayserispor’lu Pekarik’e ilk sarı kartı gösterirken bir, iki, üç sefer faul yaptın artık af yok, üçüncüde sarı kart gösteriyor, yani seni iki sefer affettim diyor. Aynı oyuncuyu Quaresma’nın pozisyonunda ki Quaresma kaleye doğru gidiyor, rakip elle oynamıyor, smaç yapıyor! Ve onu da es geçiyor. İşte taktir hakkı bu. Onun içindir ki lig programlanmasıyla da Beşiktaş’ın hafta içi oynamasında olduğu gibi Kamil Abitoğlu’nun da olduğu gibi taktir hakları hep Beşiktaş’ın aleyhine. Kulüpler Birliği Başkanı sıfatıyla Aziz Yıldırım’ın Fenerbahçe aleyhine yapılan bir iki harekette nasıl feryat ettiği dün gibi gözümün önünde. O gün kulüpler birliği başkanı Aziz Yıldırım’dı, bugün Yıldırım Demirören. Beşiktaş sahipsiz, farkında mısınız?

01 Şubat 2012, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Kirli Mehmet Ali Aydınlar mı?‘’

‘Ne bekliyordun?’ diye sorabilirsiniz, sadece bir şeyden umudum vardı; insanların verdikleri sözleri tutmalarını... Daha 1 ay, 1 hafta, 1 gün, 1 saat önce söyledikleriyle, yaptıkları farklı olan böylesine insanları hayatımda görmedim. Bu genel kurulu isteyenlerin, bir anda 180 derece dönmesini ‘değme dansözler’ yapamazdı. Temiz futbol diyorlar, Mehmet Ali Aydınlar mı kirliydi ki olağan üstü genel kurulu istedi? Aydınlar üzülmesin, fotoğraf o kadar net ve açık ki, bundan sonra ne yapsa yeridir...

Alkışlar Demirören’e...

Yıldırım Demirören dayanamadı, genel kurulda sözü aldı. ‘Daha dün hepimiz bu genel kurulu istemiyor muyduk’ sözleriyle, beni bir Beşiktaşlı olarak mutlu etti. Hele ki, “Süleyman Seba’nın yolunda şerefli ikincilikleri onur sayarız” derken, bu süreç boyunca sütten çıkmış ak kaşık rolüne bürünen Galatasaraylı yöneticilerin gözüne baka baka 8-0’lık Ankaragücü maçını hatırlatması önemliydi. Galatasaraylılar’ın da çıtı çıkmadı. Evet Başkanım... Bizler de 8-0’ı biliyoruz, daha neler neler biliyoruz... Demirören’i överken bir sitemimi de belirtmek isterim. Genel kurulda Beşiktaş’ın delegesinin değiştirildiği ve Orhan Saka’nın yerine Yalçın Karadeniz’in görev aldığı anons edildi. 10 yıl TFF’de görev almış, başkan vekilliği yapmış Orhan Saka o genel kurulda bulunmalıydı. Bu muydu vefa...

Carvalhal nereye koşuyor?

Gaziantep maçı 90+6, Egemen golü atmış, Carlos Carvahal kendi kulübesinden rakip ceza sahası köşesine kadar koşarak futbolcularıyla kucaklaşıyor. Ne hallere düştük, ligde 14. olan Antep’i yeniyorsun, hocan sanki Avrupa Şampiyonu olmuş, Türkiye Şampiyonu olmuş, Türkiye Kupası’nı almış gibi seviniyor. Sahaya girdin ceza, rakip kulübe önünde seviniyorsun ceza, Beşiktaş’ın saygınlığına ters bir davranış en büyük ceza. Disiplin kurulundan henüz uyarı bile gelmemesi ise ayrı bir bilmece. Yakışmadı Carlos’a... Beşiktaş’ın teknik direktörüne hiç yakışmadı...

Ankaragücü kimin korumasında?

Ankaragücü’nün durumuna çok üzülüyorum. Yöneticilerin kişisel menfaat çatışması nedeniyle yılların çınarı bu hale geldi. Genç futbolcuları, Hakan Kutlu’yu alınlarından öpüyor ve ayrı bir yere koyuyorum. Ama taraftarlarına da akıl sır erdiremiyorum. 6222 sayılı şiddet yasasına göre, Beşiktaş maçı sonrasında bu taraftarlar nasıl ceza almadı aklım almıyor. Ankaragücü-Beşiktaş maçı sonrasında sahaya atlayan 200 kişi, küfürlerle rakip takım tribünlerine koşuyor. Küfürün bini bir para. Şu ana kadar Ankaragücü’ne tık yok. Temsilciler nerede acaba? Türk Telekom Arena’da adam bıçaklanıyor tırnak makası deniyor, Beşiktaş’ta olsa döner bıçağı denecek! Temsilciler ah o temsilciler...

28 Ocak 2012, Cumartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Carlos'a rağmen...‘’

22. hafta, dün İnönü’deydim... Zaman öyle çabuk geçti ki haftalarımızla birlikte feleğimizi de şaşırmış durumdayız. Hele bir de ligimizde belirsizlikler var ki neden, ne için maçlar oynanıyor, lig hâlâ muamma. Hele eski günler var ki, tribünler de böyle mi olmalıydı. Her ne kadar Beşiktaş taraftarlarının pankartları “boşlukları ruhumuzla dolduruyoruz” dese de bir aldatmacadır, orta oyunudur, oynanıyor.

Carlos Carvalhal çaresizlikten bir tarafa Ekrem’i, diğer tarafa Tanju’yu yerleştirmiş. Tamam da ikisi de çıkmıyor. Sağlam oynayalım diye düşünseler de dün en aksayan bölge onlarındı. Hilbert’i de İsmail’i de hücumlarda çok aradık, çok. Kaleci Cenk başta olmak üzere her top doldur boşalt, Almeida aranıyor. Dikine oynayan oyuncu yok, Fernandes hariç. Bekledik ölü top olsun, Fernandes ortalasın uzunlar işe yarasın. Ama Antep yerden hiç kalkmadı. Maçın ana fikrine gelmek istiyorum... İkinci yarıya o kadar iyi başlamıştı ki Beşiktaş, yürüyen Simao canlandı, Almeida-Edu Antep kalesi çevresinde her an gol geliyorum dedi, geldi de. O anda Antep’in imdadına Carlos Carvalhal yetişti. Simao, Edu dışarıya, fren oldu. Başlık ‘fren Carlos’ desek yanlış olmaz. Ne diyelim bu maç için söylenecek çok şey var ama satırlar yetmez, sadece yazık oldu. Tolga Özkalfa nasıl liglerimizde maç yönetiyor. İzmirli kardeşmiz maalesef torpille geldi, galiba torpille gidecek. Yazık, ben bu hakem adına çok üzüldüm. Hele yardımcıları ondan da kötüydü. Hem Beşiktaş için hem de Antep için... Ha güzel bir şey yok muydu? Tabii ki vardı. Antep’te Orhan Gülle, Beşiktaş’ın çocuğu. Sorarım, yüzde ellisine milyon Euro’lar verilen Alves’ler kulübede otururken, Orhan sahada. Dakika 90, dediğim oldu. Ölü top, uzunlar ileride, Egemen gol! Carlos sahaya koşuyor. Haybeye koşma bu sıkıntı senin eserindi.

25 Ocak 2012, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Aferin Necip‘’

Bu soğuk havada kombineler dışında ilk defa 8 bin 500 bilet... Sivok’un hafta içi Cenk’le çarpışması sonucu defans mecburen ‘yerli malına’ çevrildi. Carvalhal bu sefer Sidnei’in yerine daha çabuk ve Bursa’yı da ezberine almış olan Toraman’la Egemen’i birlikte oynattı, iyi de yaptı.

Bana göre dünkü maçın kahramanları sakatlanıp çıkana kadar Necip, Fernandes ve Edu. Edu ve Almeida ilk defa olması gereken yerde, yani ceza sahası içerisindeydi. Onlar ceza sahasında olunca arkadaşları onları topla buluşturuyor. Bizim de istediğimiz bu. Beşiktaş eğer gol istiyorsa ceza saha içerisinde mutlaka oyuncusu olmalı. Simao, son üç haftadır oyunuyla kemendi yemişti. İyi de oldu. 70. dakikada Necip’in sakatlanıp çıkması orta sahayı biraz zayıflatsa da imdada Mustafa Pektemek yetişti. Edu-Mustafa Pektemek değişikliği forvete çabukluk, üretkenlik getirdi, üstelik gol de getirdi. O ana kadar Bursa defansı da ataklara katılıp, Beşiktaş kalesinde gol arıyordu. Bu değişiklik ister istemez defansı da çakılı bıraktı.

Cuma günü Antalya maçı, Egemen ilk defa cezalı. Bana göre haksız bir karttı. Maçın başarılı ismi hakem Özgür Yankaya, hatalı bir kart gösterdi. Sıkıntılı bir karşılaşmaydı, huzurlu bitti. Ama iki gol var ki alkışlanmalı. Edu’nun ve Necip’in büyük mücadeleleri sonucu çaldıkları topları Almeida’ya ‘al da at’ dercesine vermelerine şapka çıkartılır. Bursa maçı tribünlere coşkuyu getirdi ama ben çok sıkıntılıydım. Çünkü artık bu dakikadan sonra her türlü küfür Beşiktaş’ın seyircisiz oynaması demekti. Dün taraftar beni yanılttı. Beşiktaş taraftarı kendine
değil, takımına oynamalı, takımını oynatmalı. Tebrikler...

16 Ocak 2012, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Dolmabahçe'de güzel tablo!‘’

Soğuk, trafik, yağış, hafta arası müsabaka üstelik saat 20.00’de. Gel de anne ve çocukları bugün okul varken tribüne çek, mümkün mü? Değil tabii ki. Görevli sayısı, tribündeki taraftardan daha çok.
Ey Beşiktaş taraftarı! Şimdi eserinizle övünün! Pazar günü Bursa maçı var. Yine yaramazlık yapın, tribünlerde kendinize oynayın, küfür edin yeter artık yeter!
Ordu maçında saha kapama, dün seyircisiz... Bu takımı küfürbazlardan kurtarmak için ayda mı oynatmak lazım?
Hakikaten kulübünü seviyorsan küfür etmezsin. Kimse ben Beşiktaş’ı seviyorum demesin. Gelelim maça... Öncelikle belirtmeliyim ki tribünü dolduran bin 500’e yakın bayan kardeşlerimiz ve çocuklar, erkeklerden daha çok bu işi beceriyorlar! Top rakipteyken aşırı tribün baskısı, top takımdayken destek... İşte örnek bu. Ve sahada da top rakipteyken problem yok, ama top Beşiktaş’tayken inanın tribünde donuyoruz! Yan pas, yan pas, yan pas... Erken gelen gol olmasa Beşiktaş’ın işi çok zordu. Eski Beşiktaşlı Bünyamin’in talebeleri çok daha etkin ve üretkendi. Carvalhal, işin öyle kolay olmadığını anlayınca Fernandes, Almeida’yı sahaya sürdü. Fernandes’in frikik golüne de şapka çıkartılır. Müsabakadan önce Kasımpaşa’nın Ankara’da Ankaragücü’ne altı tane gol attığını öğrendik. Fark nerede biliyor musunuz? Gol atmak istiyorsan ceza sahasında bulunmak mecburiyetindesin. Sanki Carlos talebelerine ceza sahasına girmek yasak diyor. Hani hafta içi İsmail Köybaşı’nın bir sözü vardı; ‘ben orta yapıyorum da vuran mı var!’. Hak vermemek elde değil. Golcü diye aldığımız oyuncular ceza sahasına girmemek için birbirleriyle yarışıyorlar. Holosko, Almeida, Simao, Mustafa Pektemek... Soğuk havada futbolla ısınmak istedik ama ne mümkün. Stada gelmeyenler bir şey kaybetmedi!

12 Ocak 2012, Perşembe 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Talan mı, yalan mı?‘’

Üstelik tamamen T.C. nüfus kağıtlı gencecik çocuklar. Tüm takımın değeri Beşiktaş’ın kulübedeki bir oyuncusuna bedel, o da Edu. Arkasına taraftarını almış ama taraftarı da 70. dakikaya kadar kendine oynadı, küfür etti, 70’ten sonra takımına sahip çıktı. İşte böyle olmalı taraftar!
Demek ki bu iş kağıt üzerinde olmuyor, oynamadan da kazanılmıyor. Sadece Ergin Keleş’i Beşiktaş’ın defansına gönderen Hakan Kutlu, defansını kalabalık tutarak Beşiktaş’ı ceza sahasına sokmadı. Zaten Beşiktaş’ın da o alana girmeye bile gücü yoktu. Öyle ki Almeida başta, Simao ve sonradan oyuna giren Edu, kornerler dışında ceza sahası içerisinde yoktular. Gol istiyorsan ceza alanında bulunman lazım. Geçen hafta Eskişehir maçında açık açık sıkıntı gözükmüştü. Beşiktaş topu kenarlara taşımadığı müddetçe maçı kazanması mucize. Öyle veya böyle kızıyoruz ama Quaresma bu takım için az değil, çok şeymiş meğer. Koca Beşiktaş takımında Fernandes dışında kimin ne oynadığı belli değil. Sistem yok, iki ciddi pas yok, komşum Carlos Carvalhal kulübeden ben de tribünden maçı seyrettik! Yalnız benim şaşırdığım birkaç oyuncu var. Veli, İsmail Köybaşı ve Ekrem Dağ... Kulübede yedekleri yok diye mi gün geçtikçe geriye gidiyorlar! Bilmeleri gereken bir şey var, bu forma çıktı mı bir daha zor giyilir. Dünyanın en nankör mesleğini yapıyorsunuz, aman dikkat! Üzüldüğüm bir nokta da müsabakadan sonra Ankaragücü taraftarlarının sahaya girip, Beşiktaş tribününe saldırmaları. Neyi paylaşamıyorsunuz? Yazıklar olsun, tabii akli selimleri ayrı tutuyorum. Ama dün o kadar çirkin bir görüntüler vardı ki bu takıma yönetici olmak yürek ister. Bunlar taraftar değil, adını siz koyun. Sporda şiddet yasası şike için değil, bu zihniyetteki terbiyesizler içindi. Bu takıma sahip çıkmanız gerekirken sahanız kapanacak. Kısacası Ankaragücü bu taraftarlarla iflah olmaz.

09 Ocak 2012, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Duman altı‘’

Bir tarafta sis, diğer tarafta sigara dumanı, soğuk hava, formsuz ve kendine oynayan Beşiktaş taraftarı, anlayın maçın halini... Dün de aşikar gözüktü ki Fernandes, Fabian Ernst bu takım için az şey değil, çok şey. Edu-Almeida... Carlos ikisini sahaya sürmüş, biri bir tarafta diğeri bir tarafta, hele Edu var ki yokları oynuyor. Mustafa Pektemek neden kulübüde? Nüfus kağıdında Portekiz yazmadığından mı? Beşiktaş açısından en önemli faktör Eskişehir’in hocasının değişmesi. Tipik bir Ersun Yanal taktiği izledik. Orta sahada 6-7 oyuncu, forvette golü yiyene kadar Serdar, rakip topu kaptığı anda en yakın oyuncu rakibini faulle durduruyor. Bunda da başarılı oldular. Çünkü bu kalabalık orta sahada Beşiktaş’ın oyunu kenarlara taşıması lazımdı, daha doğrusu iki bekinin daha fazla iş yapması lazım. Oyunu açamadılar, Hilbert de İsmail de maalesef sezonun en kötü, en etkisiz oyunlarını oynadılar. Başta da söylediğimiz gibi sis oyunun kalitesini çok etkiledi. Bir ara açıldı, Beşiktaş da açıldı. O ana kadar Almeida, Veli, Edu bir çok pozisyonda ceza alanında tabelayı değiştiremediler. Ancak Sivok, bir çıktı tam çıktı. Zaten gol de ancak ölü toplardan bekleniyordu, o da geldi. Yunus Yıldırım’ın son sezonu ama bu kadar tecrübeli bir hakemin daha oyunun başında forma kontrolü yapmadan Eskişehir’in formasıyla sahaya çıkması hiç de hoş olmadı. Yani 12. oyuncu gibiydi. İkinci yarı formasını değiştirdi, sahada hakemin varlığını hissettik. Sıkıntılı bir maçtı. Daha doğrusu Fenerbahçe’nin puan kaybettiği bir haftada alınan bu 3 puan fikstür avantajıyla beraber Beşiktaş’ı zirveden koparmayacak. Ama şu da bir gerçekki bu takımın kalitesi ve mücadele özelliği Fernandes, Fabian Ernst, Veli veya Necip’in orta sahadaki oyun anlayışından kaynaklanıyor. Simao iyiyse kulübede olmaz. Bir üzüntüm de Toraman’a. Kulübede durması beni kahrediyor...

05 Ocak 2012, Perşembe 11:00
YAZININ DEVAMI