Arama

Popüler aramalar

‘’Yine çok güleceğiz!‘’

Rüzgar nereden eserse, kimin eli kimin cebindeyse, “Emredersiniz efendim”lerle, her gün biraz daha zavallılaşan ve zavallılığın cılkını çıkartmaktan bile gocunmayanlarla, diz boyu, hatta gırtlağa kadar, riya, çıkar ilişkileri, yalakalıklarla, en büyük yetenekleri, “erdem”, “ilke”, “ahlak”, “etik” gibi sözcükleri ağızlarına sakız etmek olan, adamlıktan nasiplenmemiş yağdanlıklarla,‘sıfırlar’la hatta ‘çukurlar’la; dimdik ayakta özerk futbolumuz!.. Neyse, “en koyu karanlık, aydınlıktan az öncekidir” tesellisine sığınıp, bırakalım kervan yürüsün...Sezonun ikinci yarısı, aslında hiç değişmeyen yeni oluşumlarla başlayacak iki gün sonra.. Ve hiç şüphe yok, gündemin ilk maddesi yine Fenerbahçe olacak.Başkanıyla, futbolu ya da futbolsuzluğuyla, yıldızlarıyla, hakem kararlarıyla ve özellikle de ligi alıp götürmesinin birilerine verebileceği zararların korkusuyla...‘Sütten çıkma ak kaşık’ futbol dünyamızın, tek sorunu olarak gösterilecek yine Kanarya! Üç büyüklerin vasatın altındaki Avrupalılar’a elenip gitmesini normal karşılayanlar, üst üste üçüncü şampiyonluk sonrası bile, Şampiyonlar Ligi’nde üst tura çıkamayan Fenerbahçe’nin geçirdiği sezonu başarısız sayacak. “Onların parası çok” siperine sıkça sığınılacak, hakem hataları en çok O’nun maçlarında göze batacak. Diğer statlarda küfürün bini bir para, yabancı madde vazgeçilmez aksesuar iken, 17 hafta buna tek satır ayırmayan Tamer Bağlan, Saracoğlu’nda atılan tek şişeyi “hayvanlık” olarak yorumlayacak.Ne yazık ki bu, önde olmanın, önder olmanın faturası ve arkada kalanlarla fark açıldıkça daha da artacak ‘Fenerbahçe’yi yıpratma’ kampanyası...Daum, PAF’larla sahaya çıkmadığı için eleştirilecek, Alex’ten adam markajı istenecek, Appiah’ın uzatma dakikalarında oyundan düşmesi Koch’un yetersizliğiyle ilişkilendirilecek!.. Gelmiş, geçmiş en iyi Türk kalecisi Rüştü Reçber’in kulübe profesyonelliği, ağabeyliği ‘örnek’ olarak hiç gündeme getirilmeyip, ‘ağzından bir bakla çıkması’ umutla beklenecek! Yani, ağlanası hallere yine çok güleceğiz!Yepyeni, ancak hiç değişmeyen eski yüzlerle, bildik düzenle, bildik düzenlerle; özerk futbolumuzun federasyon seçimi ve sezonun ikinci yarısı şimdiden hayırlı olsun, vatana millete...

18 Ocak 2006, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sıkı forvet Luciano!‘’

Madalyonun öbür yüzü, savunma yönü ise, her zamanki gibi pek parlak değildi. Yanlış yer seçimi, yanlış zamanlama, kademe hataları ve yardımlaşma söz konusu olduğunda, tıpkı Avrupa Kupası maçlarında olduğu gibi, Luciano yetersizliğiyle gündemdeydi.Ne yazık ki, böyle bir oyuncu Fabio... Belki Önder’in ya da yanında görev yapan bir başkasının randımanını bile etkileyebilecek kadar ciddi zaafları var savunmada.. Ve bu, Şampiyonlar Ligi’nde görüldüğü üzere, özellikle güçlü Avrupalılar’a ve göbekten etkili hücum edebilen diğer rakiplere karşı kabak gibi sırıtan bir sorun Sarı-Lacivertli savunma kurgusunda.Tabii ki, onu dün akşamın ikinci yarısındaki gibi, ‘tek hedefin rakip kale’ yetkisiyle donatanın da sorumluluğu var bu konuda. Yani hatanın büyük kısmı Daum’da...Bu sezonki ilk Türkiye yenilgisi olsa da alınan, bir türlü istenilen ilgiyi çekemeyen, ciddiye alınmayan bu kupadaki kayıp, Fenerbahçe için elbette ki, dert değil. Önemli olan, hem bu sezonun ikinci yarısı hem de gelecek sezonki ‘100. yıl’ planlamalarındaki Daum seçiciliğidir.Yazının sonunda; Türk Futbolu’na iyi tatiller dilemeden önce, bu sezon deplasman galibiyetlerini kanıksayan Gaziantepspor’u ve malum kışkırtıcının adını ağzına alıp onun seviyesine inmeyen Fenerbahçe taraftarını tebrik etmek gerekir...

22 Aralık 2005, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Fenerbahçeli Atatürkçü'dür‘’

Tıpkı zamanında Nazi başına, son dönemlerde de İmralı’daki terörist başına yapıldığı gibi. İnsanlık ayıpları, “insan” diye anılacak.Ancak, ben bu hataya düşmeyeceğim! Muhatap almayacağım, adam yerine koymayacağım, adını anıp önüne sıfat koymayacağım insanlık ayıplarının!Oysa, her akıl, fikir sahibinin, hatta düşük zekalının bile idrak edebileceği gibi; Fatih Terim’in imparatorluğu, Metin Oktay’ın krallığı kadar semboliktir, ‘Fenerbahçe Cumhuriyeti’ benzetmesi.Türk sporuna nifak tohumları ekmeye, kaos ortamı yaratmaya yönelik, planlı ve bilinçli açıklamada “örgüt” olarak nitelendirilen Fenerbahçe Spor Kulübü yöneticileri ve kongre üyeleri tek tek dava açarak, yasal yollardan bu büyük hakaretin üzerine gitmelidir. Kulüp tüzüğünün 3. maddesindeki ‘Atatürk’ün gösterdiği hedef ve ilkeler doğrultusunda’ ibaresi, bu haklı davanın kazanılması için yeterlidir.Bu ve bunun gibilerini tükürükle boğmaya muktedir Fenerbahçeli milyonların üzerine düşen ise, itidalli davranarak yöneticilerinin ve kongre üyelerinin icraatını beklemektir.Gün; “Atatürk Fenerbahçelidir” diyen ve bununla gurur duyan Fenerbahçeliler’in günüdür...

21 Aralık 2005, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hücum güzel ya savunma!‘’

5, 10 ya da 20 dakika sonra farkedip bu savunma zaafına tedbir alması gerekmez miydi birilerinin? Hadi kulübedekiler farketmediği için “hatalı” diyelim onlara; peki hiç mi suçu yok, sahadakilerin. Appiah’ın, Aurelio’nun, Önder’in, Luciano’nun, “birader..” diye uyaracak bir takımdaşı yok mu! Fenerbahçe gibi lider bir takımın oyuncularından bunu beklemek çok mu...Denizlispor oyunu güzelleştirmek adına bolca hücum ediyordu da, ya onların savunmasının hali neydi? Sormazlar mı bir Süper Lig takımına “Dün akşam senin kalecin ner’deydi?”. Yan top çalışması hiç mi yapmıyor bu takım? Yoksa sorun, tıpkı ev sahibinde olduğu gibi, tatil öncesi konsantrasyon eksikliği miydi?Tuncay etkiliyken ve Alex’teyken top, dün akşam da Fenerbahçe için hücumda yine herşey güzeldi.. Ve Semih çok iyi bir golcü olduğunu, bir kez daha, pardon dört kez daha herkese gösterdi...Eğriler, doğrular bir kenara, yeni bir yıla yine lider, yine farklı girecek Fenerbahçeliler. Övgü, analarının ak sütü gibi hakları. Aziz Yıldırım’ı elinden, Daum’u yanağından, Alex’i kelinden ne kadar öpseler az. Yaz Hulki ağabey, yaz...

18 Aralık 2005, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sizi gidi hakemler!‘’

Ne yazık ki, tepeden tırnağa onca çarpıklığın içinde en çok eleştirilen, üzerlerine programlar yapılıp ‘ekmek kapısı’ haline getirilen hakemler, hep hedef tahtasının ortasında. Oysa, en az onlar kadar hata yapıyor yöneticiler, teknik adamlar, futbolcular, taraftarlar ve biz medya mensupları.Bu oyunun içindeki herkes gibi, elbette ki, hakemler de ne ‘hatasız kullar’ ne de ‘sütten çıkma ak kaşıklar’. Elbette ki, onların da hataları var ve bundan dolayı eleştiri almalılar. Ancak her sıkışıklıkta başvurulan ‘mazeret’ olarak kullanılmamalılar.Üstelik, Orhan Pamuk ilkokul sıralarında Türk bayrağı sallarken de, Elvis Presley hayattayken de, Kenan Evren Devlet Başkanı’yken de, Mehmet Ağar İçişleri Bakanı’yken de, Türk lirasından 6-0 atılmadan önce de vardı hakem hataları.. Ve futbol topu döndükçe de olacak şüphesiz.Yazının başında adı geçen takımların bu haftaki savunma hataları gibi en hafifinden, Türk futbolunun İsviçre sınavındaki sportif tavırları, Gerets’in şike, Daum’un kokain, Gökdeniz’in bahis hataları gibi en ağırına kadar, futbol topu döndükçe hatalar hep yaşanacak. Sesinizi ne kadar yükseltirseniz yükseltin ve bunu yaparken nereniz yırtılırsa yırtılsın, dünyanın her yerinde olduğu gibi, taraftar hem tribünde hem dışarıda mükemmele asla ulaşamayacak.Çuvaldız - iğne, imam - cemaat ilişkileri ve tencerinin dibinin karalığı meselesi, ister hakem ister sporcu olsun eleştirilen, asla gözardı edilmemeli.Sezon başından bu yana 18 Süper Lig takımı, 20 başkan, onlarca yönetici, 32 teknik direktör, 416 futbolcu, milyonlarca taraftar ve binlerce basın mensubu... Yardımcı hocalar, doktorlar, masörler, malzemeciler vs. hariç; dönüyoruz çarkın içinde ve “ilk hedefimiz hakemler” ne ilginçtir ki!“Öyleyse neden, henüz ilk yarı bile bitmeden 32 teknik adam görev yaptı 18 takımda?” diye sormazlar mı adama. Teknik direktör değiştiren 11 takımın 9’u, hakemler yüzünden mi puan cetvelinin iki haneli sıralarında?Hocam sen de artık, hakemler saniyenin bilmem kaçta birinde karar verirken, iki ileri bir geri oynatmaktan vazgeç. Oyuna dön bakalım; yan toplar, kanatlar, stoperler, ön liberolar, forvetler ne durumda? “Dünya Kupası’nda neden tek bir hakemimiz yok?” diye sorup duruyordun. Bak artık, takımımız da yok, ne Avrupa ne de Dünya Kupası’nda...

14 Aralık 2005, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Barkovizyonluk maç değildi...‘’

Sağdan Mehmet, soldan Tuncay, Ümit ve bir kaç kez Aurelio, ortadan Semih, Alex diledikleri gibi girdiler rakip ceza sahasına. Önder ve Luciano için bile zaman zaman babalarının çiftliği kıvamındaydı, Erciyes altıpası. Üstelik, ne orta alanda ne de tehlike bölgelerinde bir direnç gördüler bunu yaparken. Rakip savunmanın arasında kaldıkları anlarda bile, dilediklerince paslaşıp, pozisyon üretebildiler. Son vuruşlarda beceri ve şans faktörü onlardan yana olsaydı eğer...Volkan'ın pozisyonunda koparılan yaygaraya rağmen barkovizyonluk bir maç da olmadı doğrusu. Baştan sona, tek kişilik bir oyundu sahnelenen.Volkan, Ümit ve Aurelio en iyileriydi sahanın. Serkan, Alex, Semih, golü ve mücadelesiyle Tuncay da hiç fena değildi. Karşı tarafta ayakta kalanlar ise, Die ve 3 gol yiyen Fadhel'di...Dün akşamki karşılaşma, Kayseri'de Fenerbahçe'den kayıp bekleyenler için hayal kırıklığı, Sarı-Lacivert'e gönül verenler içinse, Türkiye'ye kesin dönüşün belgesiydi. Bundan böyle sadece kendi ligi ve kupasında olacak Kanarya'nın aklı. Fenerbahçeliler için hüzün anlamındaki bu gerçek, rakipleri için hiç de iç açıcı değil. "Zorlu Erciyes deplasmanı" dedikleri bu kadar kolaysa bu takım için, şampiyonlukla ilgili derin hesaplar, sadece akıl ve el yorgunluğu demektir...

12 Aralık 2005, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Halamın bıyıkları!‘’

Geride sakin, ortada akıllı, ileride hareketli ve fakat nihayetsiz her Sarı-Lacivertli akın. Oysa, elin adamı iki kez ciddi geliyor kalene ve bunlardan en basitinde, bir serbest atışta top filende. Cocu kafayı vururken, Luciano, Önder nerede? Her zaman 30, 40 santim yükselebilen Tuncay, dedesi yaşındaki yükselirken gol için, hala yerde...Bu kadar oyna, bu kadar mücadele et, rakibi atağa çıkarma, sahasına neredeyse hapset ve sonra teslim ol salakçasına!..İkinci yarı daha dengeli oyun, ancak yine tehlike yok kalende. Bir tek cılız atak, yine ilkel bir zamanlama, kademe hatası ve ikinci basit gol filelerde. Oysa, oyununu hiç beğenmediğim Anelka çıkana kadar, kontrol ve hücum üstünlüğü yine sende...Bir yerde hata var; belki de bende! Anelka'ya bu kadar sitem ettikten sonra, onun oyundan çıkmasıyla yitirilen hücum üstünlüğünü görünce... Anelka'nın yerine giren Mehmet'i, Ümit'i, Tuncay'ı görünce ve Önder'in, Luciano'nun bitmeyen savunma zaafları bunun üstüne binince...Keşke, Fransız hakem onların Alex'inin bizim Alex'e yaptığı faulü görüp, faulü verseydi de, o anlarda hücum etmesi gereken bizimkiler ilk golü yemeseydi. Keşke bizimkiler Şampiyonlar Ligi gibi üst düzey maçlarda da, basit hatalar yapmak yerine, rakibi hataya zorlayacak kaliteye erişebilseydi. Keşke, Türkiye'nin olanaklısı, imtiyazlısı, rakipsizi Fenerbahçe Avrupa arenasında da herhangi bir kulvarda yoluna devam edebilseydi.Halamın bıyıkları olsaydı!..

07 Aralık 2005, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Fenerbahçe yenilmeliydi‘’

Appiah'ın şaşırtıcı oranda düşük pas yüzdesi, Tuncay'ın katkısızlığı ve Aurelio'nun tek başına çaresizliği, evsahibinin orta alanının verimini düşüren etkenlerdi. Alex de, istekli görünmesine rağmen, yeterli boş alanlar bulamadığından ve bu alanlar ona hazırlanamadığından kısır döngü ilk yarı sonuna kadar devam etti. Anelka ve Nobre'nin bireysel denemeleri yetersiz, Ümit ve Serkan'ın ortaları ise, yine taraftarlarını çıldırtacak kadar etkisizdi.İkinci yarıda, Trabzonspor'un farkı artırabileceği dakikalardaki Nobre golü, sadece golü atanın azmi, kazanma hırsı ve kalitesiyle ilgiliydi. Sonra sahanın en bitirici ikinci ismi Lee, takımını bu kez mükemmel bir asistle bir kez daha öne geçirdi...Son dakikalardaki Fenerbahçe baskısı ise, maçın başından itibaren olmayan azmin tribün baskısıyla öne çıkışı ve Trabzonspor'un skoru korumak amacıyla iyice geri yaslanışından başka bir şey değildi.. Ve Nobre ilkinden daha güzel bir gol attı, Metin Tokat sahanın belki de en kötüsü Appiah'ın Fatih'e yaptığı penaltıyı görmedi ve karşılaşma amaçsız Trabzonspor'un arzuladığı gibi bitti.Ufukhan'ın 19 yaşındaki olgunluğu ve gelişimiyle gurur duyduğumuz Saracoğlu Stadı'nda Jefferson'a şişe atanın hayvanlığı maçtan arta kalan önemli şeylerdi.Bu arada, ne yazık ki, Tahkim Kurulu'nun Gökdeniz'in cezasını indirdiği haberi de geldi...

03 Aralık 2005, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI