Arama

Popüler aramalar

‘’Hiç merak etmeyin...‘’

Dananın kuyruğu... Allah iki göz vermiş. Biz Arena’da bir gözümüzle maçı izliyoruz, bir gözümüz Trabzon’da....
Tüm sezon futbol adına en olumlu, enlerin fazla olduğu takımın adı Galatasaray. ‘Süper Final olmasaydı’ ağlaklığına girmeyeceğim ama gerçek bu. İki maçta da futbol beklemek yersiz olur, resmen sinir harbi. Kulüp sorumlularının geride kalan hafta söyledikleri, sloganları yeter artar bile, demek istediğimizi tanımlamamız için.
Biz geçelim görevli olduğumuz maça. Gerçi Trabzon’dan gelen haberler heyecana ket vursa da bekleyiş devam. Fatih Hoca aynı iskeleti sürmüş Baros-Necati değişikliği haricinde. Bence doğru karar. Hızlı başlayan ev sahibi, golü bulan da... Beşiktaş defansının ailecek hatasını değerlendiren Melo’dan kolay bir imza. İkinci imza Almedia’dan ama Galatasaray adına. Ardından Burak’tan gol haberi ilk 45’in sona ermesi.
İkinci yarı havadan sudan kaçan goller ama hikaye. Elmander’inki en ciddisi. Tabii ki skor gereği bastıran konuk takım kontralarla işi garantilemeye çalışan Floryalılar. Baskının sonucu Holosko. Sonrasında Ujfalusi iade-i ziyaret. Bu kadar rakibini kendi yarı alanında ağırlarsan, sonuçlarına katlanırsın. Final son haftaya kaldı. Beraberliğin hiç önemi yok Fenerbahçe yendiğine göre.
Hiç merak etmeyin mutlu son Galatasaray’a yakın adalet varsa, ki var...

07 Mayıs 2012, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Utanın...‘’

Beyoğlu’ndaki yürüyüş anlamlı, umarım adrese gider ama sanmam. Sonumuz ne olacak, onu Allah bilir diyelim. Puan kaybına asla tahammülü olmayan Galatasaray ile onur mücadelesine çıkan Trabzonspor’un 4 gün sonra tekrar buluşması. Tat yok pozisyon da, Demirören’in açıklamaları futbolcularının kramponlarına pranga vurmuş adeta. Taraftar da aynı, çaldılar heyecanımızı, bitirdiler futbolumuzu gidenler ve hâlâ o koltuğun başındakiler...

Sıfır bir ilk yarı zaman zaman saman alevi denilebilecek tek tük enstantaneler o da karaborsa koskoca bir kırkbeş dakikada. Sonlara doğru riskler maksimumda. Melo’nun çıkarılması merkezde Selçuk’un teklenmesi ilerde Elmander, Necati ve Baros üçlemesi. Bu arada ender de olsa konuk takımdan da can yakıcı pozisyonlar, Muslera’da eriyen toplar. Karadeniz ekibinden müthiş direniş maç öncesi, komplo teorileriyle şu meşhur avukat utansın utanmaları varsa. Son 15 dakika doldur boşalt hababam. Necati’nin kaçırdığı akıllara zarar... Bitti olmadı. Son vuruşlar bahçeye ve kaçınılmaz son. Tabi bu kadar dağınıklık da hiç görünmemişti aylardır Arena’da. Şimdi ne olacak? İnisiyatif karşı tarafta. Bu mevsimde üstelik bu karışık ortamda tüm avantajlar senin elindeyken bu duruma düşeceksin. Yazık! Herkes canıyla uğraşırken sen keyifteydin ve olayı son maça bıraktın. Orada ne mi olur? Bilemem. Her zaman olduğu gibi ‘müneccimle bir akrabalığımız yok ki’ diyelim, size onu Floryalılar diyecek. Aslında bizimkisi de abesle iştigal. Son olarak Şenol Güneş’in dediği gibi “futbol konuşmamıza gerek kalmadı artık” utanın...

03 Mayıs 2012, Perşembe 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Bana bir anlatın‘’

Ortalık sinir harbi kan gövdeyi götürüyor. Medya kendi rengince yorum yapıyor, çelişkili manşetler. Tetikçiler alabildiğine. Ailecek vurun sıkıntılıya yakışmıyor. İçimiz rahat bir tek gazeteniz Fanatik hep insan oldu, insanca yaklaştı, empati kurduk, mağdur olan kişilerin yerine koyarak kendimizi. Ne Aziz Yıldırım düşmanı olduk, ne yardakçısı. Düşman olmaktansa yardakçı olmayı tercih ederim neyse. Bu da nereden çıktı demeyin maç akşamı hayırdır inşallah diyerek, anlatacağım bir gün neler dönüyor açıklayacağım maçsız bir sayfada bütün bu kirliliği...
Avni Aker’de hoş manzaralar tünelin ucundaki ışık görünmese de. Konuk takımdan müthiş başlangıç. Ailecek tam not. Taraftarın son idmanda verdiği moral adrese gitmiş. Selçuk ve arkadaşları geçen maçın sendromunu atmış, inanılmaz bir konsantreyle maça başlandı. Önce yine Selçuk’tan duran topa hayat vermesi, sonra asisti, mektubu okuyan Necati, sonra bir Necati daha. Adeta biz ölmedik isyanı. Öyle ya geçen hafta twitter ya da internet geyiklerinde haksız yere dalga konusu olanlar dün gece bir anlamda şov yaparak kimse umutlanmasın hadi oradan dediler adeta.
İkinci 45 de aynı. Rahatlamış bir lider, adeta antrenman maçı. Olcan’dan sonra Colman’ın şık oyunu ve klasik imzası Galatasaray maçlarında, cevap Ebue’den, heyecana ket vuran. Sonrası komik enstantaneler, kaçan goller. Araya sıkışan bir de penaltı. Antalya kampına girmiş genç arkadaşlar futbolcu misali karar verecekler pazartesi günü, biz figüranlara düşen, bunları izleyip yorumlamaya çalışmak safça. Neye oynanır bu Süper Final anlayacağız. Hadi hep beraber düşünelim niye oynanıyor bu maçlar, niye bu zulüm. Bana bir anlatın yahu...

29 Nisan 2012, Pazar 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Pişkin...‘’

Ya futbol, basket ya da voleybol sabah maç, her an stres her an kalp spazmı. Arena’da yer yok iğne atsan misali ilk kez. Dananın kuyruğu normal. Play-Off saçmalığını eleştirmek Floryalılar’ı küçük düşürür. O yüzden tıp, Aydınlar ve bu sabukluğu devam ettiren Demirören’in ayıbı diyelim. Utansan maça da gelmezsin ama pişkinlik suç değil ki pişkin adam yapacak bir şey yok, bu beyefendi ayrıca hepinizin bildiği üzere emir eri yapacak bir şey yok...

İlk yarı saldıran ev sahibi ama sanal. Dostlar alışverişi ataklar iş olsun torba olsun. Tek atak Alex’in enfes servisi top ağlarda. Atanı yazmama gerek var mı Alex’in mektubu demem yeterli sadece. Ondan sonra yine kurtarma operasyonu sürüsüne bereket atak, boş içi de dışı da bomboş ataklar, Volkan’ı yıldız yapan. İkinci 45 yine aynı senaryo sürekli baskı Karşı Yaka’ların bu kadar aciz kaldığını hiç görmemiştim. Aydın ve Baros’un girişi geç kalan. Olmuyor dendiğinde Selçuk devrede. Goller kaçıyor herkes dövünüyor.

Sonrası tufan tek pozisyon Stoch. Sen tek kale oyna, sayısız gol pozisyonu harca, sonra dövün. O aciz kalan 3 puanın sahibi iyi mi. Gözünüz aydın Play-Off mu, süper final mi devam ediyor, yenildi Galatasaray, iyi bayramlar size! Bak Fenerbahçe yenilmedi, üstelik yendi, sen devam et bu kirli futboluna, yaşasın yayıncı kuruluş.

23 Nisan 2012, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Kursaklarda kaldı...‘’

Tam bir komedi! Yağmur yağdı, böyle oldu, maç pazartesine kaydı, bu devirde abuk, anlaşılmaz. Ligimiz farklı mı? Önce play-off dediler, sonra sosyetik yapıp Süper Final koydular adını, şahtı şahbaz oldu misali. Millet ‘Fener medyası var’ der, külliyen yalan. İki gün önce Fenerbahçe’yi Trabzonspor karşılaşmasında haklı olarak övdüğüm için çalıştığım televizyon tarafından pasaportum verildi elime. Anlayın halimizi, ama gururluyum Fenerbahçe’yi övdüğüm için. TV işimi kaybeden ilk şerefli yorumcu olarak tarihe geçtim.
Neyse içimi döktüm, biz geçelim derbiye... Konuk takım da değişiklik yok, aynı isimler üstelik Melo ve Riera birlikte affınıza sığınarak! Oyuna iyi başlayan Beşiktaş, ama sadece 10 dakika sonrası maçı dengeleyen konuk takım, daha doğru bir tabirle futbol oynamak isteyen Floryalılar. Başta Elmander-Necati olmak üzere ailecek baskı. Öyle bir pres ki Melo’nun attığı ofsayt karışımı golde bile hakemi yanıltan bir baskı. Sonrası gariptir, bugüne kadar Galatasaray’la bir türlü yıldızı barışmayan Hüseyin Göçek’in ev sahibi taraftarından nasibini alması...
İkinci 45’te Beşiktaş’ın baskısı, Muslera’nın neonlarda baş göstermesi, liderin merkezdeki meşhur altısını Necati’nin çıkıp Aydın’ın girmesiyle yedilemesi. Sigorta olarak doğru Terim’in tercihi. Yapacak bir şey yok, Beşiktaş tüm riskleri alırken sen oyuna gelmeyeceksin. İşte herkes tarafından eleştirilen Aydın imzasını atıyor ve final. Fatih Terim farkı, kimse farkında değil. Yok efendim Galatasaray yenilirse Süper Final’e heyecan gelirmiş, ‘ahmaklıkla’ eş değer. Avuçlar yalansın, o keyifi size bu takım ve Fatih Terim hiçbir zaman yaşatmayacak. 10 aydır uğraşsanız bile...

17 Nisan 2012, Salı 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’10 numaralı forma...‘’

10 numara her takım için önemlidir ama Galatasaray için daha önemlidir. Çünkü o formayı Taçsız Kral Metin Oktay giymiş, başarısından öte, yarınlara örnek olmasıyla adını tarihe kazımıştır. Şimdi de huzurlarınızda takım arkadaşının gözünü şişiren Melo. Fatih Hoca’yı tanıyan bir insan olarak susma hakkımı kullanıyorum hiçbir şey demeyeceğim. Ama şunu sıkıştırmazsam araya çatlarım, lütfen 10 numaralı forma uzun zaman kimseye verilmesin, hatta müzeye kaldırılsın. Galatasaray kimseye benzemez ilkeleri ve terbiyesiyle yaşar...
Normal sezonu lider bitirmiş Galatasaray’la, küme düşmüş Manisa’nın ilginç bir randevusu. Stadın tamamına yakını sarı kırmızı renklere boyanmış, normal. Şampiyonluğun jeneriği mi desek. Yok demeyelim dere paça hesabı yaparak. Hafif bir sıkıntı, stres konuk takımda. Şişirilen toplar, bolca karambol ve sürüsüne bereket top kayıpları. Yukarıda saydığım arkadaşın yokluğunda Selçuk’un tek başına kalışı, Emre Çolak ve Engin’den yeteri kadar yardım alamayışı, merkezin yeterince çalışamaması. Buna rağmen Selçuk’un maça asılışı. Sabri malumunuz. Elmader daha hazır değil belli. Yiğit’in haklı kızarışı, anlamıyorum ne bu sertlik gider ayak...
İkinci 45, Aydın’ın antresi ve penaltı. İmza Selçuk’tan. Bu moralle rakibinin ceza alanına kamp kuran Floryalılar. Sonra bir imza daha, aynı adres gecenin en iyi ismi Selçuk’tan. Bir Muslera kalmıştı imza atmayan. Tam diyorduk bir penaltı daha olsa Muslera atsa, tarihe geçilse diye. Evet Muslera attı üstelik yemedi, iki yönden adını Galatasaray’ın literatürüne yazdırdı. Baros perdeyi kapattı. Oyun hoş değil ama goller iyi, taraftar muhteşem. Şampiyonluk yolunda bu iki ögeye ihtiyaç var gerisi boş...

09 Nisan 2012, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Adını siz koyun...‘’

Vallahi salt maç yazacağım diye niyetleniyorum, bilgisayarım klavyeleriyle haşır neşir olmaya. İmkansız. Hafta boyunca Necati ve yapılan bazı diğer transferlerin etik dışı oluşunun sloganları abukça... Emenike’yle pişti yapılıp servis edilmesi Karşı-Yakalılar tarafından! Ya kardeşim Mersin-Fenerbahçe maçı öncesi Nobre’ye transfer teklifini Adnan Öztürk mü yaptı, Semih bonusunu üstüne koyarak! Neden kimse söylemiyor nutkunuz mu tutuldu. Herkes birbirinin oyuncusunu isteyebilir bu çağda bırakalım bu işleri...
Bir de çuvaldız. Sezon öncesi ‘Etikçi arkadaşlara’ diye bir yazı yazıp Florya’ya ramak kalmış Birsel Vardarlı’yı alırsan en az Eurolig’de Ros Casares’le final oynarsın demiştim Ali Dürüst’e, Almanya’daki kampta da yüzüne söylemiştim, almadılar etik adına, ne oldu bugün kendi salonunda 5.’lik maçına çıkıyorsun. Arşivde var bakabilirsiniz (2.8.2011). İlkeyle yaşamaya devam! Aferin!
Maça geçelim taraftar doldurmuş Arena’yı. Önce Necati, evinde siftah ama ne siftah, jenerikvari. Sonra bal yapmayan Baros’un yerine giren Sabri’den imza, çok sevindim özellikle çocuğu için sevinçleri görülmeye değerdi. Ne varsa eski tüfeklerde mi var diyelim ne... Futbol eh, ama alınan puan olumlu Galatasaray adına. Öyle ya, tüm hafta önce Necati sonra da Culio’yu bahane ederek bu maçta gerilim yaratmak için elinizden geleni yaptınız ne oldu, ellerim bomboş! Taraftar 4 büyükler arasında dolduruşa gelmeyip ceza yemeyen tek büyük olarak yine sınıfı geçti. Ne diyeyim adını siz koyun...

01 Nisan 2012, Pazar 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Cüneyt Bey...‘’

Hafta içi kupa hovardalığından sonra Floryalılar’ın rakibi Trabzonspor. Gerek maçın önemi, gerek baharın ilk sinyalleri stadın içini de, dışını da bayram yerine dönüştürmüştü. Yüzler gülüyor, moraller tavan. Nasıl olmaz ki... Play-Off’a 3 kala zirveyi garantilemişsin, üstelik hiç derbi kaybetmeden. Neyse dün dündür biz bakalım önümüze...
Elmander dışında eksik yok. Bu önemli ama yerine soyunan golcü anlamında ülkenin en iyi yabancı patentli kramponlarından Baros. Biz futbolculardan söz edelim diyoruz ama başrolde Cüneyt Çakır. Önce Giray’ın Baros’u engellemesini ve buna bağlı yüzde 100 gol şansını görmezden gel, hemen ardından uyduruk bir faul ver. Ne oldu? Top ağlarda... Aferin sana, ülkenin en iyi hakemiymiş, külahıma anlatın! Olacağı buydu, bekliyorduk. İşte yeni federasyonumuz ve saz arkadaşları...
İkinci 45 top yekun saldıran ev sahibi, bilinç ve kontrollü de olmasa oyunun hakimi. Sabri, Yiğit ve Mehmet Batdal antreleri. Melo’nun daha da öne sürülmesi. Tüm risklerin alınışı. Baskı, kamp kurma... Ne derseniz deyin sonucunda gelen penaltı (nasıl verdi hayret). Son anda Mehmet’in boş kaleye atamaması, inanılmaz. Birer puan paylaşıldı, kalan puanı da Cüneyt Bey’e verelim ayıp olmasın...

26 Mart 2012, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI