‘’Lütfen...‘’
Ben burada Beşiktaş’a geçmek istiyorum. 3 gün önce bir yazı yazdım ‘Bir şans daha var’ diye... En azından Beşiktaş’ın geleceğini ipotek almama yönündeki kurtuluş, Del Bosque’ye ivedi olarak teşekkür edilip gönderilmesi idi.Ve dün bu icraat gerçekleşti.Del Bosque babacan adamdı. Herkes onu sevdi. Ancak saha sonuçları ona yardım etmedi ve Beşiktaş ailesi ile birlikteliği kısa sürdü. İnsan olarak ben de sevmiştim. Onu unutmayacağız. Türkiye’ye her geldiği yaz tatilinde misafirim olsun. Çamlıca Konakları emrinde. Lütfen Del Bosque, saha sonuçları hariç, sen de bizi unutma.Ve sonunda Rıza düşünüldü... Onun döneminde takım arkadaşlarıyla birlikte; Beşiktaş en sakin, en saygılı, sevgi, vefa ve tevazu duygularına sahip bir kolej takımı havasındaydı. Kariyeri boyunca, Kara Kartal hep zirvede kaldı. Şu anda çok büyük bir misyon yüklendi. Başarı onun ve o dönemde Siyah - Beyazlı formayı giymiş arkadaşlarının önünü açacaktır. Alacağı radikal kararlar, Beşiktaş’ta herkesin inandığı değerleri geri getirecektir. Gönlü kırıklar, küskünler ve medya senin arkandadır. Evine hoşgeldin Rıza. Yetiştin, büyüdün, adam gibi adam, ‘Baba Karınca’ oldun. Sana belki iyi sonuçlar alamayan bir takım bırakıldı. Ama hedeflerinden şaşma. Yukarıda da belirttiğim gibi, kredin uzun. Lütfen hedeflerini ona göre belirle, mazeretin de olmasın.En büyük lütfenim de Beşiktaş seyircisine. Bugünün tarihi itibariyle 1 yıl doldu. Çok üzüldüler. Ama bu üzüntülerin büyük payı kendilerindeydi. Yaramaz çocuklar gibiydiler. Rekor üstüne rekor kırdılar! 8 kere TFF Disiplin Kurulu’na gittiler. Kulübün kasasından, seyirci hasılat kaybı dışında 60 milyarlık da ceza faturası ödettiler. 2 kez saha kapattırdılar. 3 kere seyircisiz oynattırdılar. Bütün bunlar tasvip edilir şeyler değil. Beşiktaş’ın bir duruşu vardı kamuoyunda. Mükemmel bir mazisi vardı. Sonuçlar ne kadar kötü olursa olsun, tribünün buna leke düşürmemesi gerekirdi. Lütfen... 2005 yılında gerçek Beşiktaş seyircisini gösterin.Sahi size ne oldu? Cezalar size hiç yakışmıyor ki...
‘’Bir şans daha var‘’
Ama dik durmayan biri vardı; Vicente Del Bosque...Konya maçı sonrası basın toplantısını izledim; ‘hikaye’ hem de ne ‘hikaye’...Ne güzel bir söz vardır; “Kabul edilmiş bir yanlışlık, kazanılmış bir zaferdir” diye...Ancak Del Bosque maalesef hala inadında direnmekte.Konyaspor, Gol Kralı çıkarmış bir takım... Zafer Biryol, 30 metreden kaleye vuruyor, şutu Cordoba çeliyor, Zafer Biryol koşuyor ve golü atıyor. Defans hala çizgi üzerinde...Dönüyoruz forvete... Ligin en iyi kafa hakimiyeti olan oyuncular Beşiktaş’ta deniyor; Carew ve Veysel. 90 dakika boyunca Tümer’in kafa golü dışında yan top yok. İşte size kupa müsabakasının özeti.Diğer tarafta Del Bosque hikaye anlatıyor; futbolcu kardeşlerimiz, “Bu eleştiriler niye? Futbol bir oyun, yenildik ama abartmaya lüzum yok” diyor.Oh ne ala...Temmuz ayında böyle demiyorlardı ama! Dünya’yı fethetmiş, şampiyonluklar kazanmış gibi, burunlarından kıl aldırmadan önlerine konan trilyonlara ağız bükerek bakıyorlardı.Her zaman söylerim; futbolcu transfer döneminde değil, futbolcu kulübüne, camiasına, taraftarına karşı ‘vecibelerini’ yerine getirdiğinde futbolcudur.Buna karşın bir şans daha var.Evet... Beşiktaş için bir şans daha var. Bu sezon hayal kırıklığıyla değil, hüsranla bitti. Eğer 2005-2006 sezonunun rahat, huzurlu geçilmesi isteniyorsa, Del Bosque’yle yarından tezi yok yolların ayrılması şart.Çünkü bu kantrandan olmaz şeker...2) Birinci maddede de söylediğim gibi; Beşiktaş’ın bir şansı daha var. Sakın kimse bıyık altından gülmesin, çünkü insanlar hayal ettiği müddetçe yaşar. Ben de hayal ediyorum işte...Fenerbahçe şampiyon, Galatasaray 100. yılında Şampiyonlar Ligi’ne gider, inşallah Trabzonspor kupayı alır, Beşiktaş da ligi 4. bitirirse, o zaman en azından UEFA’nın hayaliyle yaşar.Neden gülüyorsunuz, olmayacak bir şey mi? Olur, hem de bal gibi olur. Ama birinci kısımda da yazdığım gibi; yarından tezi yok, ilgili arkadaşla yollar acilen ayrılırsa.Yoksa ne mi olur?Onu burada yazmayayım, ne olur!
‘’Parmak hikayesi‘’
Haksız değillerdi...Hatta, Ali Güven kardeşim bile, “Yeter artık, parmak atmadığınız yer kalmadı. Bir takımın üstüyle başıyla bu kadar oynanmaz. Daha neresini yazacaksınız?” diye onlara eşlik etti.Yani şunu söylemek istiyorum: 31.12.2004 tarihi itibariyle Beşiktaş’ta maalesef sahanın içine sağlıklı bir şekilde hiç bir yorumcu giremedi.Devre arası geçen sezon gibi sıkıntılı da geçmedi. Yani herkesin dediği gibi; yeni, yepyeni bir sayfa açılmış durumda.Tek bir problem var, o da sağlıklı düşünen Beşiktaşlılar dışında, illa da transfer... Yönetim kanadında menacerler cirit atıyor, taraftarın beklentisi var. Ancak herkesin sakin olması lazım. Bu saatten sonra kim alınırsa alınsın, kulübün bütçesine de, takımına da zarar verir.Yapılacak bir şey var.Arkaya şöyle bir dönüp, ‘nerede hata yaptık, niçin hata yaptık’ demeli...Aynı yanlışa bir kez daha düşmemeli...Görünen o ki, bugünkü ekonomik şartlarda atılacak yanlış her adım ve imza, Beşiktaş’ın geleceğini ipotek altına alabilir.O zaman ne plazalar, ne Fulya Projesi bile kurtaramaz.***2 gün önce altyapıyla ilgili yazdığımız yazıdan dolayı, bazı arkadaşlarımız alınmış. Ancak tekrar yaptığım sağlamada, konunun özünde yazdıklarımın hepsi doğru olduğunu gördüm.Beşiktaş’ın altyapısını bu derece aşağılamaya, Beşiktaş örf, adet, geleneklerine, saygı ve sevgilerine layık olmayan insanlara destek vermeye kim olursa olsun fırsat vermeyeceğimizi bilmeliler.Başta BEFAM Projesi olmak üzere Beşiktaş altyapısında bir çok projeye imza atan Hüseyin Mican bu konuda çok rahatsızlık duymuş. Çünkü Denizli’ye giden o kardeşimizin transferinde önemli bir rol oynamıştı. Kendi de, bu konudan rahatsız.Olayın özünde, Beşiktaş altyapısını küçültme yönünde Sakaryalı dostlar ve menacerlerin oyunu var. Bunda yazıyı kaleme alan arkadaşlarımız da oyuna gelmiş.İşin özü şu, Beşiktaş altyapısında Fikret Orman ile başlayıp Hüseyin Mican’la devam eden ve şu anda Sinan Vardar’ın başkanlığında yürütülen komitelerde, Beşiktaş’ın geleceği açısından yerinde, sağlıklı radikal kararlar alınmakta ve işleme konulmakta.Kimse öküz altında buzağı arayıp, kişisel menfaatlerini ön plana çıkarmasın.Benim en çok kızdığım da Beşiktaş’ın başına yukarıdan büyük belalar açan menacerlerin altyapılardan ellerini çekmemeleri.Çünkü çevremde en az 100 tane gencecik çocuk, ne olduğu belirsiz, sıradan menacerlerin yalanlarıyla sefalet içindeler.Sistemi düzeltmek lazım, çünkü bu kişiler sadece bu gencecik filizlere değil, Türk Futbolu’na da zarar veriyor.Yıllardır mücadele ediyorum, yine de devam edeceğim.
‘’Bir de benden okuyun‘’
Beklerdim ikisinden de, Beşiktaş altyapısında olan bitenlerle ilgili olarak ‘içki masasından’ aldıkları bilgileri hemen köşelerine taşımadan önce benimle paylaşmalarını. Çünkü ikisi de biliyor ki, 1980’den beri Beşiktaş altyapısının içinde olan biri olarak, burasıyla ilgili şimdiye kadar konuları nasıl paylaştıysalar, aynı şekilde paylaşmalarını...İkisine de saygım sonsuz, ikisinin de adamlığına, insanlığına ve dostluğuna diyeceğim yok. Benim gibi herkes tanıyor onları... İçlerinin temizliğinden çok çabuk ‘gaza’ geliyorlar. Bu konuda da gaza geldiler. Daha doğrusu oldum olası sevmem futbolcu menacerlerini... Onların oyununa gelerek yanlış yazı kaleme aldılar. Yanlışı bırak, yalana alet oldular. Yine söylüyorum iyi niyetlerinden kandırıldılar.Beşiktaş alt yapısı kolej takımı görünümünde, geleneklerine bağlı, büyüğünü-küçüğünü ayırtedebilen, sevgi-saygı çerçevesinde, okulunda, evinde, tesislerinde adam gibi davranacak kişilerden oluşur. Şunu söylemek istiyorum, köşelerine taşıdıkları ve Beşiktaş altyapısını üzen yazıda söz ettikleri kişi, yukarıda belirtiğim özelliklerin hiç birini taşımıyordu. Daha önce de Fenerbahçe’nin alıp bir ay denediği, yaptıkları araştırmalar sonucunda vazgeçip yine menacerler tarafından aynı A takımında bu sene olduğu gibi kandırılıp allanıp-pullanıp transfer edilen adı geçen futbolcu kardeşimizle iki sene geçirdim. Boy-pos herşey yerinde, ama iki sene ne çektiğimi bir Allah bilir, bir de ben...Hüseyin Mican, Cem Çıkın kardeşim ve menacerlerin oyununa gelip Faik Gürses ile Bilal Meşe’yi doldurmuşlar, köşelerinde hiç de layık olmayacak bir şekilde yer bulmuş. İsterdim, eski altyapı sorumlusu Hüseyin Mican’ın bu büyüklerimi doldurmadan önce beni arayıp, “Yemen şu işin aslını bana anlat” demelerini.Adam takımda herkesle kavgalı, adam bal vermez arı, adamı bu takımda hiç kimse sevmiyor, adam babasına göre Maradona, taktikler onun üstüne kurulacak, adam hocasıyla, idarecisiyle herkesle kavgalı olacak, en yakın arkadaşıyla tekme tokat birbirine girecek, defalarca kadro harici bırakılacak, iki senedir yukarıya tavsiye edilen isimlerin içinde olmayacak (Belki uslanır diye 7-8 kişi ile birlikte yazılarımın bir ikisinde ben kullandım) kadro harici bırakıldıktan sonra affedilmesi konusunda mücadele vereceğiz, bütün bunlara rağmen uslanmayıp Beşiktaş duruşuna, Beşiktaşlılık misyonuna ters davranışları içinde olacak, ‘yıldız’, ‘Maradona’, ‘Pele’ olsa ne yazar. Bizler içimize İlhan Mansız’ın kaprislerini bile sindirememişiz.Onun içindir ki sevgili Faik Gürses, sevgili Bilal Meşe; ‘kaçan balık’ balina da olsa, palamut da olsa, benim için hamsi (Çok severim) kılçıklı bile olsa batmaz. Sakın ola ki, menecarlerin oyununa gelmeyin, size de batmaz.Haa, öyle rakamlar yazmışsınız ki, yani gazetecilik kariyerinize yakıştıramadım. En azından bu konuda uçmasaydınız.
‘’Yarınlar mı!..‘’
Kısacası şunu anlatmak istiyorum; adı üzerinde hazırlık. Ancak Del Bosque takım ruhunu artık biliyor. Daha doğrusu takımı çok iyi tanıyor. Haftaya Konya kupa maçı. Lige çok az zaman var. Vitesse maçı ve dün son yarım saat gösterdi ki, Tayfur şu anda orta sahanın ilacı, aranan kanı. Üstelik fırsat da eline gelmiş. Huzurlu bir hazırlık dönemi geçiriyorsun. Bir defa onu oynat. Yanında oynatacağın alternatiflerini ara. Açıkca görünen bir şey daha var. O da Tümer. Takımın olmayacağı. Yakaladı ne güzel havayı. Tümer’in kafasını karıştırma. Sür sahaya huzur bulsun. Del Bosque, sen de bul huzuru. Takımda lider yok, oyun kurucu yok. Bu da Tümer de mevcut. Ligin ilk yarısında çok macera arandı. Maceraya lüzum yok, adama yer arama. Yerin adamını oynat. Bu hem seni kurtarır, hem Beşiktaş’ı. Asıl problem bu derece yan paslar defansı çıkartmıyor. Carew, İbrahim Akın, Ahmed Hassan, Veysel, kim olursa olsun top almak için mecburen geri geliyorlar. Ve tabi ki, orta alanda fuzuli bir kalabalık. Defans da çıkmıyor. Oyun mu, kör düğüşü mü belli değil. Çözüm var ama, çözümü yaratacak oyuncular yok. O da iki kenar. Yani kanatsız bu işler zor. Hele bu sene çok zor.
‘’Huzur Teras'ta!‘’
İşte bu güzergahta, yani Harem ile Üsküdar arasında Teras Restoran var. 3 katlı bir Kartal Yuvası gibi duruyor... İşletmecilerinden Mustafa Abdurrahmanoğlu Galatasaraylı, Ali Şimşek Fenerbahçeli, Ömer Abdurrahmanoğlu ve oğlu Bahadır ise hasta Beşiktaşlı!3 katlı bu mekanda oturduğunuzda hangi masayı seçerseniz seçin, bir tarafta Dolmabahçe Sarayı, Beşiktaş İnönü Stadı, tam önünüzde Kız Kulesi, arkasında Galata Köprüsü ve bütün ihtişamıyla Topkapı Sarayı ve diğer tarafta da Boğaz ve Adalar...Herkes huzurlu ve burada ortak bir nokta var; spor...Tek kusuru ise şu; ben sigara içmiyorum ve burada ‘nargileci’ çok.Spor yapan aileler buraya geldiği için, burada buldukları ortak bir şey elbette var. Fakat maalesef sporun diğer branşları değil, tümüyle futbola endeksli...Burada biz bu güzellikleri yaşarken, Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek ve takım arkadaşları da Teras Restoran’da deniz ve tarihin arasında çok huzurlu bir gün geçirdi. Aslında burada otururken iki konu kafama takıldı.Birincisi...Avrupa’nın, Asya’nın, daha doğrusu Osmanlı Devleti’nin o Dünya’ya hakim olduğu dönemde bu küçük Topkapı Sarayı’ndan yönetilmesi biraz garibime gitti.İkincisi...Sezona yeni başladı Beşiktaş... Hiç bir şey geçen sezonki gibi değil. Mesela Antalya - İstanbul arasında mekik dokunmadı... Kardan idman yapamama fırsatı da bulamadı.Yani her şey huzurlu gidiyor. 2004’teki kabuslar bitti.Ancak bütçedeki açık pek kapanacak gibi değil.Bu saatten sonra oyuncunun iyisini bulmak zor. Transfer yapmak için de transfer yapmamalı. Şimdilik iyi giden işe çomak sokmamalı, huzuru bozmamalı.Neyse, ben yine huzura dönmek istiyorum. Kavganın, gürültünün, şu anda futbol ailesi içinde yaşanan aşırı şiddetten, dedikodudan, insanları karalayıcı ortamdan çok uzakta bu restoran...İster Fenerbahçeli, ister Galatasaraylı, ister Trabzonsporlu...Mevlana’nın dediği gibi; “Ne olursan ol, yeterki gel...”Haaa, unutmadan söyleyeyim, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Hayırsız Adası’nın arkasındaki Yandıros’a büyük bir semazen heykeli dikiyor. Yani Teras’tan o da görünecek. Hadi gelin huzura, Teras’a...
‘’Bitmeyen intikam‘’
3 gün önce de Digitürk’teki Futbol Manşet programında MHK’nın, Hilmi Ok’un telkiniyle kurulduğu söyleniyor. Ben de diyorum ki; gece saat 2.5 ile 6.5 arasında yaşananlarda, Hilmin Ok’un bu olaylarla hiç ilişkisi yoktu, ayrıca “Hükümeti karşıma alamam” diyerek kaçacak delik aradı. Üstelik televizyondaki açıklamasında, “Ben ve arkadaşlarım havuzdaydık, hiç de bu işin sevdalısı değildik” diyor.Doğrudur, yapılan icraatlar ortada... MHK Başkanı ve diğer arkadaşların bu işe ne kadar hazır olduğu da... Aslında beni Beşiktaş yönünden en çok ilgilendiren; Ercan Taner’e, “Cem Papila’yı ikinci yarıda muhakkak bir Beşiktaş maçına vereceğiz” demesi. Zor verirsin hocam, çok zor verirsin! İlla da vermek istiyorsan, seyircisiz kupa maçına ver de, hak ettiği ... kokartını da orada takarsın. Zaten sağda solda konuşulan da bu.Üzüntüm, her takıma aynı uzaklıkta bulunulması gerekirken, Beşiktaş camiası ile bitmeyen bu düşmanlıkların sebebi... MHK’dan biri, 100 yıllık kulübü mahkemeye verir ve hala mahkeme devam ederken atamanın başında, diğeri de intikam peşinde... Madem bu kadar cesurdular, niye 2 senedir Serdar Tatlı’yı İstanbul’da Galatasaray maçına veremiyorlar? 36 yaşında 1. Lig’e yükselen, ancak hakem olarak adı bile geçmeyen Cem Papila, 39 yaşında Beşiktaş maçıyla şöhreti yakaladı ve FIFA’yı kaptı. Aynen Bülent Demirlek gibi, Metin Aydoğan gibi...Bırakın Beşiktaş ile uğraşmayı... Düşün Beşiktaş’ın yakasından... Kabadayılık gösterilerini biraz da Ali Sami Yen’de, Şükrü Saracoğlu’nda yapın. Hele Papila’yı 100. yılında verin Sami Yen’e, kaldığı yerden devam etsin! ‘Ayhan ile öpüşsün’. Ve en ilginci, madem bu kadar çok beğeniyordunuz, niye 6.9 not verdiniz o maçta. Beşiktaş son haftalarda başarılı. Kazanıyor ya, şimdi rahatsız olanlar, sözde adalet dağıtıcısı Sayın Boşat’ın başında bulunduğu kurul, Cem Papila’yı başarılı bulduğu için Beşiktaş maçına muhakkak vereceklerini söylüyor. Rahatsız oldular! Ama Beşiktaş’la cesaret ve şov yapma dönemi bitti.Galatasaray - Beşiktaş maçında yanlış penaltı verdi diye Ali Aydın düdüğünü asmak zorunda bırakıldı. Şimdi birileri kalkmış, yapılanlar yetmez gibi Papila, Beşiktaş maçı yönetecek diyor. Yok artık! Beşiktaşlı uyumuyor. Geçmişi de biliyor, olacakları da... Kulağımıza gelenlere göre, Beşiktaş - Konya kupa maçında bu uygulama yapılacak. Yazık ve ayıptır! Cem Papila’yı mahrum bırakmayın, Beşiktaş seyircisinden! Hep birlikte olalım, daha coşkulu, daha heyecanlı olur kokart töreni! Hayır MHK, veremezsin! Çünkü konuştuklarınla icraatların birbirini hiç tutmadı. Gücünüzün kime yettiğini gördük! Papila’yı İnönü’ye vermek, çok sıkar!Ve son sözüm de yukarıda belirttiğim gibi, Hilmi Ok’un bu komiteyi Sabri Çelik’in kurması yönünde yaptığı desteği açıklarken 2-3 kişinin ismini söylememesi kendini küçültmez, aksine yüceltirdi. Başta Adem Yılmaz olmak üzere, 2-3 kişinin ismini şimdi vermeyeceğim. Kendisi bunları çok iyi biliyor, açıp özür dilemesini bekliyorum onlardan. Onu en çok isteyen de, bugün bir faal hakemdi. Elinden tutup Mehmet Ali Yılmaz’a götürmüştü. Keser döner sap döner, yanlış açıklamalar Yemen’den döner. Aman hocam, o arkadaşlardan özür dile, yarın onlar yine sana çoook ama çok lazım. Onların omuzu hala yorulmadı!
‘’Arka bahçedeki güzellikler‘’
Şöyle arka bahçeye bir baktığımızda; basketbol, kürek, jimnastik, hentbol, atletizm, voleybol, güreş, boks, engelliler, masa tenisi, motor sporları ve briç branşlarında Beşiktaş ailesinin göğsü hep kabarık. Onlarla herkes gurur duyuyor. İşte bu branşların başında da, ‘asil mi olsun, yedek mi’ tartışmaları içine çekilen Bülent Deriş ile Süleyman Eren var. İkisini ve arkadaşlarını kutluyoruz. Benim ve yukarıda saydığım branşlardaki görevli arkadaşların gönlünde onlar zaten hep asil.Basketbolda Şenol Demirağ, Hasan Özyurt, Türkiye 1.’si kürek takımında Erkal Ertem, Tolga Doğancıoğlu, Taner Bilir, Mustafa Çilingir, Türkiye birinciliği ve ikinciliğine abone jimnastikte Tolga Sıtkı Özatak, Aytekin Güzel, Hikmet İnan, Fuzuli Mehmetoğlu, namağlup hentbol takımında Osman Yorulmaz, Osman Çobanoğlu, Burhan Özgüven, Süleyman Çevik, gençler Türkiye Şampiyonu, A takımda ikinci atletizmde Necdet Altan, Hasan Güre, Ercan Baltan, voleybolda Oğuz Şahin, Mehmet Aslan, Şart Eskicihan, Ali Baldo, Ali Esmer, Emre Göllü, gençlerde Türkiye Şampiyonu güreşte, at yarışlarından boş kaldığı zamanlarda Hasan Saydam, Ömer Köylüç, Türkiye birincisi boksta Mete Sadettinoğlu, Sualp Pamuk, Atilla Berker, Göksel Omaçan, gönüllerde taht kuran engelli basketbol takımında Aydın Kulaksız, Fuat Çimen... İşte size bu branşlardaki gizli kahramanlar...Onlar da aynı Bülent Deriş ve Süleyman Eren gibi hiç bir zaman koltuk derdinde olmayan, elleri de ceplerinden çıkmayan Beşiktaşlı Kongre Üyeleri. Tek bir hedefleri var; Beşiktaş’ın her branştaki başarısı... Onun içindir ki, Beşiktaş’ı sadece futbolla özdeşleştirmek yersiz.Gönül, bu branşlardaki arkadaşların birlik ve beraberlikle birbirlerine çok rahatça sırtını dönebilecekleri ortamlarda yeralmalarını istiyor. Tek hedefleri Beşiktaş’ın başarısı olan bu arkadaşların en son istediği de nedir biliyor musunuz? Lokomotif olan futbol takımının başındaki arkadaşların da aynı birlik beraberlik içinde olmaları.Beşiktaşlı duruşu, örf ve geleneği de bunu icab eder. Beklenen de bu...Doğrusunu isterseniz bizim istediğimiz de bu.İnşallah 2005 yılı Beşiktaş’ın arka bahçesindeki güzellikler gibi hoş olur.









































