Arama

Popüler aramalar

‘’Kolay lokma‘’

2 gol atan Nobre'nin son vuruş becerisi biraz daha yüksek olsa veya onca oyuncunun eksikliğinde Semih yanında olup, onun fırsatlarını yakalama şansı bulsa, henüz ilk saati dolduğunda karşılaşmanın rekor için gol kovalıyor olurdu Fenerbahçe dün akşam Malatya'da...Ne garip değil mi? Rakip Diyarbakırspor, maç Malatya'da! Sonsuza kadar Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde kalacağı bilindiği halde, Güneydoğu'nun incisinde yaşanan terör olayları bunun nedeni.. Ve buna artık en üst kademelerde bile destek veren şerefsiz vatan hainleri...Neyse, iti, köpeği bir kenara bırakalım. Konumuz futbol ve neredeyse antrenman maçı dozunda oynayıp, bir dış saha maçını daha kayıpsız kapayan Fenerbahçe.. Ve en iyisi hiç şüphe yok, Mehmet'ti dün akşam farklı kazanan Fenerbahçe'nin. Alex'in görevini üstlenmiş Appiah ise sonra gelen isimdi. Ancak Alex değildi asla! Üzerinde markaj olmadığından çokça faydalandı oynadığı mevkiden sadece. Nacizane bir uyarı: Fırsatını bulup, Alex'i oynamadığı bir maçta gündeme getirip eleştiri üretecekler, Alex'siz bu galibiyetten sonra kelimelerini cilalamadan önce, onun markajsız neler yapabildiğini ve yapabileceğini de gözardı etmesinler.Rüştü, Aurelio ve Kemal ise, dünkü futbol akşamından kalan diğer isimler...

31 Mart 2006, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’20 dakika‘’

Rakibini en geride karşılayabilen Fenerbahçe, hücuma da ancak Alex’in özel paslarıyla çıkabiliyor, orta alan üstünlüğünü eline geçiremediğinden oyunu ceza sahası çevresine pek fazla yığamıyordu. Bu nedenle de yeterli sayıda pozisyon üretilemiyor ve bulunan üç net pozisyon da kullanılamayınca, ilk 45 dakika evsahibi için boşa geçiriliyordu.İkinci yarı ise, Kemal, Tuncay ve Mehmet’in Alex’e verdikleri destekle tek kale başlıyordu adeta. Malatyaspor sadece savunmada kalmayı tercih ediyor ya da belki buna zorunlu kalıyor, Fenerbahçe ise fırsat üstüne fırsat harcıyordu. Fevzi ‘kedi kaleci’ unvanı için sağdan sola uçarken, 20 dakikalık büyük baskı, Mehmet’in Kemal ve Tuncay katkılı golüyle sona eriyor, tüm suçu Selçuk Dereli’ye yıkmaya hazırlanan Fenerbahçe tribünleri ve futbolcular rahat ediyordu. Öylesine bir rahatlıktı ki bu, geri kalan bölümde oyunun hakimiyeti tamamen Malatyaspor’a geçiyordu.Luciano’nun açıklarını kapamaktan anası ağlayan Servet, tek başına orta saha oynayan Aurelio, savunma yönleri hariç Kemal, Mehmet, Tuncay ve Alex evsahibinin, Fevzi, Serkan ve Emrah misafirin öne çıkan oyuncuları olarak göze batıyor, Selçuk Dereli ise kendisini aldatmak için her yolu deneyen Nobre’yi oyunda tutması dışında, onca tepkiye rağmen karşılaşmayı başarıyla yönetiyor ve bitiriyordu...

27 Mart 2006, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Organize işler!‘’

Peki bu kulübün paraya ihtiyacı yok mu? Vaar! Sağır Sultan bile biliyor bunu. Hatta Sarı-Kırmızılı futbolcular devre aralarında hakemlere kaç aydır para alamadıklarını anlatıp, nacizane iyilik dileniyor! O zaman, onca parayı şişeye değil de kulübe yatırsalar, daha iyi yapmış olmazlar mıydı, bu işi organize eden hergeleler! Son dönemlerde Sarı-Kırmızılılar’ı kurtarmak için kampanya düzenleyenler, dün akşamı başarıyla organize edenlere de, bir kaç nasihatten sonra mutlaka görev vermeliler!..Hayrettir ki, Kadıköy’de yerden kalkmayan Hasan Şaş “At” diyor korneri Alex’e, “Oyna” diyor taç çizgisi kenarında yüzlerce yabancı, pardon yerli maddeye maruz kalmış Deniz’e. Hayrettir ki, “Oyna” diyor Bülent Demirlek Deniz’e ve “At korneri” diyor, yardımcı hakem Alex’e. Aynı Demirlek, Fenerbahçe atak yaparken ve yerde yatan kaleci bile değilken, üstelik hayati bir tehlike de yokken oyunu durduruyor...Sahaya su şişeleri yağıyor yüzlerce, Sarı - Kırmızılı tribünlerden. Hakem evsahibi takım kaptanını yanına çağırıyor, Hakan Şükür isyan ediyor. Neyi savunuyor Türk futbolunun sembol ismi Hakan, neye sahip çıkıyor? Hasan Şaş, bir kaç hafta önce küfür yediği tribünlere, kaptan olarak “Yapmayın, atmayın” diyor. Bir kara mizah sahneliyor Ali Sami Yen’de...Ve ne ilginçtir ki, maç sonunda Fenerbahçeliler seviniyor. Ezeli rakibi Galatasaray’a, 3-2 yenildiğine seviniyor Sarı - Lacivertliler, hem sahada hem tribünde...Oysa, her türlü pislik bir kenara, kazanan taraf Galatasaray. Alkışı hak eden de, sahaya yüreğini koyan da Sarı-Kırmızılı futbolcular...

23 Mart 2006, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Duran top vaziyetleri‘’

Bırakın orta alanı, sadece yan ve duran toplarda kurulan üstünlükten faydalanmayı becerebilseler, berabere biten ilk yarı, misafir takım lehine açık ara sonuçlanırdı. Nobre, Alex, Önder, Tuncay derken, takımın neredeyse yarısı, Ümit Özat, Alex ve Ankaragücü savunma zaaflarının ciddi katkılarıyla gol fırsatı yakaladı.Ne yazık ki, Cem Deda da karşılaşmaya damgasını vuranların başındaydı. Maçın başında, yardımcısının uyarısıyla elle oynama gerekçesiyle Hakan Kutlu’ya ve ardından Sedat’a gösterdiği kartların herhalde etkisinde kaldı. Fenerbahçe aleyhine verdiği ve biri golle sonuçlanan hatalı faul kararları, belki de bu etkiden kaynaklanan ve sonuca etki edebilecek yanlışlardı. İkinci yarıda da, özellikle Fenerbahçe aleyhine faul verirken son derece bonkör davrandı. Neyse ki, lider farklı kazanıp hakemi de bir anlamda kurtardı.Ümit, Önder, Deniz, Aurelio ve Alex Fenerbahçe’de, Hakan Kutlu ise evsahibinde öne çıkan oyunculardı. Anakagücü’nün, duran toplarda bu kadar hazırlıksız ve rakibi için bonkör oluşu ise Hikmet Hoca ve öğrencileri için olumsuz notlardı.Mehmet, Kemal gibi yedek kalmaktan şikayetçi olan oyuncular için de dün akşam alınacak dersler vardı. Türkiye’nin en iyi takımında forma giymek istiyorlarsa, bu şansı bulduklarında hakkını vermeleri gerekir. Fazla uzağa bakmalarına da gerek yok. Semih ve Deniz onlar için iyi birer örnektir...

19 Mart 2006, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Fenerbahçe farklıydı!‘’

Konyasporlu futbolcu topla ilerliyor, Fenerbahçeli hiç kıpırdamıyor. Birincisi daha iyi değil mi? Hiç değilse bir hareket var işin içinde!..Fenerbahçeli futbolcu pas yapıyor, arkadaşının fazla önüne ya da arkasına, ya da oldukça geriye, hatta kalecisine. Bir, iki, bazen üç pas. Dördüncüyü yapamıyor. Çünkü, top ya çizgilerin dışında ya da rakipte. Konyasporlu futbolcu pas yapıyor, boştaki arkadaşının ayağına. Bazen fazla önüne. Bir, iki, üç, dört, beş... Sanki, Fenerbahçe’ye karşı pas yapmak serbest...Oysa, Aurelio, Deniz var göbekte, Tuncay var sollarında, Appiah çok sağlarında. Servet ve Luciano ise, arkalarında. Biraz fazla arkalarında aslında Servet’le Luciano ve Appiah gerçekten fazla sağda...Kadıköy’de ikinci yarı; ilk yarıdaki tek golün sahibi Anelka’nın yerine Nobre var oyunda. Appiah daha içeride, ters taraftaki Tuncay gibi, artık ortada etkili. Fenerbahçeli futbolcu topla ilerliyor, Konyasporlu geri geri kaçıyor. Taa ki, kendi ceza sahasının civarına kadar. Anelka’nın yokluğunda, Alex daha çok topla buluşuyor, Appiah fazla çizgide değil göbekte ve Nobre rakip ceza alanı içinde. Konyasporlu futbolcu topla ilerleyemiyor. Çünkü, baskı var, Sarı-Lacivertliler’in kalabalık orta alanı ve hemen arkalarındaki savunması yüzünden üzerlerinde. Konyaspor, çıkamıyor...Fenerbahçeli futbolcular pas yapıyor, yardımlaşmaya gelen yakınındaki arkadaşının ayağına ya da cillop gibi tam önüne. Toplar, Anelka’da erimiyor veya çok sağdaki Appiah’ta.. Ve santrforsuz ceza alanına orta yapmak zorunda kalmıyor Ümit Özat. 1, 2, 3, 4, 5 pas. Fenerbahçe futbol oynuyor yani...

12 Mart 2006, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sporcu Hasan Şaş!‘’

İsteyenin elini kolunu sallayarak girebileceği bir ceza sahası. Her iki stoperin her türlü depara hatta yürüyüşe açık arkası. Ümit solda bu kez fena değil, ancak sağ kanat yine geçilebilir. O zaman, Daum, Serkan-Önder alternatiflerinden önce, buraya kademe vermesi gereken orta alanın sağını incelemelidir.Bozuk hava ve zemin şartlarında, mücadeleye prim tanınması gerektiğini atalarından öğrenmiş (!) Cüneyt Çakır da epeyce bozuktu dün akşam Kadıköy’de. Elmayla armutu birbirinden ayırt edemedi bir çok pozisyonda. Kimi zaman gereksiz avantaj kuralları, kimi zaman gereksiz faul kararlarıyla, göstermediği kartlarla en az savunma yapamayan, oyun kuramayan, hücum edemeyen Fenerbahçe kadar başarısızdı o da. Herşey bir yana, Hasan Şaş gerçeği bir kez daha tribünlerdeki onbinlerin ve televizyonları başındaki milyonların gözleri önünde sergilendi. Neyse ki, sağduyulu Fenerbahçeli futbolcular, taraftarlar ve sağduyulu hakem (!) sayesinde, sahayı atılmadan ve çok büyük olaylara neden olmadan terkedebildi.Yazık Hasan’a, günah! Yazık Hasan’ın yıllardır yaptıklarına seyirci kalan Galatasaray gibi etik değerlere bağlı bir kulübün yöneticilerine, yazık yanı başındaki Bülent Tulun’a! Bir zamanlar doping nedeniyle ceza almış bir oyuncu, hiç olmazsa geçmişine sünger çekmek adına biraz itidalli davranır. Tüm takım arkadaşları, lakaplarına yakışır şekilde aslanlar gibi ve futbol kuralları içinde mücadele ederken, onun yaptıkları sadece ayıplanır.

09 Mart 2006, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kadro yetersiz‘’

Önder, Aurelio, Tuncay ve Nobre dışında top almaya, mücadele etmeye çalışan kimse yok neredeyse Sarı-Lacivertliler’de. Hakkını yemeyelim, Serkan var bir de. Ne var ki, Serkan’ın son haftalarda topla buluşması, takımı için pek de iyi bir şey değil. Üstelik, Aurelio ve Tuncay’ın dağıtmaya çalıştığı paslar da olumlu değil. O zaman, Kayserispor gibi orta alanıyla öne çıkan bir rakibe karşı, hakimiyet kurmak, organize olmak ve pozisyon üretmek nasıl beklenebilir!Alex’in haftalardır süren topla buluşamama zaafına bir çözüm üretememek Fenerbahçe’nin çöküşünün başlıca nedeniyse, (ki öyle) burada suç Daum’a yüklenmelidir. Bu açığı Tuncay’ı oyun kurucu gibi kullanarak kapamaya çalışmak ise, Daum’un akıl sır ermeyecek bir tercihidir.. Ve bu Tuncay, maç boyunca topla en çok buluşan, pasları fazlaca işe yaramasa da en çok savaşan, geriden gelerek üç kez gollük vuruş fırsatı bulan takımının en faal oyuncusu iken, onu oyundan çıkarmak Daum’un işinin iyice bittiğinin en iyi göstergesidir.Appiah, Şampiyonlar Ligi bittiğinden bu yana kayıp, Luciano her zaman iyi bir forvet, Nobre çalışkan ancak Brezilyalı değil, Anelka zaten Anelka değil! Alex’in özel yeteneklerini de akıllıca kullanmak gerekir. Oysa, Daum’un derdi hala, Deniz, Servet, Selçuk, Kemal, Mehmet, Semih vs.. varken, kadro yetersizliğidir!..

06 Mart 2006, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Arabesk‘’

Son 90 Süper Lig karşılaşmasının 65’ini kazanıp yüzde 80’lik bir başarı oranı yakalayan züppe. Galatasaray ve Trabzonspor’dan 27, Beşiktaş’tan ise tam 45 puan fazla kazanan vicdansız. Yine bu sürede, Galatasaray’dan 43, Beşiktaş’tan 46, Trabzonspor’dan ise 53 gol fazla atan densiz...Bu sezon gönüllerin şampiyonu, kampanyalı Galatasaray 6, Beşiktaş 12, Trabzonspor ise 15 transfer yaparken, önce sadece Appiah’ı, ara transferde de bir tek Zafer Biryol’u kadrosuna katıp parasını çarçur eden hovarda! Kötü savunmasıyla ligin en az gol yiyen ikinci takımı ve en az yenileni! Etkisiz forveti ve Alex’iyle ligin en çok gol atanı, en çok isabetli şut çekeni, en çok pozisyon üreteni.. Ve “vay anasına sayın seyirciler”, ligin hala lideri...Üç sezonluk süreçte 6 kez karşılaştığı Beşiktaş’a 2 kez yenilmesi ise, 2 kez de yenmiş olmasını bağlamayan, büklüm büklüm bükülme, ezim ezim ezilme nedeni! Aynı dönemde, beşer kez oynadığı Galatasaray’ı 3, Trabzonspor’u 4 kez devirmesi, önemsenmeyecek senaryo gereği!Bu arabesk filmin en can alıcı sahnelerinden birinde, bu hafta gönülleri Sergen fethetti! Türk futbolunun büyük emekçisi, pazara çıkardı yan gelip yatmaktan başka işe yaramayan Alex’in ipliğini! Geçen sezon Alex’in 2732, Sergen’in 971, bu sezon Alex’in 1494, Sergen’in ise 324 dakika oynamış olması, bu sürede verimsiz Alex’in 32 gol, 31 asistinin, verimli Sergen’in 9 gol, 7 asistinin bulunması değersiz istatistiki veri!..Üç büyükler, (Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor) üç sezondur Avrupa’nın tozunu atarken, Fenerbahçe’nin bu kulvarda başarılı olamaması ise, işin tuzu biberi!..Aziz Yıldırım dışında tüm başkanlar, Daum dışında tüm teknik direktörler mükemmel! Federasyon, tahkim, disiplin kurulu, hakemler, A Milli takım ve lig süper. Ya, hemen her takımın yenilenen, modernleşen statları, mantar gibi çoğalan tesisler!. Ve biz kusursuz gazeteciler!..

01 Mart 2006, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI