Arama

Popüler aramalar

‘’Masal!‘’

Dün akşamki maç önemli değil! Hatta, bu sezonun daha önceki tüm hazırlık maçları ve bir önceki tek resmi maçı da! Geleceği önemli gece mavililerin...

Bir sağ bek gerek mesela Fenerbahçe Spor Kulübü Futbol Şubesi Profesyonel A Takımı’na. En azından Gökhan Gönül’e alternatif olarak! Bir stoper gerek, Lugano’nun yokluğunda. Bir stoper gerek, bir gün oynamaya başlayacak Lugano’nun yanına! Bir sol kanat gerek; aslında hiç bir bek özelliği taşımayan, Andre’nin varlığında ve yokluğunda değerlendirilmek üzere. Bir sağ kanat gerek, ama pas alabilecek ve pas verilebilecek biri olmak kaydıyla. Bir sol kanat gerek, ama pas alabilecek ve pas verilebilecek biri olmak kaydıyla. Bir ön libero gerek, Emre’nin yanına. Ama Brezilyalı olmayanından! Bir Alex gerek, peşin hükümle defterden silinmeyecek! Ya da onun yetenek, tecrübe ve kalitesini taşıyıp, ayrıca bir 90 dakikada 25 kilometre falan koşabilecek!

Bir santrfor gerek. Ayağında top tutabileninden. Duvar görevi görebileninden. Hava hakimiyetine sahip olup, bire birde adam da geçebileninden. Üstelik, gol pozisyonu bulduğunda, o yuvarlak şeyi rakip üç direğin içine sert veya yumuşak yuvarlayabileninden!

“Bana bir masal anlat baba. İçinde tüm sevdiklerim, içinde İstanbul olsun. Bana bir masal anlat baba. İçinde denizle balıklar, yağmurla kar olsun, güneşle ay”...

Bana bir masal anlat baba. İçinde savunma, orta saha, forvet ve hedeflere yürünebilecek futbolcu, teknik kadro ve yönetim olsun!

05 Ağustos 2010, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Selçuk ve Deniz‘’

Daum’un gittiğinden söz ediliyor. Real Madrid’le yolları ayrılan Pellegrini’nin, hatta Aykut Kocaman’ın Fenerbahçe Spor Kulübü Profesyonel Futbol Şubesi A Takımı’nın başına teknik olarak geçebileceği konuşuluyor; hepsi olabilir...

Vederson gitti. “Bilica, Ali, Önder, Baroni, Deivid, Güiza ve hatta Semih de gidebilir” deniyor; sakıncası yok hepsi gidebilir...

Ancak, özellikle futbolcu tercihinde, kadronun yaş ortalamasına dikkat edilmelidir. Mevcut kadronun yaş ortalaması, bakkal matematiği ile hesap edilip, “Aa! Bu kadro yaşlanmak üzere” cümlesinde kolayca birleşilebilir. O zaman, yerli-yabancı (+2 kulübede, +2 de kulübenin bile ötesinde sıkıntı yaşamamak için, en fazla 6 yabancı oyuncu bulundurmak kaydıyla) futbolcu transferinde süreklilik ve gelecek adına; yaşa, başa özenle dikkat edilmelidir...

Buna dikkat ederken, basit ya da çok önemli bir hata yapılmamalı, Selçuk ve Deniz ikilisinden asla ve asla vazgeçilmemelidir. Onlar, bir döneme damgalarını vurmuş, Kanarya’nın sorunsuz jokerleridir. Islığa, protestoya da katlanırlar, her mevkide oynamaya da, kulübede oturmaya da. Adam gibi sporculardır, taşıdıkları formaya yakışan 7 sezonda 195 resmi maçta Sarı-Lacivert formayı terinin son damlasına kadar taşıyan Selçuk Şahin ve 6 sezonda 155 resmi maçta aynı bilinçle davranan Deniz Barış, en az iki sezon daha bu benzersiz formayla mücadelelerine devam etmelidir.

Üst düzey kariyeri boyunca İstanbulspor ve Fenerbahçe’de; A Milli Takım, Süper Lig, Türkiye Kupası, Süper Kupa ve Avrupa Kupaları’nda 281 resmi maçta yer alıp, mücadeleci tarzına rağmen, sadece 2 kırmızı kart gören (ki onlar da Fenerbahçe’de) Selçuk Şahin ve yine aynı kategorilerde, Gençlerbirliği ve Fenerbahçe’de; 251 resmi maçta yer alıp, mücadeleci tarzına rağmen, hiç kırmızı kart görmeyen Deniz Barış, bu takımın özel kişileri (sembolleri) olarak yola devam etmelidir.

Bildiğiniz üzere, aslında görülen kartlar, kazanılan kupalar, takılan kolluklar, oturulan koltuklar ya da unvanlar değil, kişiler ve kişilikler çok önemlidir.

Sakın yanlış anlaşılmasın, bir önceki cümle Ümit Özat ve Rüştü Reçber’e bir gönderme değildir! Hele; Recep, Melih, Faruk, Ali, Adnan, Yıldırım, küçük Ahmet, Mehmet Ali, Hıncal, Erman, Ahmet, vs ile hiç alakası yok!

06 Haziran 2010, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Melih Bey!‘’

Siz siyasetçi misiniz, spor adamı mısınız? Ankara’nın Belediye başkanı mı, İstanbul’un kulüp başkanı mısınız?

Recep Bey olmasaydı, ne çok isterdiniz değil mi onun makamında oturmayı? Siyaseten başarılı olmasaydınız, ne çok isterdiniz değil mi, Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı olmayı!

Allah bağışlasın, bir oğlunuz MKE Ankaragücü başkanı, bir oğlunuz da yeni yayına geçen bir televizyon kanalının koordinatörü.

Her koldan, Allah’ın izniyle yönetmekte, hükmetmektesiniz. Her alanda söz sahibi, çok değerli, bilgili, zeka seviyesi, kültürü, ilkeleri, ahlakı, manevi değerleri yüksek, başı dik, alnı açık bireylerden oluşan bir ailesiniz. Son günlerdeki açıklamalarınızdan öğrendiğimiz kadarıyla da doğuştan, sıkı bir Fenerbahçelisiniz.

Ne kadar sıkısınız?

Ne kadar gevşek? Bunlar tartışılabilir tabii, insan sayısı kadar görüş var dünyada, bu da bir gerçek.

Siz mi haklısınız, Aziz Yıldırım mı? Aziz Yıldırım’ın Ankara, yani Türkiye’nin başkenti ile siyasi bir eleştirisini duymadık hiç medyada. Peki, siz Fenerbahçe Spor Kulübü’nün icraatları ile neden bu kadar ilgilendiniz, özellikle bu sezonun son haftalarında?

Mesela, size yakın biri olsaydı Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı, yine bu kadar ilgilenir, ligin akışına müdahale eder duruma düşer miydiniz?

Devlet Bakanı, A.K.P’nin Bursa vekili Faruk Bey’in ligin son haftası öncesi tespitlerini, endişelerini ya da yakıştırmalarını herhalde duydunuz veya izlediniz? Sıkı bir Fenerbahçeli olarak, nedir bu konudaki fikriniz?

Futbol dışında herhangi bir sporla ne kadar ilgilisiniz? Hani amatör branşlar var ya; olimpiyatlara falan katılabiliyor sporcular oralardan. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün son yıllarda bu konuda nereden nereye geldiği konusunda, yeterince bilgili misiniz?

Sağlık, sıhhat yerinde değil mi? Herhangi bir sorun yok yani, Allah’ın izniyle. Bir rahatsızlık, ne bilelim bir garip durum yoktur İnşallah.

Kaçan kupa ve şampiyonluk dışında, umarız iyisiniz. Ki, madem bu kadar sıkı bir Fenerbahçelisiniz, her ne kadar iyi olsanız da, “geçmiş olsun” demeliyiz.

Karşı olduğunuz bir başkanın yönettiği Fenerbahçe Spor Kulübü her branşta final oynamasına rağmen, Profesyonel Futbol Şubesi A Takımı son maçlarda hem kupayı hem şampiyonluğu kaybetti yine. Herhalde bu yüzden çok kederlisiniz. Tabii, bir de Broggi’ye telefon gelmişti değil mi. Bu hiç unutulacak, yenip, yutulacak bir şey değil Fenerbahçeliler için. Sanırız, bu yüzden de biraz dertlisiniz.

26 Mayıs 2010, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Fetih!‘’

Fenerbahçe şampiyon olsaydı, Trabzonspor’un maruz kalacağı ithamları ve o maçta gol yiyen Onur’un geleceğini düşünün! Daha önce zan altında bırakılan diğer takım ve kalecileri bir düşünün! Lehine bir penaltı düdüğü çalmış olsa (ki pek çalmaz kendisi) Yunus Yıldırım’a atılacak çamurları düşünün!

İşin bir de psikolojik tarafı var. Maddi, manevi yokluklar, sıkıntılar içinde yaşayan Türk milletinin yüzde 40’ı Fenerbahçeli biliyorsunuz.

Olası bir şampiyonluktan sonra geride kalan yüzde 60’ının yaşayabileceği çöküntüyü düşünün! Eskişehirsporlular, Diyarbakırsporlular ve birkaçı dışında, diğerlerinin hiç olmazsa yüzü güldü birazcık!

Zaten, Hıncal Uluç’un da artık itiraf ettiği gibi, kendi küçüklü, büyüklü takımlarından umut kesenlerin tek ilacı Fenerbahçe. O kaybedince, “En azından ara açılmıyor” sanıp seviniyorlar, çaresizce!

*****
İstanbul’a Bursaspor bayrağını astıranların, Diyarbakır ve Eskişehir gibi diğer tüm şehirlere de astırması gerekmez mi? Ne tür bir ilişkisi var Bursaspor ile İstanbul’un Beşiktaş’tan başka! Yoksa, biz futbolla ilgilenirken, başbakan tarafından ‘ekümenik’ tanımlaması uygun görülüp, Türkiye kenti olmaktan çıkmaya iyice yaklaşan İstanbul, yeniden başkent mi ilan edildi!

Bursaspor şampiyon mu oldu, yoksa İstanbul’u mu (ki bir çok zavallı, ne yazık ki hâlâ “Bizans” diyor) fethetti!

*****

Efes Pilsen ‘alkol’den, Fenerbahçe ‘tütün’den, İzmir ‘kumru’dan, Edirne ‘tava ciğeri’nden, Antalya ‘tahinli piyaz’dan, Eskişehir ‘çiğ börek’ten, Artvin ‘motrella’dan, Çanakkale ‘tumbi’nden, Balıkesir ‘höşmeri’den, Gümüşhane ‘cevizli sucuk’tan, Tekirdağ ‘ızgara köfte’den, Mersin ‘tantuni’den, Diyarbakır ‘meftune’den, Giresun ‘acılı fındık ezmesi’nden, Sinop ‘tirit’ten, Iğdır ‘taş köfte’den, Aydın ‘kulak çorbası’ndan, Van ‘helise’den, Tunceli ‘Kamer’den, bir başkası bir başka nedenden kapanmaya zorlanacak birer birer!

Diyorlar ki, Fenerbahçe’nin, Efes Pilsen’in başına gelenler ve gelecekler, ‘halk hareketi’ imiş! Geçen yazımızdan sonra gelen bir çok elektronik postada bizi eleştirirken, böyle ifade ettiler.

Postalar duruyor, bazıları da, “bu Anadolu’nun Bizans’ı fethi” dediler!

*****

Yukarıda yazılanlara gülenler de olacaktır tabii ki! Saygıyla karşılamak gerek şaşıranı, saçma bulanı, hakaret edeni, güleni! Fenerbahçe’nin önüne geleni satın aldığı halde şampiyon olamadığına inanılıyorsa, ülkemizde her alanda olduğu gibi futboldaki ‘fetih’ de garipsenmemeli!

24 Mayıs 2010, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Gülen bir millet!‘’

Özellikle Fenerbahçe’nin puan kaybettiği ve Ankaraspor’u iki kez hükmen yendiği haftalarda çok saf ve temiz geçti Süper Lig’imiz. İster üçüncüsü, dördüncüsü olalım, ister beşincisi puan cetvelinin, Sarı-Kanaryalar ve küme düşenler dışında tüm takımlar ve onların taraftarları olarak çok sevinçliyiz!

Tüm Türk Milleti’ne, kurumlara, derneklere, kulüplere eşit mesafede durması ve adaletli davranması gereken iktidarın bakanının da geçenlerde belirttiği gibi, “kolay goller atan Fenerbahçe’den gol yiyen şaibeli kaleciler” dışında, bu temizlikten dolayı pek keyifliyiz!

Keyifli iktidar, keyifli federasyon, keyifli ve kaliteli Türk medyası, keyifli kulüp başkanları, keyifli büyük kulüpler, keyifli taraftarlar; gülen bir millet olma yolunda, açılarak ilerlemekteyiz! Gülen bir millet olmak nasıl bir şeydir, bunu çok yakında yaşayarak öğreneceğiz!
***
Türk basketbolunun hizmetkarlarından Efes Pilsen’i, bir taslakla yok edebilme şansını bulabildiğimize göre, Fenerbahçe için de bir şeyler üretmeliyiz! Her ne kadar topyekün, iktidar-medya-millet el ele mücadele etsek de hemen her sene, zor oluyor böyle! Üstelik arada bir kaçırıyoruz, 10 sezonda 4 kez şampiyon olabiliyorlar yine de! ‘tütün ve alkol piyasası’nı yeniden düzenleyip ‘alkol’den Efes Pilsen’i halledebiliyorsak, Fenerbahçe’yi de ‘tütün’den götürmeliyiz! Mesela, son haftalarda kaçırılan şampiyonlukların, tiryaki sayısını arttırdığını iddia edebiliriz!
***
Doğru söze ne denir! Devlet’in bakanı, iktidarın vekili sporu ve sporcuyu çomaklasa bile, bizler, yani futboldan söz etmeye çalışanlar, sporu siyasete alet etmemeliyiz. İktidarın elinde o kadar alet varken, biz haddimizi bilmeliyiz! Yani, yıllar önce Fenerbahçe tribünlerinin “sandıkta görüşürüz Mesut Bey” pankart açılımını ve onun sonuçlarını, bir spor gazetesinde dile getirmemeliyiz!
***
Nihayet dördüncü büyüğüne de kavuştu Türk futbolu. Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor’un ardına, Anadolu Fatihi Timsahlar da eklendi. 17 Galatasaray, 11 Beşiktaş, 6 Trabzonspor ve 1 Bursaspor; eder 35. Bu kadar şampiyonluk kaçıran Fenerbahçeliler, 2006 ve 2010’u fazla dert etmemeli.. Ve bu sezon en çok Trabzonsporlular sevinmeli. Hem kupayı götürdüler müzelerine hem de onurlarını. Onları töhmet altında bırakan iktidarı da rezil ederek üstelik. İntikam falan da almadılar, en büyük rakipleri Fenerbahçe’den. Çünkü, Kanarya onları yenerek şampiyon olmuştu Avni Aker’de. Onlar Kadıköy’de berabere kalarak, sadece onurlarını kurtardılar. Aslında, satılmış olmaları ihtimalinden söz eden ve bunun takipçisi olacağını söyleyen Devlet Bakanı’ndan intikam aldılar!

19 Mayıs 2010, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Seyrettin mi Faruk!‘’

Bursa’nın vekili, Devlet’in Bakan’ı Faruk Çelik, “Son birkaç maçta olup bitenleri izledik. Bu kadar kolay gollerin nasıl yenildiğini anlamakta zorlanıyoruz. Maalesef bizi üzen, kuşkuya düşüren görüntülere şahit olduk” dedi ve ekledi “Ben, Fenerbahçe maçında Trabzonspor’u favori görüyorum. Son maçlardaki tabloyu görünce, ligde o saf, berrak temizliği göremiyorum. Fenerbahçe-Trabzonspor maçını dikkatle izleyeceğim. Trabzonspor kalecisine ve Şenol Güneş’e güveniyorum”...

Çok medya mensubu ve kulüp başkanı da buna benzer cümleler kurup, hayret ve dehşete düşürmüştü akl-ı selim insanları. Gözlerini kırpmadan, hiç düşünmeden, nasıl zan altında bıraktılar, gencecik sporcuları. Kanuni yollardan haklarını aramak ve bu töhmetin altından kalkmak, şimdi o sporcuların en doğal hakkı. Yoksa yanlarına kar kalacak düşüncesizlerin, tüyler ürperten tavır ve açıklamaları...

Seyretttin mi dün akşamki maçı Faruk! Tatmin etti mi seni Trabzonspor’un ve özellikle Onur’un adam gibi direnişi! “girdi mi” desem, zaten girmedi! Bir de öyle desem, dava açarsın bana, çünkü bu A.K. Partisi’nin geleneği!

Dün akşam, Trabzonspor’u ceza sahasına mahkum eden, iki elin parmaklarından çok gol kaçıran, Sarı-Kanaryalar’a ve onlara karşı koyan Bordo-Mavililer’e helal olsun. Kanaryalar, adam gibi şerefleriyle oynayıp kaybettiler. Dünya’yı satın aldığı iddia edilen Aziz Yıldırdım’ı, kaçırdıkları bu şampiyonlukla, 2006’dan sonra bir kez daha akladılar.

Yılmak, duraklamak yok Aziz Başkan. Türk sporuna hizmete devam...

17 Mayıs 2010, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bursagücü!‘’

Lig tarihi boyunca şaibeli 690 galibiyet alan Fenerbahçe’nin, yeni bir şaibeli kazancı ve bunun neden olacağı 18. şampiyonluk Türk futbolu için büyük tehlike! Galatasaray’a karşı 43’e 29, Beşiktaş’a karşı 38’e 35, Trabzonspor’a karşı 28’e 21 galibiyet üstünlüğü bulunan ve QTM’ye göre (Açılımı: Quality Turkish Media. Türkçesi: Kaliteli Türk Medyası), özellikle rakip kalecileri satın almakla tanınan Fenerbahçe’ye bir şekilde ya da herhangi bir şekilde engel olmak gerek!
*****
Trabzonspor’un 6 şampiyonluğundan 4’ünde, Fenerbahçe’nin ligi ikinci sırada bitirdiğini bilmeyenler varmış. Neredeyse, tek rakibi Sarı-Kanarya’ymış Bordo-Mavililer’in o zamanlar. Trabzonspor’un ilk şampiyonluğundan sonra ise (1975-1976), Fenerbahçe’nin kazandığı 9 şampiyonluktan 5’inde, Trabzonspor ikinci bitirmiş ligi. Bu veriler, büyük bir rekabet göstergesi ve Trabzonspor’un hafta sonu Fenerbahçe’ye nasıl davranacağının delili.
*****
Gençlerbirliği-Galatasaray karşılaşmasını öne çekip, Mor’ların kazanmasını umut ederek, Beşiktaş’ın Bursaspor karşılaşması öncesi hedefsiz kalmasını sağlamayı düşünenler olmuş! Bunu düşünenler, Galatasaray’ın kendi taraftarlarına rağmen, ASY’de Bursaspor’la berabere kaldığını gözardı etmişler ama! Bunu düşünenler, Beşiktaş’ın Bursa’da inadına, onuruna kazanacağını bile bilmeyenler aynı zamanda.
*****
Bursaspor’un Süper Lig’den ilk kez düştüğü 2003-2004 sezonunun son haftasında, Yeşil-Beyazlılar’ın ikinci takımı, Ankara’nın Sarı-Lacivertli Bursa temsilcisi, son hafta Akçaabat Sebatspor’u yenseydi, Timsahlar küme düşmeyecekti. Bursaspor B takımı Sebatspor’a yenilince, Bursaspor A takımı küme düştü! Olsun varsın, kardeşlik bozulmasın! Akıllarda, ‘Yeşil-Bursa’yı küme düşüren takım’ olarak, son hafta Rizespor’a yenilen ‘Kara Kartal’ kalsın!
*****
Bursaspor’un Süper Lig’e döndüğü 2006-2007 sezonundan bu yana, A takım ile B takımının yaptığı 8 karşılaşmada, B takım sadece 1 kez ağabeylerini yenebilmiş. Bu, büyüğe saygıdan mı bilinmez! Ancak, birileri Ankara’nın Sarı-Lacivertliler’ine, Bursagücü adını vermiş! Birileri de şuna hayret edermiş, “Ankaraspor küme düşürüldü de, Bursaspor ile onun B takımı nasıl aynı ligde oynayabiliyor hâlâ!..”

13 Mayıs 2010, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Boynu bükükler!‘’

Dün akşamki maç, Fenerbahçe’nin tarihindeki ilk Ankara deplasmanıydı. Hiç, bu kadar rakip taraftar doldurmamıştı daha önce Ankara tribünlerini. Sarı-Lacivertli, coşkulu Bursaspor taraftarları, B takımlarını böylesine önemli bir karşılaşmada yalnız bırakmamıştı.

Bursaspor’un Süper Lig’deki ikinci temsilcisinin bu maça verdiği önem, yardımcı antrenörü, eski Fenerbahçe kaptanı Ümit Özat’ın tavırlarından da açık seçik anlaşılmaktaydı. 90 dakika boyunca kulübede bulunması gereken son derece profesyonel yardımcı antrenör, 31. dakikadan itibaren futbolcularının arkasında, teknik adamının yanında kalamadı, sahadan atıldı. Ne yazık ki, çirkince itiraz ettiği pozisyon da apaçık ofsayttı. Yazık gencecik adama!

Liderin tam 30 puan gerisinde bulunan, ligin en çok berabere kalan ekibi, ön ismi lazım değil aslında Melih Gökçek’in takımı olan Bursaspor’un Ankara temsilcisi, tabii ki başarılı olamadı. Ne savunmada ne orta alanda ne de hücumda, Sarı-Kanaryalar’a karşı koyamadı.

Fenerbahçe’nin, 3-0’dan sonra ağırdan aldığı, biraz da artık aldırmadığı dakikalarda gidebildi sadece rakip kaleye, Sarı-Lacivertli Bursaspor.. Ve hal böyle olunca da, başta onursal insan olmak üzere, Bursaspor’un Ankara temsilcisini destekleyenler tribünlerden boynu bükük ayrıldı.

10 Mayıs 2010, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI