Arama

Popüler aramalar

‘’Korkudan dönünce‘’

İki takım da korku tünelinde gibiydi... Tomas, Alex’i kilitleyince, Brezilyalı markajdan yüzünü kaleye dönemedi. Alex kendini kurtarabilse, belki takımını taşıyacaktı. Josico ve Selçuk orta yuvarlağın etrafından ayrılma riskine girmedi. Vurdum duymaz Kazım, ortaları sürekli rakip oyunculara kesti.
Denizlispor ise Fenerbahçe’nin hata yapması için pusuda bekledi. Caner, Selahattin ve Lietava az da olsa ileri çıkmayı denedi. Diğer Yeşil-Siyahlı oyuncular, adam ve alan markajından taviz vermeyince futbol, prangayı yedi. Her iki takım oyuncularının beyinlerine korku sinyalleri verilmişti sanki... İlk yarının son dakikasında Fatih’in direği sıyıran kafa dokunuşu, tribünlerdeki uyku modunu, sıkıntılı bekleyişi anlık da olsa heyecana çevirdi.
Korku tünelinden ilk çıkan Aragones, Emre ve Deivid’i oyuna aldı. Emre maça ısınmadan şık bir gol atınca Fenerbahçe rahatladı. Milli futbolcunun Josico’ya oranla topu iyi kullanması, dikine oynaması Sarı-Lacivertliler’in bozuk makyajını toparladı. Geriye düşen Denizlispor, Fenerbahçe’nin aksine uzun toplarla gol arayışlarına girdi. Ancak Sarı-Lacivertli savunma, ev sahibinin bu planını her seferinde bozdu. Maçın en ilginç enstantanesi; 80. dakikada yaşandı. Deivid’in yaklaşık 35 metreden çerçeveye nişanladığı top, üst direğin içine çarpıp gol çizgisini geçti ve dışarı çıktı. Bizim oturduğumuz yerden öyle gözüktü. Ama iki nolu yardımcı Erhan Sönmez, top hizasından fazlaca geride kalınca, gol işaretini veremedi. Aytekin Durmaz da, yardımcısına uymak zorunda kaldı. “İyiki maç berabere değildi” dedik!

06 Aralık 2008, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Olmazsa olmaz‘’

Fenerbahçe, ezeli rakipleri Galatasaray ve Beşiktaş’ı Saracoğlu’nda yenmeyi başardı. Camiayı üzen bir sezon geçiren futbol takımının iki şampiyon adayını devirmesi, kazanılan 6 puan ve zirveye yaklaşma açısından bakıldığında başarılı bir sonuç olduğu muhakkak. Ancak biraz buruk kazanım olarak Kadıköy’e düştüğünün altını çizmek gerekir.

Ne burukluğu, diyenlere şunu hatırlatmakta yarar var. Bu tatminsizlik bizlerin yarattığı bir duruş değil. Fenerbahçe taraftarının, camianın hatta bazı yöneticilerin koyduğu nokta. Galatasaray ve Beşiktaş’ı yenmek elbette çok güzel ama Devler Ligi’nde geçen yıl çeyrek final yapan Fenerbahçe bu sene maalesef yok. UEFA bile mucize gibi. Fenerbahçe, Aragones döneminde kazandığı maçlar sonrasında bile eleştiriliyor. Sarı-Lacivertli ekibin geçen sezonun gerisinde kaldığı apaçık ortada. İşte Fenerbahçeliler’in burukluk nedeni bu.

Çoğunluk takımın sergilediği futbolun kalitesinden mutlu değil. Galibiyetlerden sonra taraftar endişeli, geleceğe umutla bakamıyor. Ara transfere az bir zaman kaldı. Yönetim, teknik direktör Aragones’le konuşup ihtiyaç duyulan yerlere mutlaka takviye bulmak zorunda. Emre her maç sakatlık riski taşıyor. Josico yetersiz, Maldonado ise gidici gibi. Aragones Deniz’i unuttu. Defansif ön libero olarak sadece Selçuk ayakta. Allah korusun Selçuk sorun yaşarsa orta sahanın hali ne olur bilinmez.

Semih ciddi bir operasyon geçirdi. Santrfor Guiza’nın şu anda alternatifi yok gibi. Fenerbahçe yönetiminin hücum hattına da bir takviye bulması, olmazsa olmaz gibi gözüküyor. İlk yarının bitimine doğru Sarı-Lacivertliler ikisi deplasmanda üç 90 dakika oynayacak. Bu maçlardan 9 puan çıktığı takdirde şampiyonluk iddiası büyüyecek. İkinci yarıda derbilerin hepsi rakip sahalarda. Düşme hattındaki takımlar da maçlara daha fazla asılacak. Bu bağlamda Sarı-Lacivertli yönetimin kadroya takviye yapması kaçınılmaz gözüküyor. Tabii ekonomik krizi düşünüp hesaplı davranmak ve de iyisini getirmek şartıyla.

03 Aralık 2008, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Güzel olan 3 puan‘’

Maçın kırılma anı 26. dakikaydı. Beşiktaş uç adamları, rahat pozisyonda gol vuruşu yapabilse, Fenerbahçe geriye düşecekti. Siyah-Beyazlılar’ın kullanamadığı fırsat sonrası, kaleci Volkan’dan gelen topu Gökhan ile Zapotocny acemice sektirince, Güiza nihayet golle tanıştı. Aslında o ana kadar maça ağırlığını koyan taraf Beşiktaş’tı. Sivok, Delgado, Cisse orta sahayı akıllı kapatıp; sürekli kanatları kullandılar. Özellikle Ekrem, Gökhan-Kazım hattını fazlasıyla hırpaladı. Ofansif oyuncu sayısı rakibine oranla daha fazla olan Fenerbahçe, atak düşüncesinden çok alan savunması yapmayı tercih etti. Cisse kırmızı kart görüp oyun dışı kalmasa, Sarı-Lacivertli ekibin hücum oynamak aklına gelmeyecekti.
Selçuk’un şık kafa golü, Güiza’nın şeytanın bacağını kırması daha sonra kaçırdığı inanılmaz gol... İlk yarıda Fenerbahçe’den akılda kalan dakikalardı.
Rakibin eksik kalmasını Fenerbahçe’nin iyi değerlendirip, farkı açacağı beklentisi tutmadı. Sarı-Lacivertliler, kontrollü oynayıp skoru korumayı tercih ettiler. Aragones’in Alex-Josico değişikliği, futbolcularla aynı görüşte olduğunun göstergesiydi. Takımın eksik kalmasına aldırmayan Mustafa Denizli ise Holosko ve Bobo’yu saha sürerek her türlü riski aldı. Fenerbahçe 2-1 kazanarak Süper Lig için önemli bir adım attı, ancak oynadığı futbol gelecek için tribünleri tatmin etmedi.

30 Kasım 2008, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hatalardan Porto çıktı‘’

Fenerbahçe rakibini ilk çeyrekte üç kez hataya zorladı. Önce Alex, sonra Uğur, ardından da Gökhan son vuruşlarda çerçeveyi göremedi. Volkan, Edu, Yasin karmasından çıkan ilk hatada ise Lisandro affetmedi. Hayati bir maçta rakibin zaaflarından yararlanamazsan kazanmak hayal olur.
Gökhan’ın bindirmeleriyle Fener iyi başladı gibi gözüktü ama geriye düştükten sonra sanki maç bitti. Konsantrasyon diye bir şey kalmadı. Josico ve Emre pas hatalarına savunma yanlışlarını da eklediler. Alex ile Deivid fazla sorumluluk almadı. Sarı-Lacivertliler’in Porto ceza alanına gitmekte işkence çektiği bu dakikalarda, Lisandro ikinci cezayı kesti.
Hata yapmak için adeta Fenerbahçeli oyuncular yarışıyordu. Sarı-Lacivert formalılar kayıpları oynarken Porto; Lisandro, Rodriguez, Meireles, Hulk gibi silahlarıyla çok adamlı hücum çıkışları yapıp farkı açmaya çalıştı.
İkinci bölümün hemen başında Guiza öyle bir gol kaçırdıki herkese saç yoldurdu. Hangisini atacak diyenleri haklı çıkardı. Aragones’in Emre-Kazım değişikliği Fenerbahçe’nin sağ bölgesine hareket getirdi. Kazım bindirmeleriyle pozisyon yaratmak için çok çabaladı. Ancak arkadaşları gol bölgelerinde çoğalamayınca genelde 6 kişinin arasında kalan Guiza’ya orta kesti. İspanyol futbolcu kalabalık savunma arasında hiçbir şey yapamadı.
Fener, Porto yenilgisiyle UEFA’ya kalma şansını mucizelere bıraktı. Sarı-Lacivertliler Dinamo Kiev’i deplasmanda yenme başarısını gösterirse UEFA’da teselli bulacak.

26 Kasım 2008, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Altın 1 puan‘’

Enteresan bir maç izledik. Ankaragücü taraftarları bir yandan takımlarını ateşlerken, diğer taraftan yönetimin istifasını istedi. Ankara’nın Sarı-Lacivertliler’i bu görüntüye alışmış olacak ki, genelde futbol oynamayı düşündüler. Fenerbahçe, ilk 20 dakikada futbol adına iyi işler yapmaya çalışan, golü arzulayan bir taktik anlayışındaydı. Selçuk, Emre, Alex, Deivid gibi teknik kapasiteleri yüksek futbolcular, seri ayağa paslarla çıkarak rakibe baskı koydular ama, savunmanın gol çizgisinden çıkardığı Deivid’in kafa vuruşunun dışında tehlike yaratamadılar.
Ankaragücü, ilk bölümün son 20’sinde dirildi. Jaba, Murat, Mehmet Yılmaz, Gökhan başlangıçlı ataklarla, özellikle sol çizgiden Fenerbahçe’yi yıprattılar. Gökhan, iki kez iyi kademe yaparak Fenerbahçe’nin geriye düşmesini engelledi. Emre, Alex ve Deivid’in durmasının yanı sıra, Ankaragücü’nün takım olarak öne çıkması, Fenerbahçe’nin temposunu bozan etkenlerdi.
Alex, Emre, Deivid gibi oyuncuların olacak, ama pozisyon bulamayacaksın. İnanılır gibi değil. Emre ve Güiza’nın ayağına 2. bölümde kaç kez top geldi sayamadım. Çünkü hiç ortalıkla gözükmediler. Aragones’in tercihleri de garipti. Selçuk’u çıkarıp, Kazım’ı alması; sonra hücumcu Deivid’in yerine Maldonado’yu sahaya sürmesinin nedenini bulamadım. Son maçlarda mücadele yönüyle öne çıkan Fenerbahçe, Ankara’da rakibine teslim oldu. Gökhan’ın dışında, ne yaptığını bilen yoktu.
Ankaragücü, 70 dakika top koştu. Jaba, Elyasa, Murat, Gökhan, İlkem, çıkana kadar Mehmet formalarını ıslatırken; Fenerbahçeli meslektaşları onları seyretti. Ankaragücü bana göre, galibiyeti kaçıran taraftı. Aragones ve öğrencileri hiç üzülmesinler. Bu futbola 1 puan altın değerinde.

23 Kasım 2008, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Carlos nihayet‘’

Hakemler gördüğünü çalmayabilir ancak bizlerin gördüğümüzü yazmama lüksü olamaz. Edu’nun, daha maçın başında tehlike yokken Murat’ı 18’in içinde indirmesinin karşılığı penaltıydı. Yunus Yıldırım beyaz noktayı gösterseydi ve Ankaraspor golü bulsaydı; maç daha farklı sonuçlara giderdi, şeklinde bir düşüncem kesinlikle yok. Ama Yunus Yıldırım’ın hatasını Fenerbahçe’nin rakipleri hafta boyunca sakız gibi çiğneyecek.
Sarı-Lacivertliler, Arsenal ve Galatasaray maçlarında hatasız takım savunması yaptı. Mücadele kaliteleri üst düzeydeydi. Fenerbahçe’nin bu yükselişine, medyada övgüler yağdı. Ama Ankaraspor karşısında Carlos’un attığı çalışılmış gol ve ikinci goldeki vuruşu dışında, Kanarya pek keyif vermedi. Topla daha fazla yoğrulan taraf konuk takımdı. Fark ikiye çıktıktan sonra Fenerbahçe’nin pas trafiği hareketlendi. Belli ki tribünler, organizasyonları bayağı özlemiş. Paslaşmaları, elleri kızarıncaya kadar alkışladılar.
Futbol sonuç oyunu. Ankaraspor top kullanma üstünlüğünü, gol bölgelerine taşıyamadı. Selçuk, Lugano, Gökhan, Edu, Carlos ve Josico iyi kapanarak topun tehlike bölgesine geçmesine fırsat vermedi. Fenerbahçe, ligin en formda takımlarından Ankaraspor’u yenerek seriye devam dedi. Ben tespitimde yine ısrarlıyım. Alex’in oynamadığı 90 dakikalarda Fenerbahçe, hücum geliştirmekte büyük sıkıntı yaşıyor.

16 Kasım 2008, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Alex de Souza‘’

Fenerbahçe’nin Arsenal ve Galatasaray maçlarında mücadele yönüyle öne çıkması, ezeli rakibini 4-1 gibi bir skorla yenmesi Alex’i yine tartışmaya açtı. Brezilyalı’nın yer almadığı kadro orta sahada dirençli, koşan, basan, rakibe boş alan bırakmayan bir görüntü sergiledi. Ancak Sarı-Lacivertli ekibin son iki 90 dakikasında mücadele, istek, rakibi yıldırma gibi gelişimini Alex’in yokluğuna bağlamak biraz haksızlık gibi durdu.
Nedenine gelince... Daha önceki haftalarda Gökhan, Uğur, Kazım, Carlos vasatın altında kaldı. Josico ve Maldonado hiç risk almadan oynadı. Selçuk yalnız kalınca dikine futbolu fazla düşünmedi, yani Fenerbahçe’nin takım savunması hiç yoktu. Sarı-Lacivertli ekibin Arsenal maçına kadar hiçbir rakibe direnenemesi tamamen bu etkenlere bağlıdır, Alex’e değil!
Gökhan, Uğur, Deivid, Kazım, Arsenal ve Galatasaray karşısında çok diri, istekli ve güçlüydü. Uğur, Deivid, Gökhan ve hatta Semih defansif orta saha çiftine, rakip hücumdayken sıkça destek verdi. Selçuk ile Maldonado göbekte adeta savaştılar. Fenerbahçeli futbolcular takım savunmasına hep birlikte katkıda bulundu. İşte bu yüzdendir ki, Londra ve Saracoğlu’nda Fenerbahçe adına başarı geldi, Alex oynamadığı için değil.
Takım savunmasını eksiksiz yapan Fenerbahçe’de Alex oynasa, Sarı-Lacivertliler’in hücum yanı da ortaya çıkar, pozisyon üretme sıkıntısı biter. Alex’siz Fenerbahçe’nin daha iyi olduğu yorumları Brezilyalı’ya haksızlık olur. Alex yoksa Fenerbahçe’nin estetik yönü siliniyor, gol organizasyonları yapılamıyor. Sarı-Lacivertliler rakip kaleye gitmekte eziyet çekiyor. Arsenal ve Galatasaray maçlarında Fenerbahçe’nin pozisyon istatistiklerine bakarsak Alex’in değeri daha iyi anlaşılır.

12 Kasım 2008, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Mücadele farkı‘’

Kaleciler hariç sahadaki 20 futbolcu, iyi niyeti, centilmenliği evde unutmuştu. İlk yarı Fenerbahçe 2, Galatasaray 1 gol buldu, ama pozisyon üretemeden. Sanki ofsayt başlangıçlı bir durumda Sarı-Lacivert formalılar hakeme takılıp uyudu. Lincoln de rahat bir gol buldu. Sonra Galatasaray savunması korner topunda tutukluk yaptı. Selçuk, ince ayarlı vuruşla skora denge getirdi.
Her iki büyükte de ilk bölümde öne çıkan yok gibiydi. İtiraz eden, gerginlik yaratmak isteyen ise çoktu. Fenerbahçe’nin en büyük şansı; Emre gibi savunmacısı, Sanctis gibi kalecisi olmamasıydı. Ayrıca mücadele isteği de rakibinden fazlaca öndeydi.
İkinci yarının başlarında Roberto Carlos’un 35 metreden vuruşunu, Sanctis Lugano’ya ikram edince Uruguaylı, antrenmandaki rahatlıkla golünü attı. Farkın ikiye çıkması Sarı-Lacivertliler’in mücadele üstünlüğünü ikiye katladı. İyi savunma yapıp, kontra çıkışlarla Galatasaray’a tuzak kurdular. Arda, Baros, Lincoln, Nonda, Ümit, Kewell gibi ilahlar, inatçı Fenerbaçe karşısında kaybolup gittiler. Hatta pozisyona bile giremediler.
Başta Selçuk olmak üzere, Josico, Gökhan, Edu ve Lugano ikinci bölümdeki müthiş oyunlarıyla Fenerbahçe’nin farklı kazanmasında rol oynadılar. Deivid attığı mükemmel golle, artık hazır olduğunun mesajını da verdi.

10 Kasım 2008, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI