Arama

Popüler aramalar

Selçuk ve Deniz

Abone OlGoogle News

Daum’un gittiğinden söz ediliyor. Real Madrid’le yolları ayrılan Pellegrini’nin, hatta Aykut Kocaman’ın Fenerbahçe Spor Kulübü Profesyonel Futbol Şubesi A Takımı’nın başına teknik olarak geçebileceği konuşuluyor; hepsi olabilir...

Haberin Devamı

Vederson gitti. “Bilica, Ali, Önder, Baroni, Deivid, Güiza ve hatta Semih de gidebilir” deniyor; sakıncası yok hepsi gidebilir...

Ancak, özellikle futbolcu tercihinde, kadronun yaş ortalamasına dikkat edilmelidir. Mevcut kadronun yaş ortalaması, bakkal matematiği ile hesap edilip, “Aa! Bu kadro yaşlanmak üzere” cümlesinde kolayca birleşilebilir. O zaman, yerli-yabancı (+2 kulübede, +2 de kulübenin bile ötesinde sıkıntı yaşamamak için, en fazla 6 yabancı oyuncu bulundurmak kaydıyla) futbolcu transferinde süreklilik ve gelecek adına; yaşa, başa özenle dikkat edilmelidir...

Buna dikkat ederken, basit ya da çok önemli bir hata yapılmamalı, Selçuk ve Deniz ikilisinden asla ve asla vazgeçilmemelidir. Onlar, bir döneme damgalarını vurmuş, Kanarya’nın sorunsuz jokerleridir. Islığa, protestoya da katlanırlar, her mevkide oynamaya da, kulübede oturmaya da. Adam gibi sporculardır, taşıdıkları formaya yakışan 7 sezonda 195 resmi maçta Sarı-Lacivert formayı terinin son damlasına kadar taşıyan Selçuk Şahin ve 6 sezonda 155 resmi maçta aynı bilinçle davranan Deniz Barış, en az iki sezon daha bu benzersiz formayla mücadelelerine devam etmelidir.

Haberin Devamı

Üst düzey kariyeri boyunca İstanbulspor ve Fenerbahçe’de; A Milli Takım, Süper Lig, Türkiye Kupası, Süper Kupa ve Avrupa Kupaları’nda 281 resmi maçta yer alıp, mücadeleci tarzına rağmen, sadece 2 kırmızı kart gören (ki onlar da Fenerbahçe’de) Selçuk Şahin ve yine aynı kategorilerde, Gençlerbirliği ve Fenerbahçe’de; 251 resmi maçta yer alıp, mücadeleci tarzına rağmen, hiç kırmızı kart görmeyen Deniz Barış, bu takımın özel kişileri (sembolleri) olarak yola devam etmelidir.

Bildiğiniz üzere, aslında görülen kartlar, kazanılan kupalar, takılan kolluklar, oturulan koltuklar ya da unvanlar değil, kişiler ve kişilikler çok önemlidir.

Sakın yanlış anlaşılmasın, bir önceki cümle Ümit Özat ve Rüştü Reçber’e bir gönderme değildir! Hele; Recep, Melih, Faruk, Ali, Adnan, Yıldırım, küçük Ahmet, Mehmet Ali, Hıncal, Erman, Ahmet, vs ile hiç alakası yok!