‘’200 milyon dolar nerede?‘’
İşte, olaya bu yönüyle baktığımızda bugün Beşiktaş Kulübü’nün, daha doğrusu yönetimin arkasında çok güzel bir rüzgar var. Bu rüzgarda muhalafette de, medyada da, yönetimin iki günlük zirvesinde ortaya çıkan birlik beraberlik görüşü var. Şunu söylemek istiyorum; Beşiktaş’ın başarısızlığını (sportif anlamda) herkes içine sindirmiş. Daha doğrusu geleceğe yönelik, yani bu sezon için pek fazla beklenti de yok. Eğer geçmişten biraz ders alınmışsa, Ümraniye Nevzat Demir Tesisleri’ndeki ‘yöneticilerin kampı’nda, öncelikle profesyonel futbol kadrosuna yapılacak yatırımlarla ilgili çok ama çok dikkatli kararlar alınmalı.Düne kadar çok büyük hatalar yapıldı. Bugün Türkiye’nin ekonomik açıdan en güçlü kadrosuna sahip olunması gerekirken, maalesef çok kötü bir ekonomik bilanço mevcut...Galatasaray’da olduğu gibi becerikli(!) yöneticiler de mevcut olmadığından, daha doğrusu ağlamasını pek beceremediklerinden, daha da doğrusu devlete ve camialarına olan saygılarından dolayı dilencilik yapamayacaklarından bu bütçe açığı daha da artabilir.Taa ki, akıllı transfer politikası güdene kadar.Bir hafta sonra transfer sezonu açılıyor. Hovardalığı bir kenara bırakmak zorunda yönetim...Vicente Del Bosque’ye İzmir dönüşü havaalanında sordum: “Takımı gençleştireceğim, diyorsunuz. Aşağıya hiç sıcak bakmadınız ki, nasıl gençleştireceksiniz? Diyarbakır’daki, Konya’daki, Denizli’deki, Sakarya’daki, Karagümrük’teki Beşiktaş’ın geleceklerine nasıl bakıyorsunuz? Onlarla ilgili bir düşünceniz var mı?”Cevabı bir hayli enteresandı: “Şu anda kadrom çok geniş! Düşünmüyorum... Önümüzdeki sezonlarda belki...”İşte bu yazının yazılmasına, Vicente Del Bosque’nin bu konuşması neden oldu...Sadece sezonun ikinci yarısını kurtarmak uğruna, Beşiktaş’ın 2-3 basamak daha yukarıda olması uğruna, yönetimin hem Del Bosque’ye hem de transfere çok dikkatli bakması lazım.Görünen şu ki, yöneticilerin yüzde 90’ının elleriyle cepleri arası Paris kadar uzak!Demek ki, yine harcanacak para kulübün parası. Bu da borç demek, bu da geleceği karartmak demek. Buna hiç kimsenin hakkı yok. Hele bu yönetimin hiç hakkı yok...Çünkü ‘ikmale kaldılar.’ Bir hak daha verildi.Zirveden iyi mesajlar gönderiliyor. Ama kağıt üzerinde icraat yok. Transfer yapmak için transfer yapılmasın. Ya bu takım gençleştirilsin, ya da bu sezon böyle geçiştirilsin.Yeni maceralara gerek yok...
‘’Aferin çocuklar‘’
Beşiktaş taraftarından sonra en çok sevdiğim topluluktur Göztepeliler... Onları bu derece galeyana getiren, isyan ettiren polisin de, artık bazı şeyleri masaya yatırması lazım. Çünkü devlet talimat vermiş, kulüpler tedbirini almış, çözümler üretiyorlar. Ancak polis aynı polis, ‘biber gazı’ sıkıyor.Yok böyle bir şey. Yani buna da ‘Yeter baba’ yetti, artık.Bu sezon alışkanlık olmuştu; müsabakaların önüne olayların çıkması. Doğrudüzgün sahanın içine giremiyoruz. Beşiktaş tur atladı. Tebrikler... Zaten dünkü şartlarda başka birşeyi düşünmek abesle iştigal olurdu. Daha doğrusu ‘ayıp olurdu’ ters bir netice. Hani bu kadarı da olmazdı herhalde.Neyse, benim ‘aferin’im Göztepe’ye. Kadroya bir bakın. 1988 doğumlu Cenk Gönen, Anıl Taşdemir. 1987 doğumlu Yusuf Büküşoğlu, 1986 doğumlu Aydın Kuzu, Metin Şengül, Erdal Kocaaycan, 1985 doğumlu Süleyman Çarıkcı, Özkan Sert, Hakan Susamcılar, Enver Işık, Kerem Gülbahar ve 1984 doğumlu Gökhan Kula, Hüseyin Bak... Genç değil, gencecik bir kadro. Aferin... Eğer Göztepe Yönetimi sabırlı olup bu takıma güvenirse, mazisini bulur... Yeter ki sabretsinler.Ve son paragraf da Beşiktaş ailesine... Sezon başında da söyledik: “Eskiye rağbet olsaydı, bit pazarına ‘nur’ yağardı.” Beşiktaş ilk yarının sonunda ‘nur’u bulamadı. Ancak ders alacağı çok şeyler olmuştur kanısındayım. Hele dünkü Göztepe maçının çok ama çok şey ifade etmiş olması lazım. Devre arasına huzurlu giriliyor. Şapkaların öne koyulması lazım. Söylenecek tek bir şey var: Bu takım gençleşmeli... Hem de ivedi olarak. Bu uzaklarda değil, çok yakında. Aşağıda, bakınca görecekler. Bir de Gaziantep, Diyarbakır, Denizli, Sakarya ve Konya’ya bakacaklar, orada kendi çocukları var. Yanıyorlar, tutuşuyorlar.Yapın bir yiğitlik de, ‘söndürün bu çocukların ateşini.’İşte Beşiktaş’ın elediği takımın ruh hali... Göztepeli gençler, maçtan sonra Beşiktaş soyunma odasına geldi. Forma değil ayakkabı istediler. Çünkü oynayacak kramponları yoktu. Şu an onlara saygım bin kat daha arttı.
‘’Yeter baba!‘’
Doğru... Takımı, teknik ve taktik olarak ben hazırlıyorum zaten. Suçlu benim.En çok oyuncusu atılan, en çok penaltıya sebep veren takımın hocası herhalde Del Bosque değil, sayfamızın hakem yorumcusu Serdar Çakır...Doğrudur... Bosque’ye gerekli desteği vermediğinden, yeteri kadar medya desteğini sağlamadığından, bizlere de telkinde bulunmadığından Onur Belge de suçlu!Takımı sadece tribünden destekleyen, aylardır santrforsuz oynayan Kartal’da Alen’le Karagümrüklü Erdal da sahaya inip gol atmadığından dolayı suçlu!Bu ekonomik şartlarda Del Bosque istedi diye İspanya’dan Juanfran’ı alıp, Ronaldo’yu, Figo’yu orada bırakan Yıldırım Demirören de suçlu.Bosque, Türkiye’ye gelince PAF takımı zevkten dört köşeydi. Bosque her gün Fulya’da olduğundan (!) A takımı ile ilgilenemedi. Sinan Vardar, Del Bosque’yi o kadar çok meşgul etti ki, o yüzden Fenerbahçe maçı hariç, hiçbir maçı Beşiktaşlı sağlıklı izleyemedi. Sinan Vardar da suçlu! Seni Fulya’dan Ümraniye’ye göndermedi ki!Herkes aslında Del Bosque’yi çok sevmişti babacan tavırlarından dolayı... Zaten biz millet olarak babaları çok severiz. En büyük babamız da Beşiktaş’taki Yeter Baba’mız... Del Bosque’yi, hiç bir şeyi kimseye sormadı, ama etrafında birkaç asalağı kenara atıp ‘Yeter Baba’ya bazı şeyleri sorsaydı, belki bugün bu satırlarda Akçaabat maçının kritiğini okurdunuz.Noel yaklaştı, Del Bosque ne Noel Baba ne de doğru düzgün bir baba... Kısacası, yeter baba...
‘’İnanmadılar‘’
Tayfur’un oynamasına ya da oyuna girmesine karşı değilim. Ancak yahu ligde bir yarım saat adamı koy da en kritik maçta sudan çıkmış balık görünümünde olmasın. Haaaa! Bir lafım da Fatih Sonkaya’ya. Pardon, ona biri söylemeli. O kalenin önünde hani ceza alanı çizgileri var ya, orada eline ayağına hakim olacaksın, rakibe dokunmayacaksın. Alışkanlıkları Parma’da da sürdü. Arkadaşları Sonkaya’yı kontrol etmekten rakiplerini unutuveriyorlar. Kim arkadaşları, Mustafa Doğan, Emre, Ahmet Yıldırım. Yani yerden yoklar. Ama havadan da bu derece acemice gol yersen kimseye kızmayacaksın, kendine kızacaksın. Hele öyle bir defans çizgisi var ki, Mustafa Doğan, Emre, Ahmet Yıldırım, Fatih hatta İbrahim Üzülmez, Ramazan’ın önünden orta sahaya kadar çıkmaya korkuyorlar. Çıksalar belki orta sahada forvete destek olacak, en azından rakip ceza alanında Beşiktaş çoğalacak. Ama ara sıra öyle bir kontrolsüz çıkıyorlar ki, arkalarına atılan her top gol. Ramazan ne yapsın?Ve sonuç; Lig bitti, UEFA hayalleri bitti, elde kaldı bir kupa. Allah sonunu hayırlı etsin. UEFA’nın bittiği, takım Yeşilköy’den İtalya’ya uçarken belliydi. Berabere kalırsak, rakipler kazanır ya da kaybederse ne olur hesapları yapılıyordu. Yani inanmak lazımdı. Kazanacağına inanmak lazımdı. Ona inanmadıkları için maçı kaybettiler. O kadar çok da oyunda top kaybı oldu ki, sonucun bu olması kaçınılmazdı.
‘’Futbolcunun inandığıdır‘’
Ancak bütün bu huzur treninin raylarda gidebilmesi için önce futbolcuların inanması lazım. Sporcu kardeşlerimiz bugün Parma’da kendilerine ne kadar çok inanırlarsa, başkaları da, yani taraftar ve yönetim de o oranda inanacaktır. Onun için bugün, düne kadar olan korkuyu bir kenara atıp, o korkuyu alt edeceklerine inanıyorum. Futbolcular şunu bilmeli ki, düne kadar yenildiler ama tükenmediler. Pes de etmediler. Bugünkü müsabakada Beşiktaş adına benim kazanmaları yönünde en büyük güvencem, bu pes etmemeleri. Çünkü pes etselerdi, tükenirlerdi. Bugün inşallah Beşiktaş için özel bir gün olur, Parma’dan alınacak bir tur vizesiyle, belki de düne kadar olan bütün olumsuzluklar da unutulur. Çünkü bizler unutkan bir milletiz.***Dört gün oldu, hala Galatasaray - Fenerbahçe derbisinin yankıları devam ediyor. Devam edecek de... Hep söylerim, yıllarca Beşiktaş’a hep ‘çuvaldızı’ batırdılar. Biraz iğnenin ucu değdi, ortalık toz duman... En çok hoşuma giden de, geçen sene Cem Papila’nın ‘borazancıbaşılığını’ yapan Fenerbahçe medyasındaki arkadaşlarımız, o gün bizler konuşup yazdıkça dalga geçiyorlardı, şimdi ben dalga geçmiyorum, sadece gülüyorum. Bu dünya ‘etme bulma dünyası.’ O günkü resimlere bakıyorum, ben de şimdi kıs kıs gülüyorum. En çok hoşuma giden de, Beşiktaş yönetiminin ve taraftarının bugünkü resimlere ve kavgalara uzaktan bakması. Ne demiştik, güneşin sana ulaşmasını istiyorsan, gölgeden çık. Beşiktaşlılar bugünlerde bu işi çok iyi yapıyorlar. Hiç topa da girmiyorlar, iyi de oluyor. Dünün stat anarşisi ve terörü önleme yönünde Don Kişot’luk yapanların bugün ‘olmaz olmaz’ deyip ortalığı hergele meydanına çevirmelerini de kamuoyunun takdirine sunarım.
‘’Kayseri'de güzel şeyler de vardı‘’
Ancak benim en çok hoşuma giden; başta Tümer olmak üzere A takım oyuncularıyla PAF takım oyuncuları arasındaki diyalog ve dayanışmaydı. Öyle ki; Kayseri’de her iki takım futbolcuları da maçtan çok buz balesi yapar gibiydiler! Hepsinin de kafalarının takıldığı tek bir nokta vardı; ayakkabıları... Ancak Tümer’in başını çektiği A takımı oyuncularının birer ağabey şefkatiyle ayakkabılarını malzemeciler Süreyya ve Ünal aracılığıyla PAF takımı oyuncularına vermesiyle gençlerin yüzlerinde oluşan mutluluk ifadesini anlatmaya kelimeler yetmez.Kaleci Onur, Adem, Hakan, Salih, Serkan, Bahadır, Mehmet, Ünal ve diğerlerinin; Tümer, Fatih Sonkaya, Berkant, kaptan Tayfur, Pancu’nun jestleri karşısındaki mutluluğunu görmenizi isterdim.Bu, aslında galibiyete endeksli değildi. Çoğu zaman bu alışveriş yapılıyordu. Ancak Kayseri’de yaşananlar, Beşiktaş’ta özlenen o kolej ekibi havasının, takım ruhunun geri döndüğünün işaretleriydi. Başarının gelmesini istiyorsak, bu konuda devamlılığı sağlamak şart...3 gündür olumsuzluklardan konuşuyorduk. Kayseri’den bahsetmişken Cem Deda’yı da unutmamak gerek. Hep dedik ya; büyük takım - küçük takım ayırmayın, ‘üflemeleriniz’ adaletli olsun, diye... Ama ne hikmetse, bilhassa bu gençlerin düdüklerinde, üflemelerinde adalet, Beşiktaş’tan çok uzak.Neyse... Kayseri’de çok güzel 2 gün yaşandı. Bilhassa, PAF takımının bütün seyahat masraflarını üstlenen Grand Aslan Otel’in sahibi Beşiktaş Kongre Üyesi Cengiz Alpman’ın, evine dahi gitmeden 48 saat PAF takımıyla yatıp kalkması, çocuklarla diyalogları, daha doğrusu Kayseri’de Beşiktaş’a yaşattıkları, mutlaka alkışlanmalı...Sadece o değil, ASDK Başkanı Musa Soğukavcı ve takım arkadaşları, tesisleri bize gezdirirken, biz de Nevzat Demir ve Fulya ile övünüyorduk. Boşuna övünüyormuşuz. Gözlerden ırak, ama mükemmel işler yapan Musa arkadaşımızı da kutluyoruz. Bütün bu güzellikleri Kayseri’de yaşadık, tüm olumsuzluklara rağmen... Hava gündüz -3, gece Beşiktaş’ın maçı oynanırken -12 dereceydi.Yaşanan bu güzelliklerin yanında, böylesine soğuk bir hava bile içimize işlemedi.Son sözümüz ise şu; Beşiktaşlı’nın dostluğunu Beşiktaşlı anlar.
‘’Mekan farklı‘’
Hele Fatih’in pozisyonunda penaltı noktasını gösterip, en azından bir sarı kart göstermemesi ne kadar inandırıcı?Son zamanlarda bir moda oluştu. Çocuklarından çok, babalarının yönetimleri masaya yatırılıyor. Şimdi Sadık Deda’yı masaya yatıralım. Sadık Deda gibi, oğlu Cem Deda da Beşiktaş’tan özür mü dileyecek? Deda, Berkant’a dua etsin. Son dakikada gelen gol hem Deda’yı, hem de Beşiktaş’ı kurtardı.Beşiktaş açısından, Kayseri’deki şartlar o kadar zordu ki, verilmeyen iki penaltıya (Okan’ın kafasından kornere giden top da bana göre penaltı) rağmen sonuç huzurluydu.Önemli bir konu da, havanın soğukluğu ve zeminin bozukluğu. Dün gece Atatürk Stadı’nda hava sıcaklığı eksi 12 dereceydi. Yani o şartlarda futbolu oynamak, buz balesi yapmaktan daha zor. Hani futbol temaşaydı ve güzellikti? Bu güzelliklerin, seyir zevkinin sahaya yansıtılabilmesi için şartların da oluşması lazım. Ne yazık ki, mümkün değil. Zaten takımın yarısı zıp zıp oynuyor. Ahmed Hassan, İbrahim Akın, İbrahim Üzülmez ve golü atmasına rağmen Tümer, her kafaya çıkışta yere düşüyordu. Ayakta durabilene aşk olsun!İşte bu şartlarda Beşiktaş’ın aldığı 3 puan çok önemliydi. Zeminle uğraş, soğukla uğraş, rakiple uğraş... Bunlar yetmiyormuş gibi, bir de hakemle uğraş. Bundan iyisi can sağlığı.Ve son sözüm de Cem Deda’ya... Sana ağabeylerin tembihlediler, “Büyük takım, küçük takım ayırma” diye, ama önüne geleni de kayırma!
‘’Nereye koyarsan koy‘’
“İnsan yenilince tükenmez, pes edince tükenir...”“Güçlüklerin göbeğinde fırsatlar yatar...”Beşiktaş bu fırsatları çok tepti.“Ya bir yol bulacağız, ya da bir yol açacağız...”Beşiktaş maalesef düne kadar bir çıkış yolu bulamadı. Belki Roma’da bulacak.“Hayat bisiklete binmek gibidir, pedalı çevirdiğin sürece düşmezsin...”“Bir şeyi gerçekten yapmak isteyen bir yol, istemeyen mazeret bulur...”Beşiktaş şu sıralar mazeretler takımı oldu.“Devekuşu yüke gelince kuş, uçmaya gelince deveyim der...”“Bizi zengin yapan kazandıklarımız değil, muhafaza ettiklerimizdir...”Beşiktaş çok özel değerlerini muhafaza edememiştir.“Kendinizi yönetmek için kafanızı, başkalarını yönetmek için kalbinizi kullanın...”Beşiktaş tribünleri bağırıyordu; “O forma kutsaldır, layık olmaz herkese...”Yani kalben oynayan pek az, hedef para.“Dünkü güneşle bugünkü çamaşırlar kurultulmaz...”Maziyle yaşanmıyor demek ki!“Öfkenin her zaman bir nedeni vardır, ama her zaman iyi bir nedeni yoktur...”Samsun maçında başlayan öfke bilhassa hakem camiasında hala bitmedi.“Cesaret korkuya direnmek ve korkuyu altetmektir, korkusuzluk değildir...”“Siz kendinize inanın, başkaları da size inanacaktır...”“Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler...”“Parasını kaybeden çok şey kaybetmiştir. Bir dostunu kaybeden insan daha çok şey kaybetmiştir. İnancını kaybeden her şeyini kaybetmiştir...”Bu söz de Ferit Turgut’un yardımıyla Konfüçyus’tan:“Bildiğini bilenin arkasından gidiniz. Bildiğini bilmeyeni uyandırınız. Bilmediğini bilene öğretiniz. Bilmediğini bilmeyenlerden kaçınınız...”Bunu, ne için en sona yazdım, biliyor musunuz?Çünkü, Del Bosque’nin etrafında bu tipler çok.Son sözüm de Bosque’ye, yine Konfüçyus yardımıyla;Hocam, ligin sonunda güneşin sana ulaşmasını istiyorsan, gölgeden çık...









































