Arama

Popüler aramalar

‘’Hiddink iyi çalışmış‘’

Maça Fenerbahçe iyi başladı. Rakibine oranla daha istekli, mücadeleci bir düşünce ile oynadı. Ancak Sarı-Lacivertliler’i iyi çözen Hiddink, sol kanadı Robert, sağ çizgiyi de Farfan ile kilitledi. Bu önlemler yüzünden Ümit-Serkan ikilisi kanat bindirmelerinde pek fazla etkili olamadı. Hiddink ayrıca Fenerbahçe’nin gol ayakları Anelka’yı Alex, Nobre’yi de Lamey ile markaja alıp, Fenerbahçe’nin elini ayağını bağladı. Alex, Appiah, Tuncay orta alanda, mücadele anlayışlarına organizasyonu katamayınca Fenerbahçe ilk yarıyı pozisyonsuz tamamladı. Rakibini öncelikle oynatmamayı hedefleyen PSV Eindhoven ise duran toptan bulduğu tek pozisyonda golle tanıştı. Dersini iyi çalışan Hiddink, ikinci yarıda da sistemi bozmadı. Kanatları kapattı, orta alanı kalabalık tuttu. PSV’li oyuncular Fenerbahçe’ye pozisyon vermemek için herşeyi yaptı. Buna karşın Daum, prangayı kırmak için etkili müdahalelerde bulunmadı. Sadece Anelka-Mehmet değişikliğiyle yetindi. Alman hocanın bu hamlesi Fenerbahçe’yi ateşlemedi. Ayrıca savunma ve orta alanda fazlaca yapılan pas hataları Sarı-Lacivertliler’in organize hücum teşebbüslerine darbe vurdu. Mutlak kazanması gereken Fenerbahçe, savunma hatasından kalesinde iki gol görürken belki de tarihinde ilk kez bir 90 dakikayı pozisyon bulamadan noktaladı. Fenerbahçe bu sezon da Avrupa defterini erken kapattı. Dersini iyi çalışan Hiddink, istediğini alırken, Daum’un eli yine boş kaldı.

07 Aralık 2005, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Senaryolar ve gerçek‘’

“Fenerbahçe, Milan maçında oynamadı, çünkü kafasında Galatasaray derbisi vardı. Hedef 3. şampiyonluk, Avrupa’yı düşünmüyor.” Senaryolar böyle sürüyor. Milan’a Fenerbahçe’nin yenilmesi taktiksel hata, oyuncu seçimindeki yanlışlar ve kadro yapısıyla oynamanın getirdiği bir sonuç. Bu tablo da Daum’un fırçasından çıkan bir manzara. Eğer Alman hoca, Milan karşısında Ali Sami Yen’deki gibi 4-4-2 düzeninde takımı oynatıp, futbolcu tercihlerinde doğru karar verseydi, iddia ediyorum, Fenerbahçe İtalyan devine kolay kolay kaybetmezdi. Nedense Daum, Avrupa sınavlarında hep macera arıyor.Milano’da takımı kontrol edemedi, Fenerbahçe son dakikalarda yediği gollerle maçı 3-1 kaybetti. Saracoğlu’nda ilk yarısı 1-0 biten Schalke maçının ikinci devresinde anlamsız bir şekilde savunma ağırlıklı oynattı, beraberliği güçlükle kurtardı. Milan rövanşında sistemde hata yaptı, Fenerbahçe farklı yenilgiden kurtulamadı. Ama aynı Daum, Beşiktaş ve Galatasaray’ı kendi saha ve seyircisi önünde yenmeyi başardı. Çünkü macera aramadı. Alışılmış sisteme dokunmadı, 11’lerde doğru tercihler yaptı.Evet, Fenerbahçe Yönetimi bu sezon Avrupa’da başarıyı öncelikli hedef koymadı. Planlar 2007’e göre yapıldı. Ama bu arada “Denk gelirse de fena olmaz” düşüncesi vardı. 3. şampiyonluk Avrupa’dan öndeydi. PSV galibiyetiyle start verilince, yönetim ve teknik kadro umutlandı. Şampiyonlar Ligi olmasa, UEFA garanti gözüyle bakıldı. Şemsiye ters dönünce, yabancı sınırlaması mazareti öne sürülerek, federasyon günah keçisi ilan edildi.Kendi liginde şampiyon olamazsan, Avrupa’da boy gösteremezsin. Bu yüzden şampiyonluk elbette çok önemli. Ancak yönetimin ve Daum’un görmezlikten geldiği bir gerçek var. Sarı - Lacivertli camia artık Avrupa’da başarı istiyor. Çünkü UEFA ve Süper Kupa sahibi ezeli rakip Galatasaray karşısında hala eziklik yaşıyor taraftar. Bu anlamda şampiyonluk Fenerbahçe’yi kesmez. Geçen yılki kutlamaları bir önceki sezonla karşılaştırırsanız, bunu rahatlıkla görebilirsiniz. Bu sezon Fenerbahçe’nin Avrupa şansı mucizelere kaldı. 2006’da da ufukta buruk bir şampiyonluk gözüküyor.

30 Kasım 2005, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Daum'un sistem kargaşası‘’

Sarı - Lacivertli ekip, sezon öncesi hazırlık döneminde 4-3-1-2 sistemi üzerinde yoğunlaştı. Daum, taktik çalışmalarında futbolculara bu anlayışı yerleştirmek için günlerce uğraştı. Alman hocanın zaman zaman takımı 4-4-1-1, ya da 4-4-2 düzeninde oynattığını da gördük. Antrenmanlarda yapılan pratiklerle oyuncular bu saha dizilişlerine yabancı değildi. Ancak, Fenerbahçe’nin bugüne kadar 3-5-2 veya 5-6 savunmalı, az sayıda orta saha alternatiflerini tercih ettiğini hiç yaşamadık. Böylesine hayati bir maçta sistem değişikliğine gitmek ‘harakiri’ yapmak gibi birşey. Nitekim öyle oldu. Hiç denenmemiş oyun anlayışını düşünmek ve maç içinde sık sık bölge değişiklikleri yapmak Daum’a ağır fatura getirdi. Futbolcuların çoğu nerede duracaklarını bilmiyordu. Bu yüzden alan ve adam markajı düşüncesi, halı saha maçı görüntüsündeydi. Olmak ya da olmamak noktasındaki bir sınava hazırlanan bir öğrenciye son günde farklı bilgiler yüklenirse, öğrenci de sınavda çuvallar. Fenerbahçe, Milan karşısında bu travmayı yaşadı. Yıldızlar topluluğu bir takıma böyle bir koz verirsen, acı son kaçınılmaz olur. Fenerbahçe, sistem kargaşasının bedelini ağır ödedi. Fatura, farklı yenilgi ve Şampiyonlar Ligi’ne veda olarak kesildi.Milan yenilgisiyle Fenerbahçe’nin UEFA şansı da mucizelere kaldı. PSV Eindhoven’i deplasmanda yeneceksin, başka şans yok. Bu da kolay değil. Çünkü Hollanda ekibinin de ikinci tur ümidi bir hayli fazla. Fenerbahçe’yi yendiği takdirde 10 puana ulaşacak ve 8’er puanlı Milan - Schalke maçının sonucunu bekleyecek. Futbol mucizeler oyunu. Fenerbahçe’ye de Hollanda’da mucize gerekiyor.Sarı - Lacivertliler pazar günü de Galatasaray ile zor bir maça daha çıkacak. Fenerbahçe, rakibinden 3 puan önde... Maçı kazanırsa, şampiyonluk yolunda önemli bir avantaj yakalayacak. Beraberlik de Fenerbahçe için iyi sonuç olur. Ancak, Milan’dan sonra alınacak Galatasaray yenilgisi, hem takımın, hem de camianın havasını bozar. Aurelio ve Luciano derbide oynayacak. Alex de yetişirse, Fenerbahçe kadroda sıkıntı yaşamaz. Daum yeni bir sistem kargaşası oluşturmazsa, Fenerbahçe Ali Sami Yen’de Milan yarasını sarıp dönebilir.Fenerbahçe-Galatasaray maçları dünyanın önemli derbileri arasında yeralıyor. Milan sınavında Sarı-Lacivertli yönetim, futbolcu ve taraftarlar centilmenlik örneği sergilediler. Aynı resmin Ali Sami Yen’e de asılmasını umuyor ve bekliyoruz.

25 Kasım 2005, Cuma 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Daum'un planı‘’

Sarı-Lacivertli ekip, Milan ve PSV maçlarından en az 4 puan çıkartmak zorunda. Teknik patron Daum'un bu anlamda iki planı var. Milan ve PSV'yi yenip turu garantiye almak. Diğeri ise 1 galibiyet, 1 beraberlik alıp, 8 puana ulaşmak. Alman hocanın hesapları tutarsa, Fenerbahçe yoluna devam edecek.Sarı-Lacivertliler şansını iyi kullanmalı. Daum, deplasmanda oynanan Milan maçındaki gibi takımı motive etmeli. Temel taşlara dokunmadan fizik güç ve yaş avantajını olumlu kullanmalı. Savunma planını kendi ceza alanı önünde kurma yanlışına düşmeyip rakibi önde karşılamalı. Cesur oynadığında, alan paylaşımıyla yardımlaşmayı iyi yapınca ve atakları kanatlara yığınca Fenerbahçe'nin neler yapabileceğini Milano'da gördük. Fenerbahçe, kadro yapısı olarak Milan'ın çok gerisinde değil. Alex, Anelka, Appiah gibi iyi yabancılar var. Ümit, Tuncay, Serkan, Önder, Volkan gibi yerli yıldızlara sahip. Luciano-Aurelio ikilisinin kart cezalısı olması bence Sarı-Lacivertli ekibi etkilemez. Kemal, Servet, Deniz ve Olcan'ın Brezilyalılar'ı aratacağını sanmıyorum. Taktik ve bireysel hatalar öne çıkmaz, biraz da şans Fenerbahçe'den yana olursa Daum'un hesapları o zaman tutar.Çarşamba günü Fenerbahçe taraftarına da büyük görev düşüyor. Milli maçta yaşanan olaylar yüzünden dünyanın gözü Şükrü Saracoğlu'nda olacak. Sarı-Lacivertli taraftarlar bu fırsatı iyi değerlendirip, 1 numara olduklarını göstermeli. Son düdüğe kadar takımlarını destekleyerek, galibiyet için onları motive etmeli.

21 Kasım 2005, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sevginin gücü‘’

Parreira’nın çalıştırdığı Fenerbahçe, Brezilya’nın Sao Paolo kentinde hazırlık kampı yaptı. Türkiye’de doğmuş, daha sonra Brezilya’ya yerleşmiş Süryani bir vatandaşımız takımın oteline geldi. Futbolcularla bol bol fotoğraf çektirip, imzalı formalar aldı. Gözlerinin içi sevinçten hem gülüyor hem de yaşla doluyordu.Sarı - Lacivertli ekiple son olarak Sivas’a uzandık. Uçakla Kayseri, oradan karayolu ile Sivas’a giderken, Şarkışla’da Gemerek’te kafilenin yolu kesildi. 100’lerce insan, soğuk, karanlık dinlemeden Fenerbahçe’ye sevgi gösterisinde bulundu. Sarı - Lacivertli renklere gönül verenler, futbolcuları görmek, onlara el sallamak için otobüsün etrafında kimbilir kaç tur attılar. Fenerbahçe kafilesi, otelin önünde de coşku ile karşılandı. Oyuncular, lobiye kendilerini güçlükle attılar. Fenerbahçe’nin ezeli rakiplerine oranla ayrı bir havası var. Bu, ülkemizde veya dünyanın herhangi bir yerinde de farklı değil. Sevgi, insanları birbirine kenetleyen, ülkelerarası barış ve dostluğun pekişmesinde ilk sırada yer alan bir etken. Yaşam kaynağı... Sevginin gücü, her kilidi açar. Böylesi sevgi yumağı ile çevrili olan Fenerbahçe’de, camianın içi de aynı mı acaba!..Fenerbahçe son yıllarda büyük hamleler yaptı. Tesisleşme, ürün satışı, ekonomik yapılanma gibi önemli cephelerde rakiplerine fark attı. Ama ne yazık ki, sevgi olgusunu camia genelinde oluşturamadı. Bu kambur Fenerbahçe’nin sırtından hiç kaybolmadı. Kısır döngüler, kişilerin birbirlerini çekememeleri, supjektif yargılar, eleştiri tahammülsüzlüğü, kopuklukları ve dargınlığı getirdi. Kulübe gerçek anlamda hizmet verecek insanlar, bu manzaraya uzaktan bakmayı tercih etti.Oysa sevgi bağları güçlendirilse, Fenerbahçe daha farklı ışık saçardı. Düşünsenize, birçok alanda rakiplerini geride bırakan Sarı - Lacivertli camiada her kesimde sevgi seli oluşursa, acaba neler yaşanırdı!Yönetim bu konuda sağlam adımlar atmalı... Sevginin gücüne inanmalı...Bu anlamda medyayı asla unutmamalı... O zaman başta futbol olmak üzere, her dalda başarı daha kolay gelir. Yoksa sevgisiz yaşam, her an meyve vermeyen ağaca dönüşebilir...

19 Kasım 2005, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Her maç böyle bitmez!‘’

Maça Sivasspor etkili başladı. Fransergio ve Cem Karaca’nın orta alandaki çok paslı oyunuyla Fenerbahçe’ye baskı kurdular. İstekli ev sahibi 7. dakikada öne geçmesini bildi. Gol sonrası Sivasspor’un daha hareketli olması bekleniyordu. Ancak Fenerbahçe orta alanda kalabalıklaşıp yerden ikiye birlerle kontrolü eline aldı. Alex ile Anelka’nın uyumlu oyunu sol çizgiden Ümit’in bindirmeleriyle bu kez Fenerbahçe üstünlük kurdu. Sarı-Lacivertliler Aurelio ile eşitliği, Alex’le de galibiyeti yakaladı. Tuncay ile Mehmet de takımın temposuna uyum sağlasaydı Fenerbahçe’nin ilk yarıdaki skor üstünlüğü farklı olabilirdi.Sivasspor ikinci yarıya ofansif başladı. Lorant önce Muhammed Ali daha sonra Balili’yi oyuna sürerek gol için tüm riskleri aldı. Sarı-Lacivertliler kapanınca Sivasspor defansın göbeğinde yakaladığı kademe hatası sonunda Anderson ile 2-2’yi buldu. Fenerbahçe skor avantajı yüzünden çekinmeyip topu geriye oynamasaydı, rakibine gol imkanı vermeyebilirdi. Lider bunu hep yapıyor. Sonra da maçı çevirmek için dokuz doğuruyor. Dün de gününde olmayan Tuncay takımını galibiyete taşıdı. Fenerbahçe’de tek farklı galibiyetler kabus oluyor. Daum galibiyet sonrası takımın anlamsız şekilde defansa çekilmesi ve geriye oynamasına mutlaka çözüm bulmalı. Yoksa her maç böyle bitmeyebilir.

07 Kasım 2005, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Umutlar azaldı‘’

Schalke’nin sahanın her bölgesinde yaptığı pres de Fenerbahçe’yi bozan ciddi etkenlerden biriydi. Fener, ilk yarıda doğru dürüst organize atak yapamazken çok pozisyon verdi. Ancak Schalke Volkan’ı sadece bir kez Kuranyi ile mağlup etti. Gol umutlarını Anelka’ya bağlayan Fenerbahçe devrenin bitimine doğru beraberlik şansını Tuncay’ın bencilliği yüzünden kaybetti. Tuncay dripling yerine Appiah’ı görse Fenerbahçe çok kötü oynadığı 45 dakikayı berabere bitirebilirdi. Bu arada Luciano skorun 2-0 olmasını gördüğü kırmızı kartla engelledi. 10 kişi kalan Fenerbahçe ikinci yarıya daha kontrollü başladı. Daum zorunlu olarak Ümit Özat’ı savunmanın göbeğine çekti. Schalke’nin o yıldıran baskısı da ilk yarıdaki gibi değildi. Ama Aurelio’nun ikinci sarıdan kırmızı görmesi Fenerbahçe’nin 35 dakika 9 kişi oynamasına neden oldu. Skor avantajına rağmen kaza golü yememek için Schalke teknik direktörü, Rafinha, Bordon ve Kristajic’i neredeyse çakılı oynattı. Buna rağmen Lincoln, Kuranyi, Sand ve ileri çıktığı zaman da Kristalic Fenerbahçe defansına zor anlar yaşattı. Selçuk, Serkan, Önder, Ümit cansiparane direndiler. Tuncay arkadaşlarına verdiği desteğin yanı sıra hücuma da çıkarak gol aradı. Sarı-Lacivertliler az adamla da olsa ilk yarıya oranla daha ciddi şekilde golü zorladılar. Ancak rakipten iki eksik oynamaları fazlaca pozisyon bulmalarını engelledi. Fenerbahçe’nin ikinci tur şansı Schalke deplasmanında sekteye uğrarken, umutlar Milan ve PSV karşısında alınacak puanlara kaldı.

02 Kasım 2005, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Daum, Yozgatlı'yı kazandı‘’

Yoğun trafikte yıpranan bazı oyuncularına nefes aldırdı. Ayrıca Kemal, Servet, Rüştü gibi uzun süredir forma şansı bulamayan isimleri de 90 dakika görme fırsatı buldu.Türkiye Kupası mücadelelerinin bu sezon puan hesabına dönmesi sanki futbol oyununun keyfini biraz kaçırdı gibi. İki Sarı-Lacivertli ekip ilk 45 dakikada birbirlerini zorlamadı. Bu yüzden pozisyonu yok denecek kadar az ve heyecansız bir ilk yarı yaşandı. Bu yarıda sadece Mehmet Yozgatlı’nın füzesi kaldı akıllarda.Fenerbahçe 4-4-1-1 kurgusunu ikinci yarıda da bozmadı. Zaman zaman kanatlardan oynamayı düşününce tribünlere de hareket geldi. Yenik durumda olan Ankaragücü ise tempoyu artırmak için orta alanı kalabalıklaştırıp Fenerbahçe’yi hataya zorladı. Bu düşünce, ev sahibi takıma eşitliği getirse de beraberlik sevinci uzun sürmedi. Fenerbahçe, Mehmet Yozgatlı ile bir kez daha öne geçti. 2-1’den sonra Fenerbahçe daha kontrollü oynayıp, ani çıkışlarla Anelka, Tuncay ve Alex’in ayaklarından gol aradı. Ankaragücü’nün bu dakikalarda defans güvenliğini bir kenara bırakıp çok adamla yüklenmesi Fenerbahçe’nin ekmeğine yağ sürdü. Konuk Sarı-Lacivertliler ard arda yakaladıkları kontra fırsatlarla Ankaragücü’ne zor anlar yaşattılar. Fenerbahçe’nin üçüncü golü de böyle bir pozisyonun sonucunda geldi. Skor avantajının verdiği rahatlıkla Fenerbahçe ayağa paslarla oyunun temposunu düşürürken gol aramayı da ihmal etmedi. Özellikle Tuncay ile fırsatları değerlendiremezken farklı bir galibiyetten oldu.Hafta sonu Gaziantep daha sonra da Şampiyonlar Ligi’nde deplasmanda Schalke ile zorlu maçlar oynayacak olan Fenerbahçe, Ankaragücü galibiyetiyle moral kazandı. Sarı-Lacivertli ekipte Mehmet Yozgatlı iki gol atarak kupa maçında da Fenerbahçe’nin galip gelmesinde başrolü oynadı. Daum bu oyuncuya son maçlarda ilk 11’de görev vermekle doğru bir tercih yaparken, moralsiz Mehmet Yozgatlı’yı yeniden kazandı.

27 Ekim 2005, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI