Arama

Popüler aramalar

‘’Ümit Özat'ı anlamak‘’

Fenerbahçe kaptanı Ümit Özat yıllardır Türk futboluna hizmet veriyor. Lider özelliği olan, profesyonelliği dört dörtlük yaşayan, istikrarı örnek gösterilecek bir futbolcu. Eksikleri yok mudur? Her insanda olacağı gibi, onda da vardır mutlaka.Ümit Özat’ı neden yazı konusu yaptım biliyor musunuz? Çoğu zaman haketmediği eleştiriler aldığı için. Ümit’in backgrounduna bakmak gerek. Fenerbahçe’deki istikrarını gözardı etmemek lazım. Futbol bilgisi ve kültürü açısından da Ümit’i tanıyıp, ona göre değerlendirmek daha gerçekçi olur.Ümit genelde iyi bitirdiği 90 dakikalar sonunda pek gündeme gelmiyor. Formsuz maçında ise hemen eleştiriliyor. Malatyaspor önünde etkili oynadı. Başarısı Tuncay’la birlikte görev yapmasına bağlandı. Tuncay’ın yeraldığı maçlarda Ümit’in daha üretken olduğu yorumları yapıldı. O zaman Tuncay’ın bulunmadığı karşılaşmalarda Fenerbahçe sol kanadından atak yerse suç sadece Ümit’in mi olur? Appiah, Selçuk, Aurelio yardıma gelmezse Ümit ne yapsın? İyi oynarsa başkasından, kötü oynarsa Ümit’ten yaklaşımı bence sağlıklı değil.Bir bek, maç boyunca ne kadar hücuma çıkar? Ümit her fırsatta bunu deniyor. Acaba onun kadar atağa kalkan bek var mı? Malatya maçını Selçuk Yula ile izledim. Ümit çizgiye iniyor, orta yapıyor, ceza alanında Fenerbahçeli bir tek oyuncu yok. Bu 2-3 kez oldu. Selçuk Yula, Anelka ile orta alan oyuncularına 18’e girmedikleri için isyan etti.Yiğidi öldürsen de hakkını vereceksin. Ümit, iyi oynadığı maçlarda dahi, hata yaptığı pozisyonlarla yorumlarda yeralıyor. Bu biraz acımasız değil mi?Daum, Ümit’i 3 yıldır banko oynatıyor. Fatih Terim Milli Takım’da görev veriyor. PSV, onu istiyor. Ümit’in belirgin özellikleri olmasaydı, bu tablo ortaya çıkar mıydı?Ümit’i sevmeyebilirsiniz. Size itici gelebilir. Ama işini iyi yapıyorsa, duygusallığı bırakıp, hakkını vereceksin. Fenerbahçe’nin oyun ve skor olarak başarısız olduğu maçlar sonrası bir bütün içinde yorumlanması daha objektif olur. Futbolun 11 kişiyle oynandığını sanırım hatırlatmaya gerek yok.

26 Ekim 2005, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Değişiklikler kabul edilmeli‘’

Üyelik hakkını elde etmek için 2 yıl bekleme süresinin kaldırılması maddesine tepkiler az değil. Fenerbahçe Kulübü üyesi olmak hayaliyle 24 ayı iple çekenler, bu değişikliği istemiyor.Kurullara seçilecek kişilerde üyelikte 10 yılını doldurma şartı aranması da tartışılan maddelerden. Fenerbahçe’nin genç, dinamik beyinlerle takviye edilmesi düşüncesiyle çelişen bu bölüm de pek fazla tutulmadı.Üye eş ve çocuklarının giriş ücret payı yüzde 10’dan, yüzde 20’ye çıkartılıyor. 1 milyar liraya üye olanlar, yeni tüzüğe göre 2 milyar lira ödeyecek. Taslaktaki bu madde de üyelerde sıkıntı yaratan değişikliklerden.Üç konunun tartışmalı geçme olasılığı fazla. Bunlar benim izlenimlerim. Belki başka bölümler için de gündem oluşabilir. Ya da hiç tartışmasız tüzük, genel kuruldan geçebilir. Başkan Aziz Yıldırım ve ekibi yeni tüzüğün firesiz kabul edilmesini istiyor ve bunu üyelerden bekliyor. Son günlerde gergin bir hava esen Fenerbahçe’de, Tüzük Kongresi sakin mi geçecek, yoksa hafif de olsa fırtına kopacak mı? Bunu hep birlikte göreceğiz. Benim gönlüm, geniş katılımlı, tartışmaya açık, herkesin çekinmeden düşüncesini söyleyebileceği genel kuruldan yana. Dünya Kulübü rozetini takmak isteyen Fenerbahçe’de bu rüzgar esmeli. Düşüncem ise, yeni tüzük Genel Kurul’dan geçer. Bazı üyeler, belirli maddelere muhalif olabilir. Ancak hazırlanan tüzük taslağında Fenerbahçe’nin çıkarlarına ters düşecek bir durum yok. Üstelik eski tüzüğe oranla daha çağdaş bir çalışma. Belki herkes memnun olmayacak ama ilerleyen dönemlerde de iyileştirmeler yapılmaya uygun bir taslak.Bu arada, tüzüğün görüşülmesi için üye sayısının 10’da 1’inin (950 kişi) salonda bulunması şart. Taslağın kabul edilmesi için ise, Genel Kurul’a katılanların 3’te 2’sinin ‘evet’ oyları gerekiyor. Fenerbahçe’ye yakışan bir Tüzük Kongresi dileğiyle...

22 Ekim 2005, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’İlkeler üzerine...‘’

Gazeteci iyi yapılanı yazdığında olumlu tepkiler alıyorsa, eleştirdiği zaman da doğal olarak aynı yaklaşımı bekler. Övgü yüklü habere alkış tutup, yanlışların kaleme alınmasını ‘tu - kaka’ mantığıyla süzmek, ‘ikiyüzlülük’ olmaz mı?Maalesef bu manzarayı sürekli seyrediyoruz. Hep iyi yazacaksın, öveceksin, olumsuzluğu hasıraltı edeceksin. O zaman en büyük sensin. Bilerek yıkıcı, hakarete varan yazılarla kamuoyu oluşturan anlayışa kesinlikle karşıyım. Ama, noktasına, virgülüne kadar gerçeklerin yer aldığı haberler nedeniyle ambargo koyup, “Sizi patronlarınıza şikayet ederim” tehdidi savuran düşünce yapısına da sonsuza kadar karşıyım. Gazeteci - yönetici - teknik adam - futbolcu köprüsünün sağlam kurulması için, tarafların ilkeli ve dürüst davranması yeterlidir.Uluorta heryerde “Daum kalırsa ben yokum” diyeceksin, sonra da haberi yazanı mahkemeye vereceksin. Bu mu dürüst yönetici elbisesi?Federasyon başkanı olduğu dönemde Haluk Ulusoy için, ‘Deli İbrahim’ benzetmesi yapacaksın, olay mahkemeye taşındığında, “Ben söylemedim, gazeteci yazmış” diyeceksin. Bu mu büyük takım yöneticiliği?Beraber çalıştığın arkadaşın hakkında yalan yanlış senaryolar üretip başkanla arasını bozacaksın, sonra da hiçbir şey olmamış gibi ortalıkta dolaşacaksın. Bu mudur ilkeli yönetici fotoğrafı?Fenerbahçe sportif anlamda rakiplerinden önde gidiyor. Kulübün kalbi olan futbol takımı iyi yolda. Tesisleşme tüm hızıyla sürüyor. Ama, yönetici kostümü maalesef bazılarına bol geliyor.İlkeleri ne zaman ‘nalıncı keseri’ mantığıyla uygularsan, ortaya hoş olmayan görüntüler çıkar. Sonra da kendini kurtarmak için başkalarını karalama turları başlar. İlkelerinden taviz vermeyense, başı dik, onurlu bir şekilde yoluna devam eder.Ya diğerleri!!!

14 Ekim 2005, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI