Arama

Popüler aramalar

‘’Siz de inanın!‘’

5 maçta tıkın yok, hiç gereksiz ortaya atılan Alex geyiği, Fatih Terim’in kime bağlı olduğu saçmalığı, Ünal Aysal’ın yurt dışından verdiği ültimaton ve bütün bunların arasına sıkışmış Galatasaray Kayserispor akşamı. Anlaşılır gibi değil, farkındaysanız alayı iç sıkıntı.
Böyle bir takım kur, sonra böyle ipe sapa gelmez son derece basit işlerle uğraş. Sermaye artırımından falan hiç söz etmiyorum, o tam bomba İngiliz Kemal’lerin uzattığı. Oh be içimi döktüm, izninizle geçelim maça.

‘Her şerde bir hayır var’ diyelim ne kadar şerse. Adını yazmayacağım (biraz gayret eder yazarız, şerefle) şu nam-ı diğer Turist Ömer olmayınca ve yerine bu formayı çoktandır hak eden Yekta’nın varlığı neleri değiştiriyor hepimiz gördük. Aynı şekilde defansta Semih’in dinlendirilmesi gerekir diye dilimizde tüy kalmamıştı. İşte size gerçek Chris. Farklı skora rağmen bazı verilen pozisyonlarda Kayserispor forvetlerine dur diyen, bir de gol atan yine aynı krampon. Şimdi ‘neden bu arkadaşlar daha önce yoktu’ demeyi hak etmedik mi Hocam.

Umut, Cris ve Kuzeyin oğlu Burak’ın imzalarından sonra maç ilk yarıda bitti, gerisi aman aman bir tatsızlık çıkmasın misali. Gerisi mi. Kaçan goller, bitse de gitsek dakikaları. Bunda haddinden fazla efor sarfeden ve oldukça başarılı olup sınıfı geçen Yekta’nın yorulması da etkendi. Gayet normal, ilk kez, ilk 11. Aferin Yekta hep böyle. Diğerlerine gelirsek, salı akşamının ve çamur banyosunun semeresi geçen her an ortaya biraz daha çıktı. Buna rağmen Galatasaray’da kötü olan oyuncu yoktu. Amrabat’ın aksaması da ne yalan söyleyim fazla batmadı. Nihayet iç hatlarda kötü gidişata nokta, sırada Edirne ötesi var, ben inanıyorum, siz de inanın.

28 Ekim 2012, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Yağmurun elleri...‘’

Aman Muslera olmasın da kim olursa olsun diyorlar haklı olarak. Evet artık bu kötü gidişe son vermek gerekiyor, ailecek ortak nokta bu. Fatih Hoca dünyanın sonu değil diyor ters manyel mi bilmem yalnız çeyrek puan kaybı bile bu seneye elvada demek olur Türkçe mealen Edirne ötesinde, masala gerek yok. Şansızlık top oynamak isteyen takım adına, nasıl bir yağmur durmamacasına İstanbul’da gök delinmiş adeta her yer sırılsıklam...
Öyle bir ilk 45 ki rakipten çok yağmurla mücadele. Üstüne bir de gol afiyetle. Semih ve Danny arasına atılan top yine ağlarda, klasik Muslera’nın bakışları arasında. Cluj’un kızarmasıyla on kişi kalışı, avantajın kralı. Verilen uyduruk bir penaltı ikramı geri çeviren Melo. Uyduruk falan filan neden Selçuk atmaz bu hayati vuruşu ya da Elmander nereden çıktı bu Melo. Bin kunduz. Hamit o ana kadar en iyi krampon sakatlanmamışsa neden oyundan alınır tövbe ya...
İkinci yarı elimizden ne geliyosa ardımıza bırakmadık. Bunda uzun toplarla adrese teslim planı çok önemliydi büyük ölçüde başarıldı. Dönüm noktası Sabri’nin girişi Amrabat’ın sol kulvara çekilişiydi. Çok çalıştı Faslı krampon ve sonunda muradına erdi. Kuzeyin oğlu Burak’ın imzası da aynı yerden geldi. 5 sene sonra Hasan Şaş’ın golünden sonra bu elit ligde golle tanışmış olduk. Sonraki dakikalar umut doluydu olmadı. Şapka çıkarılır çabaya, bu kadar emege yine yazık oldu. Bugün belki de her yer günlük güneşlik olacak yapacak bir şey yok terslik başınıza gelirse kurtulamazsınız, ne yazık ki, yıllar önce Werder Bremen maçını hatırlayanlar bana hak vereceklerdir. Tek tesellim bundan sonra ki maçta Melo yok. Başka da sözüm yok anlayan anlamıştır özellikle de
siz Fatih Hocam...

24 Ekim 2012, Çarşamba 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Yazık...‘’

Eyvallah, Ay-Yıldızlı forma için can kurban ama niye hep aynı adrese hucüm, yükselene bu pervasız paçadan çekiş. Selçuk’la başladı harekat... Arkadan Hamit, son kurbanlar yine Selçuk ve Burak. Biraz tanırım, bu çocukların hiçbiri kansızlıkla haşır neşir olmamışlardır, böyle biline. Ayıp diyelim geçelim ‘Ayıp bir şey yapmadık ki’ diyenlere... Döndük yine yurdumuza her kabahatin kamufle edileceği, her türlü başarısızlığın anında unutturulacağı bir dünya kalitesi ligimize (!) ben dahil tüm enayiler adına...

İlk yarının son saniyeleri Galatasaraylı oyucular, top çeviriyor kendi aralarında kimsenin karşı kaleye gitmeye niyeti yok üstelik mağlupsun Gençlerbirliği önünde anlayın hali. İlk ve tek isabetli şut 38. dakikada Amrabat’la. Top oynama oranı yüzde 62 konuk takımda. Yemişim bu oranı demek geliyor içimden sizlere bunu yazarken, diyorumda. Sürekli topu enlemesine hababam, diklemesine düşünen yok. Selçuk olmayınca Emre’ye bu görev verilmiş çakma gibi, gibisi de fazla. Arkasındaki Melo’ya artık lafım yok size bırakıyorum. Bir tek Elmander...

İkinci 45 biraz kıpırdanma bile yetiyor. Soyunma odasındaki fırça tam isabet. Burak’ın yerine Umut giriyor imzada geçikmiyor. Arkadan akşamın en çok koşan ve en çalışkan kramponu Elmander öyle bir selam çakıyor ki inanılmaz. Ama yetmiyor. İlerideki oyuncular defansa gol yetiştiremiyor adeta. İki dakikada yenilen duble gol, ailecek çöküş. Hakan Balta’nın pantolon olmadı gömlek verelim golü amorti hesabı. Yine puan kaybı, yine hüsran. Bundan önce hayırlısı derdim artık bunun pek hayırı da kalmadı...

20 Ekim 2012, Cumartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Melo'dram‘’

Şampiyonlar Ligi’nden moral bozukluğuyla iç hatlarımıza dönüş. Gerçi bu ezikliğe de gerek yok, ben finale bakarım, filmin başına değil, tekrar söylüyorum. Bu takım en az 10 puan çıkartacaktır Edirne ötesinde, bu maçın skoru ne olursa olsun. Neyse konumuza gelelim. Liderin bu kez rakibi her geçen gün forma giren Eskişehirspor, artı Ersun Yanal gibi bir beyin. 35 bin taraftar eski maçlardan bir nebze de olsa az. Normal sıkışık maç trafiği ve yine Türkiye’nin en modern stadına gidiş hala sıkıntılı, anlaması güç.

Öyle bir ilk yarı ki tamamen abes. Merkezde bir komedi sormayın gitsin, iki pas isabetli olsa dişimi kıracağım. Bir de topuk pası yapmayı deniyorlar fanteziyle eşdeğer iyi mi, hem kel, hem fodul hesabı. Hele bir Melo var, inanılmaz! Ya harbiden geçen yıl izlediğimiz Melo mu dedirten. Yok hazırlık kampına katılmamış falan bahane, var başka bir neden, aranmalı. Ben adını koydum ‘Melo’dram’ kabul ederseniz...

İkinci yarı biraz daha hareketli ve mantıklı Floryalılar. Tabii bir de Fatih Hoca yukarıda söz ettiğimiz arkadaşı (çok geç de olsa) yanına alıp Amrabat’ı oyuna sürmesi akşama renk getirdi nispeten. O ana kadar sessizliğin sesini yaşayan tribünler de kendine geldi. Akşamın ender iyilerden Riera’nın çabası, Umut’un gayreti ve Kuzey’in oğlu Burak’ın imzası. Sonra öyle bir gol yenildi ki bin kunduz! Muslera dışında tüm defansa kal getiren, anlaşılması akla zarar. Böyle gol yenmez, bin defa yenmez. Bunun adı ayıptır ayıp. Kan kaybı devam ediyor. Problem değil, çok erken. Sonu hayrolsun.

07 Ekim 2012, Pazar 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Acı...‘’

Taraftar kendi evindeki bu galaya dört dörtlük bir şekilde hazırlanmış, gerçekten şık ve kaliteli. Hamit’in olmaması bahane değil, ama önemli bir detay. Sevimsiz bir ilk 45, pozisyonlar devrenin sonunda bizim lehimize o da öylesine, bir de yenilmiş bir gol var ağlarımızda, moral bozan, ava giderken avlanan misali. Enayice desek ayıp mı olur sizce. Sıkıntı var sıkıntı özellikle arka bölgede. Kadro geldiğinde endişenlendiren bir iki kartvizit vardı, yanılmadık malesef. Ordu maçında da söylemiştik. Ama işte o ama varya agızımıza kilit vuran, delikanlıları yaralamamak adına yol uzun çünkü.. Her duran top tehlike bizim için, anlamak zor. En iyisi bu yarıyı hafızalardan silmek, geçiniz...

İkinci 45, Braga’nın gömülüşü akıllıca. Kamp kuruyoruz netice yok. Özellikle Burak’la girdiğimiz pozisyonlar skora gitmeliydi. Anlayamadığım topu sıfıra indirecek dikine oynayacak tek krampon Amrabat’ın oyundan neden alındığı, tartışılır... Artık Aydın’a da bir lafım yok, bu kadar ısrardan sonra. Hele direkte patlayan topu, keşke girseydi ben dahil bu futbolcuya karşı olanlara kapak olsaydı. Ah keşke... Son dakika da bir gol daha, yine kalemizde daha ne diyelim. Kendi sahanda puan kaybetmek üstelik dişine göre olan Braga’ya yenilmek acı. Eyvallah hayatın sonu değil fakat takımdaki bazı arkadaşların durumu sorgulanmalı. Başta Kaptan Selçuk’tan başlayayım ve orada da noktayı koyalım. Niye bu düşüş niye, İstanbul sokakları mı, inan kardeşim hiç yakışmıyor hiç. Diğerleriyle de Fatih Hoca ilgilensin...

03 Ekim 2012, Çarşamba 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Eski dostlar...‘’

Abartmıyorum; Kasımpaşa’dan sonra en dişli ekip, en sıkıntılı deplasman, konuk takım adına. Hele ki; Hamit’in maçın başında sakatlanması ki eyvah eyvah. Tahminlerimiz boşa çıkmadı. Hasan Kabze’nin imzası şıktı. Duygusaldı golden sonra sevinmesi, örnekti önden ve arkadan gelenler için, belki de dersti, eski bir Galatasaraylı’nın profili...

Yazıda erken girdik ilk yarıya alışılmadık tarzla; ‘kafalar Braga maçında’ desek kendimizi kandırırız. Yenilen gole eyvallah. Yersin problem değil. Ama sen beklentileri büyük olan takımsın, az top oynayacaksın. Elmander, Burak duble santrafor. İsveçli’yi prosedür gereği yazdık, iki top yapamıyor, üstelik hucüm organizasyonlarında adeta oyun bozan, borazanı olmayan, evet koşuyor sahanın en çok koşanı ama sonuç yok Veliefendi değil ki burası. Selçuk ve Amrabat’ın gayretleri, duran top umudu nafile...

İkinci 45’te nispeten daha arzulu Floryalılar. Kırılma anı maçın hakemi Barış Şimşek’ten. Eleştirim yok olabilir... Türk hakemlerine de laf yok Fatih Hoca’nın emri! Eboue’nin kramponuna basılışı bana göre penaltı. Neyse devam ettirilen top, Hasan Kabze’nin servisi yine eski bir dost Stancu’nun umutları bitiren golü. Braga maçı öncesi acı bir uyarı. Hocam bu Aydın’la ya da Emre’yle olacak iş değil. Cris falan da kesmez seni. Bu kadar iyi isimler elbet yenilgiyle tanışacak ama sen bunu kolaylaştırma. Bak varoş edebiyatı da yapıp Baros niye yok demiyorum. Ama sen ne olduğunu biliyorsun. Saygılar...

29 Eylül 2012, Cumartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Kuzeyin oğlu...‘’

Old Trafford’tan Arena’ya. Zordur bu tür karşılaşmalardan sonra iç hatlarda boy göstermek. Hele ki ülkemizdeki takımlar için. Karşınızdaki takımın kimliği ne olursa olsun sıkıntılı geçer. Bu yüzden Fatih Hoca rotasyona başvurmuş, derininden. Sol arkada Riera, denemesi bedava bir de başarılı olursa ki herkesin isteği bu, oldu da, Burak’ın partneri ise Sercan... Bana sorarsanız kararın babası, gerekli tercih, dogru kramponlar Akhisar karşısında, bu trafikte. Yine hatırı sayılı bir kalabalık kapalı gişe standartların ötesinde, dillerde şimdiden şampiyonluk sesleri. Erken ama yanlış değil, beklenti böyle olmalı eğer büyük takımın taraftarıysan...

Akşamın adamlarından başlayalım önce Melo. Evet Melo. Riera’yayla yardımlaşması bir ders, öğretmeni gücünden. Sporda kin olmaz ispatlandı. İlk imzada topu kapmasını da izleyin, tarifi haksızlık olur. Sonra da Kuzeyin oğlu Burak. Geldiği zaman kimse bir şey yapamaz diyordu. İçimizdeki fosillerden değil, mahallede konuşulanlardan söz ediyorum. Emek hırsızı da oldu iyi mi. O ne yaptı buyrun yine izleyin özeti bile yeter. Sercan’ı da ipten alan Burak aferin sana aferin, Hamit’in jesti de mükemmel... Burak atıyor, Sercan yedek kulübesine koşuyor karşılayan oynamayan Elmander, yüzünde hiçbir kıskançlık çizgisi yok, tam tersi kucaklıyor diğerleri de öyle. İşte buradan geçiyor başarıya giden yol. Sevgi en önemli ilaç, en büyük güç. Dayanamayacağım yazmazsam çatlarım maçın devre arasında söylediler arkadaşlar Karşı Yakalılar’ın ikinci televizyonunda Akhisar lehine bir penaltı varmış ve kırmızı kart olmalıymış demişler ben görmedim. Size de aferin emirleri yerine getiriyorsunuz başka çareniz yok. Son olarak bugüne kadar 5 puan toplamış misafiri küçümseyenlere. Sezon başından beri Küçük Emrah kostümünü giymiş takımdan sadece 3 puan gerisinde Akhisar. Başka sözüm yok eğlenmeye devam liderliğe de...

24 Eylül 2012, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Bir avuç mutluluk‘’

4 bin Galatasaraylı yerini almış, sesler zirvede tüm kalabalığa rağmen. Kötü başladık. Defansımıza kal geldi, toplu halde intihar. Sol kulvar İstiklal Caddesi adeta. Hakan Balta’nın yalnızlığını da eklemek gerek hakkını yemeden. Öyle ki, Amrabat’ın salt hücumu düşünmesi takım arkadaşını, dolasıyla takımını da zor durumda bıraktı. Uyarı erken geldi toparlandık. Bu takımın ileri ikilisi Umut-Burak demiştik, takip edenler hatırlar ama kısmet olmadı, erken sakatlanan Umut yerine Elmander...

Yediğimiz gole rağmen, hiç de kötü değiliz, üç direk bir tartışmalı pozisyon. Fatih Hoca cesur bir kadro çıkarmış, karizmaya yakışan. Maç boyunca yaptığı her hamle ve Emre ile Aydın antreleri doğruydu. Hamit’in dönüşü nihayetiyle. Muslera kurtardığı penaltı ve bir dolu pozisyonla, Dany hayati kademeleriyle gecenin en yüksek puanını aldılar. Tüm 90 dakika topu ayağımızda tutmak istedik. Bol pas yaptık bazen de amacı olmayan. Zaman diyorum bıkmadan. On küsür gol pozisyonu üstelik. Bu mekanda her baba yiğidin harcı değil.

Olmadı, olabilirdi. En az 1 puan demiştik, bir avuç mutlulukla ayrıldık Old Trafford’dan. İyi yoldayız bu takım bu gruptan çıkar. Yanlış anlaşılmasın züğürt tesellisi değil bizimkisi, hayal tacirliği hiç değil. Maçtan önce müneccimle akrabalığı olanlar fark yeriz demişti dün, o arkadaşlar ne yazdılar bilmiyorum umrumda da değil. Evet fark var o da Galatasaray farkı. Pek yakında bu sinemada...

20 Eylül 2012, Perşembe 12:00
YAZININ DEVAMI