Arama

Popüler aramalar

‘’Mahmutbeyli Hasan...‘’

Gol olursa, bu aşkın tadı da çok farklı. Ama bu gol nasıl olacak? İlk şutu ancak 50. dakikada atıyorsun. Büyükşehir Belediye’ye karşı bu filmi daha önce çok izlemiştik. Dedik ya, bu aşk golle güzel olur. Golü kim atacak? Golcü... Senin golcülerin kim; Mustafa Pekdemek, Almedia ve Mehmet Akyüz... Ve tabi, kulübedeki Batuhan... Eğer Beşiktaş bu bölgede sıkıntı yaşamak istemiyorsa, Almedia’nın partnerini iyi seçmeli. Pektemek, Batuhan, Mehmet Akyüz, kim olursa olsun, Portekizli’ye yakın oynamalı... O zaman neticeyi bulursun. Ama bu isimler, bir birinden habersiz.

İki bekin var; Uğur Boral ve Hilbert... Oyuna katkıları yok. Bir türlü çıkamadılar. Tabi ki, Veli’nin sakatlığı da orta alanda sıkıntı yarattı. Fernandes galiba gitmek istiyor. Samet Hoca’nın bu konuya ivedilikle bir çözüm bulması lazım.
Beşiktaş’ın takım yapısında eski yıllara göre fark yok mu, evet var... Takım koşuyor, mücadele ediyor, Samet’in eli değmiş, belli... Ama yeter mi? Yetmez...

Herkes için olabilir ama benim için sürpriz olmadı Samet Hoca’nın Hasan Türk’ü sahaya sürmesi. Bu evladı 1000 liraya (O para da verilmedi) Mahmutbeyli Mümin hocanın gırtlağına basa basa aldılar. Necip sahada, Hasan sahada, Batuhan kulübede, Emre Özkan kulübede... Samet hocayı şans olarak kabul ediyorum. En azından gençlere güvendi ve takımı onlara emanet etti. Sanırım devamı da gelecek...

20 Ağustos 2012, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Son şansın‘’

Baban Orhan Karadeniz, ne kadar saygı sevgi doluysa, sen zamanla haylaz, yaramaz, ve sonrasında herkesin malumu bir duruma geldin.

Bazen diyorlar ki, “Özkaynakta bir mentör olsaydı. İyi eğitim verseydiniz, belki Batuhan bu hale gelmezdi.” Doğrudur, davulun sesi uzaktan hoş geliyor. Bir de bize sorun... Başta Sinan Vardar olmak üzere, senin için neler yaptık neler. Hele Haluk Duranoğlu, Arzu Alkan... 24 saat seninle ilgilendiler. Şu anda da evine giden tek insan Haluk Hoca.

Mehmet Ekşi, idman biterdi, 1-2 saat özel sarkaç toplarla, oyun içinde paslarını iyi yere göndermen için seni uzun uzun çalıştırırdı.

Bu yazıyı şunun için yazdım. Az uğraştırmadın, çok hem de çok. Ben neler çektiğimi bilirim. Hele Fikret Demirer kafayı yemediyse, inan kimse yemez.

Beşiktaş’tan ayrıldığın dönemde Mustafa Denizli’ye söylediğin, “Ben dönerim ama sen burada olur musun” sözleriyle de ‘şımarıkça’ bir davranış içindeydin.

Evet Batuhan... Bu camia sana tekrar kucak açtı. Kalıcı olur musun bilmem! Yaptıkların aklıma geldikçe, aklım ‘zor’ diyor ama kalbim vallahi de billahi de kalmanı istiyor.

Eğer, ‘uslandım’ diyorsan, akıllı olursan, kötü alışkanlıklarını (onları sen çok iyi biliyorsun) bırakırsan, inan bu kadroyla birlikte Beşiktaş’ı şampiyon bile yaparsınız. Sana Avrupa kapıları da sonuna kadar açık olur.
Ancak her gün sabah, öğle, akşam, Samet Hoca’nın odasına gidip elini öpeceksin. Hemen de Eyüp Sultan’a gidip bayram arefesi ‘kurban keseceksin.’ Başta da Orhan kardeşimin duasını alacaksın. Yapacaksın Batuhan mecbursun. Sonra da ben ve benim gibi düşünenleri utandıracaksın. Bizler de senden özür dileyeceğiz.

Samet Aybaba son şansın. Bak tekrar yazıyorum; Samet Aybaba hem senin hem de Beşiktaş’ın son şansı. Seni Recep Çetin ve Reşat Şahan’a bırakmıyorum. Onlar seni zevk için her gün yarım saat döverler. Boyuna dahi bakmazlar. Bu camiada iki kişi senin yanında... Samet Aybaba ile Haluk Duranoğlu. Herkesin kafasında şüphe var. Dikiş tutar mısın bilemem. Yeter artık, utandır bizi Batuhan...

16 Ağustos 2012, Perşembe 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Samet Aybaba doğru karar‘’

Öncelikle belirtmeliyim. Samet Aybaba, Beşiktaş’ın bugünkü konumunda alınması en doğru kararla takımın başına getirildi. Ama getiriliş şekli çok yanlış... Fikret Orman’ın aday olduğu her dönemde ilk oy atanlardan biriyim ve destek verenlerden biriyim. Ancak son 1 ayda teknik kadro konusunda kararlarını desteklemediğimi bilmesini isterim. Eriksson’dan başlayarak ismi geçen hocaların hiçbirini tasvip etmedim. Söylemlerle yapılanlar arasında maalesef uçurumlar oluştu. Samet Hoca’nın bu kadar tartışılır hale getirilmemesi gerekiyordu. Samet Hoca mecburiyetten değil, Samet Hoca bu dönemde olması gerektiği için görevinin başında.
“Gençleşme ve yeniden yapılanma” diyorsan, adres bellidir. Ne Mustafa Denizli, ne Eriksson... Bu Samet Aybaba’ydı. Hem yarışmacı, hem de yetiştirici bir hoca. Beşiktaşlılar’ın rahat olmasını gerek. Samet Hoca’ya gösterilen tepki yanlış. Aslında alkışlanmalı. Hep söylenen Beşiktaşlılık duruşu içerisinde olan Samet Aybaba, rakibi Beşiktaş olsa bile mücadelesinden vazgeçmedi. Göreceksiniz, Samet Hoca’yla Beşiktaş çok iyi yerlere varacaktır. Yeter ki rahat bırakılsın. Kendisini aradım, tebrik ettim. Ben rahattım, beni daha çok rahatlattı. Bilhassa genç jenerasyon konusunda. Hep Beşiktaş’a geldiği dönemleri konuşuyorlardı, o jenerasyonun havasını. Metin, Ali, Feyyaz, Fikret, Rıza, Kadir, Ulvi... Bakın bir kalemde 6-7 kişi saydım. O dönemde bir tane yabancı hatırlayan var mı... Şimdi yabancı sayısı 16... İsterse 26 olsun, Samet Hoca’yla göreceksiniz ne Metin, Ali, Feyyaz’lar, Fikretler, Rızalar çıkacak. Onun için Hasan Türk’e, Sezer’e, Erkan’a, Atınç’a, Muhammed’e, Mertcan’a, Ümit’e, Kadir Arı’ya ve diğer gençlere sesleniyorum. Gözünüz aydın. Size Beşiktaş’ın geleceği diyorduk. İşte fırsat... Sizi, sizden iyi tanıyan bir hocanız var. Şikayet yok, çalışmak var. Hodri meydan...
Borçların sebebi belli oldu
2-3 gündür Nevzat Demir Tesisleri’nde operasyon var. Maaşları bin liranın altında olan 8-9 kişi kapının önüne konuldu. Asiye... 18 senedir burada, bütün yazışmalar, girdi-çıktılar, hepsi onda. İdris... A takımın, genç takımın maçlardan sonra bütün çamaşırlarını, formalarını, şortlarını, konçlarını, pisliklerini yıkayan, temizleyen adam. O da kapının önünde... Suna Hanım... 20 tane oda, 25 tane gencin çamaşırlarını, yataklarını, odalarını, tuvaletlerini temizleyen kadın. O da kapının önünde... Boyacı Şükrü. Aşçı Lütfü. İnönü Stadı’nınn müdür yardımcısı Ümit ve daha niceleri... Borçların artmasının sebebi bunlar herhalde! Sevgili Berk kardeşim. Ümraniye’de bunlar yaşanıyor. Ama Plaza’da oturan, 10 bin TL’nin üzerinde maaş alan, işe yaramayanlar dururken, kulübün içerisinde menacerler cirit atarken, o menacerlerden medet umanlara gücünüz yetmedi mi... Yolunuz uzun, desteğe de ihtiyacınız var, duaya da. Ah almayın, düşünceli davranın...

18 Haziran 2012, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Bitsin bu çile‘’

Ama gamsız, isteksiz, hevessiz ve bazı oyuncuların da şımarık olduğu bir müsabaka izledik. Sadece Beşiktaş için değil, Trabzon için de hayal kırıklığı olan bir konu var. Sivok, Aurelio (onu da yabancı sayıyorum), Holosko, Edu, Alves, Bebe, Sidnei, cezalı Hilbert de Tayfur Havutçu’nun sahaya sürdüğü kadroda yoklar. Trabzon’da Celustka, Alanzinho, Glowacki, Henrique kulübede. Brozek, Jebrin, Vittek yok. Bu durum hovardalığı, iş bilmezliği gösterdi. Şimdi Tayfur Havutçu ve Şenol Güneş ne yapsın? Bu hovardalığı işlerinde yapsalardı bugün Eminönü’nde Yeni Camii’de el açmışlardı. Gerçi fark eden bir şey yok, kulüpler yine aynı durumda değil mi?

Futbolcular belli ki uzatmaları oynuyor, lig bitse de gitsek... Bu ızdırap çekilmiyor, biz de ızdırabı çekemiyoruz. Onların nasılsa tuzları kuru, paralar cepte. Temmuz’da profesyonel futbolcu olduklarını hatırlıyorlar. Hele Quaresma’yı gördükten sonra zevk için Barbaros meydanında dövmek geliyor içimden. Futbolcular memleketlerine gitme düşüncesindeler. Biz de 3 Temmuz’dan beri bu ligden bir şey anlamadık. Bitsin de, unutalım, unutturalım diyoruz.

Evet; hatasıyla, sevabıyla, iyisiyle, kötüsüyle iki-üç hafta sonra bu lig bitecek. Biliyorsunuz çok unutkan bir milletiz ama ne olur ortalığın hergele meydanına döndüğü şu ortamda bir ‘stop, tıp’ diyelim geriye bakmayalım, sürünen Türk futbolunu kurtarmaya bakalım. Ve hepsinden önemlisi de 6222 sayılı yasayı öyle bir uygulayalım ki, tribünden de o hergeleleri yok edelim. Beşiktaş’ın başına ne geldiyse hep bundan geldi.

..Ve o arkadaşlara da söylüyorum, sizler de eserinizle gurur duyun!

24 Nisan 2012, Salı 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Beşiktaş için...‘’

Pazar günü saat 09.00’dan akşam 21.00’e kadar kongre salonundaydım. Bu zor dönemde Fikret Orman’ı kutlamak gerekir. En azından kaçmadı, taşın altına elini soktu ve Beşiktaş’ın 33. başkanı oldu. Dün mazbatasını de alırken yanındaydım.
Ancak kongrede ve dün de gördüğüm manzaralar beni çok rahatsız etti. Fikret Orman saat 17.00 civarlarında salona girdiği anda peşinden 35-40 kişilik bir grup ‘yancı’ hiç hoş gözükmedi. İşte Beşiktaş’ın başına ne geldiyse, yıllardır bu ‘yancı’lardan geldi. Bir kısmı kongre üyesi, bir kısmı değil... Beşiktaş’ın ve başkanların sırtından düşmeleri gerekiyor. Ama hiç kolay olacağa benzemiyor.
Fikret Orman’la uzun uzun konuştum. “Söz. Bunlara prim vermeyeceğim” dedi. Ama Başkanlık koltuğunda oturmak çok kolay bir iş değil, biliyorum. Fikret Orman’ın rahat bırakılması lazım. Elbette kendi haline bırakılmamalı, yalnız kalmamalı. Ama nefes almalı ve talepkar isimlerin yanına yaklaşmasına izin verilmemeli.
Beni asıl üzen ‘camianın önde gelenleri’ ve ‘ağabeyler’ denilen kişilerin, böylesine kritik günlerde ortaya çıkmamasıydı. Bu kongre süreci gösterdi ki, benim de idarecilik yaptığım 79-80 dönemi kadar sıkıntılı bir dönemden geçiyor Beşiktaş. Bugün kulübe sahip çıkmayan, yarın Beşiktaşlıyım diye ortaya çıkmamalı.
Bu noktada başkanlığa adaylığını koyan Bülent Deriş ve ekibini de tebrik ediyorum. Çok sağlam bir duruş gösterdiler ve konrge boyunca belden aşağıya hiç vurmadılar. Kendi çaplarında kulübe faydalı olacak bir ekip oluşturdular. Hem seçim sürecinde, hem de gelecekte kulübe faydalı olacaklarına şüphem yok.
Kongre günü 1 numaralı sandıkta oy kullandım. Sabah 10.00’da Kongre Divan Başkanı Uluç Gürkan’ın “Buyurun sandık başına” dediği dakikada 1-2-3 nolu sandıklardaki yoğunluk, diğer sandıklarda yoktu. Bu da şunu gösterdi: Beşiktaş’a sadece akil ağabeylerimiz sahip çıktı. ‘Naylon üyeler’ kongrede yoktu.
Evet, bir kongreyi daha geride bıraktık. Artık kavga değil, birlik zamanı. Bütün Beşiktaşlılar, Başkan Orman’ın çevresinde birleşmeli. Ürün alınacaksa Kartal Yuvası’ndan alınmalı, önümüzdeki senenin kombinelerine ilgi gösterilmeli. Locaysa loca, kombineyse kombine. Kimse sahte ürün kullanmamalı, forma alabilen forma, atkı alabilen atkısını almalı. Kulübüne katkı sağlamalı. Herkes gücü ölçüsünde bir şeyler yapmalı. Her Beşiktaşlı en azından bir kibrit çakmalı, Beşiktaş için...

28 Mart 2012, Çarşamba 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Fark Fernandes‘’

Fernandes, Ernst, Necip topu binbir güçlükle alıyor ama mirasyedi gibi kaybediyorlar. Aslında kaybetmelerinin en önemli sebebi de top ayaklarındayken olması gereken yerde olmayıp rakibin arkasına saklanan Mustafa Pektemek ve Holosko. Halbuki o bölgede eksi 5 derecede olumsuz şartlarda ayakta kalabilen topun sibobunu aramayacak oyunculara ihtiyaç vardı. Bu Holosko ve Mustafa Pektemek değildi. İkisi de topla kavga ediyor. Dedik ya 60 dakika göz önüne alınırsa deplasmanda tabela hariç Beşiktaş’ın en etkili müsabakası. Sivas artık üstüne geliyor. Topun ileride kalması lazım, mümkün değil. Gol geliyorum diyordu, geldi de... Çünkü ileride topu tutacak ikinci bir oyuncu yok. Bir oyuncu değil ikinci bir oyuncu bile yok. Holosko çıkıyor, normalde orada Simao’nun Edu’nun girmesi lazım.

Mustafa Pektemek çok koştu, mücadelede etti. Ligin en fazla gol yiyen defanslarından birini de oldukça rahatsız etti. Fernandes, Veli ve yürüyen Holosko bir çok gol şansı buldu ama dedik ya gol biraz beceri işi. Hele Holosko yok mu Holosko! Beşiktaş’ın en zayıf halkası. Fenerbahçe maçından sonra dün de saç baş yoldurdu. Beşiktaş’ın saha içinden çok saha dışında kalması lazım. Galibiyete de çok ihtiyacı vardı. Maalesef yine yanlış kadro seçimi ve değişikliklerin zamanında yapılmaması sıkıntı yarattı. Neyse şunu belirtmek istiyorum, başlığı desteklemek adına. Fernandes bu takımın olmazsa olmaz oyuncusu. Bu dün de bir kez daha aşikar biçimde gözüktü.

10 Şubat 2012, Cuma 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Neden Yıldırım Demirören?‘’

Kulüpler Birliği açıklama yapıyor, “Bugüne kadar başkanlık yapmış biri olmasın” diyor. Son günlerde Sayın Yıldırım Demirören’in de Federasyon Başkanlığı için ismi geçiyor. Belli ki onun da bu konuda aşkı kabarmış durumda. Evet Yıldırım Demirören’in Federasyon Başkanı olmasını isterim. O da bunu çok istiyor. Benim gibi Beşiktaş ailesindeki 15 bin Genel Kurul Üyesi’nin en az 10 bini Yıldırım Demirören’in Federasyon Başkanı olmasını istiyor. Ama hepimizin bir şartı var: Federasyon Başkanı olduğu takdirde Demirören ailesinden hiçbirinin Beşiktaş semtinden geçmemesi lazım!

Kulübün Demirören’e borcu var, evet... Bu konu da şöyle çözülebilir. Portekizli oyuncuların transfer haklarının hepsi Demirören’e verilir, kulüpteki alacağından düşülür. Çünkü bu gidişle Yıldırım Demirören’in Beşiktaş’ı bırakmaya niyeti yok. Beşiktaşlılar tribünlerde, her yerde bağırıyor. Yeter yeter yeter! Onun için Futbol Federasyon Başkanlığı Beşiktaş için son şans. İnşallah gerçekleşir, bütün kalbimle Demirören’in yanındayım. Oylar Demirören’e...

Neden Mehmet Baykan ?

TFF Başkanlığı konusunda Demirören olmazsa, farklı bir adayım daha var. Mehmet Baykan... Söyle düşünüyorum, bu geçiş döneminin en azından futbol müsabaka disiplin talimatını yemiş yutmuş biri oraya şart. Yani Mehmet Ali Aydınlar’ın başına gelen gibi değil. Aydınlar ne diyor “Beni yanılttılar“. İşte bu konuda yanılmayacak biri var. O da Mehmet Baykan. Şu anda Gençlik Spor Genel Müdürü Amatör Konferasyon Genel Başkanı. Hasan Doğan, Levent Bıçakcı, Mahmut Özgener yönetiminde etkin konumunda bulunduğu ve hepsinden önemlisi de hukukçu sıfatıyla bu kriz dönemini atlatabilir. Sakın ola ‘Mehmet Baykan, Yemen Ekşioğlu’nun arkadaşı. Yazıp, gündeme getiriyor’ denmesin. Olması gereken kişi olduğundan dolayı söylüyorum. Ancak bir konu var ki o da çok önemli. Eğer Mehmet Baykan Federasyon Başkanlığı için bir düşüncesi varsa, Gençlik Spor Genel Müdürlüğü’nü bırakması lazım. Çünkü iki koltuk bir arada olmaz...

09 Şubat 2012, Perşembe 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Kalan sağlar yetmedi‘’

Yedi günde üç maç, kayıp dokuz puan. Ligin üstü çoktan bitmişti. Takımın yüzde 50’si yok, Fenerbahçe yüzde yüz sahada. Buna rağmen kalan sağlar beni memnun etti. Ama galip gelmen için ne lazım? Gol. Carlos’un gol için sahaya sürdüğü iki oyuncu vardı. Holosko ve Mustafa Pektemek. Onlar galiba Beşiktaş’ta oynadıklarının farkında değiller. Kendilerine oynadılar. Gol için Beşiktaş’ın hayalindeki isimler kimler? Quaresma, Almeida ve son haftaların en başarılı oyuncusu, olmazsa olmaz Fernandes. Müsabaka yazısını yazmadan önce bir konuya değinmek istiyorum. Beşiktaş’ın başına ne geldiyse bu saha kapatmalardan, seyircinin sebep olduğu cezalardan geldi. Bu gerçek Beşiktaşlılar’ı çok üzüyor. Önümüzdeki maçlarda yine Beşiktaş’ın sahası kapanacak dünkü seyirciyle.

Yazıma Fabian Ernst’le başlamak istiyorum. Ayakta alkışlıyorum senin iş ahlakını, üç sezondur bu takımdasın. Ne olur bir problemin olsun. Mümkün mü? Ey Beşiktaşlı tribündekiler. İçerdeki ilk maçınızda Quaresma’yı, Fernandes’i, Almeida’yı tribüne çağıracaksınız. Ben o zaman onları yuhalayacağım, ama ayakta alkışlanacak oyuncular var. Fabian Ernst, Sivok, Egemen, Necip, İbrahim Toraman...

Tanju-Ersan... Fenerbahçe’nin en etken bölgesine karşı ilk defa sahadalar. Onların tek yapmaları gereken şey var, savunma, oynama, oynatma. Hücum düşüncesi mi? O da zaten beş, altı haftadır Beşiktaş’tan uzak görüntüler. Kanatlarda yok. Aslında Beşiktaş’ın son altı haftalık bir özeti var.

Sivasspor, senin evinde yenildiğin Mersin’i hem de Mersin’de 5-1 yeniyor. Neyi tartışıyoruz? Bu takımın sıkıntıları çok. Ama acaba sıkıntının ana sebebi para mı? Geçen hafta bunu gündeme getirmiştim üç dört gündür gazete sayfalarında gündemden düşmüyor. Yabancılar konusunda kafam çok karışık. Yerliler mi? Onların sesi bile çıkmıyor. Aylardır tek kuruş aldıkları yok, ki yabancılar kadar da sesleri çıkmadıklarına göre ne kadar köfte o kadar piyaz. Neyse eziyet de bitti.

Artık hafta arası maç yokmuş. Olsa ne olur? Kapalı gişe... Beşiktaşlı’ya İnönü’ye giriş de yasak, çıkış da. Ama eloğlu elini kolunu sallayarak girip çıkıyor, Beşiktaş kan kaybediyor. Kimsenin umurunda değil. Mersin maçından söylemiştim, gene söylüyorum. Yeter, vallahi yeter! Hele komşum Carvalhal’la fazla bile oldu.

06 Şubat 2012, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI