Arama

Popüler aramalar

‘’Final kolay geldi‘’

Fenerbahçe’nin sezon sonu yaklaştıkça hızı da artıyor. Sarı - Lacivertliler süratli oynuyor, savunmadan çabuk ve isabetli toplarla çıkıyor. Appiah - Aurelio ikilisi orta sahanın her bölgesinde savaştı. İbrahim Ege’nin kelepçe taktığı Alex markajdan kurtulduğunda ancak Fenerbahçe’yi ateşliyor. Sarı - Lacivertliler kontrollü, disiplinli, istekli oldukları ilk 45 dakikada pozisyon zenginliği açısından yetersiz kaldı. Kazanılan iki golde korner sonrasında basit savunma hatalarından geldi. Kısacası duran top üstünlüğü diyebiliriz. İlk yarıda çizgileri az kullanan Fenerbahçe, ikinci devre özellikle Ümit - Tuncay - Alex organizyonu ile soldan rakibini çok zorladı. Serkan’ın oyuna girmesinden sonra sağ çizgi de hareketlendi. Sahanın genelde hakimi olan Sarı - Lacivertliler savunmada fazla açık vermedi. Bunun sonucu Denizlispor fazla pozisyon bulamadı. Fenerbahçe maça istediği gibi yön verdi. Ani çıkışlarla pozisyon aradı. Ancak gol bölgelerindeki isabetsiz paslar farkın açılmasını engelledi. Fenerbahçe 0 - 4’lük net galibiyetle kupada finali garantiledi. Farklı skora rağmen İbrahim Ege’nin son dakikaya kadar Alex’e gölge markajı yapması karşılaşmanın en enteresan tarafıydı.

07 Nisan 2006, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Alex Mehmet!‘’

Yozgatlı dört kez sahneye çıktı, Fenerbahçe ilk yarıda üç gol atarken ikinci yarıda yine bu oyuncunun yaptığı asistle dördüncü golü buldu. Daum’un gelecek sezon için sıcak bakmadığı Mehmet, yönetimin ve teknik kadronun belki ilk kez rahat rahat bir 90 dakika izlemesini sağlayan isim oldu. Ama ikinci golde Ümit’i de unutmamak lazım. Sol çizgide yoktan varettiği pozisyon sonrası top sağ tarafa taşındı ve Fenerbahçe ikinci golü buldu.Moralsiz Diyarbakırspor’un direnci de yoktu, futbol oynama isteği de... İlyas, kaptan Cumhur ve biraz da Maznov zaman zaman zorladılar. Pozisyon da buldular ancak Rüştü’yü geçemediler.3-0’lık skor avantajını düşünerek Daum’dan ikinci yarıda değişiklik bekledik. Hiç değilse kart sınırında bulunanları çıkartır dedik. Ancak Alman hoca yine bildiğini okudu, ilk 11’i bozmadı. Aurelio’yu, Appiah’ı Ümit’i dinlendirmeyi aklının ucundan bile geçirmedi. İyi ki sakatık olmadı, kart sınırında bulunanlar kazaya uğramadı. Aksi durumda, Antep deplasmanı öncesi fatura ağır olurdu.İkinci yarıda Fenerbahçe nedense oyunu kendi sahasında kabul etti. Bunu fırsat bilen Diyarbakırspor ofansı daha fazla düşündü. Ne yazık ki, pozisyon üretmede zayıf kaldılar. Fenerbahçe ise ayağa paslarla tempoyu düşürerek oyunu istediği gibi yönlendirdi. Sarı-Lacivertliler bu sezon en rahat 90 dakikalarını oynadılar. Maç bir antrenman havasında geçti diyebiliriz. Diyarbakırspor’un hiç direnç göstermediği karşılaşma zorlu Antep deplasmanı öncesinde Fenerbahçe açısından iyi bir moral oldu.

31 Mart 2006, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Enteresan maç‘’

Daum’un Fenerbahçesi nedense yine kontrollü başladı. Savunma, duran topların dışında ileri çıkmadı. Kısa ayağa paslarla rakibi adeta uyuttular. İbrahim Yavuz’un kendi kalesine attığı gol sonrası konuk Sarı-Lacivertliler oyunun hakimi oldular. Çünkü, Ankaragücü savunma ağırlıklı ve rakibe mahkum bir sistemde oynadı. Hiç direnç görmeyen Fenerbahçe, istediği gibi top yaptı. Özellikle soldan Ümit’in ortalarıyla pozisyonlar buldu. Nobre, Alex, Tuncay ve Önder, yüzde 100 fırsatları kullanamadı. Devrenin sonlarına doğru ofsayt gibi gözüken bir pozisyonda, Ankaragücü beraberliği yakaladı. Futbol çok enteresan. Fenerbahçe’nin farklı kapatması gereken ilk yarı 1-1 sona erdi.Soyunma odasına moral golüyle giden Ankaragücü, ikinci yarıya daha istekli başladı. Buna karşılık Fenerbahçe gereksiz telaşa girdi. Appiah, Alex, Aurelio fazlaca top ezince, orta saha üstünlüğü bir süre ev sahibinde kaldı. Yine bir duran toptan gelen Fenerbahçe’nin galibiyet sayısı, bu kez lideri hareketlendirdi.Gol sonrası Daum, Mehmet-Serkan, Nobre-Semih değişikliğiyle iyi bir hamle yaptı. Serkan orta alana, Semih ise hücuma hareket getirdi. Özellikle Fenerbahçe’nin üçüncü golünde Semih’in payı çok fazlaydı.İlginç bir 90 dakika izledik. Hakem Cem Deda’nın garip kararları, kaçan inanılmaz fırsatlar, gereksiz tribün ve saha içi gerginliği, bol sarı kartları ve şık golleriyle enteresan bir maç oldu.

19 Mart 2006, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kronik çizikler‘’

Başkan Aziz Yıldırım’ın zaman zaman basını hedef alan konuşmaları da olmasaydı, hava daha da güzelleşirdi. Yine de genel anlamda değerlendirirsek, Sarı-Lacivertli camianın hanesine bir artı daha koyabiliriz.Aziz Yıldırımlı yeni dönemde, Fenerbahçe belirlenen hedefleri yakalamak için önemli hamleler yapacaktır. Kurumsallaşma ve profesyonel kadrolaşma bence ilk adım olmalı. Ayrıca futbol takımının zirve yapması için ihtiyaca yönelik kaliteli transferler düşünülmeli. Bir de Daum antipatisi hızla büyüyor. Yeni yönetim, bu sorun için de şimdiden çareler aramalı.Olağan kongre sonrası Yönetim Kurulu listesinde bazı isimlerin silinmesi gündeme oturdu. Bu, her kongrede yaşanan bir durum. Paravanın arkasına girene kimse zorla iş yaptıramaz. Gönül ister ki, çizme eylemi olmasın. Ama irade her zaman bağımsızdır, kimse ipotek koyamaz. İsimleri silinen bazı yöneticiler, aldığım duyumlara göre, hemen suçlu aramaya başlamış. Hatta bazı senaryolar bile üretmişler. Mahmut Uslu, Murat Özaydınlı, İlhan Ekşioğlu aday oldukları son kongrelerde hep tepki aldılar. Yani “kronik çizikler” sınıfına girdiler. Suçu başkalarına yıkacaklarına, şapkalarını önlerine koyup, iyi düşünsünler. Acaba üyeler onları neden çiziyor? Üyelerin onlarla kişisel sorunları olduğunu hiç sanmıyorum. Genel sekreter Vedat Olcay’ın durumu farklı. Kadıköy Grubu’nun her kongrede koyduğu tepkiye hedef oluyor. Şekip Mosturoğlu yeni bir isim. 78 delegenin Mosturoğlu’nu çizmesi, bana ilginç geldi. Tabii ki, en şaşırtıcı olanı Başkan Aziz Yıldırım’a çıkan tepki oyları. Sanırım Yıldırım ilk kez böyle bir durumla karşılaşıyor. Sonuç olarak demokratik ortamda yapılan seçimlerde iradeye saygı duymak, hakaret içermeyen tepkilere tahammüllü olmak gerekir. Duygusal davranıp, kişileri hedef göstermek, gerçek dışı söylemler üretmek onurlu bir davranış olmaz.

07 Mart 2006, Salı 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Alex, Sergen'e baksa‘’

Sergen, takımını iyi idare etti, zaman zaman pres bile yaptı. Arkadaşlarıyla birlikte kontratak anlayışını iyi uyguladılar. Fenerbahçe’nin dikine değil de, yan pas ve geriye oynaması da Siyah-Beyazlılar’ın ekmeğine yağ sürdü. Alex istekli olsa, iki mutlak pozisyonu ezmese, Fenerbahçe vasat oynadığı 45 dakikayı önde tamamlayabilirdi.Daum ikinci yarıda Ümit ile Serkan’ın yerini değiştirdi. Bunu neden yaptı, pek anlayamadım... Oysa Anelka’yı sağ çizgi hapishanesinden kurtarsa, Fenerbahçe daha etkili olacaktı. İki takımın da oyun anlayışları değişmedi ikinci kırkbeşte... Fenerbahçe’nin artısı, duran top üstünlüğüydü... Zaten Alex de, o zaman çıkıyordu sahneye. Sarı-Lacivertli ekip golü de duran toptan buldu. Sonra Sergen, biri ofsayt kokan öyle iki gol attı ki, Fenerbahçe savunması bu pozisyonlarda acemiler mangası gibiydi. Nobre skoru eşitledikten sonra, yorgunluk iki takımın da kabusu oldu. Top kayıpları, pas hataları, tribünlere saç baş yoldurttu. Appiah ve Aurelio’nun oyundan düşmesine rağmen Daum nedense değişikliği aklına bile getirmedi. Moralsiz, kadro olarak tecrübesiz Beşiktaş, kazanma isteğinden uzak Fenerbahçe’den, Şükrü Saracoğlu’nda istediğini aldı. Lidere Ankara- spor’dan sonra, ikinci çelmeyi takan takım oldu.Fenerbahçe iki yıl şampiyon oldu ama taraftarlarını hiç mutlu edemedi... Çünkü, Sarı-Lacivertliler tribünlerde ya da ekran başında hep diken üstünde izlediler maçları. Beşiktaş karşısında da Fenerbahçe, uyuşuklar ekibini andırıyordu. Sarı - Lacivertliler’in bu görüntüsü zaman zaman tribünlerden tepki alırken, maç sonrasında tribünlerin genel söylemi ‘Bu sezon da bize ızdırap yolları gözüküyor’ şeklindeydi.

27 Şubat 2006, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Daum, tribünler ve futbolcular‘’

Fenerbahçe, Gençlerbirliği’ni 3-0 yendi ama vasat bir 90 dakika geçirdi. Sarıyer ile yapılan hazırlık maçını 4-2 kaybettiler. Futbol grafikleri daha da düşüktü. Kayseri Erciyes kupa mücadelesinde karşılaşma boyunca tek pozisyon üretemediler. Aslında sinyal gelmişti. Tıkanan damarları açmak gerekirdi. Ne yazık ki, bu denenmedi. Ve Rize önünde Fenerbahçe kalp spazmı geçirdi. Samsun’a bu şartlarda gitmek intihar olur. Fenerbahçe mutlaka operasyon görmeli. Oyun kurgusu, kadro yapısı ve psikolojik motivasyon damarlarının mutlaka açılması gerekiyor. Yoksa kalp krizi kaçınılmaz olur.Daum’un Fenerbahçe’de 3. yılı. Ama hala iskelet kadroyu kuramadı. İhtiyaç duyulan transferleri yapmayıp, takım içinde yamalarla günü kurtarmayı tercih etti. Evet, Türkiye’de 2 yıl şampiyon oldu. Peki Avrupa’da Fenerbahçe ne yaptı? Alman hocanın dediği gibi kadro tecrübesiz değil. Genci yaşlısı, onlarca kez ulusal takımlarında forma giymiş. “Kadro zengin değil” dese, o zaman belki su götürür.Rize maçında Ümit önlibero başladı. Sağbek, solbek, stoper, orta saha... Daum, kaptanı canı nerede isterse oynatıyor. Kale ve forvet kaldı, bir gün onlarda olur inşallah! Ümit zaman zaman hatalar yapsa da, orta alanda iyi oynadı. Alman hoca, ikinci yarıda kötü gününde olan ve tepki alan Deniz’i çıkartıp, Ümit’i solbeke çekti. Fenerbahçe, bu bölgede en az 8-10 bindirme yapıp, Ümit’in ortalarıyla pozisyon buldu. O zaman, başla Ümit’le, sorun yaşama. Daum, Nobre’yi de sağ çizgiye yakın oynatıyor. Anelka bu nedenle 3-4 savunmacının arasında sıkışıp kalıyor. İkinci 45’te Mehmet sağ çizgiye, Nobre, Anelka’nın yanına geçti. Fenerbahçe daha baskılı oynadı. Daum maça bu düşünceyle başlasa kıyamet mi kopardı? Galatasaray’da gençler şans buluyor ve başarılı oluyor. Alman hoca da bunu yapmalı. Olcan’ın, Kerim’in, Gürhan’ın, Can’ın şans bulanlardan eksiği yok, fazlaları var. Yeter ki Daum cesaretli olsun. Anti-Daumcular’ın sayısı her geçen gün artıyor. “Daum istifa” sesleri yükselmeden, Alman hoca, takım içindeki taşlarla oynamak yerine gerçekleri görüp, doğruları yaparsa, sorunlar biter. Bir de Daum’un her maç sonrası futbolcuları suçlaması kronikleşti. Acaba biraz da suçu kendinde arasa olmaz mı?Fenerbahçe tribünleri de ikinci yarıyla birlikte değişti. Artık maçlara ilgi göstermiyorlar. Saracoğlu dolmuyor. Sabırsız ve herşeye tepki koyar bir kimliğe büründüler. Ancak tepkilerinde demokratik değiller. Mesela, Alex, Anelka, Aurelio, Luciano hata yaptı mı, pek sesleri çıkmıyor. Ümit, Rüştü, oynadıkları zaman Selçuk, Kemal top kaybedince yoğun uğultu yükseliyor. Bir de küfür başladı. Üzüm üzüme baka baka kararır. Telsim, Maraton, Migros, Fenerium derken, tüm tribünlere bulaşabilir bu hastalık. Bugün Haluk Ulusoy’a, Rizesporlu futbolculara, maçın hakemine, yarın bir başkasına... Bunun arkası gelmez. Fenerbahçe tribünleri örnek kimliğine geri dönmeli. Bir kere küfrü tamamen yoketmeliler. En önemlisi kendi futbolcusuna sabır gösterip destek vermeleri gerekir. Çünkü, taraftara şampiyonluk coşkusunu yaşatacak olan bu futbolcular.

06 Şubat 2006, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ciddiye alan kazandı‘’

Karşılaşmayı ciddiye alan Daum, salı günü Kayseri’deki kupa mücadelesini düşünerek takımı tam kadro sahaya sürdü. Aurelio, biraz Ümit ve Serkan mücadeleyi düşünen oyunculardı. Diğerleri sanki halı sahada gibiydiler. 3-2 yenik tamamlanan ilk yarıda Fenerbahçe, göbekten öyle 2 gol yedi ki, amatör maçlarda bile bu hataları göremezsiniz.Teknik direktör Daum, ikinci devreye 11 değişiklikle başladı. İlk dakikalarda gençlerin üstünlüğü vardı. Ama daha sonra Sarıyer tekrar ağırlığını koydu. Bir ara Fenerbahçe’de herkes kendine oynamaya başladı. Top kayıpları, pas hataları, pozisyon yanlışlıkları sık sık görülen tabloydu. Kısacası Fenerbahçe, Erciyes sınavı öncesi Daum’u, maçı izleyen Aziz Yıldırım ve arkadaşlarıyla, az sayıda taraftarı çok sinirlendirdi. Elbette resmi maçların havası farklı olur. Ama antrenman maçı da olsa, bu kadar da boşverilmez ki.Sarıyer iyi savunma yaptı. Çok adamla kapandı. Hücuma da çok adamla çıktı. Orta sahayı kontrolde hata yapmadı. Fenerbahçe, rakibin artılarına karşılık veremeyince, yenilgi kaçınılmaz oldu.Şampiyon adayı kaybetti, ciddiye alan kazandı.

29 Ocak 2006, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Küskünler mi bulunuyor?‘’

Kulübün 13 binin üzerinde üyesi bulunuyor. Bugün itibariyle 2 bin 500 kişiye yaklaşan ödeme hareketi var. Geçmişte tutarlar, miktar olarak cep yakmadığından toplu ödemeler yapılırdı. Hele çok adaylı kongrelerde adeta aidat yatırma ekipleri kurulurdu. Sürekli telefon mesajlarıyla uyarılara rağmen, 2 bin 500’e yaklaşan sayı, Fenerbahçe için oldukça az. Acaba aidatlar 50 YTL oldu da, üyeler ödeme zorluğu mu çekiyor. Yoksa 1-2 milyarı bulan toplu yatırma miktarları, 50-10 milyara çıktığı için mi sayı düşük? Aziz Yıldırım’ın tek aday olması da bir etken sayılabilir. Akla şu da geliyor; Acaba çoğunlukta olan sessiz küskünler mi var?Fenerbahçe’de sportif anlamda işler iyi gidiyor. Tabii, Avrupa’daki başarısızlığı bir kenara bırakırsak. Tesisleşmede sona gelindi gibi. Kurumsallaşma ağır da olsa ilerliyor. Fenerium, ezeli rakipleri kıskandırıyor. Tüm bu artılara rağmen camiada hiç de küçümsenmeyecek sayıda mutsuzlar olduğu bir gerçek. Eğer aidat ilgisizliğinin sebebi buysa, yönetimin düşünmesi gerekir. Camiadaki mutsuz havayı dağıtmak, temizlemek onların işi.Fenerbahçe gibi büyük camialarda bazı gelenekler yerleşmiştir. Mesela, kulübün bünyesinde çalışan üyelerin yıllık aidatları yönetimler tarafından karşılanırdı. Ancak bu dönemde gelenek rafa kaldırıldı. Fenerbahçe çalışanı, 50 YTL’yi ödemekle elbette aç kalmaz ama maddi açıdan en iyi durumda olmakla övünen Fenerbahçe de ekonomik çöküntüye girmez herhalde.Bazı kuruluşların gelirleri sınırlı olduğundan yıllık aidat çok önemli. Ama Fenerbahçe penceresinden bakarsak, bunu söylemek doğru olmaz. Üyeler, aidat yatırıp, sorumluluklarını yerine getirmelidir. Yönetimler de gelenekleri unutmamalı. Acaba “çok adaylı bir kongrede manzara nasıl olur” diyerek tüm üyelerin aidat konusunda hassas olmasını temenni ediyoruz.

28 Ocak 2006, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI